FARABÎ, İSHAK B. İBRAHİM
Ebû İbrâhîm İshâk b. İbrâhîm el-Fârâbî (ö. 350/961 [?]) Arap dili âlimi, lugatçı.
282'de (895) doğan dil âlimi ve edip Ebû Mansûr el-Ezherî'nin akranı olmasına bakarak III. (IX.) yüzyılın sonlarında veya IV. (X.) yüzyılın başlannda doğduğu söylenebilir. Türkistan'daki Fârâb şehrine nisbetle anılır. Kâtib Çelebi, nisbesini yanlışlıkla Fâryâbî şeklinde kaydetmiştir172. Meşhur lugatçı İsmail el-Cevherfnin dayısı ve hocası olan Fârâbı'yi büyük Türk filozofu Ebû Nasr el-Fârâbî ile karıştıranlar olmuştur. Yemen'e gittiğine ve Dîvânü'l-edeb adlı eserini orada yazdığına dair bilgiler doğru değildir. Dîvânü'l-edeb'in bir nüshasını Ebü'l-Aİâ el-Maarrî'den ikmal eden Yemenli bir şahsın Fârâbî ile karıştırılması sebebiyle onun Yemen'e gittiği zannedilmiştir. Muhtemelen ilk öğrenimini Fârâb'da yapan Fârâbî'nin daha sonraki tahsili ve hayati hakkında kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Vefat tarihi de kesin olarak belli değildir. Ancak Süyûta" 350'de (961) öldüğünü zikretmektedir.
1- Dîvânü'1-edeb. Arapça lu-gatlann en önemlilerinden biridir. Bu eserde fiillerin türüne ve isimlerin kalıplarına göre bab ve fasıl sistemiyle bilinen alfabetik sıra esas alınmıştır. Lu-gatçıiıkta Dîvânü'I-edeb'e kadar takip edilen, Halîl b. Ahmed'in harflerin mahreçlerine göre tertibi içinde uyguladığı "kalb" sistemi bazı küçük değişikliklerle birlikte devam etmiştir. Dîvânü'i-edeb'-den önce de kelimeleri kök harflerine (ebniye) göre sıralayan sözlükler bulunmakla birlikte bunlar kelimelerin tamamını İhtiva etmedikleri gibi pratikte alfabetik sisteme de tâbi değillerdi173 kelimelerin kök harflerinin türüne göre salim, muzaaf, misal, ecvef. nakıs ve mehmûz olmak üzere altı kısma ayırmış, daha sonra da bunları isimler ve fiiller şeklinde alt bölümlerde ele almıştır. Her bölümde Önce isimlerfa'l, fa'le, fa'lî, ful. fu'le, fu'lî, fi'l. fi'le. filî vb. olmak üzere sırayla üçlü, dörtlü, beşli ve altılı 144 kalıp içinde, ardından fiiller sülâsî mü-cerred, bunların mezîdleri, rubâî mücer-red ve mezîdleri olarak yirmi yedi kalıp halinde ele alınıp kök harflerinden önce son harflerin, sonra da ilk harflerin dikkate alındığı bir alfabetik sistem içinde sıralanmıştır. Sarfı iyi bilen bir kimsenin bile aradığını güçlükle bulabileceği bu sistem pratik değildir. Özellikle harekeli olmayan metinlerde kelimelerin bulunabilmesi daha da güçleşmektedir. Fârâbî bu eserini, Arap dilinin müfredatının şâz ve nâdirlerini dikkate almadan sadece pratik değeri olanlarını ele alarak sarf ilmi çerçevesinde tasnif etmiştir. Eser hem sarf yönünden büyük bir değer taşımakta, hem de modern alfabetik sisteme geçişte önemli bir safha teşkil etmektedir. Müellifin yeğeni İsmail el-Cevherî, maddelerin eserin çeşitli yerlerine dağıtılmış parçalarını birleştirmek suretiyle meydana getirdiği eş-Şihâh adlı lugatta Arap alfabetik sistemine daha düzgün bir görünüm kazandırmıştır. Birçoğu İstanbul'da olmak üzere çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları bulunan Dîvânü'I-edeb Ahmed Muhtar Ömer tarafından tahkik edilerek bir indeksle birlikte neşredilmiştir.174
2- el-EİIâz ve'l-hurûf. Günümüze ulaşmayan bu eserde Fârâbî, kendilerinden dil konusunda örnek (şâhid) getirilebilen ve getirilemeyen Arap kabilelerinin bir listesini vermektedir. Süyûtî. sahasında ilk kitap sayılan bu eserden naklen söz konusu kabilelerin bir listesini kaydetmektedir175. Ancak gerek el-Müzhir'de gerekse Ebû Hayyân'ın İrtişâlü'd-darab fî lisânıl-cArab adlı eserinde el-Elfâz ve'1-hurûf'un müellifi Ebû Nasr el-Fâ-râbî olarak geçmektedir. Bundan dolayı Safedî176 ve İbn Ebû Usaybia Cüyûnü'l-cnbâ3, II, 1391 bu eseri filozof Fârâbî'ye nisbet etmişlerdir. Kaynaklarda Fârâbî'nin Şerhu Edebi'l-kâtib ve Be-ydnü'i-iVdb adlı iki eserinden daha söz edilmektedir.
Bibliyografya:
Fârâbî, Dîuânii'l-edeb ınşr. Ahmed Muhtar Ömerl. Kahire 1394/1974. naşirin mukaddimesi, I, 1-56; Yâküt, Mu'ccmü'l-üdehâ3, VI, 61-65; İbnü'l-Kıftî. İnbâhü'r-ruuâi., I, 52-53; İbn Ebû Usaybia. 'Uyûnü'lenbâ. II, 139; Safedî, el-Vâfî. I, 109; VIII, 395-396; Süyûtî. Buğyc-tü't-uu'ât, I, 437-438; a.mlf., el-Müzhir. i, 211; Keşfü'z-zunûn. I, 774-775; Sıddîk Hasan Han. el-Bulğa fî uşûli'l-luğa177, Beyrut 1408/1988, s. 381-383; Brockelmann. GAL, I, 133; Supp!., I, 195-196; Ziriklî, el-A'lâm. VII, 242-243; a.e. (Fethullah), I, I93; Ahmed Abdülgafür Attâr. es-Şıhâh ue'l-medârisû"l-mu''cemâti'i-cArabiyyp., Kahire 1375/ 1956. s- 106-108; Hüseyin Nassâr. ei-Mu'ce-mu t-'Arabi, Kahire 1968, I, 58, 197-202; Ömer Ferruh, Târîhu'l-edeb, II, 452; İbrahim es-Sâ-merrâî. Ma'a'l-Maşâdtr fi'l-luğa uc'l-edeb, Amman 1402/1982, II, 69-105; a.mlf.. "Divânül-edeb", et-Meurid, IX/1, Bağdad 1980, s. 413-416; C. Avvâd, Akdemü'l-mahtûtâti'l-'Arabiy-ye fî mektebâti'l-câlem. Bağdad 1982. s. 128-129; Ahmed Şerkâvî İkbal. Mu'cemü'l-me'âcim, Beyrut 1407/1987. s. 252-253; Ahmed Muhtar Ömer, "el-Fârâbî el-Luğavî", el-Lisânü'l-cAra-bî,XN/], Rabat 1976, s. 313-337; XVI/I (19781, s. 37-51 ;XVII/1 (1979). s. 92-119.
FARAK
Eski bir hacim ölçüsü.
Sözlükte "iki şeyin arasını ayırmak" anlamına gelen fark kökünden Arapça bir isim olan farak İslâm'dan önce ve İslâmî dönemde Hicaz, Yemen ve Mezopotamya'da su, bal. süt ve hububat gibi maddelerin hacmini ölçmede kullanılan bir ölçü birimidir. Aynı kökten türeyen ve fark şeklinde telaffuz edilen bir başka isim daha vardır ki bazı dilciler bu ikisinin aynı kelimenin değişik okunuşları, bazıları ise iki ayrı ölçü biriminin isimleri olduğunu söylemektedirler. Muham-med b. Ahmed el-Ezherî gibi bazı âlimler de aynı kelimenin hadisçilerçe fark. dilcilerce farak şeklinde telaffuz edildiğini belirtmektedirler.
Hz. Peygamber zamanında da kullanılan bu ölçü birimi gusl için yeterli su ve kefaret olarak verilecek hububat miktarını belirten muhtelif hadislerde geçmektedir178. Ayrıca o döneme ait farakın diğer ölçü birimleri cinsinden değerlerini açıklayan sahabe sözleri de vardır.
Bütün diğer ölçüler gibi farak da bölge, toplum, devir ve ölçülecek şeyin cin-sindeki farklılıklara göre değişik değerler gösterdiğinden kaynaklarda farak için 2. 3 ve 4 sâ'; 4 rubu"; 5 ve 6 kist; 5, 12 ve 16 müd; 4, 16, 24. 36, 60. 80 ve 120 rıtl gibi çeşitli karşılıklar verilmektedir. Ancak Hz. Peygamber dönemi Medine'sinde kullanılan faraka 'serî farak" veya "Medine farakı" denmekte olup bazı hadislerde verilen bilgilere iMüslim. "Hayız", 41, "Hac", 83; Ebû Dâvûd. "Taharet", 96, Tırmizî, "Hac", 107ı ve çoğunluğun görüşüne göre 3 şer'î sâ' değerindedir. Yine çoğunluğun görüşüne göre 1 şer'î sâ' = 3 şer'î müd = 51/3 şer'î rıtldır ki buradan 1 şer'î farak = (3 x 4 =) 12 şer'î müd = (3X51/3=) 16 şer'î rıtl -(su için)/-v/ 8,26 litre = (hububat için)/-xy 6.5 kg. sonucu çıkar. Bu sonuç Mâlik b. Enes, Ahmed b. Hanbel ve Ebû Yûsuf'un da aralarında bulunduğu âlimlerin görüşlerine de uymaktadır. Ebû Hanîfe şer'î müddün 2 Bağdat rıtlına eşit olduğunu kabul etmektedir ki buna göre 1 şer'î farak - (2 x 12 -) 24 Bağdat ntlı demektir. Yine Ebû Hanîfe'ye göre şer'î sâ' 8 ntla eşdeğerdir, buradan da 1 şer'î farak = (3 x 8 =) 24 rıtl sonucu çıkar. Ancak Bağdat ntlı ilk dönemin Mekke rıt-lının hemen hemen yansına tekabül ettiğinden Hanefîler'in çoğunluğuna göre de şer'î farakın hacim veya ağırlık olarak karşılığı cumhurun görüşünden fazla farklılık göstermez.179 Bir başka hacim ölçüsü olan kist cinsinden ifade edildiğinde şer'î farakın 5 ve 6 şer'î kışta eşit olduğuna dair birbiriyle çelişir gibi görünen iki farklı rivayet vardır. Bir kıstın yarım sâa (6 kist = 3 sâ) eşdeğer olduğunu belirten rivayetler ikinci şıkkı doğrulamaktadır. Ancak Ali Paşa Mübarek, 5 Emevî kistinin 6 mûtat kışta ve bu ikisinin de 12 müdde eşit olduğunu söylemektedir ki buna göre her iki rivayet de doğrudur. IV. (X.) yüzyıl müelliflerinden Muhammed b. Ahmed el-Hâ-rizmî'ye göre 1 Bağdat farakı 36 rıtldır t-r^/12.5 litre); 1 büyük İrak kistinin 6 ntla eşit olması (1 farak = 6 x 6 = 36 rıtl) bu bilgiyi doğrulamaktadır. Farakın 60, 80 ve 120 ntla eşit olduğuna dair bilgiler farakın bir başka Arap ölçü birimi olan arak ile (= 15-20 sâ'ı karıştırılmasından kaynaklanmış olmalıdır. Zira harflerde noktalama işaretlerinin bulunmadığı dönemde harf-i ta'rif ile yazılmala-
rı halinde farak f jy11) ile arak ( ^ ) arasında ayırım yapmak imkânsızdır. 1 sâ" = 5 1/3 ntl eşitliği esas alınırsa 1 arak = 15 x 5 1 /3 - 80 ntl olur. 1 sâ' — 8 rıtl eşitliği esas alındığında ise 1 arak - 15 X 8 - 120 ntl olacaktır.
Farakın Doğu Hindistan'da kullanılan yaklaşık 20 kilogramlık bir tahıl ve pirinç ölçeği olan parafı ile ilgisi de ayrıca araştırılmaya değer bir konudur.
Bibliyografya :
Tehztbü'l-luğa, "frk" md.; Mutarrizî, el-Mug-rîb fî tertibi't-murîb180. Halep 1399/1979. N, 134-135; Lisânü'l-cArab, "frk" md.; Kâm üs Tercümesi, III, 982; Ahterî-i Kebîr, "frk" md.; Lane. Lexicon, VI, 2385; Wensinck, et-Mu'cem. "frk" md.; Müslim. "Hayız", 41, "Hac", 83: Ebii Dâ-vûd. "Taharet", 96; Tirmizî. "Hac", 107; Ta-hâvî, Şerhu Me'âni'i-âşâr, II, 48-49, 50; Ebü Ubeyd, el-Emuâl. s. 459. 460, 464, 465; Mak-disî. Ahsenü'ttekâstm, Brill 1906, s. 146; Hâ-rizmî, Mefâtrhu't-'utûm, Kahire 1342, s. 1 I ; İbn Side, et-Muhaşsaş. Beyrut 1398/1978, III, 265; Zemahşerî, ei-Fâ'ik, III, 104; İbnü'l-Esîr. en-Nİhâye, III, 437, 440; İbrıü'r-Rif'a, el-îââh ve't-ttbySn fî ma'nfeti'imikyâl ue'l-mîzân Mışr M Ahmed İsmail cl-llârüil, Dımaşk 1400/1980, s. 69-70; Huzâî. Tahrîcü'd-delâlâti's-sem'iy-ye, s. 631-632; Aynî. Umdetü'l-kBrî, Kahire 1382/1972, III, 81; Hasan b. İbrahim el-Ceber-tî, el-'İkdü s-semîn fî mâ yete'ailaku bitme-uâztn, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3169, vr. 29"; Azîmâbâdî. 'Aunü'l-ma'bûd. I. 404-407; Ali Paşa Mübarek, el-Mîzan fi'i-akyise ve'l-mc-kâyîl ue'l-euzSn. Kahire 1309, s. 84-88; Ce-vâd Ali, et-Mufaşşai, VII, 628, 636; Walter Hinz. Isiamische Masse und Geıuichtc. Leiden 1955. s. 37; M. Ziyâeddirı er-Reyyis, ei-Hurâc vu'n-nuzumü'l-maliyyc, Kahire 1977, s. 320; M. NecmerJdin el-Kürdî. el-Mekâdİrui?-$ctiiyye ıx:'t-ahkâmü'i-fıkhiyyetü'i mütc'allika bihâ, [bas ki yeri yok) 1403/1984 IMatbaatüVSü.'KkM. s. 168-169; Halil İnalcık. Sludies in Ottoman Social and Economic History, London 1985, s. X/320; M. H. Sauvaire, "Mciteriaux pour ser-vir â l'histoire de la numisnıatique et de İd metrologie musulmöne", JA, VII (1886). s. 426-429.
Dostları ilə paylaş: |