Frank herbert



Yüklə 6,53 Mb.
səhifə52/55
tarix22.08.2018
ölçüsü6,53 Mb.
#74294
növüYazı
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   55

II. Ek:Du e'un Dini

Arrakis'teki Fremenleri inceleyen her alim, onların, Muad' Dib'in gelişinden önce, kökleri Maometh Saari'ye uzanan bir dini uyguladıklarını görecektir. Birçok alim bu dinde diğer dinlerden geniş ölçüde alıntılar olduğunu ortaya çıkardı. En yaygın örnek, doğrudan Orange Katolik Dualar Kılavuzu'ndan kopya edilmiş olan ve Arrakis'in hiç görmemiş olduğu yağmur bulutlarını çağıran Su Ilahisi'dir. Ama Fremenlerin Kitab-ül-Ibar'ının, İncil, Ilm ve Fıkh'ın öğretileriyle örtüştüğü daha temel noktalar vardır.

Muad'Dib'in zamanına kadar Imparatorluk'ta hakim olan dinsel inançlar arasında yapılacak bir karşılaştırmaya, bu inançları şekillendiren başlıca güçlerle başlanmalıdır:

1. Kitabı, Orange Katolik incili olan ve görüşleri Tefsirler ile Ekümenik Tercümanlar Komisyonu'nun (E.T.K.) ürettiği diğer literatürde ifade edilen On Dört Bilge'nin takipçileri;

2. Dinsel bir kurum olduklarını inkar eden ama neredeyse akıl erdirilemez bir ritüel gizemcilik perdesinin arkasında faali-}et gösteren ve eğitimi, sembolizmi, örgütlenmesi ve içsel öğren yöntemleri neredeyse tamamen dinsel olan Bene Gesserit;

3. Dini, halkı oyalamak ve yumuşak başlı tutabilmek için bıı çeşit kukla gösterisi olarak gören ve temelde bütün olguların hatta dinsel olguların bile mekanik açıklamalara indir-genebileceğine inanan agnostik yönetici sınıf (Lonca dahil);

673

t

4. Antik Öğretiler olarak adlandırılanlar: birinci, ikinci ve üçüncü Islami hareketlerden Zensünni Gezginleri'nin sürdürdükleri; Chusuk'un Navahristiyanlığı, Lankiveil ve Sikun'da hakim olan grupların Budislami Çeşitlemeleri, Mahayana Lankavatara'nın Karma Kitapları, Delta Pavonis IH'ün Zen Hekiganşuları, Salusa Secundus'ta varlığını sürdüren Tevrat ve Talmudi Zebur, yaygın Obeah Ritüeli, Caladan'ın pundi pirinci çiftçileri arasında sürdürülen saf Ilm ve Fıkh'ıyla birlikte Muadh Kur'an, evrenin her yerinde izole edilmiş küçük piyon bölgelerinde bulunan Hindu modelleri ve son olarak Butleryan

Cihat.


Dinsel inancı şekillendiren beşinci bir güç vardır; ama etkisi o kadar evrensel ve derindir ki ayrı tutulmayı hakeder.

Bu, tabii ki uzay yolculuğudur ve herhangi bir din tartışmasında şu şekilde yazılmayı hakeder:

UZAY YOLCULUĞU!

İnsanoğlunun uzayın derinliklerine doğru hareketi, Butleryan Cihat'tan önceki yüz on yüzyıl boyunca dine damgasını vurmuştur. Başlangıçta, ilk uzay yolculukları yaygın olmasına karşın oldukça düzensiz, yavaş ve belirsizdi; Lonca tekelinden önce karmakarışık yöntemlerle gerçekleştirilmişti. Kulaktan kulağa aktarılırken çok fazla çarpıtılmış ilk uzay deneyimleri, gizemli spekülasyonlara çok açıktı.

Hemen sonra, uzay, Yaratılış fikirlerine farklı bir renk ve anlayış getirmiştir. Bu fark, dönemin en büyük dinsel başarılarında bile görülmektedir. Din boyunca, kutsal his dış karanlığın anarşisi tarafından etkilenmiştir.

Bu sanki Jüpiter'in, bütün torunlarının vücudunda ana rahmine geri dönüp yerini, içi hırsla dolu, dehşet saçan dişi bir varlığa bırakmasıydı.

Antik formüller, yeni fetihlerin ve yeni hanedan sembollerinin ihtiyaçlarına uygun olacak şekilde örülür, birbirine düğümlenirdi. Bu, bir tarafta zebanilerin, diğer tarafta eski

f

674


ibadet ve duaların olduğu bir mücadele zamanıydı.

Kesin bir karar asla verilmedi.

Denir ki; Yaratılış, bu süreç boyunca, Tanrı'nın şöyle söylediği kabul edilerek tekrar yorumlanmıştır:

"Çoğalın ve üreyin; ve evreni doldurun; ve ona hakim olun; ve sonsuz göklerde, sonsuz toprakların üstünde ve altında yaşayan her tür acayip hayvana ve canlı yaratığa hükmedin".

Güçleri gerçek olan kadın büyücülerin zamanıydı. Kışkırtıcıları nasıl avuçlarının içine aldıkları hakkında hiç böbürlenmemeleri, ne kadar güçlü olduklarını göstermektedir.

Ardından Butleryan Cihat geldi: iki kuşak boyunca kaos. Halk arasında makine-mantığın tanrısı devrildi ve yeni bir görüş doğdu:

"insanın yerini hiçbir şey alamaz".

iki kuşak süren bu şiddet, bütün insanlık için bir talamus duraksamasıydı. insanlar tanrılarına ve ritüellerine baktılar ve her ikisinin de tüm denklemlerin en korkuncuyla doldurulduğunu gördüler: korku bolü hırs.

Takipçileri milyarların kanını döken din liderleri, görüş alışverişinde bulunmak üzere toplantı yapmaya ikircikli bir şekilde başladılar. Bu, tüm yıldızlararası yolculuklar üzerinde tekelini kurmaya başlamış olan Uzay Loncası ve kadın büyücüleri kendisine bağlamakta olan Bene Gesserit tarafından cesaretlendirilen bir hareketti.

Bu ilk ekümenik toplantılardan iki önemli gelişme ortaya çıktı:

1. Bütün dinlerin en azından ortak bir emri olduğunun kavranması: "Özünü bozmayacaksın".

2. Ekümenik Tercümanlar Komisyonu

E.T.K., ana dinlerin üretken toprağı olan Yaşlı Dünya'nın tarafsız bir adasında toplandı. "Evrende bir ilahi Öz'ün mevcut olduğu şeklindeki yaygın inanç"ta buluştular. Bir milyondan fazla takipçisi olan her inanç temsil edildi ve bir ortak hedef bildirisi üzerinde şaşırtıcı bir şekilde ani bir uzlaşmaya

675
vardılar:

"Biz, birbiriyle anlaşamayan dinlerin ellerinden temel bir silahı almak için buradayız. Bu silah, biricik vahiye sahip olma iddiasıdır."

"Temel uzlaşmanın imzalanması"ndaki zafer şenliği havasının zamanından önce yapıldığı ortaya çıktı. Bir standart yıldan uzun bir süre, E.T.K. bu bildiri dışında hiç duyuru yapmadı. İnsanlar bu gecikmeden üzüntüyle bahsettiler. Ozanlar, yüz yirmi bir "Edepsiz İhtiyar" (E.T.K. delegeleri böyle adlandırılıyordu) hakkında nükteli, iğneleyici şarkılar bestelediler. (Bu isim, E.T.K. kısaltmasının baş harfleriyle oynanarak yapılan adi bir şakadan çıkmakta ve delegeleri "Edepsizler, Tekerlek Küfürbazlar" diye adlandırmaktadır.) Şarkılardan biri olan "Bronz Tatil" dönem dönem yenilenmiştir ve bugün bile popülerdir:

"Düşün leyleri.

Bronz tatili; ve

Trajedisini

Bütün o


Edepsizlerin! Tüm o Edepsizler!

O rehavet, rehavet

Günler boyunca.

Zaman çalıyor çanlarını

Efendim Sandviç için!"*

E.T.K. oturumlarından arada sırada dedikodular sızıyordu. Metinleri karşılaştırdıkları söyleniyordu ve fütursuzca bunların isimleri açıklanıyordu. Bu tür dedikodular kaçınılmaz bir şekilde ekümenizm karşıtı ayaklanmaları kışkırtıyor ve tabii ki yeni esprilere esin kaynağı oluyordu.

* Ley. Havai 'de bir selamlama biçimi olarak insanların boynuna takılan çiçeklerden yapılmış çelenk.

Sandviç. Havai Adaları'mn eski adı -ç.n.

f

676


İki yıl geçti...üç yıl.

Aralarından dokuz tanesi ölen ve yenilenen Komisyon üyeleri, yenilenmenin resmi düzenlemesini incelemek için çalışmalarına ara verdiler ve dinsel geçmişin "tüm patalojik belirtilerf'nden arındırılmış bir kitap ortaya çıkarmak için çalıştıklarını duyurdular.

"Her şekilde çalınacak bir Aşk enstrümanı üretiyoruz" dediler.

Birçokları, bu bildirinin ekümenizme karşı şiddet içeren en kötü ayaklanmaları kışkırtmasını garip karşıladılar. Yirmi delege dinsel örgütleri tarafından geri çağrıldı. Bunlardan biri, bir uzay firkateyni çalıp güneşe dalarak intihar etti.

Tarihçiler ayaklanmaların seksen milyon cana mal olduğunu tahmin etmekteler. Bu, o sırada Landsraad İttifakı'na dahil olan her bir dünyadan yaklaşık altıbin kişi ediyordu. Kesin sayıda yapılmış herhangi bir sahtekarlık, tam anlamıyla sahtekarlıktır; yine de zamanın kargaşası göz önüne alındığında, bu abartılı bir tahmin olmayabilir. Dünyalar arasındaki iletişim çok kötü bir durumdaydı.

Doğal olarak ozanlar bayram ediyordu. Dönemin popüler bir müzikal komedisinde, bir E.T.K. delegesi, beyaz bir kumsalda, bir palmiyenin altına oturmuş şu şarkıyı söylüyordu:

"Tanrı, kadın ve aşkın ihtişamı şerefine Oyalanıyoruz burada korkusuz ve endişesiz. Ozan! Ozan, bir başka şarkı söyle Tanrı, kadın ve aşkın ihtişamı şerefine!"

Ayaklanmalar ve komedi, çağın açıklayıcı özelliklerinden başka bir şey değildir. Psikolojik havayı, derin belirsizlikleri... ve daha iyi bir şeyler uğruna çabaların yanısıra, bütün bunlardan hiçbir şey çıkmayacağı korkusunu da belli ederler.

Bu zamanlarda anarşinin önüne çekilen başlıca setler, olgunlaşmamış Lonca, Bene Gesserit ve en sert engellemelere karşın 2,000 yıllık toplantı yapma rekorunu sürdüren Land-

677


T





m

sraad'dır. Lonca'nın rolü açıkça görülmektedir: tüm Landsraad ve E.T.K. işleri için ücretsiz taşıma hizmeti verdiler. Bene Gesserit'in rolü ise daha belirsizdir. Bu kesinlikle, kadın büyücüler üzerindeki egemenliklerini güçlendirdikleri, şeytani uyuşturucuları araştırdıkları, prana-bindu eğitimini geliştirdikleri ve Koruyucu Misyon'u, yani batıl inancın o kara gücünü tasarladıkları zamandır. Ama bu dönem aynı zamanda, Kor-ku'ya karşı Dua'nın yayılmasına, Azhar Kitabı'nın, yani en antik inançların büyük gizlerini koruyan bibliyografı mucizesinin toplanmasına da tanık olmuştur.

Ingsley'in yorumu belki de olası tek yorumdur: "Bu, derin paradokslar çağıydı."

Bu arada, E.T.K. neredeyse yedi yıl çalıştı. Ve yedinci yıldönümleri yaklaşırken, insan evrenini çok önemli bir duyuruya hazırladılar. Bu yedinci yıldönümünde Orange Katolik Incili'ni ilan ettiler.

"işte değerli ve anlamlı bir çalışma" dediler, "işte insanlığın, Tann'nın tam bir yaratımı olarak kendisinin bilincine varmasını sağlayacak bir yol."

E.T.K. üyeleri, yeniden keşfin görkeminde, Tanrı'dan ilham alan fikir arkeologlarına benzetildi. Onların, "yüzyılların tortusuyla örtülmüş büyük ideallerin gücünü" gün ışığına çıkarmış oldukları ve "dins'el bir vicdanın sonucu olan ahlaki yükümlülükleri keskinleştirmiş" oldukları söylendi.

E.T.K., O.K. Incili'yle birlikte, yalnızca kısa (O.K. Inci-li'nin yarısından daha kısa) olduğundan değil, aynı zamanda açıksözlü olduğu ve hem kendine acıyıp hem de kendini haklı gördüğü için de birçok açıdan daha dikkate değer bir çalışma olan "Toplu Dua Kılavuzu ve Tefsirler"! de sundu.

Başlangıç bölümü agnostik yöneticilere açık bir yakarıştır. "Sünnete [Şeriat'tan onbin dinsel soru] hiçbir yanıt bulamayan insanlar, şimdi kendi uslamlamalarını uyguluyorlar. Bütün insanlar aydınlatılmak istiyor. Din, insanların Tann'nın evreninden anlam çıkarmaya çabaladığı en antik ve onurlu yoldur. Bilimadamları olayların meşruluğunu araştırır, insanı

bu meşruluğa uydurmak ise Din'in görevidir."

Oysa sonuç bölümünde Tefsirler, kaderlerini önceden ^oylermiş gibi sert bir tarz kullanmaktadır.

"Din diye adlandırılanların çoğu, hayata karşı bilinçsiz ( larak düşmanca bir tavır taşımıştır. Gerçek din, yaşamın anrı'nın gözüne hoş görünen nazlarla dolu olduğunu ve eylemsiz bilginin boş olduğunu öğretmelidir. Herkes, dinin kurallar ve ezbere dayalı öğretisinin büyük ölçüde aldatmaca olduğunu görmelidir. Doğru öğretiyi kolayca fark edersiniz. Onu yanılmaksızın tanırsınız çünkü içinizde, bunun daima bildiğiniz bir şey olduğu duygusunu uyandırır."

Basımlar ve şigateli kayıtları rulo yapılıp O.K. incili dünyalara yayılırken tuhaf bir sükunet duygusu hakimdi. Bazıları bunu Tanrı'dan bir işaret ve bir birlik kehaneti olarak yorumladı.

Ancak, her biri kendi toplantısına dönerken E.T.K. delegeleri bile bu sükunet masalına ihanet ettiler, iki ay içinde on sekiz tanesi linç edildi. O yıl içinde elli Uç tanesi sözünü geri aldı.

O.K. incili "aklın kibri" tarafından üretilmiş bir çalışma olarak suçlandı. Sayfalarının mantığa karşı duyulan baştan çıkarıcı bir ilgiyle doldurulduğu söylendi. Popüler bağnazlığı dikkate alan düzeltmeler görülmeye başladı. Bu düzeltmeler kabul edilmiş sembolllere (Haç, Hilal, Tüylü Çıngırak, On iki A?iz, zayıf Buda ve benzerleri) güvendi ve kısa sürede antik batıl inançların ve inanışların yeni ekümenizm tarafından ozumsenmemiş olduğu açığa çıktı.

E.T.K.'nın yedi yıllık çabası için Hallovvay'in koyduğu "Astrofazik Belirlenimcilik" isminin üstüne milyarlarca hevesli atladı ve ismin başharfleri olan A.B.'yi "Allanın Belası" olarak yorumladılar.

Zensünni Ulema'sından, asla sözünü geri almayan on dört delegeden (popüler tarihin "On Dört Bilge"si) biri olan E.T.K. Başkanı Toure Bomoko, sonunda E.T.K.'nın yanılmış olduğunu kabul eder göründü.



679


678




"Yeni semboller yaratmaya çalışmamalıydık," dedi. "Kabul edilen inanca belirsizlikler getirmemizin ve Tanrı hakkında merak uyandırmamızın beklenmediğini fark etmiş olmalıydık. Günlük hayatta bütün insani şeylerin dehşet verici karar-sızlığıyla karşı karşıya kalsak da, dinlerimizin daha katı ve kontrollü, daha boyun eğdirici ve acımasız olmasına izin veririz. İlahi Emir'in yolundaki bu gölge nedir? Bu, anlamlan kaybolsa da kurumlar ile sembollerin varlığını sürdürdüğüne ve tüm erişilebilir bilginin bir özeti olmadığına dair bir uyarıdır." Bu "itiraftaki acı çift yanlılık onu eleştirenlerin gözünden kaçmadı ve hemen ardından Bomoko sürgüne gitmeye zorlandı. Yaşamı Lonca'nın gizlilik yeminine bağlıydı. Rivayete göre Tupile'de saygı ve sevgi görerek öldü. Son sözleri şöyleydi: "Din, kendi kendine 'Olmak istediğim gibi biri değilim' diyen insanlar için bir çıkış noktası olarak kalmalıdır. Hiçbir zaman kendini beğenmişlerden oluşan bir topluluğun içinde

boğulmamalıdır."

Bomoko'nun, "kurumların varlığını sürdürmesi" sözündeki kehaneti anladığını düşünmek memnuniyet vericidir. Doksan kuşak sonra, O.K. İncili ve Tefsirler, dinsel evrenin her noktasına yayılmıştır.

Paul Muad'Dib, sağ elini (lanetli sol el değil kutsal sağ el) babasının kafatasının bulunduğu kaya mezarın üzerine koyduğu zaman, "Bomoko'nun Vasiyeti"nden alıntı yaparak kelimesi kelimesine şunları söyledi:

"Siz, bizi mağlup etmiş olanlar, kendi kendinize Babil'in düştüğünü ve oradaki her şeyin yerle bir olduğunu söyleyin. Size diyorum ki; insan hala yargılanıyor, her insan kendi sanık sandalyesinde. Her insan bir küçük savaştır."

Fremenler Muad'Dib'den, firkateyni Lonca'ya meydan okuyan ve bir gün oraya gidip geri dönen Abu Zide gibiydi, diye bahsettiler. Bu şekilde kullanılan ora, doğrudan Fremen mitolojisinden, ruhun ülkesi, bütün sınırlamaların ortadan kalktığı alem al-mital olarak tercüme edilir.

Bununla Kuisatz Haderah arasındaki paralellik kolayca

görülür. Rahibeler topluluğunun çiftleştirme programı yoluyla elde etmeye çalıştıkları Kuisatz Haderah, "Yolun kısalması" veya "Aynı anda iki yerde birden olabilen" şeklinde yorumlanmıştır.

Ancak her iki yorumun da doğrudan doğruya Tefsirler'den kaynaklandığı gösterilebilir: "Hukuk ve dinsel görevler bir olduğu zaman, benliğin evreni sarar".

Muad'Dib kendisi hakkında diyor ki: "Ben zaman denizinde bir ağım, geleceği ve geçmişi tarayabilen. Ben hiçbir olasılığın kaçamayacağı hareketli bir perdeyim."

Bu düşüncelerin tümü bir ve aynıdır; ve O.K. Incili'nde "Dile getirilsin ya da getirilmesin bir düşünce, gerçek bir şeydir ve gerçeğin gücüne sahiptir" diyen Kalıma 22'ye kulak verirler.

Muad'Dib'in, rahipleri Kizara Tafvid tarafından yorumlandığı şekliyle "Evrenin Sütunları"nda yer alan kendi tefsirlerine geldiğimizde, onun E.T.K. ve Fremen-Zensünnilere olan gerçek borcunu görürüz.



Muad'Dib: "Hukuk ve görev birdir, öyle olsun Ancak şu sınırlamaları hatırla: Bu yüzden asla tam anlamıyla bilinçli olamazsın. Bu yüzden komünal tauya dalmış vaziyette kalamazsın. Bu yüzden her zaman bir bireyden daha azsın. "

O.K. İncili: Aynı anlatım. (Vahiy 61)



Muad'Dib: "Din çoğu zaman, bizi belirsiz bir geleceğin dehşetinden koruyan bir ilerleme miti niteliğindedir. "

E.T.K. Tefsirleri: Aynı anlatım (Azhar Kitabı bu ifadenin kökenini, bir yeniden yazım sayesinde, birinci yüzyılda yaşamış dindar yazar Neshou'da bulur.)



Muad'Dib: "Eğer bir çocuk, eğitimsiz biri, cahil biri ya da bir deli bir soruna yol açarsa, bu, o sorunu önceden görmediği ve önlemediği için otoritenin hatasıdır. "

O.K. İncili: "Herhangi bir günah, en azından kısmen, doğal bir kötü eğilime yüklenirse, bu Tanrı nazarında kabul edilebilir bir hafifletici sebeptir." (Azhar Kitabı bunun kökenini antik


Sami Tevrat'ında bulur.)

Muad'Dib: "Uzat elini ileri ve Rabbin sana bahşettiklerini ye; ve doyduğun zaman Tanrı 'ya dua et. "

O.K. İncili: aynı anlamı olan bir yeniden yazım. (Azhar Kitabı bunun kökenini hafif farklı biçimde İlk İslam'da bulur.)



Muad'Dib: "Şefkat zulmün başlangıcıdır. "

Fremenlerin Kitab-ül-Ibar'ı: "Şefkatli bir Tanrfmn ağırlığı korkutucu bir şeydir. Yanan güneşi (Al-Lat) bize Tanrı vermedi mi? Nem' in Rahibelerini (Başrahibeler) bize Tanrı vermedi mi? Seylan'ı (iblis) bize Tanrı vermedi mi? Hızın zararını Seylan'dan öğrenmedik mi?"

(Bu, "Hız Seylan'dan gelir" şeklindeki Fremen deyişinin kaynağıdır. Düşünün: egzersizle [hız] üretilen her yüz kalori ısı için bedenden yaklaşık 1 86 gram ler alılır. Fremenlerin lerleme için kullandıkları sözcük bakka veya gözyaşıdır ve bir söyleniş şeklinde, "Şeylanın ruhunuzu sıkarak çıkardığı yaşam özü" olarak lercüme edilir.)

Muad'Dib'in gelişi, Koneyvvell larafından "dinsel olarak zamanında" diye adlandırılır ama zamanlamanın bununla çok az ilgisi vardır. Muad'Dib'in kendisinin de dediği gibi: "Ben buradayım; öyleyse..."

Bununla birlikle, Muad'Dib'in dinsel elkisini anlamak için, şu gerçeği asla gözden kaçırmamak hayali önem laşır: Fre-menler, bulun alaları düşman lopraklara alışık olan bir çöl halkıydı. Açık bir düşmanlığın üstesinden gelerek her saniye sağ kalabilmeye çalışıyorsanız gizemci olmak zor değildir. "Sen oradasın; öyleyse..."

Böyle bir gelenekle, acıya razı olunur; belki de bilinçsiz bir ceza olarak ama razı olunur. Ve Fremen ritüelinin suçluluk duygusundan neredeyse lamamen arınmış olduğuna dikkat çekmek gerekir. Bu, hukuklarının ve dinlerinin, itaatsizliği günah saymakla özdeş oluşundan kaynaklanmamakladır. Kendilerini suçtan kolaylıkla arındırdıklarını çünkü günlük varoluşlarının, daha yumuşak bir loprakta insanlara dayanılmaz suç

yükleyecek yabanıl (çoğu zaman ölümcül) yargılar gerektirdiğini söylemek konuya iyi bir yaklaşım gelirir.

Bu, muhlemelen Fremenlerin batıl inanca verdikleri önemin köklerinden biridir (Koruyucu Misyon'un görevlerini gözardı edersek). Islık çalan kumların bir kehanet olması ne Önem laşır? ilk Ayı ilk kez gördüğünde yumruk işareli yapmak zorunda kalmak ne önem laşır? Bir insanın bedeni kendisinindir ve suyu kabileye aittir; ve yaşamın sırrı çözülecek bir problem değil tecrübe edilecek bir gerçekliktir. Kehanetler bunu hatırlamana yardım eder. Ve sen burada olduğun için, dine sahip olduğun için, sonunda zafer senden kaçamaz.

Fremenlerle anlaşmazlığa düşmeden çok önce, yüzyıllar boyunca Bene Gesserit'in öğrettiği gibi:

"Din ve polilika aynı arabaya bindiğinde; ve bu arabayı, yaşayan kutsal bir adam (baraka) sürdüğünde, onların yolunda hiçbir şey duramaz."

HI. Ek: Bene Gesserit'in Güdüleri ve Amaçlan Üzerine Rapor

Arrakis Olayı 'ndan hemen sonra Leydi Jessica 'nın isteğiyle kendi ajanları tarafından hazırlanmış olan "Özet"ten bir pasaj aşağıda yer almaktadır. Bu raporun açık sözlülüğü, değerini sıradan bir raporun çok ötesine taşır.

Bene Gesseritler, insanlar arasında seçici çiflleşlirme programlarını yürülürken, yüzyıllar boyunca yarımistik bir okul perdesi arkasında çalıştıkları için, onları hakediyor göründüklerinden daha fazla statüyle ödüllendirme eğilimindeyiz. Ar-





683


682




rakis Olayı üzerine yaptıkları "bilgi yargılamasının analizi,
okulun kendi rolünü hiç dikkate almadığını ele veriyor. J
Bene Gesseritlerin sadece ellerine ulaşan gerçekleri
inceleyebildikleri ve Kahin Muad'Dib'in kendisine doğrudan
erişemedikleri iddia edilebilir. Ancak okul daha büyük
engellerin üstesinden gelmiştir ve buradaki hatası daha derin
lere gitmektedir. j

Bene Gesserit programı, "aynı anda birçok yerde olabilen" anlamına gelen "Kuisatz Haderah" terimiyle ifade ettikleri kişinin üretilmesini hedef almıştır. Daha basit bir ifadeyle, elde etmeye çalıştıkları; zihinsel güçleri, yüksek dereceli boyutları anlamasına ve kullanmasına olanak sağlayan bir insandı

Çiftleştirme programları bir süper-Mentat, yani Lonca'nın kaptanlarında bulunan önsezi yeteneklerinden bazılarına sahip bir insan bilgisayar elde etmek içindi. Şimdi şu bilgilere dikkat

edin:


Asıl adı Paul Atreides olan Muad'Dib, soyu bin yıldan uzun bir zamandır dikkatle izlenmiş olan bir adamın, Dük Leto'nun oğluydu. Kahin'in annesi Leydi Jessica, Baron Vladimir Harkonnen'in öz kızıydı ve gen özelliklerinin çiftleştirme programı için büyük önem taşıdığı neredeyse ikibin yıldır biliniyordu. Üretilmiş ve eğitilmiş bir Bene Gesserit'ti ve projenin gönüllü bir aleti olmuş olmalıydı

Leydi Jessica'ya, bir Atreides kızı doğurması emredilmişti. Plan, bu kızı Baron Vladimir'in yeğeni olan Feyd-Rautha Har-konnen'le çiftleştirmekti. Büyük bir olasılıkla bu birleşmeden Kuisatz Haderah ortaya çıkacaktı. Ancak, hiçbir zaman tam olarak anlayamadığını itiraf etttiği sebeplerden dolayı, odalık Leydi Jessica emirlere karşı geldi ve bir oğul doğurdu.

Tek başına bu bile, Bene Gesserit'i, planlarına kararsız bir değişkenin girmiş olma olasılığına karşı alarma geçirmeliydi. Ama aslında dikkate almadıkları çok daha önemli belirtiler

vardı:


l. Paul Atreides gençken geleceği önceden görme yeteneği gösterdi. Kusursuz, keskin ve dört boyutlu tanımlamanın ötesi-

I

ne geçen önsezi görüntülerine sahip olduğu bilinirdi.

2. Onbeş yaşındaki Paul'ün insanlığını sınayan Bene Gesserit Gözetmeni Başrahibe Gaius Helen Mohiam, onun kayda geçen diğer bütün insanlardan daha fazla ıstıraba dayandığını ifade eder. Yine de raporuna bununla ilgili özel bir not koymayı ihmal etmiştir!

3. Atreides Ailesi, Arrakis gezegenine taşındığında, Fre-men halkı genç Paul'ü bir kahin, "dış dünyadan gelen ses" olarak selamladı. Bene Gesseritler, bütün o çöl toprakları, açık suyun mutlak yokluğu ve sağ kalabilmek için gereken en ilkel ihtiyaçlar üzerindeki etkisiyle Arrakis gibi bir gezegenin insafsızlığının, engellenemez bir şekilde çok sayıda duyarlı insan ortaya çıkardığının gayet iyi farkındaydılar. Ancak bu Fremen tepkisi ve yüksek dozda bahar içeren Arrakis beslenme rejiminin belirgin payı, Bene Gesserit gözlemcileri tarafından gizlendi.

4. Harkonnenler ve imparator Padişah'in fanatik askerleri, Paul'ün babasını ve Atreides askerlerinin çoğunu öldürerek Arrakis'i yeniden işgal ettikleri zaman, Paul ve annesi ortadan kayboldular. Ancak hemen ardından Fremenler arasında yeni bir dinsel lider, yine "dış dünyadan gelen ses" olarak selamlanan Muad'Dib adında bir adam olduğu rapor edildi. Raporlar, yeni bir Sayyadina Riti Başrahibesi'nin, "onu doğuran ka-dın"ın ona eşlik ettiğini açıkça ifade ediyordu. Bene Gesseritlerin ulaşabildiği kayıtlar, Fremenlerin Kahinle ilgili efsanelerinin şu sözleri içerdiğini açıkça ifade ediyordu: "O bir Bene Gesserit cadısından doğacak".

(Bu noktada, Bene Gesseritlerin Koruyucu Misyon'larını, Arrakis'te tuzağa düşüp sığınağa ihtiyaç duyacak kimi okul üyelerine güvence olarak, efsaneye benzer bu şeyin tohumunu atmak üzere, yüzyıllar önce oraya gönderdiği ve standart bir Bene Gesserit oyunu gibi göründüğü için, bu "dış dünyadan gelen ses" efsanesinin haklı olarak gözardı edildiği iddia edilebilir. Bu ancak, Bene Gesseritlerin, Paul Muad'Dib hakkındaki diğer ipuçlarını gözardı etmekte haklı olduklarını kabul et-

685
meniz şartıyla doğrudur.)

5. Arrakis Olayı başladığında Uzay Loncası Bene Gesse-rit'e önerilerde bulundu. Lonca, boşlukta uzay gemilerine kılavuzluk etmek için gerekli olan sınırlı önseziyi elde etmek üzere Arrakis'in bahar uyuşturucusunu kullanan kaptanların "gelecek hakkında endişelendiklerini" veya "ufukta sorunlar" gördüklerini ima etti. Bu yalnızca, ötesindeki yolu öngöremedikleri bir bağlantıyı, sayısız hassas kararın buluştuğu bir yeri gördükleri anlamına gelebilirdi. Bu, bir şeylerin daha üst boyutlara müdahale ettiğinin açık bir belirtisiydi!


Yüklə 6,53 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   55




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin