BİLİŞSEL – ZİHİNSEL GELİŞİM
Zekâ, soyut bir kavram olduğundan zekânın derecesi dışa vuran davranışlara göre anlaşılır.
Biliş terimi, dünyamızı öğrenmeyi ve anlamayı içeren zihinsel faaliyetler anlamına gelir.
Zihinsel gelişme ve zihnin işlemlerine ilişkin kavramlar şunlardır;
-
Gizilgüç: bireyin doğuştan getirdiği, fakat çevre koşulları yada engelleri nedeniyle ortaya çıkamayan zihinsel güçleri.
-
Yetenek: bireyin öğrenme, iş yapabilme ve uyum gücü. Yetenekler kalıtıma dayanır fakat yaşantılarla gelişir.
-
Dil gelişimi: bireyin sözcükleri, sayıları ve simgeleri öğrenmesinin, saklamasının ve dilbilim kurallarına göre kullanmasının gelişimi.
-
Algısal Gelişim: bireyin çevre etkilerini, nesnelerini ve olgularını duyumsamada, anlamada ve anlamlaştırmada gelişmesidir.
-
Kavram geliştirme: bireyin çevresindeki nesnelerin ve olguların benzer yönlerini birleştirerek soyutlaştırması ve kavramsallaştırmasının gelişimidir.
-
Sorun Çözme Yeteneğinin Gelişimi: bireyin amacına ulaşmasında karşılaştığı engelleri ortadan kaldırmak için etkili ve yararlı olan araç-gereç ve eylemleri seçebilmede ve kullanabilmede yeterliliğinin artması.
-
Yaratıcılığın Gelişimi: bireyin eski sorunlara yeni çözümler getirme gücünün, buluşçuluğunun, yeni düşünce ve eserler bulma yeteneğinin gelişmesidir.
ZİHİN GELİŞİMİ
Çocuk içinde doğduğu dünyayı anlama çabasını sürekli bir biçimde sürdürür. Basitten başlayıp gittikçe karmaşıklaşan bir zihinsel düzen geliştirerek, çevresine uyum yapmayı becerir.
Jean Piaget, zekanın statik olmaktan çok, değişen ve dalgalanmalar gösteren bir ruhsal durum olduğunu ileri sürmüştür.
Piaget zekâyı 3 önemli özelliği açısından tanımlamaktadır.
-
Zekâ, çevre ile etkileşim sonucunda kişinin çevreye yaptığı uyumun özel halidir.
-
Zekâ, zihinsel yapı ile çevre arasında bir tür dinamik dengedir.
-
Zekâ, bir zihinsel eylemler dizisidir.
Yani zekânın 3 önemli özelliği, uyum, dinamik denge ve zihinsel eylemler dizisidir. O’na göre zekânın temel işlevi ise anlama ve keşfetmedir.
Çocuğun bir yetişkin gibi düşünememesi, uslamlama yapamaması, öğrenememesi, zihinde bu işleri yapmasını sağlayan akıl yapılarının bulunmamasındandır. O’nun yapı veya kalıp ile demek istediği şey çocuğun daha önceki yaşantıları veya gördüğü, yahut yaşadığı örneklerden arta kalan birikimlerdir.
ZEKÂNIN GELİŞİMİ
Zekâ ilk olarak;
1.5 -2 yaşlarından sonra yavaş yavaş gelişmeye başlar. Kuşkusuz bundan önce de bazı belirtileri görülür.
Zeka gelişimi 4-6 yaşlarında hızlanır ve bu 15-16 yaşlarına kadar sürer. 4-6 yaşlarındaki gelişme belirgindir. Bu dönemde çocuk durmadan soru sorar; çevresinde olup bitenleri anlamak, öğrenmek ister. Bu nedenle bu çağa ‘’soru çağı’’ denir.
Okul yıllarında da zeka, eğitiminde yardımıyla gelişmesini sürdürür.
Erinlik dönemini izleyen yıllarda zeka, yeni bir atılımla hızlı bir gelişme gösterir. Sonra, 15-16 bazılarında 18-19 yaşlarına kadar ağır ağır gelişir.
Zeka 20-25 yaş arasında aynı kaldıktan sonra yavaş yavaş düşmeye başlar.
Normal olarak birey, 40 yaşında iken kendisinin 13 yaşında bulunduğu zamanki zeka düzeyine ve 60 yaşında da 12 yaşındaki zeka düzeyine düşer.
Fakat yaşlandıkça deneyim arttığı için bu durum, bireyin yaşama uyum yapmasını etkilemez.
Fiziksel gelişlim ile zihinsel gelişim arasında bir paralellik vardır, fiziksel gelişimin hızlı olduğu yıllarda zihinsel gelişim de hızlı olur. Fiziksel gelişim nasıl beden organları arasındaki değişikliklerle açıklanırsa, zihinsel gelişim de bellek, dikkat, uslamlama gibi diğer zihinsel yeteneklerin artma hızı ile açıklanır.
ZEKÂNIN ÖĞELERİ
-
ALGI: algı, kişinin duyu organlarına çarpan uyarıcıların bilinçli hale getirilmesidir. Yaşantı algı aracılığıyla kazanılır.
-
DİKKAT: Zihinsel enerjinin belli bir konu üzerinde konsantre olmasıdır. Dikkatli olduğu durumlarda zihinsel yeti ve yetenekler daha verimli olarak çalışır. Dikkat, irade ve spontan dikkat diye ikiye ayrılır. Bir dersi anlayabilmek için harcanan çaba iradi dikkat, ders çalışırken dışardan gelen herhangi bir şeyi görmek spontan dikkattir.
-
-
BELLEK: Herhangi bir nesne veya olgu ile ilgili olan duyum ve algılarımızın unutulmayıp saklanması ve istenildiği zaman yeniden hatırlanması yetisidir. Bellek 3 çeşittir.
Duyusal Bellek: Dış dünyadan gelen uyarıcıların oluşturduğu bellektir. Beyne gönderilen kalıcı bilgi izleridir.
Kısa Süreli Bellek: Kısa süreli bilgilerin depolanmasıdır.
Uzun Süreli Bellek: Uzun süre bilgilerin depolanmasıdır.
-
İMGELEM: Kişinin daha önce sahip olduğu algı ve kavramları yeniden tasarlaması ve bunların biçimlerini değiştirerek zihinde yeni ve değişik tasarımlar oluşturması yetisidir. İmgelem çocukta 3-4 yaşlarından sonra görülmeye başlar. Tekrarlayıcı imgelemde, önceden yaşanmış durumlar, zihin aracılığıyla yeniden canlanır. Yapıcı ve yaratıcı imgelemde, kişi olumlu bir yapıt ortaya koyar. Kişi bilinçli olarak konusu üzerinde zihinsel bir çana harcar.
İmgelem gelişmesinde başlıca 3 devre vardır.
1-Nesne ve olayların yanlış tasarlandığı evre: Bu evrede herhangi bir çalı parçası çocuk tarafından bir hayvan gibi yorumlanabilir.
2-Cansız eşyaya ruh yakıştırma evresi: Bebekle tıpkı bir çocukla oynar gibi oynama.
3- Oyunların icat edildiği evre: artık çocuk bir masal veya öykü uydurabilir.
-
USLAMLAMA: Zihnin mantık kurallarına uygun olarak belli yargılardan, yeni yargılar çıkarma yeteneğidir. Tüme varım yöntemiyle uslamlama 7-8 yaşlarından sonra başlar.
HAFIZANIN GELİŞİMİ
Zihinsel gelişim ilerledikçe bunun birçok yönünün aslında hafıza ile ilgili olduğunu görürüz. Hafıza bu dönemde çok önemli çünkü hafızanın nasıl çalıştığı bilgisi 7 – 11 yaşlar arasında kazanılır. Yani, bu yaşlarda çocuklar materyal üzerinde daha uzun süre çalışmanın daha kolay hatırlamaya yol açacağını, insanların zamanla bir şeyleri unuttuğunu bilirler. 3. sınıftan itibaren, bazı insanların diğerlerinden daha fazla malzeme hatırladıklarını ve bazı şeyleri hatırlamanın daha kolay olduğunu bilirler. Özellikle hatırlama yeteneği 7 ile 11 yaşlar arasında büyük miktarda gelişir. Çünkü bu yaşlardaki çocuklar, artık duyduklarını ya da gördüklerini kısa bir zaman diliminde hafızalarında tutabilirler. Ayrıca, hatırlamayı kolaylaştıran birçok strateji kullanırlar. Bunların en önemlileri:
Bilinçli tekrarlama ya da prova
Bir telefon numarasını okuduktan sonra onu telefona ulaşıncaya kadar zihninizde tekrarlayabilirsiniz. Tıpkı aktörlerin parçalarını prova ettiği gibi. Çocuklar genellikle bu tekniği kendiliklerinden kullanmaya 6 yaşın sonuna kadar başlamazlar.Bununla birlikte, yakın çalışmalar da 3-6 yaş arasındaki çocukların bazılarının prova tekniğini kullanabildiklerine işaret etmektedirler.
6 yaşından büyük çocuklar daha karmaşık teknikler de öğrenir ve kullanırlar.
Organizasyon
Bilgilerimizi kategorilere sokarsak örneğin hayvanlar, oyuncaklar, elbiseler kategorileri hatırlamamız kolaylaşacaktır.Bunu telefon defterine benzetebiliriz.Kişilerin adlarının baş harflerine göre kategoriler yapmak , arandığında numaranın bulunmasını kolaylaştıracaktır.Eğer bunlar karışık bir şekilde harf sırası gözetilmeksizin yazılsaydı bütün listeyi taramak zorunda kalacaktık.Organizasyon tekniğini 10 veya 11 yaşından küçükler normalde kullanamazlar.
Ayrıntılandırma
İmgelemleri hatırlamamızda yardımcı olması için onları bir hikaye içinde birbirlerine bağlarız. Örneğin; limon, ketçap, peçete almayı hatırlamak için limon üzerinde düşmeyen bir ket çap şişesi ile yakınında bir peçete hayal edilebilir.
Dış yardım
Bir telefon numarasını yazarsınız, bir liste yaparsınız, parmağınıza ip bağlarsınız ya da birisinde size hatırlamanızı istediğiniz şeyi hatırlatmasını istersiniz. Bunlar hep hatırlamayı teşvik eden şeylerdir.
BEBEKLERDE ZİHİNSEL GELİŞİM
Araştırmalar, çocuğun doğumdan ergenliğe kadar olan zihinsel gelişiminin bebeklik ve ilk çocukluk döneminde çok hızlı geliştiğini göstermiştir. Bir bebek, beyninde 180 milyar hücreyle dünyaya gelir. Bu hücreler nöronlarla birbirine bağlanmıştır. Ana-babadan kalıtım yoluyla bebeğe geçen genlerin belirlediği bağlantı sayısı 50 milyon civarındadır. Bu sayı çevrenin de etkisiyle trilyonlarca bağlantıyı geliştirebilir. Bireyin hayatı boyunca gerçekleştireceği zihinsel gelişimin yüzde 50'si 4 yaşına kadar tamamlanmaktadır. Dolayısıyla 4 yaşında kadar olan dönem çok kritik bir dönemdir. Bu dönemdeki yaşantılar tüm hayatı boyunca kullanılacak nöronları belirler. Uzmanlar 5 yaşına kadar olan müdahalelerin IQ' yu artırmasına karşın, 5 yaşından sonra ise işe yaramayacağını söylemektedir. Unutmayın ki, çocuğunuzun gelişimi için en önemli yıllar okul öncesi dönemidir ve bu yıllar çocuğunuzun "kişilik gelişimi"nin temelini oluşturduğu yıllardır.
BEYNİN ROLÜ NEDİR?
Beyin, 2 yarım küreye ayrılır, her yarım kürenin ayrı fonksiyonları bulunuyor.
Dil becerileri, mantık, sayılar, analiz, sıralama, doğrusallık gibi fonksiyonlar sol yarımkürenin yerine getirdiği görevlerdir. Ritim, renk, hayal gücü, yaratıcılık, uzaysal farkındalık gibi fonksiyonlar sağ yarımkürenin yüklendiği görevlerdir.
Zihinsel gelişim, bu her 2 yarımküreyi çalıştıracak uyarıların alınmasıyla oluşmaktadır. Bebeklerin genç beyinlerinde binlerce sinir hücresi kullanım için hazırdır. Her uyarıcı (sesler, renkler, tatlar, vb.) sinir hücreleri arasında yeni bağlar kurulmasını sağlar. Tekrarlarla bu bağlar kalıcı hale gelir. Böylece sağ ve sol beynin hücrelerinin kurduğu dev bir ağ oluşur. Çocuğun genetik alt yapısı ve çevreden aldığı bu uyarıcılar, zeka gelişimi için belirleyici olur. Çocuk için; anne baba, oyuncaklar, müzik, vb. birer uyarıcıdır. Her uyarıcı çocuğun beyninde yer alan sinir hücreleri arasında yeni bağlar oluşturur. Uyarıcılar çeşitlendikçe ve tekrarlandıkça, pek çok yeni bağ daha kurulur ve kalıcı hale gelir.
“0–6 YAŞ ÇOCUĞUNUN ZİHİNSEL GELİŞİMİ”
Zihinsel Gelişim, çevremizdeki dünya ile etkileşimi ve onu anlamayı sağlayan “bilgi”nin kazanılıp kullanılmasına yardım eden, gözlemlenemeyen tüm süreçleri içerir. Bu süreçler: Algılama, kavram oluşturma, dili kazanma, hafızaya yerleştirme, hatırlama, düşünme ve problem çözme olup, bu süreçler zihinsel gelişimin alanlarıdır.
Zihinsel gelişim diğer gelişim alanlarıyla da ilgilidir. Özellikle duygu, motivasyon ve kişilik özellikleri zihinsel gelişimi etkiler. Mesela çok kaygılı olan, kendine fazla güvenmeyen ve başarısızlıktan korkan bir çocuk, benzer zihinsel olgunluk düzeyinde fakat göreli olarak daha az kaygılı olan çocuğa oranla, problem çözmede zorluk çekebilir.
Sosyo-ekonomik düzey ve bireysel farklılıklar zihinsel gelişimi etkilerken, cinsiyet farkları için aynı durum söz konusu değildir.
Şimdi sizlere doğumdan 2 yaşa kadar süren bebeklik dönemindeki zihinsel gelişimden bahsedeceğim. Bebekler ilk iki yıl boyunca dış dünyayı duyuları ve hareketleriyle tanırlar. Yeni doğanlar gelişen motor hareketleri ve duyuları yoluyla kendileri ve dünya hakkında bilgilenirler. Bu dönemde bebekler, dış dünya ile yoğun bir etkileşime girerler ve duyu organları yoluyla aldıkları bilgileri düzenlerler. Ayrıca bu dönemde bebekler, nesne sürekliliğini kazanırlar ve nedenselliği anlamaya başlarlar. Nesne sürekliliği, bebeğin görüş alanının dışında olan herhangi bir kişinin veya nesnenin varlığını sürdürdüğünü (var olmaya devam ettiğini) bebeğin kavramasıdır. Bu kavram, çocukların diğer nesne ve insanlardan ayrı, bağımsız olarak var olduklarının farkına varmaları açısından önemlidir. Ayrıca nesne sürekliliği, anne odadan ayrıldığında, bebeğin onun var olmaya devam ettiğini ve geri döneceğini bilerek kendini güvende hissetmesini sağlar. Zamanı, uzayı ve nesnelerle dolu bir dünyayı anlamak için önemli bir kavramdır. Bebeklerin bu dönemdeki bir diğer önemli kazanımları da, belirli olayların belirli bazı olaylara sebep olması anlamına gelen nedenselliktir. Böylece bebekler, hareketleri ve faaliyetleri sonucu bazı olayların ortaya çıkmasına sebep olduklarını veya olabileceklerini anlamaya başlarlar Mesela elektrik düğmesiyle oynarlar, ışığı açıp kapatırlar ve ışığın yanıp sönmesi hoşlarına gider.
Şimdi 0–2 yaş bebeğinin zihinsel gelişiminin nasıl ilerlediğine daha yakından bakalım. Bebeklik dönemindeki zihinsel gelişim 6 alt aşamadan oluşur. Her bir alt aşamaya baktığımızda dikkatimizin yoğunlaşacağı zihinsel kazanç, nesne sürekliliğinin bebeklik dönemi sonunda kazanılmış olmasıdır.
-
Doğumdan 1. Aya kadar:
Bebekler doğumdan birinci ayın sonuna kadar doğuştan getirdikleri reflekslerini yoğun bir şekilde kullanırlar ve bu refleksler üzerinde biraz kontrol geliştirirler. Duyularından gelen bilgiyi düzenleyemezler. Baktıkları objeyi yakalamazlar. Yeni doğan bebeklerin dudaklarına dokunulduğunda refleksif olarak emerler. Meme verilmese bile, bebek, meme ucunu bulmayı bir şekilde öğrenir ve aç olmasa da emer. İlk bir ay içinde nesne sürekliliği hiç yoktur ve bebek, herhangi bir nesnenin varlığını veya yokluğunu tahmin edemez, bilemez.
-
1. Aydan 4. Aya kadar:
Bu aylarda bebekler, emme davranışı gibi haz veren davranışları tekrar ederler. Bebeğin bütün davranışları kendi bedeninde odaklanır. Yeni doğanların ilk kazanılmış adaptasyonları, farklı objeleri farklı şekilde emmektir. Bir gün bebek parmağı ağzındayken parmağını emer. Bu hissi sever ve deneme yanılma yoluyla tekrar yapmayı dener. Bir kez parmağını emdi mi parmağını ağzına sokmak, orada tutmak ve emmeye devam etmek için kastı çaba gösterir. Parmağı memeyi emdiğinden farklı olarak emer ve böylelikle eylemleri uydurmayı veya bağdaştırmayı öğrenmiş olur. Bebekler bu aylarda duyu organları yoluyla gelen bilgileri düzenlemeye başlarlar. Mesela bir bebek, annesinin sesini duyduğunda, sese karşı yönelir ve sonunda bu sesin annesinden geldiğini keşfeder. Böylece dünyası anlam kazanmaya başlar. Nesne sürekliliği henüz yoktur. Bebek bu aylarda hareket eden bir nesneyi gözleriyle takip edebilir. Fakat herhangi bir nesne kaybolduğunda onu aramaz ama nesneyi son gördüğü noktaya hareketsiz, pasif bir şekilde bakar.
-
4. Aydan 8. Aya kadar:
Bebekler bu aylarda çevreleriyle daha çok ilgilenirler ve bebeklerde sebep sonuç ilişkilerini ayırma yeteneği görülmeye başlanır. Kendi bedeni dışındaki nesnelere yönelir ve hareketlerinin çevrede yarattığı sonuçlar üzerine dikkatini yoğunlaştırır. Hareketlerinin teme amacı, sonucu sürdürmektir. Mesela çıngırağın sesini duyabilmek amacıyla çıngırağı sallar. Fakat bebeğin davranışı tamamıyla hedef yönelimli değildir. Bir hedefe göre hareket etmeden önce bunu tesadüfen keşfetmesi gerekir. Bu aylarda bebeğe, bastırınca veya sallayınca ses çıkaran veya ipini çekince hareket edip ses çıkaran oyuncaklar vermek bebeğin hem zihinsel gelişimini, hem de kişilik gelişimini desteklemek açısından yararlıdır. Bu oyuncaklarla bebek, davranışlarıyla çevre üzerinde etkili olduğunu ve ancak kendisi bir harekette bulunursa belli bir sonuca ulaşacağını fark eder.
Ayrıca bu aylardaki bebekler, sabit duran nesneleri tüm duyularıyla incelerler. Dikkatlice bakıp nesneleri dinlerler ve nesneleri birçok kez elleri içinde döndürürler. Kol ve bacaklarıyla yapmayı başardıkları hareketlerle ilgili olarak, yetişkinlerin hareketlerini taklit edebilirler.
Nesne sürekliliği bu aylarda gelişmeye başlar. Bebek yere düşürdüğü veya kendisinden saklanan bir nesnenin eğer herhangi bir kısmını görürse bu nesneyi arar. Yani bir bölümü saklanmış bir nesneyi arar. Eğer nesne tamamıyla saklanmışsa, bebek sanki nesne artık yok olmuş gibi davranır ve arama davranışında bulunmaz.
-
8. Aydan 12. Aya kadar:
Bebekler bu aylarda, geçmiş deneyimlerinden öğrendikleri yakalama, itme, vurma gibi davranışları yeni bir durumda kullanmak, hedefine ulaşmak için dener, değiştirir, düzenler ve uygun olanını bulmaya çalışır. Mesela bir yetişkin, bebeğin istediği bir nesneyi elinde tutar ve ona vermez. Bebek nesneye doğru yönelir, yakalamaya çalışır, yetişkinin elini iter veya eline vurur. Başka bir örnek ise bebeğin, odanın diğer tarafında bulunan bir oyuncağa ulaşmak için emeklemesidir. Böylece bebek, daha önceden öğrenmiş olduğu emekleme davranışını hedefine ulaşmak için kullanır.
Bu aylardaki bebeklerin hareketleri ve davranışları daha kasti ve maksatlıdır. Baktığı çıngırağı yakalamak için davranışta bulunur. Karmaşık bir dizi hareketi kasıtlı olarak sık sık tekrar etmekten hoşlanırlar. 9–10 aylık bir bebek, oyuncak kaplarını istif eder, tekerlekli oyuncakları zevkle ipinden çeker.
Nesne sürekliliği hızlı bir şekilde gelişmektedir. Oyuncağının saklandığı yeri görürse, oyuncağını burada arar. Eğer oyuncağının, saklandığı yerden başka bir yere konduğunu görürse, yine de ilk saklanılan yerde oyuncağını arayacaktır. Nesne sürekliliğinin geliştiği bu aylarda çeşitli oyuncakların saklanıp, bulunmasına yönelik oynanan oyunlar, bebeği hem zihinsel açıdan geliştirecek, hem de anne ve baba ile olumlu bir etkileşim içine girmesini sağlayıp eğlendirecektir.
-
12. Aydan 18. Aya kadar:
Bebekler bu aylarda hareketlerinin sonucunu merak ettikleri için hareketlerini kasıtlı olarak değiştirirler. Bu aylarda bebek bir nesnenin, bir olayın veya bir durumun yeni, alışılmamış olduğuna karar verebilmek amacıyla aktif olarak dünyasını araştırır, deneme ve yanılmalarla dünyasını keşfeder. Bu aylarda, yerden çeşitli oyuncaklar alıp atmak bebekler tarafından sıkça yapılan bir harekettir. Bebek, alıp atma davranışını farklı nesnelere uygulayarak sonuçlarını görmek ister.
Bebekler bu aylarda, şimdiye kadar deneme yanılma yoluyla çözdükleri problemlerde ilk kez kendilerine özgü bir tarz geliştirirler. Bebekler sadece daha önceki tepkilerini kullanmazlar, hedeflerine ulaştıracak en etkili yolu bulana kadar birçok yeni davranışta bulunurlar.
Nesne sürekliliği daha fazla gelişmiştir ve bebekler görüş alanlarından çıkan bir nesneyi ararlar. Oyuncaklarının nereye saklandığını görürlerse, doğru yerde oyuncaklarını ararlar. Daha önceki aylarda olduğu gibi oyuncağın saklandığı ilk yeri değil, saklandığını gördükleri son yeri ararlar. Bebekler bu aylarda, halen daha görmedikleri bir hareketi hayal edemedikleri için, nereye saklandığını görmedikleri bir oyuncağı aramazlar.
Bu aylardaki bebekler, kendileri için yeni ve karmaşık olan hareketleri taklit edebilirler. Mesela, kitap açıp sayfa çevirmek gibi günlük yaşamda sık yapılan bir davranışı taklit etme çabası içine girebilirler. Bebeğin oyunlarında da ilerleme görülür. Çevresinde gördüğü birçok yeni hareketi taklit eder ve oyunlarında bu hareketlere yer verir.
-
18. Aydan 24. Aya kadar:
Bu ayların en önemli özelliği bebeklerde düşünmenin başlamasıdır. Bebekler yaklaşık olarak 18.ay civarında sembollerle, simgelerle düşünebilmeyi başarırlar. Olayları artık zihinlerinde hayal edebilirler ve böyle herhangi bir olayı kabul etmeden önce o olay hakkında düşünebilirler. Artık, olayların sebeplerini, sonuçlarını, etkilerini az da olsa anlayabildikleri için, problem çözmede, zahmetli bir yol olan deneme yanılma yolunu kullanmazlar. Artık bebek, zihninden deneme yanılma yapar. Zihinsel semboller sayesinde aklıyla çözüm yollarını bulur, zihninden seçenekleri değerlendirir ve o anda kendisini amaçladığı sonuca götürecek yeni yollar keşfeder. Mesela, yüksekte duran oyuncağını alabilmek için üst üste koyduğu yastıkların üstüne çıkar ve oyuncağına ulaşmaya çalışır veya kanepenin altına kaçan topunu dışarıya çekmek için oyuncak tırmığından yararlanır. Bu örnekler artık bebeklerin düşünebildiklerini, kendilerini çeşitli sonuçlara götürecek plan ve düşünceler geliştirebildiklerini göstermektedir.
Bu aylardaki zihinsel gelişim sayesinde bebek, dili bir iletişim aracı olarak daha anlamlı bir şekilde kullanır.
Etkilendikleri kişi yada nesne önlerinde olmasa da davranışlarını sonradan taklit edebilirler. Misafirliğe gelen yaramaz bir çocuğun davranışlarını misafirler gittikten sonra taklit edebilirler. Ayrıca, bebek bu aylarda, aile üyelerini de sık sık oyunlarında taklit eder.
Bu aylarda, nesne sürekliliği tamamen gelişmiştir. Bebek bir nesnenin bir yerden başka bir yere taşındığını görürse, nesneyi son saklanılan yerde arayacaktır. Ayrıca, saklandığını görmediği nesneler, oyuncaklar için de arama yapacaktır. Yani bebek, yastığın arkasına oyuncağın saklandığını görmese de oyuncağını ararken yastığın arkasına da bakacaktır.
İLK ÇOCUKLUK DÖNEMİNDEKİ ZİHİNSEL GELİŞİM (2 / 5-7 YAŞ)
Bebeklik dönemi, bebeğin nesne sürekliliğini kazandığını yaklaşık 24 ay civarında biter ve ardından 6 yaşına kadar sürecek olan ilk çocukluk dönemi denen okul öncesi dönme başlar. Bu dönem bebeklik döneminin ötesinde önemli bir adımdır çünkü artık çocuk sadece hareketlerle, hissederek ve yaparak değil, sembollerle düşünür ve hareketlerine bunu yansıtarak öğrenir. Sembol: Kişinin bilinçli veya bilinçsizce anlam atfettiği zihinsel bir tasvirdir. Semboller; nesneler, olaylar, kişiler gerçekte önümüzde olmasa bile onlar hakkında düşünmemizi sağlar. En önemli sembol ve belki de düşünme için en önemli olanı ilk önce konuşulan ve sonra da yazılan kelimedir. Nesneler için semboller bilmek onlar hakkında düşünebilmeye, niteliklerini birleştirip onları hatırlamaya ve diğer insanlarla onlar hakkında konuşabilmeye yardım eder. Çocuklar 2 yaşından itibaren zihinsel sembolleri kullanarak şu anda var olmayan nesne, olay ve insanlar hakkında düşünebilirler. Sembolik düşünme gerçek anlamda 2 ve 6 yaş arasında gelişir ve ancak bu dönemde tam anlamıyla sembolik düşünmeden bahsedilebilir.
İLK ÇOCUKLUK DÖNEMİNDEKİ DÜŞÜNME NASILDIR?
Bu dönemdeki düşünme, son çocukluktaki (7-11 yaş) düşünmeye kıyasla basit ve tam gelişmemiş bir düzeydedir. Henüz tam anlamıyla gerçek olanı hayal olandan ayıramaz. Henüz düşünmesi tamamıyla mantıksal olmasa da, bir parça mantık içerir. Genel anlamda olaylar ve nesneler arasındaki temel işlevsel ilişkileri anlarlar. Mesela 3 yaşındaki bir çocuk ipi çektiğinde perdenin açılacağını ve elektrik düğmesine bastığında ışığın yanacağını bilir. Henüz bir olayın başka bir olaya nasıl yol açtığını tamamıyla anlamasa bile, olaylar arasında bir bağlantı olduğunu fark eder.
Ayrıca, okul öncesi çocuğu, genel, bütün olanı hesaba katmadan bir ayrıntıdan veya bir parçadan başka bir ayrıntıya veya parçaya gider. Bu çeşit bir düşünme, okul öncesi çocuğun, gerçekte aralarında bir ilişki bulunmayan olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi kurmasına neden olur. Mesela çocuk şöyle düşünür: “Kardeşim hakkında kötü düşüncelerim vardı. Kardeşim hastalandı. Bu yüzden kardeşimi hasta yapan benim.” Burada kötü düşünceler ve kardeşin hastalığı aynı zamanda ortaya çıkmıştır ve okul öncesi çocuğu kötü düşüncelerinin kardeşinin hastalığına sebep olduğuna mantıksız bir şekilde inanmıştır.
Dostları ilə paylaş: |