Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə9/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   32

Kolayınıza gelen kurban’dan murad, kurban diye isimlendirilenlerdri. Bu da ütün şu hayvanları amildir:[Deve, inek ve koyun. Koyun kolay ise, onu uygular. Deve ve inek, uygulama olarak daha evladır.]

Sahihayn’de Aişe (r.a)’nın şöyle dediği sabit olmuştur:“peygamber (s.a.v) bir defasında, kurban olarak koyun kesti.

Bu Mesele ile ilgili fer’i konular

Birinci Tali konu:Çevirilerin yanında kurban varsa, icma ile,onu kesmesi gerekir. Alimlerin çoğu onu, çevrildiği yerde ihramlı yada ihramsız olarak keser, görüşündedirler. Peygamber(s.a.v) ve ashabı da Hudeybiye’de kesmişlerdir. Şafii ve başkaları, kurban kestikleri yer olan Hudeybiye’nin harem’de olmadığını ifade ettiler. bunun içinde, Kur’andan şu açık delille istidlal etti. (onlar o kimselerdir ki, inkar ettiler, sizleri Mescid-i Haram’dan alıkoydular ve engelleyerek kurbanın mahalline varmasını önlediler))Bu, o kurbanın mahalline varmadığına açık bir nasstır. Eğer haremde olsaydı, yerine ulaşmış olurdu. Yakub b.Süfyan, Mecme’bin Yakub kanalıyla o da babasından rivayet etti, dediki “peygamber (s.a.v) ve ashabı Hudeybiye’de çevrildiklerinde kurbanlarını orda kestiler. Allah ta bir rüzgar gönderdi, saçlarını alıp Harem’in içine attı. Ahmed el-Bedevi eŞ-Şekliti, Meğazi’de Hudeybiye Gaz vesi Hakkındaki şiirinde şu sözü ile onu belirtmiştir.

..................................................

İbn-i Abdulbirr, el-istizkar’da dediki. Bu, onların haremin dışında kurban kestiklerine delalet ediyor. İbn-i Hacer de Fethül-Bari’de: Onların kurbanlarını, onu Harem’de kesecek birsi ile beraber göndermiş olmaları mümkündür. Bu kondua Naciye İbn-i Cündüb el-Eslemi’nin hadisi varid oldu. Dediki:Dedim ki:Ey Allah’ın Resulu, Harem’de kesmem için kurbanı benimle gönder.

Bunu Nesai israil yoluyla Meczat b. Zahri, o da naciyeden almıştır. Onu et-Tahavi ayrı bir şekilde israilden almıştır. Fakat Naciye’den, (oda) babasından, dediki: Fakat bunun olmasından dolayı onun vacib olması gerekmez. aksine kıssanın zahiri, onların çoğunun yenide kestiğini gösteriyor. Ve onlar da Harem’in dışında idiler.

Bu da caiz olduğuna delalet eder. Allah en iyi bilendir. İbn-i Hacerin sözü bitti. Ebu Hanife bu konuda cumhura muhalefet etti. Dediki, çevrilen kurbanını ancak Harem’de kesebilir. Onu Harem’e götürmesi gerekir.

Ve dediki:“Peygamber (s.a.v) ve ashabının kurbanı kestikleri yer olan Hudeybiye Harem bölgesindendir. Delil olarak ta şu ayeti getirdi (Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin) O’nun (s.a.v) Harem’in dışında kestiği şeklinde takdim ettiğimiz ile bu istidlal reddedilmiş olur. Kur’anda buna delalet etti. Çünkü (Başınıza traş etmeyin) sözü (Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın) sözüne ma’tuftur, (Kurbandan kolayınıza geline (gönderin) sözüne değil. Yada mahallinden murad, kurbanı kesmenincaiz olduğu mahaldir. Buda çevrilene nisbetledir; o, Haremin dışında bulunsa bile.

Kaydedicisi dediki, bu meseledeki gerçek, ibn-i Abbas’ın benim sediği açıklamamdır. O da şudur:Eğer gücü yetiyorsa kurban, Harem’e götürür.

Kurban yerine varmadan da ihramdan çıkmaz. Bu durumda olan için kurban yerine varmadan da ihramdan çıkmaz. Bu durunda olan için kurbanı Haremin dışında kemek olmaz. Eğer Harem’e gönderemiyorsa onu, Harem dışında çevrildiği yerde keser.

Buhari sahihi’nde “Çevrilene bedel gerekmez diyenler” babında şunları söyledi:Ravh Şibl’den, ibn-i Ebu Necih’ten, Mücahid’ten ve (onun da) ibn-i Abbas’tan aldığına göre: Bedel, sadece haccını zevklenmeden dolayı bozan içindir. Bir özürden ve benzeri şeyden dolayı engellenen ise berabeat eder ve dönmez.

Eğer yanında kurban varda çevrilirse, gönderememesi durumunda onu keser.

Sahihayn’de Aişe (r.a)’nın şöyle dediği sabit olmuştur: “Peygamber (s.a.v) bir defasında kurban olarak koyun kesti.

Bu Mesele ile ilgili Feri Konular

Birinci Tali konu:Çevrilenin yanında kurban varsa, icma ile, onu kesmesi gerekir. Alimlerin çoğu onu, çevrildiği yerde ihramlı yada ihramsız olarak keser, görüşündedirler. Peygamber (s.a.v) ve ashabı da Hudeybiye’de kesmişlerdir. Şafii ve başkaları, kurban kestikleri yer olan Hudeybiye’nin harem’de olmadığını ifade etitler. Bunun için de, Kur’andan şu açık delille istidlal etti. (onlar o kimselerdirki, inkar ettiler, sizleri mescid-i Haram’dan alıkoydular ve engelleyerek kurbanın mahalline varmasını önlediler) Bu, o kurbanın mahalline varmadığına açık bir nasstır. Eğer harem’de olsaydı, yerine ulaşmış olurdu. Yakub b. Süfyan, Mecme’bin Yakub kanalıyla o da babasından rivyet etti, dediki “peygamber (s.a.v) Hudeybiye4de çevrildiklerinde ve ashabı kurbanlarını orda kestiler. Allahta bir rüzgar gönderdi, saçlarını alıp Harem’in içine attı. Ahmed el,Bedevi eş-Şenkiti, Meğazi’de Hudeybiye Gaz vesi Hakkındaki şiirinde şu söz ile onu belirtmiştir.

......................

İbn-i Abdülbirr, el-istizkar’da dediki:Bu, onların Haremin dışında kurban kestiklerine delalet ediyor. İbn-i Hacer de Fethü’l -Bari’de:Onların kurbanlarını, onu Harem’de kesecek birisi ile beraber göndermiş olmaları mümkündür. Bu konuda Naciye ibn-i Cündüb el-Eslemi’nin hadisi varid oldu. Dediki:Dedim ki:Ey Allah’ın Rasulü, Harem’de kesmem için kurbanı benimle gönder.

Eğer gönderebiliyorsa, kurban mahalline varıncaya kadar ihramından soyunmaz.

İkinci Talikonu:Çevrilenin yanında kurban yoks,a kurban alıp onu kesinceye kadar ihramdan çıkmaması gerekir mi?Yoksa kurban kesmeksizin ihramdan çıkabilirmi?Allah’ın (Eğer çevrilirseniz kurbandan kolayınıza geleni (gönderin) söz gereği, çoğu alimler kurbanın vacib olduğu görüşündeler. Gücü yetiyorsa, kurban kesmeksizin ihramdan çıkması caizolmaz. Malik’in arkadaşı Eşheb, cumhura muvafakat etti. Malik ve ibnü’-l Kasım bu meselede cumhura muhalifet etti. Dediler ki çevrilmeden önce çevrilenin malı yanında değilse ona kurban gerekmez.

Cumhurun delili açıktır, oda Allah’ın şu sözüdür. (Eğer çevrilirseniz kurbandan kolayınıza geleni (gönderin) Kurbandan kolaya gelenin, çevrilmeye bağlanması, cezanın şartına bağlanmasıdır. Kurbanın ihramdan çıkmak isteyen için gerekirliğinin çevrilme ile olduğuna delalet ediyor. Gördüğün gibi açık bir delalettir. Eğer çevrilen kurban kesmekten aciz ise ondan bedel gerekiyor mu ona, gerekmiyormu?

Bazı alimler dedilerki:“Eğer ondan aciz ise, gerekir. Çevrilenin kurbanı için bedel gerekmez diyenlerden biride Ebu hanifedir. Eğer çevrilenin yanında kurbun yoksa, kurban buluncaya kadar ihramlı olarak kalır yada Evi tavaf eder.

Gerekir diyenlerin bir kısmı dediki, eğer kurban bulamazsa, onsuz da ihramdan çıkar. Eğer bundan sonra güç yetirebilirse kurban keser.

Bir gurup ta dediki, eğer kuban bulamazsa bedelini verir. Bu görüşün sahipleri kurbanın bedelinde ihtilaf ettiler.

Bazıları dedilerki:Temetku’ haccında kurbandan aciz olan on gün oruçç tutar. İmam Ahmed’de bu görşüte. Bu şafii’den gelen rivayetlerden biridir, aynı zamanda. Şafiiye’de çevrilenin kurbanın bedeli hakkındaki en sahih rivyetler, yetirmektir. Şafii bu hükmü Kitabu’l-Avsat’ta verdi. Bir koyun olr veyada onun değeri kadar yiyeceği tasadduk eder.

Eğer her uzunluktaki günden oruç aciz ise tutar. Denildiki yedirmek, ezanın yedirmesi gibidir ki. o da altı fakire ü sa’ır. Denildiki:Bedeli üç gün oruç tutmaktır. Bedeli eşit sayıda oruç tutmaktır da denildi. Koyundan başlar ve onun müd olarak eşidini bilir. Uzunluk olarak her günden oruç tutar. Bu görüşlerin açık bir delili yoktur. En yakın olanı temettu’a olan kıyasadır. Allah en iyi bilendir.

Üçüncü Tali Mesele: Çevrilen kişi beraat etmek istediğinde traş olması yada saçını kazıtması nede traş etmesi gerekmez. Buda imam Ahmedden gelen iki rivayetten biridir. Ve bu haraki’nin kelamının zahiridir. Bu görüştekilerin delili şudur:Allah (Kurbandan kolayınıza gelen)sözünde kazıtmayı zikretmedi. Gerekseydi zikrederdi. Ebu Hanife ve Muhammedin, kazıtmanın gerekmezliğine dair delilleri şudur:Kazıtmak, fiillerin edasında sonra ancak nüsuk olarak tanımlanır. Öncesinde cinayettir, onunla emredilmez. bunun için icma ile sabittir ki, efendi ve kocamen’ettiklerinde köle ve kadın kazıtmakla me’mur olmazlar.

Şafii’den çevrilenin traşı hakknda, kazıtma konusundaki hilafa mebni iki rivyet var. O nüsuk mudur, yoksa bir sakıncanın ifadesi midir.

Malik ve ashabının da dail olduğu bir gurupu ilim ehline göre: Çevrilen, kazıtmalıdır. Kaydedicisi dediki, delil olarak bize göre tercih edilecek olanı; Malik ve ashabının benimsediği, kazıtmanın lüzümu fikridir. Gerekçe de Allah’ın şu sözüdür. (Eğer çevrilirseniz kurbandan kolayınıza geleni (Gönderin) ve kurban yerine varıncaya kadar da saçlarınızı kazıtmayın)

Sahih hadislerde de Peygamber’den (s.a.v) sabit olmuştur ki o, Hudeybiye yılında müşrikler onu çeirdiklerinde ihramlı iken traş oldu, ashabınada traş olmayı emretti ve dediki:“Allah’ım, saçlarını kazıtanlara merhamet et. Kısaltanlar ne olacak, ey Allahın Rasülü? dediler. Dediki:Allah’ım, kazıtanlara merhamet et. Dediler ki:Ya kısaltanlar ey Allah’ın Rasulü?Dediki:Kısaltanlara da”.

Bu, çevrilenden kazıtmanın düşmediğini çürüten ve gereksizliğini söyleyenlerin kıyasının açık delilleridir. Kazıtmak, başkası için, kendisinden engellendiği nüsük fiillerindendir. Düştüğü açık. Çünkü kabe’yi tavaf ve örneğin safa ile Merve arasında say etmek. Çevrilen bütünbunlardan menedildi ve alıkonuldu. böylece ondan sakıt oldu. Çünkü onunla onlar arasına perde çekildi ve men’edildi.

Kazıtmak ise onunla arasına kimse girmedi ve o bunu yapabilir ve düşmesinin de mümkünü yok. Şerist nasslarının tercihine delalet ettiği şey; kazıtmanın, müsükunu tamamlayanın, üzerine bir nüsük olduğu haccını geçiren, düşmanla yada hastalıkla çevrilenin olur.

Sahih kavle göre traş olmak nüsüktür. Çevrilen, üç şeyden beraat eder:Niyet, kurban kesmek ve traş olmak. Görüşe göre traş olmak niyet ve kesimle beraat olunan nüsük değildir.

Dördüncü Tali Konu:Peygamber (s.a.v)’in Hude,biye’ umresinde ve veda haccında traş olmadan önce kurban kestiği sabit oldu. Kur’an, kurban kesmenin iki yerde traştan önce yapıldığına delalet etti.

Birisi:Allah’ın sözü:(Kurban yerine varıncaya kadar başınızı traş etmeyin)

İkincisi:Allah’ın Hac suresindeki şu sözü (Ki kendileri için bir takım faydalara tanık olsunlar ve (Allah’ın)kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar) Ayet.

(Rızık olarak kendilerine verilenlerin üzerine Allah’ın adını ansınlar) Ayet. Sözünden murad, icme ile, gövdenin kesilmesi sırasında Allah’ın adının zikredilmesidir. Allah Teala ondan sonra tertib için olan şu ile atfederek demiştir ki (Sonra kirlerini gidersinler)Ayet. Saçın kazıtılması da şüphesiz ki kirin giderilmesine girer. Kesimin traşa takdimi ile o emirde açık bir nasstır. Saç ve benzeri şeylere ........denildiğine bir örnek te Umeyye b. Ebi’s-Salt’in şu sözüdür:

..................silik bir kelime

Onlardan bazıları Ümeyye’nin mezkur beytini şöyle zikrettiler:

......................................................

Başka birinin sözünde de öyledir:

...............................

Bu nasslar kesimin traştan önce olduğuna apaçık bir şekilde delalet ediyor. Fakat hac yada umre yapan kişi traşı kesimden önce yaparsa, Peygamber (s.a.v)’den veda haccında sabit olmuştur ki bunda da bir günah yoktur. Harec’in nefyi tabiri genel olarak günah ve kanın beraberce sakıt olduğuna delalet ediyor. Denildiki çevrilen olsun yada başkası, her kim kesimen öne traş olursa ona kan (kurban) gerekir. İbn-i Ebi Şeybe A’meş yoluyla ibrahim’den, o da Alkame’den, ona kan gerektiği rivayet edilmiştir. İbrahim dediki, Said ibn-i Cübeyrbana ibn-i Abbas’tan benzerini aktardı. Bunu çevrilen hakkında zikretti.

Şevkani Neylü’l-Ertar’da dediki. Açık olan, delilsizliğinden ötürü kanın vacb olmadığıdır.

Kaydedicisi dediki, açıktır ki:Bunu diyenlerin delili, Pegyamber(s.a.v)’den varid olan hadislerde o’nun; Hudeybiye yılında müşriler onu engellediklerinde traştan önce kurban kestiği ve ashabınada böyle yapmalarını emrettiği geçer. Ahmed, Buhari ve Ebu Davud’un Müsevver’den rivayet ettiğide bundandır. Meruan; Hudeybiye umresi ve sulh hadisinde Peygamber (s.a.v)’in, yazma işi bittikten sora ashabına şöyle dedi0 “Kalkın. Önce kurban kesin sonra traş olun.”

Buhari Müsevvir’den, Peygamber (s.a.v)’in traş olmadan önce kurban kestiği ve ashabına da bu emrettiğini rivayet etti. Bu hareketi ve emri, çevrilene bunun gerektiğine delalet etti. Kim önce traş olup sonra kurbun keserse peygamber (s.a.v)’in emrine muhalefet etmiş olur. Ve kim bir nüsük’ü ihlal ederse ona kan gerekir.

Kaydedicisi -Allah o’nu affetsin -dediki, sahih sünetin nasslarının delalet ettiği, kesimin traştan önce olduğudur. Fakat kim kesimden önce traş olursa ona, günah yada kan gibi bir zorluk oyktur. Şeyhanın sahihlerinde Abdullah b. amr el-As’tan aktardığı da bundandır. Peygamber (s.a.v), kendisine sorana, traş kesimden öncedir, dedi. Kendiside kesimi traştan önce yaptı. Yani şunu demek istemiştir; böyle de yaparsan bunda bir güçlük yoktru.

Bunlardan biride yine şeyhan’ın sahihlerinde ibn,i Abbas’tan aktardıklarıdır. Peygamber (s.a.v)’e, kesim, traş, taş atma ve takdim-tehir hakkında soruldu. Dediki:Herhangi bir güçlük yoktur.

Buhari, Nesai, Ebu Davud ve ibn-i Mace’ye ait bir rivayettede o’na bir adam sordu, dediki:Kesmeden önce traş oldum. dediki, kes, güçlük yoktur. (Adam) dediki: Akşamdan önce taş attım. Dediki; yap, güçlük yoktur.

Buhari’ye ait bir rivyette bir adam Peygamber (s.a.v)’e dediki:Atmadan önce ziyaret ettim. Dediki:Güçlük (ceza) yoktur. Dediki:Kesimden önce traş oldum. Dediki:Güçlük yoktur. Bunun gibi hadisler çoktur. Buda apaçık bir şekide gösteriyor ki kesmeden önce traş olana herhangi bir günah yada fidye yoktur. Çünkü ......sözü, nefyin siyakında nekredir. Nekre (belirsiz)böyel olduğunda o, umumda açık bir nass olur. Öyleyse hadisler, fidye ve günah olarak bütün güçlük çeşitleri için nefyin umumunda açık bir hnasstır. Allah en iyi bilendir.

Zikredilen hadisler, bilmeden yada unutarak traşı önce yapanın durumunu açıklamıyor. Fakat Abdullah b. Amrın ve müttefekun aleyh olan hadisin siyakı, soranın cahil olduğuna delalet ediyor. Zira sahihte zikredilen bu hadislerin bazılarında unutmak yada bilgisizlik zikredilmiyor. Umumunun beraberece alınmasını gerekir ki bilgisizliğe ve unutmaya tahsis edilen bir delile delalet etsin. Yine usul ilmindeki kaidelerdendir;

Sorulanın sorana cevabında mefhumu’l-muhalife itibar edilmez. Çünkü mantukun zikredilenle tahsisi, cevabın soru ile mutabakatı içindir. methümün, çıkarılması için oluşu mantukun hükmünden belirlenilmedi. es-Suud meraki’de, mefhumu’lmuhalifin itibarının engelleri bahsinde şu sözü ile itibari men’edene atfen işaret etmiştir.

............................

Nitekim Allah’ın (talak ikidir) Ayet, sözünün açıklamasında da gelir. Bununla bilirsin ki, soruda varidin şuursuzluğunun vasfının mefhumu yoktur.

Şevkani, Neylü’l- Evtar’da dediki:Bazılarının sorusunun şuursuzluğa bağlanması, başkasınnı sorusunun böyle olmasını gerektirmez. ki denilir:Hüküm şuursuzluk haline hastır. Onun kasıtla birleştirilmesinin reddedilmesi caiz değildir.

Bunun içinde bilinirki; tahiste, bazı soranların sorusunda zikredilen şuursuzluk vasfına güvensizlik, istenilen için faydalı değildir. Ondan lafzıyla aktarım bitti.

Allah’ın sözü: (Rabbinizin lütuf ve keremini aramanızda sizin için bir günah yoktur) Burada, hacta aramasında günah olmayan fazlın ne olduğunu açıklamadı.

Başka ayetlerde onun, ticari kazanç olduğuna işaret etti. Şu sözü gibi:(Diğerleride yeryüzünde gezeler, Allah’ın şu sözü:(Namaz bittiğinde yer yüzüne dağılın ve Allah’ın fazlından arayın) Yani:Ticaret ve alış verişle.

Delili de önceki şu sözüdür: ‘Alışverişi bırakın) Yani Cuma namazı bittiğinde, ona çağrıldığınızda size haram olan kazancı isteyin.

Bu tercemede takdim etmişizdir ki, Kur’anda muayyen mana iradesinin çokluğu, onun murad olduğuna delalet eder. Çünkü galib olana hamletmek evladır. Ayetle zikredilen fazl’dan muradın ticaret kazancı olduğunda, alimler arasında hilaf yoktur. Nitekim Allah’ın şu sözü bize hatırlattı:

(Sonra insanların akın akın döndüğü yerden siz de akın edin) burda; mekana ve bazen de zamana delalet eden birkelime olan ....lafzı ile tabir edilen akın etmek emredilen mekanı açıklamadı.

Fakat onu şu sözüyle beyan ediyor: (Arafat’tan akın edip döndüğünüzde) Ayet. Sebebi nüzülü; Kureyşliler arefe günü müzdelife’de vakfe yaparlardı ve derlerki:Biz Allah’ın evinin sakinleriyiz, Harem’den çıkmamız gerekmiz. çünkü Arafat, Harem’in dışındadır. insanların hepsi Arafat’ta vakfe yaparlar. Allah, Nebisine (s.a.v) ve müslümanlara insanların akın ettikleri yerde akın etmelerin emrettiki o da Arafat’tır. Kureyş’in yaptığı gibi Müzdelife’den değil.

Bu alimlerin çoğunluğunun görüşüdür. İbn-i Cerir, üzerinde icma’olduğunu anlatmıştır. Başındaki ..lafzı, cümlenin cümleye atfı manasında, .......içindir. onun üzerine olan tertibi, zikrin mutlak’ındadır. Ben zeri, Allah’ın şu sözüdür: (Bir boynu çözmek, yahut açlık gününde doyurmaktır; akraba olan yetimi, yahut hiçbir şeyi olmayan yoksulu. Sonra inanıp birbirlerine sabır tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmak)

Ve Şairin sözü:

.............................

Bazı alimlerde (Sonra akın edin) sözünden muradın, Muzdelife’den Mina’ya olduğunu söylediler. Buna göre ....tam murad ibrahi (a.s)dr.

İbn-i Cerir bu görüş hakkında dediki:Eğer hilafına olarak icma’delili olmasaydı en doğru olan olurdu. Allah’ın sözü (inkar edenlere dünya hayatı süslü gösterildi, (onlar) insanlarla alay ederler) O kafirlerin o mü’minlerle alaylarını burda beyan etmedi. Fakat başka yerde gülerek ve işaretleşerek onlarla alay ettiklerini beyan etti. O da Allah’ın şu sözüdür; (O suçlular iman edenlere güler, yanlarından geçtiklerinde birbirleriyle işaretleşerek onlarla alay ederlerid)

Allah’ın sözü: (Korunanlar, kıyamet gününde onların üstündedir)

Burada Mü’minlerin o kafirlere olan üstünlüklerini açıklamadı. Fakat bunu başka yerde açıkladı. Ş usözü gibi (Bu gün iman edenler kafirlere gülerler ve onlara koltukların üstünden bakarlar)

Ve şu sözü (İşte bunlar, Allah’ın rahmetinin kendilerine ulaşmayacağına yemin ettiğiniz kimseler; Cenente girin. Size korku yoktur ve sizler üzülcek değilsiniz)

Allah’ın sözü: (Bazen hoşlanmadığınız bir şey, hakkınızda iyi olabilir)

Burda bu hayrı fazlaca vasfetmedi. Onu şu sözüyle vasfetmiştir:

tek (Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, umulur ki bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda çok hayır kılar) Allah’ın sözü :(Onlar yapabilseler sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler) Buna güç yetirip yetiremediklerini burda açıklamadı. Fakat başka yerde onların yapamadığını ve onların mü’minleri dinlerinden döndürmeden ümitsizlendiklerini açıkladı. Bu Allah’ın şu sözüdür: (bu gün küfredenler dininizden ümidlerini kestiler)Ayet...Başka yerlerdede islam dinini bütün dinlerin üzerine çıkarıcı olduğunu açıkladı. Berae, Saff ve Fetih deki sözü gibi (O ki, bütün dinlere üstün kılmka için Rasulünü hidayet ve hak dinle gönderdi)

Allah’ın sözü: (Deki o ikisinde büyük günah vardır) Bu büyük günahın ne olduğunu burda açıklamadı. Fakat başka ayette onun, aralarına düşmanlık ve kin düşürmek, Allah’ın zikrinden ve namazdan alıkoymak olduğunu beyan etti. O şu sözüdür: (Muhakkak ki şeytan içki ve kumarla aranıza dümanlık ve kin sokmak ve sizleri Allah’ın zikrinden ve namazdan alıkoymak istiyor. Artık vazgeçtiniz edğilmi?)

Allah’ın sözü: (Müşrik kadınları nikahlamayın) Ayet. Zahirinin umumu, kitabı kadınları da kapsadığıdır. Fakat başka ayette kitabı kadınların bu harama girmediğini açıkladı. O da Allah’ın şu sözüdür: (Kendilerine kitap verilmişlerden hür kadınlar)

Eğer:(Ehli kitaptan kafir olanlar ve müşrikler) ve (Ehli kitabtan küfredenler ve müşrikler) ve (Ne ehli kitabtan kafirler ne de müşrikler isterlerik)sözlerinden de anlaşılacağı üzere kitabı kadınlar müşrik kadınların içine girmez; atıf, başkalığı gerektirir, denilse cevab:

Ehli kitab, müşrik ismine girerler. nitekim Allah’ın şu sözü bunu açıkladı (Yahudiler; Uzeyr, Allah’ın oğludur, dediler. Hristiyanlarda Mesih Allahın oğludur, dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleridir. Önceki kafirlerin sözüne benzediler. Allah onları kahretsin, nasılda çevriliyorlar. Ahbarlarını, rahiblerini ve Meryem oğlu mesin’i Allah’tan başka rabler edindiler. Sadce tek ilah olarak Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ilah yoktur. O, onların ortak koştuklarından münezzehtir)

Allah’ın sözü: (Temizlendiklerinde, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yanaşın) Burda, ......lafzı ile tabir edilen, kendisinden yanaşılmasını emrettiği mekanı açılamadı. Fakat şu iki ayette ondan muradın önden yanaşmak oludğunu açıkladı.

Birisi: Burdaki sözüdür (Tarlanıza yanaşın) Çünkü (Yanaşın)sözü, cinsel birleşme manasındaki yanaşma emridir. Ve (Tarlanız) sözü, emredilen yanaşmanın ekim mahalli yani nutfe ile çocuk tohumu olduğunu açıklıyor. Buda apaçıktırki arka değil, öndr. Çünkü arka, çocuk için tohum mahalli değildir.

Nitekim bu zorunludur.

İkincisi:Allah’ın şu sözü (Şimdi onlarla mübaşeret edin ve Allah’ın size yazdığını isteyin)Çünkü, “Alah’ın size yazdığından murad, cumhurun görüşüne göre çocuktur. Bu ibn-i cerir’in de tercihidir. Bunu ibn-i Abbas, Mücahid, Hakem, ikrime, Hasan el-Basri, Süddi, Rebi’ ve Dahhak b. Muzahim’den nakletmiştir. Malumdur ki çocuk istemek, ancak ön tarfta cima’ ile olur. Öyleyse ön, cima’ manasında mübaşeretle emrolunan yerdir. Bu durmda ayetin manası; şimdi onlarla mübaşeret edin ve bu mübaşeret (birleşme), çocuğun istendiği yerde olsun. O da arka değil, öndür. Delili de şu sözüdür (Allah’ın size yazdığını isteyin) Yani çocuk.

Bundanda anlıyorsunki Allah’ın (Nerden isterseniz)sözünün manası, yaklaşmanın ekim mahalline erkeğin dilediği herhangi bir şekilde olmasıdır.

Kadının sırt üstü, diz üstü ,yan üstü yada başka şekilde olması fark etmez.

Bunu Şeyhan, Ebu Davud ve Tirmizi’nin Cabir (r.a) rivayet etitği de te’yid ediyor. Dediki, Yahudiler diyorlarkı:Kadına arkadan yanaşıldığında çocuk şaşı olur. Şu ayet indi (Kadınlar sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz yerden yanaşın)

Buradan Anlaşılıyorki Cabir (r.a), ayetin manasının, onlara ön taraftan istediğinniz herhangi bir şekilde yanaşın, arka taraftan olsa bile, olduğu görüşündedir.

Hadis ilminde kuraldır; sebeb-i nüzül ile alakalı sahabe tefsirini yüksek bir hükmü vardır. Nitekim, Tal’atü’l- Envar şu sözü ile bunu destekledi:

.........................

Kurtubi, Allah Teala’nın:(Tarlanıza dilediğiniz yerden yarın) sözünün tefsirinde şunları demiştir:Allah(C.c)ın (dilediğiniz yerden) sözünün, umümunun hükmü ile ön ve arkayı şami olduğuna istidlal eder muhalifin bunda bir hücceti yoktur. Çünkü o zikrettiklerimizle meşhur makbul sahih hadislerle tahsislidir. Onları Peygamber (s.a.v)’den on iki sahabe yüz farklı şekilde rivayet etti. Hepsi de kadınlara arkadan yanaşmanın haramlığını vadirdir. Onları Ahmed b. Hanbel Müsnedinde, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi ve diğerleride zikretti.

Onları Ebu’l-ferec b. el-Cevzi yollarıyla, mekruh mahallin haramlığı, diye isimlendirdiği cüzde toplamıştır.

Şeyhimiz Ebu’l-Abbas’ın da bu konuda, “Arkadan yanşmayı caiz yapanların tersliğinin izharı” diye bir cüz’ü vardır.Bana göre bu ittiba edilecek hak ve bu meselede sahih olandır.

Allah’a ve ahiret gününe inanmış mü’minin, apaçık ortaya çıktıktan sonra, bir alimin zellesi (sürçmesi) üzerine bu musibete dümesigerekmez. Alimin zellesinden sakındırılmışızdır. İbn-İ Ömer’den buna hilaf olan ve onu yapanı tekfir (görüşü) rivayet edilmiştir.

Ona layık olan da budur. Nafi’de kendisinden bunu haber vereni bu şekilde yalanladı. Nitekim Nesai, Önceden geçmişti, zikretti.

malik te bunu inkar etti ve onu önemsedi. Bunu kendisine nisbet edenide yalanladı. Daremi Müsnedinde Said b. Yesar Ebu’l-Habbab’tan rivayet etti. dediki:İbn-i Ömer’e dedim ki:Cevari’nin arkadan yanaşması görüşü hakkında ne diyorsun?Dediki, ..nedir?O’na arka(dan yanaşmak olduğunu) hatırlattım. Bunun üzerine dediki, müslümanlardan herhangi biri bunu yapıyormu?Huzeyne b. Sabit’e isnad edildi. rasulullah’ı (s.a.v) insanlara şöyle derken işittim. Ey insanlar, Allah, hakkı (dile getirmekten) çekinmez. Kadınlara arkadan yanaşmayın. Bunun bir benzeri de Ali b. Talktan. Ebu Hureyre’dne isnad edildi. peygamber (s.a.v)”kadına arkadan yanaşana Allah kıyamet günü bakmayacak”


Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin