Laiklik Ve Allah'ın İndirdiği İle Hükmetme
Biz Allah'ın indirdiği ile hükmetme - şu andaki mesele odur- konusuna devam ettiğimize göre, devletin laik olmasına insana ve aynı zamanda müslümanlığı savunan kişinin hükmü hakkında söz söylememiz gerekir.
Hemen şunu söylemeliyim ki, Laiklik; İngilizce" Sc-cularizm" kelimesinin yanlış ve güvenilmeyen bir lercümesidir. Çünkü kelimenin ilimle bir ilgisi yoklur. Fakat bazıları ona bu sıfatı eklemek istediler. Burada onun yerine "Lâdiyniyye= dinsizlik" kelimesini lercih edenler de var. Buvasıf,daha çok Avrupa 'dakisosyalisldcvîetlcriçin doğru olur. Çünkü onlar fiilen dinsizdirler. Ama Fransa, veya Almanya ya da Hollanda gibi bir dcvlcl dine düşman olmuyor. Fakal o devletin dini sorumlulukları da yoklur. Bilakis şunu söylemek mümkün: Kilisenin bağımsızlığı var. Kilise devletin işlerine karışmadığı gibi dcvlcl (c onun işlerine karışmaz.
Laikliğin daha iyi anlaşılması için gelişme devresinden ve şartlarından kısaca söz etmek gerekir. Laikliğin, asırlarboyu dchşel saçarak denelim alıma alarak ve papalığa muüak egemenlik sağhyarak Avrupa'ya hâkim olan muharrcl" Hiristiyanlığa bir lepki olduğunu söylemek mümkündür. Papalar yeryüzünde Allah'ı temsil edericr. Onlara isyan da aynı şekildedir. Nitekim papalık, papazla-nn hatadan masum oduklunnı icad elli. Kilise uğradığı yenilgilerle beraber, hâlâ bu saçma masumluk hususunda ısrar ediyor. Hem de öylesine bir masumluk ki hiçbir kimse onu doğru bulmuyor ve halta birçok papazda ona karşı çıkıyor.
Nitekim papa kurallarlayincdiyorvconlaraegemenlikler veriyordu. Birinde de öfkelendi mi onun yetkilerini elinden alıyor, tahtından alaşağı ediyordu. Kral Dördüncü Hcnri'nin başına geldiği gibi... Sonunda Hcnri Vatikan'a gidip kapısında diz çökerek, tövbesini ilan etmeye mecbur kaldı. Sonra papa onu kabul edip, bağışladı ve itibarını geri verdi.
Papazlar, yoldan geçerlerken, yol pisüklcric dolu da oîsa, insanların kendilerine secde etmelerini emretti. Belki tarihin tanıdığı en büyük komedi, "bağışlama senetleri" olmuştur. Papapazlardan biri, hiristiyanlan belli bir meblağ kaşı lığında geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlanıağa hazırolduğunu ilan ettiği vakitonlan keşfetti. Senetdc şunlar yazılır: "Falanca Papaz, filan oğlu falanın ölünceye kadar tüm günahlarının bağışlandığına tanıklık eder. Bunun için , o, kıyamet gününde lann'nın sağma oturacak" Yani bu senedi taşıyan cennete girecek.
Bundan dolayı halk senetleri salın olmak için koşuşuyordu. Bunun ncliccsi olarak ta halk arlık korkmaz olmuş-lu. Çünkü cenneti garantilemişti. Elinde, dünyada" gelirler bürosu"nun en büyüğü tarafından düzenlenmiş ve yür-yü/.ündc Allah'ın temsilcisi tarafından imzalanmış bir senet vardı ki anık insan hiç korkmadan ve hiç bir şeye aldırmadan lisku fücur İşlemeli... 119
Kilise 'Nin Egemenliği
Kilise, kabul edilmesi güç veya anlaşılması güç olan İüm tasavvur ve inançları yaymıştı. Bunun için de söylediklerini veya islediklerini kabul etmeyen herkesi cezalandırmak için kendine geniş yetkiler tanıdı. Bütün bunlara bilginlerin canı sıkılınca, onlar için engizisyon mahkemeleri kurdu.
Fcrid Vecdi (Allah Rahmclcylcsin)OrtaÇağ'dan bahsederken şöyle diyor:" Bu asırlar, dördüncü asırdan la on-beşinci asra kadarbin yıllık bir süreyi aşar. Avrupa alemi, o çağlariçindc korkunç bircchalcl, hurafe ve bilgisizlik batağına lüşlü. Avrupalılar nezdinde ilmin ışığı ve bilirtileri yok olup gilıi. Öyle birnoktaya geldi ki insanlar ilk cahiliy-yet dönemindeki gibi oldular. Bu dini inançların egemenliği ve Aristo felsefesinin galebcsiyle birleşen bir etki ile meydana geldi. İlim, din adamlarının geliştirdiği laassub-dan dolayı, görevinden çekildi. İlmin sözünü veya yeni bir nazariyeyi telaffuz etmeğe cür'ct eden kişi "sapık" adıyla yakılarak ölüm cezasına çarptırılırdı. Avrupa'da bu dönemde, bilginlerden, ya/arlardan, düşünürlerden yakılanların sayısı 350 bin civarına ulaşıyordu. 15. Asır gelince, gönüller kilise adamlarına karşı öikcylc dolmuştu.
.....Avrupa'da ilim karakıcri icabi dine düşman olarak
gelişti. Bunun içinde kökünü kazımak ve zayıflatmak için olanca gayrelini sarfeıü..120
Faransı/. thlilali'nin , Kilisc'nin nüfuzunu kınp, elindeki geniş yetileri alarak onu ruhani hayata hapsetmesi, büyük bir sarsıntı meydana gelirdi.
Yavaş, yavaş kiliseden ve egemenliğinden sıyrılıp kurtulma hareketleri başladı. Bazı krallar,egemenliklerini halklarının iradesinden aldıklarını. Papa'dan almadıklarını açıkça ilan eltiler. «Sonra iktisadi bağımsızlık devri geldi: İnsan kendi mah\ladi!cdiği işi yapar, islediği kadarma-lınuırtınr. Kilise bu konuda ona karışmaz. İşte böylece yasama, düzenleme ve ahlak bağımsızlık kazandı. En büyük ihıilal bilginler tarafından yapılmış oldu. Halta11 din" bilimle çelişki halindedir, diyecek kadar ileri gittiler. Bunun sonucu olarak, bilim, dinsizliğin eş anlamı hulinegcldi.
Sonra kilisenin ilişkileri ile devletin ilişkileri, devletin ilişkileri ile kilisenin ilişkileri sınırlandırıldı. Kilise yalnızca kulların ruhi meseleleriyle ilgilenecekti. Bunun dışında kalanlar devletin ihtisas alanında kaldı. İşle bu ayrıma, "Laiklik" adı verildi. Laiklik, dünyaya batının ihraç mallarından biri olarak yayıldı. Bazı müsltimanlaronu hemen kapıvcrdilcr. Onlar. İslam'dan akide ve ibadetleri, ahlaktan da bir-kısmını kabul etme yoluna gittiler. Bunların dışında kalan ahkam ve yasama yetkisini devlete biraku-lar. Burada akla bir soru geliyor: Laikliğe inanan ve müs-lümanlan da ona çağıran kişinin hükmü nedir? Burada Hıristiyanlıkla islâm arasındaki farkla ügili bir izah yapmak gerekir.
Hiristiyanhk neredeyse kanun koyma ile ilgisi olmayan bir dindir. Roma devletinin himayesinde gelişti ve yaşadı.Yasama ile ilgili her şeyini ondan aldı.
İslam ise; akide ve şeriattır. Hayatın hiç bir yanım dü-zcnlemcsiz ve yasamasız bırakmadı. Bizim laikliği kabul etmemiz demek İslamda bulunan yönelim, iç ve dış politika işleriyle ilgili yasamayı; mali ve liceri muamclclcr-Ic,cğilim, öğretim, iktisadi ve sosyal meselelerin tümünü terkedip, yalnızca ibadet ve inançla yetinmek anlamına gelir. Halbuki ibadet ve akide islamın yalnızcaküçük bir kısmım teşkil eder
Aynı zamanda bu, Kur'an ve Sünnetin büyük bir kısmını terketmeyi gerektirir. Bunu kim yaparsa, Yüce Allah'ın sözünün muhatabı olur:"KHab'ın bir kısmına iman edip diğerini red mi ediyorsun? "Laikliğin doğruluğuna inanan ve ona davet eden birmüsliiman, Allah'ın koyduğu hükümlerin büyük bir kısmını reddetmiş olur. Bunu reddeden kişi, namaz kılsada, oruç tutsa da ve müslüman olduğunu iddia else de İslam'ı inkar etmiş olur. Çünkü müslü-manın islamdan istediğini alıp istediğini de reddetme hakkı yoktur. Aksine İslam'ı bir bütün olarak kabullenmesi, Allah'a ve Rcsulü'nc teslim olması ve İslam şeriatında bulunan her şeyi kabul etmesi gerektir. Halbuki laik biri, Allah'ın koyduğu ve Peygamberimiz (SAV)in getirdiği kanunların çoğunluğunu reddeder. Durum bu olunca daJaik-lik,her ne kadar başka toplumlarda makbul olsa da İslam toplumunda kabul edilemez. Bu konuda İbn-i Tcymiy-ye'nin bir fetvasın! görmüştüm. O, şöyle diyor:" Fitne tamamen yok oluncaya ve dinde Allah'a ait oluncaya kadar onlarla savaşın..121 Dinin bir kısmı Allah'a diğer kısmı da Allah'tan başkalanna ait olduğu takdirde, dinin tümü Allah'a ait oluncaya kadar onlarla savaşmak vacip olur.
Cenab-ı Hak yine şöyic buyurmuştur: "Eğer tevbe edip namazlarını dosdoğru kılar ve zekatı verirlerse, yollannı açın...." Bu ayetlerde yüce Allah, küfrün her türlüsünden tevbe ettikten ve namazı kılıp zekatı verdikten sonra yollarının açılmasını emretti. Güç sahiplerinden Allah ve Resulünün itaati altına girmekten kim kaçınırsa, Allah'a ve Resülü'nc savaş açmış olur. Kim de yeryüzünde Allah'ın kitabının ve Resulünün sünnetinin gayrisiylc amel aderse, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışmış olur. Bunun için selef âlimleri şu aşağıdaki ayeti: "Allah'a ve Resulüne savaş açanların, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası...." hem kafirler hem de müs-lümanlar hakkında yorumlamışlardır...122
Laik biri, her ne kadar ibadetlerde Allah'ın Kitab'ı ve Resulünün sünneti ile amel etse de, bunun dışında kalan şer'î hususları ihmal eder ve onun yerine beşeri kanunları koyar. Eğer o kişi beşeri kanunların daha doğru olduğuna inanırsa küfre girmiş olur. Yine o kişi, bir yönetici gibi Allah'ın nizamını bir tarafa bırakıp onun yerine başkasını koyma hakkının olduğuna inanırsa kafir olur. 123
Dostları ilə paylaş: |