1) Formel Bilimler: Konusunu doğadan almayan yani duyu ve deneyime dayanmayan fakat duyular üstü bir ideal varlık alanını ele alan bilim dallarıdır(matematik.mantık) Formel bilimler,sembolleri kullanarak kendilerini ifade ettikleri için aynı zamanda bir ideal;yani yapay anlatım biçimidir.Bundan dolayı diğer bilimlerle oranla daha nesneldir.Doğa insan bilimleri sembolleri kullanarak daha nesnel olmayı amaçlar
2) Doğa Bilimleri: Nedensellik ilkesine göre,yani aynı koşullar altında hep aynı sonuçların çıkacağı ilkesine dayanan doğa bilimleri deneysel yöntemi temele alır.konu alanı içinde doğa bilimleri(fizik),yaşam bilimleri yer alır.Temel özelliği olgusal ve deneysel olmalarıdır.Olgusaldır.Çünkü olgular ile neden-sonuç ilkesini araştırır.Nedenseldir.Çünkü;Doğa bilimleri genel, kesin,tümel,doğru yasalara ulaşmayı amaçlar. 3) İnsan Bilimleri: İnsanı değişik boyutlarıyla inceleyen bilgi türüdür.İnsan bilimleri;antropoloji,sosyoloji,psikoloji,siyaset bilimi,dil bilimi ve tarihtir.Bu bilimler insanın yapıp ettikleriyle ve ne yapacaklarıyla ilgilenir.Fakat kesin bir yasaya varamazlar. f) Felsefî Bilgi: Felsefi bilgi,evreni,varlığı,insanı,doğayı parçalara ve konulara bölmeden bir bütün olarak anlamaya çalışır.Felsefi bilgi insanın aklıyla ortaya koyduğu tümel düşüncelerdir.Felsefi Bilgi;araştırma ve eleştiriye dayalıdır,akla dayanır.Mantık ilkelerine dayalı akıl yürütmelerdir,Soyut ve kavramsal olduğu için evrenseldir,birleştirici ve bütünleyicidir,Özneldir,bir bitmişlik yoktur. BİLGİCİLİK (Sofizm): Eski Yunan’da İ.Ö 5. yüzyılın ikinci yarısından İ.Ö 4. yüzyılın başlarına değin para karşılığı felsefe öğreten gezgin felsefecilerin (sofistler) oluşturdukları akıma bilgicilik denir. Sofist deyimi, bilgeliği yeğleyen öğreti, bilgi öğretmeni, siyasada yararlı olma sanatı, söz söyleme sanatı anlamlarında kullanılmıştır. İ.Ö 5. yüzyıl, antik çağ Yunan felsefesinde bilgicilik akımının egemen olduğu çağdır. İlk düşünür sayılan Thales’den beri ortaya atılan sayısız varsayımlar, sonunda insan zekasını şahlandırmış ve bütün olup bitenleri yeniden gözden geçirerek kıyasıya eleştirmeye yöneltmişti. Doğa bilimlerinin denetiminden yoksun insan düşüncesi, varlığın temeli konusunda daldığı hayal aleminden kendisine dönüyordu. Bilgicilik akımının inceleme amacı, insanın kendisiydi. Protagoras’ a göre , “insan her şeyin ölçüsü” ydü. Bilgi, teorik bir merak değil, pratik bir yarar olmalıydı. Protagoras “tanrılara gelince, ben onların ne var olduklarını ne de yok olduklarını bilirim” diyordu. Bilgici Hippias, giydiği elbiseyi kendisi diktiği için “ bağımsızlığa kavuşmakla” övünüyordu. İnsan her türlü yapma bağlardan kurtulmak ve insansal yasanın (nomos) yerine doğal yasa (physis) konulmalıydı. Bilgiciler , özdekçi düşünceleri sürmekle beraber, ürünü oldukları idealist çizgiyi sürdürmüşler ve dünyayı tanıma olanağını yadsımışlardır. İşte bu idealist çizgidir ki, bir yandan bilgicilik akımını yozlaştırarak felsefeyi güzel söz söyleme sanatına dönüştürürken diğer yandan idealist ilkelerin gelişmesi sürecini doğurmuştur.