Figth the future



Yüklə 410,69 Kb.
səhifə2/7
tarix18.01.2018
ölçüsü410,69 Kb.
#38741
1   2   3   4   5   6   7
BÖLÜM 3

FBI Genel Merkezi

J.Edgar Hoover Binası

Washington ,D.C.

1 Gün sonra

Kapıdaki tabelada “PROFESYONEL GÖZDEN GEÇİRME OFİSİ” (OPR) yazıyordu. İçeride scully,yanındaki sandalyenin boş olduğunun fazlasıyla farkında olarak ,kendi sandalyesinde rahatsızca kıpırdandı ve ne söylendiğine dikkat etmeye çalıştı.


“Waco ve Ruby Ridge’in ışığı altında...”
Scully dudağını ısırdı. Bu gözden geçirme önemliydi,Mulder’ın geç kalması için fazla önemli...ama Scully bile Dallas’tan D.C’ye gece baykuşu gibi bir yolculuktan sonraki yorgunluk nedeniyle ,görüşmeye zor yetişmişti. Önündeki masada altı müdür yardımcısı uzun bir masaya oturmuş ,kendilerini beğenmiş bir şekilde kağıtlarını karıştırıyorlardı. Konferans masasının merkezinde Müdür Yardımcısı Jana Cassidy oturuyor ve dünyanın kaderini ,mükemmelce manikürlenmiş güçlü ellerinde tutuyormuş havasıyla, yüksek sesle konuşuyordu.
“....terörist aktiviteler sonucunda ortaya çıkan kamu malının ve kaybedilen hayatların faciai yıkımı için...”
Cassidy’nin yanında ,Müdür Yardımcısı Walter Skinner Scully’e bir bakış fırlattıktan sonra,bakışlarını Mulder’ın boş sandalyesine çevirdi. Skinner,yıllar boyunca bu odada çok zaman harcamıştı. Scully ve Mulder birlikte çalışmaya başladıklarından beri doğrudan ona rapor veriyorlardı. Bundan kurtulabileceği zamanlar ,her zaman Mulder ve Scully’i savunmuştu ama bu sabah Mulder’ın yokluğunda bu zordu. Scully bacak bacak üstüne attı ve tekrar omzu üzerinden kapıya bakmamak için kendini zorladı.
“Birçok ayrıntı hala açık değil.” dedi Cassidy soğuk mavi gözleri Scully’e bakarken__anlamlıca devam etti.
“Bazı ajanların raporları tamamlanmadı veya Dallas’taki yıkıma yol açan olayları,tatmin edici bir şekilde açıklayamayacak taslaklar halindeler. Ancak ,biz Adalet Bakanının kamuya açıklama yapabilmesi için,Sayın Bakana ne olduğuna dair tatmin edici bir resim vermenin baskısı altındayız”
Ve sonra Scully beklediği şeyi duydu: sonunda açılan kapının sesi ve tanıdık ayak sesleri. Mulder’ı görmek için döndü ;yeni ütülenmiş takımının ceketi ,dün de aynı gömleği giydiği gerçeğini saklamakta zavallı bir iş yapıyordu ve yüzünde kendi cenazesine geç kaldığını bilen bir adamın hafif sıkıntısı vardı. Scully gülümsemeye cesaret edemedi ama Mulder yanındaki sandalyeyi çekince kalbinin rahatladığını hissetti. Mulder hiçbir şey söylemeden ,ona bir bakış attı ve dikkatini Cassidy’e çevirdi. Keskin görüşlü avukat döndü ve sertçe ikisine baktıktan sonra Mulder oturamadan devam etti.
“Şimdi patlamada beş kişinin öldüğünü biliyoruz. Bombayı etkisiz hale getirmeye çalışan Sorumlu Özel Ajan Darius Michaud ,Dallas’tan 3 itfaiyeci ve küçük bir çocuk.”
Mulder’ın eli önündeki sandalyenin üzerinde dondu. Çabucak ,bir kaşını hayretle kaldırmış olan Scully’e baktı. Bu haber Scully için de yaniydi.
“Affedersiniz__”başını iki yana sallayıp,Cassidy’i sorgularken sesini pürüzsüz tutmaya çalıştı.”İtfaiyeciler ve çocuk__ binanın içindeler miydi?”
Cassidy’nin soğuk bakışları buz gibi oldu.”Ajan Mulder ,bu görüşmeye zamanında yetişemediğinize göre,sizden dışarıda beklemenizi isteyeceğim. Ajan Scully’nin olaylara bakışını öğrenebiliriz böylece o da geriş kalanımıza gösterdiğiniz saygısızlıktan payını almamış olacak.”
Mulder ona gözünü kırpmadan baktı.”Bize binanın boş olduğu söylendi.”
“Sıranız gelecek Ajan Mulder.”Cassidy kapıyı işaret ederken sesinin frijit tonu bir uyarı taşıyordu.”Lütfen dışarı çıkın.”
Mulder yutkundu ve ilk defa müdür yardımcılarının masasına baktı. Tek sempatik bulduğu yüz Skinner’ındı ve bir uyarı taşıyordu. Müdür yardımcısı,onlarca olayda Mulder’la bu durumda bulunmuştu ve genç adamın kaçınılmaz şekilde Büroya ve onun katı adetlerine karşı geldiğini izlemişti.Skinner’ın onun için yapabileceği fazla bir şey yoktu,bütün bunların ortasında sıkışıp kalmış gibiydi ve şimdi herhangi bir şey yapabilmesi mümkün görünmüyordu.
“Teşekkürler ,Ajan Mulder. Sizi kısa sürede geri çağıracağız.”
Yenilmiş;Mulder sandalyesini geri koydu ve Scully onu izlerken odayı terk etti. Bir süre sonra Walter Skinner sessizce özür diledi ve Mulder’ı koridora doğru takip etti. Genç ajanı koridorda oturmuş ; ay çekirdeği yerken buldu. Ceket çıkmış ve gömlek kolları yukarı sıvanmıştı. Skinner’ı görünce ayağa kalkmaya davrandı.

“Otur” dedi Skinner Mulder’ın yanına yerleşerek.”Birkaç dakika alacak. Hala Ajan Scully’le konuşuyorlar.”


“Ne hakkında?”
“Ona olayların nasıl geliştiğini soruyorlar. Neden yanlış binada olduğunu bilmek istiyorlar.”

“O benimleydi.”


Skinner inanmazlıkla başını sallayarak Mulder’ı inceledi.”Burada neler olduğunu görmüyorsun,değil mi?”dedi yumuşakça . “Dallas şehrinde 40 milyon dolarlık zarar var. Hayatlar kaybedildi. Hiçbir şüpheli bulunamadı. Bu nedenle hikaye , bu önlenebilirdi şeklini aldı. FBI’ın işini yapmadığı söylendi.”
Mulder’ın gözleri kısıldı.”Ve bunun için bizi mi suçlamak istiyorlar?”
“Ajan Mulder ikimizde biliyoruz ki,eğer kötü görünüyorsa ,FBI için kötüdür.”
Mulder’ın elleri sıkıldı.” Eğer birini suçlamak istiyorlarsa ,beni suçlayabilirler. Ajan Scully bunu hak etmiyor.”
“O da orada,senin hakkında, aynı şeyi söylüyor.”
Mulder başını olumsuzca salladı.”Protokole ben uymadım. SAC ile kontağı ben kırdım...” Duraksadı.”Ben__ben ana taktik kuralını göz ardı ettim ve Michaud’u aygıtla yalnız bıraktım...”
“Ajan Scully,kendisinin ,sana binayı terk etmeni emrettiğini söylüyor. Sen geri gitmek istemişsin__”
“Bak,o...”
Devam edemeden ofisin kapısı açıldı. İki adam Scully’nin çıktığını gördüler; Mulder’a bakışlarından ,Profesyonel Gözden Geçirme Ofisinde her ne olduysa ,iyi gitmediği belli oluyordu. Derin bir nefes alıp onlara doğru yürüdü.
“Sizi çağırıyorlar efendim.” dedi Skinner’a..
Skinner teşekkür edip,Mulder’a son bir bakış attıktan sonra ofise geri döndü. Mulder kapı kapanır kapanmaz Scully’e döndü ve “İçerde onlara her ne söylediysen Scully,beni korumak zorunda değildin.”
Scully olumsuzca başını salladı.”Onlara tüm söylediğim gerçekti.”Mavi gözleri incinmiş görünüyordu ama Mulder’ın yoğun bakışlarını görmezden geldi.
“Bunda bizi bölmeye çalışıyorlar Scully.”Mulder’ın sesi savunmayla yükseldi.”Onlara izin veremeyiz.”
Scully ilk defa direkt olarak Mulder’ın gözlerinin içine baktı.
“Bizi böldüler Mulder...Bizi ayırıyorlar.”
Mulder anlayamayarak ona baktı. Sonunda “Ne? Neden bahsediyorsun?”
“OPR’la yarından sonraki gün bir görüşmem var. Gözden geçirme ve tekrar atama için.”
Mulder yaralanmış görünüyordu.”Neden?”
Scully içini çekerek “Bir fikrin olmalı.1993’e kadar giden bir problemler tarihini gösterdiler.”
“Ama bizi bir araya getiren onlardı__”diye protesto etti Mulder.
“Çünkü benim senin işini geçersiz kılmamı istediler” diye böldü Scully “paranormalda ki çalışmalarını. Ama sanırım bundan daha derine iniyor bu...”
“Bu senin hakkında değil Scully” Mulder ona heyecanlı neredeyse yalvarır bir şekilde bakıyordu.” Bunu bana yapıyorlar”
Onlar bunu yapmıyorlar Mulder.” Scully onun bakışlarını göz ardı ederek başka bir yere baktı.”tıpta bir kariyeri arkada bıraktım çünkü FBI’ da bir fark yaratabileceğimi düşündüm. Beni seçtiklerinde bana ,Büronun sadece %9’unu kadınların oluşturduğunu söylediler. Bunun bir engel değil ama başarılı olabileceğim bir fırsat olduğunu hissettim.”
“Ama böyle olmadı. Ve şimdi,yükseleceğimden emin olduğum Omaha,Salt Lake City ya da başka bir alan ofisine transfer edilsem bile __ bir zamanlar benim için tuttuğu ilgiyi tutmuyor artık...Gördüklerim ve yaptıklarımdan sonra değil”
Sessizliğe büründü ve ellerine bakmaya başladı. Mulder ise inanmazlıkla ona bakıyordu.
“Sen...vazgeçiyorsun?”
Bir an Scully hiçbir şey söylemedi. Sonunda omuz silkip,mavi gözlerinde içtenlikle ona baktı.”Belki sen de kendine , kalbinin hala burada olup olmadığını sormalısın.”
Arkalarında kapı yavaşça açıldı. Mulder Walter Skinner’ın kapıda durup ona işaret ettiğini gördüğünde,yüzünde hala afallamış bir ifade vardı.
“Ajan Mulder ,senin sıran.”
Scully üzgünce ona baktı.”Üzgünüm “dedi yumuşakça. Mulder ona döndü ,daha fazlası olup olmadığını görmek,fikrini değiştirmesi için ona bir şans vermek; daha iyi bir açıklama önermek istedi,herhangi birşey.Ama Scully başka bir şey söylemedi. Sonunda Mulder’ın afallamış ifadesi bir umutsuzluk ifadesine dönüşürken; Skinner’ı ofisin içine doğru takip etti. Scully ‘nin ona seslenmesiyle döndüğünde,Scully’nin ona sandalyede unuttuğu ceketini uzattığını gördü.
“İyi şanslar” dedi Scully
Sadece ,kapı Mulder’ın arkasından kapandığında,karalılığının solmasına izin verdi ve sanki bir hıçkırığa benzer bir şekilde içini çekti.
BÖLÜM 4

Casey’s Bar

Güneydoğu Washington ,D.C.

Casey’s hafta içi hiçbir zaman kalabalık olmazdı. Birkaç müdavim,Falls Church veya Silver Spring’e son metroyu yakalamadan önce birkaç tek atmaya gelen hükümet çalışanları...Mulder geç öğleden sonradan beri oradaydı ve barmen hiç ayrılıp ayrılmayacağını merak ediyordu.


“Bunun senin günlük minimal ihtiyacını biraz geçtiğini söylerdim.” dedi, bardağına yeniden tequila doldururken gülümseyerek bir tutam solgun sarı saçı geri attı ve şişeyi geri koydu. Önünde Fox Mulder bir bar taburesinde tek başına oturuyordu. Barın üzerindeki yapışkan çemberlere ,dört boş bardağın kenarlarından yansıyan mat ışığa baktı. Barmen önüne dolu bir bardak koyduğunda ,düşünceli bir şekilde başına dikip ,parmağına damlayan bir damla tequilayı yaladı. Bardağı geri koyduğunda ,sarhoşça öteki bardakları bitirdi.
“Bu çeşit ağır kaldırmalar için çalışman gerek” diye devam etti barmen. Mulder’ı bir çeşit ilgiyle izliyordu__Bu adam bu geceden önce fazla pratik yapmış gibi görünmüyor kesinlikle __
Mulder nasihatini dinliyormuş gibi başını bir yana eğdi;sonra başka bir bardağı işaret etti.
“Kötü bir gün?”
“Yup” Mulder’ın sesi kalın ve pratiksizdi.
“Bir kadın?” Mulder başını olumsuz yöne sallayınca tekrar sordu. “İş?” onaylandığını görünce barmenin bakışları sempatikleşti. Ama sempatik bakışlar Mulder başka bir bardağı isteyince değişti.
“Emin misin?” Mulder uzun uzun şişeye baktı ve barmen isteksizce başka bir bardak doldurdu. Yakıcı likit boğazından aşağı inince Mulder hafifçe titredi; bardağı barın üstüne bırakıp,taburesinin üstünde hafifçe yana dönerken,bir an vücudunu kaplayan baş dönmesiyle gözlerini kapadı.
Onları tekrar açtığında,barın sonunda bir adamın onu izlediğini gördü. Yaşlıca bir adamdı , geniş ve solgun yüzünden 60’larında gibi görünüyordu ve kırışmış keten bir yazlık takım giyiyordu. Mulder adama meraksız ,kırmızı gözlerle baktı ve ilgisini bara çevirdi.
“Ne yapıyorsun?”
“Ne mi yapıyorum?” Mulder isteksizce başladı.”Hükümetin sürüp giden sessiz filminde bir anahtar figürüm. Patronlarıma bir can sıkıntısı,iş arkadaşlarım arasında bir şaka. Beni “korkunç” diye çağırıyorlar. Korkunç Mulder...çocukken kız kardeşi uzaylılar tarafından kaçırılmış; şimdi küçük yeşil adamları ,elinde bir silah ve kimlikle kovalayan ; gökyüzüne veya dinleyecek herhangi birine __”
Barmenin sempatik bakışları hızla yok oluyordu.” Ne çatlak” diye fısıldadı içinden bir ses.
“__bunun bir hükümet komplosu olduğunu bağıran biri. Gökyüzünün hızla düştüğünü ve çarptığı zaman bütün zamanların en b*k fırtınasının çıkacağını bağıran adam.”
Barmene acı bir gülüş fırlattı .O ise Mulder’a bakıp biraz önce doldurduğu bardağı aceleyle geri çekti.
“Sanırım bu senin için yeterince yapar,Korkunç ..” bardağı evyeye boşaltıp,bir çek yazmaya başladı.
“Ne yapar?”
“Görünüşe bakılırsa 86 senin uğurlu sayın.”
Mulder üzgünce ona baktı. Kimse ona inanmıyordu.
“1 en yalnız sayıdır.”
Barmen ona çeki uzatarak “Çok kötü. Senin için kapanış saati.” dedi.
Mulder isteksizce tabureden kaydı. Hafifçe yalpaladı ve içgüdüsel olarak kimsenin görüp görmediğine baktı. Ancak barmen arkasını dönmüş,barın sonundaki yaşlı adamda çoktan gitmişti. Ön kapıya doğru bir adım attıktan sonra çek aklına gelip,geri döndü ve barın üstüne bir tomar para bıraktı. Sonra yalpalayarak ,solgun bir ışığın aydınlattığı dar koridordan,arkadaki tuvaletlere doğru yürüdü. Erkekler kısmının kapısında,bir parça kağıt asılıydı.
KULLANIM DIŞI
“Has...” diye mırıldandı Mulder.
Yandaki kadınlar kısmının kapısını hafifçe araladı__ve kızgın bir ses cevap verdi içerden
“Pardon” dedi aceleyle. Koridorun aşağısındaki yangın çıkışından dışarıdaki dar sokağa çıktı.
Bir sıra büyük çöp tenekesi briket duvara bitişik sıralanmıştı. Mulder ikisinin ortasında boş bir yer buldu ve fermuarını açtı. Bir süre sonra arkasından gelen bir sesle irkildi.
“Resmi bir FBI işi mi?”
Ne?
“Bahse girerim,Büro seni Dallas’ta da aynı şeyi yapmakla suçluyordur”
gölgelerden çıkan figür Mulder’ın sarhoşça kasılmasına neden oldu:barda onu izleyen aynı,keten elbiseli adamdı. Yabancı yüzünde bir gülümsemeyle , Mulder’a birkaç metre ötede rahat ve tehdit etmeyen bir şekilde dikildi.
“Nasıl?”
“Bombalar patlarken ,bir köşede işediğini”
“Seni tanıyor muyum?”
“Hayır ama senin kariyerini uzun bir zamandır izliyorum. Daha sen ümit vadeden genç bir ajanken. Daha öncede...”
“Beni buraya bir nedenle mi izledin?”
“Evet”Adam Mulder’a arkasını döndü ve kendi fermuarını açtı.”Adım Kurtzweil. Dr.Alvin Kurtzweil”
Mulder kaşlarını çattı,davetsiz misafiri göz ardı etmeye çalışarak fermuarını kapattı ve gitmeye hazırlandı.
“Babanın eski arkadaşıyım.” Kurtzweil omzunun üzerinden bakıp,Mulder’ın şaşırmış ifadesine güldü. “Dışişleri Bakanlığından. Bizi bir çeşit yolculuk arkadaşı olarak adlandırabilirsin ama onun gözlerini açması benimkinden iyiydi.”
Kurtzweil Mulder’a sanki bütün bunları sindirebilmesi için bir şans vermek istermiş gibi bekledi.
“Beni nasıl buldun?” sesi kızgından çok şüpheliydi.
Kurtzweil omuz silkti.”Ara sıra buraya geldiğini duydum. Düşündüm de,bu gece içkili olmaya ihtiyacın olabilirdi...”
“Muhabir misin?”
Kurtzweil olumsuzca başını salladı ve yağmurluğunu demir parmaklıkların üstünden aldı.”Ben bir doktorum. Sanırım bahsetmiştim. Bir jinekolog”
“Seni kim gönderdi.”
“Dallas’taki bombalamayı okuduktan sonra ben kendim geldim.”
Mulder onun zeki,yaşlılıktan sulanmış gözlerine,ironik bir gülümsemeyle bükülmüş ağzına tedbirlice baktı. “Eğer bana söyleyecek bir şeyin varsa,ben bir taksi bulana dek vaktin var.” ve kapıya doğru yürüdü.
Daha kaldırım kenarına gelemeden Kurtzweil kolunu kavradı”Seni Dallas’la suçlayacaklar Ajan Mulder” sesi suçlayıcı değildi; eğer herhangi bir şeyse,özür dileyici hatta kederli geliyordu kulağa__ eski bir aile dostu,ölümü haber verir gibi.
“Ama senin yapabileceğin bir şey yoktu .O bombanın patlamasını önlemek için ,hiç kimsenin yapabileceği bir şey yoktu__”....”Çünkü gerçek,senin hiç tahmin edemeyeceğin bir şey. Asla tahmin edemeyeceğin .”
Mulder’ın yüzündeki ifade kızgınlığa dönüşüyordu. Kolunu çekip,peşinden inatçı bir tavırla gelen Kurtzweil’la birlikte,hızlı adımlarla kaldırım kenarına doğru yürüdü.
“Ve..o ne? “
Kurtzweil ona yetişebilmek için acele adımlarla yürüdü.”SAC Darius Michaud o bombayı etkisiz hale getirmeye hiç çalışmadı.”
Mulder kaldırımın kenarında sendeleyerek durup,ona baktı. Etraflarında L’Enfant Plaza yağmurla ıslanmış,boş gazete makineleriyle doluydu. Yakın mesafede çirkin hükümet binaları görünüyor ve birkaç sarı taksi,müşteri bulma umuduyla,Constitution Avenue’da turluyorlardı. Mulder etrafına tiksintiyle baktı,Kurtzweil’a döndü ve inanmazlık içinde kendi kendine cevap verdi.
“Ve yüzüne patlamasına izin verdi(!)?”
Kurtzweil yağmurluğunun yakasını çekiştirip devam etti.”Hiç kimsenin sormadığı soru nedir? Neden o bina? Neden federal bina değil? “
“Çünkü federal bina çok iyi korunuyordu__”
Hayır” Mulder bir taksi için elini kaldırıp caddeye indiğinde , sesi üzüntüyle yükseldi.”Bombayı o binaya koydular çünkü o binada federal ofisler vardı. Federal Acil Yönetim Ajansının(FEMA) geçici tıbbi karantina ofisleri oradaydı. Cesetlerin bulunduğu yer. Bu da__”
Taksi kaldırıma yanaştı. Kurtzweil Mulder’ı taksiye takip ederek,bir su birikintisinin üstünde durdu.”__ senin bilmediğin şey. Kontrol etmeyi asla düşünmediğin”
Mulder taksinin kapısını açmış içeri girmeye hazırlanıyordu ki,Kurtzweil’ın bakışları üzüntüden,zorlayıcı bir kızgınlığa dönüştü.
“O insanlar zaten ölüydü.”
Mulder gözlerini kırpıştırarak tamamladı.”Bomba patlamadan önce?”
“Ben de bunu söylüyorum”
Kurtzweil’a bakıp olumsuzca başını salladı.”Michaud Büronun 22 yıllık kıdemli__”
“Michaud bir vatanseverdi. Sadık olduğu adamlar ,Dallas’ta işleri nasıl halledeceklerini biliyorlar .O binayı başka bir şeyi saklamak için havaya uçurdular. Belki,kendilerinin bile tahmin edemeyeceği şeyi.”
Kurtzweil taksiye yaslanıp,Mulder’ın tepkisini bekledi. Genç adamsa başını olumsuz yöne salladı,ancak daha fazla inanmazlıkla değil,sanki bir bulmacayı çözmeye yavaşça kışkırtılıyormuş gibi.
“Bütün binayı üç itfaiyecinin cesedini saklamak için havaya uçurduklarını mı söylüyorsun?”
“Ve küçük bir çocuğun”
Mulder “Bence sen b*ktansın” deyip taksiye atladı.
“Öyle mi düşünüyorsun?” dedi Kurtzweil kendi kendine “Gerçekten öyle mi düşünüyorsun Ajan Mulder?”
Takside Mulder “Arlington,lütfen” dedi. Düşünceliydi ve kafası karışmıştı. Bir an sonra öne eğildi “Georgetown’a gidelim” dedi.

Dana Scully yatağın içinde,tavanı seyrediyordu. Aşırı yorgunluğuna rağmen uyuyamıyordu;gerçekte,hiçbir şey yapamıyordu,sadece orada yatıp son iki günün olaylarını bitmez tükenmez bir şekilde kafasında evirip çeviriyordu. Dallas’taki patlama ve sonrası ,FBI’daki kariyerini sona erdiren bitmez tükenmez görüşme. Dışarıda yağmur,camları dövüyordu. Normalde rahatlatıcı bulduğu bu ses,bu gece sadece başka bir kınama gibiydi,her nasılsa Büronun tahminlerini ,daha da kötüsü kendi tahminlerini boşa çıkardığına dair başka bir hatırlatıcı.


Ve Mulder’ınkileri. Ortağının düşüncesiyle,içini çekip,gözlerini kapadı; gözyaşlarından daha derin bir üzüntüyle savaşıyordu. Düşünmeye bile tahammül edemiyordu. Bu sonu demekti__
oraya gitme” dedi içinden bir ses .Ama Scully sadece dudağını ısırdı.
Oradayım diye düşündü.
Yağmur ve rüzgarın sesi arasında,başka bir şey daha duydu aniden. Hızla kalkıp oturdu. Biri kapıyı çalıyordu. Saat 3.17 .sabahlığını kapıp,aceleyle oturma odasına doğru yürüdü. Kapıda duraksadı,kapıdaki her kimse onun,biran susmasını sonra daha da gürültülü bir şekilde kapıyı vurmasını dinledi. Kapını gözetleme deliğinden bakıp,geri çekildi. Rahatlama hafif bir can sıkıntısıyla karışmıştı. Güvenlik zincirini çıkardı,kilitleri açıp,kapıyı açtı.
Mulder ,ıslak giysileri ve dağınık saçlarıyla orada duruyordu. Kendi karmakarışık hali ve saate rağmen,garip bir biçimde hatta rahatsız edici derecede alarm halinde görünüyordu.
“Seni uyandırdım mı?”
Scully başını salladı.”Hayır”
“Neden?” diye sordu yanından rüzgar gibi geçip apartmana dalarken .O geçerken,Scully tekilanın ekşi-tatlı kokusunu ve daha hafif olan,tüm barların kapanıl saatindeki,sigara kokusunu yakaladı.
“Saat 3
Scully kapıyı yarı kapatıp,inanmazlıkla baktı ona.” Sarhoş musun Mulder?”
“Evet .Yaklaşık 20 dakika öncesine kadar öyleydim.”
Scully kapıyı biraz daha açtı ve ona soğukça baktı “Buraya gelmeye ondan önce mi yoksa sonra mı karar verdin? “
Mulder şaşırmış görünüyordu.” Tam olarak ne ima ediyordun?”
“Sanırım sarhoş olmuş ve buraya gelip beni istifa etmekten vazgeçirmeye karar verdin.”
“Benden yapmamı istediğin bu mu?”
Scully gözlerini kapayıp,derin bir nefes aldı. Nasıl 15 dakika,1 saat önce ,tam olarak da aynı şeyi düşünüyordu. Biran sonra gözlerini açıp içini çekti.
“Eve git Mulder. Geç oldu.”
Mulder olumsuzca başını salladı;gözlerinde azimli hatta hafifçe çılgın bir ifadeyle.Scully’nin fazla iyi bildiği ve genelde onu belaya sürükleyen bakış. Ona doğru uzandığını gördü.
“Giyin Scully”
Scully ise şimdi gözlerinde neredeyse yalvarmayla bakıyordu.
“Mulder ne yapıyorsun?”
“Sadece giyin,tamam mı?” Gözlerindeki çılgın parıltı ,daha da şiddetli bir hal aldı ama bu hafifçe gülümsemeye başladığını gizleyemiyordu.”Sana yolda açıklayacağım.”


BÖLÜM 5

Blackwood,Teksas


Gecenin esintisi ,bozkırın üzerinde,durmaksızın esiyordu. Bir süre sonra rüzgar sanki ağır hava şartlarına yer açmak istermiş gibi yükseldi. Toz bulutunun içindeki ıssızlığın üzerinde,iki adet işaretlenmemiş helikopter belirdi, uğursuzca yeryüzüne fazla yakın uçuyorlardı. Ayın bozkır üzerindeki yansımasının eşi,geniş,inanılmaz büyük ,parlak birkaç kubbeye doğru ilerlediler.


Sadece metreler ötede,evlerin alışılmış beyaz-sarı ışıkları ,televizyonun açık olduğu yerlerde buz mavisi bir yansımayla karışıyordu. Ancak sadece birkaç gün önce çocukların eğilip,tuğla rengi toprağı kazdıkları yere yayılmış çalışma sahası hakkında hiçbir şey alışılmış değildi.
Kubbeli çadırlar,beyaz tankerler tarafından sarılmıştı ve inanılmaz çoklukta destek aracı vardı etrafta : arabalar,minibüsler,pik-uplar...Bunların arasında meşgul görünüşlü ,siyahlı figürler dolaşıyordu;simsiyah üniformaları,sürekli kubbelere girip çıkan ,bembeyaz TEHLİKELİ MATERYAL üniformalı meslektaşlarıyla tam bir zıtlık yaratıyordu.
Helikopterler sağır edici bir gürültüyle yere indi. Bir an sonra helikopterin yan kapısı açıldı ve bir adam dışarı çıktı;araştırıcı bakışlarla etrafına bakıp,neredeyse sıradan bir tavırla yükselen toza ve kör edici ışığa karşı elini gözlerine siper etti. Helikopterin hala dönen pervanelerinden kurtulmak için içgüdüsel olarak başını eğip,bir sigara yaktı.
“Efendim?”
Sigara İçen Adam (CSM) çakmağını geri koyup,bir nefes çekti,sonra kendine seslenen üniformalı adama bakmak için döndü.
“Dr.Bronschweig sizi ana alanda bekliyor efendim.”
CSM onu kısılmış gözlerle onayladı ,solgun yüzü kubbenin parlaklığından mat gri görünüyordu. İfadesi solgun,neredeyse ilgisizdi ama bir an sonra onayladı ve bir kelime etmeden diğer adamı alanın öbür ucuna doğru takip etti. Merkez kubbenin girişinde ,üniformalı adam,ağır beyaz Teh-Mad kıyafeti içindeki birini işaret etti.
“Dr.Smith size içeriye kadar eşlik edecek “ diyerek ayrıldı.
“Bu taraftan efendim.” Maskesinin altından sesi ince ve boğuk geliyordu. CSM’in geçmesi için plastikten bir kapıyı yukarı doğru tuttu. İçeride,kubbe berrak plastik tüpler,şeffaf plastik duvarlar ve çalışma alanlarını birbirinden ayıran şeffaf olmayan bariyerlerden oluşmuş bir labirent gibiydi. Geçici olarak yapılmış,sıradan odalar ve plastik kenarlı koridorlar arasında,erkek ve kadınlar paslanmaz çelik masalarda oturuyor ya da ayakta duruyorlardı. Bazıları Teh-Mad üniformaları yada ameliyat maskeleri takıyorlardı;hepsinin yüzünde ,hayatları boyunca hazırlandıkları işi yapan insanların gergin hatta hayalci ifadesi vardı.
Masalar küçük şişeler ve camdan eritme kaplarının yanı sıra daha sıradan aletlerle de doluydu: çekiçler,keskiler,elekler ve süzgeçler,hepsi arkeoloji sanatının araçları. Bütün alan,yüksek teknolojiyle donanmış bir kazı yeriyle bir ameliyathane arasında bir şeye benziyordu.
Ya da modern bir mezbahaya. Birbirlerine elektronik kablolarla bağlı dev soğutma üniteleri her yerdeydi. Kubbe vızıltılarıyla ve etrafa verdikleri tatlıca kokuyla doluydu. CSM,çevresindeki arı kovanı misali aktiviteyi ar zor fark ederek,bütün bunları sessizlik içinde,hızlıca geçti. Kubbenin merkezindeki girişe geldiğinde,burada kendisine verilen,ağır beyaz üniformayı ve maskeyi taktıktan sonra,son şeffaf kapıyı kaldırıp içeri girdi.
İçerisi,soğutma üniteleriyle çevrilmiş,küçük,bölmesiz bir alandı. İçerisi soğuktu,öyle soğuktu ki,CSM’in nefesi maskenim altından bile buğulanıyordu. Tam ortada,çıplak toprağın çevresi, şeffaf plastikle kaplanmıştı. Deliğin sıkıştırılmış toprak duvarları,bir adamın sığabileceği genişlikte,bir çeşit metal tüple güçlendirilmişti. Bunun üzerinde sağlam bir kapak vardı,bir tuzak kapağı gibi. Ve bu girişten ,aşağıdaki dünyadan gelmiş gibi görünen Dr.Bronschweig göründü. Teh_Mad giysisi içindeydi;plastik kapağı bir yana itip,CSM ona yaklaşırken dışarı çıktı.
“Bana göstereceğin bir şey mi var.?”
Dr.Bronschweig onayladı. Maskesi bile heyecanlı ifadesini veya sesindeki gergin keskinliği gizleyemiyordu.
“Evet”
Şimdi altından aşağı inen bir merdivenin göründüğü kapağı işaret etti,Sigara İçen Adam kendini delikten aşağı sarkıttı ve beceriksiz adımlarla aşağı indi. Bir an sonra Dr.Bronschweig da onu izliyordu.
Mağaranın içindeydiler,florans ışıkları ve halojen lambalarıyla aydınlatılmış buz gibi bir odada.”Gelişimi önlemek için ,atmosferi donma noktasına düşürdük” diye açıkladı.”Ve gelişim daha önce gördüğümüz hiçbir şey gibi değil...”
Sigara İçen Adam yanında durup,nefesini ayarlamaya çalıştı.”Neden olan ne?”
“Sıcaklık sanırım. Taşıyıcı--bir itfaiyeci—saldırıya uğradığı anda vücut sıcaklığı 98.6 Fahrenhaytın üstüne çıktı.”
Ona ,kendisini mağaranın diğer ucuna doğru izlemesini işaret etti. İki portatif kazı platformunun tabana yerleştirilmiş pistonları yavaş yavaş aşağı yukarı hareket ediyorlardı. Arkalarında,tavandan aşağı plastik örtüler asılıydı ve içerideki mavi ışık etrafa ürkütücü bir hava yayıyordu. Dr.Bronschweig bir anlık tereddütten sonra plastiği kenara çekip yol verdi.
“Burada__”
Mavi ışığın altında bir sedye belirdi ama bu daha önce gördüklerinden farklıydı. Üstünde bir vücut vardı. Çıplak bir adam,vücudu tüpler ve mağara duvarına sıralanmış monitörlere giden kablolara bağlıydı. Ekipmandan,hayati yaşam sinyalleri ve kalp atışları duyuluyordu. Sigara İçen Adam ,sessizce vücuda baktı.
“Bu adam hala canlı” dedi. Önündeki vücutta ,deri neredeyse şeffaflaşmış,gri etten ve kas liflerinden oluşmuş bir jöleye dönüşmüştü. Yüzeyin altında,damarlar ve kılcalların hala attıkları görünüyor ,mavi,kırmızı,kılcal damarlar ,bacakları ve kolları boyunca uzanıyor; boğazında birleşerek boynunu bir halat gibi sarıyorlardı.
“Bu adam hala canlı ..”
Bronschweig hafifçe öksürdü.”Teknik ve biyolojik olarak. Ama asla iyileşemeyecek...”
Sigara İçen Adam başını salladı.”Bu nasıl olabilir?”
“Gelişen organizma kemik ve kasları hazmederek,onun yaşam enerjisini kullanıyor....Sadece gelişmeyi yavaşlattık.”
Lambanın boynunu tutup,sedyedeki vücuda doğru çevirdi;böylece ışık doğruca itfaiyecinin vücudunda parladı. Göğsünün pürüzsüz,süngersi derisi altında bir şey kımıldadı.
Sigara İçen Adam yüzünü buruşturdu. Sedyede itfaiyecinin vücudu titredi. Derisinin altında bir dalgalanma oldu. Göğsü hafifçe yükseldi,sanki içeride biri hareket etmiş ve gerinmiş gibi. Daha yakın bir bakış,bir elin organlardan birine atılmış olduğunu açığa çıkarıyordu.
Sonra,siyahlık göz kırpıştırdı. Sadece bir kez,çok yavaşça ve bir göz ortaya çıktı,badem şeklinde,dikkatli
Sigara İçen Adam ona baktı,zihni çılgınca gördüklerini,olasılıkları ve bunların sonuçlarını tartıyordu.
“Bunu da yok etmemizi ister misiniz?” diye soruyordu Bronschweig.”Büyüme sona ermeden önce?”
CSM cevaplamadan önce bekledi.”Hayır” dedi onunda “Hayır...Üstünde aşıyı denemeliyiz.”
“Ve eğer başarısızsa”
“Yak!.Diğerleri gibi.”
Dr.Bronschweig kaşlarını çattı.”Bu adamın ailesi,vücudunun dinlenmeye yatmasını isteyecektir.”
CSM eliyle önemsiz gibi bir işaret yaptı.”Onlara küçük bir çocuğun hayatını kurtarmaya çalıştığını söyle. Bir kahraman olduğunu,tıpkı diğer itfaiyeciler gibi.”
“Neden kurtarmaya?”
“Hanta virüsü hakkındaki hikayemizi yutmuşa benziyorlar.”CSM dudaklarını büzüp,önündeki adama sanki onun eski halini görüyormuşçasına baktı.”Ailelerle finansal olarak ilgilenildiğinden ve buradaki topluluğa büyük bir bağış yapıldığından emin olun.”
İtfaiyeciye bakmaya devam etti.”Belki yol kenarında küçük bir anıt.”Döndü ve tek kelime etmeden odadan çıktı.

Yüklə 410,69 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin