Fatiha suresi



Yüklə 2,25 Mb.
səhifə24/30
tarix23.12.2017
ölçüsü2,25 Mb.
#35759
növüYazı
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   30

044/DUHÂN SÛRESİ

044/01 Ha, Mim.

044/02 Apaçık kitaba andolsun,

044/03 Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz uyarıcıyızdır.

044/04 Hikmetli her iş, o gecede karara bağlanır.

044/05 Tarafımızdan gelen emirle; çünkü biz resul gönderiyorduk.

044/06 Rabbinden bir rahmet olarak! Şüphesiz ki O, işitendir, bilendir.

044/07 Eğer kesin olarak inanıyorsanız (Allah), göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.

044/08 Ondan başka İlâh yoktur. O diriltir, O öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.

044/09 Fakat onlar, şüphe içinde eğlenip duruyorlar (Tekrar dirilmeyi kabul etmiyorlar).

044/10 O halde semanın açık bir duman ile dolacağı günü gözetle.

044/11 Ki insanları saracaktır; bu yakıcı, korkunç bir azaptır!

044/12 (İşte o zaman insanlar) “Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Doğrusu biz artık inanıyoruz” (derler).

044/13 Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.

044/14 Ondan yüz çevirdiler, "Bu, deli görünümünde eğitilmiş biridir." dediler.

044/15 Biz sizden azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz.

044/16 Zira biz büyük bir şiddetle çarpacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız.

044/17 Onlardan önce Firavun’un kavmini imtihana tabi tuttuk. Onlara da şerefli bir peygamber gelmişti.

044/18 Onlara “Bırakın, Allah’ın kulları benimle gelsinler; ben de size gönderilen güvenilen bir peygamberim.”

044/19"Allah'a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil getirdim."

044/20 "Ben, beni taşlamanızdan dolayı, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a sığındım."

044/21 "Eğer bana inanmadınız sa, hemen yanımdan uzaklaşın.

044/22 Bunun üzerine Musa, "Bunlar suç işleyen bir toplumdun." diye Rabbine seslendi.

044/23 Allah, "O halde kullarımla geceleyin çıkıp git. Çünkü takip edileceksiniz." buyurdu.

044/24 "Denizi sakin iken geride bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur."

044/25 Onlar geride neler bırakmışlardı: Nice bahçeler, pınarlar.

044/26 Ekinler, güzel konaklar!

044/27 Zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler!

044/28 İşte böylece biz de onları başka bir topluluğa miras bıraktık.

044/29 Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.

044/30 Ant olsun biz İsrail oğullarını o küçültücü azaptan kurtardık.

044/31 Yani Firavun'dan. Çünkü o, haddi aşanlardan bir zorba idi.

044/32 Ant olsun biz, İsrail oğullarına, bilerek âlemlerin üstünde bir imtiyaz verdik.

(O devirde İsrail oğulları, çevrelerine hâkim, seçkin bir topluluk olmuşlardı.)

044/33 Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan ayetler verdik.

044/34 Fakat Mekke’nin inkârcıları,

044/35 “İlk ölümümüzden sonrası yok ve biz yeniden diriltilecek değiliz.

044/36 Eğer doğru söylüyorsanız o zaman ölmüş babalarımızı getirin” diyorlar.

044/37 Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tubba kavmi ile onlardan öncekiler mi? Suç işledikleri için biz onların hepsini helâk ettik.

044/38 Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.

044/39 Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

044/40 Şüphesiz hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı gündür.

044/41 O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez.

044/42 Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Çünkü O, hem üstündür, hem de merhametlidir.

044/43 Şüphesiz o zakkum ağacı

044/44 Günahkârların yemeğidir.

044/45 Karınlarında erimiş maden gibi kaynayacaktır.

044/46 Kaynar suyun kaynaması gibidir.

044/47 Görevlilere “Tutun onu da yaka paça doğru cehennemin ortasına sürükleyin,

044/48 Sonra da başının üstünden kaynar su dökün” denilecek.

044/49 Ona da “Tat bakalım azabı. Hani sen güçlü idin, çok şerefli idin” denilecek.

044/50 İşte bu, sizin şüphe edip de tartıştığınız şeydir.

044/51 Elbette Allahtan korkanlar güvenilir bir makamda olacaklardır.

044/52 Cennetlerde, pınar başlarında,

044/53 İnce ve kalın ipekten elbiseler giyerek ve karşı karşıya oturmuş halde.

044/54 Böyle olduğu gibi biz onları, ayrıca iri gözlü hurilerle evlendiririz.

044/55 Orada güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler.

044/56 Orda ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur.

044/57 Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte o, büyük kurtuluştur.

044/58 Biz onu (Kuran'ı) senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Umulur ki öğüt alırlar.

044/59 (Onların başlarına gelecekleri) bekle, zira onlar da beklemektedirler.

045/CÂSİYE SÛRESİ

045/01 Ha, Mim.

045/02 Kitabın peygambere indirilmesi, aziz ve hâkim olan Allah tarafındandır.

045/03 Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için birçok ayetler vardır.

045/04 Sizin yaratılışınızda ve yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan topluluklar için nice ibret verici işaretler vardır.

045/05 Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah’ın gökten indirmiş olduğu bir rızkta (yağmurda) ve ölümünden sonra yeri diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerde estirmesinde, aklını kullanan topluluklar için pek çok ayetler vardır.

045/06 İşte bunlar Allah'ın ayetleridir. Sana bunları doğrulukla okuyoruz. Artık Allah'tan ve Onun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar.

045/07 Vay haline her yalancı ve günahkâr kişinin! ki,

045/08 Allah kendisine okunan ayetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi (küfründe) direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele!

045/09 (O büyüklük taslayan kişi) ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onunla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

045/10 Cehhennem onların peşindedir. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiçbir fayda vermez. Onlar için büyük bir azap vardır.

045/11 İşte bu Kuran bir hidayettir. Rablerinin ayetlerini inkâr edenlere gelince, onlara tiksindiren, can yakan bir azap vardır.

045/12 Allah o (yüce) varlık ki, gereğince denizde yüzmek üzere gemileri ve lütfedip verdiği rızkı aramanız için denizi sizin hizmetinize vermiştir. Umulur ki şükredersiniz.

045/13 O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini size boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen topluluklar için birtakım ibretler vardır.

045/14 İman edenlere söyle: Allah'ın (cezalandırma) günlerinin geleceğini beklemeyenleri bağışlasınlar. O günler, Allah'ın her toplumu, yaptığına göre cezalandırması içindir.

045/15 Kim iyi iş yaparsa faydası kendisinedir ve kim de kötülük yaparsa zararı yine kendisinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.

045/16 Ant olsun ki biz, İsrail oğullarına Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdik. Onları güzel rızklarla besledik ve onları dünyada bazı kavimlere üstün kıldık.

045/17 Din konusunda onlara açık deliller verdik. Ama onlar kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.

045/18 Sonra seni din konusunda bir şeriat (ve düzen) sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.

045/19 Çünkü onlar, Allah'a karşı sana hiçbir fayda veremezler. Doğrusu zalimler birbirinin dostlarıdır. Allah da takva sahiplerinin dostudur.

045/20 Bu (Kuran), insanlar için kalp gözü, kesin olarak inanan bir toplum için de hidayet ve rahmettir.

045/21 Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!

045/22 Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.

045/23 Hevasını (kötü duygularını) İlâh edinen ve Allah'ın bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir?

045/24 Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. (kimimiz) Ölürüz, (kimimiz) yaşarız. Bizi ancak zaman helâk edin. Bu hususta onların bir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zannediyorlar.

(Dirilmeyi, ahret hayatını inkâr eden dehriler, ölümü "dehr" denen sürekli zamana veya tabiata bağlayarak, onun dışında ve üstündeki hakiki müessiri, Allah'ı tanımadıklarını ifade ederler. Buna göre ölümü, gece ve gündüz hazırlar. Ruhları alan bir ölüm meleği yoktur. Bütün olaylar zamana dayandırılır. Ama onlar bu inancı beslerken zandan başka hiçbir delile sahip değildirler.)

045/25 Onlara ayetlerimiz açıkça okunduğu zaman, "Doğru sözlü iseniz babalarımızı getirin." demelerinden başka delilleri yoktur.

045/26 De ki: Allah sizi diriltir, sonra öldürür. Sonra şüphe götürmeyen kıyamet gününde sizi buraya toplar. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler

045/27 Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyametin kopacağı gün var ya, işte o gün batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.

045/28 O gün her ümmeti, diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağırılır, onlara, "Bugün, yaptıklarınızla cezalanacaksınız." denilir.

045/29 Bu, bizim kitabımızdır; sizin hakkınızda gerçeği söylüyor. Çünkü biz, yaptıklarınızı kaydediyoruz.

045/30 İnanıp iyi işler yapanlara gelince, Rableri onları rahmetine kabul eder. İşte apaçık kurtuluş budur.

045/31 Ama inkâr edenlere gelince onlara, "Ayetlerim size okunmuş, siz de büyüklenip suçlu bir toplum olmuşsunuz değil mi? " denilir.

045/32 "Allah'ın vadi gerçektir, kıyamet gününde şüphe yoktur" dendiği zaman "Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz. Ancak bir takım tahminlerde bulunuyoruz, onun hakkında kesin bir bilgi elde etmiş değiliz" demiştiniz.

045/33 Yaptıklarının kötülükleri onlara görünmüş, alay edip durdukları şey onları kuşatmıştır.

045/34 Denilir ki: Siz bu güne kavuşacağınızı nasıl unutmuşsanız biz de bu gün sizi unuttuk! Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur!

045/35 Bunun böyle olmasının sebebi şudur: Siz Allah'ın ayetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı. Artık bu gün ateşten çıkarılmayacaklar ve onların özür dilemeleri de kabul edilmeyecektir.

045/36 Hamt, göklerin Rabbi, yerin Rabbi, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

045/37 Göklerde ve yerde bütün ululuk yalnız Ona aittir. O azizdir, hâkimdir.

046/AHKÂF SÛRESİ

046/01 Ha, Mim.

046/02 Kitabın indirilişi aziz, hâkim olan Allah tarafındandır.

046/03 Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları biz, ancak hak ile ve belli bir süre için yarattık. İnkâr edenler, uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler.

046/04 De ki: Dikkat edip baktınız mı hiç, Allah'ı bırakıp taptığınız şeyler yeryüzünde ne yaratmışlar, göstersenize bana! Yoksa onların ortakları göklerde midir? Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, size indirilmiş bir kitap yahut bir bilgi kalıntısı varsa onu bana getirin.

046/05 Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların tapmalarından habersizdir.

046/06 İnsanlar bir araya toplandıkları zaman (bunlar) onlara düşman kesilirler ve onların, kendilerine tapınmalarını inkâr ederler.

046/07 Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman, hak olan Kuran'ı inkâr edenler, hak kendilerine gelince, "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler.

046/08 Yoksa "Onu uydurdu" mu derler? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah'tan bana gelecek cezayı savmaya sizin gücünüz yetmez. O, sizin yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O bağışlayan, esirgeyendir.

046/09 De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahiy olunana uyarım. Ve ben apaçık bir uyarıcıyım.

046/10 De ki: Hiç düşündünüz mü? Şayet bu Allah katından ise ve siz de onu inkâr etmişseniz, İsrail oğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız haksızlık etmiş olmaz mısınız? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.

046/11 İnkâr edenler, iman edenler için dediler ki: "Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi." Fakat onlar bununla doğru yola girmek arzusunda olmadıkları için, "Bu eski bir yalandır." diyecekler.

046/12 Ondan önce de bir rahmet ve rehber olarak Musa'nın kitabı vardır. Bu da, zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitaptır.

046/13 “Rabbimiz Allah’tır.” deyip sonra dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

046/14 Onlar cennet ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık orada ebedi kalacaklardır.

046/15 Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi toplam otuz ay sürer. Nihayet İnsan güçlü çağına erip kırk yaşına varınca derki: Ey Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın yararlı işler yapmamı temin et! Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir! Ben sana yöneldim ve elbetteki ben Müslümanlardanım.

(Bu ayetin de Hz. Ebu Bekir hakkında indiği rivayet edilmiştir. Hz. Ebu Bekir, Resülullah'ın peygamberliğinden iki sene sonra kırk yaşına girmiş, kendisi, ana babası, oğlu ve torunu iman etmişlerdi. Nüzûl sebebinin hususiliğinin, hükmün umumiliğine engel olmayacağı düşünülürse, bütün müminlerin bu karakteri taşımak durumunda oldukları anlaşılır.)

046/16 İşte kendilerinden, yaptıklarının en iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar.

046/17 Anne ve babasına, "Öf be size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, anne ve babası Allah'a sığınarak, "Yazıklar olsun sana! İman et. Allah'ın vaadi gerçektir." dedikleri halde o, "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir." der.

046/18 İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında azap sabit olmuş kimselerdir. Gerçekten onlar, ziyana uğrayanlardır.

046/19 Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah, onlara yaptıklarının karşılığını verir, asla kendilerine haksızlık yapılmaz.

046/20 İnkâr edenler ateşe arz olundukları gün, "Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeyleri harcadınız, onların zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı alçaltıcı bir azap göreceksiniz!" denir.

046/21 Ad kavminin kardeşini (Hûd'u) an. Zira o, Ahkâf'ta (46. sûrenin adı; Yemen'de denize nazır kum tepeleri) kavmini uyardı. Kendinden önce ve sonra (başka) uyarıcılar da gelmiş olan kavmine, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum." demişti.

046/22 sen bizi İlâhlarımızdan çevirmek için mi geldin? Haydi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir." dediler

046/23 Hûd da, "Bilgi ancak Allah'ın katındadır. Ben, kendisiyle gönderildiğim şeyi (İslâm'ı) size duyuruyorum. Fakat sizi cahil bir kavim olarak görüyorum." dedi.

046/24 Nihayet onu, vadilerine yayılan bir bulut şeklinde görünce, "Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur." dediler. Hayır! O, sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde acı azap bulunan bir rüzgârdır.

046/25 O, Rabbinin emriyle her şeyi yıkar, mahveder. Bunun üzerine onların evlerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız.

046/26 Ant olsun ki onlara da size vermediğimiz kudret ve serveti vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.

046/27 Ant olsun biz, çevrenizdeki memleketleri de yok ettik. Belki doğru yola dönerler diye ayetleri tekrar tekrar açıkladık.

046/28 Allah'tan başka kendilerine yakınlık sağlamak için İlâh edindikleri şeyler kendilerine yardım etselerdi ya! Hayır, onlardan kaybolup gittiler. Bu onların yalan olarak uydurup durdukları şeylerdir.

046/29 Hani cinlerden bir grubu, Kuran’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kuran’ı dinlemeye hazır olduklarında (birbirlerine) “Susun” demişler, Kuran tamam olunca da uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.

046/30 “Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.

046/31 “Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.”

046/32 Allah'ın davetçisine uymayan kimse, yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'tan başka dostlar da bulamaz. İşte böylesiler, apaçık bir sapıklık içindedirler.

046/33 Gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorulmayan Allah'ın, ölüleri diriltmeğe de gücünün yettiğini görmüyorlar mı? Evet, O, her şeye kâdirdir.

046/34 İnkâr edenler ateşe sunulacakları gün "Nasıl bu gerçek değil miymiş?" denildiğinde, "Evet, Rabbimize ant olsun ki gerçekmiş" derler.

046/35 O halde (Ey Resulüm, kâfirlerin eziyetlerine karşı) azim sahipleri olan peygamberlerin sabrettiği gibi sabret ve onlar hakkında (azap için) acele etme. Onlar o vaat olundukları acıyı görecekleri gün, sanki gündüzün bir saatinden başka (bir müddet dünyada) durmamışa döneceklerdir. Bu kadarı kâfi bir tebliğdir. Öyle ise, fasıklar (kâfirler) topluluğundan başkası mı helâk edilecektir?

047/MUHAMMED SÛRESİ

047/01 İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alı koyanların işlerini Allah boşa çıkarmıştır.

047/02 İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammet'e indirilen gerçeğe inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.

047/03 Bunun sebebi, inkâr edenlerin batıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte böylece Allah, insanlara kendi davranışlarını anlatır. (Çünkü inkârcılar şeytana, inananlar da Kuran'a uymuşlardır.)

047/04 (Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. Durum şu ki, Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.

047/05 Allah onları hidayete iletecek ve durumlarını düzeltecek.

047/06 Onları, kendilerine tanıttığı cennete sokacak.

047/07 Ey iman edenler! Eğer siz Allah (ın dinine) 'a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder, ayaklarınızı sağlam tutar.

047/08 İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah, onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.

047/09 Bunun sebebi, Allah'ın indirdiğini beğenmemeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.

047/10 Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler? Allah onları yere batırmıştır. Kâfirlere de onların benzeri vardır.

047/11 Bu, Allah'ın inananların yardımcısı olmasındandır. Kâfirlere gelince onların yardımcıları yoktur.

047/12 Muhakkak ki Allah, inanıp iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar, inkâr edenler ise (dünyada) zevklenirler, hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir.

047/13 Biz, halkı seni yurdundan çıkaran şehirden daha kuvvetli nice şehirleri yok ettik, fakat onlara bir yardım eden çıkmadı.

047/14 Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işi kendisine süslendirilen ve kötü arzularına uyan kimse gibi olur mu?

047/15 Muttakilere vaat olunan cennetin durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Bunlardan da öte Rablerinden bir bağışlama vardır. Bu, ateşte ebedi kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu hiç?

047/16 Onların arasında, öyleleri vardır ki seni dinler. Fakat senin yanından çıkınca kendilerine bilgi verilmiş olanlara, "Az önce ne demişti?" diye sorarlar. Bunlar, Allah'ın kalplerini mühürlediği heva ve heveslerine uyan kimselerdir.

047/17 Doğru yolu bulanlara gelince, Allah onların hidayetlerini artırır ve onlara takvasını (ateşten nasıl korunacaklarını) öğretir.

047/18 Onlar, kıyamet zamanının ansızın gelip çatmasından başka bir şey mi bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirtilmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar?

047/19 Bil ki, Allah’tan başka İlâh yoktur. (Ey Muhammed !) Hem kendinin hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, duracağınız yeri de bilir.

047/20 İman etmiş olanlar, "Keşke cihat hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı!" derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Korktukları başlarına gelsin!

047/21 (Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.

047/22 Demek sizler iş başına gelecek olursanız, yeryüzünde bozgunculuk yapacak, akrabalık bağlarını da koparacaksınız öyle mi?

047/23 İşte bunlar, Allah'ın kendilerini lânetlediği, bu yüzden kendilerine sağır ve gözlerini kör kıldığı kimselerdir.

047/24 Onlar Kuran'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?

047/25 Şüphesiz ki kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, ona arka dönenleri şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermiştir.

047/26 Bunun sebebi; onların, Allah'ın indirdiğinden hoşlanmayanlara "Bazı hususlarda size itaat edeceğiz." demeleridir. Oysa Allah, onların gizlediklerini biliyor.

047/27 Ya melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak?

047/28 Ona sebep, onların Allah’ı gazaplandıran şeylerin ardınca gitmeleri ve O’nu razı edecek şeylerden hoşlanmamalarıdır. Bu yüzden Allah onların işlerini boşa çıkarmıştır.

047/29 Kalplerinde hastalık olanlar, yoksa Allah'ın, kendilerine besledikleri kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?

047/30 Biz isteseydik onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Ant olsun ki sen onları, konuşma tarzlarından tanırsın. Allah bütün işlediklerinizi bilir.

047/31 Ant olsun ki içinizden cihat edenlerle sabredenleri belirleyinceye kadar ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.

047/32 İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra Peygambere karşı gelenler, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Hâlbuki Allah, onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır.

047/33 Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.

047/34 İnkâr edip Allah yolundan alıkoyanları ve sonra da kâfir olarak ölenleri Allah asla bağışlamaz.

047/35 Sakın gevşemeyin. Üstün olduğunuz halde barışa davet etmeyin. Allah sizinle beraberdir. O, amellerinizi asla eksiltmez.

047/36 Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mükâfatını verir. Ve sizden mallarınızı tamamen sarf etmenizi istemez.

047/37 Eğer onları isteseydi ve sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı.

047/38 İşte sizler öyle kimselersiniz ki, Allah yolunda infak etmek için çağırılıyorsunuz da içinizden kiminiz cimrilik ediyor. Fakat kim cimrilik ederse ancak kendine karşı cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirlersiniz. Eğer ondan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir kavim getirir, sonra da onlar sizin benzerleriniz olmazlar.


Yüklə 2,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin