TARİHSEL OKUL: Alm. Historische Schule, Fr. ecole historique, İng. historical school, es. t. tarihi mektep.
1. (Dar anlamda) 19. yüzyılın başlarında kurulan (Savignhy, Eichhorn vb.) tarihsel hukuk okulu. Aydınlanmanın usçu hukuk anlayışına karşı, hukuku tarihsel gelişmenin bir sonucu ve ulus tininin organik bir biçimde gelişmiş ürünü olarak görür. 2. (Geniş anlamda) Hamann, Herder, Möser, Lessing’le başlayan ve Grimm Kardeşler ile Ranke’nin çalışmalarında doruk noktasını bulan bilimsel gelişme; bu gelişmeyle Alman tarih bilimleri, yalnızca tek tek bilimler olarak klasik biçimlerine ulaşmakla kalmayıp, aynı zamanda yeni bir tarih bilinci ve dünya görüşü yaratmışlardır. Bu okulun yöntem ve anlayışı özellikle Hegel’in tarih felsefesi ile çatışır. Bu okula göre, tarihte oluşmuş olanın başlı başına bir değeri vardır. Tarihin oluşturduğu devlet, hukuk, sanat gibi biçimler, bir ulusun ya da bir çağın özel ruhunun (tininin) yaratmaları olarak anlaşılmalıdır. TARİHSELCİLİK: Alm. Historismus, Fr. historisme. 19. yüzyılın ortalarında, özellikle Almanya da tarih bilimlerinin bağımsız gelişme sürecinde ortaya çıkan düşünce akımı. Olayların açıklanmasında tarihe öncelik veren eğilim; tarihsel düşünme eğilimi. Bu bağlamda: 1. Bütün olayları, başarıları ve değerleri, içinde doğdukları tarihsel durumlardan ve tarihsel koşullardan kalkarak anlamaya çalışan, giderek bu olayların nesnel içeriklerinin ve bugünkü anlamlarının açıklanmasını da ancak bu geçmişe bakış içinde elde edeceğine inanan düşünce biçimi. 2. İnsan varoluşunun özünü onun tarihselliğinde gören, tarihselliği insan yaşamının canlı temeli diye anlayan, böylece de dünyayı tarih olarak kavrayan felsefi düşünme doğrultusu. Özellikle Dilthey, York v. Wartenburg ve varoluşçu felsefede karşımıza çıkar; -.tarihsel okul’da doruğuna erişir. 3. Tarihi yalnızca kendisi için inceleme; tarih eğitimine aşırı önem vererek gelişigüzel geçmiş değerleri yeniden canlandırma uğruna bugünü feda etme. Tarih kültürü ve bilginliğinin, yaşama ve eylemeyi felce uğratacak biçimde aşırılığı. 4. Tarihin ilkece olduğundan değerli görülmesi; tarih gerçeklerinin değişmez yetkeler olarak saltıklaştırılması.TASAVVUF: İnsanın duygu ve sezgi yoluyla Tanrı’ya erişmesini ve onunla bütünleşmesini mümkün gören öğreti. TEİZM: Evreni yaratan ve yöneten, vahiy yoluyla insanlara buyruklar veren bir tanrının varlığına inanır. Teizm deyimi usu ve iradesi olan kişisel bir tanrının varlığını ileri sürmekle vahyi inkar ederek herkesin kendi aklına tabi olmasını ileri süren teizmin Allah ile alemi bir sayan panteizmin, Allah’ı ve dini inkar eden ateizmin, çoktanrıcılığı kabul eden politeizmin karşısındadır. Bağnaz dinsel bir felsefe öğretisidir, bilimi yadsır. Tanrıya insansal duygular yükleyen biçimine kişisel teizmin , tanrıyı tüm nesneleri nedeni sayan biçimine ussal teizm denir. TEKÇİLİK (monizm): Gerçekliğin temeli olarak yalnızca tek bir ilkeyi kabul eden öğreti.
Dostları ilə paylaş: |