008/ENFÂL SÛRESİ
008/01 Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygambere aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun (iyilik ve adaletle) aranızı düzeltin, Allah ve Resulüne itaat edin.
008/02 Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.
008/3 Müminler o kimselerdir ki, namazı gereği üzere kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızklardan Hak yolunda harcarlar.
008/04 İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için Rableri katında dereceler, bağışlanma ve tükenmez rızk vardır.
008/05 (Onların bu hali), müminlerden bir grup kesinlikle istemediği halde, Rabbinin seni evinden hak ile çıkardığı (zamanki halleri) gibidir.
008/06 Hak ortaya çıktıktan sonra sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi (cihat hususunda) seninle tartışıyorlardı.
008/07 Hatırlayın ki, Allah size, iki taifeden (Kervan veya Kureyş ordusundan) birinin sizin olduğunu vaat ediyordu; siz de kuvvetsiz olanın (kervanın) sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve (Kureyş ordusunu yok ederek) kâfirlerin ardını kesmek istiyordu.
008/08 (Bu yaptıklarını), müşrikler istemese de hakkı gerçekleştirmek ve batılı ortadan kaldırmak için (yaptı).
008/09 Hatırlayın ki, Rabbinizden yardım istiyordunuz. Buna karşılık olarak O, "Ben size meleklerden peş peşe gelen bin tanesiyle yardım edeceğim." diyerek duanızı kabul buyurdu.
008/10 Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın (güven ve huzura kavuşsun) diye yapmıştı.
008/11 O zaman katında bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu. Sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (verdiği vesveseyi) sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve savaşta sebat ettirmek için üzerinize gökten bir su (yağmur) indiriyordu.
008/12 Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak ben sizinle beraberim, haydi iman edenlere destek olun." diye vahiy ediyor: "Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım, siz hemen boyunlarının üstüne vurun, onların bütün parmaklarına vurun." (parmaklarını doğrayın diye emrediyordu).
008/13 O söylenenler, onların Allah'a ve Resulüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır.
008/14 İşte size Allah'ın azabı. Şimdi onu tadın. Kâfirlere bir de (cehennem) ateşinin azabı vardır.
008/15 Ey müminler! Toplu halde kâfirlerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı dönmeyin. (Korkup kaçmayın.)
008/16 Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya diğer bölüğe ulaşıp mevzi tutma durumu dışında. Kim öyle bir günde onlara arka çevirirse muhakkak ki o, Allah'ın gazabı ile döner, onun yeri de cehennemdir. O ne kötü varılacak yerdir!
008/17 (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı. Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah işiten ve bilendir.
008/18 O güzel imtihan öyledir. Allah, kâfirlerin tuzağını bozucu olduğu için (bunu böyle yaptı).
008/19 (Ey kâfirler!) Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih geldi! (Yenelim derken yenildiniz) ve eğer (küfürden) vazgeçerseniz bu sizin için daha iyidir. Yine (Peygambere düşmanlığa) dönerseniz, biz de (ona) yardıma döneriz. Topluluğunuz çok bile olsa, sizden hiçbir şeyi savamaz, çünkü Allah müminlerle beraberdir.
008/20 Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne itaat edin, işittiğiniz halde ondan yüz çevirmeyin.
008/21 İşitmedikleri halde işittik deyenler gibi olmayın.
008/22 Çünkü Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir (Yani, hakkı işitip kabul etmeyen kâfirlerdir).
008/23 Allah onlarda bir hayır görseydi elbette onlara duyururdu. Onlara (bu hallerinde) duyursaydı bile yine yüz çevirerek dönerlerdi.
008/24 Ey insanlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resulüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve (siz) mutlaka Onun huzurunda toplanacaksınız.
008/25 Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir.
008/26 Hatırlayın ki, bir zamanlar siz yeryüzünde aciz tanınan az (bir toplum) idiniz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz da şükredesiniz diye Allah sizi barındırdı (ev bark sahibi yaptı), yardımıyla sizi destekledi ve size en temiz ve güzel şeylerden rızk verdi.
008/27 Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamber'e hainlik etmeyin, (sonra) bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz.
008/28 Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir. Büyük mükâfat Allah'ın katındadır.
008/29 Ey iman edenler! Eğer Allah'tan korkarsanız O, sizin iyi ile kötüyü ayırt edecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.
008/30 Hatırla ki, kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri, yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar sana tuzak kurarlarken Allah da onlara tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir. (Tuzağa düşmeye kim lâyık ise Allah onu düşürür.)
008/31 Onlar ayetlerimiz okunduğu zaman dediler ki, (evet) işittik, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleyebiliriz. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.
008/32 Hani (o kâfirler) bir zaman da, "Ey Allah'ım! Eğer bu kitap senin katından gelmiş bir gerçekse üzerimize gökten taş yağdır yahut bize acıklı bir azap getir!" demişlerdi.
008/33 Hâlbuki sen onların içinde olduğun halde Allah, onlara azap edecek değildi. Ve onlar mağfiret dilerlerken (içlerinden Allah'tan bağışlanmasını isteyenler bulunurken) de Allah onlara azap edecek değildir. (Bu durum onlara tanınmış bir imtiyaz değil, sizlerin hürmetinedir.)
008/34 Onlar Mescit-i Haram'ın bakıcı ve koruyucuları olmadığı halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın bakıcı ve koruyucuları takva sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
008/35 Onların (müşriklerin) Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. (Ey kâfirler!) İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden ötürü (şimdi) azabı tadınız.
008/36 Şüphesiz ki inkâr edenler mallarını, (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar! (Ama) sonunda bu, onlara yürek acısı olacak ve en sonunda mağlûp olacaklardır. Kâfirlikte ısrar edenler ise cehenneme sürükleneceklerdir.
008/37 (Bu sürükleme) Allah’ın, murdarı temizden ayıklaması (mümini kâfirden ayırması) ve bütün murdarların bir kısmını diğer bir kısının üstüne koyup, hepsini yığarak cehenneme atması içindir. İşte onlar ziyana uğrayanların kendileridir.
008/38 İnkâr edenlere: Eğer (sana düşmanlıktan) vazgeçerlerse, geçmiş (günahlarının) bağışlanacağını söyle. Yok, yine (savaşa) dönerlerse öncekilerin (başına gelen Allah) kanunu (onlar için de uygulanmaya) devam edecektir.
008/39 (Yeryüzünde) fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer (küfre) son verirlerse (onları bırakın). Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görendir.
008/40 Eğer yüz çevirirlerse biliniz ki Allah sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!
008/41 Eğer Allah'a ve hak ile batılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiriyle karşılaştığı (Bedir savaşı) günü kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Resulüne, onun akrabalarına, yetimlere yoksullara (harçlıksız kalmış) yolcuya aitti. Allah her şeye hakkıyla kadirdir.
008/42 Hatırlayın ki, (Bedir savaşında) siz vadinin yakın kenarında (Medine tarafında) idiniz, onlar da uzak kenarında, (Mekke tarafında) idiler. Kervan da sizden daha aşağıda, (deniz tarafında) idi. Eğer (böyle bir savaş yapmak için) sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit (hususunda) ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmek, helâk olanın açık bir delille helâk olması; yaşayanın da açık bir delille yaşaması için (böyle yaptı). Çünkü Allah hakkıyla işiticidir, bilicidir.
008/43 Hatırla ki, Allah, uykuda sana onları az gösterdi. Eğer onları sana çok gösterseydi, elbette çekinecek ve iş hakkında çekişecektiniz. Fakat Alla (sizi bundan) kurtardı. Çünkü O, kalplerin özünü bilir.
008/44 Allah, yapılması gereken emri yerine getirmek için (savaş alanında) karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Bütün işler ancak Allah'a döndürülecektir.
008/45 Ey iman edenler! (Savaşmak için) her hangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çok anın ki başarıya erişesiniz.
008/46 Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız da devletiniz (gücünüz) gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
008/47 Çalım satmak, insanlara gösteriş yapmak ve (insanları) Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkaranlar (kâfirler) gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.
008/48 Hani şeytan onlara (Kureyşlilere) yaptıkları işi süsledi (güzel gösterdi) de, "Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım." dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve "Ben sizden uzağım, ben sizin göremeyeceğinizi (melekleri) görüyorum, ben Allah'tan korkuyorum, çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir." dedi.
008/49 O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, (sizin için), "Bunları dinleri aldatmış (çünkü kendilerinden çok üstün bir ordu ile savaşmaya kalkışıyorlar)." diyorlardı. Hâlbuki kim Allah'a dayanırsa, (o kazanır). Şüphesiz Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir.
008/50 Melekler o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak ve "Tadın cehennem azabını." (diyerek) canlarını alırken onları bir görseydin.
008/51 İşte bu, ellerinizin yapıp ileri sunduğu işler yüzündendir, yoksa Allah kullara zulmedici değildir.
008/52 (Bunların gidişi) tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidişi gibidir. (Onlar da) Allah'ın ayetlerini inkâr etmişlerdi ve Allah onları günahları sebebiyle yakalamıştı. Çünkü Allah güçlüdür. Onun cezası şiddetlidir.
008/53 Bu azabın sebebi de şudur: Bir millet kendilerinde bulunanı (güzel ahlâk ve meziyetleri) değiştirinceye kadar Allah onlara verdiği nimeti değiştirecek değildir ve gerçekten Allah çok iyi işiten, pekiyi bilendir.
008/54 (Bunların durumu) da Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidişi gibidir. (Onlar) Rablerinin ayetlerini yalanlamışlardı. Biz de onları günahlarından ötürü helâk etmiştik ve Firavun ailesini (denizde) boğmuştuk. Hepsi de zalimler idiler.
008/55 Yeryüzünde yürüyen canlıların, Allah katında en kötüsü şüphesiz ki, küfredenlerdir. Artık onlar inanmazlar.
008/56 Onlar kendileriyle antlaşma yaptığında hiç çekinmeden her defasında yaptıkları antlaşmayı bozan kimselerdir.
008/57 Eğer savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile (onlara vereceğin ceza ile) arkalarında bulunan kimseleri de dağıt.
008/58 (Antlaşma yaptığın) bir kavmin, hainlik yapmasından (ahdini bozmasından) korkarsan, sen de hak ve adaletle (onlarla yaptığın ahdi) onların üzerine at. Çünkü Allah hainleri sevmez.
008/59 İnkâr edenler yakayı kurtardıklarını sanmasınlar. Çünkü onlar (bizi) asla aciz bırakamazlar.
008/60 Onlara (düşmanlara karşı) gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihat için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, çünkü onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.
008/61 Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah'a tevekkül et, çünkü O, çok iyi işiten, pekiyi bilendir.
008/62 Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki, Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyendir.
008/63 Ve (Allah), onların kalplerinin arasını birleştirendir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin. Fakat Allah, onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.
008/64 Ey peygamber! Sana ve sana tabi olan müminlere Allah yeter.
008/65 Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi (kişi) bulunursa (onlar) iki yüz kâfire galip gelirler. Eğer sizden yüz (kişi) olursa, kâfir olanlardan bine galip gelirler. Çünkü onlar, kavraması olmayan bir millettir.
008/66 Şimdi sizde (savaşa karşı) bir zaaf olduğunu bildiği için Allah sizden (yükü) hafifletti. O halde sizden sabırlı yüz (kişi) bulunursa, (onlardan) iki yüzüne galip gelir. Ve eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onlardan) iki bin (kişiye) galip gelirler. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
008/67 Yeryüzünde ağır basıp (küfrün belini kırıncaya) kadar, hiçbir peygambere esirleri bulunması yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, hâlbuki Allah (sizin için ebedi olan) ahreti istiyor. Çünkü Allah azizdir (dostlarını düşmanlarına galip kılar), hâkimdir (dünyanın mı ahretin mi daha iyi olduğunu pekiyi bilir).
008/68 (Yanılma ile verilen hükümlerden ötürü azap etmemek hususunda) Allah'tan bir yazı geçmemiş olsaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.
008/69 Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yiyin. Ve Allah'tan korkun, şüphesiz ki Allah bağışlayan, merhamet edendir.
008/70 Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah sizin kalbinizde (iyi niyet ve imandan) hayırlı davranış olduğunu bilirse, sizden alınandan (fidyeden) daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
008/71 Eğer sana hainlik yapmak isterlerse (üzülme, çünkü onlar) daha önce Allah'a da hainlik etmişlerdi de Allah onlara karşı sana imkân ve kudret vermişti (nitekim Bedir savaşında onları öldürdün ve esir aldın). Allah (hainlik edenleri) çok iyi bilendir, (yaptıklarında) hikmet sahibidir.
008/72 İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmın velileridirler (malda da birbirilerine varistirler). İman edip de hicret etmeyenler ise, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir şey yoktur (siz onlara varis olamazsınız). (Bununla beraber) eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın (o Müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.
008/73 Kâfir olanlar da bir kısmı bir kısmının yardımcılarıdır. Siz onu (Allah'ın emirlerini) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.
008/74 İman edip de Allah yolunda hicret ve cihat edenler; (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızk vardır.
008/75 Sonradan iman eden ve hicret edip de sizinle beraber cihat edenler de sizdendir. Ve yakın akrabalar Allah’ın kitabına göre onları bazısı bazısına (varis olmaya) daha lâyıktır. Şüphesiz Allah her şeyi ziyadesiyle bilicidir.
009/TÖVBE SÛRESİ
009/01 Allah ve Resulünden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ihtar!
009/02 (Ey Müşrikler!) Yeryüzünde dört ay daha dolaşın, iyi bilin ki siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz. Allah ise kâfirleri rezil edecektir.
009/03 Hacc-ı ekber (en büyük haz) gününde Allah ve Resulünden insanlara bir bildiridir: Allah ve Resulü müşriklerden uzaktır. Eğer tövbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz biliniz ki, siz Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. (Ey Muhammet!) o kâfirlere acıklı azabı müjdele!
009/04 Ancak (kendileriyle) antlaşma yaptığınız müşriklerden (sözlerinde duran ve antlaşma şartlarındaki) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize her hangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Bundan dolayı onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Çünkü Allah (sözünde durup haksızlıktan) sakınanları sever.
009/05 Haram ayları çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tövbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Çünkü Allah çok yarlığayan, çok esirgeyendir.
009/6 Ve eğer müşriklerden biri senden eman dilerse Allah'ın kelamını işitip dinleyinceye kadar ona eman ver, sonra (Müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte böyle (kâfirlikte ısrar etmeleri) onların, bilmeyen bir kavim olmalarındandır.
009/07 Mescit-i Haram'ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız hariç, (diğer) müşriklerin Allah ve Resulü yanında nasıl sözleşmesi olabilir? Size karşı dürüst davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah (ahde vefasızlıktan) sakınanları sever.
009/08 Onların nasıl ahdi olabilir, zira onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit ne de bir anlaşma gözetmezlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, hâlbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu fasıklardır.
009/09 Allah'ın ayetlerine karşılık az bir değeri (dünya malı ve nefsane işleri) satın aldılar da (insanları) Onun yolundan alıkoydular. Gerçekten yapmakta oldukları şeyler ne kötüdür.
009/10 (Onlar) bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırganların kendileridir.
009/11 (Bununla beraber kâfirlikten vazgeçip) tövbe eder, namazı kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen bir kavme ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.
009/12 Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar ve dininize saldırırlarsa, küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onların yemin (diye diye bir şeyleri) yoktur. (Onlara karşı savaşınsanız) umulur ki küfre son verirler.
009/13 (Ey müminler!) Verdikleri sözü bozan, Peygamber'i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız, yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminler iseniz, korkmanız gereken yalnızca Allah'tır.
009/14 Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezil etsin, sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.
009/15 Ve onların (müminlerin) kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Çünkü Allah pekiyi bilendir, hikmet sahibidir.
009/16 Yoksa siz, Allah sizden cihat edenlerle Allah, peygamber ve müminlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri bilmeden (siz böyle bir imtihan geçirip, iyiler ve kötüler müstehakını almadan başıboş) bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
009/17 Allah'a ortak koşanlar, kendilerinin kâfirliğine bizzat kendileri şahitlik ederlerken, Allah'ın mescitlerini imar etme selâhiyetleri yoktur. Çünkü onların bütün işleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebedi kalacaklardır.
009/18 Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.
009/19 (Ey Müşrikler!) Siz, hacılara su veren ve Mescit-i Haram'ı onaran kimseyi, Allah'a ve ahret gününe iman edip de Allah yolunda cihat edenlerle bir mi tutuyorsunuz? Hâlbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
009/20 İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat edenler rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır.
009/21 Rableri onlara kendinden bir rahmet ve rıza ile onlar için içinde ebedi tükenmez bir nimet bulunan cennetleri müjdeler.
009/22 Onlar orada ebedi kalacaklardır. Şüphesiz ki Allah katında büyük mükâfat vardır.
009/23 Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.
009/24 De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler (evler, konaklar, köşkler) size Allah’tan, Resulünden ve Allah yolunda cihat etmekten daha sevgili ise, artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.
009/25 Ant olsun ki Allah, birçok yerde (savaş alanlarında) ve Huneyn (savaşı) gününde size yardım etmişti, hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmişti, fakat sizden (size gelen hezimet ve savaş sıkıntılarından) hiçbir şeyi gidermemişti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda (bozularak) gerisin geri kaçtınız.
009/26 Sonra Allah, Resül'ü ile müminler üzerine sekinetini (sükûnet sağlayan emniyetini) indirdi, size görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de (onlarla) kâfirlere azap etti. İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır.
009/27 Sonra Allah, bunun ardından yine dilediğinin tövbesini kabul eder. Zira Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
009/28 Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından (hicretin 9. yılından) sonra Mescit-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer (onların hacca gelmemesi neticesinde iktisadi hayatınız sarsılıp içine düşeceğiniz) yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki), Allah dilerse sizi kendi lütfundan zengin edecektir. Çünkü Allah iyi bilendir, hikmet sahibidir.
009/29 Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahret gününe inanmayan, Allah ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini (kendine) din edinmeyen kimselere, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.
009/30 Yahudiler, "Üzeyir Allah'ın oğludur." dediler! Hıristiyanlar da, "Mesih (İsa) Allah'ın oğludur." dediler! Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) önceden kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kâhretsin. Nasıl da (haktan batıla) döndürülüyorlar!
009/31 (Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (Hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i (İsa’yı) Rabler edindiler. Hâlbuki hepsine de tek Tanrı’ya kulluk etmekten başka bir şey emrolunmadı. Ondan başka hiçbir İlâh yoktur. O bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
009/32 Allah'ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.
009/33 O, müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resulünü hidayet ve hak din ile gönderendir.
009/34 Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolundan engellerler. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlara hemen acıklı bir azabı müjdele.
009/35 (Yahudi hahamları ile Hıristiyan rahiplerinin Mukaddes kitaplardaki ayetleri değiştirmek ya da kendi menfaatleri doğrultunda yorumlamak karşılığında aldıkları bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın.
009/36 Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah'ın katında ayların sayısı On iki olup bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu doğru dindir. O aylar içinde (Allah'ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekûn savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekûn savaşın ve bilin ki Allah sakınanlarla beraberdir.
009/37 (Haram ayları) ertelemek, ancak kâfirlikte ileri gitmektir. Çünkü onunla, kâfir olanlar saptırılırlar. Allah'ın haram kıldığının sayısını çiğnemek ve Onun haram kıldığını helâl kılmak için (haram ayını) bir yıl helâl sayarlar, bir yıl da haram sayarlar. (Böylece) onların kötü işleri kendilerine güzel gösterilmiştir. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.
009/38 Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda savaşa çıkın!" denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Ahret (hayatına) dünya hayatını tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahretin yanında pek azdır.
009/39 Eğer (size emrolunan bu savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi pek acıklı bir azap ile cezalandıracak ve yerinize sizden başka (emirlerine itaat edecek) bir kavim getirecek; siz (savaşa çıkmamakla) Ona hiçbir zarar veremeyeceksiniz. Çünkü Allah her şeye kadirdir.
009/40 Eğer siz ona (Muhammet'e) yardım etmezseniz, (iyi bilin ki) iki kişiden biri olduğu halde (Resulullah ve Ebubekir) kâfirler onu (Mekke'den) çıkardıkları zaman Allah ona yardım etmişti. Hani onlar mağarada (Sevr mağarasında) idiler, (Ebubekir korkunca Resulullah) o zaman arkadaşına, "Üzülme, Allah bizimle beraberdir." diyordu. Bunun üzerine Allah ona emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu (melekler) ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise (zaten) yücedir. Çünkü Allah daima üstündür, hikmet sahibidir.
009/41 (Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak hep birlikte savaşa çıkın. Mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edin. Eğer anlıyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır.
009/42 Eğer yakın bir dünya malı ve orta bir yolculuk olsaydı (Tebuk savaşına katılmayan, o münafıklar) mutlaka sana uyup peşinden gelirlerdi. Fakat meşakkatli yol onlara uzak geldi. Gerçi sen gazadan dönünce onlar, "Gücümüz yetseydi mutlaka sizinle beraber çıkardık." diye kendilerini helâk edercesine Allah'a yemin ederler. Hâlbuki Allah onların yalancı olduklarını mutlaka biliyor.
009/43 Allah seni affetti. Fakat doğru söyleyenler sana iyice belli olup, sen yalancıları (münafıkları) bilinceye kadar onlara niçin izin verdin?
009/44 Allah'a ve ahret gününe iman edenler, mallarıyla canlarıyla savaşmaktan (geri kalmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini pekiyi bilir.
009/45 Ancak Allah'a ve ahret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp, kuşkular içinde bocalayanlar (savaştan geri kalmak için) senden izin isterler.
009/46 Eğer onlar savaşa çıkmak isteselerdi elbette onun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların davranışlarını çirkin gördü ve onları (böyle cihat gibi güzel bir amelden) geri koydu, onlara, "Oturanlarla (kadın ve çocuklarla) beraber oturun!" denildi.
009/47 Eğer içinizde (onlar da savaşa) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı ve mutlaka fitne çıkarmak isteyerek aranızda koşarlardı. Hâlbuki içinizde de onlara iyice kulak verecekler de vardır. Allah zalimleri gayet iyi bilir.
009/48 Ant olsun onlar önceden de (Uhut savaşında) fitne çıkarmak istemişler ve sana nice işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah'ın emri galip geldi.
009/49 Onlardan öylesi de var ki, "Bana izin ver, beni fitneye düşürme." der. Bilesiniz ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir. Çünkü cehennem, kâfirleri mutlaka kuşatacaktır.
009/50 Eğer sana bir iyilik (zafer ve ganimet) erişirse, (hasetlerinden dolayı) onların fenasına gider. Ve eğer sana bir musibet erişirse, "Biz (savaşa girmemekle) önceden işimizi (sağlama) aldık." derler ve böbürlenerek dönüp giderler.
009/51 De ki: Bizim için Allah’ın yazdığından başkası bize asla erişmez. O, bizim sahibimizdir. Onun için müminler yalnız Allah’a dayanıp güvenirler.
009/52 De ki: Siz bize iki güzelliğin (şehitlik veya gaziliğin) birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Hâlbuki biz size Allah'ın ya kendi katından veya bizim elimizle bir azap erişmesini bekliyoruz. Haydi, bekleyin durun, biz de sizinle beraber bekleyenleriz.
009/53 De ki: İster gönüllü verin ister gönülsüz, sizden (sadaka) asla kabul olunmayacaktır. Çünkü siz yoldan çıkan bir topluluk oldunuz.
009/54 Onların sadakalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve Resulünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek sadaka vermelerinden başka bir şey değildir.
009/55 (Ey Muhammet!) Onların malları ya da çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah bunlarla, ancak dünya hayatında onların azaplarını çoğaltmayı ve onların canlarının kâfir olarak güçlükle çıkmasını istiyor.
009/56 (O münafıklar), mutlaka sizden olduklarına Allah'a yemin ederler. Hâlbuki onlar sizden değildirler. Fakat onlar kılıçlarınızdan korkan bir toplumdurlar.
009/57 Eğer (sizden korunmak için) sığınacak bir yer yahut (barınabilecek) mağaralar veya (sokulabilecek) bir delik bulsalardı, koşarak o tarafa yönelip giderlerdi.
009/58 Onlardan sadakaların (taksimi) hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar.
009/59 Eğer onlar, Allah ve Resulünün verdiğine razı olup, "Allah bize yeter, yakında bize de Allah lütfundan verecek Resulü de. Biz yalnız Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (onlar için daha iyi olurdu).
009/60 Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslam’a) ısındırılacak olanlara, (esirlik ve kölelikten kurtulmak isteyen esir ve) kölelere, (borcuna karşılık malı olmayan) borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihat edenlere, (harçlıksız kalmış) yolcuya mahsustur. Allah âlim ve hâkimdir.
009/61 (Yine o münafıklardan), "O (peygamber her söyleyeni dinleyen) bir kulaktır." diyerek Peygambere eziyet edenler de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o, Allah'a inanır, müminlere (onların sözlerine) inanır ve (o) sizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah'ın Resulüne eziyet edenler için her halde acıklı bir azap vardır.
009/62 Gönlünüzü hoş etmek için size (gelip) Allah'a ant içerler. Eğer mümin iseler Allah ve Resulünü razı etmeleri daha doğrudur.
009/63 (Hâlâ) bilmediler mi ki: Kim Allah ve Resulüne karşı koyarsa elbette onun için, içinde ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır. İşte bu büyük rüsvaylıktır.
009/64 Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin müminlere indirilmesinden (daima) çekinirler. (Bununla beraber müminlerle alay etmekten de geri durmazlar). De ki: Siz alay edin. Allah o çekindiğiniz şeyi ortaya çıkaracaktır (kalplerinizdekini açığa vuracaktır).
009/65 Eğer onlara (seninle beraber Tebuk savaşına giderken, niçin alay ettiklerini) sorsan, elbette ”Biz sadece lâfa dalmış şakalaşıyorduk.” derler. De ki: Allah ile Onun ayetleriyle ve Onun peygamberleriyle mi alay ediyorsunuz?
009/66 (Ey münafıklar! Boşuna) özür dilemeyin, çünkü siz iman ettikten sonra (tekrar) kâfir oldunuz. Sizden (tövbe eden) bir grubu bağışlasak bile bir gruba da suçlu olduklarından dolayı azap edeceğiz.
009/67 (Sizden olduklarına yemin eden) münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendi. Çünkü onlar kötülüğü emreder, iyilikten alıkorlar ve onlar ellerini sıkı tutarlar (Allah için harcamak hususunda cimrilik gösterirler). Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu. Çünkü münafıklar fasıkların kendileridir.
009/68 Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da, kâfirlere de içinde ebedi kalacakları cehennem azabını vaat etti. O, onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir. Onlar için devamlı bir azap da vardır.
009/69 (Ey münafıklar! Siz de), sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve evlâtça daha çok idiler. Onlar (dünya malından) paylarına düşenden faydalandılar. Sizden öncekiler nasıl paylarına düşenden faydalandıysalar, siz de payınıza düşenden (öyle) faydalandınız ve batıla dalanlar gibi siz de daldınız. İşte bunların amelleri dünyada da ahrette de boşa gitmiştir. Ve onlar ziyana uğrayanların kendileridir.
009/70 Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nuh, Ad ve Semut kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve (Lût kavminin başları üstüne) ters dönen şehirlerin haberi gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. Allah onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler.
009/71 Mümin erkeklerle mümin kadınların da bir kısmı, bir kısmının velileridirler (dostları ve yardımcılarıdır). Onlar iyiliği emreder, kötülükten alı korlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekât verirler, Allah ve Rasulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah galiptir, hikmet sahibidir.
009/72 Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaat etti. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.
009/73 Ey peygamber! Kâfirlere karşı cihat et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir.
009/74 (Ya Muhammet! Senin hakkında söyledikleri çirkin sözleri) söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Hâlbuki o küfür sözünü elbette söylediler ve Müslüman olduktan sonra kâfir oldular. Başaramadıkları bir şeye (Peygambere suikast yapmaya) da yeltendiler. Ve sırf Allah ve Resulü kendi lütuflarından onları zenginleştirdiği için öç almaya kalkıştılar. Eğer (münafıklıktan vazgeçip) tövbe ederlerse onlar için daha hayırlı olur. Eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahrette de acıklı bir azaba çarptıracaktır. Yeryüzünde onların ne dostu ne de yardımcısı vardır.
009/75 Onlardan kimi de, „Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka (ve zekât) vereceğiz ve elbette biz salihlerden olacağız!" diye Allah'a ant içtiler.
009/76 (Fakat) Allah lütfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler.
009/77 Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifak (ikiyüzlülük) soktu. (Kıyamete kadar bu hastalıktan kurtulamayacaklardır.)
009/78 (Münafıklar), Allah'ın onların sırrını da fısıltılarını da bildiğini ve gaipları çok iyi bilen olduğunu hâlâ bilmediler mi?
009/79 Sadakalar hususunda müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için acıklı azap vardır.
009/80 (Ya Muhammet!) Onlar için ister af dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resulünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Çünkü Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.
009/81 Allah'ın Resulüne muhalefet etmek için (savaştan) geri kalanlar oturmaları ile sevindiler, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihat etmeyi çirkin gördüler ve (savaşa çıkmak isteyenlere de); "Bu sıcakta sefere çıkmayın." dediler. De ki: Cehennem ateşi daha sıcaktır (ona nasıl dayanacaksınız?) Keşke anlasalardı.
009/82 Artık kazanmakta olduklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar.
009/83 Eğer Allah seni onlardan bir grubun yanına döndürür de (başka bir savaşa seninle beraber) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: Benimle beraber asla çıkmayacaksınız! Çünkü siz ilk defa (Tebuk seferinden geri kalıp evlerinizde) oturmaya razı oldunuz, öyle ise geri kalanlarla (kadın ve zayıflarla) beraber oturun.
009/84 Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma, onun kabri başında da durma. Çünkü onlar, Allah ve Resulünü inkâr ettiler de fasık olarak öldüler.
009/85 (Ey Muhammet!) Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah, bunlarla ancak dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve onların canlarının kâfir olarak güçlükle çıkmasını istiyor.
009/86 "Allah'a inanın, Resulü ile beraber cihat edin." diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve "Bizi bırak, oturanlarla beraber olalım." dediler.
009/87 Geri kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular, çünkü onların kalplerine mühür vuruldu (dolayısıyla cihattan olan hikmet ve gayeyi) onlar anlayamazlar.
009/88 Fakat peygamber ve onunla beraber inananlar, mallarıyla, canlarıyla cihat ettiler. İşte bütün hayırlar (dünyada zafer, ahrette cennet) onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir.
009/89 Allah, onlar için, içinde ebedi kalacakları ve içinde ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.
009/90 Bedevilerden (savaşa katılmak için) özür beyan edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah ve Resulüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar (ne geldiler ne de özür dilediler). Onlardan kâfir olanlara acıklı bir azap erişecektir.
009/91 Allah ve Resulü için öğüt verdikleri takdirde, zayıflara, hastalara ve (savaşta) harcayacak bir şey bulamayanlara (savaşa katılmamalarından ötürü) bir günah yoktur. Zira iyilik edenlerin aleyhine (kınanmasına) bir yol yoktur. Çünkü Allah çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.
009/92 Kendilerini bindirip (savaşa) sevk etmen için sana geldiklerinde, "Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum." deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de (sorumluluk yoktur).
009/93 Sorumluluk ancak zengin oldukları halde, senden izin isteyenlerdir. Çünkü onlar geri kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi, artık onlar (savaştan geri kalmanın sonucunun ne olacağını) bilmezler.
009/94 (Seferden) onlara döndüğün zaman size özür beyan edecekler. De ki: (Boşuna) özür dilemeyin, size asla inanmayız, çünkü Allah, sizin haberlerinizden (aleyhimizde çevirdiğiniz dolaplardan çoğunu) bize bildirmiştir. (Bundan sonraki) amelinizi Allah da görecektir, Resulü de. Sonra görülen ve görülmeyeni Bilen'e döndürüleceksiniz de yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.
009/95 Onların yanına döndüğünüz zaman size, kendilerinden (onları cezalandırmaktan) vazgeçmeniz için Allah adına ant içecekler. İşte o zaman onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar murdardır. Kazanmakta olduklarına (kötü işlerine) karşılık ceza olarak varacakları yer cehennemdir.
009/96 Onlardan razı olmanız için size yemin edecekler. Şayet onlardan razı olsanız bile Allah fasıklar topluluğundan asla razı olmaz.
009/97 Bedeviler, kâfirlik ve münafıklık bakımından hem daha beter, hem de Allah'ın Resulüne indirdiği sınırları tanımamaya daha lâyıktır (onlar buna daha müsaittir). Allah çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.
009/98 Bedevilerden öylesi vardır ki, (Allah yolunda) harcayacağını angarya sayar ve sizin başınıza belâların gelmesini bekler. (Bekledikleri) o kötü belâ kendi başlarına gelmiştir. Allah (onların söylediklerini) pekiyi işiten, (belâların kimin başına geleceğini) çok iyi bilendir.
009/99 Bedevilerden öylesi de vardır ki, Allah'a ve ahret gününe inanır, (hayır için) harcayacağını Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o (harcadıkları mal, Allah katında), onlar için bir yakınlıktır. Allah onları rahmetine (cennetine) koyacaktır. Çünkü Allah çok bağışlayan, ziyade esirgeyendir.
009/100 (İslâm’da) birinci dereceyi kazanan muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.
009/101 Çevrenizdeki bedevi Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır! (Kurnazca davrandıkları için) sen onları bilemezsin, (fakat) biz onları iyi biliriz. Biz onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlara daha büyük azaba itileceklerdir.
009/102 Diğerleri de (Tebuk seferinden geri kalmalarından ötürü) günahlarını itiraf ettiler, iyi bir ameli kötü bir amele karıştırdılar (Daha önceki savaşlara katıldıkları halde bu savaşa katılmadılar). Bunlar tövbe ederlerse umulur ki Allah onların tövbesini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
009/103 Onların mallarından sadaka (ve zekât) al ki, bununla onları (günahlardan) temizleyesin, onların (sevaplarını) artırıp yüceltesin. Ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir, (onların ıstıraplarını yatıştırır). Allah çok iyi işiten ve iyi bilendir.
009/104 Allah'ın kullarından tövbeyi kabul edici olduğunu, sadakaları alıp (kabul edeceğini) ve Allah'ın tövbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâlâ bilmediler mi?
009/105 De ki: (Yapacağınızı) yapın, amelinizi Allah da, Resulü de, müminler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.
009/106 (Sefere katılmayanlardan diğer bir taife de Allah'ın emrine bırakılmışlardır (onların işleri Allah'a kalmıştır). O, bunlara ya azap eder veya tövbelerini kabul eder. Allah (onların durumlarını) çok iyi bilen, hikmet sahibidir.
009/107 (sefere katılmayanlar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulüne karşı savaşmış olan (adamın gelmesini) beklemek için bir zarar mescidi kuranlar ve (bununla) iyilikten başka bir şey niyet etmedik diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.
009/108 Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takva üzerine kurulan Mescit (Kuba mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da temizlenenleri sever.
009/109 Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yerin kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine giden kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
009/110 Yaptıkları bina, (ölüp de) kalpleri parçalanıncaya kadar yüreklerinde devamlı olarak bir kuşku olacaktır. Allah çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.
009/111 Allah, müminlerin mallarını ve canlarını onlara (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler veya öldürülürler. (Bu) Tevrat'ta, İncil'de ve Kuran'da Allah üzerine hak bir vaattir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır? O halde Onunla yaptığınız bu alış verişten dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kurtuluştur.
009/112 (Bu alışverişi yapanlar), Tövbe edenler, ibadet edenler, hamt edenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alı koyanlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlardır. O müminleri (cennetle) müjdele.
009/113 (Kâfir olarak ölüp) cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar (Allah'a) ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de insanlara. (Çünkü Allah müşrikleri bağışlamaz.)
009/114 İbrahim'in babası için af dilemesi, sadece ona verdiği sözden dolayı idi. Yoksa onun Allah'ın düşmanı olduğu kendisine belli olunca, (af dilemekten vaz geçip) ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim çok yumuşak huylu ve pek sabırlı idi.
009/115 Allah bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya tadar onları saptıracak değildir. Allah her şeyi çok iyi bilendir.
009/116 Göklerin ve yerin mülkü yalnız Allah'ındır. O, diriltir ve öldürür. Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
009/117 Ant olsun ki Allah, Müslümanlardan bir grubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Peygamberi ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle ensarı affetti. Sonra da onların tövbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir.
009/118 Ve (savaştan) geri bırakılan üç kişinin (Ka'b b. Malik, Hilâl b. Ümeyye, Memare b. Rabi'in) de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah'tan yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine) dönmeleri için Allah onların tövbesini kabul etti. Çünkü Allah tövbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir.
009/119 Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.
009/120 Medine halkına ve onların çevresinde bulunan bedevi Araplara, Allah’ın Resulünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarını düşünmeleri yakışmaz. Şöyle ki: Allah yolunda olanlara bir susuzluk, bir yorgunluk ve bir açlığın erişmesi, kâfirleri öfkelendirecek bir yere (ayak) basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları, ancak bunların karşılığında kendilerine salih bir amel yazılması içindir. Çünkü Allah iyilik yapanların mükâfatlarını zayi etmez.
009/121 Allah onları, yapmakta olduklarının en güzeli ile mükâfatlandırmak için küçük, büyük yaptıkları her masraf, geçtikleri her vadi mutlaka onların lehine yazılır.
009/122 (Bununla beraber) müminlerin hepsinin toptan sefere (savaşa) çıkmaları doğru değildir. Onlardan her topluluktan bir grup dinde (dini ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde (onları Allah'ın azabı ile) korkutmak için geride kalmalıdır. Umulur ki dikkatli olurlar.
009/123 Ey iman edenler! Kâfirlerden size yakın olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar (onlara karşı şiddetli ve çetin olun, sakın gevşeklik ve korkaklık göstermeyin). Biliniz ki, Allah (korkaklıktan) sakınanlarla beraberdir.
009/124 Herhangi bir sûre indirildiği zaman onlardan bir kısmı der ki: Bu sizin hanginizin imanını artırdı? İman edenlere gelince (bu sûre) onların imanlarını artırır ve onlar sevinirler.
009/125 Kalplerinde hastalık olanlara gelince (bu sûre) onların murdarlığına murdarlık katar. Onlar artık kâfirler olarak ölürler.
009/126 Onlar her yıl bir veya iki kez (çeşitli belalarla) imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra da ne tövbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar.
009/127 (Münafıkların aleyhine) bir sûre indirildiği zaman, (göz kırpıp alay ederek) birbirlerine bakar (ve "Çevreden) sizi birisi görüyor mu?" diye sorarlar, sonra da (sıvışıp) giderler. Anlamayan bir kavim oldukları için Allah onların kalplerini (imandan) çevirmiştir.
009/128 Ant olsun ki size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. Çünkü o, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli (ve) merhametlidir.
009/129 (Ey Muhammet !) Yüz çevirirlerse, de ki: Allah bana yeter. Ondan başka İlâh yoktur. Ben sadece Ona (güvenip) dayanırım. Çünkü O büyük Arş’ın sahibidir.
Dostları ilə paylaş: |