Gitar Tarihi Üzerine Araştırma Yrd. Doç. Ertan Birol



Yüklə 439,42 Kb.
səhifə9/9
tarix17.11.2018
ölçüsü439,42 Kb.
#82888
1   2   3   4   5   6   7   8   9
Tek gitar iÇin Çok sayıda eser bırakmıştır. Bunların arasında Schubert'in “lieder”'lerinden 6 uyarlama, ilgi Çekici bir “ élegie” ve aÇık seÇik bir başlığa sahip “ Le Romantique”, 2 gitar iÇin eserler, gitar-obua, gitar-şan, gitar-piyanoforte ve Giuliani'nin “Rossiniane”'larının stilinde Verdi, Bellini, Donizetti ve tabi Rossini operalarından “arya aranjmanları” vardır.
1856'da Brükseldeki kompozisyon yarışması fırsatı ile zengin Rus gitarist Nicolas de Makaroff şu notu düşüyordu:
“ Gayet tabidir ki Mauro Giuliani gitarın dahi adamıydı, fakat itiraf edilmelidir ki müziği zamanını tamamlamış... Mertz'e gelince, ondan öncekiler zenginlik kaynaklarını ve gizemi iyice incelememişlerdi.”
Mertz N. Coste'un rakibi olarak Çaldığı “Concertino per la chitarra sola” ile birincilik ödülüne hak kazanmıştı. Belli ki bu iki gitaristin mesleki kariyerleri paralellik göstermektedir.
Napoleon Coste ( 1805-1883 ): İsminden de anlaşılacağı gibi N. Coste bir subayın oğluydu ve Doubs'da doğmuştu. “La source du Lysson” bize, memleketine ait hatıralarına bağlı olduğunu düşündürüyor. Çünkü Lysson onun doğduğu topraklara ait küÇük bir nehirdir. Eline gitarı Çok küÇük yaşlardan itibaren aldı. 18 yaşında Valenciennes'e yerleşti ve oranın ünlü gitaristi Santini'nin yanıbaşında şöhret oldu. 1 mart 1828'de iki gitarist beraber bir konserde Çaldılar ve kritikler tarafından ikisi de Çok beğenildi.
Ertesi ay, o dönemin moda salonlarından Chinois'da ilk partiyi Çalarak Çok samimi bir sükse elde etti. İşte program şöyleydi:
“ Mr. Sagrini tarafından uvertür; şanı maestro tarafından yapılan amatör trio; solo flüt; Maestro Sagrini ve Coste'un 2 gitar beraber icra ettikleri “des Grandes Variations Concertante.” ( 27 şubat 1828).
1830, en yoğun romantik yıldır: Berlioz'un “Symphonie Fantastique”'i ortaya Çıktı ve 1831 de halka Çalındı. Bu konser 17 nisan 1831 tarihinde Petzold salonunda gerÇekleşmişti ki 2 gün evvel de burada Regondi Çalmıştı. Ertesi yıl 10 nisan 1838'de F. Sor ile düo Çaldığı konser artık İspanyol gitaristin son konseri olacaktı. Kritikler onun (N.Coste) emin adımlarla büyük gitaristlerin Çizgisinden gittiğini, bunu farkettirenin saf, zarif ve güÇlü stili olduğunu yazıyorlardı. Sor'dan Çok şey öğrenmişti. İcracı ve besteci olarak ona yaklaşmıştı. 1838'deki o meşhur konser, ustası Sor ile bir ikili Çalarak başlamış, daha sonra ünlü piyanist Hummel ve Giuliani ile bir “ concerto” ve “ Norma”'nın “ cavatine”'i üzerine yazdığı bir fanteziyi Çalmıştı.
Bu güzel gecede Sor, Giuliani ve Coste birlik olmuşlardı. XIX. Yüzyıl böylece ilerlerken romantik karakterini de bu şekilde gösteriyordu.
1850'ye doğru Napoleon Coste, Sor'un hatırasına sadık bir duygu ile, onun metodunun tamamını bazı ilaveler yaparak yayınlattırdı. Burada Sor'un Çok sesliliğini ele almıştır:
“ Gitar, formunun zarifliği, sonoritesinin kulağa hoş gelmesi ve bilhassa iyi düşünülmüş akort şekli sayesinde kontrpuanın icrasına, modern müzikte ileri basma hareketlerini takip etmeye özel olarak imkan vermektedir.”
Bunu, gitaristin kesin pozisyonunun tarifi devam etmektedir. Sağ elin güncel pozisyonu, Çok modern olan bu pozisyonun doğruluğu ile titizlikle mukayese edilmiştir.
“ Tellere hamle yapma hareketi, eli kapalı tutarak ama tamamen kapalı olmayan bir şekilde yapılmalıdır.”( Burada söz konusu ettiğini sandığımız şey “eli kapalı tut ama sıkma” gibi bir ifade olmalıdır.)
Sağ elin tını veya renk değişene kadar yer değiştirmesi övülmüştür. Coste ilave ediyor:
“ SerÇe parmağı arpejlerde, bazı müzikal Çizgilerin ayrılma icrasında, bir görevle gönderildiğinde tablaya konulmaz ve daha sonra hafifÇe dayanmalıdır.”
Bütün Çağdaşları gibi Coste da pratikte Çalgının ses genişliğini arttırmak iÇin araştırmış ve kalınlara 1 tel ilave etmiştir.
“ BirkaÇ yıl önce Mr. Lacote'un atölyesinde bir gitar yaptırdım. Büyük bir volüm ile Çok güzel bir ses kalitesi elde ettim...Yedinci telin ilavesi Çalgının sistemini tamamladı ve son endüstri sergisinde müzikal jüri tarafından kabul gördü.”
Yedinci tel sıklıkla “re”'ye akort ediliyordu, fakat “do”'ya, hatta “si bemol”'e indirilebiliyordu. Diğer taraftan “Plaque du touche” (klavye) rozasın üzerine uzatılmış, sesler birinci telde “mi”nin 2 oktav üstüne kadar Çıkmıştı. Perde sayısı 24'e ulaşıyordu.
Çalgının geleceğine dönmüş olarak, sınırları ölÇülendiriyor ve bu metoda R. De Visée'nin 6 parÇasını sıkıştırıyordu. Bu eserleri 1867'de Fetis'in organize ettiği bir konser sırasında Çalmıştı. Bu kaynak, Çıkışını 1880'de “ Livre d'Or du Guitariste” ile tamamlayacaktı. Bu ilk defa olarak gerÇekleşen, bir yüzyıl sonra asla terk edilemeyecek bir repertuarın tekrar keşfiydi. Alman Heinrich Albert de ( 1870-1950) bu araştırma ve yenileştirme araştırmalarına ve transkripsiyonlarına iştirak edecekti.
1863'de kolunun kırılmasına sebep olan kaza, onun kariyerini yarıda bırakmasına sebep oldu. ( Fakat besteciliğe değil).
1856'da “La chasse des Sylphes” adlı eserini soylu Rus asilzadesi Mr. Nicolas de Makaroff'un Brüksel'de aÇmış olduğu yarışmaya soktu. Burada Avrupa'nın bütün gitaristlerinin eserleri yarıştı. 31 değişik ülkeden yarışmacılar, 64 parÇayı, başkanlığını Mr. Makaroff'un yaptığı ve Mr. Bender, Blaes, Dimka, Kuffrah, Léonard ve Servais gibi kişilerden oluşan jüriye sundular. Birincilik ödülü Viyana'dan J.K.Mertz'in eseri dörde karşı üÇlük bir oylama ile birinci oldu. Fakat eserlerini gönderdikten hemen sonra öldüğünden bu ödül yarışmada ikinci olan N.Coste'a verildi. Mertz'in ölümü ile bu Avrupa yarışmasında N.Coste tek başına ödül kazanan kimse olarak tarihe geÇti.
Ayrıca N. Coste öğretmenine olan saygısını, Katalan bestecinin “L'Encouragement”'ının 2 gitar düzenlemesini zenginleştirerek gösterdi.
Giulio Regondi ( 1822-1872): Regondi bir harika Çocuktu ve babasının yönlendirmesiyle 8 yaşında konser vermişti. Cenevre'de doğmuş, sonra Lyon'a geÇmişti. Babasının eşliğinde daha 9 yaşındayken Londra'da dinleyenleri vaktinden önce baştan Çıkarmıştı. Paganini'nin baş yıldız olduğu konserlerde Çaldı. Şeytani kemancı ile, bu bukleli sarı saÇlı gitar Çalan melek gibi Çocuk pek de az kontrast değildi. Londra'dan sonra ve Viyana, Prag, Frankfurt v.b.'den önce Paris salonlarında da sık sık görüldü. Çağdaşı olduğu diğer gitaristler gibi tamamen romantik karakterde eserler yazmıştır: Reverie (noktürn), Çeşitlenmiş şarkılar, Fete Villagoise, rondo caprice v.b. Diğer orijinalliği de gitar ve concertina (1829'da yapılmış hegzagonal formda bir akordeon cinsi) iÇin yazılmış kompozisyonlardır.
Bütün bu besteciler münasebetiyle, sık sık oda müziği eserleri sorusu vardır. Solist Çalgıcılık unutulmadan büyük kısmı ikili, üÇlü, dörtlü olarak diğer Çalgılarla da beraber Çalınmak üzere yazılmış eserler verilmişti. Fakat Çoğu 2'li olarak yazılmıştı. Sadece 2 gitar değil fakat şan-gitar Çok ayrıcalıklıydı. Şöyle bir göz atarsak: Carl Maria von Weber, Louis Spohr, Blangini (1781-1841), Luigi Brambilla, Federico Moretti; Gottifredo Ferrari, Giuliani, Sor, v.b.'nin sayısız romansları o zamanlarda salonlarda koşuyorlardı.
Günün zevkine uygun bir diğeri gitar-keman ikilisiydi ve bu 2 Çalgı arasında büyük volüm farkına rağmen Çok tutuluyordu. Aynı eserleri flüt-gitar ikilisi olarak Çalınabilirliği de sıklıkla not edilmişlerdir. Gayet tabi Paganini başta olmak üzere Carulli, Molino, Molitor, Joseph Küffner (1777-1856)'i de sayabiliriz. Nadir görülmekle birlikte bir örnek olarak, klarnetist Carl Andreas Goepfert (1768-1818)'in gitar-basson ikilisini verebiliriz. Besteci ayrıca flüt-gitar iÇin de yazmıştır.
Sıklıkla görülen bir diğer ikili de piyanoforte-gitar iÇin olanlardır. Çağın ilk yarısında piyanofortenin ses volümü daha bugünkü yoğunluğa ulaşmamıştı ve gitar ile şahane bir ikili oluşturuyorlardı. Ses genişliği ve polifonik yapısı onun gitar repertuarına aÇılmasına izin veriyordu. Johann Nepomuk Hummel (1778-1837) yazdığı bu tarz ikililerin yanında gitar-piyanoforte-klarnet ve viyolonsel iÇin bir “Grande Serenade”, 3 tane olan diğerlerini ise gitar-piyano-flüt-keman ve violonsel iÇin yazmıştı. Carulli, Beethoven'in viyolonsel-piyanoforte iÇin olan “ Mozart'ın teması üzerine Çeşitlemeleri”'ni almış ve gitar-piyanoforte iÇin uyarlamıştır. Mertz kendi kompozisyonlarından bazılarını 2 gitara Çevirmiş; Giuliani ise kendi konÇertosunu küÇültmüş, rondolar ve Çeşitlemeler bestelemiştir. Anton Diabelli (1781-1858)'nin “Grande Sonate Brillante”'ını ve bir Çok serenadını ve sonatını unutmamak gerekir. Léonard von Call (1779-1815) ( birÇok serenadı ve sonatını), Pierre Porro (1759-1831), Joseph Küffner( diğer 3 sonatının arasından gitar- flüt-piyanoforte iÇin olanı), Carl Maria von Weber, Onorato Costa, Aubert, Prudent-Louis Aubery du Boulley (1796-1869), Koehler, Max- Joseph Leidesdorf (1780-1839), Molino, Luigi Castellaci...v.b. de ilgiye hak kazanmaktadırlar.
Paris, Londra, Viyana, Berlin gitaristlerin konserlerini verdiği yerler arasında en önemli olan şehirlerdi fakat bu Çalgı, önceden beri Avrupa'da ve diğer yerlerde de yayılmıştı. Saint-Petersbourg, Sor ve Giuliani'yi ağırlamış, İspanyol Çalgısı olarak düşünülen gitarı ve en önemli gitaristlerin ekollerini keşfetmişti. Bu Çalgı Çok önceden Rusya'ya yerleşmişti. Gitar burada gerÇek atılımını XVIII.y.y.'da yapmıştı. 7 teli vardı ve akordu tamamen değişikti:
“ Re-Sol-Si-Re-sol-si-re “ şeklindeydi.
Roussanov 1901'deki yazısında Çalgı iÇin:
“ Gitar, 7 teli ile halkın her katmanına kesin girmiş, Rusya'nın popüler Çalgısı ünvanını almıştır.” diyebilmiştir.
Bu okulun en göze batan müzisyeni hemen hemen yaratıcısı konumunda olan Andrei Osipovitch Sichra'dır.
Andrei Osipovitch Sichra (1773-1850): 1805'de Moskova'ya yerleşmiş, dersler, konserler vermiş ve aynı zamanda bir gitar gazetesi Çıkarttırmıştır. 1820'de Saint-Petersbourg'a yerleşmiş, orada pedagojik Çalışmalarına devam etmiş, konserler vermiş, 300'den fazla eseri yayınlanmış bir besteci olarak yazmaya devam etmiş, yurttaşı Glinka ve İrlanda'lı John Field gibi müzisyenlerle dostluklar kurmuştur. Etkileri S.N.Axenov, Michel Timothévitch Vittotski (1791-1837) gibi öğrencilerine uzanmıştır.
Roussanov 1901'de yazdığı yazıda Vittotski iÇin şöyle bir övgüde bulunmaktaydı:
“ Vittotski'nin Çalışı, güÇlülüğü ve tondaki eşitlik ile dikkat Çekiciydi. Olağanüstü Çabuk ve cesur, şarkı söyler gibi yaptığı legatolar, arpejlerinin zenginliği ( arpin gücüyle eşdeğer) ve kemanın şarkılaması gibi şeyler insanı hayrete düşürüyordu.”
F.Sor'un Rusya'da kaldığı günlerde, hatıralara geÇecek bir şekilde bu iki müzisyen karşılaştılar. Bu, iki kültürün tipik bir şokuydu. Biri bütün humanizmiyle Çağdaşlarının müziğini iÇine sindirmiş Çok önemli bir besteci, ve diğeri popüler temaları teneffüs eden, bunları hiÇ durmadan ve tekrar etmeden süsleyen, Glinka'nın “ Halk davet ediyor ve biz düzenliyoruz” cümlesine sadık otodidakt bir dahi.
Bu şok, Güney-Amerika müziğinin Avrupa'da söz sahibi olmaya başlayacağı günlerdeki, Avrupa gitaristik manzarasına benzer bir görüntüdür.
Gitar Polonya'da devrimden kaÇan Fransız aristokratları tarafından, kaÇışta tercih edilen ülke olması sebebiyle ithal edilmiştir. Çünkü, gitar rahat taşınabilen bir Çalgıdır. Polonya askerleri İspanya'da Napoleon ile savaşıyorlardı ve gitarı kendi şarkılarına eşlik iÇin kullanıyorlardı. Milli Çalgı olarak benimsediler ve yanlarında getirdiler. Gitarın Avrupa'nın diğer yerlerinde önemli konuma gelişi Varşova'da da paralel bir harekete sebep oldu. Giuliani'nin Polonya'lı öğrencisi Feliks Horecki (1786-1846) virtuoz, besteci ve öğretmen olarak tanındı. Giuliani'nin bir diğer öğrencisi olan Jan Nepomucen Bobrowiticz 1831'de başarısız darbe sonrası kaÇtı ve Lipsk'de Çok sayıda konserler verdi. Bunlardan bazıları Clara Schumann iledir. Bir diğeri Stanislas Szcepanowski ( 1814-1875) Horecki ve Sor'un öğrencisidir ve virtüoz-bestecidir. Bu Polonya okulunun en önemli ismi hiÇ şüphesiz Marek Konrad Sokolowski (1818-1893)'dir. Uluslar arası turneleri ona sayısız müzisyen tanıma imkanı verdi. Bunların arasında Londra'da taktir imzası ile gitarını hediye eden Regondi de vardı.
POST-ROMANTİZM VE GİTARIN RöNESANSI
XIX.yüzyılda Fransız'lar daha önceden edinmiş oldukları yeri kaybediyorlar, İtalyan'lar ve İspanyol'lar tarafından tahttan indiriliyorlardı.
Yüzyılın son üÇte birlik kısmı son romantik gitaristlerin kayboluşuna şahitlik ediyordu. Gérard de Nerval yazısında şöyle bir yorum yapıyordu:
“ Arp gibi gitar da piyanoya yenik düştü ve bu olay diğer bir Çağın zerafetine gönül verme meselesiydi (Promenades et souvenirs, 1854).”
1876'da bir sözlükte şunları ilave ediyordu:
“ Gitar, zenginliği az olan bir Çalgıdır. Sesi boğuk ve arpejleri monotondur. Bu Çalgı pek de şana eşlik hizmeti verecek gibi değildir.”
Bu Çatlak sesler daha önceden duyduklarımızı hatırlatıyor ve bunun gibi sözlerin, olaylar ve gelişmeler karşısında ters yönde söylendiğini de biliyoruz.
Buna rağmen gitaristler daha nadir ve yapımcılar Çok daha dikkat Çekmeyen insanlar olarak görünmeye alışmışlardı. 1867'den itibaren, XIX. Yüzyılda belli aralıklarla gerÇekleştirilen evrensel fuarlardan birinde gitara ve müzikolog Fetis'e bröve verilmişti ve bu fuardaki raporunda şöyle yazıyordu:
“ Günümüzden 40 yıl geriye gidersek, kültürlü ortamlarda gitar aşkı pek Çok amatörü, hatta Seville Berberi'nin ünlü bestecisini bile kendine Çekmişti. Fakat son zamanların ateşli müziği iÇin yeterli sese sahip değildir. Terk edilmiştir ve hemen hemen tek ülke olan İspanya ona hayat hakkı tanımıştır.”
J. Rambosson “ Les Harmonies du son (Firmin-Didot, 1878)” adlı kitabında şöyle yazıyordu:
“ Daha Çok ses veren gitarlar bugün İspanya'da yapılanlardır. 1867 fuarında görülenlerden yeni bir model Çok göze batıcı derecede güzel sesi olan bir gitardır. Mr. Gonzales kendine has bir buluşla, sesi güÇlendirmiş ve vibrasyonu 20 saniyeye kadar uzatabilmiştir. Mükemmel Çalışılmış bu gitarların fiyatı 1000 franktır.”
Antonio de Torres ( 1817-1893 ): J.Pernas de Grenade'ın öğrencisiydi. önce Sevilla, sonra 1870'de Almeria'da yaşadı. Gitaristlerin başlattığı rönesans hareketinde gitar yapımcılarının da büyük rolü vardı. Bu gelişimdeki ciddi Çalışmalardan en önemlisi sayılabilecek biri de lakabı “ gitarın Stradivarius'u” olan Antonio de Torres'di. İcracıları dikkatlice dinlemiş, onların ihtiyaÇlarına, sızlanmalarına cevap aramış, kendinden öncekilerin Çok sayıdaki deneyimlerinden faydalanmış, gitarının formunu, eşiğin yerini, kullandığı ağaÇları sık sık değiştirmişti. Böylece yüzyılın son üÇte birlik bölümünde uzun zaman kullanılacak olan ideal modele ulaşmıştı. Yelpaze şeklinde barajı (balkon) keşfeden olmasa da ( Panormo ve Pages ondan evvel bu tip barajı kullanmışlardı) bunu bir sistemle sonuÇlandıran Torres'tir.
Torres gitarının formu bugün kullandığımız formdur. Tel uzunluğu 65 cm. cıvarında değişiyor, yüzyıl ortalarındaki İspanyol gitarlardan daha önemli bir konuma yerleşiyordu. Ses kasasının omuz ve kalÇaları genişliyor ve ses daha güÇlü Çıkıyordu. ön tabla hafifÇe dış bükeyleştirilmiş ve inceltilmişti. Bu şekilde tellerin Çekme gücüne karşı daha dayanıklı ve iÇ barajların kalınlığını azaltmaya izin vermekteydi. Ses kasası sıklıkla pelesenk ( palisandre) ağacındandır; fakat Torres bazen, flamenko gitarın atası sayılan 1865 model gitarında olduğu gibi, servi (cypres) kullanıyordu. Bunun yanında bazen sertleştirilmiş karton veya mukavva (1862) (ibid) veya 11 telli bir gitar ( 5 teli sap dışında) iÇin de keÇi boynuzu ağacı (1885) (ibid) denemiştir.
Tarrega, Llobet ve diğer bir Çok gitarist Torres'in gitarlarıyla Çalıyorlardı ve Çağlarının Çalma gereğine uyarlanacak Çok daha sonor bir gitarı dinlemek iÇin daha yarım yüzyıldan fazla beklemek gerekiyordu. Ama şunu söylemek hiÇ de fazla olmaz:
Torres gitarın bugünkü formunu bulan ve rönesansını başlatmış kişidir.
Torres'le Çalışan ve Çok şey öğrenen öğrencileri yeni tekniği kullanarak ve yayarak onun aÇmış olduğu kapıdan dünyaya aÇıldılar. Ondan sonra gelen Manuel Ramirez (1869-1937) sadece muhteşem bir yapımcı olarak kalmamış aynı zamanda bu gün en iyiler arasında sayılan Santos Hernandez (1874- 1943), Enrique Garcia (1868-1922) ve Domingo Esteso (1882-1937) gibi yapımcıların öğretmeni olmuştur.
Gitaristler, Müzik Anlayışı ve Repertuar:
Bu, iyi kalite Çalgıların yanında, kısa zamanda Fransa'da, genel endüstrileşme iÇinde, fiyatları Çok daha makul, seri imal edilmiş gitarlar bulunacaktır (1867 yıllarında bir işÇi yılda 1000, bir öğretmen 1500 frank kazanıyordu) zira, Fransa'da, hemen hatırlanacak gitarist isimleri pek yoktur. Pek ilgi Çekmeyen ve tek tük eserler de vermiş olan bu isimleri sayarsak: Maurice de Raoux, Louis ve Napoleon Crevel de Charlemagne, Carulli'nin öğrencisi ve Lille konservatuvarı müdürü Victor Magnien (1804-1885), yüzyılın sonunda Louis Beaufort, Joseph Ferrer (Sérenade Espagnole, 1890; Bolero, 1898), Louis Emma ( Tarantelle Napolitaine, 1855; Souvenir de Dieppe, 1895; Fantaisie Espagnole, 1895), Alfred Cottin (metot), Auguste Zurfluh (valsler ve gavotlar) ve “Carmen” operasında (1875) gitarı kullanan Bizet.
İtalya'da Luigi Picchianti (1786-1864) sonatlar, prelüdler ve bir metot yayınlamıştır. Mauro Giuliani'nin Çocukları Michele ve Emilia babalarının izinden gitmeyi denemişlerdi. Camillo Sivori (1817-1894) 6 kuartet ( keman, alto, gitar ve viyolonsel iÇin) yazmıştır.
Luigi Mozzani ( 1869-1943): Mozzani önemli bir isimdir. önce oboist, sonra gitarist olmuştur ve ikinci Çalgısı birincinin önüne geÇmiştir. 1894'de Berlin'de büyük bir konser vermiş, sonra bütün Avrupa'yı ve Amerika'yı Sor, Giuliani,Tarrega gibi Çağının bestecilerini ve özellikle Bach Çalarak dolaşmıştır. GerÇekte Bach'ın eserlerini ilk uygulayan odur ve akla yakın bir “baba” arayışında olan gitaristler alayının koşup iÇine daldıkları bir gedikti bu Çalışmalar.
Mozzani aynı zamanda bir Çalgı yapımcısı idi. Çalgının sesinin iyileştirilmesi, kullanımı gibi konulara zaman ve para ayırmıştır.
Kompozitör olduğundan daha fazla, iyi bir konsertisttir. Bugün ölümsüz “ Feste Lariane”'nin yaratıcısı olarak tanınır.
Almanya ve Avusturya'da isimlerini sadece bazı özel sözlüklerde bulabileceğimiz kişileri şöyle sıralayabiliriz: Henrich Marschner (1795-1861), Heinrich Wohlfart (1797-1883), Ferdinand Pelzer (1801-1861), Karl Euleinstein (1802- 1890), Sydney Pratten ( 1821-1895), Otto Sclick (1850-1928).
Otto Hammerer ( 1834-1905) 1898'de ilk gitaristler kongresinin kurulmasını sağlamıştır ve ilk başkanıdır. Avusturya'lı Josef Zuth ( 1879-1932) Viyana'da eğitim vermiş, Çalgı üzerine bir seri araştırmalar yapmış (1919 -1928 arası) ve ünlü “ Handbuck der Laute und Gitarre”'yi ortaya Çıkarttırmıştır.
Rusya'daki bazı isimleri ise şöyle sıralayabiliriz: Siemion Aksionov ( 1773-1853), Felix Horecky (1786-1870), Vladimir Morkov (1801-1873), Serguei Zaiaiski ( 1850-1910), Alexandre Solowioff ( 1856-1911) ve Vassili Lebedief ( 1867-1907).
Polonya'da ise sadece iki isim: Josef Niedzielski ( 1793-1852) ve Ignace Zapolski ( 1829-1865)'yi sayabiliyoruz.
A.B.D.'de Justin Holland ( 1819-1887) bir metot yazmış, Sor, Aguado, Giuliani'ye ait eserlerle konserler vermiştir. Vadah Olcott ise Giuliani'nin konÇertosunu tanıtmıştır.
İngiltere'de Herbert Ellis ( 1865-1903) “Thorough School for the Guitar”'ı yayınlamıştır.
Brezilya'ya geÇtiğimizde Luis Mesquita'yı, Meksika'da Rafael Adame'ı, Venezuela'da Maria Montero'yu görüyoruz.
Afrika yayılma Çalışmasını daha önceden başlatmıştı. Yüzyıllardır iradesinin ve isteklerinin dışında köleliğe, köklerinden kuvvetlice sökülerek kendileriyle birlikte taşındılar. Müziğin şeklini değiştiren iki şey vardır: lirizm ( “blues”'un doğuşunu sağlayan özel modlara göre) ve ritmin tamamen diğer bir yönüdür ki bunlar 2 Amerika'nın müziğini birbirine bağlayacak unsurlardır.
Asya ise fethedilmeyi bekliyordu ve bu, yarım yüzyıl sonra gerÇekleşebilecekti.
Büyük üstadların gitarı kullanmaları epey nadiren olmuştur. Jules Massenet ( 1842-1912) ve Saint-Saens ( 1835-1921) Çok az Çalabiliyorlardı. “Otello” operasında (1887) ve “ Falstaff”'da (1893) Verdi birkaÇ sahnede gitar sesinin duyulmasını ve sahnede görünmesini istemiş, Raoul Laparra “Habanera” operasında şantöre 2 kemanla beraber gitar Çaldırmıştır. Gustav Mahler ( 1860-1911), 1904'de yazdığı ve 1908'de ilk defa Prag'da Çalınan 7. senfonisinde gitar kullanmıştır.
İspanya'da gitar, konsertist ve kompozitörler Jose Broca, Antonio Cano, Jose Costa y Hugas, Julian Arcas, Jaime Bosch, Juan Parga ve bilhassa FRANCİSCO TARREGA ile ikinci esini bulacak ve yeniden doğuş veya yeni bir ALTIN ÇAĞ başlatacaktır.
Jose Broca ( 1805-1862) ve Antonio Cano ( 1811-1897): Bu iki gitarist-besteci Aguado'nun öğrencisidirler. Ustalarının müzikal ve pedagojik Çalışmalarını takip etmişlerdir.
Jose Costa y Hugas ( 1827-1881): Rossini hayranı, Sor ile mukayese edilebilecek kadar müzikal birikime sahip bir konsertisttir. Eserlerinden en önemlisi ve ünlüsü “ La Traviata” motifleri üzerine yazdığı “ Fantasia”'dır.
Julian Arcas ( 1832-1882): Aguado ve Sor'un halefi olmaya layık bir gitaristtir. “ Bolero”, “Tango”, “Menuets” v.b.'nin yazarıdır. 1860-1870 arası yaptığı zaferlerle dolu turnede büyük bir sükse ile tanışmıştı. 29 ocak 1862'de Londra'da verdiği bir konserden sonra kritikler oybirliği ile sıcak yazılar yazmışlardı. Bunlardan biri şöyle yazıyordu: “ HiÇ abartmadan garanti verilebilir ki gitar Julian Arcas'ın ellerinde minyatür bir orkestraya dönüşmektedir.” Çalgı yapımcısı ( luthier) Antonio Torres'in üzerinde Çalgının daha iyi hale getirilmesi Çalışmalarında onun da büyük etkisi vardır.
Jaime Bosch ( 1826-1895): 1852'de Paris'e gelmiştir. Tek gitar iÇin Çok sayıda eser vermiştir: “Souvenirs de Barcelone”, “ Plainte Mauresque (1866)”, “Mazurka (1894)”, “Bolero (1897)”...” Çok dolu bir metot (1891” ve gitar eşlikli 10 tane ilgi Çekici melodi, dönemin önemli bulduğu gitar ve violon ad. Libitum iÇin bir “ Passacaille-Serenade”. Düşünülebileceklerin ötesinde bu eser Charles Gounod'yu kışkırttı. “Faust”'un bestecisi bir gitar amatörüydü. 1862'de İtalya seyahati sırasında kendine bir gitar almıştı. “ La Reine de Saba”'nın başarısızlığı onu unutturdu. üstelik 1870 savaşı sırasında bir Alman mermisinin pencereden girmesi sonucu gitarı Çok zarar görmüştü. Bosch'un eserindeki “Malaguena”'dan esinlenmiş ve 1885'de İspanyol gitaristin “Passacaille”'ını uyarlamıştı. Bu eseri 12 değişik şekilde yaptı: piyano-keman, 4 el piyano, 6 el piyano, tek piyano, 2 piyano, 2 gitar-keman, tek gitar, 2 piyano ( 8 el), piyano-flüt, arp ve basitleştirilmiş bir piyano Çevirisi. XX. Yüzyıl başında Henri Busser de eseri uygulayacaktır ( fakat orkestra iÇin). Tekrar keşfedilmeyi bekleyen bir müzisyen iÇin bu büyük bir süksedir.
Juan Parga ( 1843-1899): öncekilerden daha az tanınmış, fakat yeterliliği devrinde kabul görmüş bir gitaristtir. İspanya, Portekiz, İtalya ve Fransa'ya turneler yapmıştır. Çok tipik bir genel başlık altında ( la guitarra Espagnola) kompozisyonlar bırakmıştır. örneğin “ Gran Coleccion de obras caracteristicas para guitarra”. Eserleri gerÇekten karakteristiktir: Endülüs renkleri ( sadece sol elle icra edilen flamenko motifleri ) ve Latin-Amerika müziğinden alınma Çizgiler ona has yapı taşlarıdır. Çok aÇık seÇik bazı başlıklar şöyledir: “Recuerdos de Cadix” öğretmeni Julian Arcas'a ithaf edilmiştir, “Idilio Andaluz”, “Recuerdos de Malaga”, “Malaguenas”, “Del Ferrol a la Habanera” ( tango ) v.b. Çok sayıda “recuerdos” ( hatıralar ) sözüyle şunu not etmemiz gerekir:
O dönemde birÇok ressam resmini yapacakları alanda Çabucak bir kroki Çizerler, daha sonra atölyelerinde bunu tuallerine aktarırlardı ve eserlerine “ ... hatırası” gibi adlar verirlerdi. Aynı şey Manuel de Falla'nın göndermiş olduğu bir kart-postaldan sonra Debussy'nin yazdığı “La Puerto del Vino”'da da görülmektedir.
Burada, sanat ve sanatÇıların birbirlerine nasıl etki yapabildiklerini de küÇük bir örnekle görmemiz mümkün olmaktadır.
Francisco Tarrega ( 1852-1909): Gitarın rönesansı Tarrega ile başladı. Bu, eserlerinin özünde bulunan Çok zarif kaliteden değil, bir hareket yaratarak, öğretisindeki öğrencilerinin Çoğalarak, yayılarak ve o zamanlar şiddetle soluğu kesilmiş Çalgının kullanımını yenileştirerek oluşmuştur.
GenÇ Tarrega Villareal'de doğmuş, kazaen görüşünü kaybeder duruma gelmiştir ve babası ona iki kör öğretmen ile müzik eğitimi aldırmış, bu şekilde daha sonra genÇ adamın ilerde hayatını kazanmasını sağlamıştır. SonuÇları zengin bir inisiyatiftir bu. Ailesinin ikametgahı olan Castellon'da Julian Arcas'ı 1862'de dinlemiş ve bu onu, Barselona'da gitar öğrenmeye itmiştir. Ebeveyninin isteğinin tersine, bu şehre gitmiş, sonra evine yani Valencia'ya, yeniden aile evine dönmüştür. Daha sonra Madrid'e piyano Çalmayı öğrenmeye gidecektir. Fakat, “ gitarın ona ihtiyacı vardır ve o da onun iÇin doğmuş bir insandır” diye düşünen sanatÇıya sonra, babası, genÇ Francisco'nun kendini 17 yaşından beri kullandığı ve hayatının sonuna kadar kullanacağı sevgili gitarına ( Torres) adamasına razı olmuştur.
Bu dönemden sonra (1880), ünü artarak büyüyecek ve müziği daha da güzelleşecektir. 1881'de, Paris'de, sonra Lyon'da ve Londra'dadır. İlk karısının vefatından sonra yerleşmek iÇin Barselona'ya dönmüş, oradan sık sık verdiği konserler nedeniyle ayrılmıştır.
Eğer F. Sor'a büyük müzisyen, D. Aguado'ya büyük öğretmen dersek, Tarrega da modern okulun yaratıcısı ve bu büyük hareketin öncüsüdür dememiz gerekir. Gitar sanatı bu günkü teknik seviyesine bu öğretici sayesinde ulaştı ve en yüksek noktaya da, XX. Yüzyılda bu öğretinin bir devamı şeklinde André Ségovia ve öğrencileri yerleştiler. Tarrega'nın getirdiği en büyük yenilik, iki eli de akılcı bir şekilde kullanma imkanı vererek sanatÇının pek Çok zorluğu daha kolay aşmasını sağlamak olmuştur.
1902'de sonoritesini daha hoş bir hale getirmek iÇin tırnaklarını tamamen törpülemiş ve bu suretle bütün tekniğini tekrar tartışma konusu yapmıştır. Bilinenlerden yola Çıkarak XIX. Yüzyılda kullanılan iki teknik vardı. Tınısal estetik aÇıdan biri diğerinden farklıydı:
Carulli, Aguado ve Giuliani parlak, kıvraklık isteyen bir repertuara uygun bir Çalış elde etmek iÇin tırnak kullanmayı öneriyorlardı.
Sor, Carcassi, Messonnier ise eserin müzikal yönü doğrultusunda, duyguları ifade edebilmek iÇin parmak uÇları ve aynı zamanda tırnakları da kullanmayı övüyorlardı.
Tarrega'ya gelince, sadece parmak uÇları ile sonoritenin homojenliğinin, duyguların anlatımının bu şekilde daha saf ve doğal olarak yapılabileceğini savunuyordu.
Bu şekilde yüzyıllarca zamandır tartışma konusu olan tırnak meselesine o da bu şekilde iştirak etmiş oldu. Sağ el pozisyonunu da değiştirdi. Buna göre: sağ elde her parmak yeterince yumuşak bir şekilde tel düzlemine dikey (90 derece), aynı uzaklıkta, yüzük parmağının da diğerleri ile aynı düzlemde ve uzaklıkta olmasına dikkat ederek ( ki bu teknik anlayış o dönemde kullanılmıyordu) ve tele hamle yapmada eşit bir kolaylığı sağlamak onun getirdiği yeniliklerden biriydi. Tarrega dayıyarak (apoyando,butée) Çalmaya Çok önem verdi: Sağ el Çalan parmağın hamle yönünü diagonal değil, ön tablaya paralel olacak şekilde yapmasını öneriyordu ve bu tekniğin sese homojenlik ve güÇlülük verdiğini söylüyordu. SanatÇının empoze ettiği yeni teknik, yüksek derecede müzikal tatminsizliğinin sonucudur ve Çalgıda bir koz olarak gördüğü “anlamlı bir ifade ve sonor kalite”, elde etmek istediği gelişmeydi. Ve, ondan sonra da bu nadide disiplini sahiplenen ve bugün Avrupa'nın en büyük gitaristlerinin öğretmeni olan Emilio Pujol ve diğer öğrencileri oldu. Yeni konser turnelerinde, özellikle İtalya'da, tercihinin yerinde olduğunu sağlama fırsatını bulmuştur. Artık bu teknikten emindir.
4 yıl sonra sağ tarafı felÇ olmuş ve bu hastalık, iyileşene kadar onu fiziki aktiviteden ayırmıştır. Geri dönmüş ve hayatının sonuna kadar Castellon'da kalmış, bu arada yeni konserler vermiştir.
Gitar, Tarrega olmadan, yabancı ülkelere ait olma niteliğinde ve değerlerinde, aldığı görevlerde silik bir hayatı olan kişi görünümü sergiliyordu. Şüphe götürmez şey, gitar icrasının incelikleri günün bütün gitaristleri tarafından biliniyordu ve ona az ya da Çok bir şeylerin yapılması gerekti. Fakat bu Çalgı iÇin yazılmış eserleri tamamen ona has bir kulakla dinlemek gerekir. Onu doğrudan Çevreleyen I.Albeniz ve E. Granados gibi Debussy, Fauré, Dukas, Chausson'u ve etkileşimleri görmek de şarttır. O dönem Tarrega'nın tırnaklarını değiştirdiği dönemdir. Debussy “ Pelleas ve Mélisande”'ı, genÇ Falla da “ La vie Breve”'i yazmıştır.
Felipe Pedrell bir yazısında Tarrega iÇin şunları ifade ediyordu:
“ ... alÇak gönüllü, saf, utangaÇlığı siliklik derecesindeydi. Dahası, bu büyük değerleri, şöhreti ile ve taktiri imkansız moral ve artistik etkinliği ile uyuşmuyordu.”
Tarrega'nın eserleri tamamen zamanını yansıtır ve Mağrip'ten Çok İberik Hispanizmini iÇine sindirmiştir:
50'den fazla etüt, 43 prelüd ( en ünlüsü Lagrima), 30'dan fazla parÇa ( örneğin Capriccio Arabe, Danza Mora, Adelita, Marieta, La Mariposa, Alborada...Çok ünlü Recuerdos de la Alhambra) ve 180'e yakın Çeşitli transkripsiyon ( zira o devir Çalgıya yabancı eserlerin gitara uyarlamasının yapılmaya başlandığı dönemdir).
Her zaman canlı olan müzik ortamının, gitarı ikinci derece görmesi yanında ve aynı müzikal ortamın tek esin kaynağı olarak algıladıkları gibi sadece gitaristler tarafından bestelenmiş bir repertuarı iÇermesi, hakkı olan belli bir repertuardan yoksun kalma endişesi, gitaristler tarafından belirtilmekteydi. Albeniz ve Granados'u referans olarak alırsak, piyanistik eserleri günümüzde orijinal versiyonlarından değil, Çok sık olarak gitar uyarlamaları ile Çalınmaktadır.
Ne yazıktır ki Tarrega'nın ünü ve yeteneği en iyi bestecileri bu Çalgı iÇin yazmaya ( ondan esinlenseler bile) ikna edememiştir. Buna rağmen, muhtemelen pek azı örneğin Debussy, Claude de France bu Çalgıya az da olsa gereksinim duydular ve eserlerinde kullandılar. Fakat diğer bir Çok İspanya etkisinde olup ( hispanizan), İspanyol olmayan besteciler, gitar iÇin yazmamışlardır.
gitar-ebirol.com|Sayfanın Başına Git | ebirol.com
Yüklə 439,42 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin