GeçMİŞte ve güNÜMÜzde tekfir meselesi



Yüklə 0,74 Mb.
səhifə16/32
tarix15.01.2019
ölçüsü0,74 Mb.
#97276
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   32

Taberi'nin Görüşü

Taberi Maide suresinin 45. ayetinden bahseder­ken şöyle diyor: "...Allah'ın (c.c), Tevrat'ta indirdiği: Katilin haksız yere Öldürülenin yerine kısas olarak Öl­dürülmesine hükmetmeyen kişi... gerçekten bunu ya­pan kişi "zalimler"dendir. Yani Allah'ın hükmünden ayrılan kişilerden olur. Yine o, bu konuda işlenilen fiili Allah'ın koyduğu yerin dışında bir yere koyan kişiler­den olur." 92 Bu surenin 47. ayetinden bahsederken Taberi şöyle diyor:"... Allah Teala Peygamberlerinden birine bir kitabı ancak halkı onunla amel etsin diye in­dirmiştir. İncil de böyledir. Çünkü İncil de Allah'ın kendi peygamberlerine indirdiği kitaplardan biridir. İsa (a.s)ya indirdiğiyle amel etmek için gönderilmiş­tir. İsa da, kitabın indirildiği halkına onunla amel et­melerini emretmişti..."93

Yine yukanda geçen 44. ayet-i kerime ile ilgili ola­rak, Taberi şöyle diyor:"...Allah'ın kitabında indirdiği ve kullan arasında onu hakem olarak koyduğu hük­münü saklayıp gizleyen ve onun dışında bir hükümle hükmeden kişinin durumu, yahudilerin evli olup zina edenler hakkında recim cezasını gizleyip onlara yüz­lerini karartmakla ve ellerini dizlerine koyup yere doğru eğilmekle ceza vermeleri gibidir. "Onlar kafir­lerin ta kendileridir"m anlamı şöyledir: Allah'ın kita­bında indirdiği hükmü ile hükmetmeyip; ama o hük­mü bozup başkasıyla değiştirenler ve Allah'ın kita­bında indirdiği hükmü gizleyenler, işte onlar kafirdir­ler. Yine onlar: Açıklamaları ve göstermeleri gereken hakikati örtüp insanlardan sakladılar ve onlara başka­sını açıklayıp onunla haram kazanç sağlamak için hü­küm verdiler..."94

Taberi burada "küfr"ü lügat manasıyla yani ört­mekle tefsir etmiştir.Taberi bundan sonra da "küfür" hakkında tefsircilerin ihtilaflarından bahseder ve "ka­fir" sözünün özel olarak yahudileri mi yoksa aynı şe­kilde müslümanlari ve hırisUyanları da mı kasdettiği üzerinde durur.

Taberi bununla yahudilerin kasdedildiği görüşü­ne sahiptir. 95 Sonra bazı tefsircilerin şöyle dediğini zikretti. "Kafirler"le müslümanlar, "zalimler"le yahu-diler ve "fasıklarla hıristiyanlar kasdedilmiştir96 Yine Taberi, ayette geçen "küfr"ün dinden çıkaran kü­für olmadığını zikretti ve şöyle dedi:"...Tavus'un "Al­lah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kafirlerin ta ken­dileridir." ayetinde geçen küfrün dinden çıkaran bir küfür olmadığını söylediği rivayet edilmiştir."97

Yine Taberi, Tavus'un şöyle dediğini nakleder: Bir adam İbn-i Abbas'a: "Allah'ın İndirdiği ile hükmetmeyen--ler...u ayetinde belirtildiği gibi böyle yapan kişi kafir olur mu, dedi. İbn-i Abbas'da: Eğer bunu yaparsa, o bu yaptığı ile küfre girmiştir. Yalnız o kişi Allah'ı, ahi-ret gününü, şunu, şunu... inkar eden kişi gibi değildir,

dedi 98

Kurtabi'de Âtâ'dan şöyle dediğini nakletmiş-tir:"Bu küfrün altında bir kü für, zulmün altında bir zu­lüm, fışkın altında bir hsktır."99

Taberi'nin zikrettiği üçüncü görüşe gelince; o da şöyledir: Bu ayet ehli kitap hakkında inmiştir ve onun­la insanların tümü yani müslümam da ka firi de kasde­dilmiştir. 100

Daha sonra Taberi ayetler arasındaki ayrımı şöyle anlatır: "İnkar ederek Allah'ın indirdiği ile hükmet­meyen kişi kafirdir. Ama fısk ve zulüm vasfı, hükmü kabul edip fakat uygulamıyan kişiye aittir. 101 Taberi İbn-i Abbas'm şu sözünü naklediyor: "Allah'ın indir­diğini inkar eden kişi küfre girmiştir. Ama onu kabul

edip, hükmetmeyen zalimdir, fasıktır."102

Taberi on sayfadan fazîa süren bu yorumlarım şöyle noktalıyor: "Bana göre bu sözlerin en doğrusu şöyle diyen kişinin sözüdür: Bu ayetler Ehl-i kitabın kâfirleri hakkında indi. Çünkü ayetlerin makabli ve mâbadindeki ayetler onlar hakkında inmiştir ve onlar kasdedilmiştir. Bu ayetler onların haberlerini anlat­maktadır. Ayetlerin onlardan bahsetmesi daha doğ­rudur. Eğer biri çıkar da: Cenab-ı Hak, bununla Al­lah'ın indirdiği ile hükmetmeyen herkesi anlatmakla umumileştirdi. Sen onu nasıl hususileştirdin? diye so­rarsa, ona şöyle denilir: Allah, kitabında indirdiği hü­kümleri inkar eden kavimi haber vermekle umumi­leştirdi. Onların, kafirlerin hükmü terkettikleri tarzda terkettiklerini haber verdi. Allah'ın indirdiğini inkar ederek hükmetmeyen herkes hakkındaki söz de böy­ledir. O, İbn-i Abbas'm dediği gibi Allah'ı inkar etmiş­tir. Çünkü O, Allah'ın kitabında indirdiğini bildikten sonra onun hükmünü inkar etmek suretiyle, peygam­berin peygamber olduğunu bildikten sonra onun pey­gamberliğini inkar eden kişi gibi olmuştur. 103

Taberi'nin sahib olduğu görüş, gönlü rahatlatan bir görüştür. Ayetlerin siyakı, onların ehl-i kitap hak­kında olduğunu gösteriyor. Nüzul sebepleri hakkın­da zikredilenler de böyledir. Fakat, Allah Tealanm bu­nu Ehl-i Kitaba razı olmadığını sonra müslümanlara razı olduğunu kabul etmek makul olmaz. Çünkü Ce­nab-ı Allah şeriatını ancak itaat edilip uygulansın diye indirdi. Onu kim terkederse, Allah'a karşı cüretkar davranmış olur. Allah'ın şeriatını inkar ederek terk edenle, kabul edip fakat bazı sebeplerden Ötürü uygu-lamıyan kişinin eşit olmasî aklen kabul edilmez. İnkar eden kafirdir. Kabul eden ya zalim veya fasıktır. Fahri Razi ayette iki vecih bulunduğunu zikret­ti:

Birincisi:

Mukatil dedi ki, Yüce Allah Hz. Muhammed'i Peygamber olarak göndermeden önce Beni Kureyza ile Benî Nadir arasında kah davası vardı. Hz. Muham-med (SAV) peygamber olarak gönderilince, onun hu­zurunda muhakemeleştiler. Beni Kureyza: "Beni Na­dir bizim kardeşlerimizdir. Babamız bir, dinimiz bir, kitabımız birdir. Beni Nadir bizden birini öldürürse bize bir vaşak (yaklaşık 200 kg.)hurma verirlerdi. Eğer biz onlardan birini öldürürsek, bizden yüz kırk vaşak hurma alırlardı. Yaralarımızın diyeti onlarmkinin ya­rısı kadardı. Sen bizimle onların arasında hüküm ver." dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber de: "Ben-i Ku-r.eyza oğullarından birinin kanını, Nadir oğullarından birinin kanma denk olarak hüküm veririm. Nadir oğullarından birinin kanı ile Kureyza oğullarından bi­rinin kanı da aynı şekildedir. Bu iki kabileden hiç biri­nin diğerine ne kanda, ne diyette ve ne de yaralamada bir üstünlüğü vardır." buyurdu. Bu söze sinirlenen Kureyzalılar: Biz senin hükmüne razı olmayız. Çünkü sen bize düşmansın, dediler. Bunun üzerine Yüce Mevîâ '"Onlar cahiliyyet idaresini mi arzuluyorlar?" aye­tini indirdi. "Cahiliyyet İdaresi" sözü evvelki idareleri" anlamına gelir.

Denildi ki: Onlar, zayıflardan birine bir hüküm gerekince onu hemen uygularlar, güçlülerden birine gerekince, cezayı uygulamazlardı. Yüce Allah bu aye­ti kerime ile onları diğerlerine karşı korudu.

İkincisi:

Bu ayeti kerime ile kasdedilen mana, yahudileri kitap ve ilim ehli olmaları sebebiyle cahiliyyet idaresi­ni istemelerinden dolayı ayıplamaktır. Çünkü cahiliyyet saf bilgisizlik ve başıboşluktur. 104

Kurtubi bu konudaki bütün görüşleri topladı. On­ları burada zikretmek güzel olur. O şöyle dedi: "Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse onlar kafirlerin tâ kendileridir." Zalimlerin ve fasıklarmda ta kendileri­dir. Bunların tümü kâfirler hakkında nazil oldu. Bu, Müslim'in Sahih'inde Berra'dan rivayet edilen Hadis­le de sabittir. Bu hadis daha önce geçti. Müslüman'a gelince o, büyük günah işlese de kafir olmaz. Bu sözde şu mânâ gizlenmiştir: Yani Kur'an'ı reddederek ve Re-sülullah'ın sözünü inkar ederek". Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyen kişi, kafirdir. İbn-i Abbas ve Müca-hid'de bu sözü söylemiştir. Buna göre ayet umumidir. İbn-i Abbas ve Hasanü'l-Basri: Bu ayet, müslümanlar-dan olsun, yahudilerden olsun, veya kafirlerden ol­sun Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyen herkes hak­kında umumidir. Yani onu helal kılarak ve ona inana­rak yapan böyledir. Haram kılınmış bir şeyi işlediğine inanarak bunu yapan kimseye gelince; O, müslüman-lann fasıklanndan olur. Onun işi Allah'a kalmıştır. Eğer dilerse azab eder, dilerse bağışlar.

İbn-i Abbas bir rivayette şöyle dedi: "Allah'ın in­dirdiği ile hükmetmeyen kişi kafirlerin fiillerine ben­zeyen bir fiili işlemiştir. Yani Allah'ın indirdiklerinin tümüyle hükmetmiyen kişi kafirdir, denildi. Tevhid ile hükmedip, şeriatın bazı hükümleri ile hükmetme­yen kişiye gelince o, bu ayetin kapsamına girmez .

Şa'bi'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: O ayet Özel olarak yahudiler hakkındadır. En-Nehhas ta aynı görüşü tercih etmiş ve şöyle demiştir: Buna üç şey de­lalet eder: Onlardan biri şu: Yahudiler bundan önce 44. ayette geçen: "Yahudilere..." ifadesinde açıkça zik­redilmişler. Ordaki zamir yahudilere işaret eder. Bir diğeri de: Sözün gelişi buna delalet eder. Bu ayeti izle­yen ayet-i kerimede: "Biz onların üzerine yazdık..." ifadesi görülmektedir. Yine buradaki "onlar" zamiri de icma ile yahudilere aittir. Bir başka delalet te şu: Recmi ve kısası inkar eden ya midilerdir. Eğer biri çı­kar da, ayette geçen "Men" edatı, mücazat için olduğu vakit, tahsisine dair delil bulunması hariç, umum ifa­de eder, derse, ona cevaben denilir ki: Buradaki "Men" edatı zikrettiğimiz delillerlebirlikte "ellezi" manasına­dır. O zaman cümlenin anlamı şöyle olur: "Allah'ın in­dirdiği ile hükmetmeyen yahudiler, kafirlerin ta ken­dileridir." Bu konuda ileri sürülenlerin en güzeli bu görüştür. Hz.Huzeyfe'den: "Bu ayetler İsrail oğulları hakkında mı? diye sorulduğu rivayet edilir. O da ce-vabmda:!'Evet, onîar hakkındadır. Sizler adım adım onların yolunu izlersiniz" dedi. Yine "kafirler" sözü­nün müslümanlara, "zalimler"in yahudilere, "fasıkla-rm da hıristiyanlara ait olduğu söylenmiştir. Bu da Ebu Bekir İbnu'l Arabi'nin tercihidir. O şöyle dedi: "Çünkü âyetlerin zahiri öyledir." İbn-i Abbas, Cabir bin Zeyd, İbn-i Ebi Zaide, İbn-i Şübrime ve Şa'bî'nin de tercihi odur. Tavus ve başkaları: O, dinden çıkaran bir küfür değildir; ama küfrün altında bir küfürdür" de­mişlerdir.

Bu konu, ihtilaflıdır. Eğer kişi kendi uydurduğu hükmü, o Allah katmdadır diye onunla hükmetmeye kalkışırsa, bu bir değiştirme olur ki küfrü gerektirir. Yok eğer kendi arzusuna boyun eğerek ve bir isyan olarak onunla hükmederse bu bağışlanabilir bir gü­nahtır. Ehl-i sünnet prensibine göre günahkarlara ait bağışlanma çerçevesine dahildir.

Kuşeyri şöyle demiştir: Haricilerin görüşüne göre bir kişi rüşvet alır ve Allah'ın indirdiğinin dışında bir hükümle hükmederse, o kafirdir. Bu görüş, Hasan ve Süddiye de izafe edilmiştir. Hasan dedi ki: Yüce Allah hakimlerden (idarecilerden) üç şeye uymalarını iste­di: a- Arzu ve heveslerine uymamalarını b- İnsanlar­dan değil de kendinden korkmalarını, c- Allah'ın ayet­lerini ucuz fiata satmamalarını..." 105

Burada İbn-i Kesir'in yaptığı araştırmaya da işaret etmek güzel olur. Çünkü o tefsirinde bu mesele hak­kında söylenenlerin tümünü topladı. Daha fazla bilgi edinmek isteyen ona baksın.

Bu meselede Şeyhu'l-İslam îbn-i Teymiyyeye'nin de kayda ve dikkate değer bir görüşü var. O şöyle di­yor:"...Küfür ülkesinde kendisine Hz. Muhammed (S AV)in daveti ulaşan kişi de böyledir. Hz.Peygambe-rin, Allah'ın elçisi olduğunu bilip öylece iman eden ve gücü yettiğince-Necaşi'nin ve başkalarının yaptığı gi-bi-Allah'tan sakınan, Darü'l-İslam'a hicret imkanı ol­mayan; hicret etmesi engellendiği ve dinini açıklama­sı yasaklandığı için ve kendisine islam şeriatının bü­tün hükümlerini öğreten biri bulunmadığı için isla-mın tüm isteklerini yerine getiremeyen bu kişi cennet ehlinden bir mü'mindir. Fir'avun'un karısı da mü'mindi. Nitekim Yusuf Aleyhisselam Mısır halkıy­la beraber yaşıyordu. Halbuki onlar kafir idiler. Ve Yusuf Aleyhisselam da İslam dininden bildiği her şeyi onların arasında yapma imkanına sahip değildi. O Mısır halkını tevhide çağırdı, ama onlar kabul etmedi­ler. Cenab-ı Hak Fira'vun hanedanının mü'mirileri hakkında şöyle buyurdu;" Andolsun ki (Musa'dan) önce Yusuf da size açık burhanlar getirmiştir. O vakit de onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip, durmuştunuz. Hatta o vefat edince de "Allah ondan sonra peygamber göndermez" dediniz. İşte Allah o aşın giden şüphecileri böyle şaşırtır." 106

Necaşi de böyledir. O her ne kadar Hıristiyanların kralı idiyse de, kavmi İslam'a girme konusunda ona itaat etmedi. Ancak onunla birlikte bir grup girdi. Öldüğü vakit bunun için orada cenaze namazını kıla­cak hiç kimse yoktu. Bunun üzerine Hz. Resulullah ona cenaze namazı kıldı. Mü'minlerle birlikte musal­laya çıktı ve onlara saf tutturdu. Onun üzerine gıya­ben cenaze namazı kıldı. Sahabe-i Kiram'a onun öldü­ğünü haber verip şöyle buyurdu:"Habeşistan halkın­dan salih bir kardeşiniz vefat etti." 107 O İslam şeriatı­nın birçok hükümlerini, gücü yetmediği için yapama­dı. Ne hicret etti, ne cihad etti ve nede hac yaptı. Hatta onun beş vakit namazı kılmadığı, Ramazan orucunu tutmadığı ve farz olan zekatı vermediği rivayet edil­miştir. Çünkü bunlar kavminin yanında yapılacaktı ve onlar da onu reddedeceklerdi. Halbuki onun mu­halefet etme imkanı yoktu. Biz kesin olarak biliyoruz ki, Necaşi'nin halkının arasında Kur'an'ın hükmü ile hükmetmesine imkan yoktu. Yüce Allah elçisine me-dine'de, ehl-i kitap kendisine geldiklerinde yalnızca Allah'ın indirdiği ile hükmetmesini farz kılmıştı ve Allah'ın kendisine indirdiği şeylerin bir kısmında onu fitneye düşürmeye çalışacakları konusunda uyarmış­tı.. Necaşi'nin Kur'an'ın hükmüilchükmclmcsincimkanıyoklu. ,Çünkü kavmi bu konuda ona iıaal etmiyordu.

Müslümanlarla, Tatarlar arasında birçok kişi hakim ve­ya imam olarak görev üstlendi. Görev alan kişilerin içinde adaletle iş yapmaar/.ulan vardı. Onlarla amel çimek isliyor­du. Fakat buna imkan bulamıyordu. Aksine orada bunu en­gelleyen kişilerde vardı. Halbuki Allah herşahsa, ancak gü­cü yettiği kadar sorumluluk yükler.

Ömer bin Abdüla/i/. işleri adaletle yaptığı için düş­manlık kazandı ve c/i yete uğradı. Hatta onun bu yaptıkla­rından dolayı zehirlendiği söylenir. Nccaşi ve emsalleri her ne kadar güçleri yetmediği için islam şeriatına uyma­mış olsalar da, hatla imkan bulamadıkları için Kur'an'ın ahkamı ile hükmelmemiş olsalar da onlar cennetle mutlu olacaklardır.

Bundan ölürü Ccnab-ı Hak, onları chl-i kitap kıldı ve şöyle buyurdu:"Kilab ehlinden Allah'a,'size indirilene ve kendilerine indirilmiş olana-Allah'a huşu duyarak-inanıp, Allah'ın ayetlerini az bir değere değişmeyenler var­dır. ."(Af-i İmran: 199) Bu ayci-i kerime iic ilgili olarak se­leften bazıları, onun Necasi hakkında na/.iî olduğunu söy­lediler... O iman etmişti, fakat hicret etmeye, imanını açık­lamaya ve şeriatın emirlerini yerine getirmeye imkan bula­mamıştı.108

Gücü yettiği kadar imanının gereğini yaptığı için onu mü­min olarak isimlendirdi... 109




Yüklə 0,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin