003/ALİ İMRÂN SÛRESİ
003/01 Elif, lâm, mim.
003/02 Hayy ve Kayyûm (Allah, kendinden başka hiçbir İlâh bulunmayan Allah’tır. O Hay (diri) ve Kayyım (yaratıkları koruyup yöneten) dur. Onu dalgınlık ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Onun izni olmadan katında hiçbir kimse şefaat edemez. O kullarını yapmakta olduklarını ve önceden yaptıklarını bilir. Dilediği kadarından başka Onun ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. Kürsüsü (Tahtı) gökleri ve yeri içine alır. Onları koruyup gözetmek kendisine ağır gelmez. O, yücedir, büyüktür.) olan Allah’tan başka İlâh yoktur.
003/03 (Resulüm!) O, sana kitabı hak ile ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş;
003/04 Daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncil’i ve hakkı batıldan ayırt eden hükümleri göndermiştir. Bilinmeli ki, Allah’ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, cezaları vermede mutlak güç sahibidir.
003/05 Şüphesiz ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.
003/06 Sizi rahimlerde dilediği gibi şekillendiren Odur. Ondan başka hiçbir İlâh yoktur. O, azizdir, rahimdir.
003/07 Sana Kitabı indiren Odur. Onun (Kuran'ın) bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar kitabın esasıdır. Diğerleri de müteşabih (birden çok anlamlara gelen ayetler) dir. İşte kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun teviline (ayrı anlam vermeye) yeltenmek için müteşabih ayetlere yapışıp, onlarla uğraşıp dururlar. Hâlbuki onun tevilini (gerçek anlamını) ancak Allah bilir. İlimde yüksek payeye erişenler ise: "Ona inandık. Hepsi Rabbimizin tarafındandır." derler. Bu inceliği ancak akl-ı selim sahipleri düşünüp anlarlar.
003/08 Ey Rabbimi! Bizi doğru yola hidayet ettikten sonra kalplerimizi saptırıp döndürme. Bize kendi nezdinden bir rahmet ver. Şüphesiz ki bağışı en çok olan sensin.
003/09 Ey Rabbimiz! Geleceği şüphe götürmeyen bir günde sen insanları mutlaka toplayacaksın. Şüphesiz ki Allah sözünden dönmez.
003/10 Bilinmelidir ki, inkâr edenlerin ne malları, ne de evlâtları Allah huzurunda kendilerine bir falda sağlamayacaktır. İşte onlar cehennemin yakıtıdırlar.
003/11 (Onların yolu) Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer. Zira onlar bizim ayetlerimizi yalanladılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah'ın cezası çok şiddetlidir.
003/12 (Resulüm!) İnkâr edenlere de ki: Yakında mağlûp olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir kalma yeridir.
003/13 (Bedir’de) karşı karşıya gelen iki grubun halinde sizin için mühim bir ibret vardır: Bir grup Allah yolunda çarpışıyor; diğeri ise kâfirdi. Bunların gözüne ötekiler iki misli görünüyordu. Allah dilediğini yardımı ile destekler. Elbette bunda basiret sahipleri için büyük bir ibret vardır.
003/14 Kadınlardan, oğullardan, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşten, yaylıma salınmış atlardan, sağmal hayvanlardan ve ekinlerden gelen zevklere düşkünlük ve bağlılık insanlar için bezenip süslendi. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Nihayet varılacak güzel yer, Allah'ın huzurudur.
003/15 (Resulüm!) De ki: Size bundan (dünya nimetlerinden) daha iyisini bildireyim mi? Takva sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan ebediyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür.
003/16 Ey Rabbimiz! Biz şüphesiz inandık, günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru.
003/17 Sabrederler, dürüst olurlar, huzurda boyun bükerler, hayra harcarlar ve seher vaktinde Allah'tan bağış dilerler.
003/18 Allah, melekler ve adalette sebat eden ilim adamları şahitlik etmiştir ki, Ondan başka İlâh yoktur. (Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka İlâh yoktur.
003/19 Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur.
003/20 Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim ettim. Ehl-i kitaba ve ümmilere (okuma-yazması olmayan, ya da kitap verilmemiş Arap müşrikleri) de ki: Siz de Allah'a teslim oldunuz mu? Eğer teslim olurlarsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirirlerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görür.
003/21 Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adaleti emreden insanları öldürenler (yok mu); onlara acı bir azabı müjdele.
003/22 İşte bunlar dünyada da, ahrette de çabaları boşa giden kimselerdir. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.
003/23 (Resulüm!) Görmez misin kendilerine kitaptan bir pay verilenleri (Yahudileri) ki, aralarında hakem olması için Allah'ın kitabına çağırılıyorlar da, sonra içlerinden bir grup cayarak geri dönüyor.
003/24 Onların bu tutumları, "Bize ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır." demelerinin bir sonucudur. Onların vaktiyle uydurdukları şeylerde, dinleri hakkında kendilerini yanıltmıştır.
003/25 Fakat, onları, gelmesinde şüphe edilmeyen bir gün için topladığımız ve hiçbir haksızlığa uğramaksızın herkese kazandığı şeyler tastamam ödendiği zaman halleri nice olur?
003/26 De ki: Ey mülkün gerçek sahibi Allah'ım! Sen mülkü kime dilersen ona verirsin, kimden dilersen ondan alırsın. Kime dilersen ona izzet veririsin, yükseltirsin. Kime dilersen ona zillet verirsin, alçaltırsın. Hayır senin elindedir. Sen her şeye kadirsin.
003/27 Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğini hesapsız rızklandırırsın.
003/28 Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, artık Allah'tan hiçbir şey beklemesin. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnızca Onadır.
003/29 De ki: İçinizdekileri gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kâdirdir.
003/30 Herkesin, iyilik ve kötülük olarak yaptığı her şeyi karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah kendisine (karşı gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah, kullarına oldukça şefkatlidir.
003/31 De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
003/32 De ki: Allah’a ve Resulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, Allah kâfirleri sevmez.
003/33 Gerçek şu ki Allah, Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesiyle İmran ailesini seçip âlemlere üstün kıldık.
003/34 Onlar birbirinden (türeme) bir zürriyet olarak; (hep tevhit dininden) Şüphesiz ki Allah en iyi işiten ve bilendir.
003/35 İmran'ın karısı şöyle demişti: Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin.
003/36 Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken “Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Erkek kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu sana ısmarlıyorum.” dedi.
003/37 Rabbi Meryem'e hüsn-i kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı da onun bakımı için görevlendirdi. Zekeriya, onun yanına, mabede her girişinde orada bir rızk bulur ve "Ey Meryem bu sana nereden geliyor?" der, o da, "Bu, Allah tarafındandır, çünkü Allah, dilediğine sayısız rızk verir." derdi.
003/38 Orada Zekeriya, Rabbine dua etti: "Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. İnanıyorum ki sen, duayı hakkıyla işitensin." dedi.
003/39 Zekeriya mihrapta durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle nida ettiler: Allah sana, kendisi tarafından gelen bir kelimeyi tasdik edici, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler.
003/40 Zekeriya, "Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir?" Allah şöyle buyurdu: Öyle de olsa Allah dilediğini yapar.
003/41 Zekeriya: "Rabbim! (Oğlum olacağına dair) bana bir alâmet ver." dedi. Allah buyurdu ki: Senin için alâmet, insanlara üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tespih et.
003/42 Hani melekler demişlerdi: Ey Meryem! Allah, seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına tercih etti (üstün kıldı).
003/43 Ey Meryem! Rabbine ibadet et: Secdeye kapan (Onun huzurunda) eğilenlerle beraber sen de eğil.
003/44 (Resulüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz gayp haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kâlemleriyle kur'a atışırlarken sen onların yanında değildin; onlar (bu yüzden) çekişirlerken de yanlarında değildin.
003/45 Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime’yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa’dır. Mesih (İbrani’ce, mübarek anlamında) tir; dünyada da, ahrette de itibarlı ve Allah kendisine yakın kıldıklarındandır.
003/46 O, beşikte de, yetişkinlikte de insanlara peygamber sözleri ile konuşacak ve salihlerden olacak.
003/47 Meryem “Rabbim! dedi, bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur?” Allah şöyle buyurdu: Öyle de olsa, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince sadece “Ol!” demesiyle o oluverir.
003/48 (Melekler, Meryem'e hitaben, İsa hakkındaki sözlerine devam ettiler): Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.
003/49 İsrail oğullarına bir elçi olacak (ve onlara şöyle diyecek): Size Rabbiniz tarafından bir mucize ile geldim. Size çamurdan bir kuş sûreti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izniyle o kuş oluverir. Yine Allah'ın izniyle körü ve alacayı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer iman getirenler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır.
003/50 Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah’tan korkun, bana da itaat edin.
003/51 Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise Ona kulluk edin. İşte bu, doğru yoldur.
003/52 İsa, onlardaki inkârcılığı sezince, “Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir?” dedi. Havariler, “Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allah’a inandık. Bil ki, bizler Müslümanlarız.” cevabını verdiler.
003/53 (Havariler), Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygambere uyduk. Şimdi bizi (birliğini ve peygamberlerini tasdik eden) şahitlerden yaz, dediler.
003/54 (Yahudiler gizlice) tuzak kurdular; Allah da onların hilelerine karşılık verdi. Allah, hilelere karşılık vermekte en güçlü olandır. (Yahudiler, Hz. İsa’yı öldürmeyi planladılar ve öldürecek kimseyi tayin ettiler.)
003/55 Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.
003/56 İnkâr edip kâfir olanlara gelince, onları dünya ve ahrette şiddetli bir azaba çarptıracağım; onların hiç yardımcıları olmayacak.
003/57 İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, Allah onların mükâfatlarını eksiksiz olarak verecektir. Allah zalimleri sevmez.
003/58 (Resulüm!) O söylenenleri biz sana ayetlerden ve hikmet dolu Kuran’dan okuyoruz.
003/59 Allah nezdinde İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona “Ol!” dedi, ve oluverdi.
003/60 (Bu) Rabbinden gelen gerçektir. Öyle ise şüphecilerden olma.
003/61 Sana bu ilim geldikten sonra, seninle bu konuda tartışanlara: “Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, karşılıklı olarak çocuklarınızı ve kadınlarınızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah’tan yalancılar üzerine lânet diyelim.” de.
003/62 Şüphesiz bu (İsa hakkında söylenenler) gerçek kıssadır. Allah'tan başka İlâh yoktur. Muhakkak ki Allah, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
003/63 Eğer yine yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
003/64 De ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda anlamı eşit bir kelimeye geliniz: Allah’tan başkasına tapmayalım; O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse işte o zaman, Bizim Müslüman olduğumuza şahitler olun! deyiniz.
003/65 Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin tartışırsınız? Hâlbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz?
003/66 İşte siz böyle kimselersiniz! Çünkü, az bir miktar bilginiz olan şey hakkında münakaşa ettiniz. Hal böyle iken hiç bilginiz olmayan bir hususta niçin tartışırsınız? Oysaki Allah her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz.
003/67 İbrahim ne Yahudi ne de Hıristiyan idi, fakat o Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir Müslüman idi; müşriklerden de değildi.
003/68 İnsanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber (Muhammet) ve ona iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur.
003/69 Ehl-i kitaptan bir kısmı istediler ki, ne yapıp edip sizi saptırabilsinler. Oysa onlar, sadece kendilerini saptırdılar da farkına bile varmazlar.
003/70 Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın ayetlerini inkâr edersiniz?
003/71 Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye (hakkı batıla) karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
003/72 Ehl-i kitaptan bir grup, “Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler.” dedi.
003/73 "Sizin dininize uyanlardan başka hiçbir kimseye inanmayın." dediler. (Resulüm! Onlara) Doğru yolun ancak Allah'ın yolu olduğunu söyle. Onlar kendi aralarında, "Bir kimseye, size verilenin benzeri, yahut Rabbinizin huzurunda sizin aleyhinize deliller getirecekleri şeyler verilmiş olsa da inanmayın." dediler. De ki: Lütuf ve ihsan Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah'ın rahmeti geniştir ve O her şeyi hakkıyla bilir.
003/74 Rahmetini dilediğine ayırır. Allah üstün lütuf sahibidir.
003/75 Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakat öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Çünkü bunlar, “Ümmilerin malını almakta bizim için vebal yoktur.” derler. Allah’a karşı da bile bile yalan söylerler.
003/76 Hayır! (Gerçek onların dediği değil). Her kim sözünü yerine getirir ve kötülükten sakınırsa bilsin ki Allah sakınanları sever.
003/77 Allah’a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlara gelince, işte bunların ahrette bir payı yoktur. Allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır.
003/78 Ehl-i Kitaptan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Hâlbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde, "Bu Allah katındandır." derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ederler.
003/79 Hiçbir beşerin, Allah'ın kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kul olun." demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir:) Okumakta ve öğrenmekte olduğunuz kitap uyarınca Rabbe halis kullar olunuz.
003/80 Ve size "Melekleri ve peygamberleri İlâhlar edinin." diye de emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra hiç size kâfirliği emreder mi?
003/81 Hani Allah; peygamberlerden, "Size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdimizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz." diye söz almış ve "Kabul ettiniz mi?" dediğinde, "Kabul ettik." cevabını vermişler, bunun üzerine Allah: "O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim." buyurmuştu.
003/82 Artık bu misaktan sonra her kim dönerse işte onlar, yoldan çıkmışların ta kendileridir.
003/83 Göklerde ve yerdekiler, ister istemez Ona teslim olduğu halde onlar (Ehl-i Kitap), Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Hâlbuki Ona döndürüleceklerdir.
003/84 De ki: Biz, Allah'a, bize indirilene, İbrahim İsmail, İshak, Yakup ve Yakup oğullarına indirilenlere, Musa, İsa ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz. Biz ancak Ona teslim oluruz.
003/85 Kim İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahrette ziyan edenlerden olacaktır.
003/86 İman ettikten, Resulün hak olduğuna şahadet ettikten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
003/87 İşte onların cezası: Allah’ın, meleklerin ve bütün insanlığın lâneti onların üzerinedir.
003/88 Bu lânete ebedi gömülüp gidecekler. Zira onların azapları hafifletilmez; yüzlerine de bakılmaz.
003/89 Ancak, bundan sonra tövbe edip yola gelenler başka. Çünkü Allah, çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
003/90 İnandıktan sonra kâfirliğe sapıp sonra inkârcılıkta daha da ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, sapıkların ta kendisidirler.
003/91 Gerçekten, inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya onların hiç birinden -dünya dolusu altın fidye olarak verecek olsalar dahi- kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur.
003/92 Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça (en) iyiye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.
003/93 Tevrat'ın indirilmesinden önce -(bilâhare) Yakup'un kendisine haram kıldıkları dışında- yiyeceğin her türlüsü İsrail oğullarına helâl idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz, o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun.
003/94 Artık bundan sonra her kim Allah'a karşı yalan uydurursa, işte bunlar, zalimlerin ta kendileridir.
003/95 De ki: Allah doğruyu söylemiştir. Öyle ise, hakka yönelmiş olarak İbrahim'in dinine uyunuz. O, müşriklerden değildi.
003/96 Doğrusu insanlar için (mabet) olarak kurulan ilk ev, Mekke’deki o çok mübarek ve âlemlere hidayet kaynağı olan Kâbe’dir.
003/97 Orada apaçık alâmetlerle, İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse emin olur. Ona yol bulabilen herkesin, Kâbe’yi hac etmesi insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilsin ki, doğrusu Allah, âlemlerden müstağnidir.
003/98 De ki: Ey ehl-i kitap! Allah yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah’ın ayetlerini inkâr edersiniz?
003/99 De ki: Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz?
003/100 Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi çevirip kâfirler haline getirirler.
003/101 Size Allah'ın ayetleri okunurken, üstelik Allah Resulü de aranızda iken, nasıl inkâra saparsınız. Her kim Allah'a dayanırsa, kesinlikle doğru yola iletilmiştir.
003/102 Ey iman edenler! Allah'tan, Ona yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.
003/103 Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a, Kuran’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetlerini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmiş ve Onun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki, doğru yolu bulasınız.
003/104 Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
003/105 Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için pek büyük bir azap vardır.
003/106 Nice yüzlerin ağardığı, nice yüzlerin de karardığı günü (düşün). İmdi, yüzleri kararanlara. "İnanmanızdan sonra kâfir mi oldunuz? Öyle ise inkâr etmiş olmanız yüzünden tadın azabı!" (denilir).
003/107 Yüzleri ağaranlara gelince, Allah’ın rahmeti içindedirler; onlar orada ebedi kalacaklardır.
003/108 İşte bunlar, Allah’ın, sana hak olarak okuya geldiğimiz ayetleridir. Allah, âlemlere hiçbir haksızlık etmek istemez.
003/109 Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır; işler dönüp dolaşıp Ona varır.
003/110 Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var (fakat) pek çoğu yoldan çıkmışlardır.
003/111 Onlar size, incitmekten başka bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girecek olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
003/112 Allah'tan gelmiş olan bir ipe, insanlar tarafından ortaya konan bir ipe (sisteme) sığınmaları müstesna; onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, kendilerine zillet (damgası) vurulmuş, Allah'ın hışmına uğramışlar, miskinliğe mahkûm edilmişlerdir. Bunun sebebi, onların, Allah'ın ayetlerini inkâr etmiş ve haksız yere peygamberlerini öldürmüş olmaları, ayrıca isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarıdır.
003/113 Hepsi bir değildir; Ehl-i Kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secde ederek Allah'ın ayetlerini okurlar.
003/114 Onlar, Allah'a ve ahret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten men ederler, hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar salih insanlardandırlar.
003/115 Onların, hayır cinsinden yaptıkları şeyler karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah' takva sahiplerini çok iyi bilir.
003/116 İnkâr edenler var ya onların ne malları, ne de evlâtları Allah nezdinde kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştırmayacaktır. İşte onlar, orada ebedi kalacaklardır.
003/117 Onların, bu dünya hayatında harcadıkları şeyler, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da telef eden kavurucu bir rüzgâra benzer. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar.
003/118 Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten geri kalmazlar; size sıkıntı verecek şeyleri isteyip dururlar. Gerçekten kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmuştur. İçlerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız her halde ayetlerimizi size açıklamış oluyoruz.
003/119 İşte siz öyle kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütünüyle kitaba inanırsınız, onlar ise, sizinle karşılaştıklarında “İnandık” derler, kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. “Kininizle geberin!” deyiver.
003/120 Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'tan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.
003/121 Hani sen, sabah erkenden, müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla gören ve işitendir.
003/122 O zaman içinizden iki bölük bozulmaya yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısıydı. Müminler, yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.
003/123 Ant olsun ki, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah, Bedir’de size yardım etmişti. Öyle ise, Allah’tan korkun ki, şükretmiş olasınız.
003/124 O zaman sen müminlere şöyle diyordun: ”İndirilen üç bin melekle Rabbinizin sizi takviye etmesi, sizin için yeterli değil midir?
003/125 Evet siz sabır gösterir ve Allah’tan sakınırsanız, ve eğer onlar (düşmanlarınız) şu anda üzerinize gelirlerse, Rabbimiz, alâmetli beş bin melekle (Bedir savaşında) sizi takviye eder.
003/126 Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı. Zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'ındır.
003/127 Ta ki o küfredenlerden önde gelenlerini helak etsin veya perişan etsin de, bozulup hüsrana uğramış vaziyette dönüp gitsinler diye!
003/128 Allah’ın onların tövbelerini kabul buyurması veya zalim olmalarından dolayı onlara azap etmesinden sana bir sorumluluk yoktur.
003/129 Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
003/130 Ey iman edenler! Kat kat artırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.
003/131 Kâfirler için hazırlanmış bulunan ateşten sakının!
003/132 Allah ve Resulüne itaat ediniz ki size merhamet edilsin.
003/133 Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yerler kadar olan cennete koşun!
003/134 O takva sahipleri ki, bollukta da, darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.
003/135 Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine bizzat zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler.
003/136 İşte onların mükâfatı, Rablerinin mağfireti ve zemininden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir.
003/137 Sizden önce nice milletlerin vak'aları gelip geçmiştir. Onun için, yeryüzünde gezip dolaşın da (Allah'ın ayetlerini) yalanlayanların akıbeti ne olmuş görün!
003/138 Bu (Kuran), bütün insanlığa bir açıklamadır; takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür.
003/139 Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer kalpten inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.
003/140 Eğer siz (Uhut’ta) bir acıya uğradınızsa (Bedir’de de düşmanınız olan) o kavim aynı acıya uğramıştır. İşte böylece biz, zafer günlerini insanların kâh bir kesimine, kâh diğer kesimine nasip ederiz. Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez.
003/141 Bir de (böylece) Allah, iman edenleri günahlardan temize çıkarmak, kâfirleri de helâk etmek ister.
003/142 Yoksa, Allah, içinizden cihat edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?
003/143 Ant olsun ki siz, ölümle yüz yüze gelmeden önce onu temenni ederdiniz. İşte şimdi onu ayan-beyan gördünüz.
003/144 Muhammet, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim geri dönerse Allah'a hiç bir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.
003/145 Hiçbir kimse yok ki, ölümü Allah’ın iznine bağlı olmasın. (Ölüm) belli bir süreye göre yazılmıştır. Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahret sevabını isterse ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.
003/146 Nice peygamberler vardır ki, beraberlerinde Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler; boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.
003/147 Onların sözleri sadece şöyle demekten ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımız ve işimizdeki şaşkınlığı bağışla! Sebatımızı artır, ayaklarımızı kaydırma! Kâfirlere karşı bize yardım et!
003/148 Allah onlara dünya nimetini ve daha da güzeli, ahret sevabını verdi. Allah güzel davrananları sever.
003/149 Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, sizi eski dininize geri çevirirler; o takdirde büsbütün kaybedersiniz.
003/150 Bilâkis Mevlâ’nız Allah’tır ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.
003/151 Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Ona ortak koşmaları sebebiyle, kâfirlerin kalplerine yakında korku salacağız. Gidecekleri yer de cehennemdir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür!
003/152 Siz Allah’ın izniyle düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir. Nihayet öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığı galibiyeti size gösterdikten sonra zaafa düştünüz; (Peygamberin verdiği) emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve asi oldunuz. Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahreti isteyeniniz de vardı. Sonra Allah, sizi denemek için onlara karşı yardımını üzerinizden çekti. Yine de sizi bağışladı. zaten Allah müminlere karşı çok lütufkârdır.
003/153 O zaman Peygamber arkanızdan sizi çağırdığı halde, siz boyuna (savaş alanından) uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Size keder üstüne keder verdik ki, bundan dolayı ne elinizden gidene, ne de başınıza gelenlere üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
003/154 Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdi ki, (bu güvenin yol açtığı) uyuklama hali bir kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir grup da, Allah’a karşı haksız yere, cahiliyet devrindekine benzer düşünceler kaplıyorlar, “(Zafer için) Bizim elimizden ne gelir?” diyorlardı. De ki: Emir bütünüyle Allah’ındır. Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. (Zafer için) Bizim elimizden bir şey gelseydi, burada öldürülmezdik.” diyorlar. Şöyle de: Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. Allah, içinizdekileri yoklamak ve kalplerinizdekileri temizlemek için (böyle yaptı). Allah, içinizde ne varsa hepsini bilir.
003/155 (Uhut’ta) iki ordu karşılaştığı gün, sizi bırakıp gidenleri şeytan, sırf işledikleri bazı şeyler yüzünden şımartmak istemişti. Yine de Allah onları affetti. Çünkü Allah, çok bağışlayıcı ve çok yumuşaktır.
003/156 Ey iman edenler! Sizler, inkâr edenler gibi, yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında, “Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezler, öldürülmezlerdi.” diyenler gibi olmayın. Allah bu kanaatı onların kalplerine (kaybettikleri yakınları için onulmaz) bir hasret (yarası) olarak koydu. Hayatı veren de, alan da Allah’tır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görür.
003/157 Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah’ın rahmet ve mağfireti, onların elde edecekleri bütün şeylerden daha hayırlıdır.
003/158 Ant olsun, ölseniz de, öldürseniz de Allah'ın huzurunda toplanacaksınız.
003/159 O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; (umuma ait) işlerde onlara danış. Artık kararını verdiğin zaman da Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allan, kendisine sığınanları sever.
003/160 Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiçbir kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar.
003/161 Bir peygambere, emanete hıyanet yaraşmaz. Kim emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese, -asla haksızlığa uğratılmaksızın- kazandığı tastamam verilir.
003/162 Allah’ın hoşnutluğunu gözetip Ona uyanla; Allah’ın hışmına uğrayan bir olur mu hiç? Berikisinin yeri cehennemdir. Cehennem ise ne kötü varış noktasıdır.
003/163 Allah'ın hoşnutluğunu arayanlar, Allah katında derece derecedirler. Allah, onların yaptıklarını görmektedir. Her ne kadar daha önce açık bir sapıklık içinde bulunuyorlar idiyseler de.
003/164 İçlerinden, kendilerine Allah'ın ayetlerini okuyan (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.
003/165 (Bedirde) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiniz bir musibet (Uhut'ta) kendi başınıza gelince, "Bu nasıl oluyor!" dediniz ha? De ki: O kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter.
003/166 İki ordunun (Uhut'ta) karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, Allah'ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da, müminleri ayırt etmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi.
003/167 Ki, onlara “Gelin Allah yolunda çarpışın; yahut karartınızla düşmana gözdağı olun.” denildiği zaman, “Harp etmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik.” dediler. Onlar o gün, imandan çok kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarında, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Hâlbuki Allah, onların gizledikleri niyeti çok iyi bilir.
003/168 (Evlerinde) Oturup da kardeşleri hakkında, “Bize uysalardı öldürülmezlerdi.” diyenlere, “Eğer doğru sözlü insanlar iseniz, canlarınızı ölümden kurtarın bakalım!” de.
003/169 Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın! Bilakis onlar diridirler, ve Rablerinin indinde rızıklanmaktadırlar.
003/170 Allah’ın lütfundan kendilerine bahşettiği saadetle sevinçlidirler. Arkalarından şahadetle kendilerine yetişemeyen mücahitler hakkında da şunu müjdelerler ki, onlara bir korku yok, onlar mahzun da olmayacaklardır!
003/171 Onlar, Allah'tan gelen nimeti ve keremin; Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.
003/172 Yara aldıktan sonra, yine Allah'ın ve peygamberin çağrısına uyanlar (özellikle) bunların içlerinden iyilik yapanlar ve takva sahibi olanlar için pek büyük mükâfat vardır.
003/173 Bir kısım insanlar müminlere: “Düşmanlarınız size karşı toplandılar; aman sakının onlardan!” dediklerinde, bu onların imanlarını bir kat daha artırmış ve “Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir!” demişlerdir.
003/174 Bunun üzerine kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah'ın nimet ve keremiyle geri geldiler. Böylece Allah'ın rızasına uymuş oldular. Allah büyük kerem sahibidir.
003/175 İşte o şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.
003/176 (Resulüm!) İnkâra koşuşanlar sana kaygı vermesin. Çünkü onlar Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara ahretten yana bir nasip bırakmak istemiyor. Onlar için çok elemli bir azap vardır.
003/177 Şurası muhakkak ki, imanı verip inkârı alanlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler.
003/178 İnkâr edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz onlar için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını artırmaları için fırsat veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
003/179 Allah, müminleri bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir, nihayet murdarı temizden ayıracak. Bununla beraber Allah size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırt eder. O halde Allah'a ve Peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takva sahibi olursanız, sizin için de çok büyük ecir vardır.
003/180 Allah’ın kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Alla, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
003/181 "Gerçekten Allah fakir, biz ise zenginiz." diyenlerin sözünü Ant olsun ki Allah işitmiştir. Onların bu sözünü, haksız yere peygamberi öldürmeleriyle birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: Tadın o yakıcı azabı!
003/182 Bu, dünyada iken kendi ellerinizle yapmış olduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına zulmetmez.
003/183 "Muhakkak ki Allah, bize (gökten inen) ateşin yiyeceği (yakıp kor edeceği) bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamızı emretmedi." diyenlere şöyle de: Size, benden önce mucizelerle, (özellikle) dediğiniz mucize ile nice peygamberler geldi. Eğer doğru insanlar iseniz, ya onları niçin öldürdünüz?
003/184 (Resulüm!) Eğer seni yalancılıkla itham ettilerse (yadırgama); gerçekten, senden önce apaçık mucizeler, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getiren nice peygamberler de yalancılıkla itham edildi.
003/185 Her canlı ölümü tadacaktır. Herhalde kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey değildir.
003/186 Ant olsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takva gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir.
003/187 Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız; onu gizlemeyeceksiniz." diye söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü!
003/188 Ettiklerine sevinen, yapmadıkları ile övünmek isteyenlerin (davranışlarını) doğru sanma! Ve onların azaptan kurtulacaklarını da sanma! Onlar için elemli bir azap vardır.
003/189 Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Allah'ın her şeye gücü yeter.
003/190 Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akl-ı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.
003/191 Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tespih ederiz. Bizi ateş azabından koru.
003/192 Ey Rabbimiz! Sen kimi ateşe koyarsan, onu rüsvay etmiş olursun. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.
003/193 Ey Rabbimiz! Doğrusu biz "Rabbinize inanın!" diye imana çağıran bir davetçiyi işittik, hemen iman ettik. Günahlarımızı bize bağışla! Kötülüklerimizi ört! Canımızı iyilerle beraber al.
003/194 Ey Rabbimiz! Bize peygamberlerin vasıtasıyla vaat ettiklerini ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil etme, rüsvay etme! Şüphesiz ki sen vâdinden caymazsın.
003/195 Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti (Dedi ki:) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; Ant olsun ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah, mükâfatın en güzeli kendi nezdinde olandır.
003/196 İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın!
003/197 Azıcık bir menfaattir o, sonra onların varacakları yer cehennemdir. O, ne kötü varış yeridir.
003/198 Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, zemininden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır.
003/199 Ehl-i Kitaptan öyleleri vardır ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene, tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın ayetlerini en az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır.
003/200 Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihat için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki, başarıya erişebilesiniz.
Dostları ilə paylaş: |