Gölgede dans ‘’Tutsaklık Prangaları’’ Yazan : Gülay Sena Dündar tanitim



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə15/30
tarix30.07.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#64210
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   30

-32-

Devran ‘’Nil?! İyi misin…?’’

Nil başını çevirip kan ter içinde Devran’a baktı. Dehşet dolu bakışlarla bir süre Devran’a baktıktan sonra yutkunup kendine geldi.

Nil ‘’sen de nerden çıktın?’’

Devran elindeki sürahiyi göstererek ‘’mutfaktan su almaya gitmiştim, odama çıkarken seslerini duydum. Sayıklıyordun, bir şeylerden korkmuş gibiydin. Ben de geldim.’’

Genç adam elindeki bardağa yine elinde olan sürahiyle su doldurup Nil’e uzattı.

Devran ‘’bir bardak su seni kendine getirir.’’

Nil suyu alarak ‘’teşekkürler…’’

Nil suyu içip bir süre kendine geldi. Derin nefesler aldıktan sonra biraz durakladı. Uyku sersemliğini üzerinden atmıştı.

Devran ‘’iyisin değil mi?’’

Nil ‘’iyiyim… gayet iyiyim…’’

Devran ‘’ne oldu? Neden bu kadar…’’

Nil ‘’kâbus gördüm. Sıradan bir kâbus işte…’’

Devran ‘’emin misin?’’

Nil ‘’eminim…’’

Nil her ne kadar inkâr etse de Devran az çok anlamıştı. Bu kâbusların ve korkuların sebebi açık ve net ortadaydı.

Devran Nil’in omzunu teselli amaçlı okşayarak ‘’Nil.. kim olursa olsun, hiç kimse ama hiç kimse sana zarar veremez. Lütfen artık korkma. Tamam mı?’’

Nil ‘’tamam, korkmuyorum.. iyiyim…’’

Nil kendini kandırıyordu. Bilinçaltında ne kadar korktuğu belliydi. Devran yine de çok üzerine gitmedi genç kızın.

Devran ‘’peki.. sana iyi geceler… bir şey ister misin?’’

Nil ‘’yok, hayır.. saol…’’

Devran dönüp Nil’e tekrar baktı ve sonra odadan dışarı çıktı, kapıyı kapatırken de son kez genç kızı süzdükten sonra huşu içinde kapıyı örttü. Nil’de ise ne bir gram uyku kalmıştı, ne de başka bir şey… genç kız bu sefer onu rahatlatan yegane şeyi yapmayı denedi. Bebeğiyle konuşmak istedi ve yatağından kalktı. Masaya yerleşti ve günlüğünün kapağını açtı. Kalemi eline alarak yazmaya başladı.

‘’Bugün ilk defa bu kadar çok korktum bebeğim. Seni kaybetmekten, elimde olmadan koruyamamaktan… ben ne zaman korkarsam yanımda seni buluyorum bebeğim. Hayattaki tek değerli varlık olduğunu yeni yeni anlıyorum ben. Senden başka kimsem olmadığını, senin dışında bu hayatta her şeyin yalan olduğunu… bazı şeylerle yüzleşememekten korkuyorum, halâ yüzleşemediğim şeyler var. Mesela halâ babamın yanına gidemiyorum. Cesaretim yok, gidebilecek kadar cesarete sahip değilim. Cesaret demişken; seni doğurmaya karar vermek benim için büyük cesaret gerektiren bir karardı ve ben pişman değilim bebeğim. Sakın pişmanım sanma, hiç değilim. Sen hayatımdaki en önemli dönüm noktasısın, ben bunu geç te olsa anladım. Kimden olursan ol, kime ait olursan ol… babanın kim olduğu hiç önemli değil benim için, sadece sen varsın sen önemlisin. Sırf senin için bu kadar şeye katlanıyorum. Bu gece kâbus gördüm, seni kaybetmekten o kadar çok korktum ki… senin başına bir şey gelmesinden, sana bir şey olmasından, seni koruyamamaktan… her şeyden çok korkuyorum bitanem. Türkan Hanımın gazabından, Asu’nun varlığı ve onun Devran’a olan aşkından, Cem’in kabir azabı gibi korkutucu bakışlarından ve onun varlığından bile korkuyorum artık. Bir de onun.. babanın başkasını sevmesi ihtimali, beni yerin dibine sokuyor. Onu sevdiğinden ayırıyorum, neden? Sırf sen varsın diye, sana babalık yapmak zorunda diye… ben kimsenin başına bela olmak istemem, eğer o gerçekten Asu’ya aşıksa ben GİDERİM. Kimsenin yanında zoraki kalacak değilim. En ufak bir kanıt sezersem bu konuda, burada beni kimse bir dakika bile tutamaz. Bence önce bundan emin olmalıyım ki hayatımdaki belirsizliklerden kurtulayım. Artık sadece senin ve geleceğin için çalışıp çabalamak istiyorum. Sen doğduktan sonra tıbbı da bitireceğim, her şey çok güzel olacak. Senin için her şeyi yapacağım bebeğim, her türlü fedakârlığı… öyle fedakârlıklar yaparım ki aklın almaz… senin için yapamayacağın şey yok yavrum… Sevgilerle…

ANNEN… ’’

Nil defteri kapattıktan sonra derin bir nefes aldı ve hafiften uykusunun geldiğini hissetti. Tekrar yatağına dönüp uyudu. Yeni günün ona getireceği sürprizleri bilemeden hazırlıksız bir şekilde uykunun derin kollarına bırakıverdi kendini.

●●●

Sabah olmuştu. Devran gece pek uyku uyuyamamıştı. Aklı Nil’de kalmıştı. Sabaha karşı uyuyakalmıştı ve saatin alarmıyla uyanıverdi. O an saatine baktı ve hazırlanması gerektiğinin farkına vardı. Bugün bir toplantısı vardı ve şirkete erken gitmek istiyordu. Alelacele hazırlandı ve merdivenlerden inip Nil’in odasına uğradı. Nil odasında yoktu. O an genç adam bir terslik olduğunu düşünüp endişelendi. Acaba bir şey mi olmuştu? Nil onu bırakıp gitmiş miydi, terk etmiş miydi? Biran bu ihtimalin beynini kurcaladığını ve onu endişeye soktuğunu anlayınca onsuz yaşayamayacağını anlamıştı. Düşündüğünün gerçekleştiğine kendisi de inanmıyordu ama yine de alelacele odadan çıkıp mutfağa yetişti. Mualla mis kokulu yemekler hazırlıyordu.



Devran Mualla’ya ‘’Nil nerde?’’

Mualla ‘’lavaboda, biraz bulantısı vardı da..’’

Devran ‘’iyi mi?’’

Mualla ‘’iyi.. korkulacak bir şey yok. Normal bulantılar…’’

Devran ‘’tamam, ben birazdan geleceğim. Odamda dosya çantamı unutmuşum.’’

Mualla ‘’siz oturun, ben getiririm.’’

Devran ‘’peki, komodinin üzerine koymuştum.’’

Mualla ‘’tamam…’’

Devran sofraya oturduğunda gözünü lavaboya dikti. Aslında bütün bunlar normaldi ama Devran bir türlü benimseyememişti. Nil’in çektiklerinden kendini sorumlu tutmak onun için böyle bir şeydi. Artık onun canı yansa hep onun suçuymuş gibi gelecekti ona. Bu hayatında böyle kalıcı bir şekilde devam edip gidecekti. Nil gelene kadar sofraya gelen gazeteye göz gezdirdi. Yine kendilerinin olduğu bir manşet bulmuştu. Bu sefer fotoğraflarını görünce canı sıkılmıştı, yine olumsuz şeyler yazıyordu kesin.

‘’GÖZ ALICI GELİN SERBEST



Son günlerin medyatik ailelerinden Harmangillerin gelini Nil Harmangil mahkeme kararıyla kaldığı hapishaneden çıktı. Suçsuz olduğu ispatlanmış, kendine gelen kayınbiraderi de ‘’olay kazadan ibaret’’ diyerek ifadesini vermiş, Nil Hanım da bu ifadeyi doğrulamış. Hapishaneden çıkışta eşini karşılamaya Devran Bey gelmişti. Araları oldukça soğuktu. Devran Bey sıcakkanlı, gelin hanımsa tek bir kelime bile konuşmuyordu. Aralarındaki soğukluk ve alyanssız olmaları bize olmasa da bütün kamuoyuna farklı şeyler düşündürüyor. Acaba arada üçüncü şahıslar mı var? Bu evlilik bitiyor mu?’’

Yine birbirinden saçma manşetler ve yorumlar… Devran’ın bu duruma canı çok sıkılmıştı. Merdivenlerden Mualla indi ve Devran Mualla’ya seslendi.

Devran ‘’Mualla..! bu gazeteyi ortadan kaldır. Nil görüp üzülmesin.’’

Mualla ‘’peki Devran Bey.’’

Nil lavabodan elinde havluyla çıkınca Devran’ın kapıda dalan gözleri Nil’de kilitlendi. Mualla elindeki gazeteyle alelacele mutfağa girince Nil fark etmemişti bile.

Devran ‘’günaydın…’’

Nil ‘’günaydın…’’

Devran ‘’Mualla çok güzel şeyler hazırlamış, hadi gel otur.’’

Nil ‘’ben biraz hava almalıyım. Midem kötü oldu, hem iştahım açılır. Sen başla…’’

Devran ‘’beraber dolaşalım o zaman, ben de seninle yerim.’’

Nil ‘’ne gerek var? Hem dün akşam Suat demedi mi, toplantın var senin. Hemen yemeğini ye, geç kalma.’’

Devran ‘’o da doğru ya.. geç kalmam o zaman.’’

Nil ‘’gerek yok, sen yemeğini ye…’’

Devran ‘’peki, eminsen sorun yok.’’

Nil ‘’eminim…’’

Nil tam gidecekken Devran seslendi.

Devran ‘’Nil, unutmadan bir konuyu konuşacaktım seninle.’’

Nil ‘’nedir?’’

Devran ‘’ben dün birkaç üniversite araştırdım. Tıp okuyacaksın ya, onun için…’’

Nil ‘’onu yapmama daha çok var. Bebek doğduktan sonra karar vermiştim.’’

Devran ‘’biliyorum, ama eğer evde oturmaktan sıkılıyorsan - ki öyle görünüyor- bir dershaneye yazılabilirsin. Yani ben biraz araştırma yaptım küçük çapta… TUS için dershane tarzı özel ders firmaları varmış. Karnın büyüdüğünde zorlanırsan bırakırsın, doğumdan sonra devam edersin. Böyle bir alternatifin de var, tabi karar senin…’’

Nil ‘’peki, düşünebiliriz…’’

Devran ‘’bugün apartman yöneticisiyle de konuşacağım. Bu hafta içinde taşınırız.’’

Nil ‘’bu kadar çabuk mu?’’

Devran ‘’evet… yani sen çabuk olsun deyince, ben de en çabuk nasıl yapabiliriz diye uğraşıyorum.’’

Nil soğuk ama samimi bir bakışla ‘’ilgin için teşekkürler…’’

Devran ‘’görevim bu, biliyorsun.’’

‘’GÖREVİM BU…’’ genç kızın aklına saplanan bu sözler kafasını karıştırmaya yetmişti. Acaba bütün bunları görevi olduğu için mi yapıyordu? Eğer bir görev olarak yapıyorsa - ki öyle görünüyordu besbelli- bundan zevk almıyordu, hatta ona eziyet olarak bile geliyor olabilirdi. Nil buna dayanamazdı, başkalarının sırtında yük olarak kalmaya dayanamazdı. Devran Asu’yu sevdiği halde onun yanında duruyorsa bunun tek bir nedeni vardı, o da bebek… gerçi Nil Devran’ın Asu’yu sevdiğine dair en ufak bir şüpheye kapılamamıştı. Devran Asu’yla yüz yüze geldiğinde ona önemsiz bir meta gibi davranıyordu. Allah için Asu’yla bir yakınlığını görmemişti, en başından yaşadıkları özel ilişkiyi saymazlarsa… fakat Nil bunu düşünmeden edemiyordu. Nil başını sallayıp kendini biran önce evden dışarı attı. Çiftlikte birkaç tur atarken bu düşünceleri kafasından savuramıyordu bir türlü. Bu ihtimaller onun içini kemiriyordu günden güne. Bunu en kısa zamanda öğrenmeliydi. Yoksa ona bu şekilde yaşam yoktu.

●●●

Suat odasında dosyalarının arasından toplantı dosyasını bulmaya çalışıyordu. Masasındaki dosyaların arasında aradığını bulamayınca dosya dolabına yöneldi. Dosyaları hummalı bir şekilde karıştırırken dosyalardan birinden bir fotoğraf yere düştü. Ters bir şekilde düşen fotoğrafı genç adam eğilerek kaldırıp eline aldı. Fotoğrafı çevirdiğinde Asya’nın yüzünü görünce biran kendine hakim olamadı ve bakışları genç kızın yüzünde, gözlerinde dolaştı. Elini fotoğrafın üzerinde Asya’nın dudaklarına gezdirirken onu ne kadar özlediğini anladı. Aslında bu özlem onu içten içe kemirip bitiriyordu. Bu durumdan nasıl kurtulacağını bilmiyordu ama onu bu kadar büyük bir ihtiyaçla özledikçe kendisini hastalıklı duygulara saplanmış gibi hissediyordu. Nitekim öyleydi de. Hangi insan bu denli taparcasına birine bağlanıp onun yokluğunu iliklerine kadar hissedebilirdi ki? Hangi insan eski karısını derin bir açlık ve ihtiyaçla özlerdi? Kendisini çaresiz hissettiği zamanlarda, çözemediği bir sorunla karşılaştığında Asya’nın fotoğraflarına abandığı hatta ondan fikir almaya çalıştığı onunla dertleştiği günlerini hatırlıyordu. O anları hatırlayınca kendine lanet ediyordu ama pişman olmuyordu, OLAMIYORDU. çünkü eğer o günlere, Asya’yı kaybettiği günlere dönerse yine aynı şeyleri yaşamaktan gocunmayacağını biliyordu. Bu aşk onu kasıp kavursa da buna günden güne alışıyordu. Bu acıya, yatağında onun sıcaklığını hissedememeye alışıyordu. Onun kokusu, sıcaklığı, saçları, gözleri, dudakları, bakışı olmadan yaşayabilmeye alışmıştı. Bu duruma her ne kadar inanamasa da onsuz yaşamaya zor da olsa alışmıştı. Bu derin düşüncelere saplandığını anladığında elindeki fotoğrafı ters çevirip masasının üzerine bıraktı. Onun yüzünü görmek iyi gelmiyordu ona. Hiç iyi gelmiyordu…



●●●

Devran şirket koridorunda yürürken Asu’nun önünden geçip gitti. Asu kendisini bu denli önemsemeyen genç adama alaylı bir seslenişte bulundu.

Asu ‘’ne o? Selam vermek te mi yok artık(!)’’

Devran ‘’bence bununla yetin, o gazetelere verdiğin demeçlerle dayak yemediğine şükret(!) serzenişte bulunacak durumda değilsin.’’

Devran arkasını dönüp Asu’ya öldürücü bir bakış attı. Biran onun şeytani yüzüne baktığında o kadınla bir zamanlar nasıl beraber olabildiğine şaşırıyordu. Bu kadın genç adamın kendi kendine ‘’sen bu kadar midesiz miydin?!’’ demesine sebep oluyordu. Doğru ya, dedi kendi içinden Devran. Ben de bir zamanlar onun gibiydim, şeytan kadar karanlık ve günah kadar acımasızdım; deyiverdi içinden. Dönüp gitti odasına doğru. O an Nil ve Asu arasındaki farkların ne kadar uçurum kadar farklı olduğunu anlamıştı genç adam. Birbirinden bu kadar zıt iki kadın.. biri eski ilişkisi, diğeri… diğeri ilişkisi bile olmayan ama kendini koşulsuz ona adamış olduğu kız… kesinlikle diğer daha makuldü. Nil onun için en uygun eş adayıydı ama bunu düşünmek yüzünde alaylı bir tebessümün belirmesine neden olmuştu. O Nil’in kendisine uygun olduğunu düşünse kaç yazardı, Nil kendisinin ona uygun olduğunu düşünecek miydi acaba(!) ASLA… genç adam bunu çok iyi biliyordu.

●●●


Nil evde oturmuş soru çözüyordu. Kapı çaldığında kalkmak istedi fakat Mualla’nın tiz sesiyle yerine oturdu.

Mualla ‘’ben bakıyorum…! Sakın kalkma!’’

Mualla kapıya geldi, kapıyı açtığında gelen Şefkat Hanım, Gülseren ve Ramiz’di. Nil kapıya doğru yürüdüğünde Şefkat Hanımı görünce gözleri parlamış çok sevinmişti.

Nil ‘’Şefkat Anne…!’’

Şefkat ‘’yavrum benim.. bitanem…’’

Nil ve Şefkat Hanım doya doya sarıldılar.

Nil ‘’buyrun buyrun geçin içeri hadi.. Gülseren Teyzecim, Ramiz Amcacım hadi geçin ne çok özlemişim sizi…’’

Nil Gülseren’le de Ramiz’le de sarıldı ve hasretlik giderip yerlerine oturdular.

Mualla ‘’ben size birer kahve yapayım da için…’’

Şefkat ‘’yap yavrum, az şekerli olsun.’’

Mualla ‘’hemen Şefkat Hanım…’’

Mualla mutfağa gittiğinde Nil yerine yerleşip oturmuştu.

Nil ‘’eee nasılsınız? Neler yapıyorsunuz, hiç görüşemedik birkaç gündür özledim sizi.’’

Şefkat ‘’biz aynıyız işte kızım.. cadı Türkan’ın kahrını çekiyoruz.’’

Nil ‘’siz de gelseydiniz keşke burada bizimle kalsaydınız. Yanımda bir büyüğün olması çok iyi olurdu.’’

Şefkat ‘’ben de çok isterdim yavrum ama bunları boş bırakırsan azıtırlar, Türkan’la sıpası Cem’i boş bırakmaya gelmez. Hem koskoca köşkü onlara bırakacak değilim ya.! Suat ve ben idare ediyoruz işte… dediğim gibi, biz aynıyız. Ya sen nasılsın? Nasıl gidiyor hayat, nasıl gidiyor hamilelik?’’

Nil ‘’iyi.. güzel gidiyor. Hayat güzel…’’

Şefkat ‘’hayat her şeye rağmen senin için güzelse sana inanamıyorum Nil. Ne kadar güçlü bir kızsın.’’

Nil ‘’öyle olmak zorundayım. İnsanoğlu başı sıkışmayınca kendine gelemiyor işte. Benim de çocuğum için kendime gelmem gerekiyordu hepsi bu…’’

Şefkat ‘’gazetelerden çarşaf çarşaf haberler çıkıyor sizin hakkınızda sen halâ sakinsin.’’

Şefkat Hanımın sözüyle bugünkü haberlerden şüphelenmemişti Nil. Başka haberlerin çıktığı aklının ucundan geçmemişti ama görmesi bir şeyi değiştirmezdi zaten. Bilmediği şeyler değildi gazetedekiler.

Nil ‘’artık her şeye kulağımı tıkamış durumdayım Şefkat Anne, başka türlü yaşanmıyor bu hayat.’’

Şefkat ‘’ah kızım.. ah kızım… valla şu çektiklerin…’’

Nil ‘’boş ver şimdi çektiklerimi sen, geçmiş geride kaldı. Sen neler yaptın biz yokken? Nasıl geçiyor günler?’’

Şefkat ‘’işte ne olsun kızım, sıkıntıdan patlıyoruz köşkte. Sen yokken hiç tadı yok oraların. Kızım, Devran’la konuşsan diyorum.. dönseniz…’’

Nil ‘’ben de düşündüm ama Devran çok kararlı, Dönmeye hiç niyeti yok. Hem bir ev bulmuş, apartman dairesi… bir hafta içinde oraya taşınma kararı aldık. Ve dürüst olmak gerekirse ben burada daha huzurluyum Şefkat Anne. Orada her an birinin boğazıma çökeceği ihtimali.. bu his beni çok tedirgin ediyor. Evden ayrılmadan önce Türkan Hanımın söylediği ‘bu ev sana cehennem olacak’ sözünü de unutmuş değilim henüz. Böyle daha iyi, herkes için…’’

Şefkat ‘’iyi o zaman, sen öyle diyorsan bir bildiğin vardır yavrum. Ben sana güveniyorum ama ne zaman yalnız olduğunu hissedersen ya da ne zaman bizi yanında görmek istersen biz her zaman senin yanındayız senin destekçiniz. Unutma…’’

Nil Şefkat Hanımın elini tutup ‘’unutur muyum hiç? Ben her zaman sizi yanımda görmek isterim. Hayatımdaki en önemli parçalardan birisiniz siz… sizler benim hayatımı kurtardınız bir nevi, ben sizsiz bir hayat düşünemiyorum.’’

Şefkat ‘’biz de sensiz bir hayat düşünemiyoruz. Sen geldin ve Devran’ı değiştirdin. O böyle biri değildi, gece ve gündüz kadar değişti. Üç yüz altmış derece döndü resmen, çok duygulu bir adam oldu çıktı. Tabi herkese öyle davrandığı söylenemez, bu sana özel bir davranış. Ama olsun, ben hiçbir kadına böyle davranırken görmedim onu hatta hiçbir insana… sen kesinlikle onun değişmesine sebep oldu. Evlilikten nefret ederken o bir aile babasına dönüştü.’’

Nil ‘’öyle denemez Şefkat Anne.’’

Şefkat ‘’nasıl yani?’’

Nil ‘’yani sen haklısın, o bana çok iyi davranıyor çocuğu çok düşünüyor ama ben bunu isteyerek yaptığını düşünmüyorum. Bunu bir görev olarak benimsemiş olabilir, ben onun sırtında sadece ve sadece yük oluyor olabilirim.’’

Şefkat ‘’saçmalama Nil.! O seni seviyor, sana aşık! Bunu daha nasıl belli edebilir söyler misin bana?’’

Gülseren ‘’konuşmayayım dedim ama Nil, gerçekten saçmalıyorsun kızım. Bunları sana hissettirecek ne yapmış olabilir ki Devran Bey? Muhtemelen hiçbir şey yapmadı, sen kendi kafanda kurdun bunları… Şefkat Hanım haklı, Devran Bey seni seviyor…’’

Nil ‘’ya Asu…?’’

Şefkat ‘’onun geçici bir heves olduğunu söylemiştim sana.’’

Nil ‘’ya öyle değilse…? Seven iki insanı ayırmış olmaz mıyım o zaman?’’

Ramiz ‘’seni temin ederim kızım, öyle kadınlara aşık olunmaz. Bir erkek olarak sana söyleyebileceğim tek şey bu. Öyle kadınlarla erkekler yalnızca ve yalnızca eğlenirler, ötesi yok…!’’

Nil kafası karışmış bir şekilde düşüncelere dalmıştı. Acaba bütün bunlar doğru muydu? Kendi kafasında mı kuruyordu bunları? Yoksa hisleri ona doğruyu mu söylüyordu?

●●●


Devran gazete haberine sinirlenmişti ve daha önce aradığı yetkilileri tekrar aramıştı.

Devran ‘’sizi bir kere uyarmıştım, bu gibi haberlerden hoşlanmadığımı söylemiştim. Karım hamile, bu durumdan etkileniyor ister istemez.! Hemen yarın, bu haberlerin hepsi için bir özür yazısı istiyorum gazetenizde! Gazeteye karımı çok sevdiğimi, ondan boşanmayı aklımın ucundan geçirmediğimi ve alyans takıp takmamamızın da kendi tercihimiz olduğunu yazın. Yoksa tahmin edemeyeceğiniz şeyler olur, elimin kolumun nerelere uzanabileceğini çok iyi biliyorsunuzdur umarım.’’

Yetkili ‘’ben.. bu konuyla yakından ilgileneceğim Devran Bey. Eşiniz Nil Hanıma da özürlerimizi iletin lütfen. Ne kadar güçlü bir iş adamı olduğunuzun bilincindeyim, lütfen sizi temin ederim ki yarınki özür yazısı her şeyi çözecek…’’

Devran ‘’umarım öyle olur, aksini düşünmeyin bile…!’’

Devran telefonu kapattı.

Devran ‘’soysuzlar.! İki manşetle insanların moralini nasıl da bozuyorlar.!’’

●●●

Akşam olmuştu. Nil odasında dinlenirken Mualla da mutfakta akşam yemeklerini hazırlıyordu. Kapıyı anahtarla Devran açtı ve yüksek bir moralle ev ahalisine seslendi.



Devran ‘’ben geldim…!’’

Mualla mutfaktan ‘’hoş geldiniz Devran Bey.!’’

Devran ‘’hoş bulduk.. Nil nerde?’’

Mualla ‘’odasında dinleniyor.’’

Devran ‘’bir şey yok ya.. önemli bir şey yani…?’’

Mualla ‘’yok, bugün Şefkat Hanım annem ve babamla geldiler de… hani onları ağırladı sohbet muhabbet, yoruldu tabi. Dinleniyor biraz.’’

Devran ‘’peki o zaman.. ha bu arada gazete haberini görmedi değil mi?’’

Mualla ‘’yok, siz merak etmeyin hiç görmedi.’’

Devran ‘’tamam… ona bir sürprizim var.’’

Mualla gülümseyerek ‘’nedir?’

Devran ‘’görürsün birazdan…’’

Devran merdivenlerden huşu içinde çıkarken Nil’in odasının önüne geldi. Kapıyı tıklattığında içerden ses geldi.

Nil ‘’girebilirsin Mualla…!’’

İçeri Devran girdi.

Nil ‘’ sen miydin?’’

Devran ‘’evet, müsait misin? Konuşacaktım da…’’

Nil ‘’tabi, buyur. Otur istersen…’’

Devran Nil’in yatağının üzerine oturduğunda kendisini bir tuhaf hissetmişti. Sevdiği kadının her kadının yattığı yatağın kenarına oturmuştu şuan. Bu farklı bir duyguydu, daha doğrusu bu basit durum bile onda farklı duygular yaratıyordu.

Nil ‘’ne konuşacaktık?’’

Devran ‘’ben… bu gazetedeki haberlerden çok rahatsız oluyorum, sen de olmuyor musun?’’

Nil ‘’olsam ne olur ki…? Yani elden bir şey gelmedikten sonra, yapılacak tek şey onlar yokmuş gibi davranmak…’’

Devran ‘’onlar yokmuş gibi davranmak bir yerden sonra seni aciz bırakır. Ben bunu istemiyorum, dünyadan soyutlanmış olma. Ben bu yüzden sana danışmadan bir karar aldım, yani daha doğrusu bir şey yaptım. Kızar mısın bilmiyorum ama…’’

Devran ceketinin cebinden bir yüzük kutusu çıkardı. Çekingen bir tavırla yüzük kutusunu açıp bir çift yüzüğü Nil’e doğru tutup gösterdi. Diğer yandan da genç kızın tepkisini gözlemliyordu.

Devran ‘’parmağının ölçüsünü bilemedim ama tahmin ettim, olmazsa değiştirebiliriz. Kızabilirsin, bunu anlarım çünkü bunu sana sorup danışmadım. Ama bu en azından gazetecilerin sesini biraz olsun keser. Bizimle fazla uğraşmazlar…’’

Nil gözlerini bir çift yüzüğe dikmişti. Biri Devran’ın diğeriyse kendisinindi. Bu konuyu daha önce hiç düşünmemişti ve ne tepki vermesi gerektiğini kendisi de bilmiyordu.



-33-

Nil bir süre sessiz kaldı. Kendini düşüncenin kollarına bırakmıştı, bunda yanlış bir şey yoktu hatta Devran doğru bir şey yapmış bile olabilirdi. Ona haksızlık edemezdi kendisinin huzuru için her şeyi akıl ediyordu, genç adam ona düşünecek bir şey bırakmıyordu. Belki de bu formalite evliliğin inandırıcı olması için bu gerekliydi, evet kesinlikle gerekliydi ve Devran mantıklı bir asım atmıştı. Bunun için Devran’a kızmamıştı.

Devran ‘’çok kızdın mı?’’

Nil ‘’yok, hayır kızmadım. Sana daha önce de söyledim, bu duruma duygusal hezeyanlarımızı karıştırmamalıyız. Burada sadece bebeğim için kalıyorum ve onu düşünüyorum. Sen de bunun için doğru bir adım atmışsın, bunda kızılacak bir şey yok.’’

Devran buna sevinmişti. İçinde nedensiz bir mutluluk doluşmuş durumdaydı. Nil ve Devran bir süre sessiz kaldılar. Bu sefer de bir adımı kendisi atması gerektiğini düşündü Nil.

Nil ‘’o zaman.. ben, takayım yüzüğü…’’

Nil alacakken Devran engelledi.

Devran ‘’tamam, ben takarım.’’

Devran yüzüğü kutudan çıkarıp Nil’in narin parmağına taktı. Yumuşak bir tebessümle mırıldandı.

Devran ‘’yüzük tam oldu.. ölçüleri iyi tahmin etmişim…’’

Diğer alyansı da kendisine taktı ve biran Nil’e baktı. Nil de parmağındaki yüzüğe bakarak düşünüyordu derin bir şekilde. Olaylar öyle hızlı gelişiyordu ki Nil takip edemiyordu. Hayatın ona getireceği şeyleri bilemeden hiçbir şeyden habersiz düşüncelere dalmıştı.

●●●

Gündoğumu kızıllaştıkça sabahın ışıkları daha da belirginleşiyordu. Bulutlar gökyüzüne dağılmış ahenkle dans ediyordu. Sabahın yüzüne yansıyan ışıklarıyla uyanmıştı genç kız. Yataktan kalktı ve odasından çıktı. Gözlerini ovuştururken karşıdan gelen Devran’la çarpıştı. Devran kızı kollarından tuttu.



Devran ‘’afedersin…’’

Nil ‘’yok ben önüme bakamadım, gözlerim kapalıydı.’’

Devran ‘’günaydın.’’

Nil ‘’günaydın.’’

Devran ‘’hadi kahvaltı masasına gel, harika bir kahvaltı ve güzel bir gün bizi bekliyor.’’

Nil ‘’ne kadar güzel bir gün olduğundan şüpheliyim.’’

Devran ‘’hadi ama… böyle önyargılı davranırsan olmaz. Hadi şimdi kahvaltıya gidelim.’’

Nil yüzünü buruşturdu.

Nil ‘’sen.. sen git… ben lavaboya gideceğim.’’

Devran ‘’iyi misin?’’

Nil ‘’iyiyim, bulantım var. Sen git ben geliyorum.’’

Devran ‘’tamam…’’

Genç kız lavaboya girerken Devran da arkasından bir süre baktıktan sonra merdivenlerden indi. Kahvaltı masasında Bade vardı. Genç adam masaya oturdu.

Devran ‘’Ooo Bade Hanım, sizi burada görmek ne büyük şeref(!)’’

Bade ‘’günaydın abi, niye böyle dedin ki şimdi?’’

Devran ‘’eee bu evi otel niyetine kullandığın için olabilir mi acaba(!)’’

Bade ‘’aman abi yaa…’’

Devran ‘’hey bana bak, sen böyle yapmazdın sık sık. Hayatında özel biri mi var? Bak bana doğruyu söyle.’’

Bade ‘’ya yok abi.. n-nerden çıkardın ki şimdi b-öyle bir şeyi b-ben anlamıyorum yani.’’
Devran ‘’iyi bakalım, öyle olsun.. inanmadım ya… neyse.’’

Devran bir şeylerden işkillenmiş olsa bile kestirip atmıştı şimdilik. Merdivenlerden aşağı Nil indi.

Bade ‘’günaydın Nil…’’

Nil ‘’günaydın Bade’cim.’’

Bade ‘’nasılsın bugün?’’

Nil ‘’iyi sayılırım.’’

Devran ‘’sayılırım?’’

Nil ‘’iyiyim iyiyim, ben.. sana bir konuda teşekkür etmek istedim.’’

Devran ‘’kime? Bana mı?’’

Nil ‘’evet, edemez miyim?’’

Devran şaşkınca gülerek ‘’yok canım, neden edemeyesin ki.. şaşırdım sadece. Niye teşekkür ediyorsun bana?’’

Nil ‘’dün…’’

Bade Nil’in parmağındaki yüzüğü gördü ve bir çığlık kopardı.

Bade ‘’Nil…! Bu ne güzel yüzük böyle? Bu alyans nerden çıktı? Her yanı taşlı, ışıl ışıl…’’

Nil ‘’ben de o konuda konuşacaktım. Dünkü ince düşüncen ve hassasiyetin için her şeye rağmen teşekkür ederim. Bunu yapmak zorunda değildin ama düşünmüşsün…’’

Bade ‘’ayyy abi sen böyle incelikler bilir miydin ki yaa(!)’’

Devran gülümserken ‘’sen istersen biraz çeneni kapa sevgili kardeşim, burada bir şey konuşuyoruz.’’

Bade ‘’ay pardon, ben yemeğe yumulayım. Ne de olsa karı koca arasına girilmez(!)’’

Nil ağzını açıp bir şey söyleyecekken Devran sözünü kesti.

Devran ‘’teşekkürlük bir durum yok aslında, ben görevimi yaptım. Senin ve bebeğimizin iyiliği için ne yapılması gerekiyorsa onu yaptım. Yine de hassas davranıp teşekkür etmen düşünceli bir davranıştı.’’

Nil yine ‘’GÖREV’’ kelimesini Devran’ın ağzından duyunca bu sefer sessiz kalıp masadaki yerini almaya karar verdi. Eğer Devran bunu görevi olarak benimsemiyorsa neden sürekli ‘’görevim bu’’ , ‘’ben görevimi yaptım’’ diyordu ki?

Devran’a sorulacak olursa bunu cevabı çok açıktı. Tabi ki de bunu sadece görev olsun diye yapmıyordu, her dakikasını Nil’i düşünerek onu düşleyerek geçiriyordu fakat bunu Nil’in yüzüne söylemeye çekiniyordu. Yeniden ilan-ı aşk etmek Nil’in tepki ve düşüncelerini karıştırmaktan başka bir işe yaramayacaktı. O yüzden genç adam bütün bu yaptıklarını görev vasıtasının arkasına saklıyordu.

Kahvaltı huşu içinde yapılırken bir sessizlik çökmüştü masaya. En sonunda sessizliği Bade bozdu.

Bade ‘’Nil bugün biraz gezelim mi seninle?’’

Nil ‘’neden? Kitap falan mı lazım?’’

Bade ‘’yoo… şöyle yenge görümce bir gezsek, senin de havan değişse… hep içerdesin sıkılmıyor musun?’’

Nil cevap veremeden Bade devam etti. Düşüncesini savunmada bir numaraydı genç kız, ikna etme konusunda da…

Bade ‘’tabi ki sıkılıyorsun. Eğer kendini yorgun ve bitkin hissetmiyorsan ya da ağrın falan yoksa beraber biraz gezebiliriz. Arkadaşlarımla da tanışırsın.’’

Nil ‘’bilemedim ki şimdi.. ya aslında sen git, benim ne işim var ki gençlerin yanında…’’

Devran gülmeye başladı.

Bade ‘’arkadaş galiba elli yaşında(!)’’

Devran ‘’genç dediğin de yani Nil, alemsin sen de… aranızda iki üç yaş ya vardır ya yoktur. Gerçekten abarttın yani. Hem kendini eve kapatmak iyi bir şey değil ki, çık gez Bade’yle işte. İstanbul’un en gözde mekânları Bade’den sorulur. Git gezdir Nil’i, işim olmadığı bir zaman da ben gezdiririm. Ha yalnız öyle gürültülü yerlere götürme sakın, zararlı Nil için…’’

Bade ‘’sen merak etme abi, ben bilirim işimi. Bir şu Nil’i kafalasam(!) hadi Nil, kırma beni hadi…’’

Nil ‘’yani.. tamam olur. Çok ta nazlanmayayım. Hem bana da değişiklik olur.’’

Bade ‘’ay hem biliyor musun bebek kıyafetlerine de bakınırız olmaz mı?’’

Nil ‘’bilmemi olabilir…’’

Devran ‘’Bade, ben sana para bırakayım giderken. İstediğiniz bir şeyler olursa alırsınız. Olmaz mı?’’

Bade ‘’oh, hem de ne güzel olur…! Valla Nil senin hatrına abimden para tırtıklıyorum yoksa öyle vermez bol keseden(!)’’

Devran ‘’aaa cadaloza bak sen(!) sanki hiç para vermiyoruz hanımefendiye, valla nankörsün kızım(!)’’

Bade ‘’onu demek istemedim abi sen de biliyorsun.’’

Devran ‘’sen yat kalk Nil’e dua et(!)’’

Nil Bade’ye ‘’ne güzel değil mi.. insanların kardeşleri abileri ablaları olması ne de güzel bir şey… insan hiç sıkılmaz, bütün derdini sevincini onunla paylaşır. Yeri gelince kavga eder itişir kakışır, ama sorunu oldu mu da ondan başkasını etrafında bulamaz. Yeri geldiğinde de sevincini paylaşır.’’

Bade ‘’senin kaç kardeşin vardı Nil?’’

Nil ‘’ben tek çocuktum… kardeşim falan yoktu, ama olsaydı fena olmazdı. E tabi artık kardeşim var. Sen benim kardeşimsin, Suat ta benim abim…’’

Bade ‘’ayıp ettin ortak(!) ama sen yine de bana fazla yüz vermemeye bak(!)’’

Devran Bade’yi işaret ederek Nil’e gülümsedi ‘’doğru söylüyor. Yüz verdin mi astarını ister kendisi(!)’’

Nil gülümsemişti. Belki de Devran’ın söylediği ilk şeye gülümsemişti bu genç kız. Devran Nil’in gülüşüyle bütün duygularının değiştiğini ve içine amansızca mutluluğun dolduğunu hissetti. Adeta Nil’in gülüşü genç adamın içini ısıtmıştı. Bu sırada masaya Devran’ın önceden tembih ettiği gibi gazete geldi ve bilerek isteyerek Nil’in burnuna burnuna sokuldu. Mualla bunu bilerek yaptı ve Nil de anlayamadan gazeteyi eline aldı.

Mualla ‘’yine siz varsınız manşetlerde(!)’’

Nil aldığı gazeteyi geri koydu.

Nil ‘’o zaman al Mualla. Görmek istemiyorum o haberleri.’’

Mualla ‘’yo, bu sefer iyi şeyler yazılmış.! Oku!’’

Nil kararsız bir şekilde eline gazeteyi aldı.

‘’KARIMA AŞIĞIM


Yüklə 3,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin