037/SÂFFÂT SÛRESİ
037/01 Yemin olsun saf dizip de duranlara,
037/02 Haykırıp da sürükleyenlere,
037/03 Ve zikir okuyanlara,
037/04 İlâhınız birdir sizin,
037/05 O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, hem de doğuların ve doğuşların Rabbidir.
037/06 Biz, yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik.
037/07 Ve itaat dışına çıkan her şeytandan (yıldızlarla) gökyüzünü koruduk.
037/08 Onlar artık Mele-i âlâda olup bitenleri dinleyemezler. Dinlemeye kalkışsalar her taraftan taşlanırlar.
037/09 Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır.
037/10 Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delen ve yakan bir alev takip eder.
037/11 Şimdi sor onlara! Yaratılış bakımından kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa bizim yarattıklarımız mı? Zira biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık.
037/12 Belki de sen (bu muhteşem kudreti inkârlarına) şaşırdın. Hâlbuki onlar (seninle ve Kuran’la) alay ediyorlar.
037/13 Kendilerine öğüt verildiği vakit, düşünüp öğüt almazlar.
037/14 Bir mucize görseler alay ederler.
037/15 (Ayın ikiye bölünmesi mucizesine karşılık) "Bu ancak açık bir büyüdür." derler.
037/16 ”Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirileceğiz?
037/17 İlk atalarımız da mı (diriltilecek) ?”
037/18 De ki: ”Evet, hem de hor ve hakir olarak (dirileceksiniz) ”
037/19 O (dirilme işi) sadece korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri birden bire açılıp etrafa bakacaklar.
037/20 (Bu durumu gören kâfirler) ”Eyvah bize! Bu, ceza günüdür” derler
037/21 İşte bu, yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür.”
037/22 Meleklere, “Toplayın onları, onlara eşlik edenleri, bir de taptıklarını
037/23 Allah’ı bir yana bırakarak onlara tapıyorlardı; toplayın da götürün cehennemi doğru.
037/24 Tevkif edin onları; çünkü sorguya çekileceklerdir” buyurulacak.
037/25 ”Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?”
037/26 Belki onlar o gün teslim olacaklar ve zilletle boyun eğecekler.
037/27 (İşte bu duruma düştükleri vakit,) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelirler, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar.
037/28 (Uyanlar, uydukları adamlara) ”siz bize sağdan gelirdiniz (sûret-i haktan görünüp vesvese verirdiniz)” derler.
037/29 Bunlar da, “Hayır, siz zaten iman etmek istememişsiniz.
037/30 Bizim sizin üstünüzde bir saltanatınımız yoktu, fakat siz azmış bir kavimdiniz.
037/31 Onun için Rabbimizin sözü (azabı) bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) tadacağız.
037/32 (Aslında biz), sizi azdırdık. Çünkü kendimiz de azmıştık.”
037/33 Şüphesiz o gün onlar azapta ortaktırlar.
037/34 İşte biz suçlulara böyle yaparız.
037/35 Çünkü onlara: ”Allah’tan başka ilâh yoktur” denildiği zaman büyüklük taslarlardı.
037/36 ”Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız?” derlerdi.
037/37 Hayır! O, gerçeği getirdi ve peygamberleri doğruladı.
037/38 (Yersiz ithamlarınız sebebiyle) siz acı azabı tadacaksınız.
037/39 Başka bir şeyle değil, sadece yaptığınız işlerle cezalanacaksınız.
037/40 (Bu azaptan) Ancak Allah'ın halis kulları istisna edilecek.
037/41 Onlar için bilinen bir rızk hazırlanmıştır.
037/42 Çeşitli meyveler. Ve onlara hep ikramda bulunulur.
037/43 Naim cennetlerinde,
037/44 Karşılıklı koltuklar üzerinde otururlarken.
037/45 Kendilerine kaynaktan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.
037/46 Berraktır, içenlere lezzet verir.
037/47 O içkide ne sersemletme vardır, ne de onunla sarhoş olurlar.
037/48 Yanlarında güzel bakışlarını yalnız kendilerine tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır.
037/49 Sanki onlar sedefler içine yerleştirilmiş incilerdir.
037/50 İşte o zaman birbirlerine dönüp (dünyadaki hallerini) sorarlar.
037/51 İçlerinden bir sözcü: ”Benim bir arkadaşım vardı” der.
037/52 Bana sen cidden inananlardan mısın?
037/53 Biz ölüp kemik, sonrada toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?”
037/54 Onu seyretmek istiyor musunuz? diye soracak.
037/55 Kendisi bakınca, onu ta cehennemin ortasında görecek.
037/56 ”Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin.
037/57 Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum.” dedi.
037/58 Cennettekiler, biz artık bir daha ölmeyeceğiz, değil mi, ?
037/59 İlk ölümümüzden başka! Ve azaba da uğratılmayacağız” diyeceklerdir.
037/60 Şüphesiz bu, büyük kurtuluş.
037/61 Böylesi bir kurtuluş için çalışanlar çalışsın.
037/62 Allah buyurdu: İkamet yeri olarak cennet ehli için anılan o nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?
037/63 Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık. (Dünyada kâfirler bunu inkâr ettiler) “Ateşin içinde ağaç olur mu?” dediler.
037/64 Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.
037/65 Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir.
037/66 Çünkü (cehennem ehli) ondan yerler ve karınlarını ondan doldururlar.
037/67 Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır.
037/68 En sonunda onların dönüşü kesinlikle çılgın ateşe olacaktır.
037/69 Çünkü onlar atalarını dalâlette (yanlış yolda) buldular.
037/70 Hal böyle iken atalarının peşinden tehalükle (bile bile) koşar oldular.
037/71 Andolsun ki, eski milletlerin çoğu dalâlete düştü.
037/72 Yine andolsun, biz onların içinden kendilerine uyarıcılar gönderdik.
037/73 Bak (Ey Muhammet) ve düşün: uyarılanların akıbeti ne oldu?
037/74 (Tabii) Allah’ın muhlis kulları müstesna
037/75 Andolsun, Nuh bize dua edip niyazda bulundu. Onun duasını kabul edenler ne güzel oldu (yani biz onu güzelce kabul ettik).
037/76 Kendisini ve ailesini büyük sıkıntıdan (felaketten) kurtardım.
037/77 Biz yalnız Nuh’un zürriyetini kalıcılar kıldık.
037/78 Sonradan gelenler içinde ona (iyi bir ün) bıraktık.
037/79 (Biz) “Âlemler içinde Nuh’a selam” (dedik).
037/80 Çünkü biz muhsinleri (doğruları) böyle mükâfatlandırırız.
037/81 Zira o, bizim inanmış kullarımızdandı.
037/82 Nihayet ötekileri (inanmayanları) suda boğduk.
037/83 Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh’un) milletindendi.
037/84 Çünkü Rabbine kalb-i selim ile geldi.
037/85 Bir zamanlar babasına ve kavmine: “Siz kime kulluk ediyorsunuz?” dedi
037/86 (Onların puta taptıklarını görünce): “Allah’tan başka birtakım yalancı ilahlar mı istersiniz?
037/87 O halde âlemlerin Rabbi hakkında düşünce ve görüşünüz nedir? (Neden Allahlı bırakıp da putlara taparsınız?) dedi.
037/88 Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.
037/89 “Ben hastayım” dedi.
037/90 Ona arkalarını dönüp gittiler.
037/91 Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce) “Yemiyor musunuz?
037/92 Hem neden konuşmuyorsunuz? dedi.
037/93 Bunun üzerine yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp döktü).
037/94 (Putperestler putlarının kırıldığını görünce) koşarak İbrahim’e geldiler (Neden putlarını kırdığını sordular)
037/95 (Onların sorusuna cevap olarak) “Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz!
037/96 Oysaki sizi, yapmakta olduklarınızı Allah yarattı.” dedi.
037/97 “Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın!” dediler.
037/98 Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.
037/99 (Oradan kurtulan İbrahim) "Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek.
037/100 Rabbim! Bana salihlerden olacak bir evlât ver." dedi.
037/101 İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.
037/102 Babası ile beraber yürüyüp gezecek çağa erişince, "Yavrucuğum! Rüyamda seni boğazlayacağımı görüyorum; bir düşün; ne dersin?" dedi. O da cevaben: "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun." dedi.
037/103 İkisi de Allah’ın iradesine teslim oldular. İbrahim oğlunu şakağı üzerine yere yatırdı.
037/104 Ona şöyle nida ettik: “Ey İbrahim!
037/105 Rüyayı gerçekten doğruladın! Biz iyi kimseleri böyle mükâfatlandırırız!”
037/106 Şüphesiz ki bu büyük bir imtihan idi.
037/107 Biz onun yerine büyük bir kurbanlık verdik
037/108 Sonradan gelenler arasında onun hatırasını yaşattık.
037/109 “Selam İbrahim’e!”
037/110 İyilere böyle mükâfat veririz!
037/111 Çünkü o bizim mü’min kullarımızdan idi.
037/112 Bir de onu, salihinden bir peygamber olmak üzere İshak ile müjdeledik.
037/113 Kendisini ve İshak'ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden (iyi kimseler) olacağı gibi kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.
037/114 Ant olsun biz Musa'ya da Harun'a da nimetler verdik.
037/115 Hem onları, hem kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
037/116 Kendilerine yardım ettik de galip gelenler onlar oldular.
037/117 Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitabı (Tevrat'ı) verdik.
037/118 Her ikisini de doğru yola ilettik.
037/119 İkisinin hatırasını sonrakiler arasında yaşattık.
037/120 “Selam Musa ile Harun’a!”
037/121 Doğrusu biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız.
037/122 Çünkü onların ikisi de şüphesiz, mümin kullarımızdandı.
037/123 İlyas da gönderilmiş peygamberlerdendi.
(İlyas a.s. Hz. Harun'un torunudur. Ba'lbek havalisine gönderilmiştir.)
037/124 (İlyas) milletine, Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?
037/125 Yaratanların en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, bırakıp da Ba'l'e mi taparsınız?"
037/126 Allah sizin ve sizin atalarınızın da Rabbidir” demişti.
(Ba'l, Şam'da Bek adındaki şehir halkının taptığı altın putun adıydı. Şimdi buraya Ba'lebek denmektedir.)
037/127 Onu yalanladılar, onlar da cehennem için hazır bulundurulacaklar.
037/128 Ancak Allah’ın samimi kulları müstesna.
037/129 Onun da hatırasını sonra gelenler içinde yaşattık.
037/130 Biz iyi kullarımızı böyle mükâfatlandırırız.
037/131 Şüphesiz biz, iyi hareket edenleri işte böyle mükâfatlandırırız.
037/132 Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı.
037/133 Lût da gönderilmiş peygamberlerdendi.
037/134 Onu ve ailesini tümüyle kurtardık.
037/135 Ancak geride kalanlar arasında bulunan yaşlı kadını bunların dışında tuttuk.
037/136 Sonra diğerlerini yerle bir ettik.
037/137 Ve muhakkak ki siz, sabahları onlara uğrar ve kalıntıları üzerinden geçersiniz.
037/138 Akşam vakti de. Hâlâ akıl edip de düşünmeyecek misiniz?
037/139 Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerdendi.
037/140 Hani o dolu bir gemiye kaçmıştı.
(Hz. Yunus, kavmine haber verdiği ilâhi azap tahakkuk etmeyince bırakıp gitmiş, bir gemiye binmiş, gemi engin denizde -ya da Dicle nehrinde- yüzemeyip durunca gemiciler: "Burada efendisinden kaçan bir köle vardır. Kur'a atalım, ortaya çıkar." demişlerdi.)
037/141 Gemide olanlarla karşılıklı kur'a çektiler de yenilenlerden oldu.
(Kur'a kendisine isabet edince gemiciler onu gemiden attılar.)
037/142 Yunus kendisini kötülerken onu bir balık yuttu.
037/143 Eğer çok tespih edenlerden olmasaydı
037/144 Mutlaka insanların yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalacaktı.
037/145 Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık.
037/146 Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik.
037/147 Onu, yüzbin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.
(Hz. Yunus, şimdiki Musul yakınlarında bulunan, Ninova şehrinde peygamber olarak görevlendirilmişti.)
037/148 Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık.
037/149 Putperestlere sor: Kızlar Rabbinin de erkekler onların mı?
037/150 Yoksa biz melekleri kız olarak yarattığımızda onlar hazır mı idiler?
037/151 Onlar şüphesiz ki yalan söyleyecek.
037/152 “Allah doğurdu!” diyorlar, elbette yalancıdırlar.
037/153 Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş!
037/154 Ne oldu size, nasıl hükmediyorsunuz?
037/155 Hiç düşünmeyecek misiniz?
037/156 Yoksa elinizde açık bir deliliniz mi var?
037/157 Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin!
037/158 Allah ile cinler arasında da bir hısımlık uydurdular. Ant olsun cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.
037/159 Allah, onların isnat edegeldiklerinden yücedir, münezzehtir.
037/160 Allah'ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesnadır.
037/161 Çünkü siz ve taptıklarınız,
037/162 O’na karşı kimseyi baştan çıkaramazsınız.
037/163 Meğerki kendisi cehenneme girecek kimse olsun.
037/164 Melekler “Bizden her birimiz için belli bir makam vardır.
037/165 Ve biz, gerçekten biz saf saf dizilenleriz.
037/166 Ve biz, gerçekten biz tespih edenlerdeniz!” derler.
037/167 İnanmayanlar ise,
037/168 “Eğer yanımızda öncekilere verilen bir kitap olsaydı,
037/169 Mutlaka Allah’ın halis kullarından olurduk” diyorlardı.
037/170 İşte şimdi onu inkâr ettiler. Ama ileride bileceklerdir.
037/171 Ant olsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir:
037/172 "Şüphesiz onlar, mutlaka mansur ve muzafferdirler.
037/173 Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.
037/174 Onun için sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
037/175 Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
037/176 Şimdi onlar azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?
037/177 O azap yurtlarına indiğinde uyarılar, fakat yola gelmeyenlerin sabahı ne kötü olur!
037/178 Sen bir zamana kadar onlardan yüz çevir.
037/179 İnecek azabı gözetle, onlar da gözetlerler.
037/180 Senin kudret ve şeref sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.
037/181 Gönderilen bütün peygamberlere selâm!
037/182 Ve âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamt olsun!
038/SÂD SÛRESİ
038/01 Sât. Zikir ile dolu olan Kuran'a yemin olsun ki,
038/02 İnkâr edenler kibirlilik ve çekişme içindedirler.
038/03 Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. O zaman feryat ediyorlardı. Hâlbuki artık kurtulma zamanı değildi.
038/04 İçlerinden kendilerine bir uyarıcı gelmesine şaşıran kâfirler “Bu bir sihirbaz, bir yalancı!
038/05 İlâhları, tek bir ilâh mı yapıyor? Bu cidden şaşılacak bir şey, çok tuhaf!” dediler.
038/06 İleri gelenlerden bir grup ayrılıp giderken “Haydi gidin, ilâhınıza sabırla bağlanın, sizden istenen de budur!
038/07 Biz bunu diğer dinlerde işitmedik, bu mutlaka bir uydurmadır.
038/08 O Kuran aramızda Muhammet'e mi indirilmeliydi?" dediler. Onlar benim kitabım hakkında büyük bir şüphe içindeler. Doğrusu henüz azabımı tatmadılar.
038/09 Yoksa aziz ve lütufkâr olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?
038/10 Yahut göklerin, yerin, yahut ikisi arasında bulunanların hükümranlığı onların elinde midir! Öyle ise sebeplerine tevessül etsinler de (hükümranlığı ellerine geçirsinler)!
038/11 Onlar derme çatma hiziplerden müteşekkil bir ordudur ki, işte şurada bozguna uğratılmışlardır.
038/12 Onlardan önce de Nuh kavmi, Ad kavmi, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun da yalanlamıştı.
038/13 Semût ve Lût kavmi ve Eyke halkı da peygamberleri yalanladılar. İşte bunlar da peygamberlere karşı gelen topluluklardı.
038/14 Onların her biri gönderilen peygamberleri yalanladılar da bu yüzden (kendilerine) azabım hak oldu.
038/15 Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan tek bir çığlık beklemektedir.
038/16 "Rabbimiz! bizim payımızı hesap gününden önce ver." derler.
038/17 (Ey Muhammet!) Onların söylediklerine sabret, kulumuz, Davut'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. Çünkü o, daima Allah'a yönelendi.
038/18 Akşam sabah onunla (Davut a.s.) beraber tespih etsinler diye dağları onun emrine verdik.
038/19 Kuşları da. Her biri daima Allah’a yönelirdi.
038/20 Onun hükümranlığı kuvvetlendirmiş, ona hikmet ve açık, güzel konuşma vermiştik.
038/21 Sana biri diğerinden davacı iki hasmın kıssası geldi mi? Hani duvardan tırmanıp mescide girmişlerdi.
038/22 Davut onları görünce telaşa kapıldı. Onlar, “Korkma, biz iki hasımız. Birimiz diğerinin hakkına tecavüz etti. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, taraf tutma ve bize doğru yolu göster!” dediler.
038/23 (İçlerinden biri) "Bu kardeşimin doksan dokuz dişi koyunu var. Benimse bir tek dişi koyunum var. Böyle iken onu da bana ver, dedi ve tartışmada beni yendi."
038/24 Davut, "Ant olsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az!" dedi. Davut, kendisini denediğimizi sandı da Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tövbe edip Allah'a yöneldi.
038/25 Böylece onu bağışladık. Yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.
038/26 Ey Davut! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında hak ve adaletle hükmet. Heva ve hevese uyma, yoksa bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.
038/27 Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Bu yüzden inkâr edenlere ateşten bir helâk vardır.
038/28 Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya Allah'tan korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?
038/29 Ey Muhammet! Sana bu mübarek Kitabı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.
038/30 Biz Davut'a Süleyman'ı verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah'a yönelirdi.
038/31 Öğleden sonra kendisine, üçayağının üzerinde durup bir ayağını yere diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.
038/32 "Gerçekte ben, mal sevgisini, Rabbimi zikretmenin yerine tercih ettim” dedi. Sonunda atlar ortadan kayboldu.
038/33 “Geri getirin onları bana” dedi ve bacaklarını, boyunlarını okşamaya başladı.
038/34 Ant olsun biz Süleyman'ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, tekrar eski haline döndü.
038/35 Süleyman, "Rabbim, beni bağışla. Bana benden başka kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın." dedi.
038/36 Bunun üzerine rüzgârı onun emrine verdik; emri ile istediği yöne doğru tatlı tatlı eserdi.
038/37 Bina yapan, dalgıçlık yapan şeytanları da.
038/38 Zincire vurulmuş diğerlerini de (emrine verdik).
038/39 "İşte bizim bağışımız budur. İster ver, ister tut, hesapsızdır." dedik.
038/40 Doğrusu onun, bizim yanımızda yüksek bir makamı ve güzel bir istikbali vardı.
038/41 (Ey Muhammet!) Kulumuz Eyyüp'ü de an. O, Rabbine nida etmiş ve: "Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve azap verdi." diye seslendi.
038/42 "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su." (dedik).
038/43 Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona, hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık.
038/44 "Eline bir demet sap (ekin sapı) al da onunla vur, yeminini bozma." (dedik). Gerçekten biz Eyyüp'ü sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu, daima Allah'a yönelirdi.
038/45 (Ey Muhammet!) Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim İshak ve Yakup'u an.
038/46 Biz onları ahret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık.
038/47 Doğrusu onlar bizim yanımızda seçkin ve iyi kimselerdir.
038/48 İsmail'i, El-Yesa'yı, Zülkifl'i de an. Hepsi de iyilerdendir.
038/49 İşte bu, bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.
038/50 Kapıları yalnız kendilerine açılmış Adn cennetleri varıdır.
038/51 Onlar (cennette) koltuklara yaslanıp kurularak orada birçok meyveler ve içecekler isterler.
038/52 (Adn cennetlerinde) Yanlarında bakışlarıyla eşlerine göz kırpan kendilerine yaşıt güzeller vardır.
038/53 İşte hesap günü için size vaat olunan şeyler bunlardır.
038/54 Şüphesiz bu, bizim rızkımızdır. O hiç tükenmezdir.
038/55 Bu böyle: Ama azgınlara kötü bir gelecek vardır.
038/56 Onlar (azgınlar) cehenneme girecekler. Orası ne kadar kötü kalma yeridir.
038/57 Artık bu kaynar su ve irinlidir; artık onu tatsınlar.
038/58 Bunlara (cehennemdeki kaynar su ve irinli suya) benzer daha başkaları da vardır.
038/59 İnkârcıların ileri gelenlerine, "İşte bu topluluk sizinle beraber gerçeğe karşı direnenlerdir. Onlar rahat yüzü görmesin! Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir." denir.
038/60 Toplulukta bulunanlar ise, "Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin, bizi buraya süren sizsiniz, ne kötü bir duraktır!" derler.
038/61 Yine onlar, "Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki azabını iki kat artır!" derler.
038/62 (Kâfirler) dediler ki: "Kendilerini dünyada iken kötü saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?
038/63 Onları alaya alırdık. Yoksa gözlerimiz onlardan uzaklaştı mı?"
038/64 İşte bu, yani cehennem ehlinin (bu şekilde) tartışması, kesin bir gerçektir.
038/65 De ki: Ben sadece bir uyarıcıyım. Tek ve kahhar olan Allah'tan başka bir İlâh yoktur.
038/66 Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi olan Allah daima üstündür, çok bağışlayıcıdır.
038/67 De ki, bu Kuran büyük bir haberdir.
038/68 Siz ise ondan yüz çeviriyorsunuz.
038/69 Melekler yüce mecliste insanın yaratılışını tartışırlarken benim bundan bir bilgim olamazdı.
038/70 Ben ancak gelecek tehlikeleri apaçık haber verici olduğum içindir ki, bana vahiy olunuyor.
038/71 Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım
038/72 Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın!
038/73 Bütün melekler toptan secde ettiler.
038/74 Yalnız İblis secde etmedi. Zira o büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.
038/75 Allah, "Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni men eden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden mi oldun?" dedi.
038/76 İblis, "Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın." dedi.
038/77 Allah, "Çık oradan (cennetten) Sen artık kovulmuş birisin.
038/78 Ceza gününe kadar lânetim senin üzerinedir!" buyurdu.
038/79 İblis, "Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver." dedi.
038/80 Allah, "İzin verilenlerdensin,
038/81 Belirlenmiş vakte kadar!” buyurdu.
038/82 İblis, "Öyle ise izzetine kasem ederim ki, ben onların hepsini mutlaka aldatırım,
038/83 Ancak seçilmiş, halis kulların müstesna!” dedi.
038/84 Allah, "Bu doğrudur ve Ben hep doğruyu söylerim!
038/85 Celalim hakkı için, cehennemi seninle ve sana tabi olanların hepsiyle dolduracağım!” buyurdu.
038/86 (Ey Muhammet!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben kendiliğimden bir şey teklif edenlerden de değilim.
038/87 Bu Kuran, ancak âlemler için bir öğüttür.
038/88 Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.
Dostları ilə paylaş: |