İletici nedenlerle, ulaşım imkanlarının gelişmesi ima edilmektedir. Kentleşme hareketleri ile mal ve hizmet taşımacılığının ve iletişim imkanlarının belli yerleşim yerlerinde ya da bu yerleşimlere bağlı diğer bir takım yerleşmelerde yoğunlaşması, kırsal alanlardan kente kaymalara neden olmaktadır.18
1.4. Kentleşme süreci yaklaşımları
Tarih boyunca pek çok düşünür ve bilimadamı, kentleşme süreciyle ilgili farklı yaklaşımlar üretmiş; ortak bir temelde ancak ayrışan yorumlar geliştirmişlerdir.
1.4.1. Klasik yaklaşım
Klasik yaklaşım, kentleşmeyi iki farklı boyutta değerlendirmektedir. Bunlardan ilki “Yerleşme Boyutu”dur. Kentleşmenin yerleşme kapsamı, nüfusun ve tarıma dayalı olmayan aktivitelerin coğrafi yoğunlaşmasını içermektedir.
Klasik yaklaşımın bir diğer değerlendirmesi de “Modernleşme Boyutu”dur. Bu boyut, kentsel değerlerin, tutumların, örgütlemelerin ve kurumların coğrafi dağılımını içermektedir. 19
Geleneksel görüşte, gerçek bir kentsel topluluktan söz edebilmek için, yerleşmenin şu özellikleri taşıması gerekmektedir:20
-
Pekiştirme (tutum oluşturma),
-
Pazarın varlığı (piyasa)
-
Bir mahkemeye ve kısmen de olsa özerk bir yasaya sahip olma,
-
İlgili kurumlara sahip olma
-
Kısmen de olsa bir özerkliği ve seçme hakkının bulunması
1.4.2. Marksgil yaklaşım
Marksgil kuramın kentsel olguya yaklaşımı Marks’ın kendi düşüncesinden başka diğer bir dizi düşünürün katkılarını da içermektedir. Marksist/Sosyalist gelenek içinde kentsel olguya farklı bakışlar getiren bu yaklaşım, bu özelliği nedeniyle zaman zaman kentleşme karşıtı ya da aşırı kentleşmeci nitelemeleriyle anılmıştır.
Marks kentsel olguyu doğrudan doğruya bir bilimsel obje olarak değerlendirme konusu yapmamıştır. Ancak, toplumsal olguları bütünsellikleri açısından ele alan ve toplumsal formasyonların oluşumunu çözümleyen bir bilimci olarak, kentleşme gibi bir dönüşüm sürecine kayıtsız kalmamıştır. Nitekim Engels ile birlikte ele aldığı bir yapıtta kentsel olguya ilişkin ilk geniş kapsamlı önermeleri ortaya koymuştur. Kentsel olguyu toplumsal iş bölümü perspektifi açısından ele alan ve kenti, kırın karşıtı olarak gören Marks, “bir ulusun kendi içindeki iş bölümü, öncelikle sanayi ve ticari işin, tarımsal emekten ayrılmasına, ve bunun bir sonucu olarak, kent ile kırın ayrışmasına ve böylece çıkarların karşıtlığına yol açmaktadır.”21 görüşünü dile getirmektedir.
Marksçı yaklaşım, kentte görülen şeyin, gerçekte kentin kendisi değil, kapitalist üretim süreçleri ve ilişkileri olduğunu belirtmektedir. Kentteki sorunlar, özünde kapitalizmin sorunlarıdır.
Kent ve kır karşıtlığı, barbarlıktan uygarlığa geçişle ortaya çıkmıştır. Kentin varlığı aynı zamanda yönetimi, güvenliği ve vergilemeyi zorunlu kılmıştır. İlk defa kent-kır ayrımı ile topluluk, iş bölümü üzerine kurulu iki büyük sınıfa ayrılmıştır. Kentte, nüfus, üretim araçları, sermaye, zevkler ve ihtiyaçlar toplanırken; kır, yalnızlığın ve dağınıklığın alanı olmuştur. Kent ve kır arasındaki karşıtlık, ancak özel mülkiyetin varlığı ile yaşayabilmektedir. Burada, kentin Marksizm için vazgeçilmez yeri de ortaya çıkmaktadır. Çünkü kent ve kır arasındaki karşıtlığın ortadan kalkması, özel mülkiyetin ortadan kalkmasına bağlıdır. Sanayi devrimi gibi, sınıf savaşı da kentlerde ortaya çıkmaktadır. Burjuva gibi proleterya da kentte doğmuştur.22
Buna göre, Marksizm için, kentler işçilere sunduğu şartlar bakımından kötü, tarihsel gelişim içinde oynayacakları rol bakımından gerekli, ikili bir fonksiyonu yerine getiren mekanlardır. Kentlerde yaşanan toplumsal mücadele amacına ulaştıktan sonra, ilk iş bölümü olan kent-kır ayrımı ortadan kalkacak, dolayısıyla kentler dönemi de bitmiş olacaktır.
Bugün bu düşüncenin aksine, kent döneminin yerini, büyük kent olgusuna; büyük kentin ise küresel kent kavramına bıraktığı görülmektedir.
1.4.3. Postmodern yaklaşım
Postmodern yaklaşımda kentler iki ayrı sınıfta ele alınmaktadır. İlk sınıfı tek düzeliği ve yabancılaşmayı yansıtan yüzsüz yerler yani Kuzeyli kentler alır. Diğer sınıfı ise değişimi haykıran ve kendisine sunulan kalıplara uymayan Güneyli kentler oluşturur. Kentlerin modernleşme öncesi postmodern özelliklerine Güney kentlerinde; modernleşme sonrası postmodern özelliklerine ise Kuzey kentlerinde rastlamak mümkündür.23
İnsanın daha fazla özgürleşmesi bağlamında, postmodern düşünce liberal görüş ile bir benzerlik gösteriyor olsa da, temel argümanları dikkate alındığında, iki felsefe bir birinden ayrışmaktadır. Bu paralelde postmodern düşünce toptancı bir görüşü, bu görüş hangi taraftan gelirse gelsin reddetmektedir. Postmodern düşünce, mikro ölçeklere dikkati çekmekte ve aynı doğrultuda her bir kentin kendi dinamikleri etrafında oluşması ve gelişmesi gerektiğini iddia etmektedir.
1.5. Kentsel Kalkınma
Kentsel büyümede, iki temel faktörden söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki merkezi güçlere; diğeri ise merkez dışı güçlere karşılık gelmektedir. (Bkz. Tablo 1)
Tablo 1: Kentsel Büyümeyi Etkileyen Temel Faktörler
Merkezi Güçler
|
Merkez Dışı Güçler
| -
Belli alanların sağladığı doğal avantajlar
-
Liman, ırmakvb. Yerler
-
Merkezi yerleşkeler
-
Pazar boyutundaki dışsal ekonomiler
-
Pazarlara ulaşım imkanları
-
Ürünlere ulaşım imkanları
-
Yaygın iş gücü piyasası
-
Saf dışsal ekonomiler
| -
Pazarların yönlendirdiği güçler
-
Ulaşım maliyetleri, toprak rantı
-
Çiftliklerin çekiciliği
-
Pazar dışı güçler
-
Trafik sıkışıklığı
-
Kirlilikler
| Kaynak: Paul Krugman, “Urban Concentration: The Role of Increasing Returns and Transport Costs” Proceedings of World Bank, 1994, USA, s.243.
Kentsel kalkınmada iki farklı büyüme modelinden söz edilmektedir.24 Bunlardan ilki “Konzervatif (Koruyucu) Büyüme Modeli”dir. Bu sistem genellikle serbest ekonomi modelini takiben kentin ve onun iş gücünün kontrolsüz istismarının önlenmesini amaçlamaktadır.
Diğer bir kalkınma modeli olan “Liberal Büyüme” ise daha modern bir strateji olarak kabul edilmektedir. Uzun vadelidir; belirli bir hükümet planı ve programı kapsamında gelişir.
Hangi tür büyüme modeli dikkate alınırsa alınsın, her model, bir takım kentsel aktörlerin varlığını gerekli kılmaktadır. Bu çerçevede kentsel kalkınma ve büyüme sürecinin üç temel aktöründen söz edilebilir. Bunlar planlamacılar, uygulayıcılar ve alıcılardır.
Planlamacılar, büyümenin hangi ölçeğe kadar olacağını belirlerler. Uygulayıcılar ister merkezi ister yerel düzeyde olsun, gerçekte son karar mercileri oldukları için, kentsel gelişimde asıl inisiyatifi ellerinde tutan sınıftır. Alıcılar ise arzu ve ihtiyaçları doğrultusunda gelişimi şekillendiren grubu temsil etmektedir.25
Dostları ilə paylaş: |