Fikh-i ekber



Yüklə 1,59 Mb.
səhifə55/69
tarix30.12.2018
ölçüsü1,59 Mb.
#88233
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   69

İmanda İtibar Sonucadır :

İnanç esaslarına ilâve edilen hususlardan biri de bu meseleler üzerine teferru eden hususlardır. Bunlar Eş'arilerin bir kısmının nakletmiş bulunduğu meselelerdir. Şöyle ki: Bir kimsenin: “Ben in­şallah müminim.” demesi sahih olur. Bu söz iman halinde, küfür du­rumunda, mutlu zamanda ve kötülük halinde sonuca itibar edilme­sine dayanmaktadır. Öyle ki; bahtiyar olan iyi bir mümin iman üze­rine ölendir. Hayatı boyunca küfür ve isyan üzerinde yaşasa da bahtiyar mümin, iman üzerinde ölendir. Kötü olan kâfir, ömrü bo­yunca tasdik ve şükür üzerinde bulunsa da, küfür üzerinde ölen ki­şidir. Şu hadis-i şerif bu mânaya delalet etmektedir:

Sizden biri Cennet ehlinin amelini yapar. Nihayet kendisi ile Cennet arasında bir arşınlık mesafe kalınca kitap önüne geçerek Ce­hennem ehlinin işini yapmaya başlar, dolayısıyla Cehennem'e gir­miş olur. Yine sizden biri Cehennem ehlinin işini yapar. Öyle ki ken­disi ile Cehennem arasında bir arşınlık mesafe kalınca kitap önüne geçerek Cennet ehlinin işini yapar, dolayısıyla Cennet'e girer.” 521

Şüphesiz ameller sonuca göre değerlendirilir. Nitekim Allah Teâlâ'nin İblis hakkındaki şu âyeti buna delalet etmektedir:

İblis Âdem'e secde emrine imtisal etmekten kaçındı, kibirlendi ve kâfirlerden oldu.” 522

Bu âyet-i kerîme, Âdem aleyhisselâm yaratılmadan İblis'in ima­nı sağlam, taatları çok olmasına rağmen kâfir olmakta devam etti­ğine delâlet etmektedir. O derece taatü ibadet yapıyordu ki en iyi meleklerden sayılmıştı. Bundan da anlaşılıyor ki, muteber olan iman vefat zamanındaki imandır. Hz. Peygamber sallellahu aleyhi vesellem'in:

Bahtiyar olacak iyi kişi anasının karnında iyi olandır. Kötü ki­şi de anasının karnında kötü olandır.” 523 hadisi de bu hususu kuvvet­lendirmektedir. Şüphesiz buradaki iyilik ve mutluluktan maksat, itibar edilen mutluluktur ki bu mutluluk Allah'ı bilen ve tanıyan kimse için bahtiyar olarak Allah'a kavuşmaktır. Kötülük yönünde de durum bu şekildedir. Bu sebeple “Akâid” erbabı şöyle demişler­dir: Mutlu kişi görünüşte iman bahtiyarlığı ile vasıflanan kişidir. Gelecekte böyle bir kişi dinden dönmek suretiyle kötülerden olabi­lir. Kötü ve mutsuz kişi de bazen söz ve işlerinde mutlu ve bahtiyar olup durumunu değiştirebilir, değişiklik bahtiyarlık ve kötülük üze­rinde olur. Mes'ud etmek ve kötü kılmakta değildir. Zira bunlar Allah'ın sıfatlarıdır. Mutlu kılmak, iyilik ve mutluluğu yaratmak­tır. Mutsuz ve kötü etmek kötülüğü ve mutsuzluğu yaratmaktır. Al­lah Teâlâ'nın “şeytan kâfirlerden oldu” sözü ile ilgili olarak, kâfirlerden, olmaya intikal etti demek doğru değildir. Çünkü müslüman değildi ki, kâfirlerden olmaya intikal etmiş olsun. Bununla beraber arifler şöyle demişlerdir: Dinden dönmek, bir kimsenin mut­lulardan olmadığının alâmetidir. Dönen, yoldan dönmüştür. Zira gerçek mutlu kişi bu gerçek üzerinde sabittir. Allah Teâlâ'nın şu âyeti buna işaret etmektedir:

Artık kim azgınlık ve sapıklığa sevk edenleri tanımayıp da iman ederse, muhakkak ki o, kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır.”524

Hocalar hocamız Eb'ul-Hasan el-Bekri'nin şu hikmetli sözünü burada kaydetmek yerinde olacaktır: “İman kalbe girdiği zaman, yok olmaktan emin olur.”

Konevî şöyle bir soru getirerek: “Eğer istisna yalnız sonuç için caizdir” denilirse, buna karşılık deriz ki; bize göre bu istisna vacip­tir. Ancak bizim sözümüz bu hususta değildir. Sözümüz sadece iman hakkındadır. Eğer bir kimse bundan sonra yani imandan sonra küfr­ederse, kâfir olmadan önce mümin olmadığı ortaya çıkmaz. İblis gibi. Mutlu kişi bazen kötü olur. Kötü insan bazen bahtiyar olur, Eş'ari'ye göre sonuca itibar edilir. Şimdiki durumda tasdiki sabit olan kişinin imanına itibar edilmez. Bunun gibi şimdiki durumda kâfir olanın küfrüne ve yalanlamasına da itibar edilmez. Allah ka­tındaki iman ve küfür için muteber olan husus sonuçtur. Eğer Al­lah'ın bilgisinde bu belli şahsın iman ile nefes tüketeceği biliniyor­sa Allah ve Resulünü inkâr da etse o kimse şimdiki halde mümindir. Eğer Allah katında bir kimsenin küfür ile nefes tüketeceği biliniyor­sa Allah'ı ve Resulünü tasdik edenlerden olsa da şimdiki durumda bu kişi Allah nazarında kâfirdir, Eş'ariler yine şöyle demişlerdir. “Şüphesiz İblis meleklere öğretmenlik yaparken de kâfir idi.” Bu görüşleri için: “İblis kâfirlerden olmuştur.” âyetini buna delil getirmişlerdir. Yani Allah'ın önce geçen bilgisinde kâfir idi doğrusu mânada ihtilâf yoktur. Belki ih­tilaf şekildedir. Zira iman ve saadetle eğer yalnız mânanın meydana gelmesi, yani boyun eğmek ve ibadetleri kabul etmek mânası kasdedilirse, bu durum şimdiki halde de meydana gelmiştir. Eğer gelecekte bu iman üzerine terettüb eden ebedî kurtuluş ve imanın meyvası kasdedilirse, bu Allah'ın dilemesine bağlıdır. Böyle bir durumun meydana gelmesi hususunda şimdiden kesin bir hüküm yoktur. Böyle bir şeyin meydana geldiğine hükmeden birinciyi kasdetmiştir. İşi Allah'ın dilemesine bırakan ikincisini kasdetmiştir. Başarıya ulaştıran Allah'tır.


Allah, Kula Gücünün Yetmediğini Teklif Etmez :

İnanç esaslarına ilâve edilen hususlardan biri de şudur: Kula, gücünün yetmediği şeyi teklif etmek caiz değildir. İmam Eş'ari bu görüşe aykırı düşünmüştür. Onun dayandığı delil:

Allah hiçbir kimseye gücünün yetmediğini teklif etmez.” 525 âye­tidir İmam Eş'ari'nin arkadaşları kula gücü yetmediğini teklif et­menin vukuu üzerinde ihtilâf etmişlerdir. Doğrusu, böyle bir teklifin vuku bulmamasıdır. Sonra gücün yetmediğini teklif etmek, kulun gücünün haricinde olan şeyi teklif etmektir. Meselâ; köre, görmeyi teklif etmek, çok zayıf hastaya, meselâ, komada bulunan hastaya yürümeyi teklif etmek gibidir. Aslında başkası için mümkün olmayan bir işi teklif etmeğe gelince, Firavun, Ebû Cehil, Ebû Leheb ve kü­für üzerinde ölen diğer kâfirlerde olduğu üzere iman etmeyecekle­ri yalnız Allah'ın bilgisinde sabit olan kimselerin iman etmesi gibi konularda bütün ilim adamlarının ittifakı ile caizdir. Ve şer'an vukubulması caizdir.

Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediğini yükleme.” 526 âyeti ise, güç yetmeyen şeyin kula yükletilmesinden Allah'a sığınmaktır, tek­lifinden sığınmak değildir. Zira bize göre, Allah Teâlâ'nın bir kula gücünün yetmediği ölçüde meselâ; bir dağı yüklemesi caizdir. Şöy­le ki dağı o kişi üzerine yükler ve böylece ölür. Yaptığı takdirde se­vap, yapmadığı takdirde cezalandırılacağı bir dağı yüklenmesini Allah Teâlâ'nın bir kula teklif etmesi caiz değildir. Mutlaka bundan Allah Teâlâ'ya sığınmak “Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediğini yükleme” âyetini okuyarak Allah'a sığınmak gerekir. Bu âyette tef’il babından mastar olmak üzere “tahmil” kelimesini zikretmiş­tir. Çünkü zor olan şeyi yüklenmek mümkündür. Fakat gücün yet­mediğini yüklenmek ise böyle değildir.

Sonra bu nokta araştırılırsa şu husus görülür: Kulun iki türlü makamı vardır. Biri şeriatın zahirî emirlerini yerine getirmek, ikin­cisi Allah'ın tecellilerinin başlangıcına dalmaktır. Bu da Allah Teâlâ'yı tanımakla, O'nun taatı ile, nimetlerinin şükrü ile meşgul ol­maktır. Birinci makamda ibadetleri ifa etmenin vereceği ağırlığı terketmeyi ister. İkinci makamda: benden, senin büyüklüğüne lâyık hamd kemaline lâyık şükür, senin azametine ve hazretine lâyık bir marifet zatını tanıma isteme. Zira benim zikrim, fikrim ve şükrüm senin azametin, celâlin ve kemaline lâyık değildir. Ve benim buna gücüm yetmez.

İnanç esaslarına ilâve edilen hususlardan biri de imanın yara­tılmış olup olmadığıdır. Hanefî Mezhebine mensup ilim adamları bu konuda ihtilâfa düşmüşlerdir. Semerkand âlimleri İmanın yaratıl­mış olduğu görüşünü kabul etmişlerdir. Buhara âlimleri ise yara­tılmış olmadığını savunmuşlardır. İmanın yaratılmış olup olmadığı hususunda ihtilâfa düşmelerine karşılık kulun bütün amellerinin yaratılmış olduğunda ittifak halindedirler. Bazı Buhara âlimleri bu hususta mübalâğa edefek, imanın yaratılmış olduğunu söyleyenlere kâfir, demişlerdir. Ve bu sözden Allah kelâmının yaratılmış olması lâzım geldiğini söylediler. Nuh b. Meryem yolu ile Ebû Hanîfe'den şöyle dediğini naklettiler: Şüphesiz iman yaratılmış değildir. Ancak Nûh, hadis âlimleri nazarında güvenilir kişi değildir. Bu görüşü sa­vunanlar, imanın yaratılmış olmadığını imanın kula Allah tara­fından verilmiş bir şey olduğunu sebep olarak gösterdiler. Çünkü Allah Teâlâ, yaratılmış olmayan kelâmı ile

Bil ki Allah'tan başka ilâh yoktur527

Muhammed Allah'ın resulüdür.” 528 buyurmuştur. Bu zikredilenlerin tamamı ile konuşan, yani tamamını söyleyen kişi ile yaratılmış olmayan kelâm kaim olur.

Kur'an Allah'ın kelâmı olup yaratılmış değildir.” ibaresini okuyan kimsede olduğu gibi. Bu onla­rın son dayanaklarıdır. Semerkand âlimleri bunları cahilliğe nisbet etmişlerdir. Zira iman, kalb ile tasdik, dil ile ikrardır. Bunlardan her biri ise kulun kendi işlerindendir. Kulun kendi işi ise Ehl- Sün­net vel-Cemaatın ittifakı ile yaratılmıştır.

İbn-i Humam “el-Müsâyere” adlı kitabında şöyle diyor: Ebû Hanîfe'nin “el-Vâsıyye” adlı kitabında imanın yaratılmış olduğu husu­sundaki açıklaması gayet açıktır. Şöyle demiştir:

“İkrar ederiz ki, kul bütün işleri ile; ikrarı ile ve Allah'a ait bilgileri ile yaratılmış­tır, işi yapan kul yaratılmış olunca, onun yaptığı işin yaratılmış ol­ması daha doğrudur.”

Ehl -i Sünnet âlimlerinden bir kısmı Ehl-i Sünnetin, Allah kelâ­mının dile, kalbe, yahut mushafa geçtiğini söylemeyi yasaklamış ol­duklarını nakletmişlerdir. Her ne kadar bu söz ile lafzî geçiş kasdedilse de kadîm olan kelâm-i nefsi'yi murad etmek hatıra gelmesi ba­kımından, Allah Teâlâ'ya karşı terbiyeye riayet etmek için söylense de bu sözü söylemeyi yasaklamışlardır.

İmam Eş'ari, imanın yaratılmış olduğu görüşünü kabul edenler arasında Haris el-Muhasibî, Ca'fer b. Harb, Abdullah b.Küllâb, Abdülaziz el-Mekkî ve diğerlerini zikrettikten sonra Ahmed b. Hanbel ile Hadîs ehli bir topluluğun da imanın yaratılmış olmadığı görüşün­de bulunduklarını söylemiştir.

“El-Müsayere” adlı kitabın sahibi, Eş'ari'nin de Kur'an'ın yara­tılmış olmadığı görüşüne meylettiğini söylemiştir. Bu görüşün da­yandığı esas şudur: İmanın yaratılmış olmadığını söyleyen kimseye göre iman Allah'ın sıfatlarından Mümin sıfatına uygun düşüyor. Al­lah'ın imanı ezelde kadîm olan kelâmını tasdik etmesi ve ezelî olarak Allah'ın kendi birliğinden haber vermesidir. Nitekim Allah Teâlâ'­nın:

Muhakkak ben Allah'ım. Benden başka bir ilâh yoktur. Bana ibadet et.” 529 âyeti de buna delil teşkil etmektedir. Allah Teâlâ'ın tasdik etmesi de yaratılmıştır, denilemez. Allah Teâlâ yaratılmışla­rın kendisi ile beraber bulunmasından beridir.

Bizim sözümüzün konusunun bu noktada olmadığı açıktır. Zira ilim adamları Allah Teâlâ'nın zat ve sıfatının kadîm olduğunda ittifak etmişlerdir. Bu esasa itibar edilirse, sabır, şükür ve benzeri sıfatların da yaratılmış olduğunu söylemek doğru değildir. Çünkü bunların mânaları Allah'ın Esmâ-i Hüsnâsında vardır. Belki işitme, görme ha­yat, kudret ve benzeri sıfatlarıdır. Hiçbir kimsenin bu umumî ma­nayı verdiğini, ve bu mânayı düşündüğünden ötürü küfür gerekti­ğini söylediğini sanmıyorum. Çünkü Allah'ın sıfatları akli ve nakli yönden beşer sıfatlarından müstesnadır.

İnanç esaslarına ilâve edilen hususlardan biri de şudur: Uyku, gaflet, bayılma ve ölüm hallerinde iman devam eder. Her ne kadar gerçekte bunlardan herhangi biri tasdik ve imana zıd ise de şeriat, iman sahipleri şeriata göre imana zıt bir işi yapmak suretiyle iman­larını iptal edinceye kadar hükümlerinin bakî olduğuna hükmetmiş­tir. Mutezile ise bu görüşe muhaliftir. Onlar şöyle diyorlar: Uyku ile ölüm hali bilme sıfatına zıddır. Uyuyan kimse ile ölü mümin ol­makla vasıflanamaz. İbn-i Humam da bu meseleyi bu şekilde zikret­miştir. Ancak bu görüş Mütezile'nin “Mevâkıf”ta zikredilen görü­şüne aykırı düşüyor. “Mevâkıf”da kaydedildiğine göre bu konuda Mutezile şöyle diyor. Eğer iman tasdikten ibaret bulunsaydı, uyku halinde bulunanla gaflet durumunda olan ve bayılan kimsede oldu­ğu gibi tasdik bulunmayan hallerde kişinin mümin olmaması gere­kir. Bu ise îcmâa muhaliftir.”


Yüklə 1,59 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   69




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin