Genel bilgiler



Yüklə 157,79 Kb.
tarix17.03.2018
ölçüsü157,79 Kb.
#45354

Abdulaziz Hatip سورة الملك 4. semester final





Genel bilgiler:

67 sure, Mekke döneminde nazil olmustur. En meshur ismi mulk; hukumranlik, idare etme ve saltanat. Teberake. Münciye; kurtaran. Fazilete: Hz Peygamber (saw) bu sureyi okumanin cok sevap kazandiracagini, kabir azabinda kurtaracagini bildirmistir, ” Kuran’da 30 ayettelik bir sure bir adama sefat etti de, gunahlari bagslandi. Bu sure teberekellezi bi yedihil mulk suresidir”. Bunun her gece okunmasi mendub’dur. Surenin muhtevasi: 30 ayettir, ayet sonlarina ahenk veren fasilalari ra min ve nun harfeleridir.
Surede ele alinin belli basli konular:

1) kaainattaki her turlu hukumranligi elinde bulunduran ve herseye kadir olan ALLAH’in saninin yuce oldugu berlirtirlir.

2) insanlari, en iyi isleri yapmak bakimindan imithan etmek icin olumu ve hayati yaratanin O oldugu ifade edilir.

3) gökleri birbiriyle uyumlu 7 kat halinde yaratmasi, rahmetle yogurdugu yaratiklarinda ve yaratma eyleminde hic bir bozukluk ve tutarsizligin bulunmamasiyla daha önce bellirtigne delil getirilir ve konunda süphesi olan varsa, kusur ve turtarsizlik aramak icin tekrar tekrar kainata bakmasi

Öneririr.

4) ALLAH’in kusursuz sanar toplalari icerisinden örnek olarak süslü gök yüzüne dikkat cekilir. Kayan yildizlarin ayni zamanda seytanlarin üzerine firlatilan birer semavi mermi olduklari, söz konusu seytanlarin azablarinin bu kadarla da kalmayacagi, dunyevi olan bu azablarin yani sira asil ahirette kizgin alevli cehennemin kendilerini bekledigi haber verilir.

5) Söz konusu seytanlari rehber edinen, peslerinden giden nankör kafirleri cehennem azabi bekler.

6) Söz konusu cehennemliklerin ”size hic bir uyarici gelmemismiydi?” sorusuna, socluluklarini ve icinde bulunduklari aci durumun hakliligini itiraf edecek bicimde, kendilerine uyaricilarin geldigi, fakar onlari yalanci saydiklari, ALLAH’in hic bir seyi indirmedigi iddia ettikleri ve ALLAH’in elcilerini egri yolda olmakla sucladiklari sekildeki cevaplari kayit edilir ve ”kahraolsun o cehennemlikler!”, bedduasiyla bu sahne kapanir.

7) Kuran’in metotunda uygun bicimde kutulerin aci sonunu sergilemenin hemen yaninda iyi kullarin mutlu sahnesine yer verilir ve bunlarin buyuk bir bagislanma ve mukafata masahar olacaklari mujdelenir.

8) insanlarin her turlu amellerini,en gizli söz ve davranislarini ALLAH’in bildigi belirtilir.

9) ALLAH’in kullarina istedigi herseyi verebilecgi gercegi bir delil’le desteklenir oda, yer kureyi ucsuz bucaksiz uzay deniz ve boslugunda insalar icin bir gemi ve ucuk haline getirdigi ve insanlarin onunla beraber seyahat etmelerine ve uzerindeki her turlu riziktan istifadelerine izin veridigi bildirlmektedir. Gercekten de dunyamizin 8 kadar hareketine ragmen bizi hic sarsmadan ve hissetirmeden seyahet etmesi ve bin bir turlu ihitiyacimiza sayisiz rizik cesitleri ile kaynaklik etmesi, her turlu hukumranlik elinde olan og rahmeti sonsuz ALLAH’in metafet ve lutufkarligini eseridir.

10) ALLAH’in yukaridan uzerlerine taslar savuran bir kasirga göndermesinden veya onlari yerin dibinde gecirlmesinden (boylecede uyarilari nasilmis kendilerine göstermesinden) bir an bile emin olmamalari ve ona itate asla kusur etmemeleri gerektigi hatirlatilir.

11) ”hava da ucan kuslara bakmazlar mi? Ona Rahman’dan baska’si tutmuyor.”

12) Her yonden kudret, rahmet, terbiye ve hukumranligi avucunda bulunduklari ALLAH’tan baska, hele ona karsi kendilerine yardim edebilecek hangi kuvvetlerin bulunabilecegi, o riskini keserse kimin kendilerine bakip onlari besleyecegi sorulur. Ve ALLAH’tan baska hic bir koruyucu ve besleyicileri bulunmamasina ragmen kafirlerin buyuk bir aldanis icinde inat ve azginliga gömüldükleri ifade edilir.

13) kafir ile mumin’in, hayata bakisi, yasayisi ve akibeti bakimindan farklarini göstermek icin bir temsil getirilir ve güven icinde, kendinden emin ve rahat yuruyen bir kimseyle ve tam bir belirsizlik icinde, düse kalka yol alan bir kimse karsilatirilir ve hangisinin daha iyi yolda hedefine daha rahat ulasabilecegi sorulur.

14) ALLAH insan yucudunu yoktan insa eden ona görme yeteneyi, isitme kabiliyeti ve her turlu algilari degerlendirme gucunun simgesi olan kalp ve akil verenin daha once tanitilan ALLAH oldugu, insani nesiler halinde cogaltir ancak bir gun kendini huzurunda bu defada bunca nimetlere sukreedip etmediginin hesabini sormak uzere mutlaka toplayacagi haber verilir.

15) Peygamber ve muminlerin helakini isteyip beklemenin kafirlere hic bir fayda vermeyecegi, iman ve salih amel ile asil kendi baslarinin caresine bakmalarinin daha dogru olacagi hatirlatilir. Üstelik isin bekledikleri gibi olamayacagi ALLAH’in muminler helak etmeyecegine isaret edilir.
Meal + Tefsir:
تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ 1

Meal: mutlak hukumranlik elinde bulunan zat yuceler yucesidir ve O herseye kadirdir.

Tefsir: تَبَارَكَ kelimesi ile ilgili 2 ihtimal vardir.

1) bereket kokunden fiil dir, artmak demektir. Bu coklugu isimleri, sifatlari, bunlarin tecelileri ve bu tecelilere mashar olan mahlukatina hamletmek gerekir.

2) Tebareke büruk kokunden fiildir. Buruk ise devam ve istikrar demektir. ALLAH ezelden beri sabit istikrarli degismez ve yokolmaz oldugu icin bu sekilde nitelenmistir. ALLAH hem zati itibariyla degismez, hemde nimet, ihsan ve iyilikleri yönünden daimi ve ebedi’dir.

بِيَدِهِ الْمُلْكُ hukumranlik sadece ONUN elindedir. بِيَدِ = el, kelimesi mecaz olup kudret anlaminda kullanilmistir. ALLAH’in hukumranligini simgeleyen bir ismi Melik’tir. الْمُلْكُ = yani hukumranlik, Kuran’da 40’dan fazla yerde nispet olunmustur. En cok göklerin ve yerin mulku ALLAH’indir, ifadesi ile gelmistir. ALLAH’in mulku hicbir hukumranlikla kiyas edilemez zira O bu hukumranligyla memleketini ve oradaki insanlari da dahil tum varliklari yoktan var etmektedir. (örnek: evi yapmasi ve idare etmesi..). وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ= ve O herseye kadirdir. ALLAH’in hukumranliginin sadece mevcut olan varliklar uzerinde olamyip var olan ve henuz mevcut bulunmayan herseyi kapsadigi ifade edilir. Hic bir yardimciya vekile ve vasitaya ihtiyaci yoktur. Ol deyince olu verir. O’na hic bir sey serik olmaz. Mulk suresin bu ilk ayeti, surede ele alinan butun konularin ekseni ve koku nitelindedir.

الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ 2



Meal: Hanginizin daha guzel amel isleyecegini sinamak icin olumu ve hayati yaratan O’dur. O Azizdir, Gafurdur.

Tefisr: خَلَقَ = fillin 2 manasi vardir.

1) takdir etti, planladi, belirledi. Bu anlamina göre, olum de tipki hayat gibi mahluktur, bunu yapan ise ALLAH’tir.

2) yaratti, varetti, icatetti. Olumde tipki hayat gibi basli basina vucudi ve pozitif bir varlik ve olaydir. Mesela; tohum ve cekirdegin ekildikten sonra toprak altinda cürümesi, onun olumu, filizlenmesi de hayati kabul edilrse; filizi netice verecek sekilde cürütülmesi, cözülmeye maruz birakilmasi ve adim adim, sanat ve guzul neticye dogru götürülmesi, yani olumu, en az filiz vermesi, yani hayati kadar sanatlidir, bir icat ve yaratmaya ihtiyavi vardir. الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ = Mevt ölüm kelimesi hemen hayata gelmeden onceki donemi hemde hayati izleyen hayati icine alir. Hayat kelimesi de dunya hayatini kapsadigi gibi ahiret hayatini da kapsar. Butun bu olumler ve hayatlar hep insanin imtihan edilmesi icindir. Olume once yer verilmesi konusunda, su gorusler dile getirilmistir: A) olumden maksat insan vucudunun asamalarindan olan sperm, embriyon ve cenin’dir. Hayattan maksat ise ruhun uflenmesidir. B) olumden maksat dunya hayati hayatan maksat ise ahiret hayati’dir. C) olumden maksat olum gunleri ve gecici olan dunya hayattan maksat ise, hayat dolu olan ahiret gunleridir. D) Olumun, ayetin hedefledigi amaci gerceklestirmede, yani salih amelle sevk etmede daha etkin olmasi acisindan ona oncelik verilmistir. E) bizim gorusumuz ise sudur; butun canlilarin asil niteliklerinin olum olmasi, hayati daha sonra kazanmis bulunmalari dolayisiyladir. Butun canlilar, diriltilip canlandirilmadan once elementler aleminde cansiz ve danik bulunuyorlardi. ”siz olu iken sizin dirilten ALLAH’i nasil inkar ediyorsunuz?”. varliklari nitelikleri arasindan ozellikle olum ve hayatin burada zikredilmesi, iki zit nitelikleri olmasi ragen ayni varliga ariz olmalarinin ALLAH’in kudretini daha iyi gosterdigi icindir. لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ  لِيَبْلُوَكُمْ = sizi imtihan etmesi icin, durumlarinizi acikca ortaya koymasi icin imtihan 2 seyden dolayi yapilir: 1) Imtihan eden kisi, imtihana tabi tuttugu kimsenin durumunu bilmez, bunu ogrenmek ister. Bu ise ALLAH hakkinda soz konusu degildir. Bu durumda ALLAH’in imitihan etmesi, aslinda onceden ve bildigi bir gercegi fiilen de ortaya koymasi anlamindadir. 2) Kullarin itiraz kapilarini kapatmak ve ahirette gordukleri sonucun kendi yaptiklarinin karsiligi oldugunu ispat etmektir. Hanginizin daha guzel amel isleyecegini ifadesi ayni zamanda, hanginizin daha koyu amel isleyeceginide iceriyor buna arapcada iktifa sanati denir. أَيُّكُمْ أَحْسَنُ = hanginizin amel bakimindan daha iyi oldugu... amellin guzel olmasi 2 sarta baglidir 1) ALLAH’in belirledigi standartlara en uygun olmasi. 2) sadece ALLAH rizasi icin, yani ihlasla yapilmasi. Bu cumle pek cok gercege isaret etmektedir 1) olum ve hayat ALLAH’tandir. 2) kendisine iyilik ve kotuluk yapabile kudreti verilen insanin yaratilisi maksatsiz degildir. ALLAH onu imtihan etmek icin yartmistir. 3) yaraticinin bu firsati insana vermesi nedeni, onun iyi mi kotu mu oldugu dunyada fiilen ispatlansin diyedir. 4) hangi davranisin iyi, hangi davranisin kotu oldugu bellirleme yetkisi ancak yaraticinindir. 5) bu imtihandan cikan sonuca gore, herkes yaptigi davranisin karsiligini mutlaka gorecektir.

الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا ۖ مَا تَرَىٰ فِي خَلْقِ الرَّحْمَٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍ ۖ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَىٰ مِنْ فُطُورٍ 3



Meal: O, yedi kat gogu birbirleri ile uyumlu olarak yaratandir. Rahmanin yaratmasinda hicbir uyumsuzluk goremezsin. Tekrar donup bak, hic bir kusur goruyormusun?

Tefsir: arapcada seme yukarida bulunan herseydir. Ayette semavat kelimesinin elif lam siz gelmesi “Akil ve hayala gelemeyecek derecede ve kimse tarafindan tam olarak bilinmeyecek kadar buyuk ve sanatlidir.” Mesajini vermek icindir. 7 gökten maksat 1) beddiuzzaman: onecekiler(eski felesefeciler) ifrad sonrakiler(modern felesefeciler) tefrid edip gercegi tam olarak gostermemislerdir. Kuran derki: yuce ALLAH yedi kat gogu yartmisdir. Hareket eden yildislar ise sema icinde gezerler ve tesbih ederler. İste bu kuran’i gercegi 7 kaide ve 7 vecih mana ile gayet oz bir bicimde isapat edecegiz: 1) fennen ve hikmetten sabittirki bu uzay esir dedikleri madde ile doludur. 2) fennen ve aklen ve musahedetten sabittirki gok cisimlerinin cekme ve itme gibi kanunlarinin rabitasi, isik, sicaklik ve elektirik gibi maddelerdeki gibi enerjinin yayicisi ve aktaricisi olan ve o uzayi dolduran bir madde mevcuttur. 3) esir maddesinin, esir kalmakla birlikte, diger maddeler gibi degisik olusumlara giridigi ve ayri ayri suretlerde bulundugu tecrubu ile sabittir. 4) gok cisimlere dikkat edilse goruluyorki “o yuksek alemlerin tabakalarinda farklilklar var”. 5) Bir madde de duzunleme ve olurturma varsa ve maddeden baska mamuller yapilsa, elbette degisik tabaka ve sekillerde olur. Mesela; elmas madeninde uretim basladigi vakit, o maddeden hem kül hem komur hem elmas cesitleri dogar. 6) bu saydigimiz isaretler zorunlu olarak semavatin hem varligini hemde birden fazla oldugunu gosterir. 7) 7, 70, 700 gibi degimler arapcada coklugu ifade ettigi icin o kulli 7 tabaka cok sayidaki tabakalari ihtiva edebilir. Birincisi, semavat vakasi: 7 katli dunyamizi bir gaz okyanusu halinde kusatan atmosfer tabakasi birinci gok tabakati temsil eder. İkinci semavat vakasi: gunes ikince kat semayi meydana getirir. Ucuncu semavat vakasi: galaksimizin temsil ettigi uzay makamidir. Samanyolu galaksisi, 2 milyardan ibaret bir yildiz sistemleri birligidir. Dorduncu semavat vakasi: sema yolu etrafinda yerlestirilen 25 uydu galaksi ile, samanyolu galaksi sistemi meydana gelir. Besinci semavat vakasi: milyarlarca galaksi sitemi, rasat ufkumuzun icinde kalan yerlere kadar uzar gider simdi saya bildigimiz kadariyla 200 milyar olan galaksilar ordusunun meydana getiren uzay mekani, bu gok katini temsil eder. Altinci semavat vakasi: galaksilerin otesi esrarengiz gok cisimleri kuasarlarin gecici duraklari olan bu sema kati, adeta sonsuzlugun bitmeyen ufuklarina dogru yeni alemleri sergiler. Yedinci semavat vakasi: bolan gibi genisleyen kanitin disinda kalan henus ulasilmamis rezervedeki uzay bolgesi. طِبَاقًا = a) tabeka filinin masdar olabilir, manayi kuvetlendirmek icindir, birbirleri ile mutakabat ve munasebeti nihayet derecede olan 7 gogu yaratmisdir demektir. B) tibk kelimesinin cogulu olabilir, buda bir konuda esit olan demektir bu durumda ALLAH birbirlerine esit ve musavi bulnan 7 gogu yaratmisdir. C) bu kelimenin gok yuzunun tabaka tabaka birbiri ustunde yer aldigni ifade eden bir manasida vardir. Rahmanin yaratinda bir uyumsuzluk goremezsin cumlesindeki gormezsin hitabi a) hz Peygamber’e yonelik olabilir, b) belli bir sahis kastedilmeyererk, gok yuzune bakip inceleme gucune sahip herkese yoneltilmis olabilir. Tefevud, kelimesi mana olarak uyuumsuzluk tutarsizlik ayrilik kusur ve dengesizlik demektir. Yani basta gokler olmak uzere kainatta hic bir uyumsuzluk, ahengsizlik, dengesizlik ve kopukluk bulunmaz فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَىٰ مِنْ فُطُورٍ = gozunu bir kez daha cevir, bak hic bir kusur goruyormusun? ALLAH’in yarattiklarina daha once bir cok kez baktin basini kaldir gozlerini tefekkurle tekrar tekrar 4 bir yanina cevir de daha once sana bildirdigim hukum dogrulugunu gozlerinle gor. Onlardaki uyum aheng ve kusursuzlugu bir kez daha musahede et zira bir seye duymak onu bizzat gormek gibi degildir, onun kadar kesin kanaat veremez. Kisacasi, gercegi haber almisken bir de gozlerinle gormek istersen gozunu birkez daha cevir de bak. Futur yarik ve catlakliktir. Burada turarsizlik dengesizlik bozukluk anlaminda kullailmistir. Mesela gogun suslu tabanina, gunes gibi isik verici, isindirici bir lambayi takmak, gece ve gunuz denilen 2 iplik ve yaziyla, kis ve yaz sayfalrinda ilahi metuplar hukmundeki bitki ve canlilari dokumak ve yazmak icin o gunesi bir mekik ve nur hokasi haline getirmek, yine yuksek minare ve kullelerdeki butuk saatlerin parlayan akrepleri misali gok kubbede ayi, zaman denilen buyuk saat icin bir akrep yapmak, degisik cok hilaller biciminde her geceye sanki ayri bir hilal birakip, sonra donup onu toplayan nihayetsiz bir rububiyet saltanatinin isaretleridir.
ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئًا وَهُوَ حَسِيرٌ 4

Meal: sonra tekrar tekrar bak! Gozun aradigni bulamaz, yorgun ve umidini kesmis vaziyete sana geri donecektir.

Tefsir: summe edatiyla atfedilen cumlenin daha onemli ve amaci daha cok gerceklestirici oldugunu gosterir. كَرَّتَيْنِ = tekrar tekrar (bak) yapmak manasindadir. خَاسِئًا = a) aradigini bulmaktan mahrum, surulmus, zelil ve sinmis. b) sonu gelmez genislik ve azamet okyanusundan fiskiran rahmet nurlari ve kudret eserleri karsisinda dehsetle bunalip kamasmis, saskin ve baygin bir halde demektir.

وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ 5



Meal: suphesiz ki biz, en yakin olan gogu kandillerle susledik. Bunlari seytanlari taslama vasitasi yaptik ve onlara alevli ates azabini hazirladik.

Tefsir: السَّمَاءَ الدُّنْيَا en yakin sema anlamindadir. Bu sema insanlara en yakin olandir. muhtemelen uzerindeki yildiz ve gezgenleri vasitasi olarak gorebildigimiz gok yuzu kast olunmaktadir. بِمَصَابِيحَ kelimesi kandiller demek olup, onun la yildizlar kastedilmistir. Bu yildizlar birer kandil olduklarina gore dunyada bir saraydir. Milyarlarca yildan beri her gun, her gece bu mutesem tablo var, tekrar tekrar semamizda resmedilmektedir. Ve bu tablolari meydana getiren hatsiz yildislar icerisinde oyleleri vardirki, koya gunesimizin binlerce hatta milyonlarca misli buyukluktedir. Bukadar buyuk masraflarla ve bu kadar buyuk islerin cevrilmesi elbette sahibsiz ve sebebsiz olamaz. Asikkar bir sekilde, anlasiliyorki, kaniaatin yaraticisi hem kudretini, hem de salatanatinin emsalisiz guzeligini gostermek istemektedir. وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ = ve onlari seytanlar icin bir taslama araci yaptik. Rucum taslama. Alimler bu ayettein izahiyle ilgili su iki aciklamayi yapmislardir, a) seytanlar, goklerde melekler arasinda konusulanlari kulak hirsizligi yoluyla dinlemek istediklerinde bu yildizlarla taslanirlar. Gercektende yildizlardan kopmuş olan sayisiz meteor parcasi, uzayda dolaşmakta ve zaman zaman dünyaya düşmektedir, b) yildizlarin, seytanlar için taslama vesilesi yapilmasinin diğer bir izahi da budur;  biz bu yildizlari,c ins seytanlari için bir zan ve gayb hakkında ileri geri konuşma vesilesi kildik. وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ = ve onlara cilgin ates azabi hazirladik. Seytanlarin dünyadaki azabından soz edilince, cezalarinin bununla da bitmeyeceği, ahirettede bunlari cilgin alevli bir ateşin, cehennemin hazir beklediği bu ifade ile belirtilmektedir.

وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ 6



Meal: Rablerini inkar edenler icinde cehennem azabi vardir. O ne kotu bir donus yeridir.

Tefsir: Yani sadece o seytanlara degil kendileri yaratan rabblerini inkar eden kafirlerin hepsine de cehennem azabi vardir. Su kainata dikkar edirse gorulur ki, icinde her tarafa uzanmis, kok salmis 2 unsur vardir: hayir; ser. Guzel; cirkin. Fayda; zarar. Nur; ates, iman; kufur, itat; isyan… cennet ve cehennem yaratilis agcindan sonsuzluk tarafına uzanip eğilerek giden dalin meyvesidir. Dünya bir tarla mahset bir harman, cennet ve cehennem ise birer ambar dir, bu dünyada iyiler ve kotuler, iyilikler ve kotulukler karisiktir. Beraber boy atip gelişir. Mahşerde bunlar birbirinde ayrilacaktir. Cehnnem lüzumsuz değil cok isler varki, butun kuvetiyle “yasasin cehennem” der. Cehennem olmazsa cennetin lezzeti anlasilmaz. Zalim ve kâfirleri cehenneme atmakmak, mazlum ve müminlere zulumdur.

إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ 7



Meal: onun icine atildiklari zaman, onun kaynarken cikardigi kotu ugultuyu duyarlar.

Tefsir: cehennemde ne gibi kotu bir durumları var? Sekilindeki soruya cevaptır. أُلْقُوا deyimi, cehennemliklerin cehenneme, odunun buyuk bir atese firatilmasi gibi firlatacaklarini gosterir. Sehik (شَهِيقًا) a) ofkeli bir kimsenin burnundan solumasi gibi ses cirkarmaktir. B) esegin anirmasi gibi bed bir sestir. C) cehnnemin alevini cikardigi korkunç sesin, sesli alinan nefese benzemesidir. D) şiddetli ağlama ve benzeri nedenlerle disariyla rahat verilemeyen nefesin, kişinin içine gidip gelmesi, yani hickirik tir. سَمِعُوا لَهَا bu sesin bizzat cehennemin kendisinden geldigini gosterir. A) cehennemliklerin duyacagi bu ses kendilerinden once cehennemllere atilanlarin korkunc sesleridir. B) bu ses cehennemin siddetinden dolyai atilanlarin bizzat kendi sesleridir. C) cehennemin cikardigi, korkunc ugultunun sesidir. وَهِيَ تَفُورُ = o kaynar halde iken; su manalar verilmiştir: a) cehennem, cehennemliklere, tipki bir kazanin kaynamasi gibi kaynar, fokurdar. B) cehennem, cehennemlikleri tipki cok suyun, içindeki az taneleri kaynatmasi ve hareket edirmesi gibi kayatip hareket edirir. C) alevleri yükselir. D) öfkesi kabarir.

تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ ۖ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ 8



Meal: neredeyse gazabinin siddetinden patlayacak, icine ne zaman bir toluluk atilsa, onun bekcileri onlara soracak; size bir uyarici gelmedimi?

Tefsir: تَكَاد = neredyse gerceklesecegi manasini verir. الْغَيْظِ = gazab ve ofkenin en siddetli derecesidir. Bu ayette gecen neredyese öfkesinin şiddetinden çatlayacak ifadesei 3 sekilde anlasilmistir: a) ayette bir istiare olup, cehennem, içindekilere birlikte şiddetli bir sekilde kaynadiginidan dolayi istiare yoluyla onlara kin ve ofke duymuş gibi soz konusu edilmektedir. Buna gore gerçekte bir ofkenme ve gazab soz konusu değildir. B) bu ifade ile cehennemin zebanilarinin (azab meleklerinin) öfkesi kastedilmiştir. Yani öfkelenin cehennem oldugu soylenmis, ondaki görevli azab melekleri kastedilmiştir. C) ALLAH cehennemi canli bir mahlûk olarak yaratmis veya ondan canli bir ateş turu var etmiş olabilir. Nezaman bir topluluk, içine atilsa, cehennem bekçileri onlara soracak; siz bir uyarici gelmedimi? Bu cümle ile sebebin, kendilerine gelen ALLAH elçilerini yalanlamalari oldugu belirtildi. Ayette gecen fevcun insan topluluğu demektir. Bu grublardan maksat, her ümmetten kendilerine perygamber gelipte bunlari yalanci sayan ve bu yüzden cehennemde ebedi kalacak olan inkarcilardir. خَزَنَتُهَا = koruma gorevlisi ve bekciler anlamindadir. Burada cehennemin bekcileri olan Malik ve yarimcilari zebaniler kastedilmistir. ALLAH dogru yolu bulabilmeleri icin insanlara en makul yollarla yardim etmis, yol gosterici olarak onlara peygamberler gonderip kitaplar indirmistir.

قَالُوا بَلَىٰ قَدْ جَاءَنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ 9


Meal: Onlar; ”evet, bize uyarici geldi, ama biz yalanladik ve ALLAH hic bir sey indirmedi. Siz ancak buyuk bir sapiklik icindesiniz dedik.” diyecekler.

Tefsir: siz ancak buyuk bir sapiklik icindesiniz cumlesi kime hitaben soylendigi konusunda farkli gorusler ileri surulmustur. A) kafilerin, uyarici perygamberlere karsi soylemis oldugu sozlerin devamidir, b) cehennem gorevlilerin, kafirlere soyledigi sozler cumlesinden dir buyuk bir pismanlik icerisinde hasretle yanip hayiflanan kimseler olduklari icin, cevaplari su ozelliklerle gelmistir. A) itirafi bir cirpida ve tek kelime ile ifade eden ve evet, bize gelmisti manasina gelen bela (بَلَى) lafzini kullanmarli. B) bununla yetinmeyerek, suphesiz bize bir elci gelmisti diye itiraflarini pekistirmeleri, c) itirafi pekistiren cumleye bir de tahkik edadi olan gad (قَدْ) gelimesinin getirilmesi. Peygamber gonderilmeden sorumluluk olurmu? Kendisine perygamber gonderilmeyen kavimlerin veya pergamberlerin varligindan haberdar olmayan kisilerin mesuliyetten kurtulacaklari Kurani kerimde acikca ifade edilmektedir. Islam alimlerin buyuk cogunlu bu ayete dayanarak perygamberlerin davetine habersiz olan insanlarinin ALLAH’i bulmak la bile yukumlu olmadiklarini, hatta bu kimseler kufrede girseler, iman dairesinden uzak kalsalar, kurtulus ehli olacaklarini soylerler.

وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ 10


Meal: Sayet dinleseydik veya akledseydik, su azgin ates ahlinden olmazdik.

Tefsir: Bu sozun ne zaman soylendigi konusunda alimler 2 farkli gorus ileri surmuslerdir  a) cehennemliklerin bu sozu, meleklerin az once gecen sorularina verdiklerin cevabin devami olup cehenneme firlatilacaklari zaman soyleyecekleridir. B) bu soz cehennem bekcilerine verdikleri cevaplarindan baska bir soz olup cehennem de bir araya geldikleri zaman kendi aralarinda hasret ve pismanliklarini dile getirmek icin soyledikleri bir sozdur. Ev (لَوْ ) edati icin su ihtimaller ileri surulmustur: a) dinlemek ve akletmekten hangisini yapsaydik bu halde olmazdik bunlardan tek birtanesi bile, bizim bu hale dusmemize engel olmaya yeterdi. B) bu iki nevi ozelligi kendimizde toplasaydik, bu halle duzmezdik, c) taklidi veya tahkiki imana sahip olsaydik bu hale dusmezdik. D) taabbudi ve ictihadi hukumleri yerine getirseydik bu halde olmazdik. E) insan hayati su iki durumdan hali degildir: dinlemek ve dusunmek. Yerine gore dinlemeyi bilmek, yerine gore de dusunmeyi bilmek gerekir. Ayette gecen لَوْ edatinda biraz da temeni manasi vardir. Keske peygamberlerin davetine kulak verip aklimizi kullansaydikta, bugun karsilastigimiz bu duruma dusmeseydik.

فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْ فَسُحْقًا لِأَصْحَابِ السَّعِيرِ 11


Meal: Boylece gunahlarini itiraf ederler. Oyle ise kahrolsun, o alev alev yanan cehennem ehli.

Tefsir: itiraf bile bile ikrar demektir, فَسُحْقًا = kelimesi ile ilgili olarak su ihtimaller vardir; a) uzaklasmak anlaminda bir isimdir, yani ALLAH onlari Rahmetinden butun butun uzaklastirsin demektir, b) helak anlamindadir, ALLAH onlari tam helak etsin demektir, c) taaccup manasindadir. Kizgin atesli cehennemliklere sasilir demektir. Evrendeki herseyin ruhu mumindir, hersey Rabb’ini uvgu ile tesbih eder. Herseeyde bu iyilik vardir ve herseyde varlik eksenine baglayan bu doku, bu hucre bu maya mevcuttur, ancak bu cigirdan cikmis, varlik baglarindan kurtulmus, yabani, kati ve donuk, herkesin igrendigi insanlar bunun disindadir, onlarin tek gidecekleri yer cehennemdir.

إِنَّ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ 12


Meal: Rablerinden giyaben korkanlar yokmu, onlar icin bir bagislanma ve buyuk bir mukafat vardir.

Tefsir: ALLAH’tan iki sebeb den dolayi korkmalidir

1) ALLAH sonsuz azamet sahibidir, zerelerden guneslere kadar canli cansiz herseyi o yaratmis, hepsini o varlikta tutup idare ediyor. O dilerse bir anda butun varliklari yok eder. Hic kimse buna engel olamaz. ALLAH’i bu engin ilim, kudret, hikmet ve azameti ile taniyan bir insanin gonlunden bir an bile bu urperti gitmez, iste ”ALLAH’tan gercek manada alimler korkar” ayeti kelimesi bu gercege isaret eder. Bu korku, iman ve ilmin cokluguyla dogru orantilidir, iman ve ilim arttikca bu korku da artar.

2) bunca buyukluk, nimet ve rahmet karsisinda insan, ibadetindeki kusurunu, sukrunun azligini ve gunahlara bulasarak hadini asmasini dusunmeli; nasil bir sultani yuceldini, nasil bir cenneti kaybetme ve nasil bir cehennemi hak etme tehlikesi ile karsi karsiya bulundugunu goz onune getirmeli ve korkup titremelidir. ALLAH korkusu oyle sanildigi gibi aci, bunaltici ve hayati zehir edici bir korku degildir. Aksine, tatli, kotuluklerden koruyucu ve sonus rahmete siginmaya tesvik edici, hayat dolu bir korkudur. Islam alimleri, ALLAH korkusunun su 7 seyle belli oldugunu soylerler:

1) insanin dilinden belli olur. Dilini yalandan giybetten bos sozlerden korumaya gayret eder.

2) midesinde tesirini gosterir, kisi haram yemeketen korkar.

3) gozunden belli olur, harama bakmaktan rahatsiz olur.

4) Eli ile yaptigi islerden belli olur, elini harama uzatmaz.

5) ayagiyla gittigi yerlerden belli olur, haram islenen yere adimini atmaz.

6) kalbinden belli olur, boyle bir kimsenin kalbinde bir korku ve endise eksik olmaz.

7) ibadet ve sevabalarinda korku ile umit arasinda bulunmakla belli olunur. Ibadetlerine hayirlarina bakipa kendine guvenme duygusuna kapinmaz.

Aytte gecen بِالْغَيْبِ deyimiyle ilgili su ihtimaller soz konusudur; a) Rablerinin azabindan, henuz gormedikleri halde korkarlar, b) ALLAH’in azabi henuz gelmemisken ondan korkarlar, c) kendileri insanlarin gozunden irakken ve kimsenin gormedigi yerde Rabblerinden korkalar. Bu mumin kimsenin butun gunlardan korunan bir nitelikte olduguna isaret eder. D) gorunmeyen unsurlariyla kalbler ve ruhlari ile korkarlar, yani rablerinden yurekten korkarlar. Magfiret’e once yer verilmesi muminlerin, gunulerini rahatlatmak icindir, kisinin ALLAH’tan korkmasi, 2 sonuca yol acar; a) ALLAH, kalbinde kendisine karsi bir isyan tasimaksizin, sirf beseri zaaf dolayisiyla gunah isleyen kimseyi affeder. B) bu inanci dolayisyla salih amel isleyen bir kimse, ahirette buyuk bir mukafaata mashar olur.

وَأَسِرُّوا قَوْلَكُمْ أَوِ اجْهَرُوا بِهِ ۖ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 13


Meal: Sozunuzu ister gizleyin, ister aciga vurun, suphesiz O kalplerin ozunu cok iyi bilir.

Tefsir: muminlere bu dunyada yasadiklari surece, ALLAH’in kendilerinin gizli acik tum davranis, niyet ve dusuncelerinden hebrdar oldugunu bir an bile akilarindan cikarmamalari gerektigi hatirlatiliyor. Kafilere ise, bu dunyada ALLAH’tan korkmadan yasadiklari hatirlatilarak en kucuk bir hareketlerinin bile ALLAH’tan sakli olmadigi ihtar ediliyor, boylece bir an evvel kendilerine ceki duzun vermeleri gerektigi hatirlatiliyor. Ayette gecen أَوِ atif edati tavsiye icindir. Burada sozun gizlenmesi ve aciga vurulmasinin, ALLAH’in bilmesi noktasinda esit oldugunu belirtir, بِذَاتِ kelimesi sahib anlamindadir, الصُّدُورِ da akillar ve kalpler anlamindadir, ezzatu الصُّدُورِ kalplerden ve akillardan hic ayirlimayan, onlara surekli eslik ve arkadaslik eden, diger bir degisyle disariya vurulmayan duygu, dusunce ve diyetlerdir. Rivayet edildigine gore Mekke musrikleri Peygambere (saw) dil uzatiyorlardi, cebrail (as) onlarin soylediklerini haber veriyordu (perygambere). Bunun uzerine Mekkeliler birbirlerine ”bundan boyle gizlice konusun Muhammed’in ilahi duymasin”. Dediler, derken bu ayet indi.

أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ 14


Meal: Yataran bilmezmi? O herseyi butun incelikleri ile bilen ve herseyden hakkiyla haberdar olandir.

Tefsir: bu ayetin ilk cumlesi icin su ihtimaller ileri surulmustur;

a) مَنْ خَلَقَ ifadesinin mahalen merfu olmasi, mefuulun ise gizli olmasi. Yaratan yarattigini bilmezmi? Sekilde olur.

b) مَنْ خَلَقَ ifadesi mahalen mansub olup faili ise makadder dir. O ALLAH yarattigini bilmezmi? Sekilinde olur.

c) ayetteki مَنْ ma manasina kullanilmis olmasi bu takdire gore ma = sey, mahlukatin gizli asikar yaptiklari seyler ile gonullerinde sakladiklari tum husulara isaret etmis olur.

Denilmek istenen mesaj sudur, yaratici olan ALLAH, nasil olurda yarattigi mahluku bilmez? Belki mahluk, yaraticisindan habersiz olabilir, ama kesinlikle yaratan ondan habersiz olamaz, ayette gecen هُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ ifadesi, ayette gecen يَعْلَمُ fiilini failini halidir. ALLAH’in yarattigini bilmedigi zannini rededen oyle bir dusunceyi ortadan kaldiran onceki ifadeyi tekit eder, yani ”O’nun ilmi gizli ve acik herseye ulastigi halde, O yarattigini bilmezmi?” Demektir.

هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِهِ ۖ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ 15


Meal: O, yeri sizin faydaniza olarak itaatkar kilandir. Haydi, O’nun omuzlarinda yuruyun. O’nun riziklarindan yiyin, son donus ancak O’nadir.

Tefsir: ayet daha sonra koca yer kuresini uysal bir deve, bir at ve her unsurundan yararlanilan uysal bir koyun gibi emirlerine veren ALLAH’in bu nimetinden istifade ederken insanlarin tatli bir korku ve heycan tasimalari gerektigi aslinda her turlu feleket ve tehlikenin kaynagi olan bu dunyayi bu sekilde lutuf ve nimet cesmesi haline getiren ALLAH’tan korkarak O’nun huzuruna bir gun mutlaka donulecegini unutmadan yasamalari icab ettigini mumin kullara hatirlatiliyor. Ayette جَعَلَ filiinin iki mefulunden arz ve zelul den once gelmesi gereken lekum = sizin icin, lafsinin one alinmasi, dunyanin bu mevcut duzenlenisin, yani kendisine uysal bir binek ve sagmal bir hayvan gibi bir konum verilmesinin ozellikle ve dogrudan dogruya insan icin olduguna, diger varliklarin budan istifadesinin ise, dolayli, ikince derecede ve yine insanin hatiri icin olduguna isarettir ayrica arzin emre ammade kilinisinin geriye kaydirlmasinda da insanin merakini uyandirmak vardir. فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا omuzlarinda yuruyun, emrinin isareti ile ilk akla gelen arap ati ve hecin denilen cins deve turudur, onun rizikdan yiyin buyurulmasi da, bu bineyin ayni zamanda uysal bir koyun gibi, eti yenen sutu sagilan yunu kirpilan bir varlik olduguna isaret ediyor. Yuruyuz= ALLAH’in muradina olabilir. مَنَاكِبِهَا = omuz demek, 4 gorus var

a) arzin omuslari, daglari ve tepeleridir.

b) arzin مَنَاكِبِهَا, yollari, vadileri, etraf ve yanlaridir.

c) omuzlarinda yurumek sozu son derece boyun egdirilmeyi ve hizmete hazir kilinmayi ifade eden bir deyim dir.

d) bu uc izahin birden goz onunden bulundurulmasindan cikan yeni bir izah da sudur; ”arzin menakibi onun en yuksek en uzak yurumek icin en promlemli ve en nazik yerlerine kadar sirti demektirki, buda daglari tepeleri ovalari dereleri ile butun dogu ve bati taraflarina guney ve kuzey kutuplarina varincaya kadar onu kaplamis olan yuzeyin hepsini icine alir. Ayette arzin riskindan degilde ALLAH’in rizkindan dendigine gore bu rizik sadece yerdekilerle de sinirli degildir, nitekim gunesden gelen isik isi ve her turlu faydali isinlar atmosferin her tarafindan bize gelen hava zerecikleri bizi zararli isinlardan koruyan ozon tabakasida bizim icin bir riziktir. Nusur ancak O’nadir. Nusur dirilis demektir. Bu ifadenin verdigi mesaj sudur; yeryuzunde yuruyun, calisin, yeyin, fakat bu kuvetleri ve yetkileri size veren ALLAH’i ve O’nun huzuruna varip hesap vermeye vesile olan olumu unutmayarak, O’na hesap vereceginizi dusunerek hareket edin.

أَأَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَاءِ أَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ 16


Meal: Yoksa siz, yukaridakinen sizi yere batirmayacagindan emin mi oldunuz? Birde bakarsiniz ki, yer calkalanmaktadir.

Tefsir: ayetin basindaki soru, a) inkari dir, yani ”sakin emin olmayain”, demektir, b) azarlama sorusudur, ”nasil olurda emin olursunuz?” demektir. C) uyuari sorusudur, ”emin olmamaniz icin sizi uyariyorum”, anlamindadir. Yukaridakinden maksat ALLAH’tir, bu ayet mutasabih kabul edilir. Ve buna karsi iki eyilim ortaya cikar  a) selefi eyilim, selefi eylim ki, ALLAH’a mekan ve cihed isnat etmekele beraber, ayetin gercek manasini ALLAH’a havale etmek, tevil ve yoruma gitmemektir. B) halef alimlerin eyilimiki, ayeti, ehl sunnet itikadina ters dusmeyecek bicimde yoruma tabi tutmaktadir, ayeti soyle tevil etmislerdir; 1) azabin semada bulunanin, sizi yere batiri vermeyeceginden emin mi oldunuz? 2) saltanati, hukumranligi veya kudreti semada bulunanin sizi yere batira vermeyeceginden emin mi oldunuz? 3) gökte olduguna inandiginiz ve diledigi seyi yapabilecegi kabul ettigniz O ilahin sizi yere batirmayacagindan emin mi oldunuz? 4) cebrail’in ALLAH’in emri ve musadesi ile sizi yere batirivermeyeceginden emin mi oldunuz? Bizim kanatimiza gore ise, buradaki menfissema i den maksat ALLAH’ dir. يَخْسِفَ siddetli bir sarsinti ile yerin altinin ustune getirilmesi. تَمُورُ = titrememe, sallanma ve calkalanma anlamindadir. Birde bakarsin yer calkalanmaktadir.

أَمْ أَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَاءِ أَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ 17


Meal: Yahut da, yukridakinin, ustunuze tas yagdiran bir ruzgar gondermeyeceginden emin mi oldunuz? Siz, tehdidimin nasil oldugunu goreceksiniz.

Tefsir: mesaj sudur; O, semadakinden emin misiniz? Seytanlara gok taslarini saldigi gibi uzerinize semadan taslar, atesli mermiler yagdirmaya memur bir elci, bir melek, bir ruzgar gonderivermesinden korkmazmisiniz? حَاصِبًا = kelimesinden maksat : a) icinden taslarin ve kumlarin bulundugu ruzgardir. Bu ruzgar cok siddetli oldugu icin taslari ve cakillari kokunden sokup savurmaktadir. B) arasinda taslar bulunan buluttur. C) atesli mermiler yagdiran bir elci melektir.

 ALLAH lut kavmini boyle bir ruzgar gondermekle helak etmistir. Ebabil kuslari vasitasiyla yukaridan firlatilan taslarla helak edilien ashabul fiil de buna ornek olabilir. Münzir= tehdit eden, uyaran, ikaz eden manasinda oldugu ve bununla Hz Peygamberin kastedildigi ileri surulmustur.`buna gore mesaj sudur; sizler benim Peygamberimi ve onun dogrulugunu yakinda anlayacaksiniz, ama bu anlayip tanima, size fayda vermeyen bir zamanda olacaktir.


وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ 18
Meal: Onlardan oncekilerde yalanlamislardi. Benim cezalandirmam nasil mis bir bak?

Tefsir: ayette bir yonden kafirler siddetle tehdit edilirken diger yonden Peygamber (saw) teseli edilmektedir. Cunku hasimlarina goz dagi, ona destek anlamina gelir. Soz edilen kafirler oncelikle Mekke musrikleri olmak uzere butun inaci inkarcilardir. oncekiler ise Nuh, Semud, Lut kavimleri Firaun kavimidir.

أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ ۚ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا الرَّحْمَٰنُ ۚ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَصِيرٌ 19


Meal: Ustlerinde, kanatlarini acip kapayarak ucan kuslari goruyorlarmi? Onlari tutan, ancak RAHMAN olan ALLAH’tir. Suphesiz ki O, herseyi cok iyi gorendir.

Tefsir: Kuran, insan ogulundaki bu uzun beraberlikten dogan ilgisizlik ve dikkatsizlik hastaligini tedavi etmeye calisiyor. Son derece siradan gordugumuz, ayna olduklari sanati ve dolayisiyla sanatkari dusunmedigimiz varliklara gozlerimizi bir kez daha cevirmemizi istiyor.

Bu dikkat cekme Rabbimizi daha iyi tanimamiza yardimci olacaktir. صَافَّاتٍ = iki ihtimal: a) geldikleri sey kanatlari dir. B) ozellikle leylekler ve turnalar suru halinde ucarken zaman zaman gok yuzunde yayilir, zaman zaman da toplanirlar. Kendi kendilerini saf halinde dizmis vaziyete olan demektir. Onlari tutan, ancak RAHMAN olan ALLAH’tir, evet RAHMAN olan ALLAH bu hayret verici aheng ve uyum icinde bulunan varlik alemine koyudugu kananunlarla onlari havada tutuyor.

Suphesiz ki O herseyi hakkiyla gorendir, basir kelimesi iki sekilde anlasilabilir: 1) yuce ALLAH burdaki basiz = goren sifatiyla kendisinin yaratiklariyla ilgili en ince noktalarida bildigini anlatmak istemistir. 2) basir kelimesi kendi hakiki manasindadir. Yuce ALLAH’in butun varliklari cok iyi gordugunu ifade eder, bize gore soz konusu kelimenin ikinci manasi hakikat birince manasi ise mecaz dir. O herseyi cok iyi gorecek ve bilecek ki onlarin durumu ve ihtiyaclarini gorsun, gerekenleri ilham veya tevin etsin, hayati duzene koysun. ALLAH gerek tehliklereden korunmak gerekse Rahmet ve lutuflara ermek icin tek kap bulundugunu , onunda kendi kapisi oldunu bu sekilde ispat etti.

أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمَٰنِ ۚ إِنِ الْكَافِرُونَ إِلَّا فِي غُرُورٍ 20


Meal: Rahmandan baska kimmis o sizi yardim edecek kuvvet? Inkarcilar ancak derin bir aldanmislik icindedirler.

Tefsir: nusret basit ve siradan bir yardim degil dusman kuvvetlerinden korumak gibi cok onemli ve hayati konularda yardim etmek, destek vermek, kuvvet saglamak anlamina gelir. Insan ana rahmine dustugu andan itibaren taa dunyaya veda edinceye kadar hayatin her asamasindan gerek dis ve gerek se ic dusmanlarina karsi son deree hassas bicimde ve bin bir ozenle korunmaktadir. Ayette إِنِ الْكَافِرُونَ denilerek zamir yerine zahir isim kullailmasi iki ince nokta dan dolayidir; 1) neden aldanmislik icinde bulunduklarina dikkat cekmek ve bunun gercek sebebinin kufur ve inkar oldugunu vurgulamak. 2) ALLAH muhatablarini dogrudan, kandirilmis aldanmis, yanilgi icinde olmakla suclamiyorki, inada kapilip daha da uzaklasmasinlar, sucu kufre ve inkara yani vasfa yukluyor. Bu vasfi terk edikleri anda soz konusu yanlisliklardan da kurtulacaklarina isaret ediyor, ve boylecede imana tesvik etmis oluyor.

أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُ ۚ بَلْ لَجُّوا فِي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ 21


Meal: Yine, O, size verdigi rizki kesi verse hani kimis o size rizik verecek olan? Dogrusu kafirler azginlikta ve haktan kacmakta direnmektedirler.

Tefsir: insan ogulunun rizki tamamen ALLAH’in Rahmet, kudret ve iradesini baglidir. Asli ve neticesi itibariyle O’nun elindedir. Sebelerini hazirlayan, vesilelerini kainatin bunyesine yerlestiren, yer ve semada unsurlarini var eden O’dur. Hem de bunlar kainat yaratildigi andan itibaren planlanmis ve hedeflenmistir. Bunlarin hic birine insanin gucu yetmez. Kisacasi insan her yonden ALLAH’a muhatactir. Kafir aldanmis ve kendini bilmez oldugu icin ayni zamanda kibirlidir. Kendine en dogru yolda sanar.
أَفَمَنْ يَمْشِي مُكِبًّا عَلَىٰ وَجْهِهِ أَهْدَىٰ أَمَّنْ يَمْشِي سَوِيًّا عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ 22
Meal: Simdi, yuzustu surunerek yuruyen mi, yoksa dost dogru yolda duzgun bir sekilde giden mi daha iyi yoldadir?

Tefsir: مُكِبًّا عَلَىٰ وَجْهِهِ = iki turli anlasilir: 1) ALLAH’in ihsan ettigi ayaklarini kullanmayarak yuzukoyun yerde surunerek yuruyen kimse kufur, inkar ve isyan, fitratin carpitilmasidir. Insani manen ters yuz eden cevherini tersine donusturur. 2) aslinda ayakta yurmeye calistigi halde, sik sik tokezleyerek yere kapaklanan, bu yuzden bir turlu belli dogrultamayan , ayaga kalkar kakmaz yeninden yere kapaklanan kimsedir.

Dosdogr yolda dinamik ve dum duz yuruyen kimse ise basda Peygamber olmak uzere bahtiyar muminlerdir. ALLAH’in gerek kevni gerekse vahyi hidayet ve irsadindan yararlanirlar. Iman hayati, islam yolu kolaylik, istikamet ve denge yoludur. Kufur hayati ise, zorluk tokezleme, yalpalama ve gercek amactan sapma yoludur. Mumin ve kafirin bu hali aynen ahirette de devam edecek hasirleri de dunyadaki yasayislarina uygun bicimde farkli olacaktir.

قُلْ هُوَ الَّذِي أَنْشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۖ قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ 23
Meal: Deki: ” O sizi yaratan, sizi isitme duygusu, gözler ve gonuller verendir. Siz ne az sukurredioyrsunuz!”.

Tefsir: Bu ALLAH’in varligini birligini ve azametini gosteren bir baska delil dir. Once olum ve hayatin yaratilmasi delil olarak getirilmistir. Arkasindan dunyanin insana musahar kilinmasi ve insanin riziklarala beslenmesi delil olarak getirildi. Burada ise insan oglunun yaratilmasi ve ona belli basli cihazlarin ishan edilmesi delil olarak zikirediliyor. Sukur nimete kalben lisanen ve bedenen musbet karsilik vermektir. Ayettin son kisminin verdigi mesaj sudur; size cok onemli ozellikler tasiyan bu 3 bagistan bulundum fakat sizler, onlari zayi ettiniz, duydugunuz gercekleri kabul etmediniz gordunuz hakikate itibar etmediniz anlayip akledniniz delillerin neticesini dusunmediniz. Boylece siz bu nimet ve bagislari adeta ziyan etmis oldunuz. Bu bir sukursuzluk ve nankorluk tur. Ayette gecen وَالْأَفْئِدَةَ kelimesi fuad’nin coguludur, fuad ise kalb demektir. Burada ise akil kastedilmistir. Kisacasi, ayetti kelime insanin butun duygu ve dusuncelerin ekseni, makinesi, bir orduyu andiran latiflerinin kumandani olan kalbi yani akil ve gonullu yaratanin ALLAH oldugunu belirtiyor. Ve bunu kendi varligina bir delil olarak zikrediyor.

قُلْ هُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ 24


Meal: Deki: ”sizi yer yuzunde cogaltip yayan O’dur. Ve iste O’nun huzuruna toplanacaksiniz”.

Tefsir: ayette gecen ذَرَأَكُمْ kelimesi yaratmak ve cogaltmak anlaminda dir. Insani yartip cogaltarak yeryuzunde yayan ALLAH’tan baskasi degildir. Bu delil bir yandan ALLAH’in varligini ve kudretini ispat ederken diger yandan da oldukten sonra dirilisin bir ornek ve delilini somut bir bicimde gozler onune sermektedir. Ayette birbirne zit iki sahne bulunmaktadir. Birince sahne gerceklesmis onun zitti olan ikicini sahnede gerceklesmeyi beklemektedir. Insanlari nesiller kabileler ve milletler halinde yeryuzunde cogaltip yayan, onlari yeninden yaratip toplamaktan acik kalamaz.

وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ 25


Meal: derlerki: ”eger dogru soyleyen kimseler iseniz, o vaat ne zaman’dir?”

Tefsir: Vaattan maksat  a) yerin dibine gecirilmek, taslar savuran kasirgalarin gonderilmesi gibi daha once bir kac ornegi gecen azab sozu olabilir. B) onun huzuruna toplanacaksiniz. Sozu de olaabilir. (kuvvetli). C) ALLAH’in dinini muzafer kilacagini belirten vaadleri baska ayetlerde sikca gecer. Bu soruyu sormalariinin amaca; 1) alay etmek, henuz vakti gelmedigi icin kendilerince geciktiginden, bunun asli esasi olmayan kuru bir tehdid oldugunu kisilik bakimindan zayif yaratilisli kimselere zannettirmektir. Bu durumda soru inkarin ifadesidir. Bu sorunun muhatablari Peygamber (saw) ile muminlerdir.

قُلْ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ 26



Meal: Deki: ”Onun bilgisi, ancak ALLAH’in yanindadir. Ben ise sadece apacaik uyariciyim”.

Tefsir: ”Onun bilgisi” soz konusu vaadin ne zaman gerceklesecegine iliskin bilgi demek isteniyor. Kiyametin vaktini bilmemin insanlari acisindan hic bir faydasi olmadigi gibi zarari bile vardir. A) faydasi yoktur, cunku onemli olan boyle bir olayin mutlka gerceklesecegi dir. Deyilmi ki mutlaka gelecek ozaman hemen gelecekmis gibi bakilmali ve ona gore hazirlikli olunmalidir. B) bunun bilmenin zarari vardir. O vakte uzak olanlar nasil sa daha uzak diyeret gaflette kalacaklar. Ona yakin olanlar ise buyuk bir dehset ve korku icerisinde yasamaya suruklenecek dunyai imar adina tas ustune tas koymayacakti. Kisacasi ayetin Peygamber (saw) diliyle verdigi mesaj sudur: bir seyin olacagini bilmek, onun gerceklesecegi vakti bilmekten baska bir seydir. Birincisi ile ilgili kesin bilgi bende mevcuttur. Ve sizi uyarmam ve sakindirmam icin yeterlidir. Ikinci husula ilgili bilgi ise ALLAH’a aittir. Apacaik uyarici olmam icin bunu bilmem gerekli degildi.

فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَقِيلَ هَٰذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تَدَّعُونَ 27



Meal: onun yakindan gorunce, o inkar edenlerin yuzleri fenalasir ve onlara ”israrla istediginiz iste budur”. Denilir.

Tefsir: زُلْفَةً kelimesi gelecek olan vaadin halidir, onun nasil gorecekirini belirtir. سِيئَتْ ifadesi fenalasti cirkinlesti anlamina gelir. Kiyameti veya azabi yakinda gorduklerinde, a) kafirlerin yuzleri uzuntu keder ve sikintidan fenalasir. B) o gun iclerindeki cirkinlikler yuzlerine yansiyacak, suratlari alabildine cirkinlesecektir. O inkar edenlerin yuzleri denmesi a) onlari nankor ve inkarci olamalariyla kotulemek b) suratlarini fenalasip cirkinlesmesinin gercek sebebine isik tutmaktirki oda nankorluk ve inkardir. Sizin israrla istediniginz iste budur. Bu azat dolu sozu onlara soyeleyecek olan a) zebaniler yani azab melekleri olabilir, b) kendilerde bunu birbirlerine soyleyebilirler. تَدَّعُونَ kelimesi ile ilgili olarak da iki ihtilmak vardir: a) inkarinzdan ve alay olsun diye acele ve israrla gelmesini istediginiz...demektir. b) hakkinda yoktur diye idia ya girdiniz, tartisma konusu yaptigniz gun veya azab iste budur.

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَنْ مَعِيَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَنْ يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ 28



Meal: deki: ” ALLAH beni ve beraberimde olanlari helak ta etse, bize merhamette etse, soyleyin bana, ya kafirleri aci bir azabtan kim kurtaracak?”

Tefsir: Mekke musrikleri Peygamberin (saw) olmesi icin dua ediyorlardi, bu ayet onlarin bu temennileri gerceklesse bile bunun onlara bir faydasinin olmayacagina, asil kendi baslarinin caresine bakmalari gerektigne isik tutuyor. Ayette olumun helak diye ifade edilmesinin sebebi musriklerin Peygamber(saw) ve muminlere bu kelimyi kullanarak beddua etmeleri dir.

Yahut bize merhamet etse ifadesinde yer verilen merhamet a) muminleri helak etmeyip omurlerini uzatmak, b) kafirlere karsi onlara zafer ishan edip galib getirmek gibi nimetler ishan etmek anlamlarindandir.

قُلْ هُوَ الرَّحْمَٰنُ آمَنَّا بِهِ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ 29

Meal: Deki: ”o RAHMAN’dir. O’na iman ettik. O’na dayanip guvendik. Kimin acik bir delalat icinde bulundugunu yakinda bileceksiniz!

Tefsir: ayette ozellikle RAHMAN isminin zikriledilmesi, Onun mumin ile kafirin bir tutmayacak ve ayni akibete ugratmayacak kadar adil ve merhametili olduguna isarettir. Hayatin gayesi imandir. Dunya iman ile senlenir. Insan iman ile mutluluga erisir. Toplum iman ile huzura ve sadette kavusur. Iman kalbimizi dunyamizi kabrimizi ve ahiretimizi aydinlatan bir gunestir. Imanli kimse herseyden once kendisi ile barisiktir. Onun ruh dunyasinda celisme ve catismadan eser yoktur. Ote yandan inanan insan dunydada basi bos gayesiz rehbersiz ve kilavuzsuz degildir. Onemli bir gorevi vardir. Iman tevhidi tevhid, teslimi teslim, tevekkullu tevkullu iki dunya sadetini gerektirir. Bunun icindir ki ayette imandan sonra tevekullu yer verilmistir. Tevekkul her iste ALLAH’i vekil kabul etmektir, yani bir amaca ulasmak icin yine ALLAH’in emir ve izni ile gerekli butun sebeblere bas vurduktan sonra sonucu ALLAH’tan beklemektir. Tevekul etmeyen insan ALLAH onu kudret ve rahmetiyle bu dunyaya getirdigi halde ALLAH’a guvenmez.

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَنْ يَأْتِيكُمْ بِمَاءٍ مَعِينٍ 30


Meal: deki: ” soyleyin bana soyunuz yerin dibine cekilip gitse size kim bir akan su getirebilir?

Tefsir: غَوْرًا kelimesi yerin dibine gecip cekilerek kayip olan. مَعِينٍ kelimesi gozlerin gordugu apacik sey anlamindadir, burada akan su manasinda kullanilmistir. Kisacasi ayettin verdigi mesaj sudur: sayet her gun susadikca icip haz aldidigniz su guzel sular, yerin dibine cekilip girse onu size tekrar geri getirebilecek ALLAH’tan baska bir guc varmidir? Eger hic kimseinin buna gucu yetmiyorsa, onlar nasil olurda mabud kabul edilebilirler? Delalette olanlarin, bir olan ALLAH’a iman edenlermi,, yoksa ona ortak kosan larmi oldugunu bir dusunun!



Yüklə 157,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin