FIDE Antrenörü Ünvanları İçin
Uluslararası Antrenörlerin Kursu
Türkiye – Antalya
13 – 20 Kasım 2009
Konferansı Verenler:
GM/FST Adrian Mikhalchishin
GM/FST Efstratios Grivas
FIDE Antrenörlerinin Kursu – Antalya 2009
-
Gün: 16:00 – 16:45 – Grivas)
Açılış Konuşması – Kursun Analizi
Değerli katılımcılar, hepiniz hoşgeldiniz.
FIDE Antrenörlüğü Ünvanları için düzenlenen Antalya Uluslararası Antrenörler Konferansı’na katıldığınız ve paylaştığınız için mutluluk duymaktayız. Geldiğiniz için teşekkürler. Pek çoğunuzun çok uzak mesafelerden geldiğini biliyoruz, bu durum bizlere vazifemizin ne kadar önemli olduğunu hatırlatmaktadır.
FIDE Antrenörlüğü Antalya Uluslararası Kursu, satranç antrenörlerinin kalitesini etkin bir şekilde yükseltmeye adanmıştır. Irkları, inançları ve maddi durumlarından bağımsız olarak tüm kursiyerlerimizin, potansiyellerinin elverdiği en üst düzeye yükselmelerini istiyoruz. Görevimiz bunu mümkün kılmaktır. Misyonumuz sizlere pratik ve adım adım destek sağlamaktır. Hedefimiz yalnızca bir antrenörün mesleğini iyi şekilde uygulayabilmek için neleri bilmesi gerektiğini öğretmek olmayıp, aynı zamanda bu bilgiyi öğretmenin doğru yollarını da göstermektir.
Üst düzey satranç antrenörlerinin karşılıklı konuşmaları, sıklıkla satrancın açıkça bir bilim halini aldığı ve üst düzey satranç oyuncularının güncel bilgileri dikkatle takip etmeleri gerektiği sonucuna ulaşmaktadır. Fakat çoğu zaman yapmak zorunda olduğunuz şey esasları takip etmektir, ardından gerisi kendiliğinden gelecektir. Bu ifade, bugünlerde üst düzey oyuncularla çalışan veya çalışmış olan üst düzey antrenörler arasında özdeyiş halini almıştır.
Pekala, burada, Antalya’da bir arada olmamızın nedeni de bu “esasların” konu başlıklarını sunmaktır. Bu seminer/kursun içeriğinde tanımlanmış olan pek çok konu üzerinde çalışacağız ve birlikte geçireceğimiz 34 saati en iyi şekilde değerlendirmeye çalışacağız. Önceden bahsetmiş olduğum üzere hedefimiz, genel satranç konuları olan oyunortası, oyunsonu ve satranç bilgisayar programlarına bağlı* genel satranç esasları konularını “derinlemesine kazmak” olacaktır.
Bu kursta sizlere sunulacak olan materyalin önemli bölümünün benim Satranç Koleji 1, 2, 3 ve Pratik Oyunsonu – Esaslarda Ustalaşmak adlı kitaplar serime dayandığını belirtmek zorundayım.
Oyunortası
Satranç mutlak doğruları olan bir oyun değildir. Bir satranç partisi boyunca oluşan birçok önemli dönüm noktasında, konumun ortaya koyduğu problemlerin tek, kesin ve kusursuz bir çözümü mevcut değildir. Oyuncular tarafından alınan pek çok başarılı kararın bilimsel açıdan doğruluğu ispatlanamaz. Bu kararlar bilimsel olmaktan çok, bazıları tahtadaki durumla doğrudan ilişkili olmayan birçok sübjektif unsura dayanarak alınır. Yine de uygulandıkları özel durumda başarılı oldukları anlaşılır. Satranç güzelliğinin önemli bir bölümü, kanaatimce, mevcut koşullar dahilinde oyuncunun kendine özgü yöntemleriyle doğru çözümü (veya daha alışılmış olarak galibiyeti) aramasında yatar.
Oyunortası, satrançta oyuncunun en saf haliyle kendi tarzını yansıttığı bölümdür. Açılış devamyolları ve en iyi yapıları onlarca yıllık turnuva pratiğinin yardımıyla taslaklar halinde az çok aydınlığa kavuşturulmuşken, oyunsonu teorisi ise güçlü bilgisayar programlarının da yardımıyla çok derin seviyelere ulaşmıştır. Oyunortası ise birçokları için halen bir gizem olma özelliğini korumaktadır. Farklı tarzlara sahip iki oyuncunun, örneğin Kramnik ve Shirov’un aynı açılış konumunu ne şekilde ele aldıklarını değerlendirmek, satrançta oyunortasının ne kadar dipsiz bir kuyu olduğunu ve bilgisayarlar tarafından sistematize edilmesi için daha çok uzun yıllar gerektiğini anlamak için yeterlidir. Oyunortası esnasında karar alma süreci, insan beyni için gücünü, dehasını ve yaratıcılığını sergilemek açısından en verimli bölüm olma özelliğini korumaktadır.
Tüm bunlara rağmen, turnuva pratiğindeki sistematize etme süreci göz ardı edilemez. Bir grup açık stratejik unsur ve bazı genel kurallar, yüzlerce yıllık satranç araştırmalarının ürünü olarak ortaya çıkarılmıştır. Bu unsurlar ve genel kurallar, zihinlerimizi önceden belirlenmiş düşünce kanallarına sokmayı ve daha da önemlisi yaratıcılığımıza yardımcı olması açısından satranç konumlarına ait daha iyi bir kavrayış geliştirmemizi hedeflemektedir. Tecrübenin ürünü olan bu bilgi ve kavrayışa sahip olmak, tekerleklerin varlığının otomobilin mucidine yardımcı olmasına benzer şekilde düşünce sürecimize büyük ölçüde destek olacaktır…
Bunların dışında, çeşitli oyunortası temalarının yorumlanması ve tartışılması sayesinde, bir satranççı satrancın diğer pratik yanlarına (mutlaka hamlelere değil fakat satrancın hissetme gibi daha soyut kavramlarına da) aşinalık kazanabilir. Bir kez daha oyunortası, karar alma süreciyle doğrudan bağlantılı oldukları için satrançta bu kavramların en fazla uygulanabilir olduğu bölümdür. Oyun gücünü geliştirme hevesinde olan birinin bu kavramları göz ardı edilmesi kabul edilemez.
Oyunsonu
Üçüncü Dünya Şampiyonu Kübalı Jose Raul Capablanca, bir keresinde satranç çalışmaya oyunsonundan başlanması gerektiği yönündeki fikrini açıklamıştır. Kübalı’nın kendisi tanınmış bir oyunsonu uzmanıydı ve yukarıdaki tavsiyesi şüphesiz kişisel tecrübelerinden kaynaklanmaktadır. Oyunsonu bilgisinin ve pratik tecrübesinin önemi hakkında çok şey konuşulmuştur ve bunların hepsini burada tekrar etmek anlamsızdır.
Çoğu kişi, ortalama bir oyuncuyla kıyaslandığında bir büyükustanın kalitesinin büyük ölçüde iyi bir açılış hazırlığı, üstün hesaplama becerileri ve tipik oyunortası konumlarına dair derinlemesine bir kavrayış olduğunu düşünür. Ne var ki, örneğin kuvvetli bir açık turnuvada bir büyükustanın daha zayıf bir oyuncuyu saf dışı bıraktığı pek çok duruma daha yakından bakacak olursanız, bunun oyunsonunda ve az çok eşit konumlarda gerçekleştiğini fark edersiniz. Muhtemelen nasıl olup da tahtada çok az sayıda figürün kaldığı böylesine basit bir konumun kaybedildiği konusunda merakta kalırsınız.
Hal böyleyken, kişisel tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki oyunun bu son aşaması, bu konuda iyi bir eğitim almış bir oyuncunun rakibine en çok sorun çıkarabileceği bölümdür. Her bir hamlenin değeri artar, her hata çok pahalıya mal olur ve büyük bir dikkatle oynamak şarttır. Günümüzde, ajurne kuralının kalkmış olmasıyla ve daralan süre kontrolü kurallarıyla birlikte, oyunsonu bilgisi daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir önem kazanmıştır.
Antrenörler İçin Hatalı Bir Teknikten Kaçınma (GM Nigel Davis’in Çalışmalarına Dayanmaktadır)
Yetenekli oyuncuların, antrenörlerinin hatalı bir yaklaşımı olan asimilasyonu yüzünden çok sık mahvolup gittiklerine şahit olmak şaşırtıcıdır. Yalnızca sıradışı yetenekler bu engelin üstesinden gelmeyi başarabilmektedir, bu noktada ise övgüyü talep eden taraf herşeye rağmen antrenör olmaktadır!
Antrenörlerin bu hatalı tekniklerinin bir sonucu olarak pek çok öğrenci gerçekten kötü alışkanlıklar edinmektedir. Böyle öğrencilerden birkaçı bana gelmişti. Yaşlarının yalnızca onbeş civarında olmasına rağmen neden aldıkları sonuçlardan tepelerinin atmış olduğunu merak ettim. Bu öğrencilere, genellikle bir şekilde bunun en önemli şey olduğuna inanan tecrübesiz hocaları tarafından bir dolu açılış sistemi pompalanmıştı. Bunun içeriği bazen üstünkörü tuzaklardan, bazen Garry Kasparov’un açılış repertuarından, bazen de son derece sıkıcı açılış repertuarı kitaplarının ezberletilmesinden oluşuyordu. Bu tarz öğrenciler belini doğrultmayı umabilirler miydi?
Pekala, evet, belki. Fakat talihsiz öğrenci için bu durum muhtemelen sigarayı bırakmak kadar travmatik etki yaratacaktır çünkü az çok başvurmak zorunda hissedecekleri sistemleri bırakmaları gerekecektir. İnanıyorum ki insanlar için çare geçmişin büyük oyuncularının otobiyografik kitaplarını okumaya kendilerini adamalarıdır, bunu yapmak tarihteki bu en büyük satranççılardan özel ders almak gibidir.
Açılışlara ilişkin olarak ana sorun şudur ki, ortalıkta açılışın galibiyetin temeli olduğu gibi yanlış bir inanış vardır. Bu düşünceye kandığınızda oynanabilir oyunortası konumlarına götüren katrilyonlarca sağlam açılış alternatifi bulmanız zor olmayacaktır. Lajos Portisch’in Bir Satranç Partisine Nasıl Başlanmalıdır konusu üzerine yazdığı budur:
“Henüz usta ünvanı kazanmamış bir satranççı için, örneğin bir dünya şampiyonunun karmaşık açılış repertuarını birebir taklit etmek mantıksızdır. Buna rağmen açılış, satrançta önemlidir fakat yine de oyunun yalnızca bir aşamasıdır; zafer oyunortası veya oyunsonunda da inşa edilebilir. Açılıştaki yegane göreviniz oynanabilir oyunortası konumlarına ulaşmaktır (iyi bir oyunortası konumundan yararlanmak eğitim gerektirir ve bu kitabın konusu dışındadır). Bu durumda bizim görevimiz nedir? Açılış repertuarımızın altyapısını nasıl hazırlamalıyız? Her bir satranç oyuncusunu tatmin edecek tek bir doğru çözüm ortaya atmak zordur. Her bireyin ve her kuvvet seviyesinin açılıştaki hedefleri farklıdır. Yine de her oyuncuya şunları tavsiye edebilirim: sadelik ve ekonomi. Bu ikisi birçok büyük satranççının açılış sistemlerinin karakteristiğidir. Bu oyuncular açılışta avantaj elde etmek için boş yere kendilerini zorlamazlar, gerçek beceriklerini sergilemek için basitçe oyunun bir sonraki aşamasını beklerler ve rakiplerinin hakkından oyunortası veya oyunsonunda gelmeyi umarlar.”
Bunun gerçekten kusursuz bir tavsiye olduğuna inanıyorum, fakat alışılmış olduğu üzere pek az kişi bu tavsiyeye uyacak, hatta bazıları böyle bir tavsiyenin verilmiş olmasına tepki gösterecektir! Fakat bu tavsiyenin gerçekliği, kendi zamanının önde gelen açılış uzmanlarından kabul edilen ve çoğunlukla sade varyantlar oynamış olan Portisch’in oyunları incelenerek anlaşılabilir.
Öyleyse, iyi bir antrenörün öğrencisine satrancın her yönünü öğreten antrenör olduğu, açılış aşamasına dikkat ettiği fakat kendisi için oyunortası ve oyunsonundaki çeşitli tekniklere odaklanmanın ve öğrencilerine bunlarla kafa tutmasının daha önemli olduğu sonucuna varabiliriz. Hepsinden önemlisi iyi bir antrenör hatalı tekniklerden arınmış antrenördür.
-
Gün: 17:00 – 17:45, Grivas)
OYUNORTASI & OYUNSONU TEORİSİ
Zor bir konu olan satrançta seviyesini yükseltmek isteyen her oyuncu, herşeyden önce metodik bir şekilde çalışmak ve açılış, oyunortası ve oyunsonu teorisine yön veren prensipleri anlamak zorundadır.
Çoğu satranç oyuncusu açılış teorisine oyunun diğer yönlerinden daha fazla odaklanma eğilimindedir. Bunun nedeni açıktır: açılış teorisini öğrenmek görece kolaydır ve bu durum daha çok rakibin cahilliğinden veya bizim kişisel yeteneklerimizden kaynaklansa da, bunu yapmak kısa vadeli sonuçlar sağlar. Bir satranç antrenörü için bile o veya bu açılışın bazı varyantlarını öğretmek ya da bazı basit taktik motifler göstermek, kendini oyunortası ve oyunsonu teorisinin açıklanmasına adamaktan kolaydır.
Oyunortası ve oyunsonu teorisinin varlığı bir realitedir. Asıl zorluk bunlara hakim olmanın kestirme ve mutlak yollarının olmaması ve bunu başarmanın tek yolunun spesifik konum türlerindeki fikirlere ve satranç mantığına dair derinlemesine araştırmalar yapmak olmasıdır. Diğer taraftan açılış teorisinin tersine, oyunortası ve oyunsonu teorisi modern gelişmelere dayanarak hızlı bir değişim göstermez ve yıllar içinde neredeyse stabil kalır.
Yukarıdakilerin ışığında, bir satranç kariyerini sürdürmek veya basitçe daha iyi bir oyuncu olmak isteyen her satranççı, basmakalıp olmaktan kaçınmalı ve farklı yaklaşımları denemelidir. Oyunortası ve oyunsonuna dair iyi bir kavrayış geliştirmek gereklidir, bu sayede satranççı, seçmiş olduğu açılışı takiben sonuca ulaşmak için doğru yolda ilerleyebilecektir. Satranç oyuncusu yalnızca açılış aşamasında kendisini farklılaştırabilir; bu aşamada her birimiz kendi inanç ve düşüncelerimiz ile genel anlamda kendi tecrübe ve referanslarımızı ileriye taşıyabiliriz. Objektif olarak bakıldığında, hiçbir açılış oyunu kazandırmaz ve aynı zamanda da kaybettirmez. Açılış, yolculuğun yalnızca başlangıcıdır ve bize rahat bir başlangıç yapmayı vadeder. Fakat yolculuğun sonuna başarıyla ulaşmak için, oyunortası ve oyunsonuna dair kendi bilgi ve tecrübelerimize güvenmek zorundayız.
Oyunsonu teorisi bizlere iki temel konuyu öğretir. İlk olarak, uzmanların (ve pratiğin ortaya çıkardığı binlerce oyunun) sonsuz sonuca ulaştığı az miktarda materyal içeren temel bir teorik konumdan maksimum düzeyde nasıl faydalanırız. İkinci olarak ise tahtada kalmış olan materyalin türüne göre oyunsonunu ele alış şeklimiz ve uygulamamız gereken plan ve fikirler. Bu ikinci konuda ustalaşmak muhtemelen daha zordur, çünkü ilk konunun tam bir kullanımının yanısıra, (sözkonusu oyunsonunun tüm olası sonuçları konusunda bilgi sahibi olmalıyız) temelde benzer konumlardan edindiğimiz izlenim ve kanılara dayanan kişisel deneyimlerimizden, anlayışımızdan ve referanslarımızdan fazlasıyla etkilenir. Ve elbette ki, çalışmaya verdiğimiz emeğin de öncelikli önemi vardır.
Oyunortası teorisinde, işler daha da zordur. Altında yatan fikirleri anlamak ve bizzat karşımıza çıkabilecek olan benzer konumlarda uygulamak üzere, spesifik stratejik ve taktik niteliklere sahip çeşitli konumları çalışmak zorundayız. Bunun yanısıra belirtmemiz gerekir ki, bu konular birçok satranç oyuncusu tarafından çalışılmış olduğu halde, bu bilgilerin pratikteki kullanımı ve sağladıkları fayda, oyuncular arasında farklılık göstermektedir. Doğru, satranç basit bir uğraş değildir, fakat bu bilgileri edindiğimiz takdirde çok daha çekici hale gelecektir…
Bu seminer/kursun amacı, bana geçmişte çalışmış olduğum meşhur antrenörler tarafından öğretilmiş olan ileri düzey eğitim konseptlerinin, aynı sunum ve öğretim metodları kullanılarak takdim edilmesidir. Bunu yapmayı, bir satranç oyuncusu olarak ilerlememe değerli katkılar sunmuş olan bu kişilere karşı bir minnet borcu sayıyorum. Ayrıca, büyükusta ünvanını kazanmayı başarmamı öncelikli olarak almış olduğum eğitime borçlu olsam da, kişisel çalışma ve gayretimin rolü de büyüktür.
Cinsiyet Farkları
1.Satrançta Erkek ve Kız Çocukları Arasındaki Farklar
(WWCC GM Susan Polgar)
Kadın oyuncular satrançta erkekler kadar başarılı olabilir mi? Bu sorunun cevabı “evet” dir. Peki ama neden erkek meslektaşlarıyla aynı düzeyde mücadele edebilen kadın satranççıların sayısı çok azdır? Bu, 64.000 dolarlık bir soru olmasına rağmen, çok az kişi cevabı bulma konusunda kaygılıdır. Bunun nedenlerini ele almayı ve durumu değiştirmek adına kendi çözüm önerilerimi sunmayı planlıyorum:
Sosyal Kabul: Genel olarak camia, satranç oynayan kız kavramını gerçek anlamda kabul etmemekte veya teşvik etmemektedir. Bu durum kızların satranca dahil olmasını zorlaştırmakta, ilgilerinin süreklilik kazanmasını daha da zorlaştırmaktadır.
Ailevi Kabul: Kızların satranç oynamasının aile tarafından kabul görme derecesi de düşüktür. Çoğu ebeveyn satrancı gerçek anlamda anlamaz veya bizzat oynamaz. Bazıları kızlarının satranç oynamasının ona sağlayacağı faydaları kavrayamaz. Bu nedenle, kızlar satranç oynama konusunda cesaretlendirilmedikleri takdirde, hiç başlamamaları veya hızlıca bırakmaları onlar için daha doğaldır. Bu durum “erkek çocuklar oyuncak araba ve kamyonlarla, kızlar ise Barbie bebeklerle oynar” basmakalıbına benzerdir. Erkekler Barbie bebeklerle oynamaz çünkü bu genel anlamda kız oyunu olarak kabul edilir. Benzer şekilde çoğu ebeveyn satrancı erkek oyunu olarak değerlendirir.
Olanaklar: Bu konu doğrudan doğruya ilk iki maddeyle bağlantılıdır. Sosyal ve ailevi kabulün yokluğunda, az sayıda ebeveyn kızlarının satranç oynamasına zaman ve para harcamaktadır. Doğrudan bir teşvik veya desteğin olmayışı, az sayıda kızın satrancı ciddiye almasıyla sonuçlanmaktadır.
Gözdağı: Turnuvalara katılan kızlarla erkeklerin sayısı arasındaki oran farkı çok büyük olduğundan, (9’a 1) kızların genellikle gözü korkmaktadır. Ayrıca kızların sahip olduğu sınırlı öğrenme ve oynama olanakları turnuvalardan kötü sonuçlar almalarıyla, bu da eninde sonunda satrancı bırakmalarıyla sonuçlanmaktadır. İlaveten, erkek çocuklar genellikle çok daha sert ve rekabetçi iken, çoğu kızla şaka yollu dalga geçilir ve onlar da karşı koymak yerine basitçe satrancı bırakmayı seçer.
Oyuna Bakış Açısındaki Fark: Erkekler ve kızlar, satranç oyununa çok farklı yaklaşır. Çoğu erkek çocuk sonuç eğilimlidir ve kazanca veya kayba odaklanır. Kızlar çok farklıdır; satrancın sanatsal ve sosyal yönünü daha fazla takdir ederler. Karşı karşıya olduğumuz sorun, çoğu kişinin kızların satrancı öğrenme ve ondan keyif alma şeklinin erkeklerle aynı olduğunu düşünmesidir. Fakat durum böyle değildir ve bizler eğitimciler, aileler veya koçlar olarak bunu anlamak zorundayız. Erkeklerin ve kızların satranca yaklaşımındaki farklılığı kavrayamazsak, sorunu nasıl çözebiliriz?
Farklı İlgi: Kızların satranca devam etmesini istiyorsak, oyuna olan ilgilerinin devam etmesini sağlamak zorundayız. Kızlar için neyin satrancı ilgi çekici hale getirdiğini ve onları neyin motive ettiğini bulmak zorundayız.
Psikolojik ve Fiziksel Farklar: Yaşları ilerledikçe, kızlar birçok yönden gelişme eğilimi gösterir. Farklı ilgi alanları geliştirirler ve farklı muamele görürler; ayrıca farklı sosyal problemleri vardır. Bir turnuvadaki “tek” kadın oyuncu olmak kolay değildir. Yaşı ilerleyen birçok kız, istenmeyen “asılma”ları defetmek zorundadır ve uygunsuz ifadelere konu edilirler. Erkek egemen satranç çevresinde mücadele ederken, satranç öncüleri olarak ben ve kızlarım bu tarz sıkıntıların çoğu ile bizzat karşı karşıya geldik. Hiçbir kadın oyuncu bu durumdan muaf değildir. Fakat ben oynadığım oyuna odaklanmayı başardım çünkü ailem tarafından teşvik edilmiş ve desteklenmiştim, ayrıca satranç öğrenme ve müsabakalara katılma olanaklarına sahip olmuştum.
Satranç Gelişimi ve İlerlemesi: Erkeklerin ve kızların oyuna yaklaşımındaki farklılığa işaret edecek bir şey olarak elimizde kızlara yönelik özel bir satranç gelişim ve ilerleme kursu yoktur. Aynı şey satranç kampları veya satranç sınıfları için de geçerlidir. Satranç eğitimi aktiviteleri ve yöntemleri kızlardan çok erkek çocuklara yöneliktir.
Farklı standart ve Beklenti: Satranç reytingi oyuncunun rekabet gücünü gösteren bir sayıdan ibarettir. Oysa ki az önce de belirttiğim gibi, kız çocukları erkeklerden çok daha az rekabetçidir. Reyting odaklı olan bu sistemde, kızlardan aynı başarıyı bekleyebilir miyiz?
Uzun Ömürlü Kariyer: Kadın oyuncular kariyerlerine çoğu kez aile yetiştirmek için ara verirler.
Çözümler: Şimdi yukarıda sözünü ettiğim sorunlara yönelik birtakım çözümler önereceğim. Ülke genelindeki binlerce genç bayan oyuncu ve aileleriyle birlikte edindiğim tecrübelerin sonucunda, kızların rahat edebilecekleri ayrı bir satranç ortamı istediklerini ve buna ihtiyaç duyduklarını fark ettim. Yalnızca bu tarz bir ortamda daha fazla sayıda kız daha yüksek seviye ve oranlarda satranç öğrenmeye ve oynamaya teşvik edilebilir. Bu onlara ilerleme ve erkeklere yetişme şansı verecektir.
USCF’nin (ABD Satranç Federasyonu; Çevirenin notu) istatistiklerine göre, federasyonumuz 3. ve 4. kademe sonrasında tehlikeli bir hızla kız oyuncu kaybetmektedir. USCF, yıllardır başlı başına bir problem olan bu durumu çözmeyi başaramamıştır. Bana bu eğilimi tersine çevirmek için ne yapılabileceği soruldu ve bunu yapmayı denemem rica edildi. Çözüm önerilerim şu şekildeydi:
-Kızları satrançta daha uzun süre kalma konusunda motive edecek daha fazla eğlence ve ilgi çekici faaliyet düzenleyin.
-Genç kızların gözlerinin korkmaması için daha iyi bir atmosfer yaratın.
-Kızların daha fazla eğleneceği ve takdir edeceği aktiviteler düzenleyin
-Daha fazla sayıda ciddi ve yetenekli kızın üst düzey oyuncular seviyesine ulaşabilmesi için serbest eğitim programları düzenleyin.
Ve çok daha fazlası…
Yukarıdaki girişimlerin tamamı Susan Polgar Vakfı tarafından finanse edilmiştir. Fikrim daima ne kadar fazla sayıda kız satrançta başarılı olursa, o kadar fazla kızın satranca devam etme konusunda motive olacağıdır ve bu da iyi oyuncuların miktarını arttıracaktır. Herşey sayılarla ilgilidir.
Sonuç olarak, kızlar erkeklerle eşit düzeyde rekabet edebilir ve aynı olanaklara sahip olmaları halinde satrançta mükemmelleşebilirler. Ancak bu şekilde hem kuvvette hem de sayılarda artış beklenebilir. Hedefim satrançta erkeklerle kızların arasındaki farkın kapanmasıdır.
2.Entellektüel Performansta Cinsiyet Farkı
(Christopher Chabris ve Mark Glickman’ın Araştırmasına Dayanmaktadır)
Bilim dallarında kadın ile erkek arasındaki eşitsizlik, doğuştan gelen bilişsel yeteneklerin mi yoksa seçici katılımcılık veya ayrımcılık gibi sosyal fenomenlerin mi sonucudur? Satranç, bu soru üzerine nesnel bir çalışma yapmak için iyi bir yoldur çünkü reyting sistemi oyuncuları kariyerleri boyunca takip etmektedir.
Dünya’daki toplam büyükustaların yalnızca %1’i kadındır. Bu yetersiz temsilin ayrımdan kaynaklanması mantıklı değildir, çünkü satranç reytingleri müsabaka sonuçlarını objektif bir şekilde yansıtmaktadır. 13 yaşın üzerindeki 250.000 turnuva oyuncusunun reyting verilerini kullanarak, üst düzey satrançtaki erkek baskınlığını açıklayabilecek birkaç olası açıklama geliştirdik. Şunlara ulaştık:
-Erkeklerin ortalama reytingi kadınlarınkinden daha yüksektir fakat fark çok dramatik değildir.
-Karşılaştırılan erkek ve kızlar eşit oranlarda satranca devam etmiş veya bırakmışlardır, fakat erkekler satranç müsabakalarına başlamaları daha yüksek sayılarda ve daha yüksek performans düzeylerinde olmuştur.
-Yeni genç oyuncuların en az %50’sinin kızlardan oluştuğu yerleşim yerlerinde, kızların ilk reytingleri erkeklerden düşük değildir. En üst düzeyde fazla sayıda erkek oyuncunun bulunmasının en alt düzeyde satranca dahil olan fazla sayıda erkek çocuğun bulunmasıyla açıklanabileceği sonucuna vardık.
Yine de erkeklerle kadınlar arasında iyi satranç oynamayı gerektiren beceriler konusunda doğuştan gelen farklar olabilirdi. Bu, ortalama veya sabit olarak büyük bir fark olmak zorunda değildir, örneğin uzamsal beceriler konusunda kendini belli eden bu küçük yetenek farkı, beyanda büyük bir farkla sonuçlanabilir. Bunu yetenek dağılımı hipotezi olarak adlandırdılar.
Ayrımcılık, değişik şekillerde katılım oranlarındaki farklılıkla sonuçlanmış olabilirdi. Ancak araştırmacılar bu durumun bu araştırmaya konu olmadığına dikkati çektiler çünkü satranç reytingleri nesnel ölçülerdir. Cinsiyetleri hesaplamalara doğrudan dahil edilmediği sürece, kimseye karşı ayrımcılık yapamazsınız.
Erkekler ve kızlar arasında satrancı bırakma konusunda bir diferansiyel oranı olabilirdi. Eşit sayıda ve eşit yeteneklerde erkek ve kız çocuğu satranç eğitimine başlayabilirdi fakat çok az sayıda kız büyükusta ünvanına kavuşabiliyordu. Buna diferansiyel bırakma hipotezi adını verdiler.
Verileri inceledikten sonra Chabris ve Glickman şu sonuçlara vardılar:
-Her yaş grubundaki erkekler ve kadınlar, oyun frekansı (yani eğitim düzeyi) veya yaş gibi farklılıklar hesaba katıldıktan sonra bile, satranç yeteneği açısından farklılık gösteriyordu. Erkekler ve kadınlar arasındaki yetenek farkı başlangıçtan itibaren vardı ve tüm yaş gruplarında varlığını sürdürüyordu.
-Erkekler ve kadınlar arasındaki yetenek farkı büyük değildi, hatta pek çok yaş grubunda fark kadınlardan yanaydı.
-Yetenek ve yaş gibi bileşenlere ayrıldığında kadınlar satrancı erkeklere oranla daha sık bırakıyor değillerdi. Örneğin, satrançta pek de iyi değilseniz turnuvalarda oynamayı bırakma ihtimaliniz yüksektir, fakat eşit seviyede iyi olan erkek ve kızların satrancı bırakma ihtimali de eşittir. Bu tespit diferansiyel bırakma hipotezine darbe vurmuştur.
-Kadınların katılım oranına bakar ve bunu performansla ilişkilendirirseniz, kadın ve erkek katılımcı oranının eşit olduğu durumlarda yetenek farkının ortadan kalktığını görürsünüz.
Bilimsel blog Pure Pedentary’de daha kapsamlı açıklamalar bulabilir ve konuyu tartışabilirsiniz.
Dostları ilə paylaş: |