Göktürkler


Karluklar / Prof. Dr. Hüseyin Salman [s.421-424]



Yüklə 12,37 Mb.
səhifə47/98
tarix03.01.2019
ölçüsü12,37 Mb.
#89182
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   98

Karluklar / Prof. Dr. Hüseyin Salman [s.421-424]

Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi / Türkiye

İsimleri Çin kaynaklarında Ko-lo-lu, ka-lo-luk, Tibet menbalarında Gar-log, İslâm vakayınamelerinde Halluh, Harluh, Soğd metinlerinde Grr-Wgt ve nihayet Moğol kayıtlarında Har-lu-ut şeklinde geçen Karluklar Türk dünyasının önemli boylarından biridir.1 Karluk manası konusunda şu ana kadar üç görüş ortaya atıldı. Bunlardan birincisinde, Oğuz Kağan Destanı başta olmak üzere eski Türk edebi metinlerinde “Karluk: Kar yığını” anlamındadır.2 İkinci görüşte Németh’e göre boyun adı, kar fırtınası gibi en sert tabiat olayı ile izah edilmek için kullanılmış bir kelimedir.3 Üçüncü görüşte ise Doerfer, Karluk adının “Karışık, soy, aile, boy” manasına geldiğini (Karaluq: Karal: Karıl: Karışmış) ileri sürmektedir.4

Çin kaynaklarında ilk defa 413 yılında5 Ka-lo-luk şeklinde ismi geçen Karluklar, Altay dağlarının batısındaki Zaysan-Urungu-Alagöl göller üçgeni içerisine üç boy halinde oturmakta idiler. Bu üç boy, Meou-lo (ok: Mou-lo), Tche-se (ok: Çe-se) ve Ta-che-li (ok: Tax-şe-li) olup her üçü de Türk soyundan gelmekte ve Göktürklerin bir kolunu teşkil etmekteydiler.6 Batı Göktürklerinden İstemi Yabgu (552-576) zamanında Türk hakimiyetinin Hazar denizi şimaline ve Maveraünnehir’e doğru genişlemesinde Karluklarıın7 büyük rolleri oldu. I. Göktürk Devleti’nin 581’de ikiye ayrılmasından sonra kurulan Doğu ve Batı Göktürk Devletleri arasında sıkışmış bulunan Karluklar bazen birine bazen diğerine tabi oldular ve bazen de her ikisine birden isyan ettiler.

585 yılında İşbara Kağan’a (581-587) isyan ederek Doğu Göktürk Devleti’nin batısında bir kısım araziyi ele geçiren A-pu Han’ı idaresinde Tu-ling, Tchou-yue (okÇu-ye), Tch’ou-mi (ok: Çu-mi) gibi boylar arasında Karluklar da vardı.8 Yine Batı Göktürk Devleti’ne bağlı iken 628-630 yılları arasında başta Tölesler olmak üzere Türk boylarının Tong Yabgu (618-630) aleyhine çıkardıkları ve Yabgu’nun ölümü ile nihayetlenen isyanda Karluklar da bulunuyordu.9 650-655 yıllarında Çinli general Kao K’an-tche (Kao-kan-çe) Doğu Göktürklerinin Kağanı Kiu-pi’yi mağlup edince Üç Karluk kabilesi Çin İmparatorluğu’nun hakimiyetini tanımak zorunda kaldı.10 Üç kabilenin arazisinde üç tane mahalli hükümet kuruldu. Yine bu hükümetlere vali olarak onların boybeyleri atandı. Bu durumun 665 yılına kadar sürdüğü anlaşılıyor. Bu tarihte, Çin’e karşı batıdan başlayan Tibet akınları Türk boylarının çok işine yaradı. Bu sırada kendilerini toparlayan Karluklar, Doğu ve Batı Göktürk kesimleri Çin hakimiyetinde yaşarken onlar bağımsızlıklarını elde ettiler. Evvelce Kül Erkin unvanını taşıyan Üç Karluk beyi bu tarihten sonra “Yabgu” sıfatını aldı. Karluk Yabgusu’nun kuvvetli bir ordusu vardı. Yen bölgesinin (Beşbalık) batısındaki Türk boyları onlardan çok korkuyordu. Karlukların 665’lerde başlayan bu bağımsız yaşayışları Kapgan Kağan (692-716) devrine kadar devam etmiş görülüyor. Yine bu dönemde onların bir kısmı güneyde Beşbalık yöresine göç etmeye başladı. Beşbalık’ın o devirde ticari bir önemi vardı ve ticaret yolları (özellikle kuzey ipek yolu) buradan geçiyordu.

Bütün Türkleri bir bayrak altında toplama siyaseti izleyen Kapgan Kağan bu icraatında biraz sert davranınca Türk dünyası karıştı. Bu karışıklıktan istifade eden Çin İmparatorluğu’nun da teşvik ve tahriki ile 711 ve 715 yıllarında Karluklar II. Göktürk Devleti’ne iki defa isyan ettiler.11 Özellikle Tamıgbaşı’nda başlayan ikinci isyan çok şiddetli oldu. Bilge Kağan zamanında (716-734) onların isyanları yavaşladı, sadece bir defa 720 yılında Tudun Yamatarın bastırdığı bir isyanları oldu.12

Bilge Kağan’ın 734’teki ölümünden sonra onlar Basmıl ve Uygurlar ile müşterek hareket etmeye başladılar. 742’de Beşbalık civarında onlar (üçmüttefik) Göktürk hakimi Ku-to Yabgu’ya saldırdılar ve onu öldürdüler. Arkasından Basmılların önderliğinde kurulan yeni devlette Karluklar sağ Yabguluk mevkiini aldılar. 743’te kurulan Basmıl Devleti’nin ömrü kısa sürdü. 744’te iki müttefik (Uygur ve Karluklar) Basmıl hakimi Aşena Che’yi Çin’e kaçırdılar. Takiben Kutluk Bilge Kül Kağan’ın önderliğinde kurulan Uygur Devleti’nde Karluklar, bu sefer sol Yabguluk mevkiini elde ettiler.

Uygur Devleti kurulduğu sırada Karluklar üç bölüm halinde yaşıyorlardı. I- Ötügende yaşayanlar: Bunlar doğrudan Uygur Devleti’ne bağlandılar. II- İrtiş civarında yaşayanlar (üç Karluk Boyu): Bunların kendilerine bir Yabgu seçti. III- Beşbalık civarına göç edenler. Bunlar da kendilerine bir Yabgu seçerek bağımsız yaşamaya başladılar. Bu sıralarda (742-755) Beşbalık civarında oturanlarının başında Toen Pi-kia (ok: Tun Bilge) isimli bir Yabgu vardı.13

746 yılından itibaren büyük bir ihtimalle Ötügen hakimiyeti yüzünden üç Karluk kabilesi ile Uygur Devleti arasında şiddetli bir çatışma başladı. 756 yılına kadar sürecek olan bu çekişmeden Moyunçur (745-759) galip çıktı. Karluklar Tarım havzasının batısına çekilmek zorunda kaldılar.14 7-8 yıl içerisinde kuzey taraftan da Tarbagatay ve Çungarya’ya çekilmek zorunda kalan Karluklar bu arada savaşlarla Türk ve İslam dünyasına büyük bir hizmette bulundular.

Türgiş Kağanı Sou-lou’nun (716-738) ölümü ile orta Asya’da büyük bir iktidar boşluğu doğdu. Bunun yanında 751 yılında Emevi hanedanı çökünce Arap baskısı bu bölgede eski gücünü kaybetti. Çin İmparatorluğu bu yeni durum karşısında orta Asya siyasetini tekrar gözden geçirdi. Eski Orta Asya egemenliği politikasını canlandırma kararı aldı ve önce bu amaçla 748’de Tokmak şehrini zapt ederek Kuzey İpek Yolunu tekrar kendi hakimiyetine geçirdi. Karluklar güney komşularındaki bu değişikliği (Orta Asya’yı ele geçirme) kısa zamanda anladılar. Onlar Temmuz 751 yılında Araplarla iş birliği yaparak Talas Savaşı’nda Çin ordusunun büyük bir mağlubiyete uğramasını sağladılar. Issık göl civarından gelen Karluk ordusu 5 gün süreyle devam eden savaşta Çin ordusuna arkadan vurduğu ağır bir darbe ile güney komşularının Orta Asya hakimiyetleri projesine son verdi. Bu savaş sonunda Tarım havzasından itibaren batısı Karluklara, doğrusu Uygurlara ait olmak üzere Orta Asya yine Türk hakimiyetinde kaldı.15

Uygur Kağanlığı ile on yılı aşkın bir mücadele dönemi geçiren Üç Karluk boyu güçlü Mouyunçur Kağan (746-759) karşısında etkili olmayınca batıya çekilmeye başladı. Bu çekilme ve göç de yine on yıl kadar sürdü (756-766). Batı bölgesinde bu arada güçlü Kara Tügriş iktidarı 744 tarihinden itibaren zayıflamaya başladı. Daha önce olduğu gibi Çin İmparatorluğu’nun teşvik ve tahrikleri sonucu bu devlete mensup sarı ve siyah oymaklar grubu sürekli olarak birbirleri ile çekişmeye başladı ve ülkede birlik bozuldu. Böylece kara Tügriş devletinde iktidar boşluğu doğdu. Bu durum karşısında Batı Göktürk arazisinde yaşayan Türk boylarını tekrar birleştirme ve bir devlet haline getirme görevi bu sefer Üç Karluk boyuna düştü. 766 yılında Tügrişlerin Evliyaata ve Tokmak gibi önemli merkezlerini ele geçiren bu üç bölgede kendi isimleri ile yeni bir devlet kurdu. Şeflerinin Yabgu unvanı taşıdığı bu devlet kısa zamanda Turfandan Seyhun boylarına kadar uzanan geniş birliği sağladı.

Karluk Devleti 766-840

Arslan il Tirgüg’ün kurduğu bu devlet Karahanlılara kadar Batı Türk boylarını bir bayrak altında topladı. Kurucusunun ismi de aynı zamanda birleştirme unvanı idi (İl Tirgüg: derleyen, toplayan, birleştiren, ilteriş vb.). Yeni hükümdar 766-775 yılları arasında Tibetlilerin Çinliler ve Uygurlar ile mütemadiyen savaştıkları bir sırada güneydeki Kaşgar bölgesini zapt etti.16 Daha sonra batıya yönelerek Fergana bölgesini fethetti.17 Yine aynı senelerde Oğuzlarla ittifak ederek kuzeyindeki Peçeneklerle savaştı ve onları kendisi için zararsız hale getirdi.18

Kurtuluş yıllarında yeni devletin kazandığı bu zaferler kısa zamanda çevrede büyük bir etki yarattı. X. asrın İslâm coğrafyacılarından biri olan El-Mesudi’nin tarihini vermediği fakat bu senelere ait olması gereken kaydına göre Hakanların Hakanı soyundan (Göktürk) gelen Karluklar Türk boylarına hakimiyetlerini tanıtmış ve diğer bütün yabancı kavimleri itaat altına almışlardı.19 840’a kadar Karluk Devleti’ne komşu olarak doğuda I. Uygur Devleti, güneyde Tibet Krallığı, Batıda Abbasi Devleti ve Kuzeyde Peçenekler bulunuyordu.

Karluk Devleti bu komşulardan Tibet Krallığı ile daima dost olarak geçindi. Komşusu I. Uygur Devleti siyasi menfaati gereği Çin İmparatorluğu ile iş birliği yaparken, Karluk Devleti de Tibet Krallığı’nı destekledi. Bunun faydasını da 791 yılında Uygur Devleti’nin elinden Urımçı yakınındaki Kağan Stupayı alarak gördü.20 Tibet Kralı Khri Sronlete-Btsan (755-797) zamanında başlayan bu dostane münasebet, Kral Ral-pa-can (817-836) döneminde de devam etti ve bir Karluk elçisi bu Kralı ziyaret etti.21

Karluk Devleti’nin amansız rakiplerinden biri Uygur Kağanlığı (745-840) idi. 791 olayında da ifade ettiğimiz gibi bu devlete karşı Karluk Devleti bilerek Tibet Krallığını destekledi. Uygur Kağanlığı ile Moyunçur zamanında başlayan düşmanlık ondan sonra da devam etti. Karabalgasun yazıtına 791 ile 812 yılları arasında Kutluk Bilge unvanlı Uygur Kağanları Karluk Yabgularına karşı üç büyük başarı kazandılar ve onları Fergana’ya kadar kovaladılar.22 Ancak 840 yılında Kırgızlardan ağır bir darbe yiyen Uygur Devleti sakinlerinden bir grup, nazırları Si-şi-pang-te-le’nin başkanlığında Karluklara iltica etti.23 Bu Karlukların Beşbalık bölgesi Karlukları olma ihtimali vardır. Zira Çin kaynakları 766-840 tarihleri arasında Tomak vadisinde kurulan Karluk Devleti hakkında bir satır bile bilgi vermemektedir. Yine Çin yıllıklarının ifadesine göre 766-840 arası dönemde Karluk Yabguları uzun bir süre Ötügen’deki Uygur hakimiyetine bağlı kaldılar.24

Karluk Devleti’nin temasta bulunduğu devletlerden birisi de komşuları Abbasi Devleti idi. Karluk Devleti, bu batı komşusu ile zaman zaman dostane ve zaman zaman da hasmane münasebetlerde bulundu. 772 yılları civarında Karluk Devleti ile Abbasiler arasında Fergane hakimiyeti yüzünden savaşlar oldu.25 Halife El Mehdi zamanında (775-785) ise Abbasi hakimiyetini tanıtma vesilesi ile etrafa gönderilen elçiler arasında Soğd Meliki İhşid, Kabulşah Meliki Hanhal yanında Karluk Yabgusu da vardı.26 Harun Reşid döneminde (786-809) Karluk Yabgusu 792-93 yıllarında Fergane’ye bir taarruz yaptı ve bölgeyi ele geçirdi.27 Bir süre sonra ise Fadl bin Yahya El Bermeki Fergane bölgesini geri aldı. Halife Memum zamanında (813/833) vezir Fadl bin Sehl 816’da Otrar vilayetine yaptığı bir taarruzda Karluk Devleti ordusunu feci bir yenilgiye uğrattı.28Karluk Yabgusu Kimek ülkesine kaçmak zorunda kaldı.

Karluklar ve Karahanlılar

Kendi soylarını Göktürk hükümdar ailesi Aşena Sülalesine bağlayan Karluk Yabguları hakimiyetin kutlu Ötügen ülkesi ile sıkı alâkası inancını muhafaza ediyorlardı. 840’ta Uygur Kağanlığı yıkılınca Kırgızları dikkate almayan Karluk Yabgusu kendisini bozkırlar hakiminin (Göktürk Hükümdarı) kanuni halefi ilân ederek “Karahan” unvanını aldı. (Bilge Kül Kadir Han). Karluk Yabgusu Balasagun yakınındaki Kara Ordu’yu kendisine merkez yaptı. Böylece tarihi Karahanlı Devleti’nin temeli Karluklar tarafından atılmış oldu. Karlukların diğer Türk boylarına göre başka bir özelliği ise İslamiyeti kabul eden ilk Türk kütlesi oluşlarıdır. Yine bu döneme ait bir öğüt kitabında Gazneli Sultan Mahmud’un babası Sebük Tegin’in o çağda (X. asır) Karluk ülkesi olan Barshan’da doğduğu belirtilmektedir. Bu şekilde Karluklar Türk-İslâm dünyasına Gazne Sultanları gibi bir sülâle vermiş oldular.29

Yağma, Çigil ve Tuhsilerle beraber Karahanlı Devleti’nin ana kütlesini meydana getiren Karluklar bir süre sonra hanedan mensupları arasındaki çekişmelere uyarak bu devlete cephe alır duruma düştüler: Ali Tegin olayı vb. Şine Katavan Savaşı öncesinde onların Karahanlı hakimlerine çıkardığı güçlükler Karahıtayların Maveraünnehir bölgesine girmelerine zemin hazırladı.

Harezmşahlar Devleti zamanında (1097-1720) Karluklar olaylarda kendilerinden söz ettirdiler. İl Arslan döneminde (1156-1172), 1156 Şubat’ında Maveraünnehir’de vuku bulan Karluk ayaklanmasında Kallabad denilen yerde Karluklar Karahanlı hakimi Tamgaç Han İbrahim’i öldürdüler. Onun katlinden sonra yerine Köksagun lâkabıyla tanınan Hasan Tegin’in oğlu Celâleddin geçti. Bu da Karluklara misillemede bulunarak reisleri Yabgu Han’ı öldürdü.30 Bunu gören diğer Karluk ileri gelenleri Harezm’e iltica ettiler. İl Arslan 1158’de hazırladığı bir ordu ile Maveraünnehir’e yürüdü. Olayların sonunda kendi menfaatini ön plana alan İl Arslan Karluk ileri gelenlerin eski mevkilerine iadesini Semerkant hakimine kabul ettirerek ülkesine geri döndü. 1172 yılında diğer bir Karluk beyi Ayyar Bey Karahıtayların Maveraünnehir seferinde Harezm ordusunun öncü birliğine kumandanlık yaptı ancak esir düştü. Bu Ayyar Bey’in Fergane bölgesi Karluklarından olma ihtimali vardır. Alâaddin Tekiş (1172-1200) döneminde Harezm ordusu bozkırlardan getirilen Kanglı-kıpçak vb. gençler ile takviye edilmeye başlandı. Bunlar arasında az da olsa Karluk genci vardı.31

XIII. asır başlangıcında İli nehrinin doğusunda Kayalıg şehrinde Karahanlılar zamanından beri devam eden bir Karluk Beyliği vardı. O sırada Arslan Han II.’nin yönettiği bu beylik her halde İrtiş nehri civarında Karluk bakiyelerinin tesis ettiği bir devletti. Arslan Han II. Uygur İduk-kut’u ile birlikte Cengiz Han’ın emrine girdi. 1221’de öldüğünde oğluna Özkent şehri verildi. Yine o bölgelerde bugünkü Kulca şehrinin kuzey batısındaki Almalık şehrinde bir beylik kuran Bozar Han’ın da bir Karluk Türkü olması ihtimal dahilindedir.32

XIII. asrın başlarında şimdiki Afganistan-Pakistan sahasında Gazne-Bamyan-Kuraman şehirleri arasındaki bölgede bir Karluk beyliği göze çarpar. Toharistan Karlukları’nın biraz daha güneye inen bakiyelerinin kurduğu tahmin edilen bu beyliği Seyfeddin Hasan Karluk isimli bir boy beyi ile kurmuştur.33 Seyfeddin 1221’de Celâleddin Harezmşah bölgeye geldiğinde ona elinden gelen yardımı yaptı ve onun Moğol öncü kuvvetiyle Parvan’da yaptığı savaşta yer aldı. Multan taraflarına kadar hakimiyetini genişleten Seyfeddin’in yerini kardeşi Nasıreddin Muhammed Karluk aldı. Kendi adlarına para da bastıran bu iki kardeşin hakimiyeti 1260 yılına kadar sürdü.

Bugün belki de yukarıdakilerin torunları veya yine Toharistan bölgesi Karluklarının bir devamı olan büyük bir Karluk topluluğu Afganistan’ın kuzeyinde yaşamaktadır. Başlıca yerleşme yeri olarak Talikan, Derayim, Taşkan, Rustak, Şehr-i Büzürg ve Gazne civarında 10.000 Karluk Türkü mevcuttur.34

1 Ko-lo-lu hakkında bkz: Edouard Chavannes, Document Sur les Tou-kiue Occidentaux, Paris 1941, İndex s. 340 ve ilgili sahifeler.: Ka-lo-luk hakkında bkz. Omellyan Pritsak, Von den Karluk zu den Karachaniden, Z. D. M. G, c. I, 1951, s. 270; Gar-log hakkında bkz, Helmut Hoffmann “Die Qarluq in der Tibetischen Literatur”, Oriens c. III, 1950 s. 190-207.: Halluh hakkında bkz. Al Marvazi, On China, the Turks and İndia, London 1942, s. 31 vd.: Harlig hakkında bkz. Mirhond, Rav Zalü’s Safa, Tahran 1339 ş., c? V, s. 13 vd.: Halluh hakkında bkz. Kitab-ı Hududü’l-Alem, Tahran 1352ş. S. 51: Grr-Wgt hakkında bkz. Pritsak, a.g.e, s. 271: Har-lu-ut hakkında bkz. Moğolların Gizli Tarihi, çev. Ahmet Temir, TTK neşri, Ankara 1948 İndex.

2 W. Bang-Reşit Rahmeti Arat, Oğuz Kağan Destanı, İstanbul 1936, s. 25.

3 Németh J., Wolksname Karluk und Seine Semantisch Gruppe, Acta Linguistica Academiae Scientiarum Hungaricae, Tomus XIX, Budapest 1969, s. 14-15.

4 Kafesoğlu İbrahim, “Türkler” İA c. XII, kısım 2 s. 186.

5 Pritsak o., a.g.e., s. 270.

6 Chavannes, a.g.e. s. 85 not 4.

7 Kafesoğlu, a.g.e., s. 186.

8 Deguignes, çev. Hüseyin Cahit Yalçın, Hunların, Türklerin, Moğolların ve Daha Sair Garbi Tatarların Tarih-i Umumisi, İstanbul 1923, c. II, s. 420.

9 Chavannes, a.g.e, s. 25, 265.

10 Chavannes, a.g.e, s. 85 not 4.

11 Orkun, Hüseyin Namık, Eski Türk Yazıtları, İstanbul 1936-1941, c. I, s. 48.

12 Orkun, a.g.e, c. I, s. 67.

13 Chavannes, a.g.e, s. 86 not.

14 Orkun, a.g.e, c. I, s. 166, 174-176, 178, 180.

15 Kafesoğlu, a.g.e, s. 187.

16 Pritsak, a.g.e, s. 275: Ayrıca bkz. Fuad Köseraif, Türkçe Mani El Yazıları, İstanbul 1936, s. 21.

17 F. Grenard, Abdülkerim Satuk Buğra Han Menkıbesi ve Tarih, çev. Osman Turan, Ülkü, sayı 79, s. 48.

18 Mesudi, Kitab Tenbih ve’l İşraf, Leiden 1894, s. 180-181.

19 El Mesudi, Mürucü’z Zeheb, Barbier de Meynard et Pavet de Courteille neşri, Paris 1861-1876, c. I, s. 288.

20 Chavannes, a.g.e, s. 305.

21 Hoffmann H, a.g.e, s. 199.

22 Orkun, a.g.e, c. II, s. 43.

23 Pritsak, a.g.e., s. 279.

24 Chavannes, a.g.e., s. 86 not.

25 Osman Turan, a.g.e., s. 48.

26 Yakubi, Tarih, Houtsma neşri, Leiden 1883, c. II, s. 479.

27 Marqvart, Ostturkische Dialekstuden, Berlin 1914, s. 40.

28 Klyaştorniy, Orhun Abidelerinde Kengü’nün Kavmi Yer adı, çev. İsmail Kaynak, Belleten XVIII/69, Ankara 1954, s. 96.

29 Kafesoğlu, a.g.e., s. 187. Ayrıca bkz. E. Merçil, Sebüktegin’in Pendamesi, İslâm Tetkikleri Enstitütüsü Dergisi VI, 1-2, 1975.

30 Pritsak, c. VIII.

31 Kafesoğlu, İbrahim, Harezmşahlar Devleti Tarihi, Ankara 1956, s. 81.

32 Cüveyni, Alaaddin Atamelik, Tarih-i Cihan-güşa, London 1912 c. I, s. 56-57.

33 Dames Longvorth, Efganistan, İ. A. c. 4, s. 157.

34 Jarring Gurnar, On the Distrubition of Turk Tribes Afganistan, London, 1939, s. 20, 27, 68; Burhanediddin, Kuşkeki, Katagan-ı Bedahşan, Taşkent 1926, s. s. 111, 112.

Arat, R. R., Bang, W., Oğuz Kağan Destanı, İstanbul 1936.

Arat, R. R., “Kaşgar”, İ. A., C. VI, s. 405-412.

Bayur, Y. H., Hindistan Tarihi, Ankara 1946, C. I-II.

Chavannes, E., Documents Sur Les Tou-kiue Occidentaux, Paris 1941.

Cüveyni, A. A., Tarih-i Cihan-güşa, London 1912-1937, C. I-III.

Cüzcani, Tabakat-ı Nasırî, Abd ül-Hayy Habibi neşri, Kabil 1949-1954, C. I-II.

Dames, L., “The Mint of Kuraman”, J. R. A. S., 1908, s. 389-402.

Dames, L., “Efganistan”, İ. A., C. IV, s. 133-178.

De Guignes, Hunların, Türklerin, Moğolların ve Daha Sair Garbi Tatarların Tarih-i Umumisi, çev. Hüseyin Cahid Yalçın, C. II, İstanbul 1923.

Grenard, F., “Abdulkerim Satuk Buğra Han Menkıbesi ve Tarih”, çev. Osman Turan, Ülkü, Sayı: 79, Ankara 1939.

Jarring, G., On The Disturbution of Turks Tribes Afganisthan, London 1939.

Kafesoğlu, İ., Harezmşahlar Devleti Tarihi, Ankara 1956.

Kafesoğlu, İ., Türk Milli Kültürü, İstanbul 1983.

Kafesoğlu, İ., “Türkler”, İ. A., C. XII, kısım 2.

Kitab-ı Hududül-Alem, Tahran 1352 ş.

Klyaştorniy, S. G., “Orhun Abidelerinde Kengü’nün Kavmi Yer Adı”, çev. İsmail Kaynak, Belleten XVIII/69, Ankara 1954.

Kösearif, F., Türkçe Mani El Yazıları, İstanbul 1936.

Kuşkeki, B., Katagan-ı Bedahşan, Taşkent 1926.

Marvazi, China, Turks, İndia, London 1942.

Mesudi, Kitab Tenbih ve’l İşraf, Mısır 1338.

Mesudi, Mürucü’z-Zeheb, Paris 1861, Barbier de Meynard et Pavet de Courteille neşri.

Mirhond, Ravzatüs Saffa, C. V, Tahran 1339 ş.

Moğolların Gizli Tarihi (Anonim), çev. Ahmet Temir, Ankara 1948.

Nemeth, J., “Karluk und Seine Semantische Gruppe, Acta Linguistica Academiae Scientiarum Hungaricae, Tomus XIX, Budapest 1969.

Orkun, H. N., Eski Türk Yazıtları, C. I-IV, İstanbul 1936-1941.

Pritsak, O., “Von den Karluk zu des Karachaniden”, Z. D. M. G., C. I, London 1951, s. 270-286.

Yakubi, Tarih, Houtama neşri, C. II, Leiden 1883.

Bolgar-Tatarların Etnogenezi ve Genel Gelişme Aşamaları / Prof. Dr. Mirfatih Z. Zekiyev [s.425-442]

Kazan Devlet Üniversitesi / Tataristan

Tatar Etnonimi Nedir?

atar etnonimi Türkçe kökenli bir sözcük olup tat (dat/yat) “yabancı” ve ar/ir ‘insan-adam’ ve bütün olarak da “yabancı insanlar” demektir. Etnonim da-da veya ta-ta şeklinde Çin kaynaklarında ilk kez M.Ö. VIII. yüzyıldan kalma runik çivi yazıtlarında rastlanır ve tüm Avrasya’da ancak XIII. yüzyılın başında Moğol-Tatar istilası döneminde yaygınlaşmıştır, çünkü fatihlere Tatarlar deniyordu. Tatar kelimesi Batı Avrupa’da Fransa Kralı IX. Ludwig’in kelime oyunu yaparak “Tartar’dan (Cehennem) gelenler” demesiyle Tartar şekline değişir.

Tatarlar Kime Denir?

Geçmişte ve günümüzdeki bilimsel araştırmalarda Tatarlar deyimi, eski Tatarlar için kullanılır. Bunlara şu Tatarlar katılır.

Tarih kaynaklarının izin verdiği değerlendirmelere göre, M.Ö. çok daha önceye kadar Çin’in kuzey komşuları olan kabile ve kabileler birliği kendilerine Tatar diyordu. Çinlilerin daha o zamanlarda, onlara nefretle baktıkları biliniyor ve bu etnonime “pis”, “barbar” anlamları yüklüyordu. Çinliler, komşularının doğrudan Tatarlar olması hasebiyle tüm kuzey komşularına da Tatar demişlerdi. Çinliler, ünlü Çin Seddi’nin inşasına da Tatarlardan yani kuzeydeki yakın ve uzaktaki tüm komşularından korunmak için başlamışlardır (Mitford V.,1838, C. IV, s.189).

Daha sonra, otuz Tatar etnonimi Köl-Tigin’in (M.S. VIII. yüzyılda) anısına dikilen anıtta bulunan runik çivi yazıtlarında, tokuz Tatar (dokuz Tatar) etnonimi de Moyun-Çur Anıtı’ndaki (M.S. VIII. yüzyılda) runik çivi yazıtlarında rastlıyoruz. Bunların, kendi kendilerini mi böyle adlandırdıkları (endoetnomim) veya bu kabilelerin başkaları tarafından mı adlandırıldığı (ektoetnonim) bilinmiyor, fakat runik çivi yazılarından Tatar etnonimine rastlanılması o dönemlerde Orta Asya’da Tatarlar denilen kabilelerin yaşadığını ortaya çıkarıyor.

Yine VIII. yüzyılda, Batı Sibirya’da İrtış nehri ile Ural Dağları arasında VIII-IX. yüzyıllarda var olmuş olan Kimeak Devleti’nin içinde Tatar kabilelerine rastlanır. Bu devlet, Tatar etnonimi kabul etmeyen ve kendilerini bölgelere göre isimlendiren Sibirya Türkleri (Tatar) milletinin oluşmasında önemli rol almıştır (Onlara Tatar etnonimi ancak XIX-XX. yüzyıllarda Ruslar tarafından verilmiştir).

XI. yüzyılın ikinci yarısında Kaşgarlı Mahmut “Divan-ı Lugat’it-Türk” adlı ansiklopedik çalışmasında, Türk halklarını gruplaştırmasında, Tatarları Kırgızların yanına yerleştirmiştir. Kaşgarlı Mahmut, Bizanslara en yakın olan Türklerin, Peçenekler olduğunu ve bunları da Kıpçaklar, Oğuzlar, Yemekler, Başkurtlar, Basmıllar, Kayılar, Yabakular, Tatarlar ve Kırgızların izlediğini yazıyor; Kırgızlar Çin’in en yakın komşularıdır. (Kaşgarlı M., 1992, C. I, s.28). Bu bilgilerden, Tatarların yaklaşık olarak Orta Asya’da yerleşmiş oldukları ortaya çıkıyor.

Genelde Eski Tatarlar olarak adlandırılan tüm bu Tatarlar, çağdaş Bolgar-Tatarların doğrudan ataları değillerdir, çünkü onlar İdil Bolgar Devleti topraklarına toplu şekilde göç etmemişlerdir. Bu topraklara giden küçük bir topluluk Bolgar Devleti içinde toplu bir halde Bolgar etnonimi kabul etmiştir. Eski Tatarlar, genel Türk etnoniminin yayılması sürecinde kendi etnonimini kaybetmişlerdir.

Ancak Orta Asya kesimindeki eski Tatarlar, Moğol ve Mançur dilinde konuşan halklar arasında egemenlik kurmayı başarmış ve genel bir ad olarak onlara Tatar etnonimi vermiştir. Temuçin-Cengiz Han, bu Tatarlarla yaptıkları savaşlar sayesinde, güçlü bir devlet kurmayı ve Tatar genel adıyla kuvvetli ve düzenli bir ordu oluşturmayı başarmışlardı. Moğol-Tatar olarak adlandırılan bu orduda, sayı üstünlüğü Tatarlara değil Moğollara aitti.

Cengizîlerin savaş seferleri sırasında, yenilgiye uğrayan tüm halklar: Türkler, Çinliler, Farslılar, Araplar vs. bu orduya katılıyordu. Bu farklı diller konuşan Moğol-Tatarlar, Cengizîler tarafından kurulan tüm dört imparatorluğun başına Cengiz Han hanedanlığından olan ve dışarıdan gelme hanların (Kubilay, Çağatay, Hulagu ve Coçi) başında bulunduğu topraklara yerleşmişlerdi. Ancak bu Moğol-Tatarlar, toplam nüfusun çok küçük bir kısmını oluşturmaları nedeniyle yerel Türkler, Çinliler, Farslılar ve Türkçe konuşan Bolgarlar arasında çok kısa bir sürede asimile olmuşlardır. Yerel halk arasında üst düzey görevler alan Cengizîler, uzun süre Moğol-Tatar veya sadece Tatar olarak adlandırılmıştı.

Moğol-Tatarlar, bazı tarihçiler tarafından çağdaş Tatarların ataları olarak görülseler bile, gerçekte Bolgar-Tatarlar ile yakın etnik ilişkileri bulunmamakta, onları ne Bolgar-Tatarların, ne Özbeklerin, ne Afganlıların, ne Çinlilerin ne Farslıların vd. ataları saymamak gerekir.


Yüklə 12,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   98




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin