54- KAMER SURESİ
(İlk âyetinde ayın yarılacağından bahsedildiği için ay anlamına Kamer sûresi denmiştir.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Yaklaştı kıyâmet ve yarıldı ay. 316[1]
[1] Hz. Muhammed (s.a.a)'in işaretiyle ayın ikiye bölündüğü hadislerde rivayet edilmiştir (Bakınız, Hasan Basri Çantay: Kur’an-ı Hakım ve Meal-i Kerim, c. 3, İst. 1372-1953, s. 955-956, not. 4). Ayın kıyamette yarılacağını ve bunun, kesin ifadesi olarak burada mazi sıygasının kullanıldığını söyleyenler de vardır.
2- Ve onlar, bir delil gördüler mi yüz çevirirler de sürüp giden bir büyü derler.
3- Ve yalanlarlar ve dileklerine uyarlar ve her iş, kararlaştırılmıştır.
4- Ve andolsun, öyle haberler geldi onlara ki o haberlerde onları vazgeçirecek, onlara öğüt verecek şeyler vardı.
5- Yüksek hikmet vardı, derken korkutuşlar fayda vermedi gitti.
6- Artık yüz çevir onlardan; o gün çağıran, hoşlanılmayan birşeye çağırır.
7- Gözleri yerde, kabirlerden çıkarlar, sanki onlar, dağılmış çekirgelerdir.
8- Yönelirler çağırana; kâfirler, bugün derler, ne de zorlu gün.
9- Onlardan önce Nûh kavmi de kulumuzu yalanlamıştı ve delil dediler ona, pek fenâ incittiler onu.
10- Derken Rabbine duâ etti: Şüphe yok ki altoldum ben, artık sen yardım et bana.
11- Derken açtık göklerin kapılarını da şarıl şarıl ardı gelmez yağmurlar yağdırdık.
12- Ve yerden de sular fışkırttık, derken sular, mukadder bir emre göre birleşti.
13- Ve onu, tahtalardan yapılmış ve mıhlarla kenetlenmiş bir gemide taşıdık.
14- Gözümüzün önünde akıp giderdi; bir mükâfattı nankörlük görene.
15- Ve andolsun ki bir delil olarak bıraktık onu, fakat bir ibret alan mı var?
16- Derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım?
17- Ve andolsun öğüt ve ibret için Kur'ân'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?
18- Âd da yalanlamıştı, derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım?
19- Şüphe yok ki sürüp giden uğursuz bir günde onlara bir kasırgadır yolladık.
20- Onları kökünden koparmadaydı, sanki köklerinden kopup baş aşağı devrilen hurma kütükleriydi onlar.
21- Derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım?
22- Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur'ân'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?
23- Semûd da korkutucuları yalanladı.
24- Derken bizden bir adama mı uyacağız dediler, gerçekten de o zaman elbette sapıklığa düşeriz, ateşlere yanar-kavruluruz.
25- Vahiy, içimizden gele-gele ona mı geliyor? Hayır, o, yalancı kendini beğenmiş birisi.
26- Yarın bilirler kimmiş yalancı kendini beğenmiş.
27- Şüphe yok ki onları sınamak için dişi deveyi gönderiyoruz, artık gözetle onları ve dayan.
28- Ve haber ver onlara, su, aralarında paylaştırılmıştır, her bölük, nöbetinde hazır olur, su alır.
29- Derken arkadaşlarına seslendiler, derken kılıcını çekti de devenin ayaklarını kesti, öldürdü.
30- Derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım?
31- Gerçekten de bir bağırış gönderdik onlara, derken hayvan ağılına konan çalıya çırpıya döndüler.
32- Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur'ân'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?
33- Lût kavmi de korkutucuları yalanladılar.
34- Gerçekten de, Lût'un âilesi müstesnâ, onlara taş yağdıran bir yel gönderdik, Lût'un âilesini de bir seher çağı kurtardık.
35- Katımızdan bir nîmet olarak; işte böyle mükâfatlandırırız şükredeni.
36- Ve andolsun ki o, bizim helâkimizle korkutmuştu onları da onlar, bu korkutuşlardan şüpheye düşmüşlerdi.
37- Ve gerçekten de onun konuklarını istemişlerdi de biz, kör edivermiştik gözlerini, artık tadın azâbımı ve korkutuşlarımın sonucunu.
38- Ve andolsun ki bir sabah çağı üstlerine bir azap çöküvermişti onların.
39- Artık tadın azâbımı ve korkutuşlarımı.
40- Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur'ân'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?
41- Ve andolsun ki Firavun soyuna da korkutucular gelmişti.
42- Bütün delillerimizi yalanladılar, derken onları üstün ve mutlak kudretli bir helâk edişle helâk ediverdik.
43- Sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı, yoksa kitaplarda bir kurtuluş mu var size?
44- Yoksa biz, birbirine yardım eden bir topluluğuz mu derler?
45- O topluluk, yakında bozguna uğrayacak ve ardını dönüp kaçacak.
46- Onlara vaadedilen azâbın mukadder zamânı kıyâmettir ve kıyâmetin azâbı, daha da zararlıdır ve daha da acı.
47- Şüphe yok ki suçlular, sapıklık içinde ve yakıp kavuran ateşlerdedir.
48- O gün, yüzüstü ateşe sürüklenip atılırlar; tadın bakalım, cehennemin yakışını.
49- Şüphe yok ki biz; her şeyi, bilgimizde mukadder olduğu gibi ve zamânında yarattık.
50- Ve bizim emrimiz, birdir, ancak bir göz kırpış, bir göz yumup açış gibi tezdir.
51- Ve andolsun ki taraftarlarınızı da helâk ettik, fakat bir ibret alan mı var?
52- Ve işledikleri her şey, kitaplardadır.
53- Ve küçük, büyük, hepsi de yazılıdır.
54- Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerdedir, ırmakların başlarında.
55- Gerçeklik makamında, çok kudretli bir büyük padişah katında.
Dostları ilə paylaş: |