013/RÂ’D SÛRESİ
013/01 Elif, Lâm, Mim, Râ. Bunlar o Kuran'ın ayetleridir. Sana Rabbinden indirilen haktır, fakat insanların çoğu inanmazlar.
013/02 Allah, görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra arş üzerine istiva eden (kurulan), güneşi ve ayı emrine boyun eğdirendir. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için işi düzenleyip ayetleri açıklayandır.
013/03 Odur yeri düzenleyen, onda oturaklı dağlar (akan) ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden iki çift yaratandır. Geceyi de gündüzün üstüne O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır.
013/04 Yer küresinde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalar vardır. Bunların hepsi bir su ile sulandığı halde yemişlerinde, onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda da akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır.
013/05 (Ey Muhammet! Onların seni yalanlamalarına) Şaşıyorsan, asıl onların, "Biz mi toprak olduğumuz zaman yeniden yaratılacağız?" demeleri şaşılacak şeydir. İşte onlar, Rablerini inkâr edenlerdir. Onlar (Kıyamet gününde) boyunlarında tasmalar bulunanlardır. Ve onlar ateş ehlidir. Onlar ateşte ebedi kalacaklardır!
013/06 (Müşrikler) senden iyilikten önce kötülüğü çabucak istiyorlar. Hâlbuki onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir. Doğrusu insanlar (kendilerine) zulmettikleri halde Rabbin onlar için mağfiret edicidir. (Bununla beraber) Rabbin gerçekten çok şiddetli azap edicidir.
013/07 Kâfirler diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! (Hâlbuki) sen ancak bir uyarıcısın. Zira her toplumun bir uyarıcısı vardır.
013/08 Allah her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini bilir. Onun katında her şey ölçü iledir.
013/09 O gaybı ve hazırı bilir, çok büyüktür, yücedir.
013/10 Sizden sözü gizleyenle onu açığa vuran; geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen (Onun ilminde) eşittir.
013/11 Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki iyi özellikleri değiştirinceye kadar Allah onlarda bulunanı (güzel nimetleri) değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur.
013/12 Odur sizi, korku ve ümide düşürmek için, şimşeği gösteren ve yağmur yüklü bulutları meydana getiren.
013/13 Gök gürültüsü Allah’a hamt eder. Melekler de Onun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Durum bu iken onlar, Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı pek şiddetli olandır.
013/14 Hak dua ancak Allah'a yapılır. Ondan başka dua ettikleri şeyler, onların istediklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. (Onların karşılaması) ancak (kuyu başında durup su) ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Hâlbuki (suyu avuçlayıp ağzına koymadıktan sonra) su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası böylece boşa gitmiştir.
013/15 Göklerde ve yerde bulunanlar kendileri de gölgeleri de ister istemez Allah'a secde ederler.
013/16 De ki: ”Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” ”Allah’tır.” de. Yoksa Onu bırakıp kendilerine bir fayda ve zararı olmayan veliler mi edindiniz?” de. De ki: ”Hiç körle gören bir olur mu? Yahut karanlıkla aydınlık bir midir?” Yoksa Allah gibi yaratması olan ortaklar buldular da yaratmaları birbirine mi benzettiler?” De ki: ”Her şeyi yaratan Allah’tır. Ve O Vahid’(tek) dir, Kâhhar’ (yok edici) dır.”
013/17 (Allah), gökten su indirdi de vadiler kendi miktarlarınca sel olup aktı. Bu sel, üste çıkan bir köpüğü yüklenip götürdü. Süs veya (diğer) eşya yapmak için ateşte erittikleri şeylerden de bunlara benzer köpük olur. İşte Allah hak ile batıla böyle misal verir. Köpük atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle misaller getirir.
013/18 İşte Rablerinin emrine uyanlar için (mükâfatın) en güzeli vardır. Ona uymayanlara gelince, eğer yeryüzünde onların tümüyle bunun yanında onun bir misli daha kendilerinin olsa, (kurtulmak için) onu mutlaka feda ederler. İşte onlar var ya, hesabın en kötüsü onlaradır. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır!
013/19 (Düşünün) Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, (inkâr eden) kör kimse gibi olur mu? Fakat bunu ancak akıl sahipleri anlar.
013/20 (O akıl sahipleri) ki onlar, Allah'ın ahdini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar.
013/21 Onlar Allah'ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözeten (akrabalık bağlarını koparmayıp, onlara iyilik eden), Rabbinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir.
013/22 Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızklardan gizli ve açık olarak (Allah) yolunda harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte bunlar var ya, dünya yurdunun sonucu (cennet) sadece onlarındır.
013/23 (O sonuç) Adn cennetleridir, oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından salih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklar.
013/24 (Melekler), "Sabrettiğinize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir." derler.
013/25 Allah'a, verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın, riayet edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lânet onlar içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır.
013/26 Allah dilediğine rızkını bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahret yanında dünya hayatı (basit) eşyadan başka bir şey değildir.
013/27 Kâfir olanlar diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi? De ki: Kuşkusuz Allah dilediğini saptırır. Kendisine yöneleni de hidayete erdirir.
013/28 (Onlar Allah'a) iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla sükûnet bulur
013/29 İman edip güzel âmel edenler için, mutluluk ve sarılacak güzel yurt (cennet) vardır.
013/30 Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana vahiy ettiğimizi onlara okuyasın. Çünkü onlar Rahman'ı inkâr ediyorlar. De ki: O benim Rabbimdir. Ondan başka İlâh yoktur. Sadece Ona tevekkül ettim ve dönüş sadece Onadır.
013/31 Eğer bir Kuran'la dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı ya da onunla ölüler konuşturulsaydı (o Kuran yine bu Kitap olacaktı). Fakat bütün işler Allah'a aittir. İman edenler hâlâ bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi? Allah'ın vaadi gelinceye kadar devamlı olarak inkâr edenlere, yaptıklarından dolayı, ya ansızın büyük belâ gelecek, ya da o belâ evlerinin yakınına inecek. Allah vaadinden asla dönmez.
013/32 Ant olsun, senden önceki peygamberlerle de alay edildi ve ben onlara mühlet verdim, sonra da onları yakaladım. (görseydin ki) azap nasılmış!
013/33 Her nefsin kazandığını gözetleyip muhafaza eden, (hiç böyle yapamayan gibi olur mu?). Hâlbuki onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: Bari onlara ad verin (onlar necidirler?). Yoksa siz Allah'a, yeryüzünde bilemeyeceği bir şey mi haber veriyorsunuz? Yoksa boş lâf mı ediyorsunuz? Aslında inkâr edenlere hileleri süslü gösterildi ve onlar doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur.
013/34 Dünya hayatında onlara sadece bir azap vardır. Ahret azabı ise daha şiddetlidir. Onları Allah'tan (Onun azabından) koruyacak kimse de yoktur.
013/35 Takva sahiplerine vaat olunan cennetin özelliği (şudur): Onun zemininden ırmaklar akar. Yemişleri ve gölgesi süreklidir. İşte bu (kötülüklerden) sakınanların (mutlu) sonudur.
013/36 Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilene (Kuran'a) sevinirler. Fakat (senin aleyhinde birleşen) gruplardan onun bir kısmını inkâr eden de vardır. De ki: Bana, sadece Allah'a kulluk etmem ve Ona ortak koşmamam emrolundu. Ben yalnız Ona çağırıyorum ve dönüş de yalnız Onadır.
013/37 Ve böylece biz onu Arapça bir hüküm olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, işte o zaman Allah tarafından senin ne bir dostun ne de koruyucun vardır!
013/38 Ant olsun senden önce de peygamberler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber için mucize getirme imkânı yoktur. Her zamanın (kulların maslahatlarına göre) yazılmış hükmü vardır.
013/39 Allah dilediğini silip, iptal eder, (dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitapların aslı Onun yanındadır.
013/40 Biz, onlara vaat ettiğimiz (azabın) bir kısmını sana göstersek de veya (ondan önce) seni öldürürsek de sana ancak (Allah'ın emirlerini) tebliğ etmek düşer. Hesap yalnız bize aittir.
013/41 Bizim, yeryüzüne gelip onu, uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah (dilediği gibi) hükmeder, onun hükmünü bozacak kimse yoktur. Ve O hesabı çabuk görendir.
013/42 Onlardan öncekiler de (peygamberlerine) tuzak kurmuşlardı; Hâlbuki bütün tuzaklar Allah'a aittir. Çünkü O, herkesin ne kazanacağını bilir (Dolayısıyla istediğinin tuzağını bozar.).
013/43 Kâfir olanlar, "Sen Resul olarak gönderilmiş bir kimse değilsin." derler. De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve yanında Kitap (Kuran) ilmi olan yeter.
014/İBRÂHİM SÛRESİ
014/01 Elif, Lâm, Râ (Bu Kuran) Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip, (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.
014/02 Allah öyle bir varlıktır ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Şiddetli azaptan dolayı kâfirlerin vay haline.
014/03 Dünya hayatını ahrete tercih edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve onun eğriliğini isteyenler var ya, işte onlar uzak bir sapıklık içindedirler.
014/04 (Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Sonra da Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.
014/05 Ant olsun ki, Musa'yı da, "Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın (geçmiş kavimlerin başına getirdiği felâket) günlerini hatırlat." diye mucizelerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda, çok sabırlı, çok şükreden herkes için ibretler vardır.
014/06 Hani Musa bir zamanlar kavmine demişti ki: Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın, Çünkü o, sizi işkencenin en kötüsüne sürmekte ve oğullarınızı kesip kadınlarınızı (kızlarınızı) bırakmakta olan Firavun ailesinden kurtardı. İşte bu size anlatılanlarda, Rabbinizden büyük bir imtihan vardır.
014/07 Hatırlayın ki Rabbiniz size, "Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir." diye bildirmişti.
014/08 Musa dedi ki: Eğer siz ve yeryüzünde olanların hepsi nankörlük etseniz (Allah'ın bir şeyi noksan olmaz). Çünkü Allah gerçekten zengindir. (O, zatında) hamt edilmeye lâyıktır.
014/09 Sizden öncekilerin, Nuh, Ad ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Onları Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri kendilerine mucizeler getirdi de onlar ellerini peygamberlerin ağızlarına bastılar ve dediler ki: Biz size gönderileni inkâr ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeyden şüphelendirici bir kuşku içindeyiz.
014/10 Peygamberleri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? Hâlbuki O, sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak için sizi (hak dine) çağırıyor. Onlar dediler ki: Siz de bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek istiyorsunuz. Öyle ise bize apaçık bir delil getirin.
014/11 Peygamberleri de onlara dediler ki: (Evet) biz sizin gibi bir beşerden başkası değiliz. Fakat Allah nimetini kullarından dilediğine lütfeder. Allah'ın lütfu olmadan bizim size bir delil getirmemize imkân yoktur. Müminler ancak Allah'a dayansınlar.
014/12 Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde, ne diye biz Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkülde sebat etsinler.
014/13 Kâfir olanlar peygamberlerine dediler ki: Elbette sizi, ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz! Rableri de onlara, "Zalimleri mutlaka helâk edeceğiz!" diye vadetti.
014/14 Ve (ey inananlar!) Onlardan sonra sizi mutlaka o yerde yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkan ve tehditten sakınan kimselere hastır.
014/15 (Peygamberler), fetih istediler. (Allah da verdi). Her inatçı zorba da hüsrana uğradı.
014/16 Ardından da (o inatçı zorbaya) cehennem vardır, orada kendisine irinli su içirilecektir.
014/17 Onu yudumlamaya çalışacak fakat boğazından geçiremeyecek ve ona her yandan ölüm gelecek, oysa o ölecek değildir (ki azaptan kurtulsun). Bundan ötede de daha şiddetli bir azap vardır.
014/18 Rablerini inkâr edenlerin durumu (şudur:) Onların amelleri fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiç bir şeyi elde edemezler. İşte bu, (haktan) uzak sapıklığın kendisidir.
014/19 Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmedin mi? O dilerse sizi ortadan kaldırıp yepyeni bir halk getirir.
014/20 Bu, Allah'a güç değildir.
014/21 (Kıyamet gününde) hepsi Allah'ın huzuruna çıkacak ve zayıflar, o büyüklük taslayanlara diyecekler ki: Biz sizin tabilerinizdik, şimdi siz, Allah'ın azabından herhangi bir şeyi bizden savabilir misiniz? Onlar derler ki: (Ne yapalım) Allah bizi hidayete erdirseydi biz de sizi, doğru yola iletirdik. Şimdi biz sızlansak da, sabretsek de birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yoktur.
014/22 (Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki; şüphesiz Allah size gerçek olanı vaat etti, ben de size vaat ettim ama yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, (beni Allah'a) ortak koşmanızı reddettim. Çünkü zalimlere, elbette acıklı bir azap vardır.
014/23 İman edip de iyi işler yapanlar, Rablerinin izniyle içinde ebedi kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Orada onların (birbirlerine karşı) sağlık temennileri, "selâm" dır.
014/24 Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi? Güzel bir sözü; kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti).
014/25 O ağaç, Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.
014/26 Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan pis bir ağaca benzer.
014/27 Allah iman edenleri dünya hayatında da ahrette de değişmeyen sözle sağlam yolda yürütür. Buna mukabil Allah zalimleri saptırır. Allah dilediğini yapar.
014/28 Allah'ın nimetini nankörlüğe çevirenleri ve sonunda kavimlerini helâk yurduna sürükleyenleri görmedin mi?
014/29 Onlar cehenneme girecekler. O ne kötü karargâhtır!
014/30 (İnsanları) Allah yolundan saptırmak için Ona ortaklar koştular. De ki (istediğiniz gibi) yaşayın. Çünkü dönüşünüz ateşedir.
014/31 İman eden kullarıma söyle, namazlarını dosdoğru kılsınlar, kendilerine ne alışveriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızklardan (Allah için) gizli-açık harcasınlar.
014/32 Gökleri ve yeri yaratan, gökten suyu indirip onunla rızk olarak size türlü meyveler çıkaran, izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize veren, nehirleri de size akıtan ancak Allah’tır.
014/33 Adetleri üzere seyreden güneşi ve ayı size faydalı kılan, geceyi ve gündüzü istifadenize veren yine Allah'tır.
014/34 O size istediğiniz her şeyden verdi. Eğer Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız! Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!
014/35 Hatırla ki, İbrahim şöyle demişti: Rabbım! Bu şehri (Mekke’yi) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!
014/36 Çünkü, Rabbim; onlar (putlar) insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse (o da senin merhametine kalmıştır). Şüphesiz sen çok bağışlayan, pek esirgeyensin.
014/37 Ey Rabbimiz! Ey Sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben; çocuklarımdan bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızk ver. Umulur ki, bu nimetlere şükrederler.
014/38 Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen bizim gizleyeceğimizi de açıklayacağımızı da bilirsin. Çünkü ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.
014/39 İhtiyar (olduğum) halde bana İsmail'i ve İshak'ı bağışlayan Allah'a hamt olsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir (kabul edendir).
014/40 Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlar eyle. Ey Rabbimiz! Duamı kabul et.
014/41 Ey Rabbimiz! Hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!
014/42 (Ey Muhammet !) Sakın Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Şu kadar var ki, Allah onları (cezalandırmayı), gözlerin şaşkınlıktan bakakalacağı bir güne erteliyor.
014/43 (O gün onlar) başlarını dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine dönmez. Kalpleri ise bomboştur.
014/44 İnsanları, kendilerine azabın geleceği (kıyamet) gününden korkut ki, sonra zalimler, "Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tabi olalım." derler. (Onlara) "Daha önce, sizin için bir zeval olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?" (denilir).
014/45 (Sizden önce) kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl işlem yaptığımız size apaçık belli olmuştu. Ve size birçok misaller de vermiştik. (Bütün bunlara rağmen yola gelmediyseniz, şimdi belli bir süreye kadar ertelemekle mi doğru yolu bulacaksınız?)
014/46 Hilelerinin cezası Allah katında (malûm) iken onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Hâlbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!
014/47 O halde sakın, Allah'ın, peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Çünkü Allah, intikam sahibi mutlak üstündür.
014/48 Yer başka bir yere, gökler de (başka göklere) değiştirildiği ve (insanlar) bir ve kahredici olan Allah'ın huzuruna çıktıkları gün (Allah bütün zalimlerden intikam alacaktır).
014/49 O gün günahkârların (şeytanlarıyla birlikte) bukağılara vurulmuş olduğunu görürsün.
014/50 Onların gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş bürümektedir.
014/51 Allah herkese kazandığı ile ceza vermek için (onları diriltecektir). Kuşkusuz Allah hesabı çabuk görendir.
014/52 İşte bu (Kuran), tehlikelere karşı uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.
015/HİCR SÛRESİ
015/01 Elif, Lâm, Ra. Bunlar kitabın ve açık bir okumanın ayetleridir.
015/02 Kâfir olanlar vaktiyle kendilerinin Müslüman olmalarını nice kez arzu edecekler.
015/03 Onları bırak, yesinler, eğlensinler ve boş emel onları oyalaya dursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler!
015/04 Kendisi hakkında (bizce) bilinen bir yazı yokken biz, hiçbir ülkeyi helâk etmedik.
015/05 Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.
015/06 Dediler ki: Ey kendisine Kuran indirilen (Muhammet!) Sen mutlaka bir mecnunsun!
015/07 "Eğer doğru söyleyenlerden idiysen, bize melekleri getirmeliydin. dediler
015/08 Biz melekleri ancak hak ile indiririz. İşte o zaman onlara mühlet verilmez.
015/09 Kuran’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.
015/10 Ant olsun, Senden önceki milletler arasında da elçiler gönderdik.
015/11 Onlara bir peygamber gelmeye dursun, hemen onunla alay ederlerdi.
015/12 İşte böylece biz onu, suçluların kalbine sokarız.
015/13 Eskiden yaşamış kimselerin âdet ve kanunu geçtiği halde onlar buna (Kuran'a) inanmazlar.
015/14 Üzerlerine semadan bir kapı açsak da oradan inip çıksalar bile,
015/15 Yine de “Muhakkak gözlerimiz bulandı, belki biz büyüye tutulmuş bir kavimiz!” diyeceklerdir.
015/16 Ant olsun, biz gökte birtakım burçlar yarattık ve bakıp temaşa edenler için onu süsledik.
015/17 Onları, taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk.
015/18 Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir ateş alevi düşmüştür.
015/19 Yeri uzatıp yaydık, orada sarsıntıyı önleyen dağlar yerleştirdik ve yeryüzünde (ölçülüp) tartılan her şeyden nice bitki bitirdik.
015/20 Orada hem sizin için, hem de sizin besleyicileri olmadığınız varlıklar için gerekli besinler ve geçim vasıtaları yarattık.
015/21 Kâinatta bulunan her şeyin hazineleri ancak bizim yanımızdadır. Biz onu, ancak belli bir miktar ile indiririz.
015/22 Biz, rüzgârları (bitkileri) aşılamayı sağlayan vasıtalar olarak gönderdik ve gökten bir su indirdik de onunla su ihtiyacınızı karşıladık. (Biz bunları yapmasaydık) siz o suyu saklayamazdınız.
015/23 Ancak biz diriltir ve biz öldürürüz! Ve sonunda her şeye biz varis oluruz.
015/24 Ant olsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz.
015/25 Şüphesiz onları (kıyamette) toplayacak olan senin Rabbindir. Çünkü O, hâkimdir, âlimdir.
015/26 Ant olsun biz insanı, kuru bir çamurdan, şekillenmiş cıvık bir balçıktan yarattık.
015/27 Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık.
015/28 Hani Rabbin meleklere demişti ki: Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş cıvık bir balçıktan bir insan yaratacağım.
015/29 Onu düzenlediğim (insan şekline koyduğum) ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın.
015/30 Meleklerin hepsi toptan secde ettiler.
015/31 Fakat İblis, secde edenlerle beraber secde etmekten imtina etti.
015/32 (Allah), "Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmayı terk etmene sebep ne?" dedi.
015/33 (İblis); "Ben, kuru bir çamurdan oluşan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım:" dedi.
015/34 Bunun üzerine Allah, "Öyle ise oradan çık! Çünkü artık kovuldun!" dedi.
015/35 Muhakkak ki, kıyamet gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır.
015/36 (İblis), "Ey Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver." dedi.
015/37 Allah, “Tamam, izin verildi sana.
015/38 Daha önce belirlenmiş güne kadar!” buyurdu.
015/39 (İblis) dedi ki: Ey Rabbim! Ant olsun ki, beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!
015/40 Ancak onlardan ihlâsa erdirilmiş kullarım müstesna.
015/41 (Allah) buyurdu: İşte benim gözetmem gereken doğru yol budur.
015/42 Şüphesiz kullarım (benimdir). Onların aleyhine sana verilmiş bir hâkimiyet yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna.
015/43 Muhakkak cehennem, onların hepsine vaat olunan yerdir.
015/44 Cehennemin yedi kapısı vardır. Her kapı için ayrılmış bir zümre vardır.
015/45 Allah'ın azabından korkup rahmetine sığınan Muttakiler, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklardır.
015/46 "Oraya emniyet ve selâmetle girin!" denilir (onlara).
015/47 Biz, onların göğüslerindeki kini söküp attık; onlar artık, köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olup (sohbet ederler).
015/48 Onlara orada hiçbir yorgunluk dokunmayacak ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır.
015/49 (Ey Muhammet!) Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver.
015/50 Bununla beraber benim azabım da acıklı azap olduğunu bildir.
015/51 Onlara İbrahim'in misafirlerinden (meleklerden) de haber ver.
015/52 Onun yanına geldikleri zaman, "selâm" dediler. (İbrahim onları tanımadığı için) "Biz sizden korkuyoruz!" dedi
015/53 Dediler ki: "Korkma, hakikaten biz sana çok bilgin bir oğul müjdeliyoruz."
015/54 (İbrahim) "Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor musunuz? Beni neye dayanarak müjdeliyorsunuz?" dedi.
015/55 "Sana hakkı müjdeledik, sakın ümit kesenlerden olma!" dediler.
015/56 (İbrahim), "Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?“ dedi.
015/57 Onlar, “Haberin olsun, biz mücrim bir kavme gönderildik.
015/58 Ey elçiler! (Başka) ne işiniz var?" dedi.
015/59 Ancak Lût ailesi hariç. Onların hepsini kurtaracağız.
015/60 (Fakat Lût'un) karısı müstesna, biz onun geri kalanlardan olmasını uygun bulduk.
015/61 Elçiler Lût ailesine gelince,
015/62 Lût onlara, "Hakikaten siz tanınmayan kimselersiniz." dedi.
015/ 63 Dediler ki: Bilakis, biz sana, onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helaki) getirdik.
015/64 Sana gerçeği getirdik, biz, hakikaten doğru söyleyenlerdeniz.
015/65 Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından yürü. Sizden hiç kimse, sakın dönüp de ardına bakmasın, gitmeniz istenen yere gidin.
015/66 Ona (Lût'a), şu kesin emri vahiy ettik ki: Sabaha çıkarlarken mutlaka onların ardı kesilmiş olacaktır.
015/67 Şehir halkı (kötü arzularını tatmin maksadıyla) birbirlerini kutlayarak (meleklerin yanına) geldiler.
015/68,69 (Lût) onlara, "Bunlar benim misafirimdir. Sakın beni utandırmayın, Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin!" dedi.
015/70 "Biz seni halkın işine karışmaktan men etmemiş miydik?" dediler.
015/71 "Şayet siz kötü işinizi yapmakta kararlıysanız işte bunlar kızlarımdır (onlarla evlenebilirsiniz)" dedi.
015/72 (Ey Muhammet!) Hayatın hakkı için, onlar, sarhoşluklar içinde bocalıyorlardı.
015/73 İşrak (güneşin doğma) zamanına girerlerken, onları, o korkunç ses yakaladı.
015/74 Böylece ülkelerinin, üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
015/75 İşte bunda düşünen, ferasetli kimseler için ibretler vardır.
015/76 O şehrin harabeleri bir yol üzerinde hâlâ durmaktadır.
(Lût kavminin yaşadığı yerler, Lût gölü civarında, Amman'ı Medine'ye bağlayan yol üzerinde bulunduğu belirtilmektedir.)
015/77 Hakikaten bunda iman edenler için bir ibret vardır.
015/78 Eyke halkı da gerçekten zalim idiler.
015/79 Fakat biz, onlardan da intikam aldık. Ve şüphesiz onların ikisi de elbette açık bir yol üzerindedirler (Lut kavmi ile Eyke halkının beldeleri)
015/80 Ant olsun Hicr halkı da peygamberlerini yalanlamıştı.
015/81 Biz, onlara mucizelerimizi vermiştik, fakat onlardan yüz çevirmişlerdi.
018/82 Onlar dağlardan emniyetli evler yontmuşlardı
015/83 Onları (Hicr halkı) da sabaha çıkarlarken, o korkunç ses yakaladı.
015/84 Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savmadı.
(Hicr: Salih peygamberin kavminin yaşadığı bölgenin adıdır. Burada yaşayan halka Semut kavmi denir.)
015/85 Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri, ancak hak ile yarattık. O saat (kıyamet saati), mutlaka gelecektir. Şimdi onlara güzel muamele et.
015/86 Şüphesiz Rabbin, hakkıyla yaratan, pek iyi bilendir.
015/87 Ant olsun biz sana tekrarlanan yedi (ayeti) ve büyük Kuran'ı verdik.
015/88 Sakın bazı kimselere (kâfirlere) geçici fayda için verdiğimiz dünya malına gözlerini dikme, onlara üzülme ve müminlere kanat ger.
015/89 De ki: Ben apaçık bir uyarıcıyım.
015/90 Nitekim o bölücülere (azap) indirmişizdir.
015/91 Onlar Kuran'ı parça parça edenler (Kuran'ın bir kısmını kabul edenler, bir kısmını da kabul etmeyenler) dir.
015/92 Rabbin hakkı için, biz onların hepsine soracağız,
015/93 Yaptıkları işleri sebebiyle.
015/94 Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir!
015/95 (Seninle) alay edenlere karşı biz sana destek olmaktayız.
015/96 Çünkü onlar Allah ile beraber başka bir ilâh edinenlerdir. (Kimin doğru olduğunu) yakında bileceksiniz.
015/97 Ant olsun, onların söylemekte oldukları şeyler yüzünden, canının sıkıldığını biliyoruz.
015/98 O halde sen Rabbini hamt ile tespih et ve secde edenlerden ol!
015/99 Sana yakın (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!
Dostları ilə paylaş: |