Hariciler başlangıçta Hz. Ali (ra)nin sancağı altında savaşan, onu destekleyen ve ona yardım edenlerdendi. Sıffin harbinde, Hz. Muaviye (ra) savaşı durdurma ve kanlı çatışmayı önlemek maksadıyla "hakem" tain etme isteğinde bulununca, imam AH (ra) savaşın devam etmesi görüşünde olduğu; fakat ordusunun bunu reddedip, hakem tain edilmesini istediği halde, bunu kabul etmeğe mecbur kaldı. Ama bunu açıklar açıklamaz ordusundan bir grup çıkıp hakem tainini reddetti. Keşke iş bu noktada dursaydı; ama durmadı, bu adamlar: "hüküm ancak Allah'a aittir. Kim ondan başkasını hakem tain ederse kafir olur." dediler. İmam Ali (r.a)nin onlan cevabı şöyleydi: "Söz hak'tır, ama onunla batıl kasdedilmiştir." Sonra Hz. Ali (r.a) onlarla konuyu görüşmesi için Abdullah bin Abbas'ı gönderdi. Bunun üzerine onların bir kısmı görüşlerinden vaz geçtiler; ama büyük bir grub tekfir fikrinde ısrar etti. Zamanla ve yeni fikirlerin ortaya çıkmasıyla küçük cemaatlara bölündüler. Bir, kısmı diğerinin ve tüm müslümanlarm kanını helal kılmaya kadar gittiler. Bu ihtilalci anlayış içinde Emevi yönetimi boyunca ve Abbasiler'in belki bir dönemine kadar varlıklarını sürdürdüler. Ama sonunda onlar da tarihin derinliklerine gömüldüler. 11 Emevilerin Irak valisi Mühalleb bin Ebi Sufra şiddet yanlısı bu ihtilalcilerin zayıf bir noktalarını keşfetti. Oda şuydu: bölünmeye çok çok kabiliyetli, birbirlerine silah çekmeye çok yatkın insan oluşları... Bundan dolayı adı geçen vali, onlarla savaşmak yerine, aralarında akaid ve tekfirle ilgili problemler çıkardı, onları tartışmaya bıraktı. Aralarındaki savaş günlerce devam etti. Bu sayede onlardan kurtulup rahata kavuştu.
Hariciler, büyük bir güç, zalim ve ihtilalci idiler. Ama ne yazık ki bu güç düşmanları ezme yerine müs-lümanlara yönelmişti.
Öyle gözüküyor ki bugün bazı Arap hükümetlerini, Masonluğun öncülüğü ile ve Amerika'nın uzmanlığından yardım istemek suretiyle islâmi cemaatlere karşı yaptığı da budur. Merhum Mevdudi Haricilerin görüşlerini aşağıda şöyle özetlemiştir:
1. Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer'i (r.a.) meşru halife kabul ederler. Hz. Osman (r.a.)'a gelince hilafetinin sonuna doğru adalet ve doğruluktan ayrılmış olduğundan, katledilmeyi veya azledilmeyi haketmiştir. Hz. Ali ise Allah'tan başkasının hakemliğine razı olması sebebiyle büyük günah= günahı kebair işlemiştir. İki hakem, yani Amr b. As ile Ebu Musa el Eş'arî ve bunlan hakim tayin edenler yani Hz. Ali ile Hz. Muaviye bir de hakem tayinine rıza gösterenler Hz. Ali ile Hz. Muavi-ye'nin gurubu... Bunların tümü günahkardırlar. Aynı şekilde Cemel Savaşı'na iştirak edenlerin tümü (Hz. Talha, Zübeyr ve müminlerin annesi Hz. Aişe (r.an-hüm) de buna dahil.) büyük bir günah işlemişlerdir.
2. Haricilere göre "günah" küfür anlamına da gelir. Günahı kebair "büyük günahlar" işleyeni eğer tevbe edip vaz geçmezse kafirlikle suçlarlar. Buna göre onlar, -açıkça- biraz önce zikri geçen sahabe-i kiramı kafir sayarlar. Aksine onlara lanet etmekten ve sovmek-ten çekinmezler. Yine Hariciler tüm müslümanları kafir kabul ederler. Zira müslümanlar önce günahlardan temiz olmadıklarından; ikinci olarak, yukarıda adı geçen sahabe-i kiramı mümin kabul ettiklerinden bundan da öte, onları kendilerine imam edindiklerinden ve şer'i hükümleri onların rivayet ettikleri hadislerle tesbit ettiklerinden dolayı kafir olmaktadırlar.
3. Hilafet başka bir yolla değil, ancak müslümanlar la savaşan savaşçıların katıldıkları seçimle gerçekleşir.
4. Halifenin Kureyş'ten olma şartını kabul etmezler. Bu konuda onlar şöyle derler: müslümanlann
seçtiği salih bir zat kendilerine halife olur. Bu kişi ister Kureyşli olsun, ister olmasın farketmez.
5. Halifeye itaat, adalet ve doğruluk üzere kaldığı sürece, vaciptir.
Eğer saparsa, onu Öldürmek veya savaşmak ya da azletmek vacip olur.
6- Hariciler, Kur'an'ı İslam kanunu için kaynak olarak kabul ederler.
Sünnet ve icma konusunda ise diğer müslüman-lardan yollan ayrılır." 12
Bu durum Haricilerin, sünnetin nakilcileri olan Sahabe'nin cumhuruna ve icma sahiplerine karşı tutumlarından kaynaklanmaktadır. Şeyhul İslam İbn Teymiyye, "Mecmuat'ül-Fetava"sında, Haricileri bolca zikrederek, onların fikirlerinin münakaşasını yapıp, cevaplarını verir. Şeyhul İslam şöyle der: "Bu adamlar-Haricileri kasdediyor-diyorlarki, insanlarya mü'mindir veya kâfirdir. Tüm farzları işleyen ve haramların tümünü terkeden mü'mindir. Böyle yapmayan kişi kafirdir ve cehennemde ebedi kalıcıdır. Sonra onlar aynı şekilde kendi görüşlerine karşı çıkanları da kafir sayarlar. Hariciler, Hz. Osman ile Hz. Ali'nin ve benzerlerinin Allah'ın indirdiği ile hükmetmediklerini ve zulmettiklerini, bundan dolayı da kafir olduklarını söylerler. Haricilerin tuttuğu bu yol, Kitab ve sünnetten bir çok delil sebebiyle batıldır. 13
Yukarıda da geçtiği gibi tefrika Haricilere büyük bir darbe vurdu, hatta birbirlerini yeyip bitirdiler. Çünkü onlar birbirini kafir sayma ve kanlarını helal kılıp, çocuklarını da esir etme yolunu tuttular. Bundan dolayıda birbirlerinin ve müslümanlann başına belâ oldular.
Hariciler yirmiden fazla fırkaya bölündü. İçlerinden en katılan da "el-Muhakkime" ve el-Ezarika"; en ılımlıları ise "el-îbazıyye"dır. Bununla beraber İbazi-ye, tüm müslümanlann kafir olduklarını, fakat müşrik olmadıklannı, söyler. Bunu söylemekle beraber onlann şehadetlerini kabul ederler, onlarla evlenir ve onlardan miras alır, verirler.
El-Muhakkime ve elrEzarika:14
1- Haricilerin el-Ezarika kolu, kendilerinden başka tüm müslümanlan müşrik sayarlar. Bunun içinde onlarla birlikte ve onların okudukları ezanla namaz kıh-namıyacağı fikrindedirler. Yine kendilerinden olmayan müslümanların kestiklerinin yenemiyeceğini, onlarla evlenmenin caiz olmadığını ve onlardan miras alınmadığı gibi verilemiyeceği fikrini savunurlar. Ayrıca onlara göre kendilerinin dışındaki müslümanlar-la savaşmak farz-i ayn, kanlan, mallan ve çocuktan esir_alma helaldir.
Diğer müslümanlarla savaşa çıkmayan her ezraki, kafirdir. Onlann belkide en çirkin fikirleri, muhaliflerine karşı hiyaneti helal kabul etmeleridir. Bu grup, görüşlerinde o kadar ileri gitmişlerdir ki Yahudileri ve Hıristiyanları kendilerine daha yakın gönnüşler-dir.
2- M una kime denilen grup, Hz. Osman'ı, Ali'yi Mua-viye'yi, Amr İbmı'1-Ası, Ebu Musa el-Eş'ari'yi, Ashabı Cemel'i, hakem tainine razı olanlan ve her günah işleyeni kafirlikle itham ederler.
Kendilerine muhalif olan herkes müşrik olmasa-da-Ezarika'da bunu söylüyor-kafirdirler. Yine kendileriyle beraber olmayan ve hicret etmeye muhalefet eden herkes kafirdir. Ezarika, bu kişinin müşrik olduğunu, bundan dolayıda öldürülmesi gerektiğini söyler.
Haricilere ait "Necdat" adlı bir fırkanın varlığına burada işaret etmem yerinde olur. Bu fırka, bugün "Anarşizm" diye adlandırdığımız konuma kadarulaş-ti. "Necdaffırkasının görüşü şudur: Başında halife bulunan bir devletin kurulması şart değildir. Zira müslümanlar toplanarak, hak ve adalet prensiplerine uygun bir şekilde işlerini idare etmeleri mümkündür. Fakat gerek görüldüğü takdirde halife seçmek caiz olur.
Ben, Ebul'Hasan el-Eş'ari'nin "Zeydiyye"nin: büyük günah işleyenlerin azap göreceklerine ve cehen-nem'de ebedi kalacaklanna, oradan çıkamiyacaklan-na ve kurtulamıyacaklanna icma ile inandıklannı naklettiğini gördüm. 15 Eğer bu rivayet sahih ise, Zeydiyye'nin bunu, Haricilerden aldıkları muhakkak.
Bu fikirlerin ömrü, bugün, bin yılı aşkındır, Müslümanlar, bunları tüm incelikleriyle münakaşa etmiş, islamla uzaklık ve yakınlıklarını ortaya koymuşlardır. 16Artık bu fikirler ölmüştür. Hiç kimse onlann doğruluğuna inanmıyor, onları topluma sunmaya kalkışmıyordun Bundan ötürü, bu fikirleri taşıyan her gencin, daha önce yaşamış olan bu fırkaları ve onlara verilen cevapları yeniden etüd etmesi gerekir ki ölmüş fırkaları ve tarihin tozlu sayfalanna gömülmüş sapık düşünce ve inançları yeniden hayata döndürmeyelim. Ayrıca yöneticinin sapıklığı ve zulmü, başka bir aşınlığa sebep teşkil etmemeli ve onun sebebiyle müslümanlar küfür ithamıyla mahkum edilmemeli, birde haricilerin dramı yeniden gündeme getirilmemeli...
İhlas tek başına yeterli olmadığı gibi cesaret de tek basma yeterli değildir. Halbuki Hariciler hem çok cesur, hem de çok ihlas sahibi insanlardı.
Böyle olmakla beraber Resulullah (SAV) onlan okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkmakla vasıflandır-mıştır. Hatta Hz. Peygamber'in (SAV)-Sahabe-i Kiramı kasdederek-sizden biriniz kendi namazını onların namazına bakarak küçümsiyecek'' diye buyurduğu rivayet edilir.
Gerçekten Hariciler ihlas sahibi idiler. Kahramanlık duygusuyla yanıp tutuşuyorlardı. Bununla beraber, doyuncaya kadar müslümanlarm kanlarını içtiler. Erkek-kadın çoluk-çocuk demeden kafirlerin Öldürmediği kadar insan öldürdüler. Artık bundan sonra Allah'tan korkalim ve Hz. Peygamberin şu mübarek sözünü aklımızdan çıkarmayalım. O şöyle buyurdu: Herhangi bir kimse kardeşine: "Ey kâfir" derse, muhakkak ikisinden biri o küfür kelimesiyle döner..." Bu hadis müttefakun aleyhdir. 17
Dostları ilə paylaş: |