79- NAZİAT SURESİ
(Şiddetle çekip alanlar anlamına gelen bu kelime, ilk âyette geçer. Kırk altı âyettir, Mekkîdir.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Andolsun şiddetle çekip alanlara.364[1]
[1] Kâfirlerin ruhlarını şiddetle alan melekler, ölüm, doğdukları yerlerden çıkıp battıkları yerlerde kaybolan yıldızlar, okçular gibi çeşitli anlamlar verilmiştir.
2- Ve neşeli-neşeli yürüyenlere.365[2]
[2] Gaziler, kâfirlerin canlarını alan melekler, inananların canlarını neşeyle alan melekler gibi anlamlara yorulmuştur.
3- Ve yüze-yüze gidenlere.366[3]
[3] İnananların canlarını kolaylıkla alan melekler, gökten süratle inen melekler, yıldızlar ve gaziler diye anlayanlar vardır
4- Ve herkesi geçenlere.367[4]
[4] Hayır ve imanda insanları geçen melekler, inananların ruhları, yıldızlar, savaştaki atlar anlamlarına alanlar vardır
5- Ve işi tedbîrle yapanlara.368[5]
[5] Melekler, gökler gibi mânalar verilmiştir.
6- O gün, bir sarsıntıdır, sarsar.
7- Ardından bir sarsıntı daha gelir çatar.
8- Yürekler, belinleyip korkar.
9- Gözleri yere dikilir.
10- Onlar derler ki: Çukura atıldıktan sonra mı dirileceğiz de çıkacağız?
11- Ufalanmış bir kemik yığını hâline geldikten sonra mı olacak bu iş?
12- Öyleyse derler, bu, pek ziyanlı bir dönüş.
13- Halbuki o, bir tek haykırış.
14- Derken onlar dümdüz bir yerde toplanırlar.
15- Gelmedi mi Mûsâ'ya âit söz sana?
16- Hani Rabbi, kutlu Tuvâ vâdisinde nidâ etmişti ona.
17- Git Firavun'a, şüphe yok ki o, azdı.
18- De ki: İster misin temizlenmeyi.
19- Ve sana Rabbinin yolunu göstereyim de korkasın, saygı duyasın?
20- Derken ona en büyük delîli göstermişti.
21- Oysa yalanlamıştı, karşı gelmişti.
22- Sonra da geri dönmüştü de koşup gitmişti.
23- Derken halkı toplamıştı da bağırmıştı.
24- Ben, sizin en yüce Rabbinizim demişti.
25- Derken Allah onu, dünyâda da, âhirette de azaplandırarak helâk etmişti.
26- Şüphe yok ki bunda bir ibret var korkanlara.
27- Sizi yaratmak mı daha güç sizce, yoksa göğü yaratmak mı? Onu kurdu.
28- Tavanını yücelti, düzüp koştu.
29- Ve gecesini kararttı, kuşluk çağını meydana çıkarttı.
30- Ve yeryüzünü de bundan sonra yaydı, döşedi.
31- Oradan suyunu, otlağını çıkarıp meydana getirdi.
32- Ve dağlarını oturttu.
33- Sizin ve hayvanlarınızın faydası için.
34- Derken o pek büyük felâket gelip çatınca.
35- İnsan, o gün anlar, hatırlar neye çalıştığını.
36- Ve cehennem, belirtilir görene.
37- Artık kim azmışsa.
38- Dünyâ yaşayışını üstün tutmuşsa,
39- Artık cehennemdir onun yeri-yurdu.
40- Ve ama kim, Rabbinin durağından korkup da nefsi, dileğinden çekmişse.
41- Şüphe yok ki cennettir onun yeri-yurdu.
42- Senden sorarlar kıyâmeti, ne vakit kopacak?
43- Sen, onu ne bilirsin ki ne anlatacaksın?
44- Onun sonu, Rabbine âittir, o bilir.
45- Sen ancak, korkanı korkutansın.
46- Onu gördükleri gün, bir akşamcık yaşamışa dönerler, yahut da günün kuşluk çağı.
80- ABESE SURESİ
(Yüzünü ekşitti anlamına gelen bu sözle başladığı için bu isim verilmiştir. 15. âyette "Yazıcıların ellerinde" dendiği için yazıcılar anlamına Sefere sûresi de denir. Kırk iki âyettir, Mekkîdir.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Yüzünü ekşitti ve döndürdü. 369[1]
[1] Hz. Muhammed (s.a.a), Rabia oğlu Utbe, Ebu-Cehl, Abbas ve Ümeyye'yle oturup konuşur, onları dine davet ederken gözleri görmeyen Ümmü Mektum oğlu Abdullah gelmiş, ya Resulullah, Tanrının sana öğrettiğinden bir kısmını bana öğret demiş ve bu sözü birkaç kere tekrarlamıştı. Hz. Peygamber, sözünün kesilmesi yüzünden sıkılmış, yüzünü ekşitmiş ve çevirmişti. Bu ayetler, bunun üzerine vahyedildi ve Ümmü Mektum geldikçe, merhaba ey yüzünden rabbimin azarına uğradığım diye iltifat ederdi. Onu, iki kere, Medine'de halife olarak bırakmıştı. Bunu, Hz. Peygamberin şanına layık görmeyip yanındakilerden birisi yüzünü ekşitti, ayetler onu anlatmadadır diyenler de olmuştur.
2- Yanına kör geldi diye.
3- Belki o, arınacaktır, ne bilirsin?
4- Yahut da öğüt alacaktır da ondan faydalanacaktır.
5- Fakat ihtiyacı olmayana gelince.
6- Artık sen onun üstüne düştükçe düşüyorsun.
7- O arınmazsa sana ne?
8- Ve fakat sana koşup gelen.
9- Ve korkan kişi.
10- Sen ondan gaflet ediyor, ona aldırış bile etmiyorsun.
11- Öyle değil, şüphe yok ki Kur'ân, ancak bir öğüttür.
12- Dileyen dinler, öğüt alır.
13- Büyük, şerefli sayfalardadır.370[2]
[2] Kur’ân. Sahîfeler, Levh-i Mahfuz, yahut doğrudan doğruya Kur’ân yazılan derilerdir. Yazıcıları; melekler, hafızlar, vahyi yazanlar diye anlıyanlar vardır.
14- Yüceltilmiştir, arıtılmıştır.
15- Yazıcıların ellerinde.
16- Büyüklerdir, hayırlı ve itâatlilerdir.
17- Geberesice insan, ne de kâfirdir.
18- Onu, neden yaratmıştır?
19- Bir katre sudan; yaratmıştır onu da halden hâle döndürmüştür.
20- Sonra ona yolu kolaylatmıştır da dünyâya getirmiştir.
21- Sonra öldürmüştür onu da kabre sokmuştur.
22- Sonra da dilerse diriltir onu.
23- Gerçekten de insan, onun emrini tam yerine getirmedi gitti.
24- Artık insan, yediğine de bir baksın.
25- Şüphe yok ki biz, bir yağmurdur, yağdırdık.
26- Sonra yeryüzünü bir iyice yardık.
27- Derken orada tohumlar bitirdik.
28- Ve üzüm ve yoncalar.
29- Ve zeytin ve hurma.
30- Ve çeşitli büyük ağaçları bulunan bahçeler.
31- Ve meyveler ve otlaklar.
32- Sizin ve hayvanlarınızın faydası için.
33- Derken âdetâ kulakları sağır eden o bağırış gelip çattı mı.
34- O gün, bir gündür ki kişi kaçar kardeşinden.
35- Ve anasından ve babasından.
36- Ve eşinden ve çocuğundan.
37- Ve onların herbirinin bir derdi var ki başkalarına bakmaya vakti bile yok.
38- Nice yüzler o gün parıl-parıl parlar.
39- Güler, sevinir.
40- Ve nice yüzler o gün tozlarla bulanır.
41- Üstlerine bir karalıktır çöker.
42- İşte onlardır kâfirler, suçlular.
Dostları ilə paylaş: |