TBMM Genel Kurulu'nda, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamasına ilişkin görüşmeler sürüyor.
Önerge sahibi olarak söz alan HDP Grup Başkanvekili Çağlar Demirel, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, AK PARTİ iktidarının inşaat merkezli politikasının merkezindeki kurum haline geldiğini öne sürdü.
AK PARTİ'nin kentleşme ve şehircilik anlayışının geçmiş dönemlere kıyasla "çok daha yıkıcı, sömürüye dayalı ve hukuksuz süreçlere dayalı hale getirildiğini" savunan Demirel, şunları kaydetti:
"AKP iktidarının son haftalarda aldığı acele kamulaştırma kararlarının hızına şahsen biz de yetişemiyoruz. AKP iktidarı döneminde 2 bine yakın acele kamulaştırma kararı verilmiş yani apaçık bir şekilde yağma süreci gittikçe ilerlemiştir.
Sur, Silopi gibi ilçelerde, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Şırnak'ın çeşitli ilçelerinde şimdi de bir talan operasyonu başlatıldı. Kamu düzenini sağlamak için yola çıktığını söyleyenler tam bir kamusal yıkıma sebep olmaktadırlar. Böylelikle sosyal ve kültürel mirasa düşman olan ve adeta bir müteahhitlik firması gibi çalışan iktidar partisi, Sur'u, Cizre'yi, İdil'i, Silopi'yi tanklarla yıktıktan sonra şimdi de 'kamulaştırma' adı altında sermayeye peşkeş çekmeye çalışıyor."
MHP Grubu adına söz alan Mersin Milletvekili Baki Şimşek, "Sur'da öz yönetim ilan edip, bombalar yerleştirip 464 asker ve polisimizi şehit edenlere, 20 binin üzerindeki insanı evlerinden, yurtlarından edenlere, tarihi ve kültürel binaları yok edenlere, yağmalayanlara, evlere bombalar yerleştiren teröristlere sesleri çıkmayanların bugün Sur ve Silopi'yle ilgili vermiş oldukları önergeyi manidar buluyoruz." dedi.
Sur'da tarihi binaların aslına uygun bir şekilde restore edilmesi, daha sonra da bu bölgedeki sağlıksız yapıların yıkılarak bunların yerine bölgenin dokusuna uygun yeni binalar yapılmasını desteklediklerini belirten Şimşek, bunlar yapılırken burada yaşayan halkın önceliklerine değer verilerek insanların bu bölge dışında yaşamaya zorlanmamasına, ikametlerinin bu bölgede kalmasının sağlanarak olaya sadece ticari yönünden bakılmamasına, Sur'un kimliğinin korunması gerektiğine inandıklarını kaydetti.
Şimşek, "Türkiye'nin neresinde olursa olsun, sokaklarda devlet hakim oluncaya, insanların güvenliği sağlanıncaya, devletin askeri, polisi, kaymakamı, valisi sokaklarda tek başına dolaşıncaya kadar, herkesin elektrik, su, doğal gaz parasını ve vergisini devlet tahsil edinceye kadar, her bir Türk vatandaşının Türkiye'nin her yerinde rahatça gezmesi, memurluk yapması sağlanıncaya kadar terörle mücadeleye devam edilmelidir." diye konuştu.
HDP Grubu adına konuşan Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, Diyarbakır'ın Sur bölgesinin "büyük bir saldırıyla karşı karşıya" kaldığını savundu.
Sokağa çıkma yasağına kadar Sur'da hayatın 8 bin yıl boyunca kesintiye uğramadığını belirten Baydemir, "Sur'u ve orada yaşayanları asla ele geçiremeyeceksiniz." dedi.
"Şehirler güvenlik perspektifiyle değil barışla korunabilir." ifadesini kullanan Baydemir, şunları söyledi:
"Şimdi Sur'da şehrin dokusu yok ediliyor, hafızalar yok ediliyor. Bu, bir kıyımdır, yıkımdır. IŞİD'in Palmira'ya saldırısıyla, şu anda Sur'un içinde yaptığınız yıkım aynı anlama gelir, aynı sonuçları bünyesinde barındırır. Sur'un yüzde 90'ına el konmuş durumdadır. Bu, hukuk değildir. Bu, olsa olsa zorbalıktır, haydutluktur. Belediyeyi hiçe sayarak, muhtarları, sivil toplum örgütlerini hiçe sayarak Sur'da yaptığınız her çalışma gayrimeşrudur."
Sur'a yapılan saldırının "bir yönüyle Esad ve Saddam ile yarışmak olduğunu" öne süren Baydemir, "Demografik yapı üzerinde oynanmaktadır." diye konuştu.
CHP Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, 1999 yılındaki acı deprem deneyiminin ardından dönemin hükümetince kamuya ait bütün arsaların ve arazilerin kentsel dönüşüm ve depremin yaralarının sarılması için ayrıldığını anımsatarak, "Ne yazık ki sadece İstanbul değil, Türkiye'nin dört bir yanında bu uygulama için ayrılan arsaların tamamı birilerine peşkeş çekildi ve ranta kurban edildi." ifadesini kullandı.
Deprem dönüşümü ve kentsel dönüşüm için kullanılması gereken arsalardan İstanbul'da kaç tane olduğunu soran Tekin, "Özellikle, İstanbul'un büyük alanları, rant alanları dediğimiz yani değeri yüksek, emlak değeri yüksek olan alanlara baktığımızda çok net bir şekilde bir kentsel katliamın nasıl olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz." dedi.
Şu anda İstanbul'da imar uygulaması yapılabilecek bir tek parselin bulunmadığını savunan Tekin, geçmişte Sulukule'de, Bursa'da ve Mardin'de yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin eleştirilerde bulundu.
İstanbul'da bugün 246 tane AVM bulunduğunu ve bunların önemli bir kısmının deprem ve kentsel dönüşüm için ayrılan arazilere yapıldığını kaydeden Tekin, "Deprem dönüşümü ve kentsel dönüşüm için kullanılması gereken bu arsalar ne yazık ki yandaşlarınıza, yoldaşlarınıza, hatta milletvekillerinize tahsis edilmiş oldu." görüşünü savundu.
Tekin, 2011 yılı hesaplarına göre, İstanbul'da yaratılan rantın, 100 milyar dolar olduğunu aktardı. Hükümetin kentsel dönüşüm konusunda bugüne kadarki uygulamalarının topluma güven vermediğini savunan Tekin, "Bir şeyi yıkarak yapmak maalesef bugüne kadar dünyanın hiçbir yerinde olmuş değildir." değerlendirmesinde bulundu.
AK PARTİ Grubu adına konuşan Kayseri Milletvekili Mehmet Özhaseki, Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki kentsel dönüşüm çalışmalarının siyasetin şamata aracı ve ajitasyon yapılacak bir konu olmadığını dile getirdi.
Dünyanın en eski yerleşim birimlerinin Mezopotamya ve Anadolu toprakları üzerinde yer aldığını belirten Özhaseki, adeta açık hava müzesi olan bu coğrafyanın, korunması, kollanması ve gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini söyledi.
Sur'un tarihi zenginlikleri konusunda da bilgiler veren Özhaseki, bölgede kaçak yapıların olduğunu, altyapı sorunlarının bulunduğunu aktardı.
Oradaki hak sahiplerin mağduriyetlerinin giderilmesinin birinci amaçları olduğunu vurgulayan Özhaseki, bununla birlikte tarihi ve kültürel mirası koruyup geleneksel yaşamın devamının sağlanmasını ve bölgedeki ticaretin de canlandırılmasını hedeflediklerini belirtti.
Çeşitli bakanlıkların, bugüne kadar Suriçi için 125 milyon lira harcamasına karşın "rant ve peşkeş"ten bahsedilmesine anlam veremediğini dile getiren Özhaseki, "Burada pozitif bir ayrımcılık var. Ben Türk vatandaşı olarak, bir Türk insanı olarak oraya yapılan bu ayrımcılığı destekliyorum. Helali hoş olsun. Ama hiç değilse hakkı teslim edelim arkadaşlar." diye konuştu.
Bölgede kentsel dönüşüm yapılabilmesi için acele kamulaştırma yapılmasının bir ihtiyaç ve doğru bir karar olduğunu ifade eden Öz, "Devletin kimsenin malında gözü yok. Devlet hiçbir fakir fukaranın hakkına da el atmaz." görüşünü dile getirdi.
Bölgede, zarara uğrayanların zararlarının tazmin edileceğini belirten Özhaseki, uzlaşma esasının ve oradakilerin rızasının alınmasının aranacağını dile getirerek, faizsiz kredi desteğinin verilmesi ve sokak sağlıklaştırması projesinin daha geniş bir alanda uygulanması gerektiğini de kaydetti.
HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, Suriçi bölgesinde sokak dokusunun yok edildiğini ileri sürerek, "Bu bir kentsel dönüşüm süreci değildir, bu bir yıkım sürecidir" iddiasında bulundu.
AK PARTİ Grup Başkanvekili Coşkun Çakır, çok dinli ve kültürlü bir şehir olan Diyarbakır'ın, bugün tek tip bir şehir haline getirilmek istendiğini söyledi.
CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu, Roman vatandaşlarla ilgili kentsel dönüşüm çalışmalarına değinerek, "Bizim kentsel dönüşümümüz, kentsel felakete dönüştü. Romanlar ne yapsın, nerede yaşasın? Mülteci mi olalım biz? Romanlar mülteci olmak istiyor artık. Yunanistan'a gideceğiz, bizi göndersin geriye, 55 bin konut da bize istiyoruz. Hadi buyurun." dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, HDP'nin, AK PARTİ'yi inşaat merkezli politikaların partisi olarak ifade ettiğini belirterek, "Şayet kastınız, inşa ve ihya merkezli bir parti olmamız ise doğru, inşaat merkezliyiz. Dünyanın en uzun ve geniş köprülerini, tüp geçitleri ve tünelleri, havaalanlarını, üniversiteleri, okulları, hızlı trenleri kastediyorsanız haklısınız." dedi.
Sarı, TBMM Genel Kurulu'nda, HDP'nin hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamasının görüşmelerindeki konuşmasında, şehitleri rahmet ve şükranla andı. Sarı, terör saldırısında hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına ve millete de başsağlığı diledi.
Gensorunun; gerçeklerden tamamen uzak, kime ve niye hizmet ettiği tartışılır, vatandaşları mağdur etmeye yönelik bir girişim olduğunu belirten Sarı, "HDP milletvekillerince AK PARTİ inşaat merkezli politikaların partisi olarak ifade edilmiş, bilgiden kopuk, nesnellikten uzak iddialar sıralanmıştır. Suç bastırmaktan nemalanan bu iradeden başka bir şey beklemek yersiz ve yanlış olurdu, biz de zaten beklemiyoruz." dedi.
"İnşaat merkezliden kastınız, sadece bina yapmak ise eksiktir, yanlıştır. Şayet kastınız, inşa ve ihya merkezli bir parti olmamız ise isabetlidir, anlamlıdır ve doğrudur. Doğru, inşaat merkezliyiz. Türkiye'yi baştan sona yeniden inşa, imar ve ihya ediyoruz. Dünyanın en uzun ve geniş köprülerini, tüp geçitleri ve tünelleri, her ilimize yaptığımız havaalanlarını ve üniversiteleri, okulları, hızlı trenleri, iş merkezlerini, yaşam alanlarını ve sosyal donatıları kastediyorsanız haklısınız. Bütün bu çalışmalarla Türkiye'yi baştan başa yeniden donatıyoruz."
Bakan Sarı, Marmaray gibi tarihi tüp geçitleri, Avrasya tünelini insanlar işlerine daha hızlı gitsin, ailesine kavuşsun diye yaptıklarını söyleyerek, "Birileri ise evlerin, sokaklarının altına tünelleri kazıp, insanları evlerinden ediyor, gencecik fidanlarımızı bu tünellere gömüyor. Biz yolları 'ticaretim gelişsin, ülke kalkınsın' diye yaparız ama birileri ise altına yerleştirdikleri patlayıcılarla kamufle etmek için yapar." dedi.
Her türlü engellemeye rağmen bölgenin inşa ve ihyası için terör saldırılarında yıkılan, yakılan binaların yapılması ve bütün niteliksiz alanların elden geçirilmesi için çalışacaklarını ifade eden Sarı, çalışmalarını inatla, azimle, kararlılıkla sürdürdüklerini kaydetti.
Bakan Sarı, teröre karşı operasyonlar başladığı günden beri uzman kadrolarıyla bölgede olduklarını vurguladı.
Bölgedeki il müdürlüklerini adeta genel müdürlük haline getirdiklerine işaret eden Sarı, "Bölge normalleşene, huzur ve kardeşlik gelinceye kadar ve millet hain terör örgütünden kurtulana dek orada olmaya devam edeceğiz. Biz Sur'dayız, Silopi'deyiz, Cizre'deyiz, Suriçi'ndeyiz, Nusaybin'deyiz. Biz bu ülkeyi kalkındırmak için gece gündüz mücadele edeceğiz." diye konuştu.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Sarı, Diyarbakır Suruçi'nin insanlığın ortak mirası olduğunu vurgulayarak, ev sahipliği yaptığı bütün medeniyetlerin izlerini bir madalya gibi göğsünde taşıyan Suriçi'nin zengin tarihi ve kültürel dokuya sahip örnek bir hazine olduğunu bildirdi.
Suriçi bölgesinin Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 1988'de aldığı kararla kentsel sit alanı ilan edildiğini belirten Sarı, şunları kaydetti:
"Başta surlarla, burçlar olmak üzere, alanda bin 142 yapı tescillenerek koruma altına alınmıştır. Suriçi ile ilgili olarak, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 2012'de aldığı kararla, koruma amaçla nazım imar planı ve aynı yıl koruma amaçlı uygulama imar planı onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Devlet, 1988'den bu güne kadar var olan ve işlemde olan süreci yürütmektedir. İddia edildiği gibi bugünden yarına alınmış, Diyarbakır ve Sur Belediyelerinin haberleri yokmuş, hiç görüşleri alınmamış gibi bir durum söz konusu değildir. Bugün görüşlerini almadığımız iddia edilen belediyeler, terör örgütü bölgede çukurlar kazarken, barikatlar, el yapımı patlayıcılarla tuzaklar kurarken, çıkıp da neden tek bir söz söylemedi?"
Daha sonra yapılan oylamada, Bakan Sarı hakkında verilen gensoru önergesinin gündeme alınması kabul edilmedi.
"Suriçi'nde çok özel bir çalışma yapılacak. Sur'da asla bir kentsel dönüşüm yapılmayacak. Yapılacak bina yükseklikleri sur hizasını geçmeyecek" diyen Sarı, "TOKİ şu anda orada bir çivi bile çakmamış durumdayken, o manevi değeri olan, efsanelere konu olan Kırklar Dağı'nda yapılmış olan yüksek katlı binalara neden kimse bir söz söylemedi, onu da merak ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Tescillenen anıtsal ve sivil mimarlık örneği yapıların restore edilmesinin çalışmada en temel hedef olacağını dile getiren Sarı, şunları kaydetti:
"Can ve mal güvenliği açısından risk oluşturan, terör tarafından yakılıp yıkılan binalar kaldırılacak. Suriçi'nde inşa edilecek yeni yapılar yöresel doku ve mimari özelliklere uygun yaşam alanları şeklinde olacak. Suriçi bölgesinde bulunan yaklaşık 187 hektarlık alan, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin de talebiyle 2012 yılında riskli alan ilan edilmiştir. Alanda yapılması planlanan çalışmalara ilişkin olarak, koruma amaçlı imar planı kararları aynen benimsenmiştir. Gerek tescilli yapıların korunması gerekse koruma amaçlı imar planında getirilen kullanım ve yapılaşma kararlarıyla uyumun sağlanması önceliğimizdir.
Suriçi bölgesindeki kamulaştırma kararı Bakanlar Kurulunca ilk kez Suriçi için verilen bir karar değildir. 2012 yılında riskli alan edilen Erzurum'un Yakutiye ilçesinde de taşınmazlar için acele kamulaştırma kararı alınmıştır ve Yakutiye'de uzlaşma görüşmeleri yapılarak alanın büyük bölümünde anlaşma sağlanmıştır. Şimdi de benzer çalışma Diyarbakır Suriçi'nde yapılacak, koruma amaçlı imar planının uygulanmasının gerektirdiği ölçüde hak sahipleriyle uzlaşma sağlanacaktır. Hak sahiplerine uygulanacak proje kapsamında tekliflerde bulunulacak ve kabul etmeleri halinde sözleşme imzalanarak işlemlere devam edilecektir. Bu usul diğer uygulamalarda da benzer şekilde yürütülmektedir. 2014 yılına kadar benzer uygulamalar 3 mahallede bizzat Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eliyle yapılmış, 703 hak sahibine konut verilmiş ve 20 milyonun üzerinde de kamulaştırma bedeli ödenmiştir. Bu karar öncelikle sosyal donatı alanlarının, yolların, yeşil alanların ivedilikle oluşturulması için alınmıştır. Vatandaşlarımızı birlikte yürüteceğimiz çalışmalarda asla ve asla mağdur etmeyeceğiz. Bakanlık olarak, hükümet olarak vatandaşlarımızın mülkiyet hakkını elinden almak gibi bir niyetimiz yok. Tam aksine, yaptığımız dönüşüm uygulamalarında vatandaşlarımızın mülkiyet hakkını koruyacağız."
Suriçi'nde ruhsatsız ve tapusu bulunmayan binalarda yaşayan birçok vatandaşın da endişelerinin olduğunu belirten Sarı, "Biz onları da mağdur etmeyeceğiz. İsterlerse belirlediğimiz rezerv alanlarda yapılacak konutlarda kira öder gibi ev sahibi olacaklar, isterlerse terörün yakıp yıktığı evlerinin bedelini alacaklar." dedi.
Diyarbakır ile birlikte Silopi ve Cizre'de de çalışmaların devam ettiğini bildiren Sarı, bu kentlerin gerek yapı kalitesi, gerek sosyal donatı alanları gerekse altyapı hizmetleriyle dünya standartlarının çok gerisinde kaldığını kaydetti.
Altyapı yetersizliğinden dolayı mağduriyetlerin giderilmesi için İller Bankasından aktarılan ödenekle Silopi'nin altyapı sorununu çözmeye başlandığını aktaran Sarı, "Silopi için çıkarılan acele kamulaştırma kararı da bu amaca yöneliktir. Vatandaşın mülkiyet hakkına müdahale için değil vatandaşın daha sağlıklı ve güvenli yapılarda yaşamasını sağlamak içindir." diye konuştu.
Sur ve Silopi için alınan acele kamulaştırma kararlarının Silopi' için riski alan ilanının iptalinin istendiğini anımsatan Sarı, "Bunu yaparken vatandaşlarımızın ev sahibi olması ve diğer haklardan yararlanmaları engellenmektedir. Vatandaşlarımızın bu oyunu anlayacağına ve duyarlı olacağına gönülden inanıyorum. Bu çalışmalarla Sur'u, içini eyvanların sohbetlerle buluştuğu, avluların çocuk sesleriyle dolduğu, yöresel mimarının ortaya çıkartıldığı huzur dolu bir kente dönüştürmeyi amaçlıyoruz." dedi.
Sarı, "Vatandaş kentsel dönüşümü istemiyor, vatandaşa rağmen uygulama yapılıyor" diye bir görüş bulunduğunu, gerçeğin bunun tam aksi olduğunu söyledi.
Alınacak çevresel tedbirlerle birlikte yeni rüzgar enerjisi ve hidroelektrik santrallerinin kalkınma projelerinin içinde yer alacağını dile getiren Sarı, şunları söyledi:
"Önce yakıp yıktınız, yaşama alanı bırakılmadı diye ithamlarda bulunuluyor. Terörist başı Mustafa Karasu, şöyle bir beyanatta bulunmuş: 'Sur'a giden müteahhit ve işçiler hedefimizdir. Orada çalışan Kürtler kendisini sivil görmesinler, öyle sivil olunmaz, (ben sivilim, işsiz kaldım, çalışırım) demek olmaz. Orada çalışamazsınız' diyerek Kürt vatandaşlarımıza tehditler savurmuştur. Burada kimin yaşam alanı tehdit altında, kimin yaşam alanı gasp ediliyor çok net görülmektedir.
Bugüne kadar terörün, kısır siyasi çekişmelerin Türkiye'nin önünde engel olmasına asla izin vermedik bundan sonra da vermeyeceğiz. 2023 hedeflerimiz doğrultusunda gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyoruz. Biz hep hizmetlerimizle, projelerimizle, eserlerimizle konuşmaya bundan sonra da devam edeceğiz."
Verilen aranın ardından, kabul edilen Danışma Kurulu kararına göre İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkındaki gensoru önergesinin 19 Nisan Salı, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkındaki gensoru önergesinin de 21 Nisan Perşembe günü görüşülmesi kabul edildi. TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın, alınan karar gereğince birleşimi yarın saat 15.00'te toplanmak üzere kapattı.
Dostları ilə paylaş: |