İnsan beyni, bilgisayarın hard-diski gibidir. Tek bir temel farklılık vardır: format atamazsınız. Yani silip yeniden programlanamıyor, insan beyni. Doğdunuz an, muhtemel beyin neredeyse tamamen boş ve programlanmayı bekleyen organik, kimyasal bir yapı. Yaşadığınız, yaşadığınızı zannettiğiniz, düşündüğünüz, size düşündürülen, hissettiğiniz, algıladığınız veya algıladığınızı zannettiğiniz her şey, yaşamın başlangıcından itibaren, geri dönüşü olmaksızın beyne kaydediliyor. Beyin algıladığı her şeyi kaydederken, kimyasal bir şekillenme yaşıyor ve adeta yaşam, beyne heykeltıraşlık yapıyor ve beyni şekillendiriyor. Sizi siz yapan, bu yüzden, aslında yaşadıklarınız, deneyimleriniz, algıladıklarınız, düşündükleriniz ve hissettikleriniz. Ruh dediğiniz şey de, bilinciniz de, bilinçaltınız da, karakteriniz de, duygularınız da, düşünceleriniz de, bu beynin birer fonksiyonu.
Sorun şu ki, nasıl bir bilgisayar onu programlayanların kontrolünde ise, beyniniz de yaşadığınız veya yaşadığınızı zannettiğiniz çevresel etkilerin egemenliği altında. Yani çevrenizden bağımsız, iradesi olan bir yapı değil beyniniz.
Ve işin daha da kötüsü, beyin yanıltılabilir. Birinci hatanın kaynağı, beynin duyularınıza bağlı olarak yapılanması ve duyuların her zaman ve yeterince güvenilir olmamasıdır. En basit örneği, sihirbazlık hileleridir. Öte yandan zaten çoğu evrensel uyarımı, insan algı sistemleri yeterince algılayamamaktadır. Örneğin bir kedinin algıladığı sesleri, siz duyamazsınız bile. İkinci hata kaynağı ise beynin, çoğu zaman yalan dediğimiz yanlış bilgiler sonucu, yanlış şartlandırılabilmesidir. Beyin sorgulamadığı takdirde veya sorgulasa bile, bazı durumlarda elinde yeterli veri olmadığından ve diğer durumlarda aşırı derecede yüklü verileri analiz etmesi için, gerekli olan kapasiteye sahip olmamasından dolayı, çok kolaylıkla yanıltılabilmektedir. Sonuç olarak, ister veri yetersizliği, ister kapasite yetersizliği, ister sorgulamama, isterse algı yanılması sonucu olsun, beyin yanlış sonuçlara, gerçek olmayan, şizofrenik durumlara programlanabilmekte, şartlandırılmakta kolaylıkla ve özellikle bu yalanlar sayesinde.
İşin korkunç olan yanı ise, yaşadığınız herhangi bir deneyim sonucu, beyinde gerçekleşen değişim, geri dönüşü olmayan, silinemeyen, yeniden değerlendirmeye tabi tutulup, eskisinin yerine yenisinin yerleştirilemediği bir şartlanma, yani önyargı sağlanmasıdır. Söz konusu önyargı, sizin o andan itibaren, yaşadığınız süre boyunca, sahip olacağınız bir şartlanmadır. Örneğin ilk defa bir meyvenin tadına baktığınızda, o tat sizde bir önyargı oluşturur, gayet doğal olarak ve daha sonraki seferlerde, o tat ile kıyaslarsınız yeni deneyiminizi; yani o önyargıyı baz alarak değerlendirme yapar beyniniz. Benzer şekilde yaşadığınız her beyinsel faaliyet, sizde doğal bir önyargı oluşturacaktır. Önyargının dayanağının haklı olduğu durumlarda bir felaketten bahsedemeyiz, ama eğer haksız ve yanlış ise, yani eğer yanıltılmış iseniz, durum gerçekten de felakettir.
Demek istediğim, edindiğiniz şartlanmalar yalana dayalı ise, siz ister istemez ve bilinçsiz bir şekilde şizofren olursunuz ve gerçeklerden uzaklaşırsınız. Bu şizofreninin çoğu durumda tedavisi ve geri dönüşü yoktur; zira beyin yapısı değişmezdir ve eski, yalana dayalı şartlandırmaları, önyargıları yeniden sorgulayıp, analiz edecek kapasiteniz, gerçeği bulma arzunuz, cesaretiniz yoksa, tedavi imkansızdır. Kapasiteniz, cesaretiniz, ne olursa olsun gerçeği bilme arzunuz varsa, şizofreniden kurtuluşunuz mümkündür. Bu tamamen size bağlı ve sizin elinizde olan bir durum. Bir bakıma Matrix filmindeki hap misali. Sahte bir yaşam, uyuşturulmuş bir beyin, çoğu insana hoş gelir. Gerçek, çoğu zaman zordur ve acı verir. Mücadele etmek, kesin olarak tehlikeli, çok zor ve çaba gerektiren bir iştir. Ama bazı insanlar için bu bir tercih değildir. Gerçeği ne olursa olsun öğrenmek zorundadırlar. Sahte yaşam, ne denli çekici olursa olsun, gerçek değildir ve bu yüzden yeterli ve anlamlı değildir.
Bu kitapta yukarıda bahsettiklerim, çoğu insan için bu yüzden kabul edilemeyecek veya tartışılamayacak konulardır. İnsanlar, ister 20 yıldır, ister 40, ister 60 yıldır şartlandırılmaya tabi tutulmuş olsunlar, bu süreler çok uzun sürelerdir ve insanlar, yaşadıkları şizofrenik dünya ile çatışmamak için, bir şekilde doğal içgüdülerinden, algılarından ve hatta düşünme yetilerinden taviz vererek, uzlaşırlar sistemle. Pek az insan, kaybedeceği şeylere rağmen, sisteme direnebilme gücü bulur kendinde. Mücadeleyi kaybedenler ise, bu mağlubiyetlerini görmezden gelebilmek ve hayatlarına başları dik devam edebilmek için, sistemi onaylarlar; onayladıklarına kendilerini inandırırlar ve sistem çocuğu olmaya yönelirler.
Kaybedenlere (ki kendilerini kazananlar olarak görürler) göre hayatın kuralı budur ve her koyun kendi bacağından asılacağından, kendi gemilerini kurtarma çabaları haklıdır. Gerçek şudur ki, siz koyun sürüsünün bir parçası olduğunuz sürece, asılmaktan kurtulamazsınız ve ortada aslında sadece tek bir gemi (insanlık gemisi) var. Sizin geminiz insanlık gemisinin bir filikası sadece. Siz kendinizi kurtardığınızı zannederken, sadece size verilen bir illüzyonu yaşamaktasınız; ve eninde sonunda o illüzyon patlayacak. Sistem veya sistemi kendi yararlarına kullananlar, size ne verirlerse versinler, siz yine de onlara göre insansınız ve insan olarak kalacaksınız; bu yüzden de evcil hayvan muamelesi göreceksiniz. Kendinizi kandırmayı sürdürmek veya sürdürmemek sadece size kalmış.
Yine pek az insan, bu kitapta yazdıklarımı algılama, sorgulama ve analiz etme kapasitesine sahip. Bunun farkındayım. Önemli olan, sadece ve sadece, algılama, sorgulama ve düşünme yeteneği olan, o az sayıdaki insan. Zombiler ile kesin olarak işim yok. Kimse kendi iradesine rağmen kurtarılamaz.
Yine belirtmek isterim ki, herkes kendi sonuçlarına ulaşma hakkına sahiptir. Kimse kimse ile aynılaşmaya, aynı şekilde düşünmeye zorunlu değildir. Ancak bir düşünceyi reddederken, neyi ve neden reddettiğimizi bilmemiz gerekir. "Bir takım doğru bulgular var; ama çok abartılmış" demek için, neyin yanlış olduğunu ve neden yanlış olduğunu söyleyebilmek gereklidir. Eğer söyleyemiyorsanız, görüşü reddinizde saçmalıyorsunuz demektir.
Algılama yeterliliği olan insanlar için sorun temel olarak, kendilerini rahat hissettikleri sahte dünyalarından vazgeçecek cesaretlerinin olup olmamasıdır. İşin komik yanı, gerçekler ile bir şekilde tanışan, kapasiteli insanlar, düşünmeye başladıktan sonra, asla eski, uyuşmuş hallerine geri dönemezler. Dolayısıyla insanlıktan ümidimi kaybetmedim. Her zaman umut vardır.
Onların insanlar için ne planladıklarına gelirsek, en iyimser tahminle, yüzde yüz insan ırkını kontrol edecekleri, insanları kümesteki besi tavukları gibi yetiştirecekleri bir dünya. Dünyanın tüm kaynaklarının ve her şeyin onlara ait olduğu, en ufak bir özgürlüğün, umudun dahi kalmadığı bir dünya. Üstelik mevcut dünya popülasyonu, çok ve gereksiz ölçüde fazla. Bu yüzden korkarım, küresel bir kıyamet planlamaktalar. Ve bunu ilahi takdir olarak yutturmayı düşünüyorlar, her zamanki gibi.
Yani önümüzde ciddi bir soykırım tehdidi var. Bunu nasıl gerçekleştirecekleri onlara kalmış; zira ellerinde her tür teknolojik imkan var. Nükleer çok tehlikeli; zira etkileri çok uzun süreli ve kontrol altında tutabilmelerini sağlayacak teknolojik kapasiteleri yok. Bu yüzden nükleer kullanamazlar. Kimyasal silahlar da, esasen nükleer benzeri, kalıcı etkilere sahip ve kontrolü çok kolay değil, ancak kullanmaları olası. Biyolojik silahları kullanmaları daha yüksek ihtimal; zira eski apartheid rejiminde olduğu şekilde, kesin bir-onlar ve evciller-ayrımı söz konusu. Evcillerden soyutlanmayı hedeflerlerse, biyolojik silah kullanmaları çok olası. Ayrıca biyolojik silahlar için karşı önlemler, örneğin aşılar var.
Doğal felaketlerin kullanması da mümkün; zira eğer doğal felaketleri başlatabilme imkanları varsa, bu felaketleri kendilerinin tetikleyeceği düşünülürse ve felaketlerin bölgesel olmasından dolayı, doğal felaketler onlar için risk teşkil etmez. Kontrol altında tutmaları daha kolay. Dünya savaşlarında olduğu gibi, savaş çıkarma veya kitlesel terör eylemlerine girişme olasılıkları da var. Amacım kesin olarak sizi korkutmak değil, ama görünen köy kılavuz istemiyor ve tehdidi görmezden gelmek, bence artık başlı başına bir cinayet oluşturuyor. Ancak ne olursa olsun, insanlar için sonu iyi olmayan bir şey planladıkları kesin.
Peki bu durumda biz özgür insanlar ne yapacağız? Aslında analitik zekası olan biri için, sistemi analiz etmek ve anlamak kolay! Ama sistemle hele de küresel düzeyde mücadele etmek gerçekten zor! Aklı başında herkes sistemi eleştiriyor; eleştirmek kolay, ama bir şeyler yapmak gerçekten cesaret istiyor. Üstelik insanlık için yapılacak olan savaş planı, hemen ve şimdi uygulanabilir olmalı. Üstelik onların egemenliğinde olan bir dünyada mücadeleye başlamak, hem riskli, hem de çok zor.
İlk olarak bireysel düzeyde anlamamız gereken şey, ne derecede ellerinde olduğumuz; yani hayatımızın kontrolünün, ne denli onların elinde olduğu. Sistem için hedef haline gelmiş bir kısım insanın, muhtemelen benim gibi, kaybedecek hiç bir şeyi kalmamış durumda. Sistem onların hayatını yüzde yüz mahvetmiş olmalı. Yine bir kısım insan, belki aynı durumda, ama muhtemelen farkında değiller, kaybedecek bir şeylerinin kalmadığının. Belki kısmen hedef olmuş, başka bir grup insanın durumu, bu denli kötü değil ve hayatları sadece kısmen tahakküm altında. Yine sistemle birebir hiç etkileşime girmemiş veya girmişse bile, bunun sonucu hedef haline gelmemiş, şanslı büyük bir grup olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen geri kalan insanlar, kapasitelerinin yetersizliğinden dolayı, zaten asla hedef konumunda değiller.
Şahsen itiraf etmeliyim ki, çok uzun süre savaşmaktan kaçtım; zira savaş öyle bir şeydir ki, kazansanız bile kaybedersiniz. Ancak insan öyle bir noktaya geliyor ki, savaştan kaçmak artık mümkün değil ve ölene kadar savaşmaktan başka, elinizde kalan hiç bir şey yok. Eğer gerçekten bu noktadaysanız, sanırım size yardımcı olabilirim.
İlk ve kesin olarak, asla ve asla, organize olmayın!!! Onlar her organizasyonu deşifre ederler. Her organizasyon, sadece onların işine yarar. Mücadele, her zaman bireysel veya çok yakın, güvenilir arkadaş grubu içinde olmalıdır. Ancak dikkatinizi çekerim, annenizi, babanızı, kardeşinizi ve en güvenilir arkadaşlarınızı bile, bir şekilde elde edebilirler. Maalesef herkesin bir fiyatı, fiyatı yoksa korkuları var. Bu yüzden yapacağınız her şey, mümkünse bireysel kapasitenizin dahilinde olmalıdır.
İkincisi izolasyon durumunuzu analiz etmelisiniz. Eğer onlar için tehdit iseniz, muhtemelen hedef haline geldiğinizden, izole edilmiş olmalısınız. Başlangıç olarak, işsel ve sosyal olarak, izolasyon derecenizin farkına varmanız gerek. Eğer izolasyon politikasının sonucu olarak, izleniyor ve dinleniyor iseniz, bunu kendinize kanıtlamanız gerek. Eğer izolasyon ve kontrol politikaları uygulanıyorsa, her şeyden önce bu konularda bilinçlenmek ve önlemler almak zorundasınız. Bazı durumlarda birebir izlenme ve dinlenme halinde bile olabiliyorsunuz. Yani sizi insanları kullanarak, gerçek zamanlı olarak, izliyor ve dinliyor olma ihtimalleri bile var. Ama çoğu zaman bunu bilgisayar sistemleri ile gerçekleştiriyorlar. Temel dayanakları uydu sistemleri. Her tür izolasyon ve kontrol operasyonu, bu uydu sistemi sayesinde gerçekleşiyor. Uydu sistemlerinin izleme, dinleme ve kontrol kapasitesinden çıkmanız zorunlu, eğer bir şeyler yapmak istiyorsanız. Bunun en basit yöntemi, kesin olarak tespit edilmemektir. Ancak bunu yapmanız, bir yaşamınız, eviniz, işiniz olduğu sürece, çok zor. En basitinden bilgisayar, İnternet ve cep telefonu kullanmama alışkanlığınız olması şart. Evinizin güvenliğinin sağlanması, mutlak olarak zor, ama güvenlik sistemleri en azından içeri girdiklerinin onaylanması için şart. Yine evinizi değiştirmeniz, kendi bulduğunuz ve onlara ait olmayan bir eve taşınmanız gerekli. İşsel durumunuz tabi ki çok daha problemli. İşinizin mümkün olduğunca, çok opsiyon sağlaması ve bu opsiyonların sizin işsel olarak izole olmanızı engellemesi gerekli. İşinizi cep telefonu ve İnternet ile yapıyorsanız, durumunuz felaket demektir. İşinizi reel dünyada yapmak üzere adapte etmeniz gerekecektir. İş bağlantılarınızı mümkün olduğunca arttırmanız gerekmektedir. Bu noktada, yani bireysel izolasyondan kurtulmanız için, her bireyin kendine göre önlemler alması gerekecektir. Ama açık konuşayım, bireysel düzeyde mutlak bir kurtuluş olduğunu zannetmiyorum; zira dağa çıkıp, doğada yaşamadıkça, izleniyor, dinleniyor, kontrol ve izole ediliyor olacaksınız. Siz mümkün olanın en iyisini yapın yeter!
Üçüncü olarak bilinçlenmeniz ve politika yapmanız, bence sisteme karşı açılan savaşın ilk ayağı. Ne kadar çok insana ulaşabilirseniz, o denli iyi. Kaç kişiyi uyandırabilirseniz, o kadar iyi. Ancak asla gruplaşmayın! Asla organize olmayın! Ve asla kurumsallaşmayın! Bunlar savaşta önünüze çıkacak hendeklerdir. Bu tuzaklara düşerseniz, mücadele o anda sona ermiş demektir. Siz sadece birey olarak ne yapabiliyorsanız, onu yapın. Sizin gibi bin birey, bin ayrı mücadele demektir. Oysa o bin kişi organize olursa, satılmış, çarpıtılmış, kullanıma açık, saptırılmış, işi bitirilmiş bir mücadele demektir. Organize olduğunuzda veya kurumsallaştığınızda, mücadeleye ve samimi dava arkadaşlarınıza elveda demeye hazırlanın. Zira samimi olanlar ortadan kaybolacak, dava çarpıtılacak, sistemin oyuncağı olacak ve muhtemelen öleceksiniz, sadece boş yere, aptalca bir şekilde!!!
Dördüncü olarak sistemle savaşmak için, kendinize bireysel değil, küresel, ulusal veya bölgesel hedefler seçmelisiniz. Zira küresel olmayan, bireysel düzeyde bir kurtuluş, söz konusu bile edilemez. Bireysel düzeyde bir kazanım elde etseniz bile, bu sadece sizde geçici bir kurtuluş illüzyonu yaratmak için, verilen geçici bir taviz olacaktır. Bu savaş bireysel bir savaş değil. Sizinle aynı durumda olan binlerce insan var. Bu savaşta herkes, sadece kendi yapabileceğini yapar. Önemli olan katkının derecesi değil, katkının hedefe yönelik olup olmamasıdır. Hedefler kesin ve açık olmalıdır. Hedefiniz, amacınızın kanıtı olmalıdır. Yok edilmesi kesin olarak gerekli hedefler, temel olarak yukarıdaki bölümde bahsettiğim üst yapı, Siyonist tarikat ve Mason örgütlerdir. Sorun şu ki, üst yapının veya Yahudi toplumunun içine sızmadan söz konusu Siyonist tarikatın deşifresi mümkün değil. Deşifre edemediğiniz bir yapıya saldıramazsınız. Yahudi değilseniz, Yahudi cemaatler içine sızmanız da mümkün olamaz.
Yahudi iseniz ve düşmandan korkmuyorsanız, insanlığa katkınız muazzam olabilir. Ancak Yahudi değilseniz, yapabileceğiniz ilk şey Yahudi olmayan, ancak Siyonizm'e hizmet eden bu mason cemaatlere sızmak, onları deşifre etmektir. Daha sonra mümkünse onlara zarar verecek ve onların işlevlerini ortadan kaldıracak eylemlere girişebilirsiniz. Yani esasen temel hedefler mason cemaatlerdir. Bu mason cemaatler, emin olun ki her yerde ve en olası şekilde, sizi izole, kontrol, manipüle eden ve hayatınızı mahveden cemaat, zaten esasen bir mason cemaattir. Yani bireysel hedefiniz, sizin hayatınızı karartan, sizi bir anlamda hapseden, yaşamınızı ortadan kaldıran mason cemaat olmalıdır. Zaten bu yapı, sizinle etkileşiminden dolayı, en iyi tanıdığınız mason cemaattir. Başka mason cemaatleri çok iyi tanımayabilirsiniz, ama size direkt olarak saldırı düzenlemiş olan cemaati, az ya da çok tanımaktasınız; bu yüzden sizin için en iyi hedef de bu cemaattir. Ayrıca bu şekilde belki bireysel bir kurtuluş veya intikam şansınız da olabilir. Ancak vurgulamak istediğim nokta, kurtuluşun aslında bireysel düzeyde gerçekleşemeyeceğidir. Yani dünya çapında, birbirinden bağımsız, binlerce, başarılı saldırı olmadan, söz konusu global mason cemaatlerin sizin üzerinizdeki kontrollerinin kalkmasını ümit etmek bence saflıktır. Ancak en iyi hedefin, bireysel olarak sizi kıskaca almış olan cemaat olduğunu dikkate alırsanız, tabi ki sizin ilk hedefiniz bireysel olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki, esas başarı, küresel düzeyde elde edilecek olandır.
Mason cemaatler deşifre olur; işlevsiz kalır; ortadan kaldırılırsa, gerek Siyonist tarikatın, gerekse üst yapının eli kolu bağlı kalacaktır. Dolayısıyla da Yahudi cemaatinden destek alınmasına gerek yoktur. Tabi ki Yahudi cemaati içinde bir özgürlük hareketi gerçekleştirilebilseydi, her şey çok daha kolay olurdu, ancak bu şimdilik mümkün gözükmemekte. Sonuç olarak hedefiniz, sizle etkileşim halinde olan, sizi kontrol eden mason cemaat olmalıdır.
Peki ne yapacaksınız? Temel olarak ilk iş, söz konusu cemaatin deşifre edilmesidir. Söz konusu cemaatin operasyonlarının deşifre edilmesi; organizasyonun deşifre edilmesi çoğu durumda yeterli olabilir. Bu durumda muhtemelen siz de büyük zarar göreceksiniz. Ancak zaten hayatınız elinizden alındığı için, bence kaybedecek bir şeyiniz yok. Deşifrenin yeterli olmadığı hallerde şiddete başvurulması zorunludur. Gerçekleştireceğiniz operasyonların, hedef ve amaçla uyumlu ve deşifreyi mutlak olarak sağlaması gereklidir.
Küresel düzeydeki hedefler dikkate alınırsa, ilk başta küresel finans kurumları, bu kurumların sahipleri ve üst düzey yöneticileri, Bildenberg ve Trilateral komisyonu benzeri küresel organize siyasi kuruluşlar ve üyeleri, CIA, MIT ve MOSSAD gibi istihbarat birimleri ve çalışanları, PKK, Fethullah Gülen cemaati gibi terörist operasyonlar ve teröristler, eski mafyanın yerini almış olan yeni organize suç örgütleri ve üyeleri, bütün ülke ve ulusları kuşatmış olan fuhuş-şantaj çeteleri ve üyeleri, sistem için hareket eden BM ve benzeri küresel yapılar ve bunların üst düzey çalışanları, turuncu ve şeriatçı devrimler gibi, her tür küresel düzeyde örgütlü sivil toplum örgütleri ve üyeleri, sistem yararına çalışan her tür medya organizasyonu ve üst düzey çalışanları, uydu sistemleri, iletişim sistemleri, sistem için çalışan her tür ulusal askeri ve polis yapılanmaları ve üst düzey üyeleri, sistem adına hareket eden her tür siyaset-yargı-bürokrasi-akademi-basın-medya ve üst düzey üyeleri, her tür askeri bilimsel araştırma ve bunlarda çalışan sözde bilim adamları, her tür küreselci oluşum ve üyeleri, egemen dinlerin her tür organizasyonu ve bunların üst düzey üyeleri, sistemin desteklediği her tür dini organizasyon ve üyeleri, sistemin desteklediği her tür siyasi organizasyon ve üyeleri, sistemin para kaynakları-para kaçakçıları, her tür sistemsel cemaat ve üyeleri, sistemin desteklediği her tür ticari oluşum ve sahipleri............ deşifresi ve saldırılması önerilebilecek ilk küresel hedeflerdir.
Hedefinizi kesin olarak deşifre edin! Deşifre operasyonunu küresel düzeyde yaymaya çalışın. Daha sonra hedefi, mümkün olan düzeyde-yani bölgesel-ulusal-küresel, ortadan kaldırmaya çalışın. Bunu yapmanız için gerekli eğitimi, ekipmanı önceden elde etmeye çalışın. Hedefiniz kesin ve net olmalı ve asla sivillere, tarafsız, beyinsiz, geniş halk kitlelerine zarar vermemelisiniz. Hedefi neden hedeflediğiniz, en beyinsiz kişi için bile bariz olmalı. Mümkünse hayatta kalmalısınız ve kaçmalısınız.
Gerçekleştireceğiniz eylem, söz konusu organize, kurgusal yapılanmanın deşifre olmasını sağlamalıdır. En aşırı ve uç bir örnek vermek gerekirse, patlatılacak bir biyolojik silah deposu, her ne kadar sonuç olarak belki sivillere de zarar verecekse de, ileride daha büyük zarar görecek kitlelerin bilinçlenmesini sağlayacak ve bu şekilde muhtemel bir kıyamet senaryosunu önleyebilecektir. Veya organize fuhuş-şantaj çetesinin herhangi bir faaliyetinin basılarak çete üyelerinin katledilmesi, söz konusu çetenin gerçekleştirdiği eylemlerin kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkmasını sağlar. Veya herhangi bir küresel finans kurumunun sahibinin veya üst düzey yöneticilerinin kaçırılması, doğal olarak dünyanın ilgisini küresel finansa ve küresel finansın şeytani amaçlarına çekecektir. Veya herhangi bir küresel siyasi yapılanmaya, örneğin Bildenberg konseyine yönelik şiddet, o yapının medyada yer almasını ve deşifresini sağlayacaktır. Herhangi bir istihbarat biriminin örneğin MOSSAD'ın bir ajanının Türkiye'de öldürülmesi, söz konusu örgütün ulusal ve global düzeydeki faaliyetlerine dikkati çekecektir. Veya herhangi bir mason cemaat üyesinin öldürülmesi, söz konusu mason cemaatin özgüvenini sarsacak ve insanlara umut verecektir.
Bol şanslar!!! SON