66- TAHRÎM SURESİ
(Haram etmek anlamına gelir.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Ey Peygamber, eşlerinin râzılığını arayarak ne diye Allah'ın sana helâl ettiğini kendine harâm etmedesin ve Allah, suçları örter, rahîmdir. 338[1]
[1] Hz. Muhammed (s.a.a), zevcelerinden Cahş kızı Zeyneb'in evine gitmiş, orada bal şerbeti içmişti. Biraz fazla eğlendiğinden Ayişe kıskandı, Hafsa'yla da görüşerek bir karara vardı. Hz. Peygamber, her ikisinin yanına gittiği zaman, ya Resulullah, ağzından arkat ağacının kokusu geliyor demişlerdi. Hz. Peygamber, bu kokuyu Hz. Peygamber, bu kokuyu hiç sevmezdi. Bal şerbeti içtiğini söyleyince arı demişlerdi, mutlaka bu ağaçtan bal almış. Bunun üzerine Hz. Peygamber, bir daha bal şerbeti içmeyeceğini söylemişti. Aynı zamanda Hafsa'ya, bunu söylememesini emretmişti, fakat o, dayanamamış bunu yaymıştı (al-Tecrid, Kitabu Tefsir-il-Kur’an, 2. 119). Mariye adlı cariyesine, Hafsa'nın evinde yaklaşmış, Hafsa buna gücenmiş, Hz. Peygamber, bunun üzerine bir daha Mariye'ye yaklaşmayacağını, fakat bunu kimseye söylememesini buyurmuş, fakat Hafsa, Ayişe'ye söylemişti diyenler de vardır (Mecma, 2, 514-515).
2- Gerçekten de Allah, kefâretle yeminlerinizi bozmanızı, size meşrû etmiştir ve Allah'tır yardımcınız ve odur bilen ve rahîm olan.
3- Ve hani Peygamber, eşlerinden birine gizli bir şey söylemişti de o, bu sözü, başkasına haber verince ve Allah da bunu, Peygambere açınca Peygamber, bu olayın bir kısmını söylemiş, bir kısmındansa vazgeçmiş, söylememişti. Peygamber, bunu eşine haber verince o, kim haber verdi bunu sana demişti, o da demişti ki: Her şeyi bilen haber verdi bana, her şeyden haberdar olan.
4- İkiniz de tövbe ederseniz Allah'a; çünkü gerçekten de gönülleriniz suça meyletmiştir; ve fakat Peygamberin aleyhine, birbirinize arka verirseniz artık o Allah'tır onun yardımcısı ve Cibrîl'dir ve inananların en temizi ve melekler de bunlardan sonra ona arkadır, yardımcıdır. 339[2]
[2] İnananların en temizi, iki zevcesinin babaları Ebû-Bekr ve Ömer'dir (Celâleyn, Hâzin). Bir kavle göreyse inanan herkestir (Beyzavi, Medarik). Dahhak, müminlerin hayırlısı Katade'yse peygamberlerdir demiş, Zeccac, ayetteki temiz anlamına gelen "Salih" kelimesi ceme delalet eder, bütün inananlara şamildir hükmüne varmıştır. Mücahid, Kitabu Şevahid-it-Tenzil, Sedr-i Sayrafı vasıtasıyla İmam Muhammed-ül-Bakır (a.s)'dan rivayet ederek inananların en temizinden maksat, Hz. Ali (a.s)'dir der (Mecma, 2, 515-516).
5- Umulur ki sizi boşarsa Rabbi ona, sizin yerinize sizden de hayırlı Müslüman, inanmış itâatli, tövbekâr, ibâdette bulunan, ömrünü itâatle geçiren dul ve kız eşler verir.
6- Ey inananlar, koruyun kendinizi ve ailenizi o ateşten ki yakacağı şeyler, insanlardır ve kibrit taşlarıyla da harâreti ve alevi çoğalıp durur, kalpleri katı ve kuvvetli melekler de ona memûrdur ki Allah ne emrettiyse isyân etmezler ve emredildikleri şeyi işlerler.
7- Ey kâfir olanlar, bugün özür getirmeyin; ancak ne yaptıysanız onun karşılığıyla cezâlanacaksınız.
8- Ey inananlar, tövbe edin Allah'a hâlis bir tövbeyle; umulur ki Rabbiniz; kötülüklerinizi örter ve sizi, kıyılarından ırmaklar akan cennetlere sokar, o gün Allah, Peygamberi ve inananlardan onunla berâber bulunanları horlamaz, nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar, parlar da Rabbimiz derler, nûrumuzu tamamla, kuvvetlendir bize ve ört suçlarımızı bizim, şüphe yok ki senin, her şeye gücün yeter.
9- Ey Peygamber, savaş kâfirlerle ve münâfıklarla ve sert davran onlara ve yurtları cehennemdir onların ve orası, dönülüp gidilecek ne kötü yerdir.
10- Allah, kâfir olanlara, Nûh'un karısıyla ve Lût'un karısıyla örnek getirmededir; ikisi de, temiz kullarımızdan ikisinin nikâh altındaydı, derken onlara karşı hâinlikte bulundular da o iki temiz kul, hiçbir sûretle onları kurtaramadı Allah'ın cezâsından ve onlara girin denildi ateşe, girenlerle berâber.
11- Ve gene Allah, inananlara, Firavun'un karısını örnek getirmede; hani Rabbim demişti, bana cennette bir ev kur ve beni kurtar Firavun'dan ve yaptığı şeyden ve beni kurtar zâlim topluluktan.
12- Ve İmran kızı Meryem'le örnek getirmede ki o, ırzını korumuştu, derken biz, ona rûhumuzdan üfürmüştük ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını gerçekleştirmişti ve o, itâat edenlerdendi.
67- MÜLK SURESİ
(Okuyanı kabir azâbından kurtaracağı hakkında bir hadis bulunduğu cihetle sûret-ül-Münciyye diye de anılır. Tebâreke, Mânia, Vâkıye de denmiştir ki hemen hepsi de azâbı meneden, azaptan kurtaran anlamına gelir. Yalnız Tebâreke ve Mülk, kutludur, şanı yücedir ve saltanat, tasarruf anlamlarına gelir, sûrenin ilk âyetinde geçer.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Saltanat, tasarruf ve tedbîr, elinde olan mâbûdun şanı yücedir, münezzehtir ve onun her şeye gücü yeter.
2- Öyle bir mâbuttur ki yaratmıştır ölümü ve dirimi, hanginiz daha güzel işte bulunacak, sınamak için sizi ve odur üstün olan ve suçları örten.
3- Öylesine ki birbiri üstünde olarak yedi kat göğü yaratmıştır; rahmânın yaratışında hiçbir uygunsuzluk, aykırılık göremezsin; artık çevir gözünü de bak, görebilir misin bir yarık, bir çatlak?
4- Gene de gözünü çevir de bir daha, bir daha bak; aradığını bulamaz da gözün, mahrum bir halde sana döner ve yorgundur o, bitkindir.
5- Ve andolsun ki biz, en yakın olan dünyâ göğünü ışıklarla bezedik ve onları, Şeytanlara atılacak şeyler olarak halkettik ve Şeytanlara, yakıp kavuran bir azaptır, hazırladık.
6- Ve Rablerine kâfir olanlara cehennem azâbı var ve cehennem, dönülüp varılacak ne de kötü yer.
7- Oraya atıldılar mı duyarlar ki cehennem, kesik-kesik nefes almada ve coşup kaynıyor o.
8- Neredeyse hışmından patlayıp dağılacak; ona, her bölük atıldıkça muhâfız memûrları onlara sorarlar: Size bir korkutucu gelmedi mi?
9- Evet derler, andolsun ki geldi bize korkutucu da yalanladık onu ve Allah dedik, hiçbir şeyi indirmemiştir; siz ancak, pek büyük bir sapıklığa düşmüşsünüz.
10- Ve eğer derler, duysaydık, yahut akıl etseydik yakıp kavuran cehennem ehli olmazdık.
11- Derken suçlarını söylerler; artık ırak olsun yakıp kavuran cehennemin ehli.
12- Şüphe yok ki görmedikleri halde Rablerinden korkanlaradır yarlıganma ve pek büyük bir mükâfat.
13- Ve sözünüzü gizli tutun, yahut açığa vurun onu, şüphe yok ki o, gönüllerde olanı bilir.
14- Hiç bilmez mi yaratan ve odur kullarına lûtfeden ve her şeyden haberdar olan.
15- O, öyle bir mâbuttur ki yeryüzünü, size karşı aşağı gönüllü, münkat ve sâkin bir halde yaratmıştır, köşesinde, bucağında dolaşın artık ve yiyin mâbûdunuzun rızkından ve dönüp gideceğiniz yer, gene onun tapısıdır.
16- Kudreti ve emri, gökte bulunan, yüce olan mâbûdun, sizi yerle berâber batırmayacağından emin misiniz? O vakit görürsün ki o sâkin yeryüzü, çalkanıp durmada, titreyip kıvranmada.
17- Yoksa kudreti ve emri; gökte bulunan, yüce olan mâbûdun, size taşlar yağdıran bir rüzgâr yollamayacağından emin misiniz? Derken yakında bilirsiniz nasılmış benim korkutmam.
18- Ve andolsun ki onlardan öncekiler de yalanlamışlardı, derken nasıl da gelip çattı azâbım.
19- Görmezler mi üstlerinde uçan kuşları? Kanatlarını açmada ve kapamada onlar, onları gökte, ancak rahman tutmada, şüphe yok ki o, her şeyi görür.
20- Yoksa sizi rahmandan kurtaracak ordunuz mu var? Kâfirler, ancak bir aldanışa dalmışlar.
21- Yoksa kimdir o ki mâbûdunuz, rızkınızı kısarsa sizi rızıklandıracak? Hayır, onları, azgınlık içinde, gerçekten tamâmıyla uzak bir halde inat edip durmadalar.
22- Artık yüzüstü sürünerek giden mi daha ziyâde doğru yolu bulur, yoksa doğru yolda dümdüz giden mi?
23- O, öyle bir mâbuttur ki sizi meydana getirmiştir ve sizin için kulak ve gözler ve gönüller halketmiştir, ne de az şükredersiniz.
24- De ki: O, öylesine bir mâbuttur ki sizi yaratmıştır yeryüzünde ve gene de tapısında toplanacaksınız.
25- Ve derler ki: Bu vait, ne vakit yerine gelecek doğru söylüyorsanız.
26- De ki: Bilgi, ancak Allah katındadır ve ben, ancak apaçık bir korkutucuyum.
27- Azâbın yaklaştığını gördüler mi kâfir olanların yüzleri kararır ve işte denir, bu, isteyip durduğunuz şey.
28- De ki: Haber verin bana, Allah beni ve benimle berâber olanları helâk etse, yahut da bize acısa bile kim kurtaRabilir kâfirleri elemli azaptan?
29- De ki: Odur rahman, ona inandık ve ona dayandık; artık yakında bilirsiniz, kimdir apaçık sapıklıkta.
30- De ki: Haber verin bana, suyunuz, tamâmıyla batıp çekiliverse artık kimdir size bir akarsu pınarı peydahlayacak?
Dostları ilə paylaş: |