039/ZÜMER SÛRESİ
039/01 Bu kitabın indirilişi aziz ve hikmet sahibi Allah katındandır.
039/02 (Ey Muhammet!) Şüphesiz ki kitabı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a has kılarak ihlâs ile kulluk et.
039/03 Dikkat et, halis din Allah'ındır. Onu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler, "Onlara, bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz." derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz, yalancı ve inkârcı kimseyi yola iletmez.
039/04 Eğer Allah bir evlât edinmek isteseydi, elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. O yücedir. O, gücü her şeye yeten tek Allah'tır.
039/05 Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üstüne örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Her biri belli bir süreye kadar akıp giden güneş ve ayı emri altına almıştır. İyi bilin ki O. Aziz’dir, Gaffar’dır.
039/06 Allah sizi bir tek nefisten (Âdem'den) yaratmış, ondan da eşini var etmiştir. Sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir. Sizi annelerinizin karnında üç türlü karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır. İşte bu yaratıcı, Rabbiniz olan Allah'tır. Hükümranlık Onundur. Ondan başka hiçbir İlâh yoktur. Öyle iken nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?
039/07 Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz Allah size muhtaç değildir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz bundan hoşnut olur. Hiçbir günahkâr diğerinin günahını çekmez. Nihayet hepinizin dönüp gidişi, Rabbinizedir. Yaptıklarınızı O size haber verir. Çünkü O, göğüslerin içindeki her gizliyi hakkıyla bilendir.
039/08 İnsanın başına bin sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek Ona yalvarır. Sonra Allah ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah'ın yolundan saptırmak için Ona eşler koşar. (Ey Muhammet!) De ki: Küfrünle biraz eğlene dur, çünkü sen, muhakkak cehennem ehlindensin!
039/09 Yoksa o (inkâr eden kimse) geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (gibi) mi? (Ey Muhammet!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.
039/10 (Resulüm! Şu sözümü) söyle: "Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.
039/11 De ki: Ben dini, Allah'a halis kılarak Ona kulluk etmekle emrolundum.
039/12 Müslümanların ilki olmakla emrolundum.
039/13 De ki: Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük gün azabından korkarım.
039/14 De ki: Ben dinimde ihlâs ile ancak Allah'a ibadet ederim.
039/15 (Ey Allah'a eş koşanlar!) Siz de Ondan başka dilediğinize tapın! De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Dikkat edin, bu apaçık hüsrandır.
039/16 Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da ateşten tabakalar var. İşte Allah, kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım, yalnızca benden korkun.
039/17 Putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere gelince, onları müjdele. Haydi, müjde ver kullarıma.
039/18 Onlar sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbik ederler. İşte onlar Allah’ın hidayet verdiği kimselerdir ve onlar temiz akıl sahipleridir.
039/19 (Ey Muhammet!) Hakkında azap hükmü gerçekleşmiş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?
039/20 Fakat Rablerinden sakınanlara, üst üste yapılmış, altından ırmaklar akan köşkler vardır. Bu, Allah'ın verdiği sözdür. Allah, verdiği sözden caymaz.
039/21 Allah, gökten bir su indirip, onu yerdeki kaynaklara yerleştiren, sonra onunla türlü türlü renklerde ekinler yetiştiren olduğunu görmez misin? Sonra onlar kurur da sapsarı olduklarını görürsün. Sonra da onu kuru bir kırıntı yapar. Şüphesiz bunlarda akıl sahipleri için bir öğüt vardır.
039/22 Allah, kimin gönlünü İslâm'a açmışsa o, Rabbinden bir nur üzerinde olmaz mı? Kalpleri Allah'ı anmak hususunda katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
039/23 Allah, ayetleri birbirine benzeyen ve mükerrem gelen Kitabı, sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların bu Kitaptan derileri ürperir, sonra hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah'ın dilediğini onunla doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.
039/24 Zalimlere, "Kazandığınızın cezasını tadın!" denilirken, kıyamet günü yüzünü o feci azaptan kim koruyacak?
039/25 Onlardan öncekiler de (peygamberleri) yalanladılar da farkına varmadıkları bir yerden onlara azap çattı.
039/26 Bu sûretle Allah, dünya hayatında onlara rezilliği tattırdı. Ahret azabı daha büyüktür. Bunu bilselerdi!
039/27 Ant olsun ki biz, bu Kuran'da insanlara her türlü misali, belki öğüt alırlar diye verdik.
039/28 Pürüzsüz Arapça bir Kuran indirdik ki, böylece korunsunlar.
039/29 Allah, çekişip duran birçok ortakların sahip olduğu bir adam (köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı (mümini) misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Hamt Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler.
039/30 Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
039/31 Sonra şüphesiz siz de, kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda muhakeme olacaksınız
039/32 Allah'a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği (Kuran'ı) yalan sayandan daha zalim kimdir? Kâfirler için cehennemde bir yer mi yoktur?
039/33 Doğruyu getiren (Peygamberler) ve onu doğrulayanlar (muttakiler), işte onlar Allah'a karşı gelmekten sakınan muttakilerdir.
039/34 Rableri yanında dileyecekleri her şey onlarındır. İşte bu, muhsinlerin mükâfatıdır.
039/35 Böylece Allah, onların geçmişte yaptıkları en kötü amel ve hareketleri bile örtecek, yaptıklarının en güzeliyle mükâfatlarını ihsan edecektir.
039/36 Allah, kuluna kâfi değil mi? Seni ondan başkalarıyla (putlarla) korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa artık onun yolunu doğrultucu biri yoktur.
039/37 Allah, kime de hidayet ederse, artık onu saptıracak yoktur. Allah mutlak güç sahibi ve kötülüklere karşılık veren değil midir?
039/38 Ant olsun ki, onlara, ”Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, muhakkak ”Allah’tır” derler. De ki: Öyle ise bana bildirin, Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, Onun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah, bana bir rahmet dilerse, onlar Onun bu rahmetini önleyebilir mi? De ki: Bana Allah yeter, Güvenip dayanacaklar, ancak Ona güvenip dayanırlar.
039/39 De ki: Ey kavmim! Siz tuttuğunuz yola göre yapacağınızı yapın, ben de yapıyorum. Yakında öğreneceksiniz.
039/40 Rezil edecek bir azabın kime geleceğini ve sonu olmayan azabın kimin yakasına yapışacağını!”
039/41 (Ey Muhammet!) Şüphesiz biz bu kitabı sana, insanlar için bir hak ve gerçek olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.
039/42 Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda ruhlarını alır. Bu suretle hakkında ölümle hükmettiği (ruhu) tutar, ötekini (uykudakini) muayyen bir vakte kadar (bedene) salıverir. Şüphe yok ki bunda, iyi düşünecek bir kavim için kesin ibretler vardır.
039/43 Yoksa onlar, Allah’tan başkasını şefaatçiler mi edindiler? De ki: Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (şefaatçi edinecekler)?
039/44 De ki: Bütün şefaat Allah’ın iznine bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı Onundur. Sonra Ona döndürüleceksiniz.
039/45 Allah, tek olarak anıldığı zaman ahrete inanmayanların kalpleri tiksinir. Ama Allah'tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.
039/46 De ki: Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de aşikârı da bilen Allah! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin.
039/47 Eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha o zulmedenlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın fenalığından (kurtulmak için) elbette bunları feda ederlerdi. Hâlbuki o gün onlar için, Allah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler ortaya çıkmıştır.
039/48 Onların (dünyada) kazandıkları kötülükler (o gün) açığa çıkmış, alaya aldıkları şey, kendilerini sarmıştır.
039/49 İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verildiği vakit, "Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir." der. Hayır, o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
039/50 Bunu onlardan öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi.
039/51 Bunun için işledikleri kötülükler onları musibete uğrattı. Bunların içinde zulmedenlerin de işledikleri kötülükler başlarına gelecektir. Bu hususta Allah'ı âciz bırakamazlar.
039/52 Bilmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğinden de kısar. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ibretler vardır.
039/53 De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
039/54 Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, Ona teslim olun, sonra size yardım edilmez.
039/55 Kendiniz farkında olmayarak, ansızın başınıza azap gelmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kuran'a) tâbi olun.
039/56 Kişinin ”Allah’a karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim!” diyeceği günden sakının.
039/57 Yahut "Allah bana her halde ben Allah’tan korkanlardan olurdum”
039/58 Veyahut azabı gördüğü zaman “Dünyaya bir geri dönebilsem, iyi işler yapardım” demesin.
039/59 (Allah tarafından şöyle buyrulur): Evet, ayetlerim sana gelmişti de sen onları yalanlamış, kibirlenmeye kalkışmış ve inkârcılardan olmuştun.
039/60 Kıyamet gününde Allah hakkında yalan söyleyenleri görürsün: Onların yüzleri siyahlaşmıştır. Kibirlenenler için cehennemde barınacak bir yer mi yoktur!
039/61 Allah, takva sahiplerini imanları sebebiyle kurtuluşa erdirir. Onlara hiçbir fenalık dokunmaz. Onlar mahzun da olmazlar.
039/62 Allah her şeyin yaratanıdır. O, her şeye vekildir.
039/63 Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.
039/64 De ki: Ey cahiller: Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?
039/65 (Ey Muhammet!) Ant olsun ki sana da senden önceki peygamberlere de (şu husus) vahiy olunmuştur: Ant olsun ki, (bilfarz-diyelim ki) Allah'a ortak koşarsan, işlerin şüphesiz boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun.
039/66 Hayır! Yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.
039/67 Onlar Allah'ı gereği ve lâyıkı veçhile takdir etmediler. Hâlbuki kıyamet günü bütün yeryüzü, Onun tasarrufundadır. Gökler Onun sağ eliyle (ilâhi kudretiyle) dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.
039/68 Sûr'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde, kim varsa hepsi düşüp ölmüş olacaktır. Sonra ona bir daha üflenince, hemen ayağa kalkıp bakakalacaklardır.
039/69 Yeryüzü, Rabbinin nuru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez.
039/70 Herkes ne yaptıysa, tamamen karşılığı verilir. Aslında Allah, onların ne yaptıklarını en iyi bilendir.
039/71 O kâfirler, bölükler halinde cehenneme sürülür. Oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara, “Size, içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bu güne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi?” derler. “Evet geldi” derler, ama azap sözü kâfirlerin üzerine hak olmuştur.
039/72 Onlara “İçinde ebedi kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin yeri ne kötü!” denilir.
039/73 Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise cennete bölük bölük sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara, “Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedi kalmak üzere girin buraya.” derler.
039/74 Onlar, “Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi dilediğimiz yerde oturacağımız bu cennet yurduna varis kılan Allah’a hamt olsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş!” derler.
039/75 Melekleri görürsün ki, Rablerine hamt ile tespih ederek Arş’ın etrafını kuşatmışlardır. Aralarında hak (ve adalet) ile hükmolundu ve ”Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamt olsun” denildi.
040/MÜ’MİN SÛRESİ
040/01 Ha, Mim.
040/02 Bu Kitap güçlü, her şeyi bilen Allah tarafından indirilmektedir.
040/03 Günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı şiddetli ve lütuf sahibi Allah’tan ki, O’ndan başka tapılacak ilah yoktur, dönüş ancak O’nadır.
040/04 İnkâr edenler müstesna, hiç kimse Allah’ın ayetleri hakkında tartışmaz. Öyle ise onların şehirlerde gezip dolaşması seni aldatmasın.
040/05 Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki topluluklar da (peygamberlerini) yalanlamış, her ümmet kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti. Batılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları yakaladım. İşte (bak), cezalandırmam nasılmış gör!
040/06 İnkâr edenlerin cehennem ehli olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti.
040/07 Arş’ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunan (melekler), Rabbini hamt ile tespih ederler, Ona iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını (şöyle) isterler: ”Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden, senin yolunda gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru!”
040/08 "Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vaat ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz aziz ve hâkim olan sensin!
040/09 Bir de onları her türlü kötülüklerden koru. Sen kimi kötülüklerden korursan, o gün muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur.
040/10 İnkâr edenlere şöyle nida edilir: Allah'ın gazabı, sizin kendinize olan kötülüğünüzden elbette daha büyüktür. Zira siz imana davet ediliyorsunuz, fakat inkâr ediyorsunuz.
040/11 Onlar, "Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (bu ateşten) çıkmaya yol var mıdır?" derler.
040/12 Onlara, "Bir Allah'a çağırıldığınız zaman inkâr ettiniz. Ona ortak koşulunca inanıp tasdik ediyorsunuz. Artık hüküm, yücelerin yücesi Allah'ındır" (denir).
040/13 Size ayetlerini gösteren, sizin için gökten rızk indiren Odur. Allah'a yönelenden başkası ibret almaz.
040/14 Haydi kâfirlerin hoşuna gitmese de Allah'a, Allah için dindar ve muhlis olarak dua edin.
040/15 Dereceleri yükselten, Arş’ın sahibi Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine vahiyi indirir.
040/16 O gün onlar (kabirlerinden) meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. "Bu gün hükümranlık kimindir? Kahhar olan tek Allah'ındır?"
040/17 Bu gün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çarçabuk görendir.
040/18 Onlara, yaklaşan günün tehlikesini anlat. O zaman gamla dolu ve yutkunur oldukları halde, yürekleri gırtlaklara dayanmıştır. Zalimlerin ne dostu, ne de dinlenecek şefaatçileri vardır.
040/19 Allah, gözlerin hain bakışın ve kalplerin gizlediğini bilir.
040/20 Allah adaletle hükmeder. Onu bırakıp taptıkları ise, hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, hakkıyla işiten ve görendir.
040/21 Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin akıbetinin nasıl olduğunu görsünler. Onlar kuvvet yününden yeryüzünde eserler (bırakmak) bakımından bunlardan daha üstündüler. Böyle iken Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah'ın azabından da koruyan olmadı.
040/22 Bunun sebebi, peygamberleri kendilerine apaçık mucizeler getirdikleri halde, inkâr etmeleriydi. Allah da kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O, kuvvetlidir, azabı da pek çetindir.
040/23 Celalim hakkı için, Musa’yı mucizelerimizle ve açık bir delil ile gönderdik.
040/24 Firavun’a, Hâmân’a ve Kârun'a da, “Bir sihirbaz, bir yalancı” dediler.
040/25 İşte o (Musa), tarafımızdan kendilerine hakkı getirince, "Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınları sağ bırakın!" dediler. Ama kâfirlerin tuzağı elbette boşa çıkar.
040/26 Firavun, "Bırakın beni, dedi, Musa'yı öldüreyim, varsın Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum."
040/27 Musa da, "Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz(olan Allah) a sığındım." dedi.
040/28 Firavun ailesinden olup, imanını gizlemekte olan bir mümin adam (şöyle) dedi: Siz bir adamı, Rabbim Allah'tır, demesiyle öldürür müsünüz? Hâlbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler de getirmiştir. Bununla beraber eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru sözlü ise sizi tehdit edegeldiği (azap) ın, bir kısmı olsun sizi çarpar. Şüphesiz Allah haddi aşan yalancı kimseyi muvaffak etmez.
040/29 "Ey kavmim! Bugün, bu yerde başta olan kimseler olarak hükümranlık sizindir. Ama Allah'ın hışmı bize gelip çatarsa, kim bize yardım eder?" Firavun: "Ben size kendi görüşümden başkasını işaret etmiyorum. Ben size ancak doğru yolu gösteriyorum." dedi.
040/30 İman etmiş olan (adam) dedi ki: Doğrusu ben o toplulukların karşılaştıkları günün size de size de gelmesinden korkuyorum.
040/31 Nuh, Ad ve Semûd kavimlerinin ve daha sonrakilerin maceraları gibi, ki Allah kullarına haksızlık yapmak istemez.
040/32 Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağrışıp çağrışma gününden (kıyametten) korkuyorum.
040/33 Arkanıza dönüp kaçacağınız gün, sizi Allah (ın azabın) dan kurtaracak kimse yoktur.
040/34 Ant olsun ki (Musa'dan) önce Yusuf da size açık bürhanlar getirmişti. O vakit de onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip durmuştunuz. Hatta o vefat edince de "Allah ondan sonra peygamber göndermez." dediniz. İşte Allah o aşırı giden, şüphecileri böyle şaşırtır.
040/35 Onlar, kendilerine gelmiş hiçbir hüccet (delil) olmadığı halde Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenlerdir. Gerek Allah yanında, gerekse iman edenler yanında bu davranışa karşı kin ve öfke büyümüştür. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.
040/36 Firavun da, "Ey Hâmân, bana yüksek bir kule yap; belki yollara erişirim,
040/37 Göklerin yollarına da, Musa’nın tanrısını görebilirim! Çünkü ben onun yalancı olduğuna inanıyorum.” dedi. İşte bu suretle Firavun’a kötü ameli süslendirildi ve yoldan çıkarıldı. Firavun’un düzeni hüsrandan başka bir işe yaramadı.
040/38 O iman eden kimse: "Ey kavmim! dedi, siz bana uyun, sizi doğru yola götüreceğim.
040/39 Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahret, gerçekten kalınacak yurttur.
040/40 Kim bir kötülük işlerse, onun kadar ceza görür. Kim de kadın veya erkek mümin olarak faydalı bir iş yaparsa onlar, kendilerine hesapsız rızk verilmek üzere, cennete girerler.
040/41 Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
040/42 Siz beni, Allah'ı inkâr etmeye ve hiç tanımadığım nesneleri Ona ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, O aziz ve çok bağışlayan Allah'a davet ediyorum.
040/43 Sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da ahrette de hiçbir davete yetkisi yoktur. Gerçekte dönüşümüz Allah'adır. Aşırı gidenlere gelince, işte onlar ateş ehlidirler.
040/44 Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a ısmarlıyorum. Çünkü Allah, kullarını çok iyi görendir."
040/45 Nihayet Allah, onların kurdukları tuzakları kötülüklerinden bu zatı korudu ve Firavun'un kavmini ise kötü azap kuşatıverdi.
040/46 (Azaptan biri de) ateştir ki, onlar sabah akşam buna sokulurlar. Kıyametin kopacağı gün de, "Firavun ailesini azabın en çetinine sokun!" (denilecektir).
040/47 (Kâfirler) ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara, "Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz?" derler.
040/48 O büyüklük taslayanlar ise, "Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz. Şüphe yok ki Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi. (Değil sizi, kendimizi kurtarmaya dahi gücümüz yok) derler.
040/49 Ateşte bulunanlar, cehennem bekçilerine, “Rabbinize dua edin, bize bir gün olsun azabı hafifletsin!” diyecekler.
040/50 (Bekçiler), "Size peygamberleriniz açık açık deliller getirmediler mi?" derler. Onlar da "Evet getirdiler" derler. (Bekçiler ise). "O halde kendiniz yalvarın" derler. Hâlbuki kâfirlerin duası, heder olmaktan başka hiçbir değeri hayiz değildir.
040/51 Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin (şahitlik) edecekleri günde yardım ederiz.
040/52 O gün zalimlere, özür dilemeleri hiçbir fayda sağlamaz. Artık lânet de, kötü yurt da onlarındır.
040/53 Ant olsun ki biz Musa'ya hidayeti verdik ve İsrail oğullarını da Tevrat’a mirasçı kıldık.
040/54 Akıl sahiplerine doğru yol rehberi ve ihtar olması için!
040/55 (Ey Muhammet!) Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vaadi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam sabah Rabbini hamt ile tespih et.
040/56 Kendilerine gelmiş kati bir delil olmaksızın, Allah'ın ayetleri hakkında münakaşa edenlerin kalplerinde, hiç şüphe yok ki, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur. Sen Allah'a sığın, çünkü O, işiten ve görendir.
040/57 Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından elbette daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
040/58 Körle gören, inanıp iyi amellerde bulunanla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz!
040/59 Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar.
040/60 Rabbiniz (şöyle) buyurdu: Bana dua edin, size icabet edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gideceklerdir.
040/61 Allah, geceyi dinlenmeniz için (karanlık), gündüzü de (işinizi) görmeniz için aydınlık yapandır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
040/62 İşte Rabbiniz Allah budur, Ondan başka hiç bir ilâh yoktur. O halde nasıl olup da döndürülüyorsunuz?
040/63 Allah'ın ayetlerini bilerek inkâr edenler (haktan) böyle döndürülür.
040/64 Allah, yeri sizin için bir mesken, göğü de kubbemsi bir yapı gibi bina eden, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz besinlerle rızıklandırandır. İşte o Allah, yücelerden yücedir.
040/65 O daima diridir. Ondan başka hiçbir İlâh yoktur. O halde dinde ihlâs ve samimiyet erbabı olarak Ona dua edin. Övmek ve övülmek, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
040/66 (Ey Muhammet!) De ki: Bana Rabbimden apaçık deliller gelince, o sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınıza kulluk etmem bana yasaklanmıştır. Ben, âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.
040/67 O, sizi bir cins topraktan, sonra bir meniden, sonra bir kan pıhtısından yaratıp, sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü, kuvvetli çağa erişmeniz, sonra da yaşlılar olmanız için yaşatandır. İçinizden kimi de daha evvel öldürülmektedir. Allah yaşatmayı, belli bir vakte ulaşmanız ve olur ki aklınızı kullanmanız için yapar.
040/68 O, hem dirilten, hem de öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız "Ol!" der, o da oluverir.
040/69 Allah'ın ayetleri (Kuran) hakkında tartışanlara bakmadın mı? Nasıl döndürülüyorlar (onu tasdike yanaşmıyorlar)!
040/70 Onlar, Kitabı ve peygamberlerimizi kendisiyle gönderdiğimiz kuralları yalanlayanlardır. Onlar yakında gerçeği anlayacaklar.
040/71 Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.
040/72 Kaynar suya, sonra da ateşte cayır cayır yakılacaklardır.
040/73 Sonra onlara, "Allah'ı bırakıp da ortak koştuklarınız,
040/74 Allah’ı bırakıp da?” diye sorulacak. Onlar da, "Bizden uzaklaştılar, zaten biz önceleri hiçbir şeye tapmıyorduk." diyecekler. İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır.
040/75 "Bu sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür."
040/76 İçinde ebedi kalıcı olarak cehennem kapılarından girin. Kibirlenenlerin dönüp gidecekleri yer ne çirkindir!
040/77 Onun için (Ey Resulüm!), sen sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi bir gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz yahut seni kendimize alırız. (Nasıl olsa) Onlar bize döndürülüp getirileceklerdir.
040/78 Ant olsun senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarnı anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiç bir peygamber Allah'ın izni olmaksızın her hangi bir ayeti kendiliğinden getiremez. Allah'ın emri gelince de hak ve (adaletle) uygulanır. İşte burada Allah'ın nizamını yıkmaya uğraşanlar hüsrana uğrarlar.
040/79 Allah, kimini binesiniz, kimini yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır.
040/80 Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Gönüllerinizdeki bir arzuya onlara binerek ulaşırsınız. Onlar ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
040/81 Allah, size ayetlerini gösteriyor. Siz Allah'ın ayetlerinden hangisini inkâr edersiniz?
040/82 Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, baksınlar? Hem onlar bunlardan daha çoktu. Kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından ise daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler kendilerine asla fayda vermemiştir.
040/83 Peygamberlerimiz onlara apaçık mucizeleri getirince, kendilerinde bulunan bilgi ile gururlandılar. Alaya aldıkları şey kendilerini kuşatıverdi.
040/84 Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman, "Allah'a inandık ve Ona ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik" dediler.
040/85 Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah'ın kulları hakkında câri olagelen âdeti budur. İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır.
Dostları ilə paylaş: |