8- En yüce melekler topluluğunun sözlerini duyamazlar ve her yandan sürülüp kovulurlar.
9- Hor-hakir bir halde ve onlar içindir ardı-arası kesilmeyen azap.
10- Ancak hırsızlama bir söz duyan olursa hemen onun ardından da aydınlatıcı ve delip geçen bir ateştir atılır, onu yakar.
11- Şimdi sor bir onlara, yaratılış bakımından onlar mı daha güçlü-kuvvetli, yoksa bizim diğer yarattıklarımız mı? Şüphe yok ki biz, onları cıvık bir balçıktan yarattık.
12- Belki de şaştın sen ve alay eder onlar da.
13- Ve öğüt verilince Kur'ân'la öğüt almazlar.
14- Ve bir delil gördüler mi alay etmeye kalkarlar.
15- Ve derler ki: Bu, ancak apaçık bir büyüden başka bir şey değil.
16- Ölüp toprak ve kemik olduktan sonra mı diriltileceğiz biz.
17- Önceki atalarımız da mı diriltilecekler?
18- De ki: Evet ve siz hor-hakir bir halde dirileceksiniz.
19- Gerçekten de ancak bir tek bağrıştan ibârettir de birdenbire görüverirler ki dirilmişler.
20- Ve yazıklar olsun bize derler, işte bugün, ceza günü.
21- İşte bugün, sizin yalanlayıp durduğunuz ayırt ediş günü.
22- Toplayın bir araya zulmedenleri, onlara eş olanları ve kulluk ettikleri şeyleri.
23- Allah'ı bırakıp da, hepsine de o koca cehennemin yolunu gösterin.
24- Ve durdurun onları, şüphe yok ki sorulacak onlardan.
25- Ne oldu size de yardım etmiyorsunuz birbirinize?
26- Hayır, bugün onlar, tamâmıyla teslîm olmuşlardır.
27- Ve bir kısmı, bir kısmına yönelir de, birbirlerini sorumlu sayarlar.
28- Gerçekten de derler, siz sağımızdan çıkagelir, iyilik ediyor görünürdünüz bize.
29- Hayır derler öbürleri, siz inanmamıştınız.
30- Ve size karşı bir gücümüz-kuvvetimiz yoktu bizim, hayır, siz azgın kişilerdiniz.
31- O yüzden de Rabbimizin, bize söylediği söz, gerçekleşti, şüphe yok ki azâbı tadacağız elbet.
32- Gerçekten sizi azdırdık biz, şüphe yok ki biz de azmıştık.
33- Hiç şüphe yok ki bugün onlar, azapta ortaktırlar.
34- Şüphe yok ki biz, suçlulara böyle yaparız işte.
35- Şüphe yok ki onlara Allah'tan başka yoktur tapacak dendi mi ululanmaya kalkışırlardı.
36-Ve biz derlerdi, deli bir şâir için mâbutlarımızı bırakalım mı?
37- Hayır, o, gerçeği getirmiştir ve peygamberlerin gerçek olduğunu bildirmiştir.
38- Hiç şüphe yok ki o elemli azâbı tadacaksınız elbet.
39- Ve ancak yaptığınız neyse onun karşılığı olarak cezâlanacaksınız.
40- Ancak ihlâsa eren Allah kulları müstesnâ.
41- Öyle kişilerdir onlar ki onlaradır mâlum rızık.
42- Yemişler ve onlar, büyük derecelere nâil olanlardır.
43- Ebedî Naîm cennetlerinde.
44- Karşılıklı tahtlara otururlar.
45- Kaynakları meydanda, akıp duran şarap ırmaklarından taslar sunulur onlara.
46- Bembeyazdır o şarap, lezzetlidir içenlere.
47- Orada ne bir sersemlik var, ne de sarhoş olurlar.
48- Ve yanlarında, gözlerini kendi eşlerinden ayırmayan iri gözlü hûriler var.
49- Sanki kuş tüyleriyle örtülmüş yumurtalar.
50- Bir kısmı, bir kısmına döner de bir birlerine sorarlar.
51- Birisi söze gelir de der ki: Bir arkadaşım vardı.
52- Sen de mi derdi, gerçek sayanlardansın.
53- Ölüp bir yığın toprak ve kemik olduktan sonra mı soruya çekileceğiz, cezâlanacağız?
54- Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba?
55- Derken kendisi bakıp görür ki o, cehennemin ta ortasında.
56- Allah'a andolsun ki der, az kalmıştı, beni de helâk edecektin.
57- Ve Rabbimin nîmeti olmasaydı ben de orada bulunanlardan olurdum.
75- Ve andolsun ki Nûh, bize nidâ etmişti, biz de ne güzel icâbet etmiştik.
76- Ve onu ve âilesini, pek büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.
77- Ve soyunu, yeryüzünde kalan bir soy haline getirdik.
78- Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir ad-san verdik.
79- Esenlik Nûh'a âlemler içinde.
80- Şüphe yok ki biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.
81- Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı.
82- Sonra da öbürlerini sulara boğduk.
83- Ve şüphe yok ki İbrâhim de onun taraftarlarındandı elbet.
84- Hani Rabbine tertemiz bir yürekle gelmişti o.
85- Hani atasına ve kavmine siz demişti, nelere kulluk ediyorsunuz?
86- Allah'ı bırakıp da tamâmıyla uydurma mâbutlara mı tapmak istiyorsunuz?
87- Âlemlerin Rabbine karşı zannınız ne?
88- Derken yıldızlara bir bakmıştı da,
89- Ben, demişti, gerçekten de hastayım.261[1]
[1] Yıldıza baktı da zamanı tâyin etti, sıtma nöbetinin gelmek üzere olduğunu anladı, ben hastayım dedi tarzında tevil edenler vardır.
90- Derken, arkalarını çevirip gitmişlerdi onlar.
91- Derken o da onların mâbutları olan putlara gidip demişti ki: Neye yemek yemiyorsunuz?
92- Ne oldu size, niçin konuşmuyorsunuz?
93- Derken sağ eliyle vurup kırmıştı onları.
94- Derken koşa-koşa yanına gelmişlerdi.
95- O demişti ki: Elinizde yontup yaptığınız şeylere mi kulluk ediyorsunuz?
96- Halbuki sizi de Allah yaratmıştır, o yontup yaptığınız şeyleri de.
97- Onun için bir yapı yapın da demişlerdi, atın onu ateşe.
98- Ona bir düzen yapmak istemişlerdi de biz onları alçaltmıştık.
99-Ve ben demişti, Rabbimin tapısına gidiyorum, o, doğru yolu gösterir bana.
100- Rabbim, bana temiz kişilerden olmak şartıyla bir oğul ihsân et.
101- Derken biz de ona tedbîrle hareket eden ve aceleci olmayan bir oğul vereceğimizi müjdelemiştik.262[2]
[2] Ahd-i Atıyk'te kurban edilmesi istenen çocuk, İshak Peygamberdir (Tekvin, 22). Meşhur bir rivayete göreyse bu çocuk, Hz. İsmail'dir. Sûrede, bu olaydan sonra ayrıca İshak Peygamberin anılması da gösteriyor ki kurban edilecek çocuk, Müslüman inancına göre İsmail Peygamberdir.
102- İbrâhim'le berâber koşup gezecek çağa gelince İbrâhim, oğulcağızım demişti, ben, rüyamda, seni kesiyorum gördüm, bir bak, düşün, sen ne dersin buna? O da babacığım demişti, ne emredildiyse sana, onu yap, Allah dilerse beni sabredenlerden bulursun.
103- İkisi de teslîm olunca onun alnını yere koymuştu.
104- Ve biz, ona ey İbrâhim diye nidâ etmiştik.
105- Rüyanı gerçekleştirdik. Şüphe yok ki biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.
106- Şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir sınamaydı.
107-Ve onun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç ihsân ettik. 263[3]
[3] Bkz. 262. Dipnota
108- Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir ad-san verdik.
109- Esenlik İbrâhim'e.
110- Biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.
111- Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı.
112- Ve ona, temiz kişilerden ve peygamber olacak İshak'ı müjdelemiştik.
113- Onu da kutladık, İshak'ı da ve ikisinin de soyundan iyilik eden de var, apaçık nefsine zulmeden de.
114- Ve andolsun ki biz, Mûsâ'ya ve Hârûn'a nîmetler verdik.
115- İkisini ve kavimlerini, büyük bir sıkıntıdan kurtardık.
116- Ve yardım ettik onlara da üst geldiler.
117- Ve ikisine de her şeyi apaçık gösteren kitabı verdik.
118- Ve ikisini de dosdoğru yola sevkettik.
119- Ve ikisine de, sonradan gelenler arasında iyi bir ad-san verdik.
120- Esenlik Mûsâ'ya ve Hârûn'a.
121- Şüphe yok ki biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri;
122- Şüphe yok ki ikisi de inanan kullarımızdandı. 264[4]
[4] Ba'lebek ve civarına gönderilen bir peygamber. Bâzılarına göre Hz. İlyas, İdris Peygamberdir. Bâzılarına göreyse Hârûn Peygamberin soyundandır ve ayrı bir peygamberdir.
123- Ve şüphe yok ki İlyas, elbette peygamberlerdendi.
125- Ba'l'i mi çağırırsınız da yaratıcıların en güzelini bırakırsınız. 265[5]
[5] Ba'l, altından yapılma bir puttur. Güneşten kinayedir diyenler de vardır.
126- O Allah'tır ki Rabbinizdir sizin ve Rabbidir gelip geçmiş atalarınızın.
127- Derken yalanladılar onu; şüphe yok ki tapımıza getirilecektir onlar.
128- Ancak ihlâsa eren Allah kulları müstesnâ.
129- Ve sonradan gelenler arasında ona iyi bir ad-san verdik.
130- Esenlik İlyas'a ve ona uyanlara.
131- Şüphe yok ki biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.
132- Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı.
133- Ve şüphe yok ki Lût da elbette peygamberlerdendi.
134- Hani onu ve bütün âilesini kurtarmıştık.
135- Ancak bir kocakarı, kalanlar arasındaydı.
136- Sonra öbürlerinin kökünü kazıdık.
137- Ve şüphe yok ki siz de onların yurtlarına uğramadasınız sabahları.
138- Ve akşamları; hâlâ mı akıl etmezsiniz?
139- Ve şüphe yok ki Yunus da peygamberlerdendi elbet.
140- Hani, yolcularla dolu bir gemiye kaçmıştı da.
141- Derken kura çekmişlerdi de kur'a ona düşmüştü.
142- Kınanmış bir haldeydi ki onu balık yutuvermişti.
143- Eğer Rabbini tenzîh edenlerden olmasaydı.
144- Halkın tekrar dirileceği günedek balığın karnında kalırdı.
145- Derken onu ıssız bir yere çıkardık ve o, hastaydı da.
146- Ve ona gölge versin diye bir kabak fidanı bitirdik.
147- Ve onu yüz bin kişiye, yahut daha da artmakta olan bir topluluğa peygamber olarak gönderdik.
148- Derken inandılar da onları muayyen bir zamanadek yaşattık, geçindirdik.
149- Artık sor onlara, kızlar, Rabbinin de.oğullar, onların mı?
150- Yoksa melekleri kız halkettik de tanık mıydı onlar?
151- Haberin olsun ki şüphe yok, onlar, bu sözü uydurup söylemedeler.
152- Allah doğurdu demedeler ve şüphe yok ki onlar, yalancıdır elbet.
153- Oğulları bırakmış da kızları mı seçmiş?
154- Ne oluyor size, nasıl da hükmediyorsunuz?
155- Öğüt almaz mısınız hâlâ?
156- Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?
157- Doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı.
158- Ve onunla cinler arasında bir.akRabalık uydurmadalar ve andol-sun ki cinler de onun tapısına götürüleceklerini, orada hazır bulunacaklarını bilmişlerdir.