Farzları İnkâr Etmekle İlgili Sözler.
“Cevahir'ul-Fıkh” adlı kitapta şöyle denilmiştir: “Bir kimse namaz, oruç, zekât, cünüblükten yıkanmak gibi üzerinde ittifak edilen farzlardan birini inkâr ederse kâfir olur. Yine zina, şarap, kumar, adam öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek gibi Allah'ın yasaklarından birini inkâr ederse kâfir olur.”
Yine bir kimse Müslüman olup bizim ülkemizde yâni İslâm ülkesinde bir ay kaldıktan sonra kendisine beş vakit namaz, yahut oruçtan sorulsa ve: “Bunların farz olduğunu bilmiyorum, dese kâfir olur.” Ben derim ki, bu fetva namaz hakkında açıktır. Fakat zekât konusunda biraz durmak lâzımdır. Ancak kendisi zenginlerdense o zaman yukarıdaki fetva kabul edilebilir. Fakirlerden ise kâfir olmaması gerekir.
Eğer fasık bir kimseye: “Namaz kıl ki imanın tadını tadasın, denilse ve “Namaz kılmanın tadını bulmadan kılmayacağını,” dese kâfir olur. Çünkü kötülüğün tadını taatın tadına tercih etmiş olur. Ve her ikisini bir tuttu. Yine bir kimse: “Allah bana beş vakit namazdan fazla kılmamı, bir aydan fazla oruç tutmamı yahut kırkta birden fazla zekât vermemi emretse yapmam, derse kâfir olur.
Abdestsiz Olarak Kıbleye Yönelmek.
“Fevz'ün-Necât”da şöyle deniliyor: “Bir kimse, namaz kılmayan kimse ne hoş ne güzeldir” dese kâfir olur. “Fetâvâ-i Suğrâ” ve “el-Cevâhir”de şöyle bir fetva vardır: “Bir kimse abdestsiz olarak cemaatla namaz kılsa kâfir olur.” Burada biraz durmak gerekir. Abdestsiz namaz kılmak Allah'a karşı bir isyandır. Sahibinin kâfir olmaması gerekir. Ancak abdestsiz namaz kılmanın helâl olduğuna inanırsa o zaman kâfir olur. İmameyn'in: “Bile bile kıblenin dışına yönelerek namaz kılan kimse kâfirdir.” sözleri de böyledir. Ancak bu söze, kıblenin dışına yönelmenin caiz olduğu, yahut alay mânasına çekildiği takdirde, kaydını koymak gerekir. Yine bir kimse kıbleyi araştırıp yönünü bulduktan sonra bilerek bu yönü değiştirirse ve başka istikamete doğru namaz kılarsa kâfir olur. Çünkü kıbleyi araştırarak varılan netice kıble hükmündedir. Bu yönü değiştirmek kıbleyi değiştirmek gibidir.
“Tetimme” adlı kitapta şöyle deniliyor. “Bir kimse başkalarına gösteriş için abdestsiz olarak namaz kılarsa kâfir olur.” Yine bir kimse namazı tenbellikten değil de önemsemeyerek terk ederse kâfir olur. “El-Muhît” adlı kitapta şöyle deniliyor: “Bir kimse bile bile kıblenin dışına doğru namaz kılarsa, fakat bu namaz kılışı tesadüfen kıble istikametine uygun düşerse Ebû Hanife'ye göre bu kimse kâfirdir. Fakîh Eb'ul-Leys de aynı görüşü benimsemiştir. Yine bunun gibi bir kimse temiz elbisesi bulunduğu halde pis elbise ile, yahut abdest ve taharete gücü yettiği halde abdestsiz, taharetsiz namaz kılarsa kâfir olur. Yâni bunun helâl olduğunu kabul ederek yaparsa kâfir olur. Böyle bir inanç yoksa bu iş Allah'a karşı, işlenmiş bir günahtır. Böyle bir kimse namazı terk etmiş gibi olur, kâfir olmaz.
“Tetimme” adlı kitapta yine şöyle deniliyor: “Namazı vaktinde kılamayıp bunları topluca kaza eden kimse, topluca kılmasına itiraz eden kimseye: “Borçlu kişinin borcunu alacaklısına topluca ödemesi gerekir.” Cevabını verse kâfir olur. Çünkü ibadete borç adını vermiştir ve Kerîm olan Allah'ı alacaklı yerine koymuştur. Yine bir kimse: “Başımı namaz için yıkamadım” derse bunun küfür olması açık değildir. Ancak bu sözü söyleyen onu alay için söylerse o zaman kâfir olur. Bu, “Namaz bir şey değildir” demenin mânâsıdır.
İlim Ve Âlimler Hakkındaki Küfür Sözleri.
“EI-Hûlâsa” adlı kitapta yazıldığına göre, bir kimse açık bir sebep olmaksızın bir din âlimini din âlimi olduğu için sevmez ve ona buğz ederse bu kişinin kâfir olmasından korkulur.” Ben derim ki, muhakkak bu kişi kâfir olur. Zira bir kimse bir din âlimine dünya, yahut âhiretle ilgili bir sebep olmaksızın buğz edince şeriat ilmine buğz etmiş olur. Bu şekilde bir din âlimini değil sevmemenin, inkâr etmenin küfür olduğunda şüphe yoktur.
Kıyafetle İlgili Sözler.
“Zahîriyye” Fetvasında da şöyle deniliyor: “Bir kimse bıyıklarını kısaltan bir din âlimine: “Ne çirkin oldu? Yahut bıyıkları kısaltmak ne çok çirkindir?” yahut, sarığın bir ucunu çene altına bağlamak ne çirkindir?” derse kâfir olur. Çünkü bu ilim adamları ile alay etmektir. İlim adamları ile alay etmekse peygamberle alay etmeyi gerektirir. Çünkü âlimler peygamberlerin varisleridir. Bıyıklan kısaltmak peygamberlerin sünnetidir. Peygamberlerin sünnetini çirkin görmekse ihtilafsız küfürdür.”
“El-Hülâsa” adlı kitapta kaydedildiğine göre, bir âlime hakaret için: Bıyıklarını kısaltıp sarığının bir ucunu omuzunun üzerine attın, diyen kişi de kâfir olur. Yahut bir kimse bir âlimi kasdederek: “Bıyığını kısaltıp sarığının ucunu omuzu üzerine atan kişi ne çirkin olmuştur?” derse yine kâfir olur.
“EI-Muhît” adlı kitapta yazıldığına göre, bir kimse yüksek bir yerde otursa, insanlar da onun etrafında toplanarak kendisine dini sorular sorup (alaylı tarzda) gülseler hepsi kâfir olur. Çünkü bu hareketleri ile Şeriatı küçük düşürmüştür. Böyle bir kimse yüksek bir yerde oturmadan da aynı hareket yapılacak olsa yine küfür lâzım gelir.
Kur'an Öğretenlerle, Vaizlerle Ve İlim Meclisi İle Alay Etmek.
Semerkand'ta Necmüddin El- Kindi'den nakledildiğine göre, bir kimse alay etmek için Kur'an öğreten Muallim sıfatına girerek eline bir sopa alıp bununla çocukları döverse kâfir olur. Çünkü Kur'an öğreticisi Şeriat âlimleri topluluğundandır. Kur'an'la ve Kur'an öğreten ile alay etmekse küfürdür.”
“Zahîriyye” fetvasında şöyle denilmiştir: İçki meclisinde bir kimse yüksek bir yere oturup alay maksadı ile vaiz rolüne girer ve hem gülüp hem de etrafındakileri güldürürse hepsi birden kâfir olur. Çünkü vaiz Şeriat âlimlerindendir ve peygamberlerin halifelerindendir.”
“el-Hülâsa” adlı kitapta da şöyle söylenmiştir: “Bir kimse İslâmi ilimlerin öğretildiği bir toplantıdan dönse ve başka birisi onun için, kiliseden döndü, dese kâfir olur. Çünkü Şeriat meclisini küfür meclisi yerine, dolayısıyla imanı küfrün yerine koymuştur.”
“Zahirîyye” fetvasında yine şöyle deniliyor: “Bir kimseye: “Kalk ilim meclisine git” denilse o kişi de: “Onların söylediklerini kim yapacak?” derse, yahut “İlim meclisinden bana ne?” derse kâfir olur. Birincisinde Şeriatta güç yetmeyen işin Allah tarafından teklif edildiği inancı ortaya çıkıyor. Halbuki Allah Teâlâ: “Allah, hiç bir nefse gücünün yetmediğini teklif etmez.” buyuruyor. İkincisine gelince, yani benim şeriat ilimlerine ihtiyacım yoktur, manası kasdedilmiştir.
“El-Cevâhir”adlı kitapta kaydedildiğine göre, bir kimse: “Bu ilim adamlarının söylediklerini yapmaya kimin gücü yeter?” derse kâfir olur. Çünkü bu sözden ya kula gücünün yetmediğini teklif etmek gerekir, yahut ilim adamlarının peygamberlere yalan isnat etmeleri lâzım gelir. Bu ise küfürdür. “Tetimme” adlı kitapta şöyle yazılmıştır: “Bir kimse ister şaka olarak ister ciddî olarak bir başkasına: İlim meclisine gitme. Eğer gidersen karın boş olur, yahut karın sana haram olur, derse kâfir olur.”
“Fetâvâ-i Suğrâ”da şöyle kaydedilmiştir: “Niçin ilim öğreneyim?” diyen kişi kâfir olur. Çünkü bu sözü ile ilmi küçük görmüştür. Yahut ilme ihtiyacı olmadığına inanırsa, yahut bir tabak tirid yemeği ilimden daha hayırlıdır, derse kâfir olur”
“Zahirîyye” fetvasında şöyle zikrediliyor: “Bir kimse şeriatın herhangi bir hükmünü açıklasa, buna karşılık hasmı da: Bu adamı âlim yapar, yahut: bana âlimlik taslama, böylesi bana geçmez, derse kâfir olur.”
“El-Hülâsa” adli kitapta yine şöyle deniliyor: “İlim meclisi berim ne işime yarar, yahut bu hususta verilen fetvayı hakaret için yere atarsa, şeriatın ne kıymeti var? mânasını ifade ettiği için hakarettir. Bunu söyleyen kâfir olur.”
Dostları ilə paylaş: |