Devrimci akımlar yaşanan tıkanıklığı ve gerilemeyi uzun(144)bir süre adeta görmezlikten geldiler, kabul etmek istemediler. Gerileme yadsınamaz bir safhaya ulaştığında, sorgulama kaçınılmaz bir zorunluluk haline dönüştüğünde ise, getirilen açıklamalar yüzeyselliği ve sübjektifliği aşamadı. Her bir grup, yaşanan gerilemenin nedenini önce kendi dışındaki grupların “sağcılığında” ya da “solculuğunda” aradı. Dar rekabetçilik, kısır çekişmeler gibi, aslında gerilemenin bir sonucu olan faktörler, sanki gerilemenin nedenleriymiş gibi değerlendirildi. Öğrenci kitlelerinin apolitizmi, 12 Eylül rejiminin öğrenci gençlik içerisinde yarattığı tahribat bir noktadan sonra nihayet görülmeye başlandı. Ama bunun sınıfsal-ideolojik nedenleri konusunda ya tam bir suskunluk, ya da tam bir kavrayışsızlık sergilendi.
Gerileme gerçeğinin görmezlikten gelindiği bu ilk dönemde, devrimci gençlik hareketi ağırlıkla kapalı devre bir eylem çizgisi izledi. Bu, gençlik hareketindeki genel gerilemeyi tek tek grupların dar eylemsel aktivitesiyle içgüdüsel bir perdeleme çabasıydı da. Bu süreç, düzenin kolluk kuvvetleriyle dişe diş mücadele geleneği oluşturmak anlamında, gençlik hareketine olumlu katkılarda da bulundu. Ama bu eylemci tutum gençlik kitlesine dönük aktif bir politik müdahale çabasıyla birleşmediği, tersine, bunu ikame ettiği ölçüde, sonuçta gençlik hareketinin tabanının daralmasına hizmet etmiş oldu. Dahası, düzenin devrimci gençlik hareketiyle gençlik kitlesini birbirinden yalıtma hedefini de objektif olarak kolaylaştırdı. Bu kapalı devre eylem çizgisi kendi darlığı içerisinde bir süre sürdürülebildi. Hareket kısa sürede moral ve fizik açıdan yoruldu. Artık gerileme yadsınamaz, sorgulama kaçınılamaz hale gelmişti.
‘90’lı yıllar, devrimci gençlik hareketi içerisinde, bu sorgulamanın yapılmaya başlandığı ikinci bir evre oldu. Hem gerçek nedenlere inilemediği için, hem de genel sınıf mücadelesindeki nispi bir durgunluk ortamıyla üst üste düştüğü için, bu sorgulama süreci büyük ölçüde ileriye değil geriye, liberalizme ve tasfıyeciliğe doğru sonuçlar yarattı. Bu dönemden sonra, akademik mücadeleye önem verilmediği, öğrencilerin özgül sorunlarına yeterince ilgi gösterilmediği için gençlik hareketinin gerilediği tespiti çok yaygın(145)bir argümana dönüştü. Tıkanıklığı aşmak için grupçuluğun önlenmesi, öğrenci derneklerinin daha da yetkinleştirilip merkezileştirilmesi vb. önerileri ortalığı kaplamaya başladı. İlk başlarda büyük bir horgörüyle yaklaşılan odalar, kulüpler, çeşitli otonom gruplar, giderek devrimci hareketin temel politika alanları haline gelmeye başladı.
Temel eğilim liberalleşmeye doğruydu. Fakat bunun istisnaları da vardı. Var olan bir diğer eğilim de “devrimci bir umutsuzluk”tu. Bu eğilim kendini kimi zaman, “apolitik” kitleden bir kaçış demek olan “kantin devrimciliği” şeklinde, kimi zaman gençlik çalışmasının gerekliliğini reddederek sınıf çalışması yapmak için üniversiteleri boşaltma çağrısı şeklinde ve bazen de gençlik kitlesinin demokratik taleplerine karşı soğukluk, mücadeleyi soyut bir devrim ve sosyalizm propagandasına indirgemek biçiminde gösteriyordu.
Bu dönemde doğru bir çizgi izleyebilmenin ilk koşulu, her şeyden önce, gençlik hareketindeki durgunluk ve gerilemenin nedenini sınıfsal ve ideolojik planda doğru tahlil edebilmekti. Böylece, hem yaşanan gerilemenin doğurabileceği moral bozukluklarından uzak kalabilmek, hem de bu doğru kavrayış üzerinden, yaşanan gerilemeyi sınırlandırabilmek, yeni bir yükselişe hazırlık yapabilmek olanaklı olacaktı. Yüklenilmesi gereken halka, gençlik kitlesinin politikleşmesini hedefleyen bir politik faaliyet çizgisi örgütlemekti. Liberal ideolojinin etkisini kırmak, dinsel gericiliğin etki alanını daraltmak, 12 Eylül’ün yarattığı tahribatı gidermek, depolitizasyon uygulamalarını etkisiz hale getirmek, düzenin devrimci hareketle gençlik kitlesinin yalıtma hesaplarını boşa çıkarmak vb. zorunluydu. Sonuç olarak, gençlik mücadelesinin gelişmesi, kendi içinde derneklerin yetkinleştirilmesi ve merkezileştirilmesi ile, grupçuluğun ve kısır çekişmelerin önlenmesi gerektiğine ilişkin yakınmacı vaazlarla ve akademik mücadeleye önem verilmesi gerektiği türünden liberal ekonomist yaklaşımlarla değil, ancak böyle bir temelde sürdürülen yoğun bir siyasal ajitasyon ve teşhir faaliyetinin başarısı ölçüsünde mümkün olabilecekti. Ancak bu koşulla, böyle bir faaliyetin gençlik(146)kitlelerindeki politikleşmeyi arttırabilmesi durumunda, demekler daha etkin hale gelebilecek, grupçuluk ve kısır çekişmelerin yarattığı engeller aşılabilecek ve gençlik kitlesi yığınsal olarak akademik mücadele içine de çekilebilmiş olacaktı. Başka türlü her yaklaşım yalnızca arabanın atın önüne koşulması anlamına geliyordu.
Gençlik hareketinde yeni bir döneme doğru
Gerek tüm toplum düzeyinde birikmiş sorunların düzeyi ve giderek bu sorunların daha da ağırlaşıyor oluşu, gerekse öğrenci gençliğin sorunlarının ve ihtiyaçlarının süreç boyunca, azalmak bir yana daha da fazlalaşmış bulunması, gençlik kitlesi içerisindeki suskunluğun uzun süreli olamayacağının göstergesiydi. Komünistlerin sık sık vurguladıkları gibi “... toplumdaki genel sosyo-politik gelişmeler, sınıf çelişkilerinin keskinleşmesi, emek-sermaye çatışmasının sertleşmesi, işçi hareketinin canlanması, öğrenci hareketinde de; Lenin’in sözleriyle ‘toplumun geri kalan kısmından ayrı olmayan’, ‘aydınların bu en duyarlı’ kesiminde de sonuçlarını gösterecek, devrimci öğrenci hareketini besleyecek”ti. İşçi hareketinde yaşanan canlanmaya, kamu emekçilerinin yükselen eylemliliklerine ve büyük bir sıçrama yaşayan Kürt halkının ulusal mücadelesine karşın gençlik hareketinde belirli bir dönem hala suskunluk yaşanmış olması, bu temel gerçekle esaslı bir çelişki oluşturmamaktaydı. Bu, üretimden kopuk olan bu toplumsal kategorinin tam da bu özelliği nedeniyle ideolojik açıdan daha tutarsız, siyasal açıdan ise daha istikrarsız bir yapıya sahip olmasından kaynaklanan bir gecikmeydi. Bununla beraber, bu aynı durum, politikleşemeyen bir sınıf hareketinin gençlik kitlesini yeteri kuvvette sarsamadığını gösteriyordu. Dolayısıyla sınıf mücadelesi sertleştikçe bunun yankıları er ya da geç gençlik kitlesine de ulaşacaktı. Yapılması gereken, durgunluğun nedenlerini iyi analiz edip gelecekteki hareketliliğe her cepheden en iyi hazırlıkla girebilmekti.(147)