Kıpçak Kabileleri Üzerine Notlar: Kimekler ve Yemekler / Prof. Dr. Peter B. Golden [s.757-766]
Rutgers Üniversitesi Tarih Bölümü / A.B.D.
Uzun süre, Yimek / Yemek’in Batı Sibirya merkezli bir boy birliği olan Kimek’in1 (750-800 civarından erken 11. yy.’a) bir biçimi olduğu varsayıldı. Kıpçak birliği Karadeniz-Hazar-İdil-Yayık-Kazak bozkır bölgesinde, ünlü Deşt-i Kıpçak’ta baskın unsur haline geldiğinde, kaynaklarımızda Yimek / Yemek bu birliğin kurucu boylarından biri olarak belirir.2 Ancak Kaşgarlı Mahmud (1077 civarında yazdı) “Yemek… Türklerin bir boyudur. Biz bunları Kıpçak olarak görürüz, ancak Kıpçak Türkleri kendilerini farklı bir kısım olarak sayarlar” diyerek3 Kıpçak ile Yimek / Yemek’i ayırır (Onun zamanında, Kıpçaklar bu boy birliğinin baskın unsuru haline geldiği için Kimek budunadı artık kullanımda değildi). Kaşgarlı, Türk halklarını sayarken, araya Oğuzları koyarak, Kıpçakları Yemeklerden farklı listeler.4 Bunlar, farklı köken bilincini gösteren önemli kayıtlardır. Kaşgarlı, dil bakımından da (Kırgız, Oğuz, Tuhsi, Yağma, Çiğil, Oğrak ve Çaruklarla birlikte “saf Türkçe, tek bir dil” konuştuklarını düşündüğü) Kıpçaklarla, onlara yakın olarak gördüğü Yemek ve Başkırtların konuşmaları arasında biraz mesafe koyar.5 Yemek yurdu o zamanlar, “Yemek bozkırlarında”6 olan İrtiş nehrinin yol yakasında gözüküyor. Kaşgarlı’nın verisine dayanan Hasan Eren, “Kimek ismi… önemini kaybetti ve bu kabilenin dallarından birinin ismi olan Yimek ile yer değiştirdi” sonucuna varmış, Yimek’i de Kimek ile ilgili olan İmek isminin ikincil bir gelişmesi olarak görmüştür.7
Yimek / Yemek’in Kimek’le ve bunların Kıpçakla ilişkisi nedir? Ne Kimek, ne de İmek / Yimek / Yemek Orhon veya Uygur yazıtlarında geçmez. Gerçekte, belki o dönemin bir yazıtında [Uygur Eletmiş Bilge Kağan’ın (747-759) kümbetinin bir parçası olan ve 740 civarındaki olayları kapsayan Şine Usu yazıtı] bahsedilen Kıpçakların varlığı bile tartışmaya açıktır. Bu metnin bazı erken yayınlarında bunların ismi inşa edilmiştir, ama yazıt kısmen korunmuştur ve son okumalarda söz konusu satır neredeyse tamamen silinmiştir.8 Kimekleri oyma yazılarda geçen Çiklerle ilişkilendirme çabaları,9 varsayılan bir coğrafi örtüşmeye dayalı bir spekülasyondan başka bir şey değildir.
Genellikle v*Çõz [kîmâk = Kimäk / Kimek] biçiminde yazılan Kimek budunadı, 9. ve 10. yy.’ın Arapça ve Farsça tarih ve coğrafya kaynaklarının büyük kısmında ve önceki zamanlarda toplanmış ve kaydedilmiş bilgilere dayalı sonraki kaynaklarda geçer. İslam kaynaklarındaki Türk halklarının bazı en erken listeleri de buna dahildir. Bu yüzden, 820’lerde Uygurlara seyahat eden Tamim b. Bahr’ın10 ve 840’larda Türk topraklarını dolaşan Tercüman Sallâm11 haberlerini kullanan İbn Hurdâdbih (820-912, 880’lerde yazdı), onları Dokuz Oğuzların soluna ve Karluk, Oğuz, Çakır (?), Peçenek, Türkiş, Azkiş, Kıpçak (Kifçak) ve Kırgız’ı içeren bir Türk toplulukları listesine yerleştirir.12 Bu hususun, Kıpçakların İslam coğrafyacılarının eserlerinde ilk olarak belirmeye başlaması olduğunu da kaydedebiliriz.
Erken Kimek tarihinin kökleri ve olaydizimi (chronology) belirsiz durmaktadır. Geç 9. -erken 10. yy.’da yazan Yakubî, ‘Türkistan’ bahsinde “Türkler çok türleri (ecnâs) ve ülkeleri (mamâlik, hanlık veya devlet olarak da alınabilir) içerir; Karluklar, Dokuz Oğuz, Türkiş, Kimek ve Oğuz bunların arasındadır” der.13 Karluklar 766’da, bölgeye girdikten 20 yıl kadar sonra, sonraki On Ok / Batı Göktürkler arasındaki hakim unsur olan Türkişlerin yerini aldılar. Oğuzlar Maveraünnehir’e 770’lerde geldiler.14 İkisi de Batı Orta Asya’ya Uygur baskısından kurtulmak için göçtüler. Türgişlere küçük bir tarihleme yanlışı göndermesi yapmasına rağmen, bu ve İbn Hurdâdbih’in kaydı Kimeklerin en azından 8. yy.’ın son çeyreğinden itibaren sahnede olduklarını gösteriyor gibidir.15 9., 10. ve 11. yy.’lara ait Arap-Fars coğrafya yazınında korunan 9. yy.’daki Müslüman kayıtlarında, bunlar ‘tutugh’ (totoq < Çin. tu-tu, Orta Çin. tou-tok “askeri yönetici”16) adı (sanı) taşıyan ve daha sonra terfi etmiş ‘Yïnal Yabguh unvanına sahip olan bir yöneticiye bağlı olarak görünürler.17 Diğer kaynaklar bu hakime ‘kral’18 veya güvenilir bir kaynakta bozkır dünyasının imparatorluk ünvanı ‘kağan’19 olarak işaret eder.
Bu halka adanmış birkaç çalışmadan birinin yazarı olan Kumekov, Kimekleri Batı Göktürk / On Ok Devleti’nin tabi boylarından biri olarak görür. İslam coğrafyacılarının görüş alanına girdiklerinde Kimekler, Karluk ve Oğuzların belalı ve sık sık tehditkâr kuzey komşuları olarak betimlenirler. 10. yy.’ın ilk yarısında yazan Mesûdî, bu üç birlik arasındaki bozkırda istikrarı bozan ve diğer göçebe Türk boylarının bölgeye girmesine neden olan çatışmalardan bahseder.20
Kumekov, 8. yy.’ın ikinci yarısı ve 9. yy.’daki bu savaş halinin Kimekler etrafında bir devlet ve devlet kurumlarının gelişmesine yol açtığını iddia eder.21 Ben ise, İslam topraklarına önemli bir dış satım kalemi olan kuzeydeki kürk ticaretine Kimek dahlinin burada devlet oluşumunda önemli bir etken olduğunu önermiştim.22 Gerçekte, onların topraklarının ve oraya giden, yılların tanımını kendilerine borçlu olduğumuz, Müslüman tüccarların dikkatini çeken de bu idi. Büyük ölçüde devletsiz olan Türk kabile dünyasında alışılmadık bir durum olan bir kağana sahip olmanın yanında, Kimeklerin bir başkentinin de olduğu söylenir: 4õwÇÖ (nmkiyya), büyük ihtimalle 4õwÇö (ymkiyya) = Yimakiyya / Yamakiyya, yani muhtemelen Yimek / Yemek bölgesinde bulunan “Yemek (şehri)”. Hudûd’a göre, Kimek kağanının ırsi ‘tımarları’ (fiefs, a’mâl) olan 11 de naibi vardı.23 Açıkça, eklemli hükümet daireleri ve bir ‘derebeylik’ yapısının ögeleriyle bu ileri bir erken devletti.
Kimeklerin Köken Hikayesi
Kimeklerin kökeniyle ilgili en önemli kaynağımız, 11. yy ortasında yazan Gardîzî’de kaydedilen destani haberden gelir. 770-840 dönemine ait erken kaynaklara dayanan ve yaklaşık 745-770 civarındaki olayları betimleyen bu haber, sonraki iki yazmada korunmuştur: Geç 15. veya erken 16. yy.’da yazılan Cambridge, King’s College 213, ve 1781’de yazılan Oxford, Bodleian, Ouseley 240. Oxford yazması, Cambridge yazmasının bir kopyasıdır ve ikisi de Hindistan kaynaklıdır.24 Söylemeye gerek yok, konumuz için önemli pekçok ‘yabancı’ isim kötüce tahrif edilmiştir. Bu kayda göre, ‘Tatarların önderi’ (mihtar-i Tatârân) iki oğul bırakarak ölür. Denetimi eline alan ağabeyini kıskanan ve iktidarı ele geçirmekte başarısız olan genç oğlan Şad (GS),25 sevdiği köle kızla (kanîzakî) kaçar. Büyük bir ırmağın yanına sığınır ve kendisine burada yedi akrabası katılır (Ñ!G}äÅ muwalladân26 veya belki uşaklar). Bu yedisinin adları şöyledir: üÇö! [iymy] , v*Çö! [iymâk] , J*10 [ttâr, açıkça Tatâr] , JGÖî, [blândr] , r*;pC [khfçâq] , L*tÜ} [lnqâz] ve Fî:! [ijlâd] . Atları (ya da efendilerinin atları) için yaylak yokluğu, bu yediliyi nihayetinde Tutuğ ismi verilen Şad’a katılmaya sevkeden sebeplerden biri olarak alıntılanır. Sonradan, Tatarların ismi verilmeyen bir düşman tarafından yağmalanmasıyla kalanlar da Şad’a katılır. Hepsi Şad’ın hizmetinde olarak bunların sayısı 700’e çıkar. Bu yedili, yeri boyun (haft qabîla) ad-verici kurucuları olurlar. Bu kayıt aynı zamanda Kimek topraklarına rehberleri, Kimek dini inançlarıyla ilgili hikayeleri ve Ertiş (İrtiş) su adıyla Tutuğ [(Metin: m0!, düzeltilmişi: m10) < Eski Türkçe tutuq / totog] isminin (sanı) kökleri hakkındaki avami etimoloji söylentilerini içerir. Bölüm “ra’is-i î{ân-râ (y)inâl yabEû” (Önderlerine Yınal Yabğu denir) kaydıyla sona erer.”27
Boy isimlerinden sadece Tatâr ve Qifchâq (Kıpçak) açık. ‘Ymâk biçimi, Yimek / Yemek isminin bu biçimde sahip olduğumuz tek temsili olan İmek’i temsil edebilir. Fakat, eğer bozulmamış biçim ise, ‘ymâk kelimesinin Eymäk, Öymäk, Üymäk gibi öbür okumaları da olabilir. Arap abeceli yazmalarda çok sık olan küçük tashihlerle, v*Ç,!, v*Ç0!, v*ÇÖ!, vb [ibmâk, itmâk, inmâk] elde edebiliriz. JGÖî, [blândr] , Barthold tarafından JGÖ*õ, [byândr] *Bayandır olarak okunur. Bu, Oğuz boyu Bayındır’a benziyor ama muhtemelen onunla ilgisi yoktur.28 Kumekov bunu hem Bayat ve Bayïrqu ile, hem de Oğuz Bayındır ile ilişkilendirir.29 Bu bağlantıların hiçbiri tarihi olarak doğrulanamıyor. Marquart, üÇö!’e, JäÅ! [’mwr] (*Imür, krş. Oğuz boy ismi Eymür) biçiminde bir okuma önerdi. Diğerlerinin yanında Kumekov da bu okumayı takip etti.30 Toru Senga, Göktürkler zamanında Balkaş gölünün doğu ve güneydoğusunda yaşayan ve Batı Göktürk Kağanlığı ile alakalı tanımlanan Çince Yen-mien [Orta Çinçe ien-miän] halkının ismi ile karşılaştırdığı áÇö! [’ymn] *Îmen okumasını önerir.31 Benzer şekilde bu biçimde hemen hiçbirşey okunmayabilir. Benzer şekilde H*tÜ} biçimi, Reşidüddin’in naklettiği Celayir boy ismi Ñ*t~õÖ Nîlqân ile karşılaştırılabilir.32 Yazıya bakarak konuşursak, böyle bir tashih Arapça yazmalarda olağandışı değildir. Her halükarda, başlangıçları l ve n
olan bu biçimlerin hiçbiri Türkçe görülemez. Kalan isimler ise daha sorunludur. Ancak bu noktada pekçok hususa değinmek gereklidir. Evvela, en azından yönetici oymağın veya oymakların kökeni Tatarlara götürülüyor. Tatarlar, etnik bakımdan oldukça karışık bir bölge ve Türk dünyasını etkileyen birden fazla göçün başlangıç noktası olan Moğol-Mançur sınır hattından bir Moğol topluluğu idi. İkincisi, nihai kökenleri ne olursa olsun, önderler Göktürk Kağanlığı’nı çağrıştıran ünvanlar kullanıyorlar. Tatarlar Göktürk Devleti’nin tâbileri arasındaydılar (Krş. Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında bahsedilen Dokuz Tatar ve Otuz Tatar toplulukları, KT, E4, 14, S1, BQ, E5, 34.)33 Bütün bunlar, Tatar budunadı uluslararası önem kazanmadan bayağı önce oldu. Bu haberde bir tarihleme yanlışı yoktur; Moğol-Mançur hududundaki kökene işaret vardır.
Şine Usu yazıtı Uygurlar ile onlar 744-750’de güçlerini pekiştirdiği zaman tabi olan veya sürülen Sekiz Tatar, Karluk, Basmıl, Sekiz Oğuz, Çik ve diğer topluluklar arasındaki bir dizi mücadeleden bahseder.34 Toru Senga bazı Tatarların batıya göçmüş olabileceğini önerir.35 Bu, tam da Karluk ve Oğuzların kendileriyle Uygurlar arasına mesafe koydukları aynı zamana, 8. yy.’ın ikinci yarısına ait olan Gardîzî’nin kaydında da naklediliyor gözükmekte. Dahası Senga (aşağıdakine de bakın), Kimeklerin İrtiş bölgesine oluşmuş bir topluluk olarak gelmediklerini önerir. Aksine, Şad Tutuğ figüründe şahıslaşan Tatarlar, Kıpçakları ve diğer boyları burada (ve belki kendileri bölgeye sadece nispeten geç geldiler) güçlü bir boy birliği şeklinde örgütlediler.36 Kimek budunadının kökeni ve budun-dil bağlantıları bilinmiyor. Senga’nın önerileri bazı verilerimiz için makul açıklama sunuyor görünüyor ve Uygurlardan kaçan diğer halkların göçlerine uyuyor. Ciddi bir bilimsel yazın doğuran37 ve karmaşık ve tartışmaya açık bir konu olan Kıpçakların kökeni, başka bir çalışmada ele alınmak üzere burada bir kenara bırakılmalı. Yine de, Yimek / Yemek sorunuyla doğrudan bazi ilgileri olduğu için, Kimeklerin kökeni hakkında birkaç kelime söylemek yerinde olacaktır.
Kimeklerin Kökenleri
Onların tabi kabilelerinden biri olan ve sonradan yerlerini alan Kıpçaklar gibi, Kimekler de, gördüğümüz gibi, Moğol, Türk ve belki bölgeye değişik zamanlarda gelen diğer Orta Asyalı halkları içeren kabile topluluklarının karmaşık bir karışımından türediği anlaşılıyor. Örneğin, Mesudî’deki bir kayıt, Kara ve Ak İrtiş üzerindeki ‘Yîghûr Kîmâk’ ülkesinden bahseder: “Bunlar Belh, yani Ceyhun nehrinin gerisindeki topraklardaki Türklerin boylarıdır.”38 Yîghûr’un daha sonra Kıpçaklar arasında Yuğur olarak su yüzüne çıkan Uygur budunadının bir biçimi olduğu varsayılıyor.39 840’da Moğolistan’daki devletlerinin çöküşünden sonra kaçan bazı Uygurların batıya gelmiş ve Kimeklerce özümlenmiş olmaları da mantık dışı değildir.
Kimeklerin kökeniyle ilgili pekçok kuram önerildi. Kendi tutarsız tarzıyla Josef Marquart, bir halk olarak 8. yy başında belirmiş olduğu sonucuna varır. Kökenleri, onun, Orhon yazıtlarında anılan bir Moğol veya son zamanlarda bilim dilindeki ifadeyle ‘Yarı-Moğol’ (Para-Mongolic) bir halk olan Tatabı’ya bağladığı Tatarlarda bulunur. Bu halkın batıya göçü, onun değerlendirmesine göre, 7. yy.’da gerçekleşen bazı felaketlerin sonucu olmalıdır. Yani, ona göre, Kimekler Tatarların Türkleşmiş bir topluluğu olarak görülmelidir.40
Omeljan Pritsak bunların kökenini Çin kaynaklarında K’u-mo Hsi denilen Hsien-pi topluluğundan41 türetir. Bunlar K’u-mo [Pritsak’ın Moğolca *Quomâgh olarak gördüğü Orta Çin k’uo-mâk] ve Orhon yazıtlarında Tatabï 42 olarak geçen Hsi [Orta Çin ghiei = Ghay / Qay] topluluklarından oluşur. Pritsak, Altayca *Quomagh’tan gelen bir Türkçe Kimek biçimi önerir. *Quomagh’ın Türkçe’de nasıl Kimek haline geldiğini açıklamaz, fakat bir arabiçim olarak Kumak’ı (Bîrûnî’de geçer, aşağı bkz.) çıtlatır. Aynı zamanda 1517’de Maciej Miechowita’nın yazdığı Tractatus duobus Sarmatiis’de bahsedilen ‘Cumani dicti vulgariter Cimove’ ifdesine dikkat çeker ve önerir: *Kimow < Kimagh, “*Quomagh’ın muhtemel bir biçimi.”43 Kıpçakça’da gh > w değişimi (örn. tagh “dağ” > taw) iyi bilinir. Ancak burada bekleyeceğimiz biçim *Qïmagh olmalıdır. Genizden damaksı biçime veya u’dan i’ye kayma için bir açıklama sunulmaz. Ancak, İslavca *Kimove (Cimove), ‘Kim’ adlı bir halkı kolayca gösterebilmektedir. Kısaca, ‘Cimove’nin Kimekle ilgisi tahmini kalmak zorundadır.
Kısmen Rus çinbilimcisi Iu. A. Zuev’e dayanan Kazak tarihçi Bulat Kumekov, Çin kaynaklarındaki Yen-mo’nun [Orta Çin *iäm-mâk,44 belki Yen-mien’den45 ayrılmalı] Yemek olduğu sonucuna vardı. Aslında Kuzeybatı Moğolistan’da (Kobdo havzası) bulunan bir T’ieh-lê kabilesi olarak bunların, Batı Göktürk Kağanlığı’nın bir kısmı olarak 7. yy. ortasında İrtiş bölgesinde yaşadığı kaydedilir. 656’da Batı Göktürk devletinin düşmesinden sonra, bunlar ayrıldı ve, özellikle de Uygur devletinin Tatarları ve Uygur / Yuğur topluluklarını oraya getirten 840’taki çöküşünden sonra, diğer boyları kendine çekecek olan yeni bir birimin çekirdeğini oluşturdular. Kısaca Kumekov, Kimek devletinin 9. yy.’ın ikinci yarısına kadar gerçekte oluşmadığını iddia eder.46
Diğer bir Kazak tarihçi olan müteveffa Serjan Ahizjanov , Kimek ve Kıpçak etnogenezlerinin değişik kollarını birleştirmeye çalıştı. O, bu ikisini dikkatle ayırır. Belirttiğimiz, Tamîm b. Bahr’in (820’lerdeki) kaydını izleyerek, asıl Kimek yurdunu Uygurların doğu ve kuzeydoğusuna,47 yani Kuzey Moğolistan ve Batı Mançurya sınır bölgesine koyar. Kumekov, “Kumek-Kimek-K’u-mo Hsi” bağlantısını kabul eder ve bunları Reşidüddin’in bildirdiği Uygur boyu Läzû0! uÇs [qmq âtî kûz: *Qumuq Atï Küz? ] olarak teşhis eder.48 Dilbilimsel olarak bu makul değildir. Bu yüzden o, Tamîm b. Bahr’ın “Qumuq” halkını “Kimek” olarak yanlış adlandırdığını ve onu takiben bu yanlışın Arap yazınında yerleştiğini varsayar. Daha da ileri giderek Kimekleri, Hsieh yen-t’o, Göktürk ve Uygur devletlerinin parçası olmanın sonucu olarak, kısmen Türkleşen Ön-Moğol Kaylar ile özdeşleştirir.49 Ahizjanov, Kimeklerin 8. yy. sonu / 9. yy. başlarında safhalar halinde, Uygur devletinin çöküşünden ve de veba ve iklim değişikliğinden kaynaklanan bir endişe ile batıya göçmeye başladıklarını tahmin eder. Bu dalgaların sonuncusunu, 847 yılında batıya göçen, Mançurya’daki komşularıyla sürekli savaşta olan Kaylarla (Onun çeviriyazısında Kai; bu belki de Qay’dan ziyade Qayï’dır; bunlar tabii ki bayağı farklı iki topluluktur; ikincisi Oğuz birliğinin boylarından biridir50) birleştirir. Kimek’in sadece kitabi bir isim olduğunu düşünür. Bunların öztanımlamaları ‘Kai’ idi. Bunlarla ilişkili hale gelen bir diğer isim, onların Doğu Kazakistan’da yaşayan Kıpçak ve Yemeklerden aldıkları Uran’dır. Uran ve Kai ikisi de ‘yılan’ demektir (Ahizjanov belki Moğ. moghai “yılan”ı düşünüyordu). Bunlar bu yüzden K’u-mo Hsi ve Uran-kai olarak biliniyorlardı. 9. yy.’da İrtiş ve Altaybölgelerinde beliriyorlar ve 11. yy. ortalarına kadar Türkleşiyorlar. O zamanlar, Kıpçaklar hakim unsur idi.51 Bunların çoğu en fazla tahmindir.
Bir dizi makale ve kitabında Sergei Kliashtornyi, Kıpçakların Orhon yazıtlarındaki Sirler olarak teşhis edilmesi gerektiğini iddia etti. Şinu Usu yazıtındaki inşa edilmiş türk qïbchaq okumasını aynen kabul eder ve “Türkler ve Kıpçaklar” şeklinde yorumlar.52 Sir / Kıpçak ve Göktürklerin Uygurlarca Ötüken bölgesinden kovulmalarından sonra (744), bunlar Kuzey Altay ve İrtiş bölgesinde yoğunlaşmıştır. Burada, İslam kaynaklarında Kimek denen yeni bir boy birliği biçimlenmeye başlamıştır. Klyashtornyi, Göktürk devleti zamanında Tatarların geniş ve istikrarsız, siyasi birliği olmayan bir topluluk olduğuna dikkat çekerek, bu birlikteki ‘Tatar’ unsurunu düşürür. Bu durum, onlar için kullanılan Otuz Tatar, Toquz (Dokuz) Tatar gibi, bunların birliğinin boy bileşeninin kaypaklığına işaret eden değişik sayılarda gözükür. Ancak, pekçok Türk halkın da kendisine Tatar dediğini iddia eder. “Bu yüzden, Kimek toplumunun oluşumunun başlangıç aşamalarını Moğolca konuşan boylara bağlamak gereksizdir ve 8./9. yy.’da Tatarların İrtiş bölgesinde görünmesi de bunların Doğu Moğolistan’dan göçünün delili olarak alınamaz” sonucuna varır.53 Kimek birliğinin oluşumu, Uygur devletinin çöküşünden sonra buraya kaçan Dokuz Oğuz bölüklerini de içeren karmaşık bir süreçtir. Kıpçaklar muhtemelen bu birliğe 8. yy. sonu ve 9. yy. başlarında katıldılar ve süreç 9. yy. ortalarında tamamlandı. Bu zamanda (840’tan sonra) Kimek yöneticisi, kendisini Karluk ve Kırgız hükümdarlarıyla denk tutarak ‘kağan’ sanını almıştır.54 Bence Tatar unsuru öyle kolayca göz ardı edilemez. Bozkır dünyasında, yönetici uruğun veya öndegelenlerin boylarının ismi bazen tabi halkın siyasi tanımlanmasında kullanılmaktadır.55 Tarihlerinin bu evresinde Tatarların böyle isim yapma iddiası yoktu. En fazla, arasıra Göktürk kağanlığının isyancı tebası oluyorlardı. Cengiz’in Moğollarının yükselmesinden hemen önceki dönemde, yani 12. yy.’ın ikinci yarısında, Doğu İç Asya bozkırlarının kaydadeğer bir gücü haline gelmişlerdi.56 Reşidüddin’den öğrendiğimiz üzere, bu zamanda (Kimek birliğinin oluşmasından bayağı sonra) onların ismi diğer halklara yayılmıştır.57 Tatar varlığı gerçekti ve göreceğimiz gibi, Batı Sibirya’daki kabile birliklerinde Moğol-Mançur sınır bölgesinden ögelerin varlığı nadir değildi.
Kimek birliğinin oluşumu üzerine kapsamlı incelemesinde Toru Senga, Yen-mo’nun Kimek’le özdeşlenmesini kabul eder ve bunları Kemçik nehrinin güneyinde Kobdo’ya doğru bir bölgeye yerleştirir. Göktürk yönetimindeki bir dönem (630’dan önce) ve müteakip Çin hakimiyetinden sonra, belki daha 680’lerde Batı Sibirya’ya göçtüler. 700 civarında Alayuntluların komşusu idiler. Moğolistan’da zirve güç haline gelen Uygurların (744) baskısıyla, bu göç süreci tamamlandı.58 Burada, Tatar ve Kıpçakların katılmasıyla, 8. yy. ortalarında şekillenen Kimek birliğini oluşturdular. Kimekler Alayuntluların (o bunları Fin-Oğur olarak görür59) toprakları üzerine konmuşlardı. Bu yüzden Kimek birliği Moğol, Türk ve Fin-Oğur unsurları içeriyordu. Burada, daha sonra 8. yy.’da Tatar ve Kıpçakların katıldığı Kimek birliği teşkil oldu.60 Kimek > İmek >Yimek formülü Senga’yı rahatsız etmiş ve ki- > i kaymasının Kimek birliğinin oluşmasından sonra meydana gelmiş olması ve “Kimek” ve “Yämäk > (Y)imäk” isimlerinin farklı şiveleri yansıtması lazım geldiğini önermiştir. Senga, Kimek ve Yimek’in dilsel ayniyeti kuşku götürmez olmasına rağmen “tarihsel bir bakış açısından bu ikna edici değildir” sonucuna varır.61 Dilin aynılığı, göreceğimiz gibi, kuşku götürmez değildir. Bence Kimek’i Yimek / Yemek’ten
ayırmalıyız. Gardîzî’nin kaynakları, belirttiğimiz gibi, 7. yy.’ın ikinci yarısından geliyor. Burada Kimek, sadece birliğin kurucu boylarından birinin ismi olan ve kaydadeğer şekilde ilk sırada verilmeyen İmek’ten belirgince ayrılır. Birliğe ismini verdiği iddia edilen halk başka bir şekilde bilinirken, birliğin isminin eski bir biçimde korunmuş olması da bayağı ihtimal dışı gözüküyor. Gerçekte *İmek’in Yimek / Yemek olduğu hiçbir şekilde kesin değildir. Her halukarda Kimek ile Yemek’i ayırmalıyız. Bu noktada dil verilerini gözden geçirmek faydalı olacaktır.
Kimek > Yimek / Yemek?
Halife Mu’tazz (252-255 / 866-869) ve Muhtadî (255-256 / 869-870) zamanında Abbasilerin bir devşirme Şam valisinin adı Yemekçor olarak geçer.62 Çor, Türk askeri memluklerinin isimlerine çok sık eklenen, tegin gibi eski bir Türk sanıdır. Açıkça, Yemekler çoktan hilafetin hizmetine girmeye başlamıştı. Belirttiğimiz gibi, Ortaçağ Arap-Fars coğrafya yazınında bu isim hemen her yerde v*Çõz [kymâk] veya v*Çõz [kaymâk] 63 biçiminde, büyük ihtimalle Kimek / Kimäk veya belki Keymek / Keymäk’ı ödünçleyerek alınır. Bîrûnî’nin Kitâb’at-Tafhîm’inin bir yazmasına dayalı bir alıntıda, xÇz [kumk] *Kümek’e sahibiz,64 ama bir diğer yazmada, onun diğer eserlerinde olduğu gibi, Kîmâk geçer.65 Kuramsal olarak Köymek ve Küymek gibi okumalar da mümkündür, fakat bunun için metnimiz veya başka delilimiz yoktur. Burada çeviri yazılan ismin Kimek veya Kimäk olduğu görülüyor. Bu budun adı sadece İslam kaynaklarında geçer, başka yerde yoktur. Türk bozkırı hakkındaki istisnai bilgisiyle önemli bir çağdaş kaynak olan Kaşgarlı, bu ismi bilmez. Bu zamana kadar (1070’ler) Kıpçaklar Kimeklerin yerini almış olmalı. O Yimek / Yemek’ten v*Çö [ymâk] Yimäk / Yimäk / Yemäk / Yemek biçiminde bahseder.66 Diğer İslam kaynaklarımız müştereken xÇö [ymk] Yimek / Yemek biçimini verir.67 Rus kaynaklarında onları Polovci ±makove (Polovtsi Yemyakove) ‘Kuman Yemäkları’ diye nitelendiren bir kaydımız var.68 Arap yazısının müphemlikleri bulunmayan Rusça biçim alındığında, bu budun adı en yüksek ihtimalle Yimek değil, Yemäk veya Yemek okunmalıdır.
Gördüğümüz gibi, bir formül öne çıkıyor: *Kümek > Kimek > İmek > Yimek. Bu, Birûnî’de sadece bir kez geçen *Kümek biçiminin K’u-mo [Orta Çin *k’uo-mâk] halkıyla (bkz. Yukarı) ilgili olmasını farzediyor. Ama diğer bir okuma şekli üzerinde durulabilecek daha sağlam bir temel sunar. Yukarda bahsedilen ünlü makalesinde Halasi-Kun, bunu, baştaki q- ve k-‘nin 0’ya dönüştüğü Orta Kıpçakça’daki daha geniş bir kaymanın bir kısmı olarak alıntılar. Burada Pelliot’nun eserine dayanır. Ancak, Pelliot’nun incelediği69 Moğolca’daki q- > 0 kaymalı terimlerin ezici çoğunluğu, örn. Turk. qolan, qolang “saddle-girth” > Mong. olangla- “mettre la sangle,” olan, olong, Monguor ulôn, Moğolca’daki Türkçe ödünçlemelerdir.70 Bunlar nakil sırasında veya Moğol ağızlarında değişiklikler yaşamış olabilir. Ki- içeren tek gerçek Moğol terimi ‘bıçak, kısa kılıç’ anlamındaki kitugha’dır ve qutogha vb. geniz biçimlerinde de bulunur ve *qïtugha’ya kadar gittiği görülür.71 Hem geniz hem damak biçimlerinin varlığı da bir ödünç kelimeyi gösterebilir. Halasi-Kun, Orta Kıpçakça’da bulduğu biçimlerin ışığında, q- (k-) > 0 kayması olan biçimlerin Moğolca’ya Türkçe’den bu biçimleriyle, yani kayma daha Türkçe’de olmuşken alındığı sonucuna varmıştır. Halasi-Kun, Memlûk Kıpçak sözlükleri üzerindeki ayrıntılı çalışmalarına dayanarak başlangıçtaki q- değişimlerine daha yeni örnekler bulmuştur. Aynı zamanda ke- > e (örn. keçki “die Ziege” ve eçkü, eçki “Idem”), kö- > ö (örn. kömüldrük “Brustriemen” ve ömüldrük “Idem”) ve kü- > ü (örn. kügürçin “Taube” ve ügerçin “Idem”) geçişleri için de pekçok örnek sağlamıştır. Ancak, ki- > i için zikredilen tek delil Kimek > İmek’tir.72 Ben de böyle bir ki- > i kayması için başka bir delil bulamadım.
İmek > Yimek’e gelince, bu sorun teşkil etmiyor. Sık sık ikisini de kullanan Orta Kıpçakça’da pekçok i- > yi örneği vardır: ipek ~ yibek, yipek,73 iplik ~ yiblik, yiplik,74 ig “iğ” ~ yig, yik,75 igne “iğne” ~ yigne,76 igren- “iğrenmek” ~ yigren-,77 ige “eye, eğe” ~ egev, ekev ~ yege,78 inje, inçe, inçge, inçke “ince” ~ yinje, yinçe, yinçge, yinçke, yenijke, yenişke,79 yişim “işlik, iç çamaşır” ~ işim,80 vb. Hatta e- > i-> yi- ye örnekleri de vardır: Eski Türkçe em “çare” Orta Kıpçak em, yem, yim.81 Yine de, İmek > Yimek > Yemek kayması sorun teşkil etmemesine ve bu boy ismi için başlangıçtaki bir Yimek ismini önermek mümkün olmasına rağmen, Arapça ve Rusça yazı biçimlerinin ışığında, xÇö [ymk] , xÇõö [yîmk] veya v*Çõö [yîmâk] değil, bu muhtemel gözükmüyor.
*Kümek daha ciddi sorunlar çıkartmakta. İlk hecedeki ü > i veya i > ü kayması Orta Kıpçakça’da çok nadirdir.82 Bunun örneklerinden sadece şunu verebilirim: kindik “göbek” > kindük ~ kündük ~ kündik,83 yüksük > yüksük ~ yiksük ve üksük.84 Ancak bunların ikisi de son hecedeki ü’nün etkisi ile açıklanabilir. Osm. küçük ile Eski Türkçe kiçig, Orta Kıpçakça kiçi, kiççi, kiçig, kiçik vb. karşılaştırması yapılabilir, fakat Osm. biçim nispeten geç dönemin ürünüdür ve eğer o Türkçe’den bir ödünçleme değilse, muhtemelen Farsça kûçak’ın etkisiyledir. 16. yy.’a kadar Osmanlı’da kiçi yaygındı.85
Bu yüzden, bizim gerçek zorluğumuz Kimek > İmek formülünün kendisi iledir. Orta Kıpçak sözlükleri ve dil malzemesi gözden geçirildiğinde böyle bir kayma için başka örneğe rastlanmaz. Belki Orta Kıpçakça’da biri
kaydedilmeli: gene / gine / kene / kine ~ yana / yine (Krş. Harzem Türk. yene, gene “ve” Çağ. yana, Türkî yana, yéne, yene, Özb. yana, Kırg. jana, Kazak zhana, zhene, Nogay yana, fakat Kumuk gene ve Oğuz (Osm., Azeri, Trkm.) yene, gene / yine, yéne.86 Ancak bunların aynı kaynaktan türediği açık değildir. Sevortian “Yana, yene ve gene’yi genetik olarak ayrı kökten, fakat eşanlamlı oluşumlar olarak gören araştırmacıların haklı olması mümkündür” diye yazar. Daha da ileri giderek yene’nin kene, kine > Oğuz gene’den ayrılmasını önerir. “Belki de yene ve kene üç çokişlevli parçacığın bileşimleridir: *ye (< n’e), *ka ve *ne.”87 Dil delilinin ağırlığı buradaki iki budun adının ayrılmasını tartıştıracaktır. Peki Kimek ve Yemekleri ayırırsak, Yemekler kimlerdir?
Yemeklerden erken İslam kaynaklarında açıkça bahsedilir. Yemek asıllı kimseler Abbasi halifesinin gulâmları (memlûk) arasında bulunmuş olabilir (bkz. yukarı).88 Eğer Wittfogel ve Fêng’in üğü gibi Liao Shu’nun Yeh-mi-chih’si Yemekler ise, bunlar açık şekilde Qitan / Liao ile temas halindeydiler. Bunların bu ikincilerden 1034 yılında yardım aldığı kaydedilir.89 Yemek asıllı bireyler bunun ardından doğal olarak Harzemşahlar devleti ve Kıpçakların siyaseten etkili olduğu diğer siyasi oluşumlarda önemli rol oynadılar. Örneğin Nesevî, son Harzemşah olan Muhammed’in (1200-1220) annesi ünlü (veya ünsüz) Terken Hatun hakkında, “Yemeklerin kollarından biri olan Bayawut (/àà*õ,) boyundan idi. Bir Türk yöneticisi olan Çangşi Han’ın [ûTwÖ*:] 90 kızıydı. İdareciler idarecilerin kızıyla evlendiği için, Tekiş b. İl-Arslan onunla evlendi. Yönetim babasından miras olarak Muhammed’e geçince, Yemek boyları ve onların etrafındaki (diğer) boylar ona geldiler. Bu yüzden Terken Hatun devlet içinde erk sahibiydi” der.91 İbn Haldun yaklaşık aynısını söyler ama “O Khitâ’daki Yemek Türklerinin kollarından biri olan Bayawut boyundandı” kaydını koyar.92 Bu yine Kitan-Moğol-Çin sınırına işaret eder. Bayawut / Bayautların Moğol birliğinde bir kolları vardı93 ve aynı zamanda doğudaki Kanglı / Kıpçak topluluğu Uranlar94 ve kendilerinden birinin 13. yy.’da Delhi Sultanlığı’nın denetimine geldiği Ölberliler ile de temasları vardı.95 Bu sultanlardan olan Balaban / Balban (yön. 1266-1287), kendisinin hanedandan geliş iddialarına kuşkuyla yaklaşmamız gerekmekle birlikte, belirttiğimiz gibi, Jûzjânî tarafından “Ölber Hanı ve Yemek Şahı” olarak övülür.96 Bayawutlar (ihtimal Kıpçak Bayawutlar) Yuan devletinde97 Moğol olarak görülmüyordu ve dil olarak da büyük olasılıkla o zamanlar Moğol değillerdi. Fakat Ölberli, Bayawut ve belki diğerleri, daha erken değilse, 12. yy. başlarında Mançurya’nın Jehol bölgesinden Kıpçaklara göç etmişlerdir.98 Bu bölge aynı zamanda, nihayetinde Kimek gücünü kıran ve Kıpçakları yeniden şekillenen birliğin başına getiren 11. yy.’ın ilk yarısındaki ünlü Qun göçünün de başlama noktası idi.99 Açıkça, Batı Sibirya’da Kimek devletinin kuruluşuna kadar giden ve dönüşmüş Kıpçak birliği ile devam eden, Moğol-Mançur hududuyla bir temaslar ve oradan gelen bileşenler numunesi görmekteyiz
Moğol-Mançur Bağlantısı
Mançurya olağanüstü dil çeşitliliğine sahip bir bölgedir. Tarih öncesinde Ainuca, Amurca, Japonca, Korece, Moğolca ve Tunguzca’yı, komşu Moğolistan ise Türkçe ve Yeniseyce’yi içeriyordu.100 Çin kaynaklarının Tung-hu’larından (‘Doğu Hu’ veya (Doğu Barbarları’) gelen topluluklar bizim için özellikle önemlidir. Bu topluluktan, M.S. 2. yy. ortalarında Moğolistan ve komşuluğundaki bozkır alandaki baskın siyasi güç olarak Hsiung-nu’ların (Hun) yerini alan ve bölgede birçok ardıl devletçik veya boy birliğinin doğuşunu sağlayan, ön-Moğol ve Moğolsu (Para-Mongolic) toplulukların bir boy birliği olan Hsien-pi veya Hsien-pei’ler türedi. Yukarda geçtiği gibi K’u-mo (*Kumak?), Hsi (Ghay / Qay), Shih-wei101 (= Otuz Tatars)102 ve Kitan bunların arasındadır. Son ikisinin tarihi birbiriyle mücadele ile doludur. Güney Mançurya’da yoğunlaşan bu topluluklar, (köklü farklılıklara işaret eden bazı kayıtlar olmakla birlikte) Çin kaynakları tarafından genellikle etnik olarak birbiriyle yakın akraba olarak görülürler.103 Hsi (Ghay / Qay = Tatabï), Kitan ve Shih-wei, Göktürk kağanlığına dahil olmuşlardır. Bunun ardından da Uygur hizmetine girdikleri görülüyor.104 Uygurlar Moğolistan’daki Göktürk devletinden aldıkları yeri pekiştirdiği için (744-750, yukarı bkz.) Kitanlar ve diğerleri onlarla savaşlarında defalarca yenilmişlerdir. Shih-wei’ler 9. yy.’da Kırgız ve Kitanların elinden bir dizi darbe yemişlerdir. 10. yy’da bu topluluklar Kuzey Çin ve Mançurya’da yoğunlaşan Kitan / Liao devleti (907-1125) yönetimine girdiler. Bu devleti Mançuların atası olan Mançu-Tunguz asıllı Jurçerler yıktı. Kitanların önemli unsurları, 13. yy.’da Moğolların eline düşen Karahitay devletini kurdukları Orta Asya’ya kaçtılar.105 Kitan / Liao devletinin kuruluşu ve büyük ihtimalle de yıkılışı, belki K’u-mo-Hsi ve diğerlerinin Mançurya’dan göçlerini de başlatarak bağlı boylar üzerinde büyük etkide bulunmuştur.106
Mançurya’daki K’u-mo Hsi, Kitan ve diğer ön-Moğol / Moğolsu halkların yakın komşusu, güney, batı ve kuzeyden sınırdaş oldukları Tunguz Mo-ho birliği idi. Öztanımlamaları Mukri veya Bakari olan Mo-ho’lar ihtimal, 7. yy. Bizans yazarı Theophylaktos Simokattes’e göre “Taugast’a (Tabgaç, yani Çin) en yakındaki halk” olan107 Moukri’lerle özdeştir. Bu aynı zamanda belki de, Göktürk arazisinin doğu ucundaki topraklarda bulunan, Orhon yazıtlarının Bökli / Bükli Chöl El’idir (Kül Tegin, E4, 8).108 Kendi aralarında yeni büyük topluluğa ayrılan
Mo-ho’lar, Koguryo’nun çekirdek unsurlarından biri idi. Bu sonuncusu Mançurya ve Kore bölgelerini kapsıyor ve bunun yanında Tunguz / Jurçen ‘etnik özünü’, Japon ve Koreli unsurları içeriyordu.109 Bazı Mo-ho boyları Göktürk yönetimine girmiş, diğerleri Koguryo veya Çen’e çekilmişlerdi. Koguryo’nun çöküşüyle bazı topraklar Göktürklerin eline geçti, bazıları da bu nüfusun bazı unsurlarının daha fazla dağılmasına yol açarak Çin ve Silla (erken Kore devleti) tarafından alındılar. Koguryo’nun enkazında Po-hai devleti oluştu. Bu devlet Göktürk ve Uygurlarla temasları korudu. Po-hai, Kitan devletinin en erken fetihlerinden (926) biriydi.110 Mo-ho halkları bu şekilde batılarındaki Türk ve Moğol / Moğolsu halklarla sık ve sıkı fıkı ilişki içindeydi. Bu devletlerin kuruluşunda rol oynayan Mo-ho kabilelerinden biri de, çağdaş Korece’de Yemaek denen bir topluluk idi. Mo-ho toplulukları içindeki Yemaek unsurları Göktürklerle yakın ilişkide miydi? Aynı sesteki Yemeklerin kökeni burada bulunabilir mi? Yemekler, Yemaeklerle ilgili mi? İlk anda isimlerin benzerliği ve coğrafi çerçeve bunu akla getirse de, böyle bir bağlantının önünde çok engeller vardır. Çin kaynakları (yani 25-220 arasını anlatan ve 398-445 arasında derlenen Hou Han Shu111) bu ismi Wei-mo (veya Hui-mo) olarak alır. Bunlar ilk önce, “Hui-mo ve Ch’ao-hsien” (Kore) arazilerinin Hsiung-nu bölgesinin doğusunda olduğunu kaydeden, Sse-ma ch’ien’in Hsiung-nu’lar hakkındaki ünlü bölümünde zikredilir.112 Wei-mo özellikle bir devlete (Doğu Kore’de) veya “Han sülalesinden önce ve o sırada çağdaş Kirin, Liaoning ve Kore’le yayılmış tüm kabilelere”113 işaret ediyor olabilir. Bu tabir belli bir esnekliktedir ve önceden bir şekilde ayrı iki boy birliğine, Wei ve Mo’lara işaret ediyor olabilir.114 Kore tarihi ve tarihçiliğinde Yemaek’lerin rolünün karmaşıklıkları H. I. Pai tarafından hayranlık verircesine tartışılmış ve incelenmiştir. O, Çin kayıtlarının bu iki karakteri nasıl değişkence ve bağdaşmaksızın birleşip ayırdığını göstermiş ve “Liaodong yarımadasında Yemaek’lerin kökenini aramak boşuna bir çaba gözüküyor” sonucuna varmıştır.115 Kore tarihi ve etnogenezinin amaçları için bu tam yerinde olabilir. Bunun bizim Yemek’imizle bir ilgisi var mıdır?
Pulleyblank Eski Çince Wei-mo’yu‘? wàts *mrák’ olarak inşa eder. Bu terim için kullanılan diğer karakterlerin farklı okumaları vardır, yani Ho (Erken Orta Çin) gak ve p’ak, pak.116 Bu karakterlerin müteakip inşa edilmiş telaffuzları:
Erken Mandarin (1300 civarı) uj` maj``
Geç Orta Çin (“High T’ang” çağı, 8.-9. yy.)? yaj ` ma•jk = *Yemäk?
Erken Orta Çin (601 civarı)? wiahh ma•jk / meïk = *? wiajh-ma•jk or ’uaj h marjk.117
Eski ve Orta Çince’nin inşası biraz tartışmalı kalmakla birlikte, bizi ilgilendiren dönemde (Yemek budun adının İslam coğrafyacılarının görüş alanına girdiği 8. yy sonları ve 9. yy başları) Wei-mo Çince’ye *Yemäk’a yakın bir şey olarak alınmıştır. Ancak bu bize, bu budun adının T’ang çağı Çin’inde nasıl telaffuz edildiğini söyler, bu ismi taşıyan gerçek halkın onu nasıl söylediğini değil. Bu budun adının en erken biçimi açık şekilde *’wats (veya ‘was) mrak, bu terim belirsiz kalmaktadır. Şu anda bunu taşıyanların ulus-dil mensubiyetlerini belirlemeye imkan yoktur ve sonuç olarak kendi yerli dilinde bu zamana kadar hangi biçimleri aldığını herhangi bir kesinlik derecesinde ifade edemeyiz.118 T’ang ve sonraki kaynakların bu eski budun adını, o zaman Wei-mo’larla aynı genel bölgede yaşayan ve Yemäk gibi söylenen bir isim taşıyan diğer bir halkı belirtmek için kullanmış olmaları da tabii ki mümkündür. Üstelik, Korece biçim (Orta Korece: yey-moyk)119 böyle bir ses gelişmesinin, Çin-Kore harflerinin Korece telaffuzunda mümkün olduğunu göstermektedir. Bu biraz dolambaçlı ama bir tahmindir ama tekmile çok fazla ihtiyacı vardır.
Toprak olarak daha çok Moğolistan’a benzeyen ve göçebe hayvancılık yapan nüfusu besleme kapasitesindeki bir bölge olan Moğol-Mançur bölgesi,120 defalarca Orta Asya’nın Türk halkları tarafından özümlenen ve onların tarihinde rol oynayan göçer toplulukların (Kıpçaklar zamanında Qun, Bayawut, Ölberli) göç kaynağı idi. Örneğin, Türkçe dışı dil bağlantıları Kaşgarlı’da kaydedilen, T’ieh-le / Dokuz Oğuz birliğinin önemli bir topluluğu olan Basmılların Tunguz kökenli olduğu ileri sürülmüştür.121 O zamanki Mançurya ve Kore’nin Yemaekleri ve bizim Yemeklerimiz arasında doğrudan bağlantı kurulacağına inanmamama rağmen, bu ihtimal de ortadadır. Gerçekte bu, zaten iyice çiğnenmiş yollardaki önceki göçlerle ilgili olabilir. Her halukarda Kimek > İmek > Yimek eşitliği reddedilmelidir. Kimekler ve bunların çekirdek bileşenlerinin çoğu, Moğolistan merkezli Türk devletlerinin bütünler bir parçası olan Doğu Moğolistan-Batı Mançurya’daki bozkırdan gelmişlerdir. Burası İpek Yolu’nun yörüngesinde idi. Soğd tüccarları ve malları Tunguz dünyası ve Kore’ye kadar ulaşıyordu. Bu temaslar sadece gözüpek Soğdlu ticaret erbabı ile sınırlı değildi. T’ieh-lê unsurlarının Mo-ho ve Koguryo ile ilişkileri vardı.122 Göktürkler de Koguryo ile doğrudan temasda idiler.123
1 Bunun için dilbilimsel temeller T. Halasi-Kun tarafından sunulmuştur: “Orta Kıpçakça q-, k- ~ O Meselesi”, Türk Dili ve Tarihi Hakkında Araştırmalar-I, H. Eren, T. Halasi-Kun, (Ankara 1950), s.45-61. Ben “Introduction to the History of the Turkic Peoples” (Wiesbaden, 1992) adlı kitabımda (s.202) ve “Cumanica IV: The Tribes of the Cuman-Qıp2aqs” (Archivum Eurasiae Medii Aevi, 9, 1995-1997) adlı makalemde (s.102,121) bu varsayımı kabul ettim.
2 Bu boylar hakkında bkz. Golden, “Cumanica IV: The Tribes of the Cuman-Qıp2aqs”, AEMAe, 9 (1995-1997), s.99-122; B.E. Kumekov, “Ob Etnonimii Kypchakskoi konfederatsii zapadnogo Desht-i Kypchaka XII-Nachala XIII v.”, Izvestiia Natsional’noi Akademii Nauk Respubliki Kazakhstan, ser. Obshestvennykh Nauk (1993), No. 1, s. 58-70.
3 Mahmûd al-Kâ{garî, Compendium of the Turkic Dialects (Dîwân Lugât at-Turk), çev / yay. R. Dankoff, J. Kelly ile beraber (Bundan sonra: Kâshgharî / Dankoff, Cambridge, Mass., 1982-1985), II, s. 161.
4 Kâshgharî / Dankoff, I, s. 82. Mübârekşâh (1206’dan önce yazdı; bkz. Táríkh-I Fakhru’d-Dîn Mubáraksháh, yay. E. Denison Ross, London 1927, s. 47), kendisinin Türk halkları listesinde Yemek’i Türkler, Kırgızlar ve Karluklardan sonra verir. Başka bir yerde Kimek’i kaydeder. Eğer bu sadece bir kaynak karıştırması değilse, tekrar Kimek ve Yemeklerin ayrı varlığına işaret edecektir.
5 Kâshgharî / Dankoff, I, s.83.
6 Kâshgharî / Dankoff, I, s.129 ve Dankoff’un Kaşgarlı’nın coğrafi verileri hakkındaki şüphelerine rağmen, onun makalesi “Three Turkic Verse Cycles Relating to Inner Asian Warfare” Harvard Ukrainian Studies, III_IV (1979-1980), s.153.
7 H. Eren, “Kimek ve İmek Boy Adları Hakkında”, Türk Dili Dergisi, IV / 45 (Haziran, 1955), s.541-543.
8 Bkz. T. Moriyasu, A. Ochir, Provisional Report of Researches on Historical Sites and Inscriptions in Mongolia from 1996 to 1998 (Osaka, 1999), s. 178-179. G. Aidarov’daki inşa edilmiş okumaya bakın: Iazyk Orkhonskikh Pamiatnikov Drevnetiurkskoi pis’mennosti VIII Veka (Alma-Ata 1971), s.344.
9 Bkz. F. Sümer, Oğuzlar, 3. baskı (İstanbul 1980), s.31.
10 V. F. Minorsky, “Tamîm b. Bahr’s Journey to the Uyghurs”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies, 12 (1948, Bundan sonra: Tamîm / Minorsky), s.417-437.
11 P.G. Bulgakov, “Kniga Putei i Gosudarstv Ibn Khordadbekha”, Palestinskii Sbornik, vyp. 3 (66) (1958), s. 127-136; I. Ju. Krachkovskii, Arabskaia Geograficheskaia Literatura in his Izbrannye Sochineniia (Moskva-Leningrad, 1955-1960), IV, s. 137-141.
12 Ibn Khurdâdhbih, Kitâb al-Masâlik wa’l-Mamâlik, yay. M.J. de Goeje (Leiden 1889), s. 31.
13 Al-Ya’qûbî, Kitâb al-Buldân, yay. M.J. de Goeje (Leiden 1892), s.295.
14 P.B. Golden, “The Migrations of the Oğuz”, Archivum Ottomanicum, IV (1972), s.45-84.
15 Bir diğer bakış S.M. Akhinzhanov’da görülebilir: “Etnogeneticheskie Protsessy na Territorii Kazakhstana v kontse I tysiacheletiia n.e. (Kimaki i Kypchaki)” Problemy Etnogeneza i Etnicheskoi İstorii Narodov Srednei Azii i Kazakhstana, B. A. Litvinskij ve T.A. Zhdanko (yay.), vyp. Istoriia i Arkheologiia (Moskva 1990), s. 108. Akhinzhanov, Tamîm b. Bahr’ın Kimekleri “Dokuz Oğuzların soluna” yerleştirmesini, 9. yy. başlarında Kuzeydoğu Moğolistan’daki bir yurdun işareti olarak yorumlar.
16 Sir Gerard Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish (Oxford, 1972), s.453.
17 Gardîzî, Ta’rîkh-i Gardîzî, yay. ‘Abd al-Hayy Habîbî (Tahran 1363 / 1984), s. 551, 554. Aynı zamanda bkz. V.V. Bartol’d (Barthold), “Izvlechenie iz Sochineniia Gardizi Zain al-Akhbâr” [Bundan sonra: Gardîzî / Barthold] , V.V. Bartol’d, Sochineniia (Moskva, 1963-1977), VIII, Pers. s. 27, 28 / Rus. çev. s. 44, 45. Bu önemli metnin bir İngilizce çevirisi ve Cambridge yazmasının kopyaları A.P. Martinez’de bulunabilir: “Gardîzî’s Two Chapters on the Turks” [Bundan sonra: Gardîzî / Martinez] Archivum Eurasiae Medii Aevi, II (1982), s.109-217. Kimekler hakkındaki bölüm s.120-123’de bulunabilir.
18 Tamîm / Minorsky, Arapça, s. 281 / İng. çev. s. 284; Ibn al-Faqîh, Meşhed yazması, f. 168a, B.E. Kumekov’da alıntılanmış: Gosudarstvo Kimakov IX-XI vv. po Arabskim İstochnikam (Alma-Ata 1972), s. 116; al-Idrîsî, Kitâb Nuzhat al-Mushtâq fî Ikhtirâq al-Âfâq: Opus Geopgraphicum sive “Liber ad eorum delectationem qui terras peragrare studeant, yay. A. Bombaci vd. (Napoli-Leiden-Roma 1970-1984), s. 520.
19 Hudûd al-’Âlam, yay. M. Sotodeh (Tahran 1340 / 1962), s. 85, İng. çev. V.F. Minorsky, Hudûd al-’Âlam. The Regions of the World (London 1937, eklemeli tıpkıbasım, 1970), s.99-100.
20 Al-Mas’ûdî, Kitâb at-Tanbîh wa’l-Ishrâf, yay. M. J. de Goeje (Leiden 1894), s.180-181.
21 Kumekov, Gosudarstvo Kimakov, s.115ff.
22 Golden, An Introduction to the History of the Turkic Peoples, s.204-205.
23 Hudûd, yay. Sotoodeh, s. 85, Minorsky, s. 99-100. Sonraki bazı metinler bir başkent ‘Kîmâkiyya’yı kaydeder. Bkz. M.K. Kozybaev vd., Istoriia Kazakhstana s Drevneishix vremën do nashikh dnei (Almaty, 1996), I, s.328, 345n.134; B.R. Kumekov, “Ob etnicheskom Sostave Kypchakov XI-nachala XII v. po Arabskim İstochnikam”, Problemy Etnogeneza i Etnicheskoi İstorii, vyp. II, Litvinskii and Zhdanko (yay.), s. 123. İdrîsî, Kitâb Nuzhat al-Mushtâq, s.719, Kimek başkentine “Hâkân”, yani Kağan’ın şehri der.
24 Bkz. K. Czeglédy, “Gardîzî on the History of Central Asia (745-780)” Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae, XXVII / 3, (1973), s. 257-267.
25 Bu, İrani kökenli bir eski Türk sanıdır, Clauson, ED, s.866.
26 Muwallad aslında Araplar arasında doğmuş ve büyümüş, ama Arap olmayan birini anlatırdı (Bkz. R. Dozy, Supplément aux dictionaries arabes (Leyde 1881), II, s. 849, ve biraz toplumsal aşağılama ima ederdi. Gardîzî / Barthold, s. 27, bunu şöyle okur: haft tan az muwâlidân-i Tatârân, ve “onun Tatar akrabalarından yedi kişi” şeklinde alır. Martinez / Gardîzî, s. 120, muwalladân için mawâliyân ‘müşteriler’ veya muwâlidân “sığıntı, düşük [boy üyesi] anlamlarını önerir.
27 Gardîzî, yay. Habîbî, s. 550-551 (* (y)inâl yabghû karşılığı hamân yabghû geçer); Gardîzî / Barthold, s.27 (bmâl bîghû vardır), Gardîzî / Martinez, s.120-123, bunun tashihini ben burada izliyorum. Marquart, Komanen, s.93, İmäk Yabghû’yu önerir.
28 Gardîzî / Barthold, s.27. Krş. Oğuz boyu Bayındır, bkz. Sümer, Oğuzlar, s.315-319. Ancak Sümer (s.32) bu ikisini ilişkilendirmez.
29 Kumekov, Gosudarstvo, s.44.
30 J. Marquart, “Über das Volkstum der Komanen”, W. Bang’da; J. Marquart, “Osttürkische Dialektstudien”, Abhandlungen der königlichen Gesellschaft der Wissenschaften zu Göttingen, Phil.-hist. Klasse, N.F., XIII (Göttingen, 1914), s.96n.7; Kumekov, Gosudarstvo, s.37-39. Kumekov bu adımı ileri götürür ve Eymür’ü Uygur Eyebör / Eyebir boyuyla karşılaştırır, ama bunun için temel yoktur.
31 T. Senga, “Megjegyzések a kimekek törzsszövetségének kialakulásához”, Antik Tanulmánytok, XLI / 1-2 (1997), s. 186-187; E. Chavannes, Documents sur les Tou-kiue (Turcs) Occidenteaux (St. Petersburg, 1903, Paris, 1941), s. 123n.1; Liu Mau-tsai, Die chinesischen Nachrichten zur Geschichte der Ost-Türken (T’u-küe) (Wiesbaden, 1958), I, s. 128, II, s. 560. F. Altheim, Geschichte der Hunnen (Berlin, 1959-1962),
32 Rashîd ad-Dîn, Jâmi’ at-Tawârîkh, yay. M. Raushan ve M. Mûsawî (Tahran, 1373 / 1994), I, s.66.
33 T. Tekin, Orhon Yazıtları (Ankara, 1988), s. 2 / 3, 9 / 10, 38 / 39, 48 / 49. Kliashtornyi (Bkz. S. G. Klja{tornyj, “Das Reich der Tataren in der Zeit vor 2inggis Khan”, Central Asiatic Journal, 36 / 1-2 (1992), s. 72-83 ve S.G. Kliashtornyi ve T. I. Sultanov, Gosudarstva i Narody Evraziiskikh Stepei (Sankt Peterburg 2000), s. 128-133, Cengiz öncesi dönemde pekçok Tatar ‘devletinin’ varlığını iddia eder. Uygur devleti ve sonrasındaki dönemde Doğu Türkistan-Kansu bölgesindeki bir siyasi oluşum da bunların arasındadır. Ona göre, bu Tatarların etnik aidiyetleri de açık değildir. Ancak, genellikle Tatar dilinin Moğolca olduğu veya en azından ön-Moğolca ile aynı kaynaktan türeyen yakından akraba bir dil olduğu kabul edilir. J. Janhunen, Manchuria. An Ethnic History (Helsinki 1996), s. 146, 159-161, Moğol dilleriyle aynı kaynaktan ve onlarla soy akrabalığı bulunan, ama, kesin söylenirse, ön-Moğolca’dan inmeyen dilleri tanımlamak için kullanışlı ‘Moğolsu’ (Para-Mongolic) tabirini önerdi. Kitanca buna bir örnek olabilir. Tatar-Uygur birliği için bkz. J.R. Hamilton, Les Ouïghours à l’époque des cinq dynasties d’après les documents chinois (Paris 1955), s.138, 155; Sir Harold Bailey, Indo-Scythian Studies being Khotanese Texts VII (Cambridge 1985), s.92-94.
34 Moriyasu ve Ochir’in yazısına bkz., Provisional Report, s.178-186.
35 Senga, “Megjegyzések”, AT, XLI / 1-2 (1997), s.187-188.
36 Senga, “Megjegyzések”, AT, XLI / 1-2 (1997), s.188-190. Kumekov, Gosudarstvo, s. 114, aksine, Tatarların Uygur devleti 840’da yıkıldıktan sonra Kimek birliğine katıldığı fikrini tutar.
37 Marquart’a, Komanen, ek olarak bkz. O. Pritsak, “The Polovcians and Rus”, Archivum Eurasiae Medii Aevi, 2 (1982), özellikle s.320-336 ve bunları Orhon yazıtlarının Sirleriyle teşhis eden S.G. Kliashtornyi, “Kypchaki v Runicheskikh Pamyatnikakh”, Turcologica 1986 (Leningrad 1986), s.153-164; S.M. Akhinzhanov, Kypchaki v İstorii Srednevekovogo Kazakhstana (Alma-Ata 1989).
38 Al-Mas’ûdî, Murûj adh-Dhahab wa Ma’âdin al-Jawhar, yay. Ch. Pellat (Beirut 1966-1979), I, s.116.
39 İkincisi için bkz. Golden, “Cumanica IV” AEMAe, 9 (1995-1997), s.121.
40 Marquart, Komanen, s.95-96.
41 Ön-Moğol öncesi veya Ön-Moğolsu öncesi bir dil konuştukları farzedilen bir kabile topluluğu: Janhunen, Manchuria, s.187. Çin kayıtları için bkz. J.L.M. Mullie, “Les Sien-pi”, Central Asiatic Journal, 13 (1969), s.24-51 ve V.S. Taskin, Materialy po İstorii Drevniikh Kochevykh Narodov Gruppy Dunkhu (Moskva 1984), özel. s.70ff.
42 Türk Tatabï = Tibetçe Dad-pyi, aynı Tibet yazmaları He = Çin. Hsi’den de [Ghiei / Qay] bahseder. Bkz. J. Bacot, “Reconnaissance en Haute Asie septentrionale par cinq envoyés ouïgours au VIIIe siècle”, Journal Asiatique, 244 (1956), s.141, 145 “the tribe called He by the Tibetans, He-ce by the Chinese, Dad-pyi by the Turks (Drugu).”
43 Pritsak, “The Polovcians and Rus”, AEMAe, II (1982), s.331-333. Aynı zamanda bkz. P. Pelliot, “À propos des Comans”, Journal Asiatique, 15 (1920), s.150n.2, K’u-mo Hsi bitişik ismini *Qumaghai olarak okumaya meyyaldir. Aynı zamanda bkz. P.B. Golden, “Cumanica II: The Ölberli (Ölperli): The Fortunes and Misfortunes of an Inner Asian Nomadic Clan”, Archivum Eurasiae Medii Aevi, 6 [1986 (1988)] , s.15-22.
44 Bkz. L. Hambis, “Ka{tim et Gus-dum”, Journal Asiatique, 3 (1958), s.318, 320; Akhinzhanov, Kypchaki, s.46-47. Hambis Yen-mo-nien-tu-liu chiu-ch’i-chin biçimini Yämäk näm-türlüg kül erkin, yani Yemek kül erkini Näm-türlüg olarak inşa eder. ía-ma’yı da bu ismin Tibetçe ödünçlemesi olarak alıntılar. Bunlar Drugu’ların (Türk-Uygur) gerisindedir. *Yämäk näm biçimini o “bien invraisembable en turc” olarak görür.T’ung-tien ve diğer Çin kaynaklarındaki Yen-mo’lar, 652 civarındaki bir kayda göre, Türkişlerden 30 gün uzaktadırlar.
45 Bkz. Chavannes, Documents, s.68.n, 76n., 122n. 123n.,272, 280-281 ve C. Beckwith, The Tibetan Empire in Central Asia (Princeton, 1987), s.75n.117.
46 Kumekov, Gosudarstvo, s.46-47, aynı zamanda Istoriia Kazakhstana, I, s.322.
47 Tamîm / Minorsky, s.281 / 284.
48 Rashîd ad-Dîn, Raushan ve Mûsawî yayını, I, s.139.
49 Akhinzhanov, Kypchaki, s.100-114.
50 Bkz. M.F. Köprülü, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Etnik Menşei Mes’eleleri”. Belleten, VII (1944), s.219-303.
51 Akhinzhanov, Kypchaki, s.143-146; Sümer, Oğuzlar, s.216-221.
52 Kliashtornyi, “Kipchaki v Runicheskikh Pamiatnikakh”, Turcologica 1986, s.153-164 ve son günlere ait Kliashtornyi ve Sultanov, Gosudarstva, s.110-118.
53 Kliashtornyi, Sultanov, Gosudarstva, s.118-119.
54 Kliashtornyi, Sultanov, Gosudarstva, s.119-120.
55 Gy. Németh, A Honfoglaló Magyarság Kialakulása (2. baskı, Budapest 1991), s.84, 104-108.
56 P.B. Golden, “Tatar”, Encyclopaedia of Islam, 2. baskı (Leiden 1960-), fas. X, s.370-371; L.N. Gumilëv, Drevnie Tiurki (Moskva 1967), s.31, 137; P. Pelliot, L. Hambis, Histoire des Campagnes de Gengis Khan (Leiden 1951), I, s.2ff. Marquart, Komanen, s.95-96.
57 Rashîd ad-Dîn, Jâmi’ at-Tawârîkh, yay. Rawshan ve Mûsawî, I, s.41-44.
58 Senga, “Megjegyzések,” AT, XLI / 1-2 (1997), s.177-181.
59 Alayuntlular genellikle Oğuz boy birliği ile birleştirilir. Bkz. Sümer, Oğuzlar, s.350-352; Golden, Introduction, s.207-208.
60 Senga, “Megjegyzések”, AT, XLI / 1-2 (1997), s.177-191.
61 Senga, “Megjegyzések”, AT, XLI / 1-2 (1997), s.184-185.
62 Bkz. as-Safadî, Kitâb al-umarâ’ Dimashq fî’l-Islâm, yay S. Al-Munajjid (Damascus 1955), s.202-206 (bende yok), alıntılayan P.M. Cobb, White Banners. Contention in ‘Abbasid Syria, 750-880 (Albany 2001), s.139.
63 Krş. Tamîm b. Bahr, Ibn Khurdâdhbih ve Hudûd’un (yukarda geçmişti) yanında, bkz. Ibn al-Faqîh, Kitâb al-Buldân, yay. M.J. de Goeje (Leiden 1885), s.328, ki sadece “Kaymâklerin meliki”ni kaydeder, al-Ya’qûbî, Kitâb al-Buldân, yay. de Goeje, s.295; Qudâma b. Ja’far, Kitâb al-Kharâj, yay. M. J. de Goeje (Leiden 1889), s.205, 209, 262; al-Mas’ûdî, Murûj, yay. Pellat, I, s.116, 155 ve onun Kitâb at-Tanbîh, yay. de Goeje, s.62, 83, 181; al-Istakhrî, Masâlik al-Mamâlik, yay. M. J. de Goeje (2. baskı Leiden 1927), s.9, 222, yay. M. Hinî (Cairo 1961), s.18, 130; Ibn Hawqal, Kitâb Sûrat al-Arz (Beirut 1992), s.23, 332; al-Muqaddasî, Ahsan at-Taqâsîm fî Ma’rifat al-Aqâlîm, yay. M. Makhzûm (Beirut 1987), s.219; Muhammad Hamadânî Tusî, ‘Ajâ‘ib-Nâma, yay. J. N. Sâdiqî (Tehran 1996), s.345, 358, 427, 462; al-Idrîsî, yay. Bombaci, s.517, 520, 711, 712, 714, 718, 719, 843. Bu sonuncusu kaynaklarından biri olarak Jânâkh b. Khâqân al-Kîmâkî’nin, belki hakan ailesinin bir torunu, bir kitabını sıralar. İlk isim büyük ihtimalle *Çanaq “çanak”tır (Bkz. Clauson, ED, s.425).
64 Al-Bîrûnî, Kitâb at-Tafhîm, yay. R. Wright (London, 1934), aynı zamanda Minorsky, Hudûd, s.284.
65 Al-Bîrûnî, Athâr al-Baqiyya, yay. E. Sachau (Leipzig 1923), s.364 ve Kumekov’daki tartışma, Gosudarstvo, s.33-34.
66 Divanü Lûgat-it-Türk (tıpkıbasım, Ankara 1941), s.25, 456.
67 Örn. al-Jûzjânî, Tabaqât-i Nâsirî, yay. ‘A. Habîbî (Tehran 1363 / 1984), II, s.149, 175-176, 220 (Delhi Sultanı Balaban’a methiye olan son şiirinde, onu “Kainatın Şehriyârı, Ölberlerin Hanı ve Yemeklerin Şahı” diye niteler), al-Dimashqî, Nukhbat al-Dahr fî ‘Ajâ’ib al-Barr wa’l-Bahr, yay. F. Mehren (Sankt Peterburg 1886), s.264; Abu Hayyân, Kitâb al-Idrâk li-Lisân al-Atrâk, yay. A. Caferoğlu (İstanbul 1931), s.98 (“bir Kıpçak boyu”).
68 Polnoe Sobranie Russkix Letopisei (Moskva-St. Peterburg / Petrograd / Leningrad 1843-1995), I, s.389.
69 P. Pelliot, “Les forms avec et sans q- (k-) initial en turc et en mongol”, T’oung Pao, 37 (1949), s.73-101.
70 Pelliot, “Les forms”, TP, 37 (1949), s.81-82.
71 Pelliot, “Les forms”, TP, 37 (1949), s.95-96.
72 Halasi-Kun, “Orta Kıpçakça”, Türk Dili ve Tarihi Hakkında Araştırmalar, I, s.50-53.
73 R. Toparlı, Kıpçak Türkçesi Sözlüğü (bundan sonra KTS, Erzurum 1993), s.94, 246.
74 Toparlı, KTS, s.94, 246, 248.
75 Toparlı, KTS, s.90, 246, 247.
76 Toparlı, KTS, s.90, 247. Bir Türkmence biçim olarak geçişine bkz. R. Toparlı, (yay.), Kitâb-ı Mecmû Tercümân-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî (Ankara 2000), s.157.
77 Toparlı, KTS, s.90, 247.
78 Toparlı, KTS, s.75, 76, 90, 242.
79 Toparlı, KTS, s.248.
80 Toparlı, KTS, s.96, 249.
81 Clauson, ED, s.155; Toparlı, KTS, s.77, 247.
82 M. Räsänen, Materialien zur Lautgeschichte der türkischen Sprachen (Studia Orientalia, XV, Helsinki 1949), s. 96. Bu sadece, çağdaş Karaimce’nin Galiçya ağzındaki bir düzenlilikte geçer, örn. kün > kin “gün”, üç > ic, vb. Moğol şivelerinde ilk hecedeki ü pekçok değişiklik yaşar ama bunların hiçbirinde ü > i kayması kaydedilmez. Bkz. N. Poppe, Introduction to Mongolian Comparative Studies (Mémoires de la Société Finno-Ougrienne, 110, Helsinki, 1955), s.50-51.
83 Clauson, ED, s.727; Toparlı, KTS, s.123.
84 Clauson, ED, s.916; Toparlı, KTS, s.225, 247, 256.
85 Clauson, ED, s.696, Toparlı, KTS, s.122.
86 Clauson, ED, s.947, Toparlı, KTS, s.83, 113, 123, 234, 248.
87 É.V. Sevortian, Étimologicheskii Slovar’ Tiurkskikh İazykov (Moskva 1954- sürüyor), IV, s.114-115.
88 Aynı zamanda bkz. Z.V. Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş (2. baskı, İstanbul 1970), s.162,175.
89 K. Wittfogel ve Fêng Chia-sheng, “History of Chinese Society, Liao (907-1125)”, Transactions of the American Philosophical Society. N.s. 36 (1946) (Philadelphia, 1949), s.96, 387.
90 Bu, Çin kökenli eski bir Türk sanıdır, Çin. chang shih “anıcı, yıllıkçı” (Bkz. Clauson, ED, s.426-427). Onun babası başka bir yerde Qïran / Iqran adlandırılır. Bkz. Jûzjânî, yay. Habîbî, I, s.300, çev. Raverty, I, s.240.
91 Shihâb ad-Dîn Muhammad an-Nasawî, Sîrat as-Sultân Jalâl ad-Dîn Mankburnî, yay. Rus. çev. Z. M. Buniiatov (Ziyâ ad-Dîn Buniyâdûf) (Moskva 1996), Arapça, s.51 / Rus. çev. s. 82; Akhinzhanov, Kypchaki, s.117.
92 Ibn Khaldûn, Kitâb al-’Ibar (Beirut 1983), IX, s.235. Dimashqî, yay. Mehren, s.264, Kıpçak boyları listesinde aynı şekilde Yemek’i ‘Harzemceleşmiş’ olarak görür.
93 L. Bese’deki tartışmaya bkz. “Néhány etnikai elnevezésrŞl a Mongolok Titkos történetében, II”, Keletkutatás (1988 tavasz), s.25; Pelliot, Hambis, Campagnes, s.82ff. Bu boy ismi Türkçe’dir, bkz. Clauson, ED, s.385: Bayaghut “zengin tüccar.”
94 Terken Khatun’un Uran bağlantıları hakkındaki kayıtlar arasında bkz. Rashîd ad-Dîn, yay. Raushan ve Mûsawî, I, s.505.
95 Pelliot, Hambis, Campagnes, s.103-108; Akhinzhanov, Kypchaki, s.200-201. Hsin Yuan-shih, cap. 179, 1a (Thomas Allsen’den şahsi haberleşme) Çin’de Cengiz’in hizmetindeki ünlü Ölberli komutanı T’u-t’u-ha’nın [*Tutqaq] Pa-ya-wu’dan (Bayawut) olduğunu söyler. Ölberli hakkında bkz. Golden, “Cumanica II”, AEMAe, 6 (1986 (1988), s.5-29. Delhi Sultanlığı üzerine bkz. P. Jackson, The Delhi Sultanate. A Political and Militaary History (Cambridge 1999), özl. s.26ff.; A. Wink, Al-Hind. The Making of the Indo-Islamic World (Leiden 1990, 1997), II, The Slave Kings and the Islamic Conquest, 11th-13th Centuries.
96 Jûzjânî, yay. Habîbî, II, s.220 (yukarıya da bkz.) ve Jackson, Delhi Sultanate, s.57.
97 Ch’en Yuan, Western and Central Asians in China Under the Mongols, trans. Ch’ien Hsing-hai ve L. Carrington Goodrich (Los Angeles, 1966), s.29, 189.
98 Marquart, Komanen, s.137; Pelliot, Hambis, Campagnes, s.108, 110-111.
99 Bu göç için locus classicus, Merwazî’de korunan rapordur. Bkz. V. F. Minorsky (yay. çev.), Sharâf al-Zamân Tahir Marvazî on China, the Turks and India (London 1942), Arab., s.18 / çev. s.29-20. Marquart, Komanen, s.40, ‘Aufî’de bulunan bu kaydın sadece sonraki nüshasını biliyordu.
100 Janhunen, Manchuria, s.220.
101 Bazıları bunu Hsien-pi isminin sonraki bir biçimi görür: Hsien-pi [*siän-pijie] = *Serbi, Shih-wei [|i
102 Liu Yinsheng’in tartıştığı gibi, “Zur Urheimat und Umsiedlung der Toba” Central Asiatic Journal, 33 / 1-2 (1989), s.104.
103 Taskin, Materialy, s.46ff. 142-153; D. Twitchett, K.-P. Tietze, “The Liao”, H. Franke, D. Twitchett (yay.), The Cambridge History of China. cilt 6, Alien Regimes and Border States, 907-1368 (bundan sonra: CHC, Cambridge, 1994), s.44; Janhunen, Manchuria, s.142-147; -184-185, 187.
104 J. Mullie, “L’ancien population de la province de Jehol”, Central Asiatic Journal, XX / 1-2 (1976), s.75-76, 90, 101; Liu, CN, I, s.181, diğerlerinin yanında Qitan ve Shih-wei’yi de Göktürk tabileri arasında kaydeder; Twitchett, Tietze, “The Liao,” CHC, VI, s.46, 49.
105 Bkz. Wittfogel ve Fêng, History of Chinese Society. Liao,; Twitchett ve Tietze, “The Liao”, CHC, VI; P. Ratchnevsky, “Les che-wei étaient -ils des Mongols?”, Mélanges du Sinologie offerts à Monsieur Paul Demiéville (Paris, 1966), I, s.247.
106 W. Eberhard, “Sinologische Bemerkungen über den Stamm der Kay”, Monumenta Serica 12 (1947), s.222-223; Golden, “Cumanica II”, AEMAe, 6 (1986 [1988] ), s.17 ve Janhunen, Manchuria, s.149.
107 Theophylacti Simocattae Historiae, yay. C. de Boer (1887, tıpkıbasım: Stuttgart 1972), s.257-258. Aynı zamanda bkz. É.V. Shavkunov vd., Gosudarstvo Bokhai (698-926ff.) i plemena Dal’nego Vostoka Rossii (Moskva 1994), s.23.
108 Tekin, Orhon Yazıtları, s.8 / 9,1 / 11; krş. Uygur raporunun Tibetçe çevirisinin Mug-lig’leri (Bacot, “Reconnaissance,” s.141 / 145), Kore ile ilgili Kliashtornyi ve diğerleri (bkz. S.G. Kliashtornyi, Drevnetiurkskie Runicheskie Pamiatniki kak İstochnik po İstorii Srednei Azii, Moskva 1964, s.23n. 33; M. Mori, “’Bökli’ veya ‘Bükli’ şekillerinde transkripsyon edilen bir kelime üzerine”, VIII Türk Tarih Kongresi. Kongreye Sunulan Bildiriler (Ankara, 1981), II, s.579-582. Bökli’nin Koguryo-Kore ile özdeşleştirilmesi karmaşıktır ve hiçbir kesinliği yoktur. Koguryo devleti 668 yılında sona ermiş ve sonra 698’de Po-hai devletine katılmıştır. Shavkunov, “Opyt rekonstruktsii,” s.68-69, Göktürklerin Po-hai’li Bökli olarak bildiklerini ve Bökli - Koguryo özdeşliğinin önceden var olan bir devletin isminin kitabi ve benzerliğe dayalı kullanımı olduğunu öne sürer. Han-Woo Choi, “Notes on Some Ancient Korean Titles”, Central Asiatic Journal, 36 / 1-2 (1992), s.33, Türkçe Bök’ü Çince mo ve Korece maek’in yansıması olarak görür. Choi aynı zamanda bu karakter için mouk okuması olan 8. yy.’dan bir Çin-Sanskrit sözlüğünü kaydeder: moukuri = mouk (*bök veya mök “Maek”) + kuri, Koguryo’nun adı. Choi, Maekleri Altay dışı unsurlardan bir alttabakası olan bir ön-Altay topluluğu olarak görür.”
109 Janhunen, Manchuria, s.150-153, 195, 204-205.
110 Shavkunov vd., Gosudarstvo Bokhaj, s.28-39.
111 Metin hakkında bkz. E. Wilkinson, Chinese History. A Manual (Cambridge Mass., 1998), s.493.
112 Sima Qian, Records of the Grand Historian, çev. B. Watson, gen. bas. (Hong Kong-New York, 1993), II, s.136.
113 Wittfogel, Fêng, History, s.107.
114 Janhunen, Manchuria, s.212, 235-236; Pulleyblank, “The Chinese and Their Northern Neighbors”in, Keightley (yay.), The Origins of Chinese Civilization, s.443.
115 H.I. Pai, Constructing “Korean” Origins. A Critical Reviewof Archaeology, Historiography and Racial Myths in Korean State-Formation Theories (Cambridge Mass, 2000), s.104-110.
116 Pulleyblank, “The Chinese and Their Northern Neighbors”, Keightley (yay.), The Origins of Chinese Civilization, s.442-443.
117 Bkz. E. Pulleyblank, Lexicon of Reconstructed Pronunciation in Early Middle Chinese, Late Middle Chinese, and Early Mandarin (Vancouver 1991), s.218, 322 ve onun “The Chinese and Their Northern Neighbors”, Keightley (yay.), The Origins of Chinese Civilization, s.442-443.
118 Bu inşaların karmaşıklık ve tuzaklarını açıklamak için zamanlarını bana cömertçe ayıran Marc Miyake ve Alexander Vovin ile şahsi haberleşmelere çok şey borçluyum. Bunlar Yemek ile Yemaek’in benzerliğini ‘tamamen tesadüfi’ görüyorlar. Söylemeye gerek yok, öngörü ve sonuçlardaki hatalar benim sorumluluğumdur.
119 Bu biçim için Alexander Vovin’e tekrar teşekkürler.
120 Janhunen, Manchuria, s.221.
121 Bkz. A.G. Maliavkin, Tanskie Khroniki o Gosudarstvakh Tsentral’noi Azii. Teksty i İssledovaniia (Novosibirisk 1989), s.172.
122 Bkz. E. V. Shavkunov, “Sogdiisko-İranskie Elementy v Kul’ture Pokhaitsev i Chzhurchzhenei”, A.K. Konopatskii vd. (yay.), Problemy drevnikh kul’tur Sibiri (Novosibirsk, 1985), s.146-152.
123 Mori, “’Bökli’,” VIII Türk Tarih Kongresi, II, s.579-580.
Dostları ilə paylaş: |