Fatiha suresi



Yüklə 2,25 Mb.
səhifə20/30
tarix23.12.2017
ölçüsü2,25 Mb.
#35759
növüYazı
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   30

034/SEBE’ SÛRESİ

034/01 Hamd O Allah’a mahsustur ki, göklerde ve yerde olanlar kendisine aittir. Ahrette de hamd Onadır. O Hâkim’dir, Habir’ (haberli, bilgili) dir.

034/02 Yerin içine gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni, oraya çıkanı bilir. O, çok esirgeyen, çok bağışlayandır.

034/03 İnkârcılar, "(Kıyamet) saati bize gelmeyecek." dediler. De ki: Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı hiçbir şey Onun ilminden uzak kalmaz. Bundan daha küçüğü de, daha büyüğü de mutlaka o açık ve açıklayıcı kitaptadır.

034/04 İnanıp iyi işler yapanları mükâfatlandırmak için (her şeyi açık bir kitapta tespit etmiştir). Onlar için büyük bir mağfiret ve (cennette) güzel bir rızk vardır.

034/05 Ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışırcasına uğraşanlar için de, iğrenç ve acıklı bir azap vardır.

034/06 Kendilerine bilgi verilenler, Rabbinden sana indirilenin (Kuran'ın) gerçek olduğunu bilirler, onun mutlak galip ve övgüye lâyık olan (Allah'ın) yoluna ilettiğini görürler.

034/07 Hakkı inkâr edip kâfir olanlar kendi aralarında şöyle dediler: Siz öldükten sonra didik didik parçalandığınız vakit, yeniden dirileceğinizi söyleyerek size bir takım haberler veren kişiyi gösterelim mi?

034/08 "Acaba o, Allah'a karşı yalan yere iftira mı etmiştir? Yoksa kendisinde delilik mi var?" (dediler). Hayır! Ahrete inanmayanlar azapta ve (haktan) uzak bir sapıklık içindedirler.

034/09 Onlar, gökten ve yerden, önlerinde ve arkalarında bulunanı görmüyorlar mı? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphesiz bunda (Rabbine) yönelen her kul için bir ibret vardır.

034/10 Ant olsun, Davut'a tarafımızdan üstünlük verdik. "Ey dağlar ve kuşlar, onunla beraber tespih edin." dedik. Ona demiri yumuşattık.

034/11 "Geniş zırhlar imal et, dokumasını ölçülü yap. (Ey Davut hanedanı!) İyi işler yapın. Çünkü ben, yaptıklarınızı görmekteyim." diye (vah yettik).

034/12 Süleyman'a da sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü de bir aylık mesafe olan rüzgârı verdik (emrine âmâde kıldık) ve onun için erimiş bakırı da kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.

034/13 Onlar Süleyman'a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davut ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır!

034/14 (Süleyman'ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. Bu suretle yere kapanıp yıkılınca öldüğü anlaşıldı. Eğer cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.

034/15 Ant olsun, Sebe’ kavminin oturduğu yerlerde büyük bir ibret vardır. İşte bu, (evlerinin) sağdan soldan iki bahçe (ile çevrili olmasıdır. Onlara): "Rabbinizin rızkından yiyin ve Ona şükredin." denildi. (Çünkü onlar için) güzel bir memleket ve çokça bağışlayan bir Rab (var denildi).

034/16 Ama onlar yüz çevirdiler. Bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların (çok güzel olan) iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki (harap) bahçeye çevirdik.

034/17 Nankörlük ettikleri için onları böyle cezalandırdık. Biz nankörden başkasını cezalandırır mıyız?

034/18 Onların yurdu ile içine feyz ve bereket verdiğimiz memleketler arasında sırt sırta nice şehirler var ettik ve bunlar arasında yürümeyi mesafelere ayırdık. "Oralarda geceleri, gündüzleri korkusuzca gezin, dolaşın." dedik.

034/19 Bunun üzerine, "Ey Rabbimiz! Aralarında yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır." dediler ve davranışlarıyla kendilerine yazık ettiler.

034/20 Ant olsun İblis, onlar hakkındaki zannını gerçekleştirdi. İnanan bir zümrenin dışında (hepsi) ona uydular.

034/21 Hâlbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahrete inananı, şüphe içinde kalandan ayırt edip bilelim diye (ona bu fırsatı verdik). Rabbin gerçekten her şeyi gözetleyen ve kollayandır.

034/22 (Müşriklere) de ki: Allah'tan başka ilâh saydığınız şeyleri çağırın! Çünkü onlar ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığınca bir şeye sahiptirler. Onların buralarda hiçbir ortaklıkları yoktur. Ve Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktur.

034/23 Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince (birbirlerine): "Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?" dediler. (Şefaat edecek durumda olanlar): "Hak olanı buyurdu" dediler. O, yücedir, büyüktür.

034/24 (Ey Muhammet!) De ki: Göklerden ve yerden size rızk veren kimdir? De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir.

034/25 De ki: Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz; biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz.

034/26 De ki: ”Rabbimiz, aramızı birleştirir, sonra da aramızda hak ile hükmeder. Fettah (zafer kazanmış, üstün gelmiş), Âlim Odur.

034/27 De ki: İbadette Allah'a ortak koştuklarınızı bana gösterin. Hayır! Şu anda onları gösteremezsiniz. Bilakis yegâne galip ve her şeyi hikmetle idare eden ancak Allah'tır.

034/28 Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

034/29 "Eğer sözünüzde doğru iseniz bu tehdit mahiyetinde vaat ettiğiniz (kıyamet) ne zaman kopacak?" derler,

034/30 De ki: Size vaat olunan öyle bir günün vadidir ki, siz ondan ne bir saat geri kalırsınız, ne de ileri geçebilirsiniz.

034/31 İnkâr edip kâfir olanlar dediler ki: Biz hiçbir zaman bu Kuran'a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacağız. Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerini suçlayarak söz atarlarken bir görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara, "Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk." derler.

034/32 (Dünyada) büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): "Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz." derler.

034/33 Zayıf sayılanlar büyüklük taslayanlara, “Hayır! Gece-gündüz (işiniz) hile ve tuzak kurmaktı. Siz daima Allah’ı inkâr etmemizi, Ona ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz.” derler. Artık azabı gördüklerinde, pişmanlıklarını içlerine atarlar. Biz de inkâr edenlerin boynuna (ateşten) demir halkalar takarız. Onlar ancak yapmakta oldukları günahlar ile cezalandırılır.

034/34 Biz hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri, "Biz, size gönderilmiş olan şeyi hemen inkâr ediyoruz." dediler.

034/35 Ve ilâve ettiler: Biz malca ve evlâtça daha çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz.

034/36 De ki: Rabbim dilediğine bol rızk verir ve (dilediğinden) kısar; fakat insanların çoğu bilmezler.

034/37 Hiçbirinizin malları ve evlâtları huzurumuzda size bir yakınlık sağlamaz. İman edip iyi amelde bulunanlar müstesna. Ancak onlara yaptıklarının kat kat fazlası karşılık vardır. Onlar (cennet) odalarında güven (ve huzur) içindedirler.

034/38 (İnat ederek) ayetlerimizi boşa çıkarmaya çalışanlara gelince, onlar da azapla yüz yüze kalacaklardır.

034/39 De ki: Rabbim, kullarından dilediğine bol rızk verir ve (dilediğinden de) kısar. Siz Allah için ne verseniz, Allah onun yerine (daha iyisini) verir. O, rızk verenlerin en hayırlısıdır.

034/40 O gün Allah, onların hepsini (idare edenleri ve edilenleri) mahşere toplayacak, sonra meleklere: "Bunlar size mi tapıyorlardı!" diye soracak.

034/41 (Melekler de,) "Sen yücesin, bizim velimiz (koruyucumuz) onlar değil, sensin. Belki onlar cinlere (şeytanlara) tapıyorlardı. Çoğu onlara inanmıştı." diyecekler.

034/42 Bugün birinizin diğerinize bir fayda, ya da bir zarar vermeye gücü yetmez. Biz haksız davranıp, zalim olanlara "Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın!" diyeceğiz.

034/43 Onlara açık açık ayetlerimiz okunduğu zaman demişlerdi ki: "Bu sizi babalarınızın taptığı (putlardan) çevirmek isteyen bir adamdan başkası değildir. Bu (Kuran) uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir." Hak kendilerine geldiğinde hakkı inkâr edenler de: "Bu apaçık bir büyüdür, başka bir şey değildir." dediler.

034/44 Hâlbuki biz onlara öyle (okuyup) ders alacakları kitaplar verdiğimiz gibi senden önce onlara bir uyarıcı (peygamber) da göndermiştik.

034/45 Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) inkâr etmişlerdi. Bunlar, öbürlerine verdiklerimizin onda birine erişmemişlerdi. (Böyle iken), öncekiler peygamberlerimi yalanladılar ama benim de inkârım nasıl oldu (onları nasıl mahvettim!)

034/46 (Ey Muhammet!) De ki: Ben ancak şu iki şeyden biri ile öğüt veriyorum: İkişer ikişer ve teker teker karşımda durmanızı, sonra arkadaşınızda delilikten hiçbir eser olmadığını iyi düşünmenizi istiyorum. O, ancak şiddetli bir azap gelip çatmazdan evvel sizi uyaran (bir peygamber) dir.

034/47 De ki: Ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Benim ücretim yalnız Allah'a aittir. O, her şeye şahittir."

034/48 Her türlü gizliyi noksansız bilen Rabbim, hakkı (peygamberliği) yerine koyar.

034/49 De ki: Hak geldi; artık batıl ne bir şey ortaya çıkarabilir, ne de geri getirilebilir.

034/50 De ki: Eğer (haktan) saparsam, kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer doğru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahiy ettiği (Kuran) sayesindedir. Şüphesiz O yakındır, işitendir.

034/51 (Ey Muhammet!) Telâşa düştükleri zaman onları bir görsen! Hiç kaçacak yerleri yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır.

034/52 (İş işten geçtikten sonra) Ona, (Muhammet'e) inandık" demişlerdir, ama uzak yerden (ta dünyadan) imana kavuşmak onlar için nasıl mümkün olur?

034/53 Hâlbuki daha önce onu (Hz. Muhammet'i ve azabı) inkâr etmişlerdi. Gayba uzak bir yerden atıp tutuyorlardı.

034/54 Artık kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekilmiştir. Tıpkı bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü onlar kendilerini endişeye düşüren bir korku içindeydiler.

035/FÂTIR SÛRESİ

035/01 Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a hamt olsun. O, yaratmada (istediğine) dilediği kadar fazla verir. Muhakkak ki, Allah her şeye kadirdir.

035/02 Allah’ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O’nun tuttuğunu ondan sonra salıverecek de yoktur. O üstündür, hikmet sahibidir.

035/03 Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Allah'tan başka size gökten ve yerden rızk verecek bir yaratıcı var mı? Ondan başka İlâh yoktur. Nasıl oluyor da (tevhitten küfre) çevriliyorsunuz?

035/04 Eğer seni yalanlıyorlarsa (üzülme), senden önceki peygamberler de yalanlandı. Bütün işler yalnızca Allaha döndürülecektir.

035/05 Ey insanlar! Allah’ın (haşr ve ceza ile ilgili diriltme) vaadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah’ın affına güvendirmek suretiyle sizi kandırmasın.

035/06 Çünkü şeytan sizin amansız bir düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın. O, kendisine uyan taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır.

035/07 İnkâr edenler için şüphesiz çetin bir azap var, iman edip iyi işler yapanlara da mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.

035/08 Kötü işi kendisine güzel gösterip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi? Allah, dilediğini sapıklığa yöneltir, dilediğini doğru yola iletir. O halde ruhun, onlar hakkında birtakım üzüntülere dalarak yıpranmasın. Allah, onların ne yaptıklarını biliyor.

035/09 Rüzgârları gönderip de bunları harekete geçiren Allah'tır. İşte bu şekilde biz onları ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra toprağa hayat verir. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır.

035/10 Kim izzet ve şeref istiyorsa bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. Ona ancak güzel sözler yükselir (ulaşır). Onları da Allah'a salih amel ulaştırır. Kötülükleri tuzak yapanlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır. Ve onların tuzağı bozulur.

035/11 Allah, sizi (önce) topraktan, sonra meniden yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) olarak var etmiştir. Bir dişinin gebe kalması ve doğurması hep Onun bilgisiyledir. Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı) dır. Şüphesiz onlar Allah’a kolaydır.

035/12 İki deniz birbirine eşit olmaz. Şu çok tatlıdır, susuzluğu keser, içilmesi kolaydır. Şu da çok tuzludur, acıdır. Hepsinden de taze et (balık) yersiniz ve takmakta olduğunuz süs eşyası çıkarırsınız. (Allah’ın) lütfundan (nasibinizi) arayıp şükretmeniz için gemilerin, denizi yarıp gittiğini görürsün.

035/13 Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar; güneş ve ayı emri altına almıştır. Her biri belirtilmiş bir süreye kadar akıp gider. İşte (bütün bunları yapan) Rabbiniz Allah'tır. Mülk Onundur. Onu bırakıp da kendilerine taptıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değildir.

035/14 Eğer onları (putları) çağırsanız, sizin çağırmanızı işitmezler. Faraza işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet günü de sizin (onları Allah'a) ortak koşmanızı reddederler. (Bu gerçeği) sana, her şeyden haberi olan (Allah'tan) başka hiç kimse haber veremez.

035/15 Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Zengin (Gani) ve övülmeye lâyık (Hamid) ancak Odur.

035/16 Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir mahlûk getirir.

035/17 Bu (yok etme ve yaratma) Allah'a zor değildir.

035/18 Hiçbir günahkâr başkasının günahını çekmez. Eğer yükü (günahı) ağır gelen kimse onu taşımak için (başkasını) çağırsa, bu çağırdığı akrabası da olsa, bir şey (alıp) taşınmaz. Sen ancak görmeden Rablerinden korkanları ve namazı kılanları uyarırsın. Kim (günahlardan) temizlenirse o, kendi menfaatine temizlenmiş olur. Dönüş Allah'adır.

035/19 Kör ile gören bir değildir.

035/20 Karanlık ile aydınlık da,

035/21 Gölge ile sıcaklık da.

035/22 Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah dilediğine işittirir. Elbette sen kabirlerdekilere işittiremezsin.

035/23 Sen sadece bir uyarıcısın.

035/24 Biz seni hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Her millet içinde mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.

035/25 Eğer seni yalanlıyorlarsa (üzülme, çünkü) kendilerinden öncekiler de peygamberlerini, kendilerine açık ayetler (mucizeler), sahifeler ve aydınlatıcı kitap getirdikten sonra yalanladılar.

035/26 Sonra ben o inkâr edenleri yakaladım, benim (onları) inkârım (cezalandırışım) nasıl oldu?

035/27 Allah'ın gökten indirdiği suyu görmedin mi? Biz onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan (geçen) beyaz, kırmızı, değişik renklerde ve simsiyah yollar (yaptık).

035/28 İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkten olanlar var. Kulları içinde ancak âlimler, Allah'tan (gereğince) korkar. Şüphesiz Allah, daima üstündür, çok bağışlayandır.

035/29 Allah'ın kitabını okuyanlar, namaz kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızktan (Allah için) gizli ve açık sarf edenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler.

035/30 Çünkü Allah, onların mükâfatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Çünkü O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.

035/31 Kitaptan sana vahiy ettiğimiz, kendinden önceki semavi kitapları doğrulayıcı olarak gelen gerçektir. Allah, kullarının (her halini) haber alandır, görendir.

035/32 Sonra kitabı, kullarımız arasından seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimi kendine zulmeder, kimi orta (yolda) gider, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur.

035/33 (Onların mükâfatları) içine girecekleri Adn cennetleridir. Zira orada altın bilezikler takarlar ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.

035/34 (Cennette şöyle) derler: Bizden tasayı gideren Allah’a hamt olsun. Muhakkak ki, Rabbimiz elbette Gafur’dur, Şekur’ (şükreden) dur.

035/35 O (Rab) ki, lütfuyla bizi gerçek ikamet evine (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir.

035/36 İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler. Cehennem azabı da biraz olsun hafifletilmez. İşte biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız.

035/37 Gece de onlar için bir ibret ayetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.

035/38 Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. O, göğüslerin özünde ne varsa onu da hakkıyla bilir.

035/39 Sizi yeryüzünde halifeler kılan Odur. Onun için kim inkâr ederse, inkârı kendi zararınadır. Kâfirlerin küfrü (kendilerine) ziyandan başka bir şeyi çoğaltmaz.

035/40 De ki: Siz, Allah'tan başka taptığınız şu İlâhlarınızı gördünüz mü? Haydi, gösterin bana! Onlar yerden hangi şeyi yarattılar? Yoksa onların, göklerin yaratılmasında ortaklıkları mı var? Yahut biz onlara (yaptıkları putları bize ortak koşmalarını söyleyen) bir kitap mı verdik? Bu sebeple onlar, o kitapları aldıkları bir delil üzerinde mi bulunuyorlar? Hayır! O zalimler birbirlerine aldatmadan başka bir şey vaat etmiyorlar.

035/41 Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri, nizamları bozulmasın diye tutuyor. Ant olsun ki onların nizamı eğer bir bozulursa kendisinden sonra hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O, Halim’dir (cezalandırmada aceleci değildir), Gafur’dur (çok bağışlayıcıdır).

035/42 Bütün güçleriyle yemin ederek eğer kendilerine bir uyarıcı (peygamber) gelirse, herhangi bir milletten daha çok doğru yolda olacaklarına dair Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat kendilerine uyarıcı (Muhammet) gelince bu, onların haktan uzaklaşmalarından başka bir şeyi artırmadı.

035/43 Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslamak ve kötü tuzaklar kurmak (istiyorlar). Hâlbuki kötü tuzak ancak sahibine dolanır. Onlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın kanununda ne bir değişme bulursun, ne de Allah'ın kanununda bir sapma bulursun.

035/44 (Onlar) kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmek için, yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı? Hâlbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'ı aciz bırakacak bir güç yoktur. O bilir ve güçlüdür.

035/45 Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiç bir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Zira Allah, kullarını görmektedir.



036/YÂ-SÎN SÛRESİ

036/01 Yâ Sin

036/02 Hikmet dolu Kuran hakkı için,

036/03 Muhakkak ki sen gönderilen peygamberlerdensin

036/04 Doğru bir yoldasın.

036/05 (Bu Kuran) Üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.

036/06 O kitap sana, ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.

036/07 Ant olsun ki onların çoğu hakkında azap ile hükmetmek hak oldu. Çünkü onların iman etmeyip kâfir olarak ölecekleri belli oldu.

036/08 Biz onların boyunlarına bir takım kelepçeler geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmıştır. Onun için kafaları yukarı kalkıktır.

036/09 Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık görmezler.

036/10 Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.

036/11 Sen ancak zikre (Kuran'a) uyan ve görmeden Rahmandan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele.

036/12 Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Önden gönderdikleri işleri ve bıraktıkları eserleri yazarız. Zaten biz, her şeyi apaçık bir kitap (olan Levh-i Mahfuz'da) sayıp yazmışızdır.

036/13 Onlara, şu şehir halkını (Antakya'yı) misal getir: Hani onlara elçiler gelmişti.

036/14 İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik. Derhal onları yalanladılar. Biz de hemen bir üçüncü elçiyi gönderdik. Onlar hep beraber, "Biz, size gönderilmiş Allah elçileriyiz!" dediler.

036/15 Onlar elçilere dediler ki: Siz bizim gibi insanlardan başka bir şey değilsiniz. Rahman, herhangi bir şey indirmedi. O halde siz ancak yalan söylüyorsunuz.

036/16 Elçiler, “Rabbimiz, gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu biliyor.

036/17 Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah'ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir." dediler.

036/18 (Bunun üzerine onlar daha da sertleşerek) "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa düçar olduk. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, Ant olsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka acıklı bir işkence ve kötülük dokunur." dediler.

036/19 Elçiler şöyle cevap verdiler: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. O bizden değil sizdendir. Hayır! Siz aşırı giden, haddi aşan bir milletsiniz.

036/20 Bu sırada o şehrin diğer ucundan koşarak bir adam geldi: "Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz!

036/21 Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabi olun, onların sözlerine kulak verin, çünkü onlar hidayete (doğru yola) ermiş kimselerdir.

036/22 (Bu tavsiye üzerine bu sefer adama dönerek "Vay, sen de mi onların dinindensin?" dediler. Bunun üzerine adam şöyle dedi): "Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Şunu iyi biliniz ki, hepiniz Ona döndürülecek. Ona götürüleceksiniz.

036/23 Ben, Ondan başka İlâhlar edinir miyim hiç? Çünkü O çok esirgeyici Allah, bana bir zarar dilerse o sizin putlarınızın şefaati bana hiç bir fayda vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar.

036/24 İşte o zaman ben (maazallah) apaçık bir dalâlet ve sapıklığın ta içine gömülmüş olurum."

036/25 Hâlbuki ben, sizin de Rabbiniz olan Allah'a inandım. O halde beni dinleyin, bu elçilere uyun.

036/26 (Azgınlar bu sözleri dinleyip o kişiyi taş yağmuruna tuttular. Tam öleceği anda ona) "Gir cennete!" denildi. Bu İlâhi müjdeyi duyan kişi, "Keşke, dedi, kavmim bunu bilseydi!

036/27 Rabbimin, beni bağışladığını, beni cennetle ikram edilenlerden kıldığını."

036/28 Biz ondan (yanı azgınlar tarafından öldürülen sevgili kulumuzdan) sonra, onun milletini helâk etmek için üzerlerine gökten her hangi bir asker indirmedik ve indirecek de değiliz.

036/29 Çünkü onların helâki, sadece bir tek sayhadan başka bir şey değildi. İşte o azgınlar (bu sayha ile) bir anda sönüverdiler.

036/30 Ne kadar acınacak haldedir kullar! Çünkü onlara bir peygamber gelmeye dursun, onlar ille de onunla alay etmeye kalkışırlar (Bu yüzden acıklı durumlara düşerler).

036/31 Görmüyorlar mı (müşrikler), kendilerinde önce nice kavimler helâk ettik! Çünkü onlar, peygamberlere dönüp de onları dinlemediler.

036/32 Elbette onların hepsi (hesap vermeleri için kıyamet gününde) karşımıza dikilecekler.

036/33 Kendisine hayat verdiğimiz ölü toprak hakikatte bir ibret ayetidir. Çünkü biz onu yağmurla dirilttik de ondan pek çok tarım ürünleri çıkardık. İşte onlar bunlardan yerler.

036/34 Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar kaynattık.

036/35 Onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yemeleri için (bu nimetleri verdik). Hal böyle iken onlar şükretmezler mi?

036/36 Yerin bitirdiklerinden, insanoğlunun kendi varlığından ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri (bileşikleri, karışımları ve elementleri) yaratan Allah'ı tespih ve takdis ederim.

036/37 Gece de onlar için bir ibret ayetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.

036/38 Güneş kendine mahsus yörüngesinde akıp gitmektedir. İşte bu, aziz ve âlim olan Allah'ın takdiridir.

036/39 Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.

036/40 Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Bunlardan her biri belli bir yörüngede yüzmeye (akıp gitmeye) devam ederler.

036/41 Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız da onlar için büyük bir ibret ayetidir.

036/42 Gemilerin benzerlerinden binmekte oldukları ve ileride binecekleri şeyleri onlar için biz yarattık.

036/43 Eğer biz azimüşşan dileseydik onları suda boğardık. O zaman ne onların imdadına koşan olurdu, ne de kurtarılırlardı.

036/44 Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet onları kurtardı. Ve belli bir zamana kadar dünyadan faydalanmaları uygun görüldü.

036/45 Onlara, "Yapmakta olduğunuz ve yapıp arkada bıraktığınız işlerde Allah'a iltica edin, sadece Ondan korkun, böyle yaparsanız esirgenmeniz umulur." denildi.

036/46 Rabbinin ayetlerinden bir ayet geldikçe, mütemadiyen ondan uzaklaşıyorlardı.

036/47 "Allah'ın size rızk olarak verdiklerinden hayra sarf ediniz." denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah'ın, dileseydi doyuracağı kimseleri biz mi doyuralım? Siz gerçekten sapıtmış kimselersiniz.

036/48 Onlar, "Eğer siz gerçekten doğru iseniz söyleyin bakalım! O sözünü ettiğiniz tehdit ve felâket ne zaman gelecek?" derler.

036/49 Onlar, birbirleriyle gürültü ve şamata ederken kendilerini ansızın yakalayacak bir tek sayhayı bekliyorlar.

036/50 İşte o anda (kıyamet anında) onlar ne bir tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.

036/51 Nihayet Sur'un üfürülmesi yaklaştı. Bir de ne göresin! Onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.

036/52 İşte o zaman, "Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim çıkarıp diriltti? Bu Rahman'ın vaadidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler!" derler.

036/53 Bu olay bir tek sayhadan başka bir şey değildir. İşte ondan sonra hepsi toplanıp huzuruma dizilirler.

036/54 Artık bugün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak dünyada yaptıklarınıza karşılık alırsınız.

036/55 Bugün (ahrette) cennetlikler, nimetler içinde safa sürerler.

036/56 Onlar ve eşleri, gölgeler altında tahtlara kurulurlar.

036/57 Orada (cennette) her çeşit meyve onlar içindir. Bütün arzuları yerine getirilir.

036/58 Bağışlayıcı bir Rab olan Allah'tan onlara söz olarak selâm gelir.

036/59 Ayrılın bir tarafa bugün ey günahkârlar!

036/60 Ey insanoğlu! "Şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır." demedim mi? Bunu size peygamberlerim vasıtasıyla açık seçik bildirmedim mi?

036/61 Ve demedim mi? Sadece bana ibadet ve kulluk ediniz. Çünkü dosdoğru yol budur.

036/62 Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Siz bunu düşünecek, doğruyu anlayacak akla sahip değil misiniz?

036/63 İşte bu, size (şeytanın saptırdığı kişilere) vaat edilen cehennemdir.

036/64 Küfür ve inkârınız sebebiyle yaptığınız kötülüklere karşılık bugün dağlanın ateşle!

036/65 O gün onların ağızlarını mühürleriz. Kazandıklarını (yaptıkları iyi ya da kötü amelleri) bize elleri anlatır. Ayakları da şahadet eder.

036/66 Dilersek gözlerini büsbütün kör ederiz. Bu sefer de yolda itişip kalkışırlar. Çünkü yolu görmezler.

036/67 Eğer biz dileseydik oldukları yerde onların bünyelerini, şekillerini değiştirirdik, ne ileriye gitmeğe güçleri yeterdi ne de geri gelmeğe.

036/68 Kime uzun ömür verirsek biz onun yaratılışını (gençliğini, güzelliğini) bozar, beli bükük hale getiririz. Onlar bunu hiç düşünmezler mi?

036/69 Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik. Hem bu ona gerekli de değildir. Onun söyledikleri ancak Allah’tan gelmiş bir hatırlatma, açık bir okumadır.

036/70 Bununla onu, diri olanları uyarmasını ve kâfirlere cezanın hak olduğunu söylemesini istedik.

036/71 Onlar bakıp görmediler mi ki, biz azimüşşan kudretimizin eseri olmak üzere pek çok faydalı hayvanlar yarattık. Ve onlar da bunlara malik ve sahip oldular.

036/72 Bu hayvanları onların emrine amade kıldık. Onların bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını besin olarak yerler.

036/73 Bu hayvanlarda onlar için içilecek sütler ve daha nice faydalar vardır. Hâlâ şükretmezler mi?

036/74 Kendilerine bu kadar nimetler verildiği halde yine onlar, yardımlarını umarak Allah'tan başka İlâhlar edindiler.

036/75 Hâlbuki o mabut edindikleri putların onlara yardım etmeye asla güçleri yetmez. Bilakis onlar, bu mabutlar için yardıma hazır askerlerdir.

036/76 Ya Muhammet! O halde onların sözleri sakın seni üzmesin. Çünkü biz, onların gizlemekte olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.

036/77 İnsan görmüyor mu ki, biz onu nutfeden (meni) yarattık. Bir de bakıyorsun ki, açıkça isyan ediyor.

036/78 Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal iradına kalkışıyor ve "Şu çürümüş, un olmuş kemikleri kim diriltecek?" diyor.

036/79 De ki, onları ilk defa yaratmış olan diriltir. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.

036/80 Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran Odur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz.

036/81 Semavat ve arzı yaratan, onların benzerlerini yaratmağa kadir değil midir? Evet! Onların benzerlerini yaratmağa her zaman elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen bir yaratıcıdır.

036/82 Onun işi, bir şey yaratmak istediği vakit sadece "Ol!" demektir ve o şey derhal var olur.

036/83 Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah'ı tespih ve takdis ederim. Siz elbette sadece Ona gönderileceksiniz.



Yüklə 2,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin