Gizli başlıklı belgelerin Fikret BİLA'nın kitabında yayınlandığım



Yüklə 4,23 Mb.
səhifə35/48
tarix18.03.2018
ölçüsü4,23 Mb.
#46070
növüYazı
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   48

b)-Savciıik ifadesinde;

"Emniyette vermiş olduğu ifadesini aynen tekrar ettiğini. ERGEN EKON terör örgütü soruşturması kapsamında gözaltına alındığı VEDAT YEN ERER'i televizyoncu olması nedeniyle CAN ATAKLI'nm yerine televizyona almasının söz konusu olduğunu ve isminin geçtiğini, ancak yönetim kumluna ismi sunulduğunda biografisini gördükten sonra ekonomi kanalı oldukları için Vedat YEN ER ER'i kabul etmediğini,

Ertekin Kuyumculuk Limited Şirketinin %80 hissesine sahip olduğunu, şirketin %20 hissesinin abisi Hayrullah ERTEKİN'e ait olduğunu, Business Chanel TV'nin %80 hissesine sahip olduğunu ancak RTÜK yasasına göre %25 ten fazla hisse olamayacağı için kardeşleri arasında bölüştüklerini, ancak gerçekte %80 inin kendisine ait olduğunu. , Çin'de BALESTRA isimli elektrik elektronik ithalat şirketinin %50 ortağı olduğunu, diğer yüzde %50 hissenin Çinli ortağına ait olduğunu, Tayland'da ISF1AK SİLVER şirketinin %80 ortağı olduğunu, %20'sinin Hakan ÇIÇEK's ait olduğunu, ayrıca Balıkesir Ayvalık ilçesinde Şeytan Sofrası yolunda Süner Viliarmda bir yazlığı. ULUS'TA bir apartman dairesi ve 34 V 2109 PLAKALI 1998 model BMW marka aracının okluğunu, ayrıca BAG-KUR dan emekli olduğunu, 870 YTL emekli maaşının bulunduğunu, 0542 433 07 71 numaralı cep telefonunun olduğunu, bu ana kadar 1996 yılında bir kredi kartı kullanımından dolayı 3 ay tutuklu kaldığını, İstanbul l.Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/187 Esas sayılı dava dosyasından yargılandığını, ancak yargılama neticesinde beraat ettiğini,

Arama sırasında ele geçirilen siyah renkli ajanda içerisinde "Nöbetçi Amiri Tuzla Da Teğmenleri 1972 Muzaffer Tekin Sarışın Tuzla'da Babası Mit'te Çalışıyordu Salih Raşit Tekin" şeklindeki not yazısı ile ilgili olarak



Televizyonunun haber müdürü ALİ BOLKAN'm hatırladığı kadarıyla Danıştay saldırısı sırasında Muzaffer TEKİN'in arandığı sırada, kendisini arayarak MUZAFFER TEKİN ile ilgili haber yapacaklarını, söylediğini, bunun üzerine emekli general KAYA VAROL'u aradığını, bu kişi ile ilgili bilgi sorduğunu, telefonda vermiş olduğu bilgileri not ettiğini, bu notların o notlar olduğunu,

Semih Tufan GÜNALTAYT tanımadığını, EMRE GÜNALTAY'IN da aranıp aranmadığını bilmediğini, EMRE'nin SEMİH'in kardeşi olup olmadığını da bilmediğini, Çin'de 3 ay önce bir fuarda karşılaştıklarını ve Çin'de tercümanlık yapan MURAT KILIÇ'm teyzesinin eşi EMRE GÜLALTAY olduğunu, kendisine "Çin'de Çin Türk İşadamları Derneği kuruyorum, bizim derneğe yardım yaparmısınız" dediğini ancak kendisinden hoşlanmadığı için kabul etmediğini,

TUNCAY GÜNEY'i tanıyıp tanımadığı onunla birlikte belge hazırlayıp hazırlamadığı ile ilgili olarak sorulduğunda:

Emniyette ilk sorulduğunda Tuncay GÜNEY'İ hatırlamadığını ancak daha soma ajandasında ismi olduğu söylenince ajandasmdaki yazıyı gösterdiklerinde hatırladığını, Tuncay Güney'in gazeteci olduğunu ve 15 yıldır görmediğini, kesinlikle birlikte herhangi bir rapor yazmadığını, 11 sayfalık rapor yazıp kendisine vermediğini, zannederse söz konusu raporun 2002 yılında yazıldığını, bu raporla herhangi bir ilgi ve alakasının olmadığını, belgenin çıktığı harddiskin kendisine ait olduğunu ancak 1996 yılından beri bu harddiski kullanmadığını, internette dolaşırken o belgeyi indirmiş olabileceğini,

www.develi.org/yonetimkurulu.html adresinde yazılı bilgilerin daha önce polis tarafından öldürüldüğü iddia edilen EVRENSEL muhabiri METİN GÖKTEPE tarafından yazılmış olan bilgiler olduğunu, böyle bir sitesinin olmadığını, bu bilgileri kendisinin girmediğini, asla bunu kabul etmediğini, bu olayla ilgili Fatih Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu,

İletişim tespit tutanakları ile ilgili olarak, 02/11/2007 tarihli "Abi Hayırlı Akşamlar, En İyi Kürt Ölü Kurttur Dr.H.Ertekin" SMS mesajı ile ilgili sorulduğunda:

Sahibi olduğu Business Channel'da bu mesajdan 2-3 gün önce Can ATAKLF'nm kendisinin haberi olmadan yabancı bir sinema filmini kürtçe altyazılı olarak yayınlattığını, 11 dakika yayında kaldıktan soma Ankara'dan Tümgeneral YALÇIN ÖZÇER'in aradığını ve kanalına böyle bir yayının yakışmadığım söylediğini, hemen devreye girip yayını kestirdiğini, müzik koydurduğunu ve ertesi günde Can ATAKLFnm işine son verdiğini, bunun üzerine gazetelerde Can ATAKLI'mn işine son vermesinin polemik konusu olduğunu, TSK terörle mücadele ederken böyle bir yayma müsade etmeyeceğini, yayın ahlakına uymayacağını, dikkat etmesi gerekirken böyle bir yayma izin vermesi uygun olmaz diyerek işine son verdiğini, ondan soma PKK'dan mail adreslerine telefonlarına tehdit mesajlarının geldiğini, çocuğunu kaçıracaklarını, arabasını bombalayacaklarını belirterek ana avrat küfürlü mesajlar geldiğini, hakaret eden kişilere karşılık olarak bu mesajı EN İYİ KÜRT ÖLÜ KURTTUR şeklinde gönderdiğim, ayrımcılık yapmadığını, anasına avradına küfürlerinden dolayı böyle bir karşılık verdiğini,

04/11/2007 tarihinde X şahısla yapmış olduğu görüşmedeki ERCÜMENT isimli şahsın kim olduğu ile ilgili olarak:

Şuanda kim olduğunu hatırlamadığını,

09/11/2007 tarihli GÜLER KÖMÜRCÜ ile X şahsın yaptığı görüşme ile ilgili

olarak:

Öğrendiğine göre X şahıs emekli tümgeneral olduğunu, uygunsuz olmayan şeyler konuşmuş olduklarını, onlarla ilgili görüşmeye şahit olmadığını, Güler KÖMÜRCÜ'yü tanımadığım, bildiği kadarıyla Güler KÖMÜRCÜ'nün Amerika'ya çalışan ajan bir gazeteci olduğunu, görüşmedeki "BİR NUMARAYI" tanımadığım-, kim olduğunu bilmediğini, herkes olabileceğini, emekli tümgeneral Rıfkı DURUSOYru.tammadığihı



14/11/2007 tarihli Çağla GÜLEÇ ile yaptığı görüşmede DERİN DEVLET ile ilgili konuşma içeriği ile ilgili olarak:

Tamamen şaka içerikli yaptığı bir görüşme olduğunu, telefonların dinlenmesi ile ilgili olarak özel merakı olduğunu, bu nedenle öğrendiğini, Çin'de NOKİA telefonlara yüklenen bir program olduğunu ve bu program sayesinde telefonun dinlenip dinlenmediğini anlayabildiğini,

12/12/2007 tarihli Kaya VAROL ile yaptığı görüşme ile ilgili olarak: Karşılıklı olarak sohbet babında yapmış olduğu bir görüşme olduğunu, 22/12/2007 tarihli saat 22:12 de yapmış olduğu telefon görüşmesi ile ilgili olarak: Bu görüşmeyi şu anda tam olarak hatırlamadığını ancak Tümgenaral KAYA VAROL ile yapmış olabileceğini, bu görüşmedeki "ihtilal, muhtıra" sözlerinin Kuzey Irak ile ilgili olduğunu, asker arkadaşlarla bir araya geldiklerinde bu tür konuşmalar yaptıklarını, strateji sosyal bilimlerine meraklı olduğunu, kendi yaptığı yorumlar olduğunu, başka birisini bağlayacak konular olmadığım, herhangi bir şekilde ihtilal yapılmasını muhtıra verilmesini istemiş olmadığını, böyle şeylere karşı olduğunu, demokratik düzene bağlıyı olduğunu, konuşması içerisinde geçen "Örtülü Paramız Var" tabirinin kanal için ayırmış olduğu para ile ilgili olduğunu, KONYASPOR'da Ünal KARAMAN diye bir arkadaşı olduğunu ve konuşma içerisinde geçen şahsın o olabileceğini, konuşması içerisindeki "YÖK gitti, diğerleri gitti" şeklindeki konuşmasının gazetelerde çıkan yorumlarla ilgili görüşmeler olduğunu, Aytaç Grubundan kastının Aytaç YALMAN ve grubu olduğunu, onların ihtilal yapacak olduklarını, orada bahsettiği gazetelerde çıkan olaydan ibaret olduğunu, hatırladığı kadarıyla NOKTA dergisinde çıkan haberlere ilişkin olduğunu, konuşması içerisinde geçen "psikolojik hareketa bişeyler yapaüm diye kanalı aldık" tabirinden anlaşılması gerekenin ülkemizi ekonomik açıdan güçsüz gösterdiklerinden dolayı Ülkemizi sürekli terörle özdeşleştiren yayınları yapanlar olduğu için olumlu ekonomik olarak psikolojik hareket yapmak istediğini belirttiğini, KANALTÜRK'ün yaptıklarını terörist bir faaliyet olarak gördüğünü, asla tasvip etmediğini, Türkiye'nin geleceğine dinamit koyduklarını düşündüğünü, 24/12/2007 tarihindeki mesengerla görüşme yapma isteğinin eşi ile ilgili olduğunu, o gün kulaklarına ilaç damlattığını, kendisine mesenger'ı açmasını söylediğini, 31/12/2007 tarihli telefon görüşmesi ile ilgili olarak:

Bu görüşmeyi YILMAZ KIRICI ile yaptıklarını, kendisinin Ankara Etlikte eczacılık yapıp öz dayısının oğlu olduğunu, Yalçın Paşa'nm Buzines Chanel'm yönetim kurulu üyesi olan Yalçın ÖZÇER olduğunu, Ali Beyin ALİ BARANSEL olduğunu, yönetim kurulunda bulunduğunu, kendisini müsteşarlığa yakıştırdıkları için televizyonun müsteşarı diye hitap ettiklerini, hükümetin yaptıklarını beğenmediğini, tasvip etmediğini, onlara destek verilmesi için o şekilde konuştuğunu, bu operasyonu da çok olumlu bulduğunu,

03/01/2008 tarihli EMRE GÜLALTAY ile yaptığı görüşme ile ilgili olarak: Genelde EMRE GÜLALTAY'm kendisini aradığını, bahsettiği gibi Çin'de karşılaşmış olduklarını, EMRE GÜLALTAY'm kendisinin iş adamı ve televizyon sahibi olduğunu öğrendiğini, böyle beni sık sık arayıp lüzumsuz yere konuştuğunu, kendisinin sadece dinlediğini, çok fazla kendisine cevap vermediğini, bahsettiği Muzaffer'in kim olduğunu bilmediğini ancak bahsettiğinin başka bir binbaşı olduğunu, Ayhan TAŞKIN'm abisi olan binbaşı oluğunu, ailesinin avukat bulması için Çorlu Devlet Hastanesinde doktorluk yapan ablası ile birlikte geldiklerini, avukat Lütfi İŞBULAN'ı önerdiğini, gidip görüşüp görüşmediklerini bilmediğini, "Tekirdağ"dan Haber Var mı?" şeklinde bahsedilen Tekirdağ F Tipi Ceza Evinde yatanlarla ilgili bir konu olup olmadığını bilmediğini, Ayhan DAŞGIN'm abisinin Tekirdağ'da değil de burada bir askeri cezaevinde yattığını bildiğini, Muzaffer'in mahkemesi olarak bahsedilen Muzaffer TEKİN'in mahkemesi olacağını zannetmediğini, Muzaffer TEKİN'i tammadığmL^höŞâîi^^bir yakınlığının olmadığını, bundan yaklaşık 14-15 yıl önce Bahadır TETİK jsf|imde Kurnı^Albay olarak görev yapan



arkadaşını bir defa telefonda Muzaffer isminde birisiyle görüştüğünü, o dönemde Azerbeycan'da inşaat işi yapmayı düşündüğünü, Muzaffer'in de müteahhitlik yaptığını kendisine anlattığını, belki birlikte Azerbeycan'da iş yaparız düşüncesi ile tanıştırmak istediğini, telefonda kendisine bir merhaba dediğini, kendi telefonu ile değil de Albayın telefonundan Muzaffer TEKİN ile bir görüşme yaptığım, onun dışında yüz yüze bir konuşma yapmadığını, onun davası takip edecek bir yakınlıklarının olmadığını, görüşmede geçen "Kasımpaşalı" tabirinden uzun boylu, Recep Tayyip ERDOĞAN'a benzeyen elinde tespihle dolaşan eczanenin yanında bulunan bir şahıs olduğunu, Kasımpaşalı'dan kastının Başbakanımıza karşı herhangi bir saygısızlığının söz konusu olmadığını,

03/01/2008 tarihli Y.. .0.. ile yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak: Bu görüşmede BOP komutanı olarak bahsettiğinin Büyük Ortadoğu Projesi komutanı Yaşar BÜYÜKANIT Paşa olduğunu, o gün Diyarbakır da patlayan bomba sonucunda çocukların nasıl parçalandığını gördüğünü, duygulandığını, bu konuşmayı ağlayarak yaptığını, heyecanla söylemiş olduğu tabirler olduğunu, densizlik yapmış olduğunu, yoksa Diyarbakır Belediye Başkanını öldürecek falan olmadığını, orada kastettiğinin teröre destek verenler olduğunu,

22/01/2008 tarihli görüşme ile ilgili olarak:

Bu görüşmeyi yurtdışından geldikten sonra, (Çin'den) gazeteleri okuduktan soma soy ismini hatırlamadığı Emekli Başkomiser Bayram isimli şahısla yaptığını, "Ercüment Gelirse Herşey Düzelir" şeklinde O'nun söylediğini, Ercüment dediği kişinin Ankara Emniyet Müdürü Ercüment YILMAZ olduğunu, "Ercüment Gelirse Düzelir Her şey" dediğinin terörü Ercüment'in bitireceği konusu olduğunu, "Veli Küçük, Meli Küçük Alınmış" şeklindeki konuşmalarının gazeteden okuduğu haberin içeriğini doğrulatmak için yaptığı bir görüşme olduğunu, daha doğrusu yorumunu almak istediğini, O'nu da "Daha Soma Görüşürüz" dediğini, "telefonlar dinleniyor" şeklindeki uyarmasmdaki kastın Ercüment'in ismini zikrettiği takdirde yıpranır şeklinde hatırlattığım, çünkü emniyette bir çekişme olduğunu, ondan dolayı bu şekilde konuştuğunu,

Emniyet ifadesinde ERCÜMENT'İ hatırlamadığını söylediği kendisine hatırlatılarak tekrar sorulduğunda;

Nezarette sabaha kadar bunu düşündüğünü, Ercüment diye iki arkadaşının olduğunu birinin Ankara Emniyet Müdürü, diğerinin de otomobil yedek parça imalatçısı olan Ercüment olduğunu, onu tanımaz diye bu yorumu getirdiğini, ayrıca onun terörle de bir ilişkisinin olmadığını, işadamı olduğunu,

Görüşme içinde geçen CEMAL'in kim olduğu ile ilgili olarak:

BAYRAM oğlu olup askerde olduğunu,

22/01/2008 günü saat 12:26 da KÜRŞAT isimli şahısla yaptığı görüşme ile ilgili

olarak:


Kürşat Paşa'nın emekli general Kürşat ATILGAN olup halen MHP Adana milletvekili olduğunu ve yaptıkları samimi bir görüşme olduğunu,

Konuşmanın içeriğinde "...ELLİ ALTMIŞ KİŞİ ALDILAR, KEMALİ FALAN ALDILAR, HİÇBİR ŞEY OLMAZ, ÖYLE BİR ÖRGÜT MÖRGÜT YOK, ŞİMDİ NE OLACAK... KAFALARINA GÖRE ŞEY ÇİZİP GİDİYORLAR... VELİ KÜÇÜK SİLAHLI KUVVETLERDE ÇOK SEVİLEN BİR ADAM DEĞİLDİR... KENDİ BAŞINA ÇALIŞIYOR..." şeklindeki sözleri ile neyi kastettiği sorulduğunda;

KEMAL olarak bahsettiğinin medyadan eylem falan yapan ve memleketi meşgul eden Kemal KERİNÇSİZ olduğunu, bunların akıllı adamlar olmadığını, örgüt olamayacaklarını olsa olsa mafya olabileceklerini, onu kastettiğini, milliyetçiliği kendi kafalarına göre yapıyorlar dediğini, aslında milliyetçiliğin vatana millete faydalı olmakla olur demek istediğini, Silahlı Kuvvetlerden görüştüğü ve aldığı izlenime göre VELİ KÜÇÜK'ün SEDAT PEKER'le şunla bunla, illegal işlerle uğraşan kışılerleımeşgul olan bir kişi olarak bir

generale yakışmayacağını düşündüğü tavır içinde olduğunu değerlendirdiğini, onun için bu şekilde söylediğini,

22/01/2008 tarihinde Hayrettin ALP ile yaptığı görüşme ile ilgili olarak: Hayrettin ALP'in Bakırköy sahiline giderken Yedikule'de Onbaşılar Ocak Salonu isminde kebap salonu işleten şahıs olduğunu, onla yapmış olduğu görüşmede "Reisim" şeklinde birbirimize hitap ettiklerini, yani Reislikten kastının Belediye Başkanlığı olarak anladığını, Drej Ali'yi Sami HOŞTAN'ı gazeteden okuduğunu, kendilerini tanımadığım Veli KÜÇÜK'ün uyarılmasını "İKAZ ETTİK" şeklinde söylemiş ise de Genelkurmay'dan düzgün insanların kendisini ikaz ettiğini ima etmek istediğini, yoksa kendisinin ikaz etmesinin söz konusu olmadığını, televizyonun yönetim kurulu toplantısı sırasında emekli paşaların kendisini ikaz ettikleri konusu açıldığını, o zaman böyle bir konu konuşulduğunu duyduğunu, yoksa kendisini ikaz etmesinin uyarmasının söz konusu olmadığını, görüşme içinde geçen insan kaçakçısı İsmail'in işyeri sahibi olup, yanında çalışan Nilüfer ismindeki kızın o yeri müşterisine kiralamak istediğini, onla ilgili araştırma yaparken oradakilerin insan kaçakçısı İsmail dediklerini, öyle bir konuşma geçtiğini,

Veli KÜÇÜK'ün normal insanlarla gezmediğini, Muzaffer TEKİN'le, Sedat PEKER'le illegal işlerle uğraşan kişilerle adının anıldığını gördüğü için o şekilde konuştuğunu,

22/01/2007 tarihinde saat 19:3l'de X şahısla yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak: Bu görüşmeyi Korgeneral Ethem ERDAĞ ile yaptığım, konuşmasının hala arkasında olduğunu, ERGENEKON soruşturması kapsamında gözaltına alman kişilerle ilgili yaptığı konuşmaların doğru olduğunu, bu kişilerin sözde ülkücü geçinip ceplerine çalışan kişiler olduğunu, bunları tasvip etmediğini söylediğini, bu görüşlerimden dolayı bu soruşturmada olmamam gerekiyor diye düşündüğünü,

24/01/2008 tarihli NURETTİN isimli şahısla yapmış olduğu görüşme ile ilgili

olarak:

Bu görüşmeyi MİT'çi Nuretin A... ile yaptığını hatırladığını, bir akrabasının Beşiktaş Adliyesine getirildiğini, ona yardımcı olmak için Avukat Lütfi İŞBULAN 'ı avukat olarak ayarladığını, gerisini bilmediğini,



24/01/2008 tarihli saat 12:37'de NURETTİN isimli şahısla yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak:

Çok fazla Beşiktaş Adliyesinde görünmek istemediğini, çünkü kendisini tanıyacaklarını, Beşiktaş'ta Simit Sarayının olduğu binanın sahibi olduğunu, elektrik elektronik satan marketinin olduğunu, cep telefonu sattığını, adliyenin içinde iş adamı olarak pek fazla görünmek istemediğini, o nedenle söylemiş olabileceğini, çok fazla görünmek istemediği için bu şekilde konuştuğunu,

25/01/2008 tarihli saat 10:18'de NURETTİN AKEL isimli şahısla yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Orada da Nurettin'in tutuklanan yakını için Bayrampaşa Özel Tip Cezaevinde 1996 yılında tutuklu olarak kalırken tanıdığı ve kendisine oğluna iş bulmada yardımcı olduğu Baş Gardiyan Selahatin KARABOĞA'nm Nurettin'e yardımcı olması için ismini verdiğini, tutuklanan kişinin ismini bilmediğini, öğrendiğine göre Selahattin isminde otelcilik yapan bir şahıs olduğunu öğrendiğini, ancak soyadını şuanda bilmediğini, Nurettin AKEL'in bundan yaklaşık 3 ay önce MİT'ten emekli olduğunu, Selahattin'in otelinde müdür olarak çalıştığını, bu nedenle yardım istemiş olduğunu, bunu adliyeye geldikten sonra avukatının telefonuyla görüşüp öğrendiğini, yardımcı olduğu Selahattin ismindeki şahsın ERGENEKON soruşturması ile hiçbir ilgi ve alakasının olmadığını, kesinlikle Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ile ilgili hiçbir yardımda bulunmadığım, avukat ol arakta .Lütfi İ..'m Selahattin'e hiçbir hukuki yardımda bulunmadığını, çünkü daha önce.-kendisine bu davayı incelemesi için



dosyayı götürdüklerini, ücret konusunda anlaşamadıklarını, o nedenle Lütfi'nin de kendilerine yardımcı olmadığını, başka bir avukat yardımcı olmuşsa da bilmediğini,

31/01/2008 tarihinde NURİ ismindeki kişi ile yaptığı görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Bu görüşmeyi yaptığı şahsın Mardin'li NURETTİN bey olduğunu, davaya konu olan şahsın kim olduğunu bilmediğini, avukat NURETTİN' in kendisinden yabancı bir kişi cezaevinden tahliye olduktan sonra nasıl bir işlem yapılıyor diye emniyetçilerden sormasını istediğini, bunun üzerine yabancılar şubesini aradığını, anlatılanları Avukat Nurettin' e ilettiğini, özel olarak bir kişiyi aramadığını, yabancılar şubesini arayıp, çıkan bayana sorduğunu,

13/02/2008 tarihli yapmış olduğu görüşme içeriğindeki "ONLAR SAHTE ERGENEKON, BİZ HAKİKİ ERGENEKONUZ... PROJENİZDEN VAZ MI GEÇTİNİZ, BEKLEYİN YAKINDA TANKLARI GÖRÜRSÜNÜZ, TANKLAR GELİYOR MU YOKSA TANKLAR GELİYOR, GÖRÜRSÜNÜZ, YANİ BAYKAL BOŞUNA İPE GİDECEKSİNİZ DEMİYOR..." şeklindeki sözleri ile ilgili olarak sorulduğunda;

Burada "Hakiki ERGENEKONuz" derken gerçek çalışan, Ülkesine yararlı olan işadamları olarak kendilerini kastettiğini, "TANKLARI YAKINDA GÖRÜRSÜNÜZ" demesindeki amacın da tankların Kuzey Irak'a gireceğini ima etmek için kullandığı söz olduğunu,

20/02/2008 tarihinde Kurtuluş ile yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Bu görüşmeyi Düzce'li parfüm imalatı yapan Çetin HORASAN'ın kardeşi Kurtuluş HORASAN ile yaptığını, o gün Fenerbahçe'nin Sevilla maçının olduğunu, arabasını otoparkçı olan soyisimini hatırlamadığı ALİ' nin kullandığını, maça Cengiz SÜNERİN (EMEKLİ ALBAY) ile birlikte gittiklerini, stada girerken kapıda Eskişehir Alay Komutanı Zafer CENGİZ ile buluştuklarını, yolda maça giderken kendisini Çetin HORASAN' m aradığım, kardeşi KURTULUŞ'un İstanbul Ümraniye'de Çavuşpaşa karakolunun bulunduğu yerde alkollü araç kullanırken görevli jandarma ekibi tarafından yakalandığını, ehliyetine el konulduğunu, kendisine yardımcı olmasını, tanıdığının olup olmadığını sorduğunu, kendisinin de bir saat soma aramasını çünkü maça gittiğini, orada tanıdık birisiyle buluşacağını ve kendisine yardımcı olacaklarını söylediğini, bunun üzerine kendi telefonundan KURTULUŞ'u aradıklarını, nerede olduğunu sorduğunu, Çavuşpaşa karakolunda olduğunu söylediğini,

Konuşma içeriğinde "HEMŞERİSİYİM KURTULUŞ HORASAN, KURTULUŞ ŞEY SEN ŞEYİN BEN ŞİMDİ ÇETİNİN ARKADAŞIYIMDA ALİ, ALİ BEN NERDESİN" şeklindeki konuşmanın okunup kendisini ALİ olarak tanıtıp tanıtmadığı ile ilgili olarak sorulduğunda;

Belki de kendisinin aramadığını, ALİ' nin aradığını,

Devamla "HE ŞEYİ SEN EVET SEN EVET HAYIR DE ŞEYE O KİMLİĞİN ŞEYİ ÇIKTIMI BELLİ OLDU MU" şeklinde neyi sorduğu ile ilgili olarak sorulduğunda;

Bu arada Jandarma Trafikle görüştüğünü, hem alkollü yakalandığını hem de ehliyetini ibraz edemediğini öğrendiğini, Jandarma timinin kendisine ehliyeti çıkarması lazım dediği için KİMLİĞİN ŞEYİ ÇIKTIMI şeklinde sorduğunu,

Devamla "HA BİSEY YOK DEĞİLMİ O ŞEYİN SÖYLEMEMİŞ SANA ORAYA BU SÖYLE ADINI ÇEK VARDI YA SENİN ÇEKİNDE DOLAYI BİR ARANMAN VARMIŞ" diye sorduğunu, KURTULUŞ' un "KESİNLİKLE YOK ÖYLE BİRŞEY" şeklinde cevap verdiğini,

22/10/2008 tarihinde saat 22:10'da KURTULUŞ ile yaptığı görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Bu görüşmeyi kendisinin değil yanında beraber maç izledikleri Eskişehir Alay Komutanı Albay ZAFER CENGİZ' in yaptığım, orada "EHLİYETSİZ CEZA

YAZACAKLAR, HERHANGİ BİR ŞEY KONUŞMA KİMSEYLE TAMAM" şeklinde konuşan kişinin ZAFER ALBAY olduğunu, daha sonra aynı şeyleri konuştuğunu, normalde ehliyet olmadığı zaman aracın bağlanması ve ehliyetsiz araç kullananın trafik mahkemesine çıkarılması gerekiyor diye bildiği için Çavuşpaşa Karakoluna gittiklerinde nöbetçi subayı ile görüştüğünü, nöbetçi subayın trafik ekibini oraya çağırdığını, ehliyeti bulunmadığı için alkollü araç kullanmaktan ceza kestiklerini, ayrıca ehliyetine el koyma zaptı düzenlediklerini, ancak ehliyetinin o anda olmadığını, ertesi gün ehliyeti getirip bize teslim edin dediklerini, çünkü ehliyeti varmış gibi işlem yaptıklarını, çünkü bilgisayardan ehliyetinin olduğunu çıkarttıklarım, aracı ve şahsı kendisine teslim ettiklerini, kendisinin de kardeşleri gelince onlara teslim ettiğini,

20/02/2008 tarihli saat 22:37'de Eskişehir'deki komutanla yapmış olduğu gizli numara ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin yukarıda anlatmış olduğu beyanlarıyla çelişki teşkil ettiğinin görülmesi üzerine, tekrar "KOMUTANIM ESKİŞEHİRDEMİSİNİZ, ESKİŞEHİRDE ESKİŞEHİRDE İYİ YA KOMUTANIM YA BEN SİZİ BİR RİCA İÇİN ARADIM... " şeklindeki konuşmada kendisine yardımcı olduğunu iddia ettiği ZAFER albayın Eskişehir de olduğunu beyan ettiği ile ilgili olarak sorulduğunda;

Zafer Albay'm Eskişehir'de olmadığını, İstanbul'da olduğunu, niçin Eskişehir'deyim dediğini anlayamadığını, kendisinin izin almadan gelmiş olması halinde kendisine bu şekilde söylemiş olabileceğini, maça 68.dakikasında stadın önünde buluşarak beraber girdiklerini, aslında ALİ ile birlikte Beşiktaş'tan maça gittiğini, stadın girişinde Cengiz Albayla buluşacaklarını, ZAFER ALBAY'm yani Eskişehir Alay Komutanının sürpriz yaptığını, CENGİZ' in yanında onun da olduğunu, telefon açtığında henüz buluşmadıklarını, kendilerinin Fenerbahçe Orduevinde yemek yiyip oraya geldiklerini,

21/02/2008 tarihinde M.. E...E... ile yapmış olduğu telefon görüşmesi ile ilgili olarak sorulduğunda;

Bu görüşmeyi İstanbul Ayazağa Kolordu Komutanlığından emekli olan Mustafa E.. E... ile yaptığım, Mustafa E... E...'nm Elazığ da görev yaparken askeri alım ihalelerinde inşaat ile ilgili bir konuda soruşturma geçirmiş olduğunu, 250 YTL para cezası aldığını, bu karan temyiz ettiğini, davasını Ankara'daki avukat arkadaşı ALİ T..'m takip ettiğini, Ali T..' ın aynı zamanda televizyonlanmn hukuk müşavirliğini yaptığını, kendisinden almış olduğu bilgileri MUSTAFA E.. E...' na aktardığını, görüşmenin bu konuyla ilgili olduğunu,

22/02/2008 tarihi saat 07:57'de Kaan DUT'a göndermiş olduğu "YUKARI BİZE AİT DEĞİL DE ATÖLYE DE ÇEKMECEDE ALİ'YE AİT BİRŞEY VAR ONU YOK ET" şeklindeki SMS mesajı ile ilgili olarak sorulduğunda;

Kaan DUT'un, kendisinin abisi olan Hayrullah ERTEKİN, Ediz AYDIN ve Çağn ERTEKİN' in ortak olduğu Beşiktaş'taki ERGOLD Kuyumculuk dükkanının sorumlusu ve işleticisi olduğunu, ALİ' in de üst katta kuyumcu atölyesi olan ABDULMUTTALİP TONÇ olduğnu, mesajda bahsettiği yok edilmesini istediği şeyin ALİ olarak bahsettiği ABDULMUTTALİP TONÇ' un atölyesinde çekmecedeki GLOCK marka ruhsatsız tabancanın olduğunu, polis arama yapacak pasajı açın diye ALİ'yi aradığında silahının olduğunu söylediğini, bunun üzerine KAAN'ı uyarma gereği hissettiğini, KAAN'm cep telefonundan polislerin "ne mesela" şeklinde mesaj çektiklerini, kendisinin de telefonla arayarak "SİLAH" dediğini,

Ruhsatlı veya ruhsatsız herhangi bir silahının bulunmadığını, ele geçirilen GLOCK marka tabancanın ABDULMUTTALİP TONÇ'a ait olduğunu, kendisinin PKK itirafçısı olup Devlete bağlı birisi olduğunu, komutanlannm söylemesi üzerine kendisine pasajın içinde küçük bir oda verdiğini ve tezgah kurduğunu, fabrikasından bir usta getirip kendisine iş öğretmelerini söylediğini ve kuyumculuk işini öğrendiğini, kaynak ve cila işlerini yapabildiğini, üç tane çocuğu olduğunu, bir tanesinin gozunun-kor olduğunu, Dünya Göz Hastanesinde tedavi ettirdiğini, aynca kendisinin kınk dişlerini yaptırdığını, insanlık namına

kendisine oğlu ile birlikte yardımcı olduklarını, silahın Abdulmuttalip TONÇ' da olacağını hiç tahmin etmediğini, kendisinin silah alabilecek kadar parasının olmadığını, Ümraniye'de amcasının yanında kaldığını bildiğini, hartada 100 YTL kadar kazandığım, 70 YTL sini eşine memleketine gönderdiğini, diğer silahın da KAAN DUT' a ait olduğunu, KAAN' m ERGOLD kuyumculuk yönetimini yapan müdür gibi kasa anahtar bütün işlerden sorumlu olduğunu, yanında çalışmadığını, hiçbir alakasının bulunmadığını, babasını güvenilir birisi olarak tanıdığını,

Yukarıda ERKUT ERSOY' u tanımadığını beyan ettiği halde arama sırasında ele geçen Yapı Kredi isimli ajandanın içerisinde "ÖZEL BÜRO 0543 533 17 69" numaralı telefonun yazılı olduğu ve bu telefonun soruşturma kapsamında tutuklu bulunan ERKUT ERSOY'a ait olduğunun hatırlatılarak sorulması üzerine;

İnternette google'de enternetgrup adı altındaki grupta Atatürk, 120 Kasım, Cumhuriyet gibi konularda yazı yazdığım, daha soma kendisine www.ozelburo.com adresinden içeriğinde Atatürk' e hakaret olan bir mail geldiğini, "SİZ KİMSİNİZ NASIL ATATÜRK'E HAKARET EDERSİNİZ" diye cevap yazdığını, gelen cevapta da "ADRESİNİ VER BİZ SANA ANLATALIM " dediklerini, adresini ve telefon numarasını yazıp ergold@superonline.com E-mail adresimden info@ozelburo.com adresine gönderdiğini, onlarında kendisine telefon açtıklarım, "sana gelecez, gösterecez, kafana sıkacaz" dediklerini, bu olayın yaklaşık 3 yıl önce 2005 yılında ajandanın yazılı olduğu sayfadaki günde gerçekleşmiş olduğunu, o sırada c/arpozelburocom yazdığını, bu arp sini bulduğunu, email adresini bulduğunu, ayrıca bu sitenin servis sağlayıcısına ulaştığını, Kanada firmasını aradığım, onlara "Bu Site İle İlgili Bir Arıza Var, Tamir Edilmesi Gerekiyor, Fakat Ben Şuanda Yardımcı Olamıyorum, Bana Yardımcı Olurmusunuz" dediğini, servis sağlayıcı firma ile görüştükten soma çek etmem lazım dediğini, bilgilerini sorduğunu, bu bilgileri kendisine verdiğini, teşekkür edip kapattığını, soma telefonu kaydettiğini ve bu numarayı aradığım, özel büro olup olmadığını sorduğunu, arayan kişilerin onlar olması durumunda söylediklerim iade ettiğini söylediğim, kendileri ile bir bağlantısının olmadığını,

SEDAT PEKER'i tanıyıp tanımadığı, kendisi ile bir ilişkisi olup olmadığı ile ilgili olarak sorulduğunda;

SEDAT PEKER'i tanımadığım, kendisi ile yüz yüze veya telefonla görüşmediğini, ancak bundan yaklaşık 8 veya 10 yıl önce tam uçağa bineceği sırada birisinin cep telefonundan arayarak SEDAT PEKER olduğunu söylediğini, inanmayıp telefonu kapattığını, o sırada Ankara'ya gittiğini, uçağa biniyorum deyip kapattığını, internette Sedat PEKER'in fikir alışverişinde bulunduğu kişiler Hayretin ERTEKİN, Veli KÜÇÜK, Korkut EKEN ve Yavuz KAYRAL şeklinde çıkan haber üzerine Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, ayrıca Fatih 1 .Asliye Ceza Mahkemesine tekzip için başvurduğunu,

Arama sırasında evinde ele geçirilen 22 nolu CD içerisindeki SEDAT PEKER ile birlikte bir şahsın elinde silah ve Türk bayrağı olan şahsın kim olduğu ile ilgili olarak sorulduğunda;

SEDAT PEKER'i basından tanıdığını, o şekilde teşhis ettiğini, elinde silah olan şahsın kim olduğunu bilmediğini, bu CD'nin depodan çıktığını, yeni olan birşey olmadığını, 1996 yılında gözaltına alındığında bilgisayar ve diğer malzemelerin adli emanete alındığını, daha soma çuval içinde iade ettiklerini, belki emniyette veya adli emanette karışıp yanlışlıkla iade edilmiş olabileceğini, böyle bir CD hatırlamadığını,

27/10/2007 tarihli EMRE GÜLALTAY ile yapmış olduğu görüşmede geçen "KENDİSİNİ ÖZLEDİĞİ YÖNÜNDEKİ" beyanları ile yukarıda kendisinden hoşlanmadığı ve görüşmek istemediği konusu hatırlatılarak sorulduğunda;

EMRE'nin kendisinden 28 yaş küçük olduğunu, onu çocuğu gibi gördüğü için bu şekilde konuşmuş olabileceğim,



06/11/2007 tarihli Emre GÜLALTAY ile yapmış olduğu görüşme okunduğunda orada "DAVA MAHKEMEDE, KİLİT İFADE VERECEK BİR ADAM VAR, BUNUN DA ÇEKTEN MAL BEYANI VARMIŞ" dediği, sizin de "DOĞRUDUR GBT ÇEKİYORLAR, AMA BİZ GÖTÜRÜRÜZ ONU, GELSİN BİZ GÖTÜRÜRÜZ" şeklinde beyanda bulunması EMRE GÜLALTAY'm yakalamalı olarak aranan bir şahıs olduğunu bildiği halde Beşiktaş Adliyesinde bulunan davası ile ilgili KİLİT İFADE VERECEK ŞAHSIN KİM OLDUĞU VE KENDİSİNİ NİÇİN EMRE YE YARDIMCI OLDUĞU sorulduğunda;

Emre'ye yardımcı olmak gibi bir durumunun olmadığını, burada Murat'ın akrabası olması cihetiyle EMRE'nin böyle bir çeki ödemesini Murat'ın istediğini, EMRE'nin yakalamalı olduğunu bilmediğini, yoksa yardımcı olmayacağını,

13/11/2007 tarihli EMRE GÜLALTAY ile yapmış olduğu görüşme okunduğunda ve orada "EMRE'NİN YARIN MAHKEMEM VAR ABİ" dediği kendisinin de "BİLİYORUM, HABERİM VAR, HEPSİNDEN HABERİM VAR, O ADAM GELMEDİ, O ADAM İFADE İÇİN GELMEDİ, BEN SÖYLEDİM ORAYA" şeklinde konuşması hatırlatılarak kendisinin davadan haberdar olduğunun anlaşıldığı kendisine tekrar okunarak sorulduğunda;

Emre GÜLATAY'm eniştesi olan ve Çin'de tercümanlığını yapan aynı zamanda komşusu olan MURAT KILIÇ'tan bunun davası olduğunu öğrendiğini ancak yakalaması olduğunu bilmediğini, ifade verecek adamı da bilmediğini,

19/12/2007 tarihli Hakan ile yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

HAKAN'm soy ismini bilmediğini, konsolosluklarda vize alma işleri ile uğraştığını ve askere gidecek olduğunu, yanındaki komutanlara bu çocuk askere gidecek iyi bir yere verin komutanım dediğinden O'nun da kendisine "KOMUTANIM" diye hitap ettiğini,

27-28/12/2007 tarihlerinde Emre GÜLALTAY ile yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Emre'nin sık sık kendisini aradığını aslında Katar'a falan gittiğinin olmadığını, cebinde parasının olmadığını, gittiğine inanmadığım, Kayseri'den hemşerilerinin geldiğini, oradan dönerken kendisini aradığını,

01/02/2008 tarihli Emre GÜLALTAY ile yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Belirttiği gibi Çin Türk İşadamları Derneği kurmalarını söylediğini ve para istediğini ancak kabul etmediğini, boş konuştuğuna inandığını, telefonu bir kenara koyup ne konuştuğunu bile dinlemediğini,

05/01/2008 tarihli EMRE GÜLALTAY ile yaptığı görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Telefonundan Sedat KILIÇ'm karşı tarafta abisi MURAT ile yaptığı görüşme olduğunu, "tozları aldın mı" şeklinde bahsettiği tozun sucuk yapmakta kullanılan baharat karışımı olan numunelik 20 kg lık Çin'e götürdüğü toz olduğunu, ilk defa SEDAT'la o gün Yeşilköy Havalimanında tanıştıklarını,

Süleyman ÖNALAY'ı tanımadığını, Erhan DAŞGIN'ı Ayhan DAŞGIN'm abisi olarak tanıdığım, Binbaşı olduğunu bildiğini, bahsettiği gibi kardeşi Çorlu'da doktor ile birlikte geldiklerini, bir avukata yönlendirdiğini ama şuanda hangi avukat olduğunu hatırlamadığını,

28/12/2007 tarihli görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Ayhan DAŞGIN'm AVEA'da alım işlerine bakan kişi olduğunu, elektronik işi yaptığı için kendisi ile tanıştıklarını, abisi olan Erhan Binbaşı'mn Özel Kuvvetlerde görev yaparken bir suç işlemiş olup halen Askeri Cezaevinde tutuklu olarak bulunduğunu ve Beşiktaş 13. Ağır Ceza Mahkemesinde davasının devam ettiğini, Ayhan'ın kendisinden avukat bulmasını istediği için sadece kendisine yardımcı olmak istediğini,

02/01/2008 tarihli saat 16:11'de AYHAN DAŞGIN ile yapmış olduğu görüşme ile
ilgili olarak sorulduğunda; ' * , *

"ŞİMDİ BEN KONUŞTUM KOMUTANLARLA, ŞEYİN K. BEY'LE GÖRÜŞÜLECEK DİYECEKLER ŞEYE YANİ ORAYA GİDECEKLER, NORMAL TELEFONUN YOK MU SENİN, BENİ BAŞKA NUMARADAN ARASANA, BU NUMARA DİNLENİYOR DA" şeklindeki konuşması okunduğunda:

Orada komutanların bir araya gelip, avukatla da buluşup mahkemeye nasıl bir dilekçe yazılacaksa yazmalarını söylediğini, telefonda cızırtı olduğu için normal telefondan konuşmasını söylediğini,

24/10/2007 tarihli görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Bu görüşmeyi bir general ile yaptığını, ancak ismini şuanda hatırlamadığını, Güneydoğu da meydana gelen olaylardan dolayı duyduğu üzüntü nedeniyle yapmış olduğu duygusal bir görüşme olduğunu, BUZINESS TV'ye iki emekli tümgeneral YALÇIN ÖZÇER ve RIZA KÜÇÜKOGLU'nu getirdiğini, ancak RIZA PAŞA hükümet aleyhinde konuşmalar yapınca kendisinin işine 1 ay önce son verdiğini,

13/11/2007 tarihli görüşmeler ile ilgili olarak sorulduğunda;

Bu görüşmelerde geçen Semih SADİ, BUZINESS TV nin ortağı olduğunu, ismi geçen Fatih'in avukat Fatih VOLKAN olduğunu, Meltem'in de kanalda çalışan soy ismini hatırlayamadığı mali işlere bakan kişi olduğunu,

Ortağı Semih SADİ'nin internette kumar oynatmaktan gözaltına alındığını, SAMİ KILIÇ'm Kayseri'den hemşerisi olduğunu, tekstil işi yaptığını, ortağına yardım etmesi için aradığını, Sultanahmet adliyesinde olduğunu söylediğini, bir hafta yattıktan sonra tahliye olduğunu, ortağının kurtulduğunu, Hakan AYGÜN'ün genel yayın yönetmeni olduğunu, Semih SADİ ile ilgili davanın hala İstanbul Adliyesi Asliye Ceza Mahkemesinde tutuksuz olarak devam etmekte olduğunu,.

16/11/2007 tarihinde Savcı O., ile yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Ortağını cezaevinde iyi bir yere koymaları için yaptığı bir görüşme olduğunu, şuanda hangi Savcı olduğunu hatırlamadığını, yine ayrıca Bayrampaşa cezaevinde görev yapan 2. müdür Ramazan, gardiyan Selahattin KARABOĞA, gardiyan Hamdi ile ortağı Semih SADİ için aramış olabileceğini,

26/11/2007 tarihli görüşmeleri ile ilgili olarak sorulduğunda;

Pınar'ın Konyaspor teknik direktörü ÜNAL'm eşi olduğunu, Ünal KARAMAN'm yeğeninin kısa dönem erlik sınavına girdiğini, yardım istediklerini, Ankara'dan ASAL'dan tanıdığı kişileri aradığını, şuanda ismini hatırlamadığını ve Balıkesir'e tayini yaptığını,

07/12/2007 tarihli görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Mehmet DALMAZ'm Kayseri'den hemşerisi olduğunu, yaşlı saygıdeğer bir insan olduğunu, askerlikle ilgili bir şey öğrenmek için sormuş olduğunu, yardımcı olduğunu,

Adil TİMURTAŞ'ı tanımadığını, ancak Ümraniye Cezaevinde yatıyor olduğunu, eşiyle genç bir erkek kişinin kendisine geldiklerini, daha doğrusu gardiyanın kendisine yolladığını, ismini hatırlamadığı bir gardiyanın gönderdiğini, "Hayrettin baba kişidir, size yardımcı olur" dediğini, kadının elinde bir parça peynir alıp geldiğini, kendilerine yardımcı olmasını avukat bulmasını istediklerini, ancak yardımcı olamadığını, ceza aldığını duyduğunu, hatta yanında getirdiği Ertan isimli şahsa yol parasını vererek götürmesini söylediğini,

20/11/2007 tarihli görüşme ve içeriğindeki küfürleşmeler ile ilgili olarak sorulduğunda;

Nurettin adındaki şahsın Nurettin AKEL olduğunu, niye o şekilde küfür ettiğini anlayamadığını, zannederse sarhoş olduğunu,

30/11/2007 tarihli MUSA ile yaptığı görşümede "KONYADA OYNUYORLAR, DOĞRU, İYİ ŞEYİ VERDİ ABİ, BURSA YA VERDİ BİLİYORSUNUZ, YANİ



KONUŞULDUĞU GİBİ, ÖBÜR DEVREDE İKİNCİ YARIDA İNŞALLAH ŞEYLİK YAPMAZ, SAMET ABİ" şeklindeki görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Görüşme yaptığı kişinin Musa ÖZTÜRK olduğunu, rahmetli Turgut ÖZAL'm korumalığını yapan emekli emniyet müdürü olup Ankara'da yaşamakta olduğunu, futbolla herhangi bir ilgisinin olmadığını, gırgır ve espiri olsun diye yaptıkları bir görüşme olduğunu, Samet ABİ'ni de Samet AYBABA olduğunu,

19/12/2007 tarihli ŞEYHMUZ/HAKAN ile yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Kendisine komutanım diye hitap eden, konsolosluklarda vize işlerini takip eden soy ismini bilmediği Hakan isimli şahıs olduğunu, Ali AKAT ile birlikte Çin'e gideceklerini ancak Ali'nin vize formunda yanlış yazıldığını, Ali diye hatırladığını, Ali Osman olabileceğini, yanlışlıkla Hakan yanlış yazdığından geri gelip düzelttiklerini, Şeyhmuz diye birisini hatırlamadığını,

26/10/2007 tarihli yemekle ilgili yapılan görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Orada "GATA'mn yemek ihalesi olacak bize yardımcı olun" dediklerini, arayan kişinin televizyonun yemeğini veren şirketin sahibi olduğunu, GATA'da görev yapan, Tuncay Paşa, Çetin Paşa ve Hikmet Paşa'nm isimlerini verdiğini, kendisim referans göstermesini söylediğini,

05/12/2007 tarihli TARIK ile yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Tarık'ın soy ismini hatırlayamadığını, televizyon programı yapacaklarını, BUZINESS TV'de KOBİ'leri anlatan bir program yapacağını, onunla ilgili bir görüşme olduğunu,

12/12/2007 tarihinde yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Mili Savunma Bakanlığı Özel kalemi ile yapmış olduğu görüşme olduğunu, orada Genelkurmay'a Kuzey Kapısından girdiği zaman kimlik bırakmak zorunda kaldıklarını, Bakanlığın ön kapısından girince kimlik bırakmadıklarını, o nedenle orada buluşmayalım başka yerde buluşalım dediğini, Genelkurmay'dan giriş yaptığı zaman orada çok arkadaşının olduğunu, onlara uğramadığı zaman ayıp olur düşüncesi ile o kapıdan girmek istemediğini, Bakanla yapacağı görüşmenin özel bir görüşme olduğunu,

26/12/2007 tarihli görüşmeleri ile ilgili olarak sorulduğunda;

Orada "ABİ TELEFONDA SÖYLEMİYEYİM BENİ SABİT TELEFONDAN ARA KONUŞURUZ" şeklindeki görüşmelerinde konuşacakları konuların ticari sır olması nedeniyle başkaları tarafından duyulmaması için yapılmış görüşmeler olduğunu,

31/01/2008 tarih Nurettin ile yaptığı görüşme okunduğunda, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/207 Esas sayılı dosyasında 28/01/2008 tarihli duruşma ve Bulgaristan'da GENO ile ilgili dava hakkında kiminle neyi konuştuğu ile ilgili olarak sorulduğunda;

Burada görüştüğü kişinin Nurettin AKEL olduğunu, Laleli'de bir otelin müdürü olduğunu, otel sahibi ile reklam vermeleri ile ilgili konuşacaklarını, onu sorduğunu, Bulgaristanlı bir sanık olduğunu, tahliye olduktan soma ne gibi bir işlem yapıldığını sorduğunu, öğrenip kendisine anlattığını,

01/02/2008 tarihli saat lLOO'da telefondan kendisini "avukat NURİ" olarak tanıtıp İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi kalemi ile yaptığı görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

O sırada avukat NURİ beyle masada yemek yediklerini, masada kendisinin telefonundan arayıp, görüşmüş olabileceklerini,

31/12/2007 tarihli Nurcan ile yapmış olduğu görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

Nurcan'ın Balıkesir'de hemşirelik yapan arkadaşı olan bir bayan olduğunu, yeğenini birisinin bıçaklayıp ceza aldığını ve dosyanın Yargıtay'da olduğunu, avukat Ali T...'m da kendisi tanıdığını, herhangi bir ücret almadan ondan aldığı bilgileri ilettiğini,

02/01/2008 tarihli Selahattin ARSLAN ile yaptığı görüşme ile ilgili olarak sorulduğunda;

İki tane teknesinin olduğunu, Diyarbakırlı olan Selahattin ARSLAN'dan aldığı mazot nedeniyle jeneratörlerin bozulduğunu, kendisine hırsız dediğini, haberinin olmadığını, adamlarının yapmış olabileceğini, sen bil adamların kim olduğunu bul dediğini, ayrıca kendisini şikayet edeceğimi söylediğini, ama şikayet etmediğini bu sır benimle mezar gider dediği konunun bu olabileceğini,

Arama sırasında ele geçirilen 4 adet MKE yapımı dolu fişek, 8 adet av tüfeğine ait dolu fişek, 1 adet USA SÜPER NAİF marka kahverengi saplı bıçak ve 1 adette av tüfeği fişeği ile ilgili olarak sorulduğunda;

Av tüfeği fişekleri ava gittiğini, o nedenle numune olarak aldığı fişekler olduğunu, 4 adet MKE yapımı mermiyi de daha önce 1997-1998 yıllarında sattığı Belçika Browning ruhsatlı silahına ait mermiler olduğunu, silahı sattığını ama mermilerin evde kaldığını, hatta arama sırasında çocuk odasının halısının kenarından çıktıklarını, askeri personele ait telefon bilgilerinin televizyoncu olması nedeniyle internetten aldığı bilgiler olduğunu,

Arama sırasında ele geçirilen Gülten KESKİN adına düzenlenmiş pasaport ve Gülten TATAR adına düzenlenmiş olan sürücü belgesi ile ilgili olarak sorulduğunda;

Bu şahsın 13-14 yıl önce şirketinde müdür olarak çalışan şahıs olduğunu, bu evrakları arayıp bulamadığını ve yenileri çıkarttığını, evindeki üst depoda diğer evraklarla karıştığını, herhangi bir şekilde kullanmadığını,

Arama sırasında ele geçirilen gizli kameralar ile ilgili olarak sorulduğunda;

Bunların gizli kamera olmadığını, vayles küçük kameralar olduğunu, numune olarak Çin'den getirdiğini, 15-16 tane getirdiğini, bunların yasak olmadığım, satışını yapacağını, herhangi bir yerde kullanmadığını, hepsinin ambalajında durduğunu,

Arama sırasında ele geçirilen şok cihazı, palalar, komando bıçaklan, samuray kılıcı, kelepçe, balta kürek seti ve metal sap, sapan, demir jop, havalı tabanca, harmankarden yazılı ekranlı cihaz, dijital dürbün, ambagi yazılı metal antenli cihaz, hami yazılı gri renkli ekranlı antenli cihaz, kurusıkı tabanca, bu tabancaya ait mermi şarjör, demir çubuklan bulunan deri bileklik ve dijital dürbünlerin kendisine ait olduğunu, bunlan Çin'de fuardan numune olarak getirdiğini, bunlan peyderpey 3 yıl içerisinde gidip geldiğinde getirdiğini veya kargo ile sipariş verip getirttiğini, bunlann yaptığı işle alakalı şeyler olduğunu, kurusıkı tabancayı oğlu Çağn ERTEKİN'in Karaköy'den faturalı olarak satın almış olduğunu, silaha karşı olduğu için onun elinden aldığını, kendi evinde sakladığını, amatör gemi kaptanı belgesinin olduğunu, kaptan olduğu için ele geçen kelepçeyi gemide suç işleyen olursa kullanmm diye almış olduğunu, şirketlerine kayıtlı Rüzgar isimli teknesini olduğunu, kışın eşyalan boşalttığı için kelepçenin evde bulunduğunu,

İstanbul Kriminal Polis laboratuarının 25/02/2008 tarih 2008/2510 Uzmanlık sayılı ekspertiz raporu okunduğunda:

Bu bıçaklann 6136 sayılı yasa kapsamında olduğuna inanmadığını,

Arama sırasında 8 adet K.K.K.lığı'na ait amblem bulunan dokümanla ilgili olarak sorulduğunda;

Hilmi Özkök Paşa zamanında K.K.Kdığımn ambleminin değişmesinin söz konusu olduğunu, bilgisayarda değişik tipte 7-8 adet amblem yapıp gönderdiğini, 1 tanesinin beğenildiğini, ona bir yıldız ilave edilerek şuandaki K.K.Kdığmm amblemi olarak kabul edilip kullanılmakta olduğunu, bu belgenin de onunla ilgili olduğunu,




Arama sırasında ele geçen kurusıkı tabancaların kendisine ait olduğunu, hepsinin faturasının bulunduğunu, namlulanm değiştirmediklerini ve orijinal olduklannı, yasa çıkınca

GLOCK marka tabanca, bir adet şarjör, şarjöre basılı 6 adet mermi ile 50 adet beyaz şeffaf poşetteki 9mm çaplı merminin belirttiği gibi kendisine Ali diye hitap ettikleri Abdulmuttalip TONÇ'a ait olduğunu,

Ele geçirilen malzemelerin kendisine bana ait olduğunu ve içeriğinde herhangi bir suç unsuru teşkil eden bir şey olacağını zannetmediğini,

Arama sırasında ele geçirilen 1 adet işlemeli deri kılıf bulunan ibaresiz toplu tabancayı 1987 yılında Azerbeycan'ın Baku şehrinde beğenerek aldığım, çalışmadığını, ofisinde müze gibi bir camekan yapmış olduğunu, oraya koyduğunu, çalışmayan bir tabanca olduğunu,

TOLKİ-TOLKİ cihazları teknede kullandığı telsiz cihazları olduğunu, 2 adet BOXXER marka muştayı yurtdışmda satmak için hazırlayıp döktüklerini, bunların kalıbı olduğunu, gümüşlerini yapıp satacaklarını, kalıp kavuçuğunun da halen mevcut olduğunu,

Arama sırasında ele geçirilen Ali Osman AKAT'a ait nüfus cüzdanının bulunma sebebinin, Çin'e gitmek için vize alacaklarını, o nedenle kendisine bıraktığını,

Arzu TAŞTAN' a ait nüfus cüzdanı ve sürücü belgesinin dükkanında ele geçirilmesinin şu şekilde olduğunu, Geçen hafta çarşamba günü bizim pasaj içerisinde orda çalışanlardan bir bayan bir yırtık cüzdan bulduğunu, içinde kimlik, ehliyet ve bilet olduğunu, getirip kendisine verdiğini, polise teslim edeceğini ancak polise teslim etmeden gözaltına alındıklarım, bu belgelerin kendisi veya yakınları ile ilgili olmadığını,

Arama sırasında ele geçirilen 4 adet cam şişe 1 p.t. vazo, bronz heykel, bronz ekmek damgası, 5 adet pt vazo, 9 adet p.t. vazo, 1 adet p.t. tespih, 1 p.t. testi, 6 adet p.t. sapan taşı, 1 mermer heyekl (başı kırık), 1 adet bronz mızrak ucu, bronz kantar ağırlığı, bronz el baltası, bronz ok ucu, 4 adet bronz iğne ve 218 adet çeşitli dönemlere ait bronz sikkelerin Müze Müdürlüğünün 25/02/2008 tarih ve bila sayılı yazısı ile 2863 sayılı yasa kapsamında tescil ve tasnife tabi müzelik değerde yurtiçi ve yurtdışında alınıp satılması yasak eserlerden olduğunun bildirildiği okunup sorulduğunda;

Bu eserleri Topkapı'da antikacılardan, Beyazıt'ta ki sahaflardan, Kapalı Çarşıdaki bedestenden, Azerbeycan'dan ve çeşitli yerlerden satın aldığını ve ofisinde camekan yapıp orada teşhir ediyor olduğunu, tarihi eser olduklarını düşünmediği için herhangi bir yere tescil ettirmediğini, bilseydi Müzeye bildireceğini,

Arama sırasında ele geçirilen 17 numaralı CD içerisinde İSTİHBARAT 117 yazılı program ile ilgili olarak sorulduğunda;

Bu programın Türk Telekomun eski 118 programı olduğunu ancak çalışmadığım,

İş yerinden el konulan ajanda içerisinden "Pakistanlı Tuğgeneral S AH AD KALENDER OLGU 126 Nolu oda" yazılı notun ne ile ilgili olduğu sorulduğunda;

Sahad Paşanın Pakistan Genelkurmayında görevli bir paşa olduğunu, burada İstanbul 'da Harp Akademilerinde okuduğunu, bundan yaklaşık 3-4 yıl önce resmi bir ziyaret için gelmiş olduğunu, kendisi için Çırağan'dan yer ayırtmış oluğunu, onunla ilgili yazdığı bir not olduğunu,

Ajandası içinde "İSVİÇRE DE DOKTOR BÜLENT BEY, ORAL ÇELİK'İN ARKADAŞI" şeklindeki notun kiminle ilgili olduğu sorulduğunda;

Doktor Bülent'in şuanda soy ismini hatırlamadığı, İsviçre'de tıbbi malzeme satan bir kişi olduğunu, Oral ÇELİK'in de Ankara'da malzemelerini pazarlayan doktor olduğunu, kamuoyunca bilinen Oral ÇELİK olmadığını,

Kesinlikle herhangi bir terör örgütü ile bağlantılı bir kişi olmadığını, sadece vatanını milletini seven ve legal yoldan ticaretini yapan yanında 350 kişi çalıştıran bir iş adamı olduğunu, kesinlikle ERGENEKON ile ve bu örgütle bir bağlantısının olmadığını" beyan etmiştir.



Yüklə 4,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   48




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin