Gerçek Sünnet Ehlİ Şİa'dir



Yüklə 1,34 Mb.
səhifə32/51
tarix09.03.2018
ölçüsü1,34 Mb.
#45305
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   51

7- Abdurrahman b. Avf


Cahiliyet dönemindeki adı Abdu Amr olan Abdurrahman b. Avf, daha sonra adı Peygamberimiz tarafından değiştirilerek Abdurrahman oldu. Zühre oğullarındandı ve Sâd b. Ebu Vakkas'ın amcasının oğluydu. Sahabenin büyüklerinden ve ilk hicret edenlerdendi. Peygamberimizle birlikte bütün savaşlara katılmıştı. Ömer b. Hattab'ın hilafet için aday gösterdiği altı kişiden biriydi. Ömer onu bu altı kişilik grubun başkanı seçmiş, "Ne zaman aranızda ihtilaf çıkarsa Abdurrahman b. Avf'ın olduğu tarafı seçin" demişti. Ehlisünnet ve'l-Cemaat'e göre o da cennetle müjdelenen on kişiden biriydi.

Abdurrahman, Kureyş'in en zengin gümrükçülerindendi. Öldüğünde mirasçılarına büyük bir mal varlığı bırakmıştı. Bazı tarihçilere göre; 1000 deve, 100 at, 10 bin koyun ve üzerinde yirmi devenin su taşıdığı birçok arazi bırakmış, dört karısı da ondan sonra 84'er bin dinarlık miras almışlardı.308[308]

Abdurrahman b. Avf, aynı zamanda Osman b. Affan'ın da damadı idi. Ukbe b. Ebu Muît'in kızı Ümmü Kulsum'la, yani Osman'ın anne tarafından üvey kız kardeşiyle evlenmişti.

Tarih kitaplarında da gördüğümüz gibi, İmam Ali'nin (a.s) hilafetten uzaklaştırılmasında önemli rolü oldu. Zira Abdurrahman, kabul etmeyeceğini bildiği halde Hz. Ali'ye Ebubekir ve Ömer'in sünnetine bağlı kalmayı şart koşmuştu. Ne var ki onların davranışları Kuran ve sünnetle bağdaşmıyordu ve bu yüzden de İmam Ali (a.s) bu şartı geri çevirdi.

Abdurrahman b. Avf'ın sadece bu özelliği, onun cahiliye bidatlerini korumaya çalıştığını, sünnetten uzak olduğunu ve Resul-i Ekrem'in (s.a.a) pak Ehlibeyt'ine (a.s) yönelik oynanan oyunlarda etkin rol alarak hilafetin Kureyş'e geçmesini sağlamaya çalıştığını ispat etmeye yeter. Onlar, hilafet makamını kullanarak istediklerini yapabilmeyi hedefliyorlardı.

Buharî, Sahih'inde, halkın imamla nasıl biatleştiğini konu alan bölümde, Musevvir'in şöyle dediğini nakleder:

«Abdurrahman, bir gece yarısı bize gelip kapıyı çaldı. Yatağımdan kalkıp kapıyı açtım. Beni karşısında görünce şöyle dedi: "Gördüğüm kadarıyla yatıyorsun. Allah'a yemin olsun ki bu gece gözüme uyku girmedi. Git, Zübeyr ile Sâd'ı çağır. Onlarla bir konuda meşveret edeceğim."

Onları çağırdım ve bir müddet onlarla görüştü. Daha sonra "Ali'yi de çağır" dedi. Onu da çağırdım. Onunla da görüştükten sonra Ali (a.s) kalkmak istedi. Ama Abdurrahman ondan oturmasını istiyordu. Anlaşıldığı kadarıyla Abdurrahman, herhangi bir nedenden dolayı Ali'den korkuyordu. Daha sonra benden Osman'ı da çağırmamı istedi. Osman gelince onunla da çokça konuştu. Ezan sesiyle birlikte birbirlerinden ayrıldılar. Halk sabah namazını kıldıktan sonra bu grup minberin yanında toplandı. Şehirdeki muhacir, ensar ve ordu komutanlarını da çağırdılar. O yıl onlar Ömer ile birlikte hacca gitmişlerdi. Herkes bir araya toplandıktan sonra, Abdurrahman Kelime-i Şehadet getirip şunları söyledi: "Ey Ali! Ben halkı yokladım ve gördüm ki, onlar Osman'dan başkasını istemiyorlar. O halde kendi aleyhinde kimsenin eline bir bahane verme." Sonra Osman'a dönerek; "Ben sana Allah'ın kitabına, Peygamber'in sünnetine ve önceki halifelerin yöntemlerine uyman koşuluyla biat ediyorum" dedi. Daha sonra orada bulunan muhacir, ensar, ordu komutanları ve bazı Müslümanlar Osman'a biat ettiler.»309[309]

Araştırmacı birisi, Buharî'nin bu rivayetinden, bu işlerin hepsinin bir gecede planlandığını ve Abdurrahman'ın ne kadar zeki ve kurnaz olduğunu anlayabilir. Demek ki Ömer onu boş yere seçmemiş!

Rivayetin sahibi Musevvir'in sözüne dikkat çekmek istiyorum. Diyor ki: "…Daha sonra 'Ali'yi de çağır' dedi. Onu da çağırdım. Onunla da görüştükten sonra Ali (a.s) kalkmak istedi. Ama Abdurrahman ondan oturmasını istiyordu…"

Bu söz bize Abdurrahman b. Avf'ın, hilafet konusunda İmam Ali'ye (a.s) ümit verdiğini gösteriyor. İmam'ın bu sahte şurada yer almasını sağlamak istiyordu. Çünkü aksi halde ümmet ikiye bölünecekti. Nitekim Sakife'de de böyle yapmışlardı. Zaten Musevvir'in şu sözü bu ihtimali daha da güçlendirmektedir: "…Anlaşıldığı kadarıyla Abdurrahman, herhangi bir nedenden dolayı Ali'den korkuyordu…"

Bu yüzden de hileye başvurdu. Geceleyin Ali'yi çağırıp hilafet için onu tebrik etti. Ona güven verdi. Sabah olunca da ordu komutanları, kabile reisleri ve Kureyş'in ileri gelenlerinden destek alarak onların huzurunda ansızın taraf değiştirdi. Sonra da "Halk, Osman'dan başkasını kabul etmiyor" dedi. Bunu o da kabul etmek zorundaydı. Aksi takdirde onların eline bahane vermiş olacaktı. Yani kısacası, İmam Ali'yi (a.s) öldüreceklerdi.

Şimdi rivayetin son kısmını dikkatle okuyun. Musevvir şöyle diyor: "Herkes toplandıktan sonra Abdurrahman Kelime-i Şehadet getirdi ve şöyle dedi: 'Ey Ali! Ben halkı yokladım ve gördüm ki, onlar Osman'dan başkasını istemiyorlar. O halde kendi aleyhinde kimsenin eline bir bahane verme...'

Abdurrahman neden onca insan içerisinden İmam Ali'yi muhatap aldı? Veya neden "Ey Ali, ey Talha ve ey Zübeyr!" diye seslenmedi? Demek ki bu iş, bir gecede planlanmıştı ve bu grup, baştan beri Osman'ı başa getirmeyi ve Ali'yi (a.s)'ı kenara itmeyi hedefliyordu.

Biz yakin edebiliriz ki, onların hepsi Ali'den (a.s) korkuyordu. Çünkü eğer Ali (a.s) hilafete geçecek olsa, adaletle hükmedecek, Allah'ın kitabını ve Peygamber'in (s.a.a) sünnetini yeniden canlandıracaktı. Böyle olunca da Ömer b. Hattab'ın halkı sınıflandırmak konusundaki bidatlerini ortadan kaldıracaktı. Nitekim Ömer ölmeden önce Ali tehlikesine karşı onları uyararak şöyle demişti: "Eğer bu işi doğru ellere teslim ederseniz, onu doğru yola yönlendirir."

Evet, doğru yol Peygamber'in sünneti idi, ama Ömer ile Kureyş onu beğenmiyordu. Eğer Peygamber sünnetini isteselerdi kendilerini hak yola hidayet etmesi için Ali'yi işin başına getirirlerdi. Zira İmam Ali, Peygamber'in halifesiydi. Ne var ki onlar diken tohumu ektiler ve hüsrandan başka bir şey dermediler.

Abdurrahman bin Avf'ın planları nereye vardı ve son olarak neler yaptı? Gelin, hep birlikte görelim:

Tarihçilerin yazdığına göre; Abdurrahman bin Avf, Osman'ın ilk iki halifenin sünnetiyle hareket etmediğini, yüksek makamları kendi yakınlarına verdiğini ve akrabalarına servetler bağışladığını gördüğünde çok pişman olmuş, yanına giderek onu azarlamış ve şöyle demiştir: "Ebubekir ve Ömer gibi hükümet edesin diye seni ben başa getirdim.310[310] Ama sen onlarla muhalefet ettin. Akrabalarına çokça bağışta bulundun. Onları Müslümanların boynuna bindirdin!" Osman, "Ömer Allah yolunda akrabalarıyla bağını koparmıştı, ben de Allah yolunda onlarla bağı kuruyorum!" diye cevap verince Abdurrahman, "Allah'a ant olsun ki artık seninle konuşmayacağım!" dedi ve ölünceye dek de onunla konuşmadı. Hatta ölüm döşeğinde bile Osman'a küskündü. Hastalandığı zaman Osman ziyaretine gelmiş, Abdurrahman ondan yüz çevirmiş, duvara bakmış ve onunla konuşmamıştı.311[311]

İbn-i Ebil Hadid Mutezilî, Şerh-i Nehcü'l-Belaga'da şöyle der: "Ali (a.s) seçim gününde öfkelenmişti. Abdurrahman b. Avf'ın hile yaptığını anlayınca şöyle dedi: "Allah'a ant olsun ki, bu işi ancak dostunun dostundan umduğu şeyi sen de umduğun için yaptın. Allah ikinizin arasını bozsun!"312[312]

İmam Ali (a.s) bu sözüyle şunu ima etmeye çalışıyordu: Abdurrah-man, Ebubekir'in Ömer'e yaptığı gibi Osman'ın da kendisinden sonra onu halife yapmasını umut ediyordu.

Ali (a.s) ona şöyle dedi: "Öyle bir süt sağ ki, sana da faydası olsun ve bayrağı öyle birine ver ki yarın aynını sana geri verebilsin." İmam, bu çok manalı cümleyle bir müddet sonra onların aralarının bozulacağını ve birbirlerine gireceklerini haber vermek istiyordu. Nitekim bu doğrultuda da dua etmişti.

Sonuç olarak Allah, İmam'ın (a.s) duasını duymuş, çok geçmeden o ikisi arasında düşmanlık ve kin ortaya çıkarmıştı. Abdurrahman kendi damadına düşman oldu ve ölünceye kadar da onunla konuşmadı. Hatta kendi cenazesine namaz kılmasını bile istemedi.

Yine görüyoruz ki Hz. Ali (a.s), hilafeti feda ederek amcasının oğlu ve din kardeşi olan Muhammed b. Abdullah'ın (s.a.a) sünnetinin korunmasını sağlayan tek şahıstı.

Saygıdeğer okuyucu! Hiç şüphesiz buraya kadar Ehlisünnet ve'l-Cemaat'in hakikatini ve bu cemaati oluşturan kimselerin kimler olduğunu anlamışsınızdır. Mümin, sade ve saygıdeğerdir, ama bir delikten iki kere sokulmaz.



Yüklə 1,34 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin