62- CUMUA SURESİ
(9. âyetten itibaren cuma namazından bahsedildiği için bu ad verilmiştir.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Tenzîh eder ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde; her şeye sâhip ve mutasarrıf olan, ayıplardan ve noksanlardan arı bulunan üstün, hüküm ve hikmet sâhibi Allah'ı.
2- O, bir mâbuttur ki Mekkeliler içinden, kendi cinslerinden bir peygamber göndermiştir; onlara âyetlerini okumaktadır ve onları tertemiz bir hale getirmektedir ve onlara kitabı ve şerîatlerin hikmetlerini öğretmektedir ve bundan önce onlar, elbette apaçık bir sapıklık içindeydiler. 329[1]
[1] Âyette "Ümmiyyîn" kelimesi geçer. Ümmi, okuma yazma bilmeyen demektir. Ümmiler de okuma yazma bilmeyenlerdir. Ancak 6. sûrenin 92. âyetiyle 42. sûrenin 7. âyetinde Mekke, şehirlerin aslı, temeli anlamına gelen "Ümm-ül-Kurâ" diye anılmış olduğundan "Ümmi, Ümmiler", Mekkeli ve Mekkeliler anlamına da gelir. İlk anlama göreyse Araplar mânasını ifade eder. Bu, Mücâhid ve Katâde'den rivâyet edilmiştir.
3- Ve onlardan başkalarına ki henüz onlara katılmamışlardır ve odur üstün olan hüküm ve hikmet sâhibi. 330[2]
[2] "Onlardan başkaları", Arap olmayanlardır. Bunlar kimlerdir diye sorulunca Hz. Muhammed (s.a.a), elini Selmân-ı Fârisi'nin omuzuna koymuş ve iman, Ülker yıldızında olsaydı bunlardan gelen erler gene uzanırlar, onu alırlardı buyurmuştur (al-Tecrid, 2, Kitâbu Tefsir-il-Kur’ân, 118).
4- Bu, Allah'ın lütufudur, ihsânıdır, dilediğine verir onu ve Allah, pek büyük bir lütuf ve ihsân sâhibidir.
5- Kendilerine Tevrat yüklenenler, sonra da onunla amel etmeyenler, eşşeğe benzerler ki koca-koca kitaplar taşımada; Allah'ın delillerini yalanlayan topluluğa getirilen örnek, ne de kötü bir örnek ve Allah, zâlim topluluğu doğru yola sevketmez.
6- De ki: Ey Yahûdi olanlar, eğer gerçekten de öbür insanlar hâriç, kendinizi, Allah'ın dostları sanıyorsanız, sözünüz doğruysa isteyin ölümü.
7- Ve ebedîyen istiyemezler onu, elleriyle hazırladıkları şeyler yüzünden ve Allah, zâlimleri bilir.
8- De ki: Gerçekten de ondan kaçıp durduğunuz ölüm yok mu; hiç şüphe yok ki size ulaşacaktır o da sonra gizliyi de, görüneni de bilen mâbudun tapısına götürüleceksiniz, derken size, bütün yaptıklarınızı haber verecek.
9- Ey inananlar cumâ günü namaz için nidâ edilince size, hemen Allah'ı anmaya koşun ve bırakın alış-verişi; bu, daha da hayırlıdır size bilirseniz. 331[1]
[3] Namaz için edilen nidâ, cuma günü, caminin içinde okunan ezandır. Cuma ezanı okunduktan sonra cuma namazını kılmak üzere işi bırakmak gerektir. Namazdan sonra alış veriş ve saire helâldir. Hz. Muhammed (s.a.a), hutbe okurken dışarıya bir kervan gelmiş, Sahâbe kervanı duyunca bırakıp dağılmıştı. Son âyette bu olaya işaret edilmektedir.
10- Namazı kıldınız mı da artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lûtfunu, ihsânını arayın ve çok anın Allah'ı da kurtulup murâda erin.
11- Ve onlar, bir alış-veriş, yahut eğlence görünce ona gidip dağıldılar ve seni ayakta bıraktılar; de ki: Allah'ın katındaki daha da hayırlıdır alış-verişten ve eğlenceden ve Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
63- MUNÂFIKUUN SURESİ
(Münafıklardan bahsedildiği için bu ad verilmiştir.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Münâfıklar, sana gelince, tanıklık ederiz ki dediler, sen, şüphe yok, elbette Allah'ın peygamberisin ve Allah bilir ki şüphe yok, sen, onun peygamberisin ve Allah tanıklık eder ki şüphe yok, münâfıklar, elbette yalancılardır.
2- Antlarını kalkan edinmişler de halkı, Allah yolundan çıkarmışlardır; şüphe yok ki ne de kötüdür bu yaptıkları şey.
3- Bu da, hiç şüphesiz, inandıklarından, sonra kâfir olduklarındandır; derken Allah, gönüllerini mühürlemiştir; gerçekten de onlar, anlamayan bir topluluktur.
4- Ve onları gördün mü, bedenleri hoşuna gider; ve konuşurlarsa sözlerini dinlersin; sanki onlar, dayanmış kerestelerdir; her bağrışı, kendi aleyhlerine sanırlar; onlar düşmandır, artık sakın onlardan, Allah gebertsin onları, nelere de kapılıyorlar. 332[2]
[2] Münafıkların başı Ubeyy oğlu Abdullah'la arkadaşları, iriyarı adamlardı.
5- Ve onlara, gelin de Allah'ın Peygamberi size yarlıganma dilesin denirse başlarını sallarlar alay ederek ve görürsün ki ululuk satarak dönüp gitmedeler.
6- Birdir onlara, yarlıganmalarını dilesen de, yahut dilemesen de; Allah kesin olarak yarlıgamaz onları; şüphe yok ki Allah, buyruktan çıkmış topluluğu doğru yola sevketmez.
7- Onlar, öyle kişilerdir ki Allah'ın Peygamberinin yanında olanlara bir şey vermeyin de derler, sonunda dağılıp gitsinler ve Allah'ındır hazîneleri göklerin ve yeryüzünün ve fakat münâfıklar, anlamazlar.
8- Derler ki: Medîne'ye dönünce andolsun ki üstün olan, elbette aşağılık kişiyi çıkarır oradan ve Allah'ındır üstünlük ve Peygamberinin ve inananların ve fakat münâfıklar, bilmezler. 333[3]
[3] Bu sözleri söyleyen Ubeyy oğlu Abdullah'tır (al-Tecrid, 118).
9- Ey inananlar, sizi alıkoymasın mallarınız ve evlâtlarınız, Allah'ı anmadan ve kim, bunu yaparsa artık onlardır ziyana uğrıyanların ta kendileri.
10- Ve birinize ölüm gelip çatmadan ve derken o da Rabbim, beni yakın bir zamanadek öldürmeyip bıraksaydın da ben de sadaka vermeye çalışsaydım ve temiz kullardan olsaydım demeden önce sizi rızıklandırdığımız şeylerden harcayın.
11- Ve Allah, mukadder zamânı geldi mi hiç kimseyi geri bırakmaz kesin olarak ve Allah, ne yapıyorsanız hepsinden de haberdardır.
Dostları ilə paylaş: |