FRANKFURTER ALLGEMEINE ZEITUNG: "AVRUPA BİRLİĞİ YOL AYRIMINDA"
BERLİN, 09/01(BYE)--- Tirajı günde 400 bin olan
Frankfurter Allgemeine Zeitung'un 9 Ocak 2003 tarihli sayısında,
Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Eyalet Meclisi Grup
Başkanı Michael Glos imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında
yayımlanan makalenin özet çevirisi şöyledir:
Avrupa Topluluğu, kuruluşundan beri kendisini bir
değerler birliği olarak telakki eder. Topluluğu birarada tutan
unsurlarsa, Hristiyanlık mirası ve Aydınlanma düşüncesi. Avrupa
seksenli yılların başında, entegrasyonun serbest ticaret
bölgesi temelinde noktalanması ya da ekonomik topluluğun siyasi
bir Birliğe dönüştürülmesi şeklinde iki seçenek arasında karar
vermek durumunda kaldı; Mitterand ve Kohl ikinci seçenekte
karar kıldı. AB'nin Doğu'ya açılış amacı, ortak Avrupa evini
inşa etmektir. Siyasi Birlik böylece, eski kıtada yeni bir
barış mimarisi kurulmasının aracı haline geldi.
Maastricht konsepti son 10 yıl içerisinde adım adım
geliştirildi. Amsterdam ve Nice anlaşmaları entegrasyonun
derinleştirilmesi yönündeki anlaşmalardır. Temel Haklar
Belgesi aracılığıyla, değerler topluluğu özelliğinin
vurgulanması öngörülüyor. Euro hayata geçirildi, Kopenhag
Zirvesi'nde Doğu'ya genişlemenin ilk turu kararlaştırıldı.
AB Konvasiyonu'nun, siyasi işbirliğini pekiştirmesi
öngörülüyor. Konvasiyon'un en önemli amacı, üye sayısı
hızla artan AB'nin gelecekte iş yapabilirlik kapasitesinin
güvence altına alınmasıdır. Avrupa'nın birleşmesi hiç
kuşkusuz Almanya'nın ulusal çıkarınadır. Kıtanın tam
ortasında yer alan Almanya, yeniden birleşme sonrası,
Avrupa'nın en fazla nüfusa sahip en büyük ekonomisi haline
geldi.
AB'nin, Anayasal bir sözleşme aracılığıyla vatandaşlara
daha yakın hale getirilip getirilemeyeceği henüz belli
değildir. İnsanların izlenen politikaya (mali yükün dağılımı,
merkeziyetçilik ve bürokratizmden duyulan korku, demokratik
meşruiyet) kuşkuyla baktıkları biliniyor. Bu korkuların
haricinde, AB'nin bir kurum olarak ve entegrasyon sınırının
aşırı zorlanması şeklinde bir tehlike de sözkonusu. Avrupa
projesinin kalıcı olması isteniyorsa, bunun vatandaşlar
tarafından yalnızca fikren değil, kalben de kabul edilmesi
ve desteklenmesi gereklidir. Ancak vatandaşların çoğu,
entegrasyonun hızından rahatsızlık duyuyor. Euro, 2002 yılı
başında uygulamaya konuldu. 2002 yılında 10 yeni üye daha
AB'ye katılacak. Avrupalı bir ülke olmayan Türkiye'nin
katılımı için hazırlıklar başlamış durumda ve muhtemelen
çok yakında Yugoslavya'nın dağılması sonrasında ortaya çıkan
devletlerin katılımına ilişkin hazırlıklara da başlanacak.
Doğu'ya genişleme sonucu yeni bir siyasi durum ortaya
çıkıyor. AB, 2004 yılında 25 üyeye sahip olacak. Romanya ve
Bulgaristan er ya da geç AB'ye katılacak. Yugoslavya'nın
devamı olan ülkeler ile Arnavutluk da muhtemelen bu ülkeleri
izleyecek. AB üyesi ülkelerin çoğunluğunun, Türkiye'nin de
bu genişlemeye dahil edilmesine itiraz etmedikleri görülüyor.
Böylece, Rusya'dan, Akdeniz'e kıyısı olan ülkelere kadar bir
dizi ülkenin de üye olmak yönündeki arzularını dile
getirmeleri ihtimali giderek artıyor. Böylesi bir genişleme
perspektifinin çok geniş kapsamlı sonuçları olacaktır.
Yapısal, bölgesel ve zirai politikalar bağlamında masraflar
aşırı artacaktır. Asya'ya ve belki de Kuzey Afrika'ya kadar
uzanacak olan bir Birlik, gerçek anlamda bir "siyasi kader
birliği" olmayacaktır. Bu nedenle genişleme konusu kapsamlı
bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır. Katılım görüşmeleri
bir defa başlatıldı mı, tren hareket etmiş demektir. Birlik
partileri, FDP ve SPD bugüne dek AB konusunda (Roma
Anlaşmaları'ndan ortak para biriminin kullanılmasına kadar)
birlikte hareket etti. Ancak şimdiki durumda, böylesi bir
uzlaşmanın olmadığı görülüyor. Türkiye konusu –ki kader
meselesidir- yeterli ve kapsamlı bir şekilde tartışılmış
değil. Federal hükümet bu konuda muhalefetle hiçbir görüşmede
bulunmadı.
AB genişlemesi stratejisinin nasıl devam ettirileceği
konusu, AB'nin nihai şekline ilişkin tartışma bağlamında
yeniden gözden geçirilmelidir. Geleceğin AB'si de ulusal
devletler temeli üzerinde inşa edilmelidir. Zira, AB
vatandaşları arasında gerçek anlamda bir Avrupalılık
bilincinin gelişmesi daha çok uzun bir zaman alacaktır. CSU,
AB'nin geleceğine ilişkin olarak kapsamlı bir tartışma
sürdürecektir. Bugüne kadar, geleceğin AB'sinin sınırları,
niteliği ve kalitesine ilişkin temel konular açıklığa
kavuşturulmuş değil. Bu durum, kapsamlı bir tartışmanın
başlatılmasını da zorunlu kılıyor.
Dostları ilə paylaş: |