PLANLAMA
Her şeyin başının planlama olduğuna inanıyoruz. Bugün önümüzdeki Uzungöl ve Ayder örneklerinin aslında bir kötü planlama ya da planlayamama örneği olduğunu görebiliyoruz.
Bir yerin planının yapılmadan turizme açılması, yatırıma açılması, tanıtımının yapılmasını büyük bir gaflet olarak görüyoruz. Hele ucunda geri dönüşü olmayan bir şeyler varsa.
Planlama kadar önemli bir husus da planlamayı kimlerin yaptığıdır. Bu yüzden bu planlama içinde mutlaka ve mutlaka aşağıdaki kişi ve kurumların olması gerektiğine inanıyoruz.
Yerel halk
Yerel yönetim
Üniversite
Sivil toplum örgütleri
Doğa Turizmi yapan Seyahat Acenteleri
Bu kurumlardan birinin içinde olmadığı planlamanın doğru bir planlama olduğunu düşünmüyoruz.
Yasal Düzenleme:
Öncelikle bölgenin tek bir statü ile yönetilmesi gerektiğine inanıyoruz. Henüz böyle bir statü yok. Milli Park en yakın örneği ama milli park halka ya da seyahat acentesine sormaz danışmaz. Dolayısı günümüz kanunları ile bir yasal düzenleme ile işin içinden çıkılabileceğine inanmıyoruz. Bir yasa değişikliği önermek gibi bir hayalî yaklaşımda da bulunmayacağız. Ama şunu öneriyoruz. Bölgenin ileri gelenleri, Kaymakam ve Vali desteği ile Muhtarlar ile sivil toplum örgütleri ile Üniversite hocaları ile hiçbir kanuna tabi olmayan bir proje yürütebilir. Herhangi bir yasal statüsü olması gerekmez. Hatta şu anki koşullara göre sit alanı ya da milli park ilan edilmesini de bu projeye engel olarak görüyoruz.
Dolayısı ile ikna, gönüllülük, bilinçlendirme, heveslendirme yöntemi ile bir sivil inisiyatif oluşturulup bu proje hayata geçebilir.
Envanter Çalışması:
Bu projeyi gerçekleştirmek için bölgenin fauna (hayvan varlığı), flora ve kaynak değerlerinin tespiti gerekli. Elimizde ne olduğunu bilmeden bir planlama yapmak imkânsız.
Koruma-Kullanma:
Bu envanter çalışması sonucunda hangi alanların kullanılacağı, hangi alanların korunacağı, nasıl korunacağı, kime karşı neyle korunacağı tespit edilecektir. . Koruma kullanma dengesinin ve kurallarının belirleneceği bir çalışma elzemdir.
Hedef Kitle:
Bölgeye kim gelsin istiyoruz. Ne kadar gelsin istiyoruz, ne katma değer yaratsın istiyoruz. Avantaj ve dezavantajları ne olacak. Bunun tespit edilmesi ve buna göre planlamaya geçilmesi gerekmekte
Projelendirme:
Tabi olduğumuz yasalar çerçevesinde, elimizdeki envanterin hedef kitle gözetilerek koruma ve kullanma dengesinin de düşünüldüğü uzun vadeli bir projelendirme yapılması gerekmekte. Ulaşımdan, haberleşmeye, altyapıdan konaklamaya, afet yönetiminden sosyal tesislere, imardan eğitime kadar her aşamasının dikkatlice birbiriyle uyum içinde yürüyecek şekilde planlanması gerekmektedir.
Uygulama:
Planlamanın 2 yıl içinde bitmesi ve planlama ile uygulamaya geçilme safhası arasında en fazla 1 yıllık bir süre olması gerektiğine inanıyoruz. Uygulamanın eksiksiz olarak ve projeye tam anlamı ile uyumlu olarak yapılması gerekmektedir.
EĞİTİM / FARKINDALIK
Her şeyin başının eğitim olduğunu söylemeye gerek yok. Proje alanı içinde hayatını sürdüren kişilerin projeden bihaber olması demek projenin başarısızlığı demek olacaktır.
Yerel Halkın Eğitimi:
Proje içinde işletmecilik yapacak olan, girişimcilik yapacak olan, el ürünleri satacak olan, hayvancılık yapacak olan, organik ürün yetiştirecek olan herkesin ücretsiz eğitim alması sağlanacak.
Bölge halkı yapmak istediği iş dışında sahip olduğu değerler ve projenin önemi konusunda da bilgilendirilecek ve projenin bir parçası olduğunun farkındalığı yaratılacak.
Yöneticilerin Eğitimi:
Yöneticilerin idarecilerin ve bürokratların sürekli değişmesi ve projeye tam anlamı ile hakim olmaması bir engel oluşturacaktır. Bu nedenle idarecilerin projeyi iyi anlaması ve sahiplenmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
3 üncü Kişilerin Eğitimi:
Proje içinde yer alacak 3. Kişiler, işletmelerde çalışacak kişiler, sezonluk çalışanlar, gönüllüler gibi kişilerin de proje çerçevesinde eğitimlerinin sağlanması gerekmektedir.
Dönemsel Kurslar ve Eğitim Dokümanları:
Bu eğitimlerin değişen ve gelişen koşullar çerçevesinde dönemsel kurslar, seminerler, uygulamalı eğitimler, geziler düzenlenmelidir. Bunlar elişi kursları, organik tarım kursları, pansiyon işletmeciliği kursları, arıcılık kursları, tıbbi bitki yetiştiriciliği kursları vs. gibi. Ve bu eğitimlerdeki materyalin ücretsiz olarak temini gereklidir.
DESTEK / YÖNLENDİRME
Proje alanı içinde kalan yerel halk girişimcilikten uzak ya da neyi nasıl yapacağını bilmeyen hatta maddi olanakları kısıtlı olan bir halk olacaktır. Bu yüzden kimin neyi nasıl neyle yapacağının de planlanması ve buna uygun destelerin sağlanması gerekmektedir.
Girişimcilik desteği:
Projeye inanan kişilerin ve belli eğitimi almış kişilerin bu heyecanı soğumadan proje içinde aktif olarak yer almasını sağlamalıyız. KOBİ, Kalkınma Ajansı, Düşük faizli krediler, AB fonları gibi kaynakların girişimcilerin kullanımına sunulması gerekmektedir. Neyi nasıl yapacağı konusunda da belki girişimcilik kursları düzenlenmelidir.
Tanıtım Desteği:
Girişimde bulunmuş yerel müteşebbislerin tanım desteğinin sağlanması gerekmektedir. Bu bir broşür, internet sitesi, fuar desteği olabilir.
Personel Desteği:
Yine bölgede yetişmiş personele ihtiyaç duyulacaktır. Rehber, garson, usta, aşçı, vb. Bunlar çeşitli dönemlerde düzenlenen kurslar ile yetiştirilmelidir.
Muafiyet:
Girişimcilere bazı vergi muafiyetleri sağlanmalıdır. Evinin 1 odasını pansiyon yapan girişimcinin deftere tabi olmasını istemek sakıncalar doğuracaktır.
Restorasyon / Bakım desteği:
Yine bölgede tescilli evlerin restorasyonundaki yasal sıkıntıların giderilmesi gerekmektedir. Restorasyon yapmak isteyen kişilerin projelerinin yapım ve uygulama aşamasında destek verilmeli, yasal prosedürleri azaltılmalı ve maddi destek sağlanmalı.
TANITIM / PAZARLAMA
Bölgesel tanıtım:
Bölgesel tanıtıma inanıyoruz. Tek başına fındıklı kimse için bir turizm destinasyonu değeri taşımayacaktır. Komşu iller ile hatta ülkeler ile ortak pazarlama faaliyetleri ve çalışmaları yapılmalıdır.
Yazılı görsel materyal: Farklı dillerde profesyonelce hazırlanmış broşürlerin, haritaların, tanıtım filmlerinin yapılması gerekmektedir. Dergi gazete reklamları, TV sinema reklamları hazırlatılmalıdır. Bir marka yaratmaya yönelik sloganlar ve projeler geliştirilmelidir.
Fuar:
KOBİ ve Ajans desteği ile yurtiçi yurtdışı fuarlara katılım sağlanmalıdır. Bölgesel pazarlama göz önüne alınarak komşu iller ve ülkeler ile ortak fuar çalışmaları yapılmalıdır.
Farm Trip:
Yurtdışı tur operatörleri, bilim adamları, ya da projeye herhangi katkısı olacak kişi ve kurumlar davet edilmeli ve ücretsiz tanıtım geziler yapılmalıdır.
Sosyal Medya:
Sosyal medyanın tüm imkânları kullanılmalıdır. Ucuz ve etkili olan bu pazarlama yöntemi ile Vadimizi tüm dünya duyabilir.
SONUÇ
Biz hayalini kurduk, buna inandık. Şimdi sıra sizlerin inanıp bu projeyi hayata geçirecek adımları atmanız. Taslağını oluşturduğumuz bu proje üzerinde çalışmaya başlamak için yeterince olgun bir proje. Herkesin katacağı şeyler vardır. Herkesi kucaklayarak bu projeyi nasıl hayata geçiririz’i konuşmamız gerek. İşte o zaman bu Çalıştay bir meyve vermiş olacak.
Gelecek nesillerin bizleri söverek değil severek anması için bu proje hayata geçmelidir. Bu bir turizm projesi olduğu için değil bu bir insan, kültür ve doğa temelli bir proje olduğu için, hayatın tüm alanlarını içine aldığı için…
Belki hayata geçmeyecek, belki geçecek.
Hayata geçmeyecekse birkaç arzumuz var, ama hayata geçecekse şartlarımız var:
NO HES
NO YOL
NO BETON
NO ÇÖP
YES KIRSAL KALKINMA
5 - ÇEVRE ve EKOLOJİ ÇALIŞMA GRUBU RAPORU
KATILIMCILAR
Asım Kutluata (Moderatör), Gökhan Marim, Güçlü Uzanalioğlu, Arzu Kalın, Mehmet Ali Hindistan, Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Doç. Dr. Turan Yüksek, Doç. Dr. Şengül Alpay Karaoğlu, Suat Özyaman
GİRİŞ
22.08.2012 GÜNÜ Saat 13’de başlayan Gelecekteki Fındıklı Çalıştayı’nın Çevre ve Ekoloji Grubu, yaklaşık 6,5 saatlik çalışma sonucu, yöremiz insanının (Fındıklı’nın) gelecekte nasıl bir çevre ve ekolojik değerlerde yaşaması gerektiği konularında görüş, düşünce ve önerilerini dile getirmişlerdir.
Grubumuz çalışmalarını aşağıdaki ana başlıklar çerçevesinde yürütmüştür.
Çöp ve fabrikaların baca gazı sorunu,
Su kaynaklarının korunması,
Ormanlık alanların korunması,
Akarsu yataklarına müdahale,
Kıyı ekosistemi,
Yaylalarımız ve yaylalarda yapılaşma,
Doğal yaşamın ve bio-çeşitliliğin korunması,
Çevre ve ekoloji eğitimi.
Bu başlıklarla ilgili görüş ve öneriler, aşağıda özetlenmeye çalışılmıştır.
Çöp ve Fabrikaların Baca Gazı:
Fındıklı’da, hatta yöremizdeki komşu illerde, çöp önemli bir sorun olarak görülmektedir.
Yöre insanının belli alanlara bıraktığı çöpler, belediye tarafından toplanmakta ve doğal bozulmaya bırakılmaktadır. Gelişi güzel stoklanan çöpler hem toprağa hem de çözülerek havaya olumsuz etkiler yapmaktadır. Bu sorun, yöre belediyeleriyle birlikte ciddi bir şekilde ele alınarak, önce gerekli proje çalışmaları yapılmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Ayrıca, çöplerin özelliklerine göre ayrılması ve ev içi kimyasal tüketim maddelerinin (deterjan vb.) çevreye en az olumsuz etki yapacak şekilde kullanımı için ailelerin bilinçlendirilmesi yönünde eğitim faaliyetleri yapılmalıdır. Organik tabanlı, doğada kısa sürede çözünebilir temizlik malzemelerinin kullanımı için bilinçlendirme kampanyaları başlatılmalıdır.
Çöplerin özelliklerine göre tasnif edilmesi ve değerlendirilmesi (gübre, geri dönüşüm, vb) amacıyla çevre belediyeler ile birlikte belirlenecek uygun bir alanda çöp bertaraf ve geri dönüşüm tesisinin kurulması doğrultusunda çalışmaların yapılması ve uygulamaya geçirilmesi önerilmektedir. Bu sistemin tüm yerleşim alanları (ilçe merkezleri, bağlı mahalleler ve köyler) kapsayacak şekilde düzenlenmesi halinde amacına ulaşacaktır. Bu anlamda İl Özel İdaresinin de sistem içerisinde yer alması faydalı olacaktır.
Köylerdeki evsel atıklar için standart fosseptik çukurlarının açılmasına, kontrol ve takiplerinin sağlanmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Hava kirliliğinin önlenmesi ve azaltılmasına yönelik olarak kömür kullanımı ve emisyon değerleri kontrol edilmeli, emisyon miktarları kabul edilebilir seviyenin altında olmalı ve fabrika bacalarına mutlaka filtrasyon sistemlerinin kurulması, zorunlu hale getirilmelidir.
Su Kaynaklarının Korunması ve İçme Suyu Temini:
Su insan hayatındaki en önemli maddedir. Bu nedenle kent merkezinde musluklardan akan suyun içilebilir hale gelmesi için başta su havzalarının korunması ve iletim hatlarının yenilenmesi de dahil her türlü önlemin acilen alınması gerekir.
Uzun vadeli içme suyu temini amacıyla yerleşim alanlarının nispeten az ya da hiç olmadığı yerler belirlenmeli ve bu yerler gelecek nesillerin de su ihtiyacını karşılamak üzere mutlaka koruma altına alınmalı ve muhafaza edilmelidir. Bu amaçla belirlenecek su havzası içerisine yerleşim amaçlı yapılaşmalar (konut, dağ evi, vb.) yasal düzenlemelerle engellenmelidir.
İlçemizin, bol su kaynağına sahip iki önemli deresinin (Çağlayan ya da Arılı Deresinin) insan yerleşimi dışındaki temiz-yüksek alanlarından getirilecek su ile sağlıklı içme suyuna kavuşturulabileceği görüşü dile getirilmiştir. Artık pet şişe su yerine mutlaka musluktan akan suyun rahatlıkla tüketilebileceği projelendirme ve altyapı çalışmalarına vakit geçirmeden başlanılmalıdır.
Ormanlık Alanların Korunması:
Yöremizdeki ormanlık alanlar ile tarım alanları kısmen iç içedir. Ekosistemin sağlığının devamlılığında en önemli unsur ormanlardır. Mutlaka yasal ve yönetsel eksiklikler giderilmeli, Fındıklı’nın yüksek dağ ormanları korunan alanlar içerisinde değerlendirilmeli ve Arhavi – Yusufeli – Ardeşen yörelerinin komşu dağlık bölümlerinin ekolojik koridorlarla birbirine bağlanması sağlanmalıdır. Doğal Alanlarda, yol yapım çalışmalarının artışı (yoğunluğu) ekosistemlerin parçalanmasına ve habitat kayıplarına neden olmaktadır.
Akarsu Yataklarına Müdahale:
Bilindiği üzere, kazamız iki ana derenin denize kavuştuğu yaklaşık 1,5 km’lik bir kıyı şeridi üzerinde kurulmuştur. Kaçkar Dağlarının zirvelerinden doğan su kaynakları özel bir sucul ekosistemi oluşturmuştur. Her iki derede de kırmızı benekli alabalık ve vadi boyunca arıcılık da yapılmaktadır. Arılı deresi üzerinde, dereyi beton setlerle kanala alma çalışmaları, insanların dere ile ilişkisini kestiği gibi dere içindeki birçok canlının da yaşamını olumsuz yönde etkilemiştir. İnsan hayatında ya da tarım alanlarında dere taştığında bir olumsuzluk söz konusu ise, orijinal yapıya uygun olarak insanla dere ilişkisi kesilmeden, mühendislik hesapları yapılarak uygun alanlarda gereken çalışmalar yapılmalıdır. Gurubumuzda derenin beton setler içerisine alınmasının doğru olmadığı görüşü benimsenmiştir.
Uzun yıllarda oluşan dere yatakları ile ilgili yapılacak bir bilimsel çalışma ile mevcut iki deremizin geriye dönük (yaklaşık 1000 yıllık) debileri incelenerek olabilecek en yüksek taşkın yatağı seviyeleri belirlenmelidir. Bu çalışmadan elde edilecek verilere göre taşkın yatağı seviyesi içerisinde yapılaşmaya hiçbir şekilde izin verilmemelidir. Her iki vadi boyunca dere kenarları rekreasyon alanları (gezinti yerleri, spor alanları, dinlenme, vb.) şeklinde düzenlenerek halkın hizmetine açılması doğrultusunda çalışmalar yapılmalıdır.
Elektrik enerjisi üretmek amacıyla suyun belli bir yerden alınarak galeri ya da kanallarla başka bir alana taşınması sonucu elde edilecek irtifa farkından suyun düşürülerek elektrik enerjisi elde edilmesi yöremizde ve ülkemizde de çok tartışılmaktadır. Kazamızda halen hiç Hidro-Elektrik Santralı (HES) yapılmamıştır. Suyun belli bir yerden alınarak başka bir alana taşınması şu andaki akardan suyun akmaması ya da çok az (debi’nin %10’u) akacağı anlamına gelmektedir. Bu durumun, mevcut ekosistemin bozulmasına, derede yaşayan canlıların (kırmızı benekli alabalık gibi) yaşam ortamının ortadan kalkmasına neden olacağı gerçeği ile karşı karşıya kalınacaktır. Ayrıca dik yamaçlarda açılacak su kanalları mevcut yapıyı olumsuz yönde etkilerken çıkan hafriyatın nasıl depolanacağı gibi ciddi sorunlar da oluşturacaktır. Bozulmamış olan doğal yapıyı korumak en doğru yol olacağı, gurubumuz tarafından benimsenmiştir.
Kıyı Ekosistemi:
Karadeniz bölünmüş otoyolunun, kıyı şeridinden geçirilmesi yöre insanının denize ulaşımını olumsuz olarak etkilemiştir. Geçmişte olduğu gibi rahatlıkla denize ulaşabilen bir kıyı, gurubumuzun çok güç ama hayal de olsa ortak düşüncesidir. İlçemiz sahillerinde geçmişte olduğu gibi rahatlıkla denize girilebilecek nitelikte sahil şeridinin oluşturulması hayal edilmiştir. Bu amaçla komşumuz Batum ya da Akdeniz sahillerindekine benzer kıyı koruma bandı kavramı yerleştirilmeli ve kıyılar amacına uygun şekilde kullanılabilmesi için tüm yapısal ve çevresel kirliliklerden korunması sağlanmalıdır.
Yaylalarımız ve Yaylalarda Yapılaşma:
Yayla ve yayla kültürü yöremiz insanının bugününde ve geçmişinde önemli bir yer tutmaktadır. Geçmişte yöre halkının ekonomik yaşamının parçası olan yaylacılık, günümüzde bu özelliğini yitirmiştir. Yaylacılık kültürünün yeniden canlandırılması, hayvancılığın geliştirilmesi amacına yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Ayrıca günümüzde yaylalar doğa turizmi (eko turizm) kapsamında birçok aktiviteye hizmet eden ve edebilecek alanlar olarak görülmektedir. Ancak bu faaliyetlerin ilgili kanun ve yönetmelikler çıkarılmadan, plansız ve programsız şekilde yapılmasının doğaya zarar verebileceği unutulmamalıdır. Çarpık yapılaşma, plansız yol yapıları ve benzeri üst yapılar arazi dengesini bozmakta ve doğanın insan eliyle tahribini beraberinde getirmektedir. Çarpık yapılaşma birçok yerde mülkiyet kavramlarını gündeme getirmiş, yayla kültürü anlayışına ters düşen betona dayalı yapılaşma çevre kirliliğine de neden olmaktadır. Oluşabilecek olumsuz tabloların önüne geçilmesi amacıyla bu tür yapılaşmalara izin verilmemesi için gerekli tedbirler bir an önce alınmalıdır.
Doğal Yaşamın ve Bio-çeşitliliğin Korunması:
Gün geçtikçe azalan yöremiz doğal zenginliklerinin ve bio-çeşitliliğinin korunmasına ve yeniden kazandırılmasına yönelik çalışmaların yapılmasına ihtiyaç vardır. Bu amaçla öncelikli olarak yörede mevcut bitki ve hayvan türlerine ait envanterler coğrafi bilgi sistemine dayalı olarak çıkarılmalı, bunların popülâsyonlarının (kırmızı benekli alabalık, karalâhana, böğürtlen, likapa, vb.) artırılmasına yönelik yapılması gerekenler belirlenmelidir. Bu ürünlerden uygun olanların ekonomik olarak üretiminin sağlanması ve yöre halkına katkı getirmesi amaçlı projelerin hayata geçirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
Doğal ekosistemleri ve yabanıl hayatın korunabilmesi, yaşam destek sistemlerinin varlığının sürdürülebilmesi amacıyla komşu il ve ilçelerle ortak ve bağlantılı doğa koruma alanları tespit edilmelidir.
Tarihsel, kültürel ve geleneksel mimari dokunun korunmasını destekleyici mekanizmaların oluşturulması ile örnek yaşam alanlarının kurulması önerilmektedir.
Çevre ve Ekoloji Eğitimi:
Çevre ve ekoloji konularında yapılanların korunması ve sürdürülebilir bir hale getirilmesi ancak ve ancak halkın bu doğrultuda eğitilmesi ve sürece ortak edilmesi ile mümkündür.
Çevre bilincinin geliştirilmesi amacıyla yapılacak eğitim çalışmalarına küçük yaşlardan başlanması hedef alınarak ilköğretim seviyesinden başlayarak öğrencilerin bilinçlenmesine yönelik daimi çevre eğitim merkezleri kurulmalıdır. Aynı zamanda ailelerin bu konularda bilinçlenmesini sağlayacak doküman, broşür, seminer, kurs ve benzeri faaliyetlerin hayata geçirilmesi ilgili kurum ve belediyelerin programlarında mutlaka yer almalıdır. Bu amaçla ilçe merkezinde ekolojik köy ve kent park niteliğinde merkezler oluşturulmalıdır. İlçe merkezinde bir kent ormanı bu konuda ilk yapılması gereken çalışma olmalıdır. Bu merkezler yöre halkına yönelik çevre eğitimlerinin verilmesinde kullanılabileceği gibi yöre dışından gelen ziyaretçilerin de yöreyi tanımasına yönelik özelliklere sahip olmalıdır.
6 - KENTLEŞME VE SOSYAL YAŞAM ÇALIŞMA GRUBU RAPORU
KATILIMCILAR
Moderatör: Prof.Dr. Cengiz ERUZUN (Y.Mimar) - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi -Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği / TÜRKEV Genel Başkanı, Bener KARAGEDİKLİ (Şehir Plancısı), Erkan İNCE (Y.Mimar), Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği /TÜRKEV Yön. Kurulu üyesi, Recep ÖZYILDIZ (İnşaat Mühendisi), Ayhan TORAMAN (Mimar, MSGSÜ), Rıza İMAMOĞLU (İnşaat Mühendisi, İTÜ), Ali Rıza ŞİŞMAN (İşletmeci), Nilüfer MAHMUTYAZICIOĞLU
Giriş ve Tanımlar :
Çalıştay
Belirlenecek program konusunda katılımcıların geçmişi dahi gündeme taşımadan güncel sorunlara çözüm getirecek kuramsal arayışlardır. Gelişmiş ülkeler tarihi süreçteki gelişimlerini planlamalarla gerçekleştirdiklerinden eskinin tespiti ile mevcut durumun eleştirilerine girmeden var olanların doğruluğunu kabullenerek güncel ve yakın gelecek için yeni çözüm arayışları yapmaktadırlar. Ülkemizde böylesine bir Çalıştay, yok denilecek kadar azdır. Bundan dolayı 20. yy. esas alınarak yakın geçmişimizi ve güncel sorunlarımızı tartışırken bulunduğumuz kesitin kentleşme boyutunun doğru tarif edilmesi gerekir. Bir başka deyişle bilimsel yöntemleri esas alarak ortaya çıkarılacak tartışma programı ile güncel ve yakın geleceğimizin sorunlarına çözüm arayışlarına girişebiliriz. Çalıştay’ımızda elde edeceğimiz sonuçların şimdilik “hayal”, “rüya”, “ütopya” sayılsa bile çok yakın bir gelecekte gerçekleşeceğine tam inanarak (moderatör dahil) sekiz katılımcının görüşleri irdelenecek, belli ilkeler saptanacaktır. Bu ilkeler doğrultusunda olabilecek ayrıntılara yer verilerek moderatör olarak tarafımdan değerlendirilerek, sonuç ve öneriler açıklanacaktır.
Katılımcı Görüşleri
Topografya ve doğa korunmalıdır.
Fındıklı’nın coğrafyası İskandinavya ve Yeni Zelanda’ya benziyor. Genç dağlar ve derin vadilerin oluşturduğu sert hareketli topografya çok çeşitli bitki örtüsüyle daha da anlamlı bir peyzaj sunuyor. Bu nedenle insanlara haz veren bu değerlerin korunması esas olmak üzere plan hükümleri getirilmelidir.
Kentsel dönüşüm (5366 sayılı yasa) uygulanabilir.
Plan revizyonlarında kentsel dönüşüm uygulanabilir. Ancak, gelişmiş ülkelerde bile artı değer kazandırarak uygulanabilen kentsel dönüşüm hem mevcut nüfusun yerlerini terk ettiriyor, hem de yaratılan artı değerler binaların yükselmesine neden oluyor. Diyarbakır’daki uygulamalarımızda dönüşüm parametresi olabildiğince yakın alanda alternatif cazibe alanı yaratılarak kat yükseklikleri arttırılmadan dönüşümü gerçekleştirebilmiştik. Burada da denenebilirse başarılı olabilir.
Kentsel mekanlara fonksiyon verilmemelidir. Merkez nüfus 10.000, çevresi 6.000, toplam ilçe sınırlarına kadar nüfus 16.000’dir. Planlanan mekanlara fonksiyon verilirse nüfus daha hızlı artış gösterir. Bu durum, asık suratlı insanların artışını ortaya koyar. Sosyal yapı kimliği bozulmamalıdır. Korunacak argümanlar saptanmalı ve aynı zamanda kentsel kimlik de korunmalıdır.
Göç hareketliliği, sosyal yapıyı etkiler. Ayrıca, göç alıyorsa yıllık nüfus artışları, göç veriyorsa yıllık eksilmeler ya da hem göç alıyor hem veriyorsa nüfus hareketliliğinin nasıl etkilendiği oranlanarak planlama girdileri sağlanmalıdır. İkili süreç de sosyal yapı kimliğini olumsuz etkileyebilir. Kimlik yitimi ise kentsel gelişimin sağlıksızlaşmasına yol açabilir. Bu durumlarda kasaba dışında yaşayan eski göçenlerin geriye döndürülmesi çözüm olabilir.
Yerleşim alanının merkezi caziptir. İnsanların merkezde yaşama isteği fazladır. Bu durum, merkezdeki yapıların yükselmesine yol açar. Bu yoğunlaşmayı ulaşım ağının iyileştirilmesiyle ve kentsel (mücavir alan) dış mekanların doğru ve güzel tasarımlarla desteklenmesiyle (desantralizasyon) yerleşim dokusunun çevrelerine yöneltilmesini sağlayabilir.
İlk hedef yanlışların yıkılmasıdır. Gelecekteki Fındıklı’yı hayal edebilmek için bütünü ile yıkılması gerekir. Çünkü şimdiye kadar kasabanın gelişimi için yapılanlar hemen hemen tümü ile yanlıştır. Belki orta öğrenimimiz döneminde planlı olmasa bile bazı doğruların mevcut olduğu saptanabilir. Taş ve ahşap strüktürle kurulmuş Merkez Camii, tuğla Kaymakamlık binası, 11 Mart İlkokulunun iki katlı binası, halkın katkısıyla zamanın Kaymakamı Necmettin Karaduman’ın büyük çabalarıyla kurulan Ortaokulu, doğudaki Çağlayan deresi ve batıdaki Arılı deresi köprüleri, ahşap strüktürlü tek katlı kepenkli dükkanlar ve fırın, berber, lokanta, terzi, demirci, bakırcı gibi hizmet binalarının yerleri de olanaklar doğrultusunda isabetli olabilir.
Aşırı yoğunluktan vazgeçilmelidir. 1950 yıllarından başlayarak 1960’lı planlı geçişle sürdürülen çabaların tümünde gerek planlama kararlarında gerekse uygulamalarda yanlışlar, isabetsizlikler ve dışarıdan dikte edilmiş ulaşım, tarımsal, sanayi ve ticari tercihler hatalı olmuştur. Gelinen son nokta hataları ise bir kişi ile yapılmış imar planının öngördüğü yanlışlardır. Bu planın yanlışlığı ortaya konmadan Belediye Meclisinden geçirilerek sürekli arttırılan yüksekliklerle “kasaba” ölçeğindeki mekan kurguları daha büyük sorunlar ortaya koymuştur. Yeni yapılar 3 kattan yüksek olmamalıdır. Dar yollar ve giderek yükselen yapılar Fındıklı’nın kasaba kimliğine de zarar vermiştir.
Geleceğin hayal edilmesi için hatalı ortam kalmamalı. Hayal kurularak ne yapılacağına gelince, doğruyu gerçekleştirmek üzere yanlış yapılanların tümü ile yıkılması gerekmektedir. Tümü ile yıkım pek kolay değildir. Ama doğru bir plan revizyonu ile doğru kararlar belli periyotlarla etaplanarak gerçekleştirilebilir. Bu etaplama için uygun olan varoşlarda az yoğunluklu boşluklardan yine az yoğunluklu yapılaşmalarla başlanılmalıdır.
Kaçkar dağlarının eteklerinde iki dere arasındaki tepelerin eteğinde kurulmuş olan Fındıklı’nın aşağıdaki yanlışlardan arındırılmasıyla geleceğine yönelik hayaller kurulabilir.
Ulaşım sistemi seçiminde % 90 karayolu artık yapılmamalı.
Kentsel dokunun dar yollar üzerinde bitişik ve yüksek yapılarla kuruluşunun getirdiği sorunlardan kurtulmak için doğayı koruyan işlevler verilmelidir.
Kat yüksekliklerinin 24,50 m. (8 kat) ile 36,50 m. (12 kat) artık unutulmalı ve ivedilikle mevcutlardan kurtulma çareleri aranmalıdır.
Grup oluşturan kültür varlığı yapılarının gruplandırılarak olmayan sit sınırlarının belirlenmesi gerekir.
Olmayan doğal sit alanlarının kent içinde yıkımla elde edilecek boşluklar da rekreaktif amaçlı peyzaj projesi yapılmalıdır.
Yapı sistemlerinde yalnız betonarmenin tercih edilmesinden derhal vazgeçilmelidir. Yerine taş, tuğla yığma ve ahşap karkas gibi malzeme, vb. strüktürler kullanılmalıdır.
Kentsel tasarım projelerinin eksikliğinin plan revizyonlarıyla giderilmesi zorunludur.
Çare; Plan revizyonudur. Tüm bu yanlış ve eksik kararların bir revizyon planı ile doğrulara dönüştürülmesi ve yıkım etap periyotlarının belirlenmesi ile radikal yıkım ve yapımı hızlandırmak mümkün. Yerine yapılacak olanlar sağlam, sağlıklı, doğru ve güzel olabilmesi için kentsel tasarım projesi ile kentsel tasarım uygulamaları olmazsa olmaz gücünde gerekliliktir. Bundan sonra da şimdiki durum kabul edilirse hiçbir başarı elde edilemez. İlke olarak plan revizyonlarında ve uygulama hükümlerinde yüksek yapılara olanak verilmemesi zorunluluğu konmalıdır. Çünkü Fındıklı bir kasabadır. Göç almamalıdır. Doğumla artacak nüfus şimdiden tahmin edilerek sınırlı gelişme alanlarıyla yetinerek doğa ile bütünleşik, denizi her yönüyle insanlara sunan, insan ölçeğindeki mekanlarıyla şirin bir kasaba kimliğine yeniden kavuşturulmalıdır.
Kent girişlerini anlamlı kılan doğal veriler, yöre florasının değer verilen türlerininin seçimiyle yeşil alanlar yoğunlaştırılıp geliştirilecek doğal zenginliklerle kimlik verilebilir. Varsa, eski bir efsaneyi yansıtan heykel, anıt ya da kayalık olabilir. Ya da denize yakın kahve, lokanta, atmaca avcılarının uğrak yerleri gibi özgün karşılama mekanlarından biri, birkaçı yer alabilir.
Arsa üretilmedikçe binalar sürekli yükseliyor. Bu yükseklikleri Belediye zaman zaman yasallaştırıyor. Binalar çirkinleşiyor. O sürprizli doğanın güzelliğini perdeliyor ve sonra bir suçlu aranıyor. Oysa herkes suçlu. Bu gidişata “dur” demeyen hepimiziz.
Kentsel dönüşüm (mutenalaştırma) merkezden başlamalı. Plan revizyonlarıyla imar kuralları iyileştirilebilir. Merkezdeki iyileştirme çevreye daha hızlı yayılır ve kasaba güzelleşir kanısındayım.
Bir mimarın hazırlayacağı şehir planı türü çok eskilerde kaldı. Bir şehir plancısının yapabileceği planlama da artık ortadan kalkmıştır. Ama anlaşılıyor ki, Fındıklı, kendi şehir plancılarına ya da mimar ve şehir plancılarına güvenmemiş ve Trabzon’da serbest çalışan bir plancıya teslim olmuş. Bugün geçerli olan bu planla Fındıklı gelişemez, ancak rantçıların esiri olur. Artık kasabalarda bile kentsel planlama çeşitli uzmanların bir araya gelip hazırlayacakları planlamaya gereksinim duymaktadır. Bunu anlayabilecek yöneticilerimiz varsa o zaman doğru bir planlama yapılabilir.
Fındıklı’nın sosyal yapısı birlikte çalışarak iş yapma alışkanlıkları olan insanlardan oluşmaktaydı. Kasaba merkezi, beldeler, köyler hatta yayla, mezra gibi köy altı yerleşmeleri tarımsal üretimden yol, köprü, cami, okul, köy odası, değirmen gibi hizmet yapıları yanı sıra komşularının ev yapımında, kışlık odun taşımada ve harman kaldırma, fındık toplama v.b. işleri sosyal yardımlaşma ile yaparlardı. Bu kimliğin yeniden canlandırılması gerekmektedir. Yeniden canlandırılması, güncel gereksinimlerin karşılanmasına yönelik çözümlerle gerçekleştirilebileceğinden çağdaş örgütlenme modellerini devreye sokmakla mümkündür.
Doğu Karadeniz’in geleneksel mimari değerlerinin özellikleri esin kaynağı olarak değerlendirilmeli ve yerel malzemeler taş, ahşap, pişmiş toprak (tuğla – kiremit) yeni ev tipleri tasarlanmalıdır. Doğru planlamanın gerektirdiği yapı türlerini, strüktür ve iç çözümleriyle yöre insanının sosyo-kültürel ve estetik anlayışı ile pekiştirilerek çeşitlendirilmelidir.
Tüm planlama, proje tasarımı, kentsel tasarım projeleri ve açık alan düzenlemeleri için öncelikle boş alanların kullanılmasıyla ve 3 katı aşmayan ekonomik binalarla kasaba ölçeğinin gerektirdiği iskan modeli ile örnek mahalleler yapılmalıdır. Böylece, mevcut durumla yeni tasarıma göre yapılan uygulamaların insanlar tarafından karşılaştırılması ile doğrunun seçimi kolaylaşacaktır.
Ulaşımda % 95 karayolu yapılmıştır. Artık bunun yerine yeni alternatifler devreye sokularak insan hareketini hızlandıran ama kaza riskini azaltan denizyolu, demiryolu ve teleferik gibi sistemlerle ulaşım ağının hem doğayı bozmadan hem de kentlinin işine ve evine ulaşımında insanlara belli bir seçenek ve konfor şansını verebilen yeni çözümler gerekmektedir. İnsanlar hareket ederken bile doğal güzellikleri algılayabilmelidirler.
Gerçekçi bir bakışla nüfusun artış oranı kentin büyüme oranını belirlemeli. Böylesine bir nüfus artışı bilimsel açıdan da idealdir. Ülkemizde henüz nüfus artışı devam etmektedir. Doğumla olan büyüme rahatlıkla kontrol altına alınabilmektedir. Ama göç hareketliliği ise gelişme yerine yığılmalara neden olur.
Fındıklı’nın doğal nüfus artışı yanı sıra kırsal kesimlerden göç alması nüfus yoğunluğunu arttırması gerekirken sayım sonuçlarının pek değişmemesi, aynı zamanda büyük şehirlerimize de göç verdiğinin kanıtıdır. Bu hareketlilik sanki konut sorunu varmış gibi iskanda sıkıntılar ortaya çıkarmaktadır. Bu iskan talepleri için Arılı ve Çağlayan derelerinin yanlarında yeni planlama ile çok katlı binalar yapılabilir. Böylece kasabamızın kentleşme sürecinde yeni bir kimlik kazanabilir.
Eski geleneksel taş dolma (göz dolma) sistemleri de çağdaş teknolojinin desteğinde devam ettirilebilir. Bu binalar yüksek olamayacağından daha çok mücavir alanda uygulanabilir.
Doğusundaki Çağlayan deresi ve vadisi, batısındaki Arılı deresi ve vadisi hidroelektrik santralı yapabilme uğruna yok olabilir. 20 yıl sonra çok geç kalınabilir. Bu tür doğa korumasına aykırı uygulamalar Fındıklılılara rağmen kimsenin tekelinde olmaması gerekir. En önemlisi de bu konu, politik amaçlı bir malzeme olmamalıdır.
Küresel sermayenin güdümünde her güzellik çıkar uğruna harcanmak istenmektedir. Bu tür kişisel ya da kent dışından gelen tüzel kişiler de olsalar dayatma şeklindeki rant amaçlı önerileri gözden geçirerek, taleplilerin ÇED (Çevresel Etki Değerlendirilmesi) raporları Kent Konseyi tarafından incelendikten sonra olumlu ya da olumsuz karara bağlanmalıdır.
Fındıklı ilçe sınırları içindeki kıyılarının doğudan batıya kadar her noktası Fındıklılıların ve burada yaşayan insanların yararına düzenlenmelidir.
Fındıklı’nın imar planlarıyla geliştirilmesine karar verildiğinden bu yana imar faaliyetleri deniz tarafında sadece kayıkhaneler, anayol güney kenarı 6 kat, iç taraflar 3-4 kat yapılaşmalarla doldu. Bu çok hatalı uygulamadır. Oysa yeşil ağaçların arasında az katlı evler, arka taraflarda 4 – 5 – 6 katlar ve eğimin arttığı üst kesimler yine 3 – 2 katlarla yeşil alanla bütünleşmeliydi.
Yöresel mimarinin esin kaynağı olarak değerlendirilmesiyle tasarlanacak tip evler ayrık, ikiz, sıra yapılar düzeninde kentsel tasarımla çok ilginç ve Fındıklı mimarisinin çağdaş gelişimi kent dokusu yakalanabilir. Bu tür tasarımlar teşvik edilmeli ve bu projeler Belediye Başkanı, Kaymakam ve uzman mimar, şehirci, kentsel tasarımcılar ve peyzajcılarla katılımcı bir denetim mekanizması eşliğinde uygulanmalıdır.
Özgür insan projesi gerçekleştirilerek Fındıklı, doğa ile barışık, en az atık, en az su, en az kirletici enerji kullanılarak yaşama olanakları veren ev ve hizmet binalarıyla yine diğer eğitim, sağlık, kültür binalarıyla, eğlence ve rekreasyon işlevleriyle destekli, açık alanlarıyla yeni bir kasaba olabilir.
Fındıklı merkezinde örnekleri çok azalan kültür varlıkları yaşatılabilir. Özellikle kırsal alanlarda özgünlüğünü hala koruyabilen köy evleri ve serender, fırın, hayvan barınağı ve samanlık gibi eklentileriyle yeni işlevler verilerek çağdaş yaşama kazandırılabilir. Eski binalar ve büyük evler, kültür turizmi alanında değerlendirilebilir. Özellikle yabancı turistlerin ilgisini çekecek somut olmayan kültür varlıklarımız sayesinde ilginç, hoş zaman sunabilecek bu mekanlar yemek (tad), sohbet (hikaye, masal), halk müziği, halk oyunu, meddah, Karagöz, evlerde sürdürülen çeşitli eğlenceler ve ev çevresinde sürdürülen çeşitli çocuk oyunları, fındık ayıklama imeceleri, v.b. yöresel hazlar, ayrıca düğün, nişan, kına gecesi gibi daha seyrek adetlerimiz Fındıklı’ya hayat verir, çevre daha da güzelleşir, dağ köyleri, yaylalar ve mezralar, oralardaki eğlenceler, kültürel turizmin yeni tatları olarak sunulur.
Geleneksel malzemelerin Doğu Karadeniz yapı sistemleriyle mevcut mezralar ve yaylalarda yaz aylarında dağ yaşamı daha da çekici kılınarak özellikle büyük şehirlerde yaşayan Fındıklılıların atalarının yaşamlarının anımsatılması sağlanmalıdır. Kasabamızın geleceğe taşınması, köy evlerinin daha da geliştirilmesi, ulaşımın teleferik sistemiyle gerçekleştirilmesiyle, arazilerdeki karayolu tahribatlarının önüne geçilmesi, betonlaşma ile koparılan geleneksel değerlerimizin gelecek nesillere ulaştırılması daha anlamlı olabilir.
Çalıştay’ın amaç ve hedeflerinin “Kentleşme ve Yaşam” bağlamında yönlendirici tanıtımı yapıldıktan sonra tüm katılımcılar, yukarıda listelenen düşünceleri değerlendirerek ilkesel bir yaklaşımla sonuç ve önerileri saptamaya çalıştılar
Seçeneklerimiz : İki Seçenek Var
Dostları ilə paylaş: |