074/MÜDDESSİR SÛRESİ
074/01 Ey bürünüp sarınan (Resulüm)!
074/02 Kalk artık (insanları) uyar.
074/03 Sadece Rabbini büyük tanı.
074/04 Elbiseni tertemiz tut.
074/05 Kötü şeyleri terk et.
074/06 Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.
074/07 Rabbin için sabret. (Hz. Peygambere hitap eden ilk ayetler.)
074/08 O Sûr'a üfürüldüğü zaman var ya,
074/09 İşte o gün zorlu bir gündür.
074/10 Kâfirler için (hiç de) kolay değildir.
074/11 O adamı bana bırak. Onu tek olarak yarattım.
074/12 Bol bol mal verdim.
074/13 Her zaman hazır oğullar da verdim.
074/Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim,
074/14 Kendisine büyük şeref ve itibar da verdim.
074/15 Üstelik o (nimetlerimi) daha da artırmamı umuyor.
074/16 Asla (ummasın)! Çünkü o, bizim ayetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır.
074/17 Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım.
074/18 Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.
074/19 Canı çıkası ne biçim ölçtü biçti!
074/20 Sonra, canı çıkası, tekrar (ölçtü biçti), nasıl ölçtü biçtiyse!
074/21 Sonra baktı.
074/22 Sonra kaşlarını çattı, suratını astı.
074/23 En sonunda kibrini yenemeyip sırt çevirdi.
074/24 “Bu, öteden beri nakledilen bir büyüdür.
074/25 Bu, insan sözünden başka bir şey değil!” dedi.
074/26 Ben onu Sekara sokacağım.
074/27 Sen biliyor musun Sekar nedir?
074/28 Hem (bütün bedeni helâk eder, hiç bir şey ) bırakmaz, hem (eski hale getirip, tekrar azap etmekten) vazgeçmez o.
074/29 İnsanın derisini kavurur.
074/30 Üzerinde on dokuz (muhafız melek) vardır.
074/31 Biz, cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye inansın, iman edenlerin imanını artırsın; hem kendilerine kitap verilenler, hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de, “Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?” desinler. İşte Allah böylece dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. Bu ise insanlık için bir öğütten ibarettir.
074/32 Hayır hayır (öğüt almazlar)! Aya Ant olsun ki,
074/33 Dönüp gitmekte olan geceye Ant olsun ki.
074/34 Ağarmakta olan geceye Ant olsun ki
074/35 O cehennem en büyük belalardan biridir.
074/36 İnsanları uyarmak ve korkutmak için.
074/37 İçinizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyenler için.
074/38 Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir;
074/39 Ancak, (hesap defteri) sağ yanından verilenler başka:
074/40 Onlar cennetler içindedir. Araştırıp sorarlar.
074/41 Günahkârlardan,
074/42 "Sizi şu yakıcı ateşe (Sekara) sokan nedir?" diye uzaktan uzağa sorarlar.
074/43 Onlar şöyle cevap verirler: "Biz namazımızı kılmıyorduk,
074/44 Yoksulu doyurmuyorduk.
074/45 (Batıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk.
074/46 Ceza gününü de yalan sayıyorduk.
074/47 Nihayet (bu haldeyken) bize ölüm gelip çattı.
074/48 Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.
074/49 Şimdi ne mazeretleri var ki, o öğütten yüz çeviriyorlar?
074/50 Sanki ürkmüş yaban eşekleri gibi ki,
074/51 Aslandan kaçan.
074/52 Güya onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (İlâhi vahiy) verilmesini istiyor.
074/53 Elbette olacak şey değil! Aslında onlar ahretten korkmuyorlar.
074/54 Ama bu gerçekten bir ikazdır!
074/55 Dileyen onu (düşünür) öğüt alır.
074/56 Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt almazlar. Kendisinden sakınılmak yaraşan da Odur, kendisine bağışlamak yaraşan da.
075/KIYÂME SÛRESİ
075/01 Kıyamet gününe yemin ederim ki,
075/02 Kendini kınayan (haddini bilen, nedamet çeken) nefse yemin ederim ki,
075/03 İnsan kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı sanar öyle mi?
075/04 Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.
075/05 Fakat İnsan ileriye doğru boyuna kötülük etmek ister de,
075/06 "Kıyamet günü ne zamanmış?" diye sorar.
075/07Gözün şaşkına döndüğü,
075/08 Ayın tutulduğu,
076/09 Güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman,
075/10 (İşte) o gün İnsan "Kaçacak yer neresi?" diyecektir.
075/11 Hayır hayır! (kaçıp) sığınacak yer yoktur!
075/12 O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.
075/13 O gün insana ileri götürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir.
075/14 Artık insan kendi kendinin şahididir.
075/15 İsterse özürlerini sayıp döksün.
075/16 (Resulüm!) Onu (vahiyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.
(Resul-i Ekrem gelen vahiyi unutmamak için, henüz kendisine okunup bitirilmeden acele ile tekrarlamaya çalışıyordu. (Ayette buna işaret dilmektedir.)
075/17 Şüphe etme ki, onu toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir.
075/18 O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et.
075/19 Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak da bize aittir.
075/20 Siz dünya hayatını seviyorsunuz,
075/21 Ve ahreti bırakıyorsunuz!
075/22 Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır,
075/23 (Onlar) Rablerine bakacaklar (O’nu görecekler) dir.
075/24 Yüzler de vardır ki o gün buruşacaktır.
075/25 Kendilerinin bel kemiklerini kıran bir felâkete uğratılacağını sezeceklerdir.
075/26 Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can köprücük kemiğine dayanır,
075/27 "Tedavi edebilecek kimdir?" denir.
075/28 (Can çekişen) bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar.
075/29 Ve bacak bacağa dolaşır.
075/30 İşte o gün sevk edilecek yer, sadece Rabbin huzurudur.
075/31 İşte o, (Peygamberin getirdiğini) doğru kabul etmemiş, namaz da kılmamıştı.
075/32 Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti.
075/33 Sonra da çalım sata sata yürüyerek kendi ehline (taraftarlarına) gitmişti.
075/34 Lâyıktır (o azap) sana, lâyık!
075/35 Evet, lâyıktır sana (o azap) lâyık!
075/36 İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?
075/37 O (döl yatağına) akıtılan meninin içinde bir nutfe (sperma) değil miydi?
075/38 Sonra (nutfe) kan pıhtısı olmuş, derken Allah onu (insan biçiminde) yaratıp şekillendirmişti.
075/39 Ondan da iki eşi, yani erkek ve dişiyi var etmişti.
075/40 Peki (bunları yapan) Allah'ın ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi?
076/İNSAN SÛRESİ
076/01 İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?
(Bu süre, insanın yapısındaki ilk maddeden itibaren insan şekline gelinceye kadarki süre ve yine gebelik süresi şeklinde tefsir edilmiştir.)
076/02 Gerçekten biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadın dölünden) yaratmışızdır. Onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.
076/03 Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.
076/04 Doğrusu biz kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.
076/05 İyiler ise kâfur katılmış bir kadehten (cennet şarabı) içerler.
076/06 (Bu) Allah’ın has kullarının içtikleri ve istedikleri yere akıttıkları bir pınardır.
076/07 O kullar, verdikleri sözü yerine getirirler; fenalığı oldukça yaygın olan bir günden korkarlar.
076/08 Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.
076/09 "Biz size Allah rızası için yemek yediriyoruz; binaen aleyh, sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz.
076/10 Biz, sert ve belâlı bir günde Rabbimizden (Onun azabına
076/11 İşte bu yüzden Allah onları, o günün fenalığından esirger. (Yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.
076/12 Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve (cennetteki) ipekleri lütfeder.
076/13 Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.
076/14 (Cennet ağaçlarının) gölgeleri üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.
076/15 Kendilerine gümüş kaplarla ve şeffaf kâselerle hizmet sunulur.
076/16 Gümüşten billur kaplar ki, onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.
076/17 Onlara orada bir kâseden içirilir ki, (bu şarabın) karışımında zencefil vardır.
076/18 (Bu şarap) orada bir pınardandır ki, adına sel sebil denir.
076/19 O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedimler dolaşır ki, onları gördüğünde kendilerini, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.
076/20 Ne yana bakarsan bak (yığınla) nimet ve ulu saltanat görürsün.
076/21 Üzerlerinde yeşil renkli ince ve kalın elbiseler vardır; gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirir.
076/22 (Onlara şöyle denir:) "Bu, sizin için bir mükâfattır. Sizin gayretiniz karşılığını bulmuştur.
076/23 (Resulüm!) Biz, (evet) Kuran’ı sana peyderpey biz indirdik. Artık Rabbinin hükmüne (boyun eğip) sabret; onlardan hiçbir günahkâra yahut hiçbir nanköre boyun eğme.
076/24 Sabah akşam Rabbinin ismini yâd et.
076/25 Gecenin bir kısmında Ona secde et; gecenin uzun bölümünde ise Onu tespih et.
076/26 Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (Ahreti) ihmal ediyorlar.
076/27 Onları biz yarattık; bağlarını sımsıkı bağladık (eklemlerini, damarlarını, sinirlerini sapasağlam yaptık). Dilediğimizde (kendilerini yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz.
076/28 Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.
076/29 Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (bir şeyi dilemenize izin vermesi) sayesinde (o şeyi) dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah âlimdir, hâkimdir.
076/30 O dilediğini rahmetine dâhil eder. Zalimlere gelince, Allah onlar için elemli bir azap hazırlamıştır.
077/MÜRSELÂT SÛRESİ
077/01 Yemin olsun, iyilik için birbiri peşinden gönderilenlere;
077/02 Şiddetle eserek savurup atanlara;
077/03 (hakikat) tohumlarını yaydıkça yayanlara;
077/04 (hak ile batılı) birbirinden iyice ayıranlara;
077/05 Sonra vahyi getirip sunanlara
077/06 İyilerin kabahatini silmek, kötüleri uyarmak için.
077/07 Bütün bunlara ant olsun ki, tehdit edildiğiniz şey muhakkak olacaktır!
077/08 Yıldızların ışığı söndürüldüğü,
077/09 Gök kubbe yarıldığı,
077/10 Dağlar ufalanıp savrulduğu
077/11 Peygamberlere de belli bir vakitte bir araya getirildiği vakit
077/12 Bu âlem ne vakte ertelenmiştir.
077/13 Ayırım gününe (iyilerle kötülerin birbirinden ayrı tutulduğu, hakların ödendiği, herkes, hakkında neye lâyık ise ona göre hüküm verildiği güne.)
077/14 (Resulüm!) Ayırma gününün ne olduğunu biliyor musun?
077/15 O gün (Peygamberleri ve ahreti) yalanlayanların vay haline!
077/16 Biz (bunlar gibi inkârcı olan) öncekileri helâk etmedik mi?
077/17 O gün yalanlayanların vay haline!
077/18 İşte biz suçlulara böyle yaparız!
077/19 O gün yalanlayanlara çok yazık!
077/20 (Ey insanlar!) Biz sizi hakir (basit) bir sudan yaratmadık mı?
077/21 Sonra onu emniyetli bir yere koyduk.
077/22 Belirli bir vakte kadar.
077/23 Biz ne mükemmel bir kudret sahibiyiz.
077/24 O gün yalanlayanların vay haline!
077/25 Biz yeryüzünü bir toplanma yeri yapmadık mı?
077/26 Gerek diriler için gerekse ölüler içir.
077/27 Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik.
077/28 O gün yalanlayanların vay haline!
077/29 (İnkârcılara o gün şöyle denilir:) "Haydi yalanlamış olduğunuz azaba doğru gidin!
077/30 Haydi, cehennemin üç kola ayrılmış, gölge gibi görünen kara dumanına koşun!
077/31 O, ne gölgelendirir, ne de alevden korur.
077/32 O, kızıl saray gibi kıvılcım saçar.
077/33 Onun kıvılcımı sanki kızıl deve gibidir.
077/34 O gün yalanlayanların vay haline!
077/35 O, (kâfirlerin) konuşamayacağı bir gündür.
077/36 Onlara izin bile verilmez ki, (sözde) mazeretlerini beyan etsinler.
077/37 O gün yalanlayanlara çok yazık!
077/38 (O zaman şöyle denir:) Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik.
077/39 (Azaptan kurtulmak için) bir hileniz varsa gösterin bana hilenizi!
077/40 O gün yalanlayanların vay haline!
077/41 (O gün) takva sahipleri gerçekten gölgeliklerde ve pınar başlarında bulunurlar.
077/42 Canlarının çektiğinden çeşit çeşit meyveler arasındadırlar.
077/43 (Kendilerine) "Dünyada yapmış olduğunuz iyilikler sayesinde şimdi afiyetle yiyin, için" (denir).
077/44 İşte biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.
077/45 (Ama peygamberi ve ahreti) yalanlayanların durumu o gün çok kötü!
077/46 (Ey inkârcılar!) Yiyiniz, (dünyadan) faydalanınız biraz! Gerçek şu ki, sizler suçlusunuz.
077/47 O gün yalanlayanların vay haline!
077/48 Onlar, kendilerine Allah'ın huzurunda eğilin!" denildiği vakit eğilmezler.
077/49 O gün yalanlayanlara çok yazık!
077/50 Onlar artık ondan (Kuran'dan) sonra hangi söze inanacaklar?
078/NEBE’ SÛRESİ
078/01 Birbirlerine hangi şeyden soruyorlar?
078/02 Büyük haberden mi?
078/03 Ki onlar onda ayrılığa düşmüşlerdir.
078/04 Hayır hayır! Anlayacaklar!
078/05 Yine hayır! Onlar (hakikati) anlayacaklar!
078/06 Biz, yeryüzünü (onlar için) bir döşek kılmadık mı?
077/07 Dağları da birer kazık,
078/08 Evet, sizi çift çift yarattık.
078/09 Uykunuzu bir dinlenme kıldık.
078/10 Geceyi bir örtü eyledik.
078/11 Gündüzü de (yaşamanız için) kazanma zamanı yaptık.
078/12 Üstünüzde yedi kat sağlam gökyüzü bina ettik.
078/13 (Oraya) parlak kandiller astık.
078/14 Ve bulutlardan da şarıl şarıl bir su indirdik.
078/15 Ki onunla yerden taneler ve bitkiler çıkaralım.
078/16 Ve ağaçları, sarmaş dolaş bahçeleri de.
078/17 Şüphesiz (herkes hakkında) adaletle hüküm verme günü, belirlenmiş bir zamandır.
078/18 Sura üflendiği gün, bölük bölük Allah'a gelirsiniz.
078/19 O gün gökyüzü açılır ve orada pek çok kapılar oluşur.
078/20 Dağlar yürütülür, serap haline gelir.
078/21 Şüphesiz ki, cehennem bir pusu olacak.
078/22 Azgınlar için bir barınak.
078/23 Orada nice zaman kalacaklar.
078/24 Ne bir serinlik tadacaklar ne de bir içecek.
078/25 Ancak kaynar su ve irin içecekler.
078/26 Bu onlara uygun bir cezadır.
078/27 Çünkü onlar bir hesap günü olduğunu ummazlardı.
078/28 Bizim ayetlerimizi pervasızca yalanlamışlardı.
078/29 Biz ise her şeyi yazıp saymışızdır.
078/30 (Bundan sonra onlara) "Azabı tadın! Size azaptan başka bir şeyi çoğaltmayacağız!" denilir.
078/31 Şüphesiz Allah’tan sakınanlar için kurtuluş ve mutluluk vardır.
078/32 Nice bahçeler ve üzüm bağları
078/33 Göğüsleri tomurcuklanmış genç yaşıt kızlar.
078/34 Ve bir de dolu kadehler vardır.
078/35 Orada ne boş bir laf işitirler, ne de bir yalan
078/36 Bu, Rablerinden bir karşılık olarak yeterli bir ihsandır.
078/37 O, göklerin ve yerin arasındaki her şeyin Rabbidir. Hiçkimse Rahman olan Allah’a hitap etmeye güç bulamaz.
078/38 O gün Cebrail ve melekler saf saf durarak Rahmanın izin verdiğinden başkası konuşamayacak, konuşan da doğruyu söyleyecektir.
078/39 İşte o, hak gündür. Bundan sonra dileyen Rabbine varan bir yola gider.
078/40 Biz, pek yakında gelecek bir azap ile sizi uyardık. Kişi, iki eliyle yaptıklarını göreceği bir gün için hazırlansın. O gün kâfir "Keşke (insan olacağıma) toprak olsaydım!" der.
079/NÂZİÂT SÛRESİ
079/01 Ta derinde acıyla söküp çıkaranlara andolsun!
079/02 Ve hafifçe dokunup, yavaşça çıkaranlara,
079/03 Ve yüzüp yüzüp gidenlere,
079/04 Emirleri, yarış edercesine emirleri hızlıca yerine getirenlere,
079/05 Dünyanın işlerini bir düzen içinde evirip çevirenlere,
079/06 O sarsıntının sarsacağı gün,
079/07 Onu ikinci bir sarsıntı takip edecek.
079/08 O gün kalpler saygı ile çarpacak.
079/09 Gözler de korku içinde öne eğilecek,
079/10 İnkârcılar da soruyorlar: “Biz gerçekten eski halimize mi döndürüleceğiz?
079/11 Ufalanıp kemikler olduğumu vakit ha!”
079/12 Bu münkirler "O halde bizim yeniden dirilmemiz, bizim için ikinci bir hüsran olur!" dediler. (Alay anlamında).
079/13 (Ey münkirler! Yeniden dirilmeyi zor sanmayın.) O, ancak bir tek nâra ve bir sayhadır
079/14 İşte o sayhadan sonra birdenbire insanlar kendilerini yeryüzünde buluverirler.
079/15 (Habibim!), Sana Musa'nın haberi geldi mi?
079/16 Tûr'daki kutsal vadide Rabbi ona seslenmişti.
079/17 “Firavun'a git! Çünkü o tuğyan (taşkınlık, azgınlık) etti.
079/18 Ona, temizlenmeyi arzu eder misiniz?
079/19 Sana Rabbini tanıtayım. Böylece ondan korkarsın, de”
079/20 O anda ona en büyük mucizeyi gösterdi.
079/21 Hemen yalanladı ve isyan etti.
079/22 Sonra tuzak kurmaya çalışarak geri döndü.
079/23 Derhal adamlarını topladı ve onlara bağırdı:
079/24 “Ben sizin en yüce Rabbinizim!” dedi
079/25 Allah onu herkese ibret olarak dünya ve ahret azabıyla cezalandırdı. (Dünya azabı denizde boğulmak, ahret azabı cehenneme gitmektir.)
079/26 Elbette onlarda korkan kimseler için bir ibret vardır.
079/27 Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa gökyüzünü mü? Onu Allah bina etti.
079/28 Onu direksiz olarak yükseltti, uygun bir nizama koydu.
079/29 Gecesini kararttı, gündüzünü aydınlık etti.
079/30 Ondan sonra da yeryüzünü döşedi.
079/31 Ondan suyunu, otunu çıkardı.
079/32 Dağlarını sabitleştirdi.
079/33 Sizin ve davarlarınızın faydalanması için.
079/34 Fakat o en büyük felâket kıyamet geldiği vakit,
079/35 İnsanlar neler yaptıklarını hatırlayacak.
079/36 Ve cehennem de gören herkese gösterilecek.
079/37 Artık her kim azgınlık etmiş,
079/38 Dünya hayatını tercih eylemiş ise,
079/39 Onun gideceği yer muhakkak ki cehennemdir.
079/40 Her kim de Rabbinin makamından korkmuş, nefsini de kötü arzulardan korumuş ise,
079/41 Onun varacağı yer de muhakkak ki cennettir.
079/42 Sana kıyametten sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? diye sorarlar.
079/43 Sen onu bilmiyorsun ki nasıl anlatacaksın.
079/44 Onu ancak ve ancak Rabbin bilir!
079/45 Sen ancak kıyametten korkanlar için bir uyarıcısın.
079/46 Onu görecekleri gün, dünyada sanki bir akşam veya kuşluk vakti kadar kaldıklarını sanacaklar.
080/ABESE SÛRESİ
080/01 Yüzünü ekşitti ve çevirdi.
080/02 Çünkü ona âmâ geldi
080/03 Ne bilirsin belki o temizlenecek.
080/04 Veya senden öğüt alacak da, o öğütten yararlanacaktı.
080/05 Fakat kendisinin hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını zannedene gelince,
080/06 Sen ona yönelip öğüt veriyorsun.
080/07 Onun temizlenmesinden sana ne.
080/08 Fakat sana can atarak gelen ise,
080/09 Allah korkusuyla gelmişken
080/10 Sen ona aldırmayıp başkasıyla ilgileniyorsun.
080/11 Hayır, sakın öyle yapma! Çünkü Kuran bir öğüttür.
080/12 Onu dileyen öğrenip düşünsün.
080/13 Kuran şerefli, üstün sahifelerde
080/14 Tertemiz kılınmıştır.
080/15 Elleriyle yazılmıştır.
080/16 Şerefli ve dürüst kâtiplerin
080/17 Kahrolası insan ne kadar nankördür!
080/18 Yaratan onu hangi şeyden yarattı?
080/19 Bir damla tohumdan yarattı da, onu halden hale geçirerek en güzel biçimine koydu.
080/20 Sonra ona doğru yolu kolaylaştırdı.
080/21 Sonra öldürdü de kabre koydurdu.
080/22 Sonra dilediği vakit ona yeniden hayat verecek.
080/23 Hayır, doğrusu o, O’nun emirlerini henüz tam olarak yerine getirmedi!
080/24 İnsan bir de yiyeceklerine baksın!
080/25 Biz semadan bol bol yağmur indiriyoruz.
080/26 Sonra yeryüzünü de yardıkça yardık.
080/27 Bu suretle onda hububat,
080/28 Üzümler ve yoncalar,
080/29 Zeytinler ve hurmalar,
080/30 Büyük ve sık ağaçlı bahçeler,
080/31 Meyveler ve çayırlar bitiriyoruz.
080/32 Sizin ve davarlarınızın yaşayabilmesi için.
080/33 Ama kulakları sağırlaştıracak olan o ses geldiği zaman,
080/34 O gün kişi kardeşinden,
080/35 Anasından, babasından,
080/36 Eşinden ve oğullarından kaçacaktır.
080/37 İşte o gün, herkesin başından aşan işi vardır.
080/38 O gün parıldayan yüzler vardır.
080/39 Güler, sevinir.
080/40 O gün kimi yüzler de toz, toprak içindedir.
080/41 Onları bir karanlık kaplayacaktır.
080/42 İşte onlar inkâr eden günahkârlardır.
(Yukarıdaki "080/1-16" ayetlerin iniş sebebi şöyle nakledilmiştir: Efendimiz Velit, Ümeyye b. Halef, Utbe b. Rabia gibi Kureyş’in ileri gelenlerine İslam'ı anlattığı bir sırada âmâ olan Abdullah b. Mektun gelir, "Ya Rasülullah! Allah'ın sana öğrettiklerinden bana da öğret" der. O esnada Resullullah s.a.v. cevap vermez. Çünkü Kureyş’in bu ileri gelen kimseleri, zaten kendilerine özel muamele edilmesini istiyorlardı. Efendimiz onları gücendirmek istemedi. Abdullah tekrar seslenince elinde olmayarak yüz hatları değişti. Bu esnada onlar kalkıp gittiler. Biraz sonra yukarıdaki ayetler geldi. Bu ve benzeri ayetler onun hak peygamber olduğuna en büyük delildir. Çünkü hiç kimse bu şekilde kendini tenkit etmez.)
081/TEKVİR SÛRESİ
081/01 Güneş dürüldüğü vakit,
081/02 Yıldızlar sönüp düştüğü vakit,
081/03 Ve dağlar sökülüp yürütüldüğü vakit,
081/04 Ve kıyılmaz mallar bırakıldığı vakit,
081/05 Ve vahşi hayvanlar toplandığı vakit,
081/06 Ve denizler alev alev yandığı vakit,
081/07 Ve ruhlar bedenlerle birleştiği vakit,
081/08 Ve diri diri gömülen kızcağıza,
081/09 Hangi günahla öldürüldüğü sorulduğu vakit,
081/10 Âmel defterleri dağıtıldığı vakit,
081/11 Ve sema diye bir şey kalmadığı vakit,
081/12 Ve cehennem kızıştırıldığı vakit,
081/13 Ve cennet yaklaştırıldığı vakit,
081/14 Herkes neler yapıp getirdiğini anlayacaktır.
081/15 Yemin ederim o gizlenen yıldızlara!
081/16 Akıp giderek gözden kaybolanlara,
081/17 Ve arkasını dönüp gittiğinde geceye,
081/18 Ve nefes almaya başladığında sabaha,
081/19 Muhakkak ki Kuran şerefli bir elçinin getirdiği kelamdır.
081/20 O, güçlü bir elçidir ve arşın sahibinin nezdinde itibarlıdır.
081/21 Orada kendisine itaat edilir ve kendisine güvenilir.
081/22 Sizin gayet iyi tanıdığınız o zat (Muhammet) deli değildir.
081/23 Yemin ederim o, o elçiyi ufukta açıkça gördü.
081/24 Ve o vahiy konusunda da cimri değildir.
081/25 Ve o Kuran taşlanmış şeytanın sözü değildir.
081/26 Siz nereye gidiyorsunuz?
081/27 O, bütün âlemler için sadece öğüttür.
081/28 İçinizde doğru yolda olmayı dileyenler için!
081/29 Fakat âlemlerin Rabbi olan Allah o şeyi dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!
Dostları ilə paylaş: |