GeliŞİm psikolojiSİ


Çocuk Ruhsal Gelişiminin Dönemleri



Yüklə 0,56 Mb.
səhifə8/8
tarix03.05.2018
ölçüsü0,56 Mb.
#50072
1   2   3   4   5   6   7   8

Çocuk Ruhsal Gelişiminin Dönemleri
Bebek ruhsal gelişimi yaşamın ilk iki yılını içerir.
Gelişme:
Amacı ruhsal ve devimsel (motor) olgunluğa ulaşmaktır. Gelişmek ve olgunlaşmak eş anlamda da kullanılır. Bu süreç içinde çocuk düşünebilme yeteneğini kazanır, heyecansal ve cinsel yönden tamlığa doğru ilerler.
Büyüme (Growth) ise daha çok bedensel güç ve eylemlerde ilerlemektedir. Örn., beden ağırlığının artması ve boyun uzaması, eylem yeteneğini kazanma gibi.
Gelişmek önceden var olan (genetik) belirlenmiş bir sıralamaya ve ilkeye göre oluşur. Bu gelişme belli bir psiko-motor sıra ve hızda gider.
Genetik ve Çevre:

Gelişmek kalıtıma ve M.S. S.nin miyelinleşmesine bağlı olarak baştan ayağa ve orta akstan dışa doğru bir sıra izler. Buna sefalo-kaudal ve proksimo-distal denir. Çocuğun önce başı, boynu ve gövdesi, kol ve bacakları irdesel hareketler kazanır. Önce kol, sonra el hareketleri becerisi artar. Çocuk önce sürünür, döner, sonra oturur ve yürür. Gelişme ilerledikçe çocukta devinim ayrımlaşıp inceleşir. Yeni doğan ani bir gürültüye tüm vücudu ile sarsılarak cevap verirken ileride sadece başını çevirir.


İntrauterin yaşam için biyolojik gereksinimlerin karşılandığı kan alış-verişi doğum ile sona erer. Doğum anneden ayrılmanın ilk gerçek yoludur. Anne-yeni doğan ikilisinin oluşturduğu ilişkiyi ilk haftalarda psikolojik ve biyolojik yönlerden göbek kordonu gibi nitelemek olasıdır. Yani biyolojik olarak birliktelik sonlanmış olmakla birlikte içgüdüsel olarak alışveriş devam etmektedir.
İlk iki yılda bebeğin kendisini çevreye göstermesi doğrudan bedeniyle, sözsüz olarak gerçekleşir. Dil gibi iletişimin çok önemli bir parçasından yoksun olan bebeğin beden dilini kullanarak annesi ile kurduğu ilişki ruhsal gelişimin ilk temel taşlarından birisidir.
İnsanların yıllardan beri yaptığı gözlemler insanın gelişmesine açıklayabilir. Söz gelimi Kral Ödipus’ un öyküsünde aktarılan sorun, taşıdığı evrensel özelliklerle birlikte tek başına Ödipus’ un değil, gelişimdeki bir basamağa ve bu basamağın sorununa işaret etmektedir. Bu, ruhsal gelişimin önemli bir dönemini vurgular. Ancak mitoloji aracılığı ile bebeğin gelişmesini açıklamak zordur. Çünkü ortaya konmuş olan birikimlerin çoğu bebeklik sonrası dönemlere işaret etmektedir ve çarpıtılmaya açıktır.
Erişkin psikanalizinin kullanılması ile ruhsal gelişimi tanımlamak olasıdır. Başta Freud ve onu izleyen yazarların tümünün uyguladığı bu yöntemin en önemli sakıncası sapmalara açık olması, sözel anlatımın bu sürece egemen olmasıdır. Erişkin bir bireyin aktardıkları kullanılarak yeniden gelişme süreci oluşturulmaktadır; ancak bilgi eksikliği vardır.
Ruhsal gelişimin olmadığı veya bu gelişimin çok erken bir dönemde bozulduğu erken bebeklik otizminin incelenmesi evrensel sonuçlar verir. Ancak hem patolojik bir tablodan hareket etmek, hem de bu çocukların tanı konulduğunda bedensel olarak büyümüş olmalarının getirdiği özellikler nedeniyle yanılmalara yol açabilir.
Bebeklerin doğrudan gözlenmesi son yıllarda yoğunlaşan çalışmalarla gündeme gelmiştir. Yaşamın ilk yılında bebeğin duygusal-ruhsal gelişmesi psikanalik bakış açısından kronolojik olarak şu şekilde gözden geçirilebilir:

Bağlanma kuramı


J. Bowlby’e göre insanın ve hayvanın devamlılık gösteren şemaları vardır; içgüdüsel tutum yaşam boyunca gelişmeler gösterir, kalıtılan gelişmeye yol açan gizil güçtür. İçgüdüsel tutum nesilden nesile aktarılmaz ve kontrol sistemi vardır (interkasiyon, feed-back). İçgüdüsel tutum nedensel etmenlerle (sinir sisteminin uyarılması, çevresel uyaranlar) ortaya çıkar ve sonlandırıcı etmenlerle söner. Bowlby’e göre bebeğin anneye ve annenin bebeğe bağlanması türe özge tutum sistemleri sonucunda oluşur. Özgül olarak Bowlby’ nin tanımladığı 5 tutum vardır: Emme, yapışma, izleme, ağlama ve gülme. Bu baş tutum bebeğin bağlanma tavrını tanımlar. Bowlby’e göre bebek anneye veya anne bebeğe böylece yaklaşır.
Bowlby’e göre bağlanmanın gerçekleşebilmesi için sıcak, yakın ve süreklilik özellikleri taşıyan doğrudan ilişki gerekir. Kurulan bu ilişkiden hem bebek hem anne haz almalıdır. Bağlanma aşama aşama gelişen bir süreçtir. Bağlanan, seçerek bağlandığı birey ile bir arada olmak ister. Seçilen kuvvetli, aynı zamanda kaygı giderici olmalıdır. Bebek için dış dünyayı algılamakta çok önemli olan üç duyudan dokunma, görme ve işitmeden önde gelir. Dokunma, anne-bebek ilişkisini artırır.
Bebeğin ağlaması ilk uyarı işaretidir: Özellikle açlık, öfke ve ağrıya işaret eder. Bazı anneler bunları ayırır. Diğer işaretler gülme, oynama ve bakmadır. Bağlanma bu işaretlerle somutlaşır, doğrudan gözlenir.
Bağlanma kuramının temel özellikleri şunlardır:
a. Bebekte 7 ay civarsında ortaya çıkan “Birincil Bağlanma İlişkisi”. Lorenz’in kazlarda tanımladığı yumurtadan çıkışla birlikte hareket eden nesnenin izlenmesi ile kurulan koşutluk içinde birincil bağlanma ilişkisi tanımlanabilir.
b. Ayrılık durumlarında ortaya çıkan “Yakınlık Arayışı”: Ayrılık bebek için dayanılmazdır; ayrılanın yerine bir başkasının konulması için arayış içine girer.
c. Bağlanma güveni doğurur. Böylece “Araştırıcı Davranış”ta bulunulur. Bağlanma ile araştırma arasında karşılık ilişki vardır. Bağlanma olunmadan araştırıcı davranış oluşamaz.

d. Ayrılık durumlarında “Ayrılık Protestosu” ortaya çıkar. Bağlanılan nesnenin kaybolmasına dayanılamaz ve bu durum protestoya yol açar.


e. Bağlanılan ile kurulmuş olan etkileşimin belirlediği “İçsel Çalışma Modeli” vardır ve bebek bununla dış dünyaya açılır. Kurulan içsel çalışma modeli dış dünya ile kurulacak olan ilişki modelini oluşturur.

f. Bağlanma bebeklik ve çocuklukla sınırlı değildir. Yaşam boyunca sürer, bağımlılıktan ayrılığa, ham bağımlılıktan olgun bağımlılığa ulaşılır.


Yaşamın ilk 2 yılını kapsayan bağlanma sürecini dönemlere ayırmak gerekirse doğumdan 8-12 haftaya kadar uzanan ilk dönem bağlanma öncesidir. Bu süreç içinde bebek anneye yönelmiştir, annenin uyaranlarıyla hareketlenir.
Bağlanmanın ilk işaretlerinin ortaya çıktığı ikinci dönem 8-12 haftadan 6. aya kadar uzar, bağlanmanın oluştuğu dönemdir. Bağlanmanın tam olarak gözlendiği 3. Dönem 6-24 aylar arasıdır. Bu sürede bebek anneden ayrıldığında ağlar, huzursuzluk işaretleri gösterir, annenin dönmesi ile birlikte veya annenin dönüşünden emin olduğunda ağlama sonlanır. 25 nci aydan sonra anneden bağımsız olan bebeğin annesiyle geliştirdiği karmaşık ilişki vardır.
Bağlanma için anne-bebek arasındaki sürecin özellikleri şunlardır:
a. Erken ikili ilişki (memelilerde ve kuşlarda olduğu gibi)
b. İlk sosyal nesne olan annenin duyarlı ve etkileşilebilinen özellikler taşıması. Anne, bebek için temel alanı hazırlar ve bebek bu temel alanda ruhsal gelişmesini yapar, onun isteklerini karşılar, ona uygun koşullar bulur.
c. Erken dönemde ben-diğer ayrışması: Bağlanmanın getirdiği birliktelik içinde bebeğin bağımsız davranmayı denemesi için uygun koşulların sağlanması ve bu denemelere olanak sağlanması.
d. Erken güvenli-temel tutum: 12 nci ay sırasında hareketlenme (emekleme-yürüme) ile başlar. Ancak bu özellik hareketlilik öncesinde bilişsel düzeyde ortaya çıkar. Evin alansal olarak tanınması, annenin özgül davranışlarını bekleme, annenin bebeğin uyarılarına yanıt vermesi ve annenin oyunlarında bebek tarafından kullanılması
e. Ayrılık protestosu: 12-30 ncu aylar arasında gözlenir. Anneden ayrılma ile birlikte ikili ilişkinin bozulmasını taşıyamama, ikili ilişkiyi oluşturmak için anneyi ilişkiye davet etme.
f- Güvenli-temel tutumun pekişmesi.
g- Diğer kişilerle ilişkinin olgunlaşması.
h- Güvenli-temel tutumun anneden ayrı başka kişilere aktarılması.
Bağlanma duygusal bir bağdır ve bir kişiyi diğerine bağlar. Bağlanma toplumsal özelliklere göre değişebilir.
Bebek doğum ile duygusal alanın üyesi olur. Bebek bu duygusal alan içinde büyür. Annenin sunduğu duygusal alan bebeğin gelişmesi için önemli bir koşuldur. Konuşma öncesi oluşturulan duygusal anne-bebek ilişkisi özel bir anlam taşır.
Bebek-anne bağlanmasının gebelikte başladığı da bildirilmektedir. Ancak bunun değerlendirilmesi güçtür.
Bebeğin doğum ile birlikte çok etkin bir biçimde toplumsal ve fizik dünyada yerini aldığı, seçme hakkında sahip olduğu, annenin sundukları dışında kendisinin etkin katılımı ile bedensel ve ruhsal işleyişini düzenlendiği, homeostazisini kurduğu belirtilmektedir.
Bağlanma sürecinde; anne kendisi bebekken, annesine bağlanmasının yarattığı güçlükleri ve çatışmaları yaşayabilir. Buna “İmge bebek” kuramı denilmektedir.


Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin