Fat‹hasures‹


Birincisi: Az önce de geçtiği gibi, açık nassa muhalefetinden dolayı fasidü’l-i’tibardır. İkincisi



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə4/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32

Birincisi: Az önce de geçtiği gibi, açık nassa muhalefetinden dolayı fasidü’l-i’tibardır.

İkincisi: Ateşin topraktan daha hayırlı olduğuna katılmıyoruz. Aksine toprak ateşten daha hayırlıdır. Çünkü ateş, hafif, değişken, bozucu ve ayırıcı tabiattadır. Toprak ise ağır ve ıslah edici tabiattadır. Ona bir tane verirsin sana bir sünbül verir, bir çekirdek verirsin, sana bir hurma ağacı verir.

Toprağın değerini bilmek istersen hoş bahçelere ve lezzetli meyvelere, güzel çiçeklere, hoş kokulara bak. Toprağın ateşten daha hayırlı olduğunu anlarsın.



Üçüncüsü: Ateşin topraktan daha hayırlı olduğunu tartışılır olarak kabul etsek bile bu, İblisin Adem’den daha hayırlı olmasını gerektirmez. Çünkü aslın şerefi, fer’in şerefli olmasını gerektirmiyor. Aksine asıl yüksek, dal alçak olabilir. Şairin dediği gib:

“Şerefli atalarla böbürlenmek istersen

Deriz ki doğrusun, fakat doğurdukları ne de kötü”

Bir diğeri dedi ki

“Asl’a ayrılmıştan ne fayda?

Eğer kendisi ondan bağımsız ise”


35- Ve biz, “Ey Adem, sen ve eşin Cennet’e yerleşin ve orada, itediğiniz yerde yiyeceklerinden bolca yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın, sonra kendi kendilerine haksızlık edenlerden olursunuz” dedik.

36- Ancak şeytan her ikisinin de ayağını oradan kaydırdı ve kendilerini içinde bulundukları yerden çıkarttı. Biz de “Birbirlerinize düşman olarak oradan inin. Yeryüzünde sizin için bir yerleşme yeri ve belli süreye kadar geçiminizi sağlayacak varlık verilecektir” dedik

37- Adem daha sonra Rabb’inden bazı sözler öğrendi (ve onlarla Rabb’ine tevbe etti) Rabb’i de onun tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri daima kabul edendir ve çok rahmet sahibidir.

38- Biz onlara şöyle dedik “Hepiniz oradan inin. Benden size bir hidayet geldiğinde kim benim hidayet yoluma girerse, onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de.

39- Ama inkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar ateşe atılacak olanlardır. Onlar orada sonsuza kadar kalacaklardır.
O kelimelerin ne olduğunu burada beyan etmedi.

Onları A’raf Suresinde şu sözüyle açıkladı:

Dediler ki, Rabbimiz nefsimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen muhakkak ki zalimlerden oluruz”
40- Ey İsrailoğulları size verdiğim nimetimi hatırlayın ve bana vermiş olduğunuz sözünüzde durun ki ben de size vermiş olduğum sözümde durayım. Sadece benden korkun.

41- Sizin yanınızda olanı doğrulayıcı olarak indirdiklerime iman edin ve onu inkar edenlerin ilki olmayın. Ayetlerimi az bir karşılığa satmayın. Bana karşı gelmekten sakının.
Onlara verdiği bu nimetin ne olduğunu burda açıklamadı. Fakat onu başka ayetlerde aıkladı.

Üzerinize bulutla gölge yaptık ve size kudret helvası ve bıldırcın eti yedirdik.”

Ve bir zamanlar sizi Firavun’un ailesinden kurtarmıştık. Ki onlar size azabın en kötüsünü uyguluyorlardı”

Biz de istiyorduk ki o yerlerde mustaz’aflara lutfedelim, onları önderler yapalım, onları (ötekilerin mülküne) mirasçı kılalım ve onları o yerlerde hakim kılalım, Fir’avn’a, Haman’a ve askerlerine, onlardan korktukları şeyi gösterelim”

Burada onun ahdettiğini ve onların ahdettiklerini açıklamadı. Fakat bunu başka yerde açıkladı.

Allah dedi ki, namaz kıldığınız, zekat verdiğiniz, elçilerime iman etttiğiniz, onları desteklediğiniz ve Allah’a güzelce borç verdiğiniz sürece ben sizinle beraberim, sizin günahlarınızı örter, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokarım”

Şu sözünde zikredilenleri de onlar ona ahdetti:

Eğer namazı kılar, zekatı verir, elçilerime iman eder ve onları destekler ve Allah’a güzel bir borç veririseniz.”

O da onlara şu sözünde zikredilenleri ahdetti

Günalarınızı örterim”

Yine şu sözünde onların verdiği ahde işaret etti

Hani Allah kendilerine kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz diye söz almıştı”


42- Hakkı batıla karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin

43- Namazı kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.

44- Kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyliği emredip bizzat kendinizi unutuyor musunuz? Akletmiyor musunuz?

Batılla karıştırdıkları hak: Tevrat’taki bazı şeylere iman etmeleridir. Kendisi ile hakkı karıştırdıkları batıl ise Tevrattaki bazı şeyleri inkar etmesi ve onu yalanlamalarıdır. Peygamber (s.a.v)’in sıfatları ve diğer gizledikleri ve yalanladıkları şeyler gibi. Allah’ın şu sözü bunu beyan ediyor:

Siz kitabın bir kısmına iman edip bir ksmını inkar mı ediyorsunuz”

Daha önce de geçtiği gibi önemli olan lafızların genel olmasıdır, sebeplerin özel olması değildir.


45- Sabır ve namazla (Allah’tan) yardım dileyin. Bu, gönüllerinde Allah’a karşı hürmet duygusu olanların dışındakilere çok ağır gelir

Sabırla dünya ve ahiret işine yardım istemede problem yoktur. Namazla yardım istemenin neticesine gelince, Allahkitabından ayetlerle buna işaret etmiştir. Namazla yardım istemelerinin neticelerinden birinin, layık olmayan şeylerden nehy olduğunu zikretti. Bu Allah’ın şu sözündedir:

Muhakkak ki namaz fahşadan ve münkerden alıkoyar”

Namaz rızkı getirir. Bu da Allah’ın şu sözündedir:

Ehline namazla emret sen de onda sabır et. Senden rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırıyoruz. Akibet takva(lı olanları)ndır”

Bundan dolayı bir iş Peygamber (s.a.v)’i olumsuz etkilediğinde namaza kalkardı.

Bunun izahı da: Kul Rabbinin karşısına çıkıp ona münacaat ettiğinde ve kitabını okuduğunda, Allah’ın yanındakine rağbetten ve ondan korkmaktan ötürü dünyadaki her şey ona önemsiz gelir ve Allah’ı razı etmeyen her şeyden uzaklaşır. Allah ta onu rızıklandırır ve ona hidayet verir.
46- Onlar kendilerinin Allah’ın huzuruna çıkacaklarını ve O’na döneceklerini zannederler.
Burada zandan murad: Yakindir. Nitekim buna Allah’ın şu sözü delalet eder:

Onlar ahirete kesin olarak iman ederler”

Onlar ki getirdiklerini getirdiler ve kalpleri, Rablerine dönmelerinden dolayı titredi”
47- Ey İsrailoğulları! Benim size vermiş olduğum nimetimi ve sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.

48- Hiç kimsenin kimse adına birşey yapamayacağı, kimseden bir şefaatin kabul edilmeyeceği, kimseden fidye alınmayacağı ve onların bir yardım göremeyecekleri bir günden sakının
Bu ayetin zahiri, kıyamet gününde şefaatin mutlak olarak kabul edilmemesidir. Fakat Allah olumsuz şefaatin, kafirlere ve onlardan başkasına olan göklerin ve yerin Rabbinin izin vermediği şefaat olduğunu başka yerlerde açıkladı. Allah’ın izni ile mü’minlere olan şefaat ise kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Kafirlere şefaat olmadığını şu sözü ile belirtti:

Razı olduklarından başkasına şefaat etmezler”

Buyurmuştur ki:

Kulları için küfre razı olmaz”

Allah onlar hakkında takdiri olarak:

Biz onlara şefaat adici değiliz”

Şefaatçilerin şefaati onlara fayda etmez”

İzninin dışındaki şefaat hakkında da buyurdu ki:

Onun yanında onun izni olmaksızın şefaat edecek kimmiş”

Göklerde nice melekler vardır ki şefaatleri bir şeye yaramaz. Ancak Allah’ın dilediği ve razı olduğu kişiler için izin vermesinden sonra olması”

O gün Rahman’ın izin verip sözünden hoşlandığı kimseden başkasının şefaati fayda vermez.”

Allah’ın (c.c) yanında onu küfür çeşitlerinden biri ile inkar eden kafirler için ya da izni dışındaki şefaat iddiası batıldır. Nitekim bu Allah’ın şu sözünde açıklanmıştır:

Dediler ki bunlar Allah’ın yanındaki şefaatçilerimizdir. Dedi ki siz Allaha’a göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz. O bütün eksikliklerden münezzehtir ve ortak koştukları şeylerden yücedir”

Uyarı: Şer’an ve mutlak olarak kafirler için şefatin imkansız olduğunu belirttiğimizin istisnası, Peygamber (s.a.v)’in amcası Ebu Talib’e, onun ateşin bir yerinden başka bir yerine nakli şeklinde şefaatidir. Nitekim Sahih’te O’ndan bu sabit oldu. Bu zikrettiğimiz şekilde Kur’an’ın Sünnetle tahsisidir.
49- Hani sizi, size en kötü işkenceleri uygulayan, erkek çocuklarınızı öldürüp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Başınıza gelen bu durumda sizin için Rabb’inizin büyük bir imtihanı vardı

50- Hani sizin için denizi yarmıştık da, sizi kurtarıp gözlerinizin önünde Firavun ailesini boğmuştuk.
Onlar için denizi nasıl yardığını burada açıklamadı.Fakat O bunu başka yerlerde açıkladı.

Musa’ya asanla denize vur, diye vahyettik. Derken deniz yarılıverdi. Her bir kısmı büyük dağlar gibiydi”

Muhakkak ki Musa’ya; kullarımı gece götür, onlara denizde kupkuru yol amak için (asanla denize) vur, diye vahyettik”

Burada nasıl boğulduklarını açıklamadı. Fakat O bunu başka yerlerde açıkladı.

Sabah erkenden peşlerine düştüler. İki gurup birbirlerini gördüklerinde Musa’nın arkadaşları dediler ki: Biz yakalandık Dedi ki, asla. Muhakkak ki Rabbim benimledir, Bana yolu gösterecek. Biz de Musa’ya, asanla denize vur diye vahyettik. Derken yarılıverdi. Her bir kısmı büyük bir dağ gibi idi, Arkadakileri de onlara yaklaştırdık.Musa’yı ve bütün onunla beraber olanları kurtardık. Arkadakileri de orada boğduk”

Derken Fir’avn askerleriyle ardlarına düştü. Onları acıdan bürüyen bürümüştü.”

Denizi sakince geç. Muhakkak ki onlar boğulacak bir ordudur.”

Rahva; yarıldığında sakin olarak anlamındadır. Ki ona girsinler.


51- Ve hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Siz ise onun ardından, zalimlerden olup buzağıya tapmıştınız.

52- Daha sonra bunun ardından belki şükredersiniz diye sizi bağışlamıştık.

Onunla topluca mı yoksa ayrı ayrı mı sözleştiğini burada açıklamadı. Fakat A’raf Suresinde onun ayrı ayrı olduğunu, önce otuz olarak sözleşip sonra onu onla tamamladığını açıkladı.

Musa ile otuz gece sözleşmiştik. Sonra onu on ile tamaladık. Böylece Rabbinin süresi kırk gece oldu.”
53- Doğru yola girersiniz diye Musa’ya Kitab’ı ve Furkan’ı verdik.

Manasında zahir olan Furkanın, Musa’ya verilen ve ancak ona atfedilen kitaptır. Sıfatların, şahsın değişmesi derecesinde değişmesini azaltmak için. Çünkü Tevrat olan bu kitap iki şeyle mevsuftur:



Birincisi: O Allah’ın Musa Peygamberi -Ona ve Peygamberimize selatü selam olsun- için yazdığı bir mektuptur.

İkincisi: O Furkandır. Yani o hak ile batılın arasını ayırır. Furkan, kitaba atıftır. Ancak, o iki sıfatın değişmesine göre bizzat kendisidir. Şairin şu sözü gibi:

“Ben yiğidin göğsünden daha büyüğüm

Bendeki küçüklük ve kısalıktan dolayı”

Burdaki el-kasr, et-tecrir’in aynısıdır. Başka birinin sözü:

“Onu tuzlamak için deriyi kestim

Onun sözünü de yalan-dolan buldum”

Burdaki el-miyn, el-kezbin aynısıdır. Başka birinin sözü:

“Hind güzel olmaz mı ve Hind onunla razı ol

Hind onsuz geldi, ırak ve uzak”

Buradaki el-baid, el-nayın’ın aynısıdır. Ve Antere’nin muallakasındaki sözü:

“Zamanın geçmesinin izlerinden canlandım

Hopluyor, zıplıyorum ümmü’l-Heysem’den sonra”

İkfaze, İkvae’nin aynısıdır. Kur’an’dan delil, Furkan’ın, Musa’ya verilen olmasıdır.

Allah (c.c) şöyle buyurdu:

Muhakka ki Musa ve Harun’a Furkanı verdik”
54- Musa kavmine “Ey kavm!Şüphesiz siz buzağıya tapınmakla kendinize zulmettiniz. Şu halde yaratıcınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız, yaratanınız katında sizin için daha hayırlıdır, demişti. Yaratanınız da tevbenizi kabul etti. Şüphesiz o tevbeleri daima kabul eden ve çok bağışlayandır.

55- Bir keresinde “Ey Musa biz Allah’ı açıkça görmedikçe sana iman etmeyeceğiz” demiştiniz de, gözünüz göre göre sizi yıldırım çarpmıştı

56- Sonra belki şükredersiniz diye sizi ölümünüzden sonra tekrar diriltmiştik

57- Üzerinize bulutları göndererek sizi gölgelendirdik. Size kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Size rızık olarak verdiklerimizin temiz temiz olanlarından yiyin” Onlar bize zulmetmediler ancak kendi kendilerine zulmettiler.

58- Hani “Şu kasaba’ya girin, orada istediğiniz yerden bolca yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve ‘bizi bağışla’ deyin ki, biz de sizin yanlışlıklarınızı bağışlayalım. İyilere olan lütuflarımızı ise artıracağız” demiştik

59- Ancak zalimler kendilerine söylenilen sözü başka bir sözle değiştirdiler. Biz de zalimlerin üzerine, fenalık etmelerinden dolayı gökten azap indirdik

60- Hani Musa kavmi için su aramıştı da, “bastonla taşa vur” demiştik. Bunun üzerine ondan oniki pınar fışkırdı. Her topluluk hangi pınardan içeceğini bildi. “Allah’ın verdiği rızıklardan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya uğraşmayın”

61- Hani “Ey Musa! Böyle tek tür yiyeceğe daha fazla dayanamayacağız. Rabbine dua et de, bize bakliyat, salatalık, sarmısak, mercimek, soğan gibi yerin bitirdiği bitkilerden çıkarsın” demiştiniz. Musa da “Değersiz bir şeyi hayırlı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz?Öyleyse bir şehre inin, orada istedikleriniz vardır” demişti. Onlar aşağılık ve yoksulluk belasına çarptırıldılar ve Allah’ın gazabını hak ettiler. Böyle olması onların Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri yüzündendi. Bu, aynı zamanda Allah’a karşı gelmeleri ve taşkınlık etmeleri dolayısıylaydı.

62- Şüphesiz iman edenlerle, yahudiler, hristiyanlar ve sabiilerden kimler Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih ameller işlerse onların ecirleri Allah katındadır. Onlara korku yoktur ve üzülmeyeceklerdir de.
Allah’tan ayrı olarak bu tapılan buzağının neden dolayı olduğunu açıklamadı. Fakat bunu başka yerlerde açıkladı.

Musa’nın kavmi kendisinden sonra zinet eşyalarından, böğürmesi olan bir buzağı heykeli edindiler”

Fakat biz kavmin zinetinden yükler yüklendik. Onu (ateşe) attık. Samiri de böylece attı ve onlara böğürmesi olan bir buzağı heykeli çıkardı. Dediler ki bu sizin ve Musa’nın ilahıdır”
63- Hani sizden kesin bir söz almış ve Tur dağını üstünüze yükseltmiştik. Size verilen kitab’a sımsıkı yapışın ve içinde olanları sürekli anın ki, belki böylelikle sakınırsınız

64- Siz bu olaydan sonra yine yüz çevirdiniz. Eğer Allah’ın size lutfu ve rahmeti olmasaydı, zarara uğrayanlardan olurdunuz.
Bunu şu sözüyle izah etti:

Ve hani dağı gölge gibi üzerinize kaldırmıştık”

Burda onlara verdiğinin ne olduğunu açıklamadı. Fakat başka yerde, onun hakla batılın arasını ayıran kitap olduğunu açıkladı:

Hani size kitab ve furkanı verdik ki hidayete eresiniz”



65- İçinizden Cumartesi günü (avlanma yasağı)nı çiğneyenleri bilmişsinizdir. Biz onlara aşağılık maymunlar olun dedik

66- Bu olayı öncekilere ve sonrakilere ders verici bir ceza ve takva sahipleri için de bir öğüt kıldık

Burada onların kıssalarını özet olarak verdi ve onu A’raf Suresinde şu sözü ile detaylandırdı

Deniz kıyısındaki köy hakkında onlara sor”
67- Hani Musa kavmine “Allah bir inek kesmenizi emretmektedir” demişti. Onlar “bizimle alay mı ediyorsun?” dediler. O da cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” dedi.

68- Onlar “Rabb’ine dua et de nasıl bir şey olacağını bize açıklasın” dediler. Musa “(Rabbim) onun ne çok yaşlı, ne de çok genç olan, ikisi arası bir inek olduğunu söylüyor. Artık siz emrolunanı yapın” dedi.

69- Bu kez “Rabb’ine dua et de, bize onun renginin nasıl olduğunu açıklasın” dediler. Musa dedi ki: (Rabbim) onun sarı ve bakanlara neşe veren parlak renkli bir inek olduğunu söylüyor

70- Bunun üzerine “Rabb’ine dua et de, onun nasıl bir şey olduğunu iyice açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar hep birbirlerine benzerler. Allah dilerse biz doğru olanı buluruz dediler.

71- Musa da “O, onun yeri sürerek veya ekin sulayarak bitkinleşmiş olmayan, kusursuz ve üzerinde alacalık bulunmayan bir inek olduğunu söylüyor” dedi. Bunun üzerine, “İşte şimdi gerçek olanı bildirdin” dediler ve ineği kestiler. Ama az kalsın bunu yapmayacaklardı.
Onların “o nedir” sözünden maksatlarının ne olduğunu açıklamadı. Ancak soruların cevabı onların birinci durumdaki “o nedir” den muradlarının “onun yaşı kaçtır” olduğuna Allah’ın şu sözü ile delalet etti.

Musa “(Rabbim) onun ne çok yaşlı, ne de çok genç olan, ikisi arası bir inek olduğunu söylüyor. Artık siz emrolunanı yapın” dedi.”

Diğer durumdaki “O nedir” sorularından muradlarının; o çalışıyor mu, çalışmıyor mu? onda özür var mı, yokmu? onda renginden farklı renk var mı, yok mu? olduğu Allah’ın şu sözünden anlaşılıyor:

Musa da “O, onun yeri sürerek veya ekin sulayarak bitkinleşmiş olmayan, kusursuz ve üzerinde alacalık bulunmayan bir inek olduğunu söylüyor” dedi.”


72- Hani siz bir can öldürmüştünüz de, bu konuda aranızda tartışmaya girmiştiniz. Oysa Allah sizin gizlediğinizi açığa cıkaracaktı.

73- Onun (kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla ölüye vurun” dedik. İşte Allah ölüleri böyle diriltir ve belki akıl edersiniz diye size böyle ayetlerini gösterir
Burada bu kişinin erkek ya da dişi olduğunu açıklamadı.

Bu ayette, İsrailoğullarının ölülerinin diriltilmesinin, insanların öldükten sonra dirilmelerine delil olduğuna işaret etti. Çünkü bir nefsi öldükten sonra dirilten, bütün nefisleri diriltmeye kadirdir. Bunu şu sözüyle açıkladı:

Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz ancak bir nefsinki gibidir”
74- Bu olaydan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Şimdi onlar taş gibi oldu, hatta ondan daha katı bir hal aldı. Taşlardan öyleleri vardır ki, arasından ırmaklar fışkırır. Yine öyleleri vardır ki, yarılır ve içinden su çıkar. Yine onlardan Allah korkusundan yuvarlananlar vardır. Allah sizin yaptıklarınızdan habersiz değildir
Burda kalplerinin katılaşmasının sebebini açıklamadı. Fakat buna başka yerlerde işaret etti. Allah’ın şu sözü gibi:

Ahiretlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık”

Üzerlerinden uzunca müddet geçti, kalplerini katılaştırdı”
75- Siz onların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Oysa onların içinde öyle bir topluluk vardır ki, Allah’ın sözünü duyuyor ve onu iyice kavradıktan sonra bile bile değiştiriyorlardı

76- Onlar iman edenlerle karşılaştıklarında “Biz de iman ettik” derler. Ama birbirleriyle başbaşa kaldıklarında “Allah’ın size açmış olduğu şeylerden, bunları Rabbinizin katında size karşı bir belge olarak göstersinler diye mi söz ediyorsunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” diye konuşurlar.

77- Onlar Allah’ın kendilerinin gizlediklerini de açığa vurduklarını da bildiğini bilmezler mi?

78- Onların içinde bir de kitabı bilmeyen cahiller vardır ki, bunların bütün bildikleri boş kuruntulardan ibaret şeylerdir ve bunlar sadece zanna kapılmaktadırlar.
Alimler burada, kuruntuların ne olduğu hakkında iki görüş üzerinde ihtilaf ettiler.

Birincisi: Kuruntudan murad okumaktır. Yani kitaptan bütün bildikleri, manalarını idrak etmeksizin sadece lafızları okumaktır. Bu görüş “onlardan bir kısmı ümmidirler” sözü ile uygun düşmez. Çünkü ümmi, okumaz.

İkincisi: İstisna munkatı’dır. Mana ise; kitabı bilmezler fakat batıl kuruntular arzularlar. Bu görüşe Allah’ın şu sözü delalet ediyor:

Dediler ki: Hiristiyan ya da yahudi olanlardan başkası cennete giremeyecek. Bu, onların kuruntularıdır”

Sizin ya da ehl-i kitabın kuruntularına göre değildir”

79- Karşılığında az bir ücret alabilmek için kendi elleriyle kitap yazıp da sonra “İşte bu Allah katından gelmedir” diyenlere yazıklar olsun! Yazdıklarından dolayı da onlara yazıklar olsun, kazandıklarından dolayı da!...

80- Onlar (İsrailoğulları) yine “Bize sadece sayılı günlerde ateş dokunacaktır” dediler. Onlara “Siz Allah katından bir söz mü aldınız? Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. Yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” de.

81- Hayır, aksine; “Kim bir kötülük işler ve yapmış olduğu fenalıklar kendini kuşatırsa, işte bunlar Cehennem’e atılacak olanlardır. Onlar orada sonsuza kadar kalacaklardır.

82- İman edip de salih ameller işleyenler ise Cennete girecek olanlardır. Onlar da orada sonsuza kadar kalacaklardır

83- Hani İsrailoğullarından “Allah’tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, iyilikte bulunacaksınız, insanlara güzel söz söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız ve zekatı vereceksiniz” diye kesin söz almıştık. Sonra az bir kısmınız müstesna, bu sözden döndünüz. Siz zaten yüz çevirenlersiniz

84- Yine sizden kanlarınızı akıtmayacaksınız ve birbirinizi yurtlarınızdan çıkartmayacaksınız” diye kesin söz aldık. Siz bunu aynen kabul etmiştiniz ve bizzat kendiniz buna şahitlik ediyorsunuz

85- Sonra yine sizler, birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir topluluğu yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlara karşı kötülük işleme ve düşmanlık konusunda birbirinize destek oluyorsunuz. Size esir olarak geldiklerinde fidyelerini verip kurtarırsınız. Oysa onları çıkarmak size haram kılınmıştır. Yoksa kitabın bir bölümüne inanıp bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? İçinizden böyle yapanın cezası dünyada rezilliğe düşmekten başka bir şey değildir. Böyleleri ahirette de en şiddetli azaba çarptırılacaklardır. Allah sizin işlediklerinizden habersiz değildir.

86- Bunlar ahirete karşılık dünya hayatını satın alanlardır. Bunların üzerindeki azap hafifletilmeyeceği gibi, kendilerine yardım da edilmeyecektir.
Birbirinizden kasıt kardeşlerinizdir. Kur’an’da çokça bu şekilde gelmesi ondan muradın bu olduğunu açıklıyor. Allah’ın şu sözü gibi:

Nefislerinizi kınamayınız”

Yani: Sizden hiç kimse kardeşini kınamasın.

Mü’min erkek ve kadınların onu duyduklarında kendi nefisleri hakkında hüsnü zan etmeleri gerekmez miydi?”

Yani: Kardeşleri hakkında.

Nefislerinizi öldürünüz”

Yani: Buzağıya tapmaktan beri olanların, onlardan ona tapanları öldürmesi.

Bu manayı Peygamber (s.a.v)’in şu sösü de izah ediyor:

Sevişme ve merhametleşmede mü’minlerin durumu, tek ceced gibidir. Ondan bir uzva bir şey olduğunda diğer uzuvlar da uykusuzluk ve ateşlenme ile ortak olurlar”
87- Şüphesiz biz Musa’ya Kitab’ı verdik ve O’nun ardından peşpeşe peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da açık deliller verdik ve kendisini Ruhu’l-Kudüs’le destekledik. Size her ne zaman bir peygamber nefislerinizin hoşlanmayacağı bir şey getirse, siz büyüklük taslayacak, bir kısmını yalanlayacak bir kısmını da inkar mı edeceksiniz

İsa’ya verilen açık delillerin ne olduğunu burada açıklamadı. Fakat onu başka yerlerde açıkladı.

Ve İsrailoğullarına elçi olarak (Dedi ki): Ben size Rabbinizden bir mucize ile geldim. Ben size topraktan kuş şeklinde yapar ve onu üfürürüm. Allah’ın izni ile kuş oluverir. Körü ve abraşı iyileştirir, Allah’ın izni ile ölüleri diriltirim ve evlerinizde yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm”

Ruhu’l-kudüs’ten kasıt; en sahih görüşe göre Cibril’dir. Allah’ın şu sözü buna delalet ediyor:

Onu Ruhu’l-Emin indirdi”

O’na ruhumuzu gönderdik”


88- Ve bir de “Bizim kalplerimiz örtülüdür” dediler. Aksine, Allah inkarcılıklarından dlayı onları lanetlemiştir. Artık çok az iman ederler.

89- Daha önce kafirlere karşı kendilerine bir ilahi yardımın gelmesini diledikleri halde, Allah katından kendi yanlarında olanı doğrulayıcı bir kitab, özelliklerinden tanıdıkları şey kendilerine gelince nu inkar ettiler. Allah’ın laneti de inkar edenlerin üzerine olsun.

Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin