Geçtiğimiz aylarda gazetemize ‘Karıma Aşığım’ diye demeçler veren Devran Harmangil şimdi karısının canına kastetmekle suçlanıyor. Alınan bilgilere göre Nil Harmangil akşam baygınlık geçirmiş ve bazı şikayetler yüzünden hastaneye kaldırılmış ve en sonunda doktor teşhisiyle genç gelinin zehirlendiği anlaşıldı.4 aylık karısını zehirlemekle suçlanan Devran Harmangil şuan gözaltında, Nil Hanımsa komada…’’
Bu gazete haberiyle kaşlarını çattı ve gözünden yaşlar süzüldü. Bu çok koymuştu ona işte. Sevdiği kadını öldürmeye kalkmakla suçlanmak.. bu çok onur kırıcıydı. Alelacele Hakan’ın yanına geldi.
Devran ‘’karımı görmek istiyorum.!’’
Hakan üzgün ‘’birazdan seni almaya gelecekler, tutuklayacaklar biliyorsun değil mi?’’
Devran ‘’o yüzden Nil’i görmek istiyorum ya! Şimdi çekil önümden…!’’
Devran içeri girdi. Nil oradaydı işte, cansız ve güçsüz bedeniyle yatıyordu orada. Solunum tüpleriyle baygın yatıyordu. Devran yanına geldi ve yere çömelerek Nil’in elini tuttu. Genç karısının alnından öptü yüzünü kendi yüzüne kapayarak yanaklarını defalarca kez öperek ağladı. Hıçkırıklarına engel olamıyordu ama onu defalarca kez öpmeye devam etti, kokusunu içine çekti. Orada ne kadar kalacağı belli değildi, orada Nil’i sonsuz özleyecekti ve kokusunun üzerine sinmesini istemişti ve onu daha az özleyeceği kadar öpmek… daha az acı çekmek…
Devran Nil’in yüzünü ellerinin arasına alarak ‘’Sen sakın beni bırakma Nil.. sakın aşkım… SAKIN…! Ben ömrümün sonuna kadar hapiste kalmaya razıyım ama seni kaybetmeye, bebeğimi kaybetmeye… ASLA!!! Beni bırakma, SENİ SEVİYORUM..SEVİYORUM…!’’
Bu sırada polisler kapıyı açtı.
Polis ‘’Devran Harmangil.. bizimle karakola kadar gelmeniz gerekiyor…’’
Devran Nil’i son kez öptü, bu sefer o gül kokan dudaklarından… sonra polislerin yanına gelip uzattı ellerini. Kelepçeli elleriyle önce odadan çıktı, Şefkat Hanım Bekir Bey ve diğerleri çok kötüydüler ve çok üzgündüler… sonra aynı şekilde hastaneden çıktılar, gazeteciler fotoğraflarını çekti, flaşlar patladı fakat Devran’ın aklı Nil’deydi.
Boş Bir Sayfaya Baktım Dün Gece
Hüzünlendim Kalemin Ucundan Aktın
Efkar Nasıl Bir Efkarsa Bu
Bırakmıştım Yeniden Sigara Yaktım
Göz Ucuyla Aynaya Baktım Dün Gece
Değişmişim Eskiden Ne Kıyaktım
Yıllar Sanma ki Seni Unutturdu
Bir Kadeh Şerefine Attım
Olmuyor, Olmuyor Ne Yapsam Olmuyor
Bırakıp Gitsem Buraları Ardımdan Ağlar mı Birileri
Kimse Üzülsün İstemem Veremedim Gereken Değeri
Yalvarıp Yakarmadan Caydırır mı Birileri
Zamanı Geriye Alsam Susar mı Kahpe Dilleri..
Boş Bir Sayfaya Baktım Dün Gece
Hüzünlendim Kalemin Ucundan Aktın
Efkar Nasıl Bir Efkarsa Bu
Bırakmıştım Yeniden Sigara Yaktım
Göz Ucuyla Aynaya Baktım Dün Gece
Değişmişim Eskiden Ne Kıyaktım
Yıllar Sanma ki Seni Unutturdu
Bir Kadeh Şerefine Attım
Olmuyor, Olmuyor Ne Yapsam Olmuyor
Bırakıp Gitsem Buraları Ardımdan Ağlar mı Birileri
Kimse Üzülsün İstemem Veremedim Gereken Değeri
Yalvarıp Yakarmadan Caydırır mı Birileri
Zamanı Geriye Alsam Susar mı Kahpe Dilleri..
…
-39-
‘’ Uzaklaşırsın… Yol seni nereye götürürse.. Yazı seni nereye sürüklerse.. Burnunda bir sızı.. Ne de olsa her yolculuk geri dönememe ihtimalini taşır bağrında… ‘’
Loş bir ışık dışında karanlık bir sorgu odasında bekliyordu. Belli ki bu özel bir sorguydu, öldürmeye teşebbüs ve oda soğuktu. Kapı ardına kadar açıldı ve içeri bıyıklı uzun boylu -neredeyse Devran’ın boyuna yetişebilirdi herhalde- sert bakışlı ve ukala bir adamdı. Masaya, ellerini masada kavuşturmuş bir şekilde oturan Devran’ın karşısına oturdu. Bir süre sert bakışlarıyla Devran’ı korkutabileceğini sandı ama yanıldı. Devran’ın gözü adamda, aklı Nil’deydi. Görme ve düşünme arasındaki duyularında farklı bir yerlerdeydi sanki, gördüğü şeye yoğunlaşıp odaklanamıyordu. Aklı Nil’de olduğu için hiçbir şeyi düşünemiyordu beyni uyuşmuştu sanki. Adamın sesiyle biraz olsun konuya dönebildi.
‘’ben Sinan Taşar. Baş Komiserim. Sizi sorgulamakla görevliyim, (ismini bastırarak alayla) Devran Harmangil…!’’
Devran ‘’ne soracaksan sor, korkum yok benim.’’
Sinan ‘’peki, başlayalım o zaman… karınızı, sizin zehirlediğinizden şüpheleniyoruz biliyorsunuz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?’’
Devran ‘’istediğinize sorabilirsiniz, ben karıma aşığım. Eğer onu istemeseydim ve kurtulmak isteseydim boşanırdım.’’
Sinan ‘’mantıklı… (kaşlarını kaldırdı) ama bu işin içinde başka bir şeyin olma olasılığı da var benim kanımca(!)’’
Devran dişlerini sıkarak bezgince ‘’ben yapmadım.!’’
Sinan ‘’peki.. siz yapmadıysanız, kimin yaptığını düşünüyorsunuz? Yani şüphelendiğiniz biri var mı? Ya da birileri…?’’
Devran ‘’kimsenin günahını alamam, ama Nil’in var olan düşmanlarını da yok sayamam. Annem Türkan Harmangil, kardeşim Cem Harmangil… ve.. Asu Çelik, o da Nil’den ziyadesiyle nefret eder.’’
Sinan ‘’Asu Çelik kim? Tanıtır mısınız?’’
Devran ‘’o benim eski sevgilim… Nil’le evlendikten sonra başladı bu düşmanlık, Nil ona hiçbir şey yapmadı ama onun tek derdi bana sahip olmaktı, Nil yerine karım olmaktı.’’
Sinan ‘’bu kadar gözü dönebilir mi? Yani size sahip olmak için bu kadar şey yapabilir mi?’’
Devran Baş Komiser Sinan’ın kendine doğru inanmaz bakışlarla baktığını görüyordu ve bütün anlattıklarını ninni gibi dinlediğinin de farkındaydı. Buna canı sıkılsa da doğruyu söylediği için hiçbir korkusu yoktu.
Sinan ‘’en son Asu Hanımla ne zaman bir araya geldiniz?’’
Devran ‘’dün akşam…’’
Sinan kaşlarını kaldırarak ‘’bu kadar sık mı görüşürdünüz?’’
Devran ‘’hayır, zaten bizim şirkette çalışır. Babam yurt dışından gelmişti, Asu’nun babası Hakkı Bey de babamın yakın arkadaşıdır. Babamın geldiğini duyunca da bize geldiler. Asu da geldi…’’
Sinan ‘’peki.. hiç yalnız kaldılar mı?’’
Devran ‘’kimler?’’
Sinan ‘’Nil Hanım ve Asu Hanım.’’
Devran ‘’sanmıyorum. Yani ben görmedim. Sadece bir ara Asu mutfağa girmişti. Nil de mutfaktaydı, kesin konuşamayacağım ama Bade de Nil’le beraber mutfaktaydı.’’
Sinan ‘’Bade?’’
Devran ‘’Bade kız kardeşim.’’
Sinan ‘’o yapmış olabilir mi? Ya da Asu Hanımla iş birliği yapabilecek yakınlıktalar mı?’’
Devran ‘’kesinlikle hayır. Bade Nil’i çok sever. Üstelik bununla ters orantılı olarak ta Asu’dan aşırı nefret eder, davranışlarını yapmacık bulur…’’
Sinan ‘’pekalâ.. biraz da şu gündemden düşmeyen kardeşiniz Cem Bey ve Nil Hanım arasındaki mevzuyu açalım. Ondan şüphelenmenizin nedeni aylar önceki yaralama olayı mı? Yani hatırladığım kadarıyla Nil Hanım Cem Beyi bıçaklamıştı.’’
Devran ‘’o konuyu irdelemenin anlamı yok. Çünkü asıl konu Nil karım olarak o eve getirildiğinde başladı. Annem hiçbir zaman Nil’i sevmedi hatta nefret etti. Benim babam Nil’in annesine eskiden aşıktı da…’’
Sinan ‘’eskiden beri çekememezlik yani…’’
Devran ‘’öyle de denebilir. Kardeşim Cem de annemin tarafında.. bu haksız savaşta beraberler ama vazgeçecek köşeye çekilecek gibi değildiler.’’
Sinan ‘’onlardan şüpheleniyorsunuz ama hiçbirine dair bir ipucu, parmak izi, kanıt yok. Bu durumda tek suçlu sizsiniz.’’
Devran ayağa kalkıp masaya vurdu ‘’yeter artık! Neden anlamıyorsunuz, ben yapmadım!! Yapamam da!!!’’
Sinan ‘’neden bu kadar gerildiniz Devran Bey(!) eğer yapmadıysanız neden bu kadar fazla tepki gösteriyorsunuz?’’
Devran ‘’çünkü yediremiyorum bunu kendime! Ben onu canımdan bile çok seviyorum, onunla bir hayat kurma yoluna girdim. Ona bunu yapamam!!’’
●●●
Herkes hastane kapısında bekliyordu. Bir takım polisler gelince ev halkı tekrar şaşkınlık yaşadı.
Suat ‘’memur bey, Devran’ı aldınız. Daha neden geldiniz anlamıyorum ben.!’’
Polis ‘’dün akşam Harmangil Köşkünde bulunan herkesten ifade alınacak. Hepiniz bizimle gelmelisiniz.’’
Suat ‘’şüphelendiğiniz başka biri mi var?’’
Şefkat ‘’Devran aklandı mı?!’’
Polis ‘’sorduğunuz sorularla ilgili bir bilgim yok, sadece dün akşam köşkte bulunan herkesin ifadesi alınmak üzere karakola gelmesi komutu verildi.’’
Bekir ‘’Hay Allah’ım.! Daha neyin peşindesiniz anlamıyorum ki ben?!! Hem gelinim burada komada, yalnız mı kalacak?’’
Polis ‘’dediğim gibi, biz emir kuluyuz. Bize denileni yapıyoruz. Lütfen bizimle gelir misiniz?’’
Suat ‘’tamam, baba tamam gidelim. Elbet bu olay aydınlanacak, bizim de katkımız olsun. Ben Doktor Hakan’ı ve Birant’ı sıkı sıkı tembihlerim Nil’e göz kulak olurlar.’’
Şefkat ‘’Suat haklı… Allah’ım sen Nil’i koru Ya Rabbim.! Onun hiçbir suçu yok…!’’
●●●
Asu güzel bir kahvaltıdan sonra ayaklarını uzatmış televizyon izliyordu. Merdivenlerden Hakkı Bey indi. Televizyon izleyen kızını görünce alayla gülümsedi.
Hakkı ‘’bakıyorum artık Devran2ın şirkete uğramadığı günler sen de gitmiyorsun(!)’’
Asu ‘’ne alakası var baba, o evli bir adam… bu yakıştırmalar çok yersiz.’’
Asu içten içe Nil’in ölümünü düşünürken bu kelimeleri keyifle söylüyordu. Hakkı’ysa buna bir anlam veremiyordu ama Asu’da bir tuhaflık seziyordu. Kapı çaldı ve hizmetçi açtı. Birkaç saniye sonra hizmetçi salona geldi ve yüzü endişeliydi.
Hizmetçi ‘’Asu Hanım, polisler sizi soruyorlar…’’
Asu ve Hakkı birbirilerine baktılar. Asu durumu anlamışsa da Hakkı Bey konuya Fransız kalmıştı.
●●●
‘’ Merdivenlerden aşağı indiğinde kızarmış ekmek kokusu burnunda tütüvermişti genç adamın. Mutfaktan güzel bir kahvaltı kokusu geliyordu. Gülümseyerek mutfağa doğru gitti. Güzel karısı ona eşsiz bir kahvaltı hazırlamıştı. Devran’ı arkasında hisseden karısı genç adama döndü ve o içten gülümsemesini sundu kocasına. Sonra Devran’ın yanağına eğildi ve mutlu bir öpücük kondurdu.
Nil ‘’günaydın öpücüğü…’’
Devran gözlerini iç çekerek kapadı ve ‘’hayatımda böyle güzel bir günaydın öpücüğü almamıştım(!)’’
Nil ‘’birazdan alırsın…’’
Nil keyifle gülümserken çayları doldurdu. Devransa anlamamıştı karısının ne dediğini.
Nil ‘’çocuklar uyandı, birazdan aşağı inerler… e tabi tembel oğlun yine yatağına yatmadıysa(!) ben kaldırıyorum, tek gözünü açıyor ve ‘tamam anne kalkacağım’ diyor. Yine beni kandırıp geri yatıyor kerata(!)’’
Devran gülümsedi.
Devran ‘’eee kimin oğlu?’’
Nil ve Devran gülüşürlerken merdivenlerden aşağı hızla çığlık atarak küçük bir kız çocuğu indi.
‘’babaaa…!!!’’
Devran neye uğradığının farkına varamadan küçük kız babasının bacaklarına sarılıvermişti. Genç adam küçük kızını kucağına alırken karısına sarıldı. Sanki rüyada gibiydi. Merdivenlerden uykulu inen abisinin de küçük kız kardeşiyle çok yaş farkı yoktu. Babasını görünce gözlerini ovuşturarak yanına yaklaştı. Oğlunu gören Devran eğilip küçük kızın abisini de öptü. Küçük çocuğun da annesinin kucağına atlamasıyla küçük ve mutlu aile tamamlanmıştı. Böyle mutlu bir aileye sahip olmanın zenginliğiyle ve karısına olan derin aşkıyla mutluluktan havalara uçacak gibiydi. ‘’
Nezarethanenin soğuk mermerinde uyuyakalan genç adam mutlulukla uyandı. Gözlerini araladığındaysa mutluluğu sönüvermişti. Gördüğü rüya o kadar içten, o kadar gerçekti ki.. ve tam da istediği gibi bir hayatın aynasıydı. Belki de hiçbir zaman sahip olamayacağı bir hayat… o an yerinden doğruldu ve kendine bir söz verdi. Eğer buradan çıkabilirse, çıktığı anda Nil iyileşmese bile onu hayata döndürmek için her şeyi yapacaktı, ve gördüğü bu rüya gibi bir hayatın zeminlerini kuracak bu hayata sahip olmak için her şeyini feda edecekti.
●●●
Baş Komiser Sinan Suat’ın ifadesini alıyordu.
Sinan ‘’Nil Hanıma böyle bir zararı kimin verebileceğini düşünüyorsunuz?’’
Suat ‘’bunu söylemek benim için her ne kadar zor olsa da.. annem Türkan Hanımdan ve kardeşim Cem Beyden şüpheleniyorum. Ne yazık ki şüphelerimi yok sayamam.’’
Sinan ‘’başka?’’
Suat ‘’Asu var.. ama şimdi bilmiyorum, emin değilim. Devran’a sahip olmak için böyle bir şey yapabilecek kadar aptal mı bilemiyorum.’’
Sinan ‘’Devran Beyden şüpheleniyor musunuz peki? Yani böyle bir şeyi yapabilir mi?’’
Suat ‘’dalga mı geçiyorsunuz bilmiyorum ama kendi gözümle görsem bile inanmam. Kardeşim o benim, çok iyi tanırım onu.’’
Sinan ‘’Cem Bey de kardeşiniz ama.’’
Suat ‘’onun ne mal olduğu belli ama Devran’ın yapması mümkün bile değil.’’
Sinan ‘’neye dayanarak böyle düşünüyorsunuz? Yani beni bu fikrinize inandırabilir misiniz?’’
Suat ‘’inandırabilir miyim bilmiyorum ama ben Devran’ın Nil’e olan derin aşkını kendi gözlerimle gördüm, şahit oldum. Nil hamile biliyorsunuz, bu bebeği istemiyordu. Devran hayatında hiç istemediği kadar istedi bu bebeği. Nil’e öyle aşıktı ki, çıkarıp canını vermeye her zaman hazırdı. El bebek gül bebek Nil’i korudu, onun üzerine titredi hep. Devran eskiden böyle biri değildi. Acımasız, şirret, kimsenin gözünün yaşına bakmayan biriydi. Onu Nil değiştirdi. O kadar emek harcadı ki aylarca Nil’in kalbini kazanabilmek için…’’
Sinan ‘’anladım…’’
Sinan her şeyi öğreniyordu tek tek.. ama halâ bu hikayenin kurgularında eksik bir parça vardı. Bu olayı çözecekti, kendine söz vermişti.
●●●
Bu sefer karşısında Türkan Hanım vardı Baş Komiserin. Alayla karşısındaki kadına baktı genç adam ve dudağının kenarıyla gülümsedi.
Türkan ‘’ne var? Yüzümde bir şey mi var?’’
Sinan ‘’bilmem, var mı?’’
Sinan Türkan’ı tuzağa düşürmek ve onu endişelendirmek istiyordu. Onun suçlu olup olmadığını anlamakta ustalıkla oynuyordu.
Sinan ‘’sonunda sizi görebilme şerefine nail oldum(!) methinizi çok duydum ama tanışma fırsatına nail olamamıştım bir türlü…’’
Türkan ‘’ne konuda methedildim, anlamadım?’’
Sinan ‘’gelininizi zehirlediğiniz konusunda şüpheleri var ailedeki kişilerin..’’
Türkan ‘’kimler söyledi?! Kim söyledi?!! Hangileri?!!!’’
Sinan ‘’sakin olun, neden bu kadar tepkilisiniz(!) ayrıca isim veremem ama ev halkının geneli sizin isminizi veriyor. Sizin ve oğlunuz Cem Beyin…’’
Türkan ‘’kesinlikle ilgimiz yok! Yok! Olamaz da! O sünepe kızla uğraşmayı çoktan bıraktım ben…! O bir şeytan! Oğluma büyü yaptı, Devran’ı kendine aşık etti! İntikamımı onun yüzünden alamadım, bütün planlarım suya düştü! Devran Nil’e aşık olmasaydı eğer…’’
Sinan ‘’bir dakika, ne planı? İntikam planı derken? Konuyu biraz açar mısınız?’’
Türkan ‘’Devran ve Nil severek evlenmediler. Ben Devran’ı bu konuda açıkçası kışkırttım. Devran Nil’i babasını öldürmekle tehdit etti ve Nil’le zorla evlendi. Devran da Nil de birbirilerini sevmiyorlardı… sonra…’’
Türkan bütün ana mevzuyu Sinan’a anlattı. Sinan sonunda eksik parçalara sahipti artık. Her şey ortaya çıkmıştı ama bu zehirleme olayının kimin başının altından çıktığını halâ anlayamıyordu. Şuan için sadece parmak izi sonuçları eline geçmeliydi. Sinan’ın beklediği üç şey vardı. Birincisi Cem’in ifadesi, ikincisi parmak izi sonuçları, üçüncüsüyse Asu’nun ifadesiydi. Devran’dan tekrar ifade almak ta vardı aklında, bu konuyu aydınlatacaktı ama tek derdi buydu.
●●●
Derin bir uykunun pençesindeydi ve hayalle gerçek arasında bir yerlerdeydi. Derin uykusunda gördüğü rüyalar bilinçaltını meşgul ediyordu Nil’in…
‘’Özenle kahvaltı hazırlıyordu yakışıklı oğluna. Okula gitmek için hazırlanmış merdivenlerden aşağı inerken arkasından Devran da geliyordu. Öyle güzel anlaşıyorlardı ki baba-oğul…
Devran oğlunu kucağına aldı ‘’hoppaaa! Hadi bakalım, anne yine güzel bir kahvaltı hazırlamış. Mis gibi kokuyor, günün en önemli öğünü kahvaltıdır. Kahvaltını yap, zinde kal okula beraber gideceğiz.’’
‘’baba, yarın beraber sinemaya gider miyiz?’’
Devran ‘’bilmem, annen izin verirse neden olmasın…’’
Küçük çocuk heyecanla annesine dönerek ‘’anne ne dersin?! Hadi evet de evet!!!’’
Nil ‘’hım.. ne mi derim? Valla, sen madem bu kadar çok istiyorsun.. e gidin bari…’’
Devran Nil’in omzuna dokunarak ‘’sen de geleceksen gideriz.’’
‘’evet anne! Sen de gel ne olur hadiii!’’
Nil Devran’ın aşk dolu bakışıyla karşı karşıya ne diyeceğini bilememişti. Keşke hep sadece böyle güzel ikilemlerde kararsız kalsaydı. Hiç kötülük olmasaydı bu mutlu küçük ailelerinde…’’
Ama olmuyordu işte.. bütün mutluluklar bir gün bitiyordu ya da bazı nedenlerden dolayı gölgeleniyordu. Devran’ı halâ rüyalarında çocuğunun babası olarak görebiliyordu çünkü ona alışmıştı artık. Aşık olmuş muydu? Orası muammaydı, ama bildiği tek bir şey vardı; o da Devran’ın oğluna çok iyi bir baba olacağını biliyordu. Ve bunu bildiği için ambulansta ona güvendiğini söylemişti. Boşa değildi bu güven, aylardır yaşadıkları ve Devran’ın korumacı kişiliği oğluna yeterliydi. O sadece şuan oğlunu düşünüyordu. Sadece ve sadece oğlunu… aşk onun için artık en uzak ve en ücra köşelerde gizli saklıydı.
●●●
Karşısında Cem’le bakışıyordu Sinan. Artık bu konudan bunalıyordu. Kaç kişiyi sorguya çekmişti ama elinde sınırlı bilgiler vardı. Halâ suçluyu bulamamıştı ve bu sinirlerini bozuyordu.
Sinan ‘’evet, sonunda sizi de görmüş oldum. Gerçi daha önce adını en çok duyduğum kişilerdensiniz bu ailede.’’
Cem ‘’ne istiyorsunuz benden?’’
Sinan ‘’biliyorsunuz ki, yengeniz zehirlendi.’’
Cem ‘’bunun benimle ne gibi bir alakası var?’’
Sinan ‘’olay dün gece olmuş ve siz de annenizle evdeymişsiniz. Şüphelisiniz…’’
Cem ‘’ne alakası var?’’
Sinan ‘’öncelikle annenizin ifadesini okudunuz, Devran Bey ve Nil Hanımın evlilik hikayesini nasıl belirttiğini gördünüz. Annenize katılıyor musunuz? Yani olaylar bu şekilde mi oldu? Devran Bey ve Nil Hanım severek evlenmediler mi?’’
Cem ‘’annem ne söylüyorsa doğrudur, Devran Nil’den intikam almak için evlendi.’’
Sinan ‘’peki.. Nil Hanımı sevmemenizin nedeni nedir? Ondan intikam alacak kadar nefret etmenizin nedenini soruyorum yani… anneniz ve siz ondan nefret ediyorsunuz.’’
Cem ‘’o bir şeytan.. annesi de öyleydi, babamı annemden çaldı. Şimdi aynı şeyi Nil abim Devran’a yapıyor. Büyü mü yaptı ne yaptı bilmiyorum ama Devran Nil’e aşık oldu. Nil de böylece intikamından feragat etti.’’
Sinan ‘’Devran Bey Nil Hanıma aşık yani.. böyle bir şeyi o yapamaz.’’
Cem ‘’onu bilmiyorum.. ama…’’
Sinan ‘’peki Asu Hanım, Devran Beyin eski sevgilisi hakkında ne düşünüyorsunuz? O yapmış olabilir mi?’’
Cem ‘’Asu gözü karadır, her şeyi yapabilir ama bu konuda onun günahını alamayacağım. (içinden) eğer Asu hapsi boylarsa iş birliği yapamayız, iş birlikçilerimizden birini kaybetmek aptallık olur. Hem de bu kadar cesurca adımlarla Nil’i yok etmeye kalkan Asu’yu kaybedemeyiz.!’’
Sinan ‘’peki… son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?’’
Cem ,’’Nil başına gelen her şeyi hak etti, tek söyleyeceğim budur.’’
●●●
‘’ Salonda vakit öldürmek için gazeteye göz atan Suat, kapının anahtar sesiyle açılmasıyla başını kapıya çevirdi. Asya heyecanla kapıyı kapatıp Suat’ın yanına geldi. Bu büyük mutluluğun sebebini anlayamamış genç adam. Ama yine de gülümseyerek biricik karısına sarıldı.
Suat ‘’dur bakalım, bu ne heyecan ne mutluluk…’’
Asya ‘’sana öyle mutlu bir haber vereceğim ki, benden daha çok sevineceksin.’’
Suat ‘’neymiş o?’’
Asya ‘’nasıl söylesem bilemiyorum.. çok heyecanlıyım…’’
Suat ‘’e söyle ama, meraktan delirtme beni.’’
Asya ‘’ben.. Suat ben hamileyim. Baba oluyorsun.! Ailemize yeni ve küçük biri katılıyor…’’
Suat ‘’ne?! Asya.. Asya sen ciddi misin?!! Bak şaka yapıyorsan…’’
Asya ‘’neden şaka yapayım bu konuda bitanem.. baba oluyorsun.’’
Suat heyecanla ayağa kalktı. Bu bir rüya olmalı, diye düşündü ama rüya değildi. Karşısındaki güzel kadın onun biricik karısıydı serap görmüyordu. Ve o güzel karısı ona baba olacağını söylüyordu. Böyle bir mutluluk yaşayamazdı bir daha… güzel karısını mutlulukla kucakladı.
Suat ‘’Asya.. AŞKIM… bana bu mutluluğu yaşattığına inanamıyorum.! Sen.. ben seni çok ama çok seviyorum…!!!’’
Asya ‘’ben de.. ben de seni çok seviyorum. Sakın beni bırakma…’’
Suat ‘’bu saatten sonra seni hiçbir yere bırakmam.!’’ ‘’
Bırakmıştı işte.. zor da olsa bırakmıştı. Normal şartlarda bırakmazdı ama kendisini çok sevdiğini söyleyen karısı onu terk etmişti. Peşinden gittiğindeyse çok geç kalmıştı, karısını kaybetmişti. Kayıp bir aşktı onunkisi… ifade verdikten sonra karakolun bahçesindeki bankta gözlerini dinlendirirken güneşe karşı oturmuş yaslanıyordu banka. Bu gördüğü küçük anı, onun içindeki derin yaraların tercümanıydı. Ve bu yara Suat için hiç kapanmayacaktı. Kardeşi Devran’ın yaşadığı felaketlerin yanında halâ kendi yaşadıklarını hatırlamak çok şaşırtıcıydı. Neredeyse kendine kızacaktı genç adam, şuan kardeşiyle ilgilenmesi gerekirken kendi derdine düşmüş gibi hissetti kendini. Başını banka dayadı ve derin bir nefes aldı.
Suat ‘’Allah’ım…! Ne olur bu bir kâbus olsun ve biz de uyanalım.’’
●●●
Sinan bu sefer karşısında gerçekten zeki birini ve bir suç işlemişse suçunu ustalıkla saklayabilecek birini görüyordu. Bu kadında bir tuhaflık seziyorsa da belli etmiyordu.
Sinan ‘’Asu Çelik…’’
Asu ‘’evet.. benden ne istediğinizi öğrenebilir miyiz?’’
Sinan ‘’dün gece Nil Harmangil zehirlendi.’’
Asu ‘’çok üzüldüm diyemeyeceğim ama, acıdım.’’
Sinan ‘’ve dün gece siz de Harmangillerin köşkündeydiniz.’’
Asu ‘’evet, babamla gitmiştik. Devran’ın babası Bekir Bey gelmişti. Onun gelişini…’’
Sinan ‘’Devran Beyin eski sevgilisi olduğunuz bilgisini aldım, ve Nil Hanımdan nefret ettiğiniz bilgisini…’’
Asu ‘’doğru. Tek kelimeyle Nil’den iğreniyorum. O düzeyli devam eden bir ilişkimi geldiği gibi bitirdi.’’
Sinan ‘’böyle bir zehirleme olayından dolayı sizden şüphelenebilir miyiz peki?’’
Asu ‘’istediğinizi yapmakta özgürsünüz, böyle bir şeyi yapacak kadar da zeki olabilirim. Ama sizi temin ederim, ben yapmadım.’’
Sinan ‘’siz bile böyle bir şeyi yapabileceğinizi söylerken ben yapmadığınıza nasıl inanayım peki?’’
Asu ‘’o sizin sorununuz… ben eziklerle uğraşmam.!’’
Sinan ‘’Nil Hanım ezik mi yani?’’
Asu ‘’eziklerin efendisi de diyebiliriz…’’
Sinan Asu’nun kendinden emin konuşmalarıyla şüphelenmişti. Hedef şaşırtmaya çalıştığı barizdi, Asu’nun yaptığından şüpheleniyordu ama elinde kanıt olmadığı için halâ çaresizdi ve bir şey yapamıyordu.
●●●
Yorgun bedeniyle yoğun bakımda yatarken uyanmak istiyordu. Birileri onun yüzünden acı çekiyordu, Devran’ın onun yüzünden suçlandığını hissetmiş gibi vicdan azabı çekiyor gibiydi. Güçlü biriydi o, uyanabilirdi. Bunu hissediyordu… hem bir de oğlu vardı, onun için yaşamalıydı, onun geleceği için yaşamalıydı. Kapıları zorluyordu sanki kurtulabilmek için ama elinden bir şey gelmiyordu.
En sonunda Nil’in kalp ritminin monitöründen uyarıcı sesler gelmeye başladı ve kalp ritmi temposunu değiştirdi. Birkaç saniye sonra odaya iki hemşire girdi, monitöre ve seruma baktıktan sonra biri Nil’e müdahale etmeye başladı diğeri de doktor çağırmak için dışarı koştu. Nil’in ölüm kalım savaşından nasıl galip geleceği ise bir muammaydı.
…
-40-
Tebeşirle çizilmiş bir seksek oyunu kadar uçucu bir çizgisi vardır hayatın. Farkında olmadan basıyorsun çizgiye. Kızıyorlar anında Yandın! diye atılıyorsun oyun dışına.
Hemşirenin dek telefonuna attığı çağrıyla koştura koştura aceleyle Nil’in odasına doğru geldi ve kapıdan girdiği anda hemşireye döndü.
Doktor Hakan ‘’Nil Hanımın durumu nasıl?’’
Hemşire ‘’kalp ritmi zayıfladı. Böyle giderse önce bebeği, sonra da anneyi kaybedeceğiz.!’’
Doktor Hakan ‘’KAHRETSİN! Onu kurtarmamız gerek, bize emanet anladın mı? Kurtarmamız gerek!! Hemen Doktor Birant’a ulaş ve iki hemşire gönder buraya! ÇABUK!!!’’
Hemşire ‘’peki Doktor Bey…’’
Hemşire yoğun bakım odasından çıktıktan sonra Hakan Nil’in nabzına baktı.,
Doktor Hakan ‘’yaşaman lazım.! Sana bir şey olursa Devran bir daha toparlanamaz!’’
●●●
Baş Komiser Burak ve Baş Komiser Sinan toplantı odasında özel bir görüşme yapıyorlardı.
Burak ‘’kimden şüpheleniyorsun Sinan?’’
Sinan ‘’herkesi sorguya çektim. Türkan Hanım ve Cem Bey Nil’den nefret ediyor ama böyle bir şeyi yapabilecek cesarete sahip değiller. Devran’dan Allah gibi korkuyorlar.’’
Burak ‘’o zaman???’’
Sinan ‘’şuan için Asu’dan şüpheleniyorum ama kanıt yok, emin olamıyorum. Çok şüpheli ve fazla rahat davranıyor.’’
Burak ‘’peki Devran Bey?’’
Sinan ‘’o kesin değil, artık eminim. Karısını seviyor, yapamaz.’’
Burak ‘’parmak izi sonuçlarından ne çıktı?’’
Sinan ‘’sonuçlar çıkmadı ki…’’
Burak ‘’ne zaman çıkacak?’’
Sinan ‘’kriminal laboratuvara arama yaptıracağım birazdan…’’
Burak ‘’bu olay biran önce çözülsün…!’’
Sinan ‘’uğraşıyoruz, görüyorsun. Bade Hanımdan alacağımız ifade de önemli… Ben eminim Asu Hanımın yaptığına ama delil yetersizliği…’’
Burak çaresizce dudaklarını kıvırdı. Onun da elinden gelen bir şey yoktu ne yazık ki…
●●●
Devran şuan Nil’in yaşadıklarını anlayabiliyordu. Kapalı kapılara doğru giderken neler hissettiğinin tercümanı olmuştu genç adamın duyguları. Şimdi o da yerin yedi kat dibine gidiyormuş gibi hissediyordu ama onun acısı daha büyüktü. Kalbinde Nil’e büyük bir aşk büyütürken onu öldürmeye çalışmakta suçlanmıştı. Bundan daha öldürücü bir darbe olamazdı. Şuan buradan çıkmak için değil de Nil’i görmek için büyük bir istek duyuyordu içinde. Nil’i öyle özlüyordu ki, her ne kadar çok öperse öpsün her ne kadar çok kokusunu içine çekerse çeksin özlemini gidermesi mümkün değildi biliyordu. Gardiyan Adam kapının kilidini açtı ve önce kendisi içeri girdi, sonra Devran. Bütün adamlar kendi halinde takılırken kapının açılması ve gardiyanın içeri girmesi üzerine gözlerini ve dikkatini kapıya çekti. Ve tanıdık bir yüzle karşılaştılar.
Gardiyan Adam ‘’yeni arkadaşınıza merhaba deyin.. bundan sonra o da sizinle kalacak. Devran Harmangil…’’
Gardiyan Adam dışarı çıkıp kapıyı kilitledi. Bir süre öyle kalakaldı Devran, diğer adamlar da uzaylı görmüş gibi Devran’a bakıyorlardı. Böyle zengin ve varlıklı bir ailenin oğlu burada ne arıyordu? Demek ki adalet zengin varlıklı fakir varlıksız diye ayırmıyordu. Devran hepsine teker teker baktı. Muhtemelen hepsi gazetedeki saçma haberleri okumuştu, ve en son çıkan öldürücü haberi… artık pek umursamıyordu kimin ne düşündüğünü, o sadece yüreğindeki sızıya bakıyordu. Tam bunları düşünürken doğulu bir adamı andıran ve pala bıyıklı sert bakışlı bir adamın yanındaki ince uzun ve esmer bir adam ona doğru yaklaştı.
‘’koğuş ağamız sana Hoş Geldin diyor..’’
Devran ‘’Hoş bulduk…’’
‘’bak şuradaki yatak boş, istersen oraya yerleşebilirsin. Bu arada ben Abay.’’
Devran ‘’memnun oldum Abay, ben de Devran.’’
Abay ‘’bilmem mi canım, tanınıyorsun. Hapishanede de olsak güncel haberleri takip ediyoruz(!)’’
Devran renksiz yüzüyle tebessüm etmeye çalıştı ‘’yaa.. ne iyi…(!)’’
Devran kendisine gösterilen yatağa doğru ilerlerken koğuş ağasının gözleri ondaydı. Devran bunu fark etse de pek umursadığı söylenemezdi. Abay koğuş ağasının yanına geri geldi.
Seyfi Abay’a ‘’eee selamımı hoş geldin dediğimi ilettin mi muhallebi çocuğuna?’’
Abay ‘’ilettim iletmesine de.. pek muhallebi çocuğuna benzemiyor. Bence bu adama bulaşmayın.’’
Seyfi ‘’sen bulaşmayacaksın zaten, senin gibi g*tünden korkan bir adama güvenemem.’’
Ruşen ‘’ben seninleyim abim, her türlü pislik çıkarırım.’’
Seyfi ‘’boşuna çamur Ruşen demezler sana, güvenirim.’’
Abay ‘’ben uyarayım, bu adam uğraşılacak tip değil. Zaten karısını da zehirlemiş. Çirkef bir tip çıkabilir…’’
Seyfi ‘’çirkeflikse bizi geçemez.! Aklını başına topla Abay!!’’
Devran yatağa yerleştikten sonra kendine ait olan dolaptan bozma tenekeden uzun kutuya baktı. Sonra dikkatini hiçbir şeyin dağıtmadığını anlıyordu. Hep Nil’i düşünmekten delirecek gibiydi. Hiçbir haber de yoktu ona dair. Yaşıyor ya da öldü diyen de yoktu. Burada dört duvar arasında çıldırabilirdi öğrenmeseydi. Ama biraz daha sabır, dedi içinden… pantolonunun arka cebinden dörde katlanmış bir fotoğrafı açtı.
O fotoğraf Nil’in fotoğrafıydı. Uzandığı yataktan fotoğrafta elini gezdirdi. Nil’in saçlarında, gözlerinde, dudaklarında… öyle özlemle bakıyordu ki karısına, anlatılacak gibi bir şey değildi hissettikleri.
Devran keskin bir fısıltıyla ‘’beni bırakmayacağını biliyorum aşkım, sen de beni seveceksin biliyorum. Beni bırakamazsın sen, öldürmezsin beni…’’
Kan damlar yüreğime
gözlerine haram değerse
Gül teninde günah gezerse,
Günün birinde
Eller ayırsa, yollar kapansa,
Sol yanımda senin aşkınla,
Dolanırım koca dünyada, beni unutma.
Eller ayırsa yollar kapansa,
Sol yanımda senin aşkınla,
Kaybolurum koca dünyada, beni unutma.
Sevdalı bakışınla yüreğimde dağlar devrilir
Bütün ömür feda edilir senin uğruna.
Sevdalı gülüşünle yüreğimde dağlar devrilir
Bütün ömür feda edilir senin uğruna.
Fotoğrafı bağrına basarken diğer yandan Abay onu izliyordu. Bu adama karşı korkutucu hisler besliyordu. Kimse bu adamdan korkmamıştı ama Abay Devran’ın ne kadar sert bir kişiliğe sahip olduğunu hissetmişti. Sinerji dedikleri bu olsa gerek, diye düşündü…
●●●
Baş Komiser Sinan Bade’yi sorguya çekmişti.
Baş Komiser Sinan ‘’evet, öncelikle bu konuda bildiğiniz bir şey olup olmadığını öğrenmek istiyorum Bade Hanım.. şüphelendiğiniz biri veya birileri var mı?’’
Bade ‘’şüphelendiğim birileri bu konuda her zaman var. Çünkü Nil’i çekemeyen insanlar çok.. başta annem Türkan Hanım ve abim Cem Bey… ama onların da tek başına yapamayacaklarını düşünüyorum. Devran’dan çekiniyorlar.’’
Baş Komiser Sinan ‘’başka biri var mı?’’
Bade ‘’var tabi… bu olayın olduğu gün beni şüpheye sürükledi, tam da Asu’nun babasıyla geldiği gece Nil’in zehirlenmesi ilginçti.. yani Asu’dan şüpheleniyorum çünkü abim Devran’ı elde etmek için her şeyi yapabilir. Nil’den tahmin ettiğiniz gibi nefret ediyor çünkü abim Devran Nil’e öyle aşık ki… ne Asu’yu görür gözü ne başkasını. Asu da bunu bildiği için Nil’den ve karnındaki bebekten kurtulmak istemiş olabilir. Belki bu şekilde Devran’ı yeniden elde edebileceğini sanmıştır. Bunun bir daha mümkün olamayacağını düşünememiştir. Çünkü Nil’e ve bebeğe bir şey olsa da abim bu saatten sonra kimseyle olamaz, HİÇ KİMSEYLE…!!!’’
Baş Komiser Sinan ‘’peki olay gecesi, Asu Hanım hiç yanınızda bulundu mu?’’
Bade ‘’bilmiyorum.. off lanet olsun hatırlamıyorum.’’
Baş Komiser Sinan ‘’biraz hafızanızı zorlayın lütfen…’’
Bade ‘’inanın ben de çok istiyorum ama… Allah’ım Nil’e zarar vermek en son istediğim şey.’’
Baş Komiser Sinan ‘’bu işi sizin yapmadığınızı biliyorum, o yüzden rahat olun.’’
Bade ‘’hayır, yapmadım zaten ama bu olayın çözülmesi bana ve şu salak hafızama bağlı olabilir. Nil’in, bebeğinin, hatta abimin durumu bile benim elimde… ister istemez onlara zarar vermekten çok korkuyorum.’’
Baş Komiser Sinan ‘’biraz daha hafızanızı zorlayın, Asu Hanım hiç sizin ve Nil’in olduğu bir ortamda bulundu mu?’’
Bade biran ilham gelmiş gibi gözleri parlayarak Sinan’a döndü.
Bade ‘’oldu! Hatırlıyorum, oldu.! Ben… bir ilişkim olduğundan bahsediyordum Nil’e, heyecanımı paylaşıyordum. O da beni tarafsız bir şekilde dinliyordu. O sırada o geldi, yani Asu… ben o sıra bir ara çıkmıştım, odamda hazırlanmak için… ne olmuşsa o sırada olmuştur.’’
Baş Komiser Sinan ‘’anlıyorum.’’
●●●
Birant aceleyle yoğun bakım odasına girdi.
Birant ‘’ne oldu Hakan?! Nil’e bir şey mi oldu?!!’’
Hakan ‘’kalp ritmi bozuldu. Böyle giderse Nil’i de bebeği de kaybedebiliriz.! Hemen bir şeyler yapmamız lazım.’’
Birant ‘’elektroşok ve solunum tüpü.. hemen hemşireler getirsin.’’
Hakan ‘’tamam… (yanındaki iki hemşireye) duydunuz.! Hadi hareket edin hadi!!’’
Birant Nil’e bakarak ‘’dayanmalısın.. dayan… sana bir şey olursa, size bir şey olursa Devran ölür. Sizi de onu da kaybederiz. DAYAN…’’
●●●
İfadesi alınan aile fertleri hastanenin yolunu tutmuşlardı.
Bekir ‘’Nil’in durumundan haber var mı anne?’’
Şefkat ‘’bilmiyorum oğlum, kimse bir şey söylemedi. Offf… nedir bu başımıza gelenler ya?!’’
Suat ‘’babaanne sakin ol, elbet her şey yoluna girecek. Nil de iyileşecek bak göreceksin. Ben şimdi Devran’ın yanına gideceğim.’’
Bekir ‘’görüştürmezler ki oğlum…’’
Suat ‘’olsun, ben bir görüşme ayarlarım. Avukat Orhan’ı arayacağım.’’
Bekir ‘’peki oğlum, sen bilirsin…’’
●●●
Baş Komiser Burak ve Sinan emniyet koridorunda konuşuyorlardı. Sinan elinde bir bardak suyu içtikten sonra konuşmaya başladı.
Sinan ‘’Bade Hanımın ifadesini almamız yararlı oldu, Nil Hanım ve Asu Hanımın bir süre yalnız kaldığı detayını hatırladı. Bade Hanım ve Nil Hanım konuşurlarken içeri Asu Hanım girmiş, sonra Bade Hanım odasına çıkıp hazırlanırken yalnız kalmışlar. Ne olduysa o zaman oldu diye düşünüyoruz.’’
Burak ‘’peki parmak izi sonuçları gelmedi mi halâ?’’
Sinan ‘’gelmiş, memurlardan biri getiriyor şimdi.’’
Derken memurlardan biri elindeki kâğıtla Sinan’ın yanına geldi.
Polis Memuru ‘’sonuçlar çıkmış Baş Komiserim, çıktığı gibi getirdim.’’
Sinan ‘’hele şükür…!’’
Sinan eline kâğıdı aldı ve hararetli bir şekilde okumaya başladı.
Burak ‘’ne olmuş?’’
Sinan başını kaldırdı ‘’Devran Beyin parmak izi dışında tespit edilen diğer iki parmak izi köşkün hizmetçisi Gülseren Hanım ve birinci dereceden şüpheli olan Asu Hanım…’’
Burak ‘’tamam, şimdi bu sefer ben ifadelerini alayım. Asu Hanım yapmışsa yılacaktır zaten.’’
Sinan ‘’tamam, o zaman ben telefon edip Gülseren Hanımı da çağırtayım.’’
●●●
Devran saatlerce Nil’in fotoğrafıyla hasret gidermeye çalışırken yanına Ruşen gelmişti sessizce. Devran en başta fark etmedi, Ruşen’in sesiyle irkildi.
Ruşen ‘’karın değil mi? Güzelmiş…’’
Devran başını aniden kaldırdı ‘’ne istiyorsun?’’
Ruşen ‘’ne isteyeceğim, biraz sohbet edelim diye geldim. İki lafın belini kıralım diye…’’
Devran ‘’sohbet edecek durumda değilim, kusura bakma.’’
Ruşen ‘’bu kadar güzel karın varken neden onu ortadan kaldırmak istedin anlamadım, ama haklı sebeplerin olabilir. Kadın dırdırı yegâne sebeplerdendir(!)’’
Devran ‘’konuşmak istemiyorum.!’’
Ruşen ‘’karın hamileymiş duyduğuma göre, onun zehirlemenin sebebi çocuğun senden olmayışı falan mı diye düşünmeden de edemiyorum doğrusu(!)’’
Devran hırsla ayağa kalkıp Ruşen’in yakasına yapıştı ‘’Ulan ben şimdi seni..!!! (Ruşen’i dolaba yapıştırdığı gibi Ruşen sersemlemişti.) karımı ben zehirlemedim, defol git belanı benden bulma!!!’’
Onları ayıran Abay oldu.
Abay ‘’beyler durun, sakin olun…!!’’
Ruşen ‘’manyak bu adam, birden üzerime saldırdı!’’
Abay ‘’durup dururken kimse kimsenin üzerine saldırmaz Ruşen, ayrıca adama dediklerini de duydum. Damarına bastın, karısına çocuğuna laf ettin.!’’
Ruşen ‘’yalansa yalan deyin! Karısıyla kardeşi kaç kere gazetelere çıktı? Kardeşi karısına sarkıyormuş ta, karısı da yüz veriyordur Allah bilir(!) çocuğun ondan olduğu ne malûm? Doğru söyleyeni dokuz köyden…’’
Ruşen lafını tamamlayamadan Devran suratına okkalı bir yumruk indirmişti. Adam kendinden geçti güçlü bir tek yumrukla.
Abay Ruşen’e ‘’valla oğlum hak ettin sen, su diyorum susmuyorsun. Şu dilini tutmayı öğrenemedin.’’
Birkaç adam Ruşen’i kaldırıp yatağına yatırdı. Abay da Devran’ın yanına geldi.
Abay ‘’kardeş kusura bakma valla, aslında ben uyardım onları ama bir insan arsız olunca…’’
Devran nefes nefese sakinleşmeye çalışırken ‘’her şey söyleyebilirler, hiçbirini umursamam. Ama asla Nil’in namusuna dil uzatamazlar, dillerini keserim! Ben.. ben böyle biri değilim ama sabrımı taşırdılar.’’
Abay ‘’bilmez miyim, bu adamlar insanı dinden imandan çıkarır. Sen takma kafana, ben onlarla bir daha konuşurum.’’
Devran ‘’konuşmasan da olur.! Bir daha böyle bir şey olursa bu sefer dişlerini döker eline veririm!’’
●●●
Gülseren Hanımdan ifade alınıyordu.
Burak ‘’keki siz mi yaptınız?’’
Gülseren ‘’evet, ben yapmıştım. Nil çok severdi kakaolu ıslak keki.’’
Burak ‘’peki yaptığınızda bir tuhaflık yoktu değil mi?’’
Gülseren ‘’kesinlikle yoktu, ne olduysa sonra olmuştur. Çünkü ben sonuçta o keki hamile bir kadına yapıyorum tadına bile bakmıştım malzemesi bozuk çıkmasın diye Nil’e yaptığım her şeyin son kullanma tarihlerine iyi bakarım ben. Ne kadar üzerine titrediğimi bilemezsiniz.’’
Burak ‘’Nil Hanımın o evde geçirdiği zor günlerden haberdarım. Bu yüzden mi çok üzerine titrerdiniz?’’
Gülseren ‘’evet.. çok acı çekti garibim, daha da çekmesin istedim.’’
Burak ‘’peki Asu Hanımı mutfağın yakınlarında gördünüz mü?’’
Gülseren ‘’gördüm sayılır.’’
Burak ‘’sayılır?’’
Gülseren ‘’Bade Hanım ve Nil mutfağa kapandılar dertleşmek için. ben de o sırada salonda servis yapıyordum. Bir ara Asu denen cadalozun ortadan kaybolduğunu gördüm, mutfağın önünden geçerken Bade Hanımı Nil’i ve o cadıyı gördüm. Bir süreliğine yukarı çıktım. Sonra aşağı indiğimde Bade Hanım da hazırlanmak için yukarı çıkıyordu. İndiğimde Nil ve Asu mutfaktaydılar. Sonrasını da görmedim. Kimsenin günahına girmek istemem ama Asu denen o kadın da melek değil ki günahına gireyim? Kesin o yapmıştır diyor içimdeki ses…’’
Burak ‘’anlıyorum. Peki Türkan Hanım ve Cem?’’
Gülseren ‘’onlar da Nil’den haz etmezler hatta anne-oğul nefret ederler ama Devran’dan çekindikleri için kötü söz söylemenin dışına çıkamazlar. Nitekim Nil’e dokunan tek bir hakarette bile Devran’ın kan beynine sıçrar Nil’i sonuna kadar korur.’’
Burak ‘’anlıyorum.. Devran Beyin yaptığına dair içinizde bir şüphe…’’
Gülseren ‘’kendi gözlerimle görsem de inanmam! Devran bir sürü hata yapmış olabilir ama bu kesinlikle olmaz.! Nil’i ne kadar sevdiğini, ona ne kadar aşık olduğunu kendi gözlerimle gördüm ben…’’
Burak ‘’peki, anlıyorum.’’
●●●
Bade ve Birant yoğun bakım camından öylece Nil’e bakıyorlardı.
Bade ‘’durumu nasıl?’’
Birant ‘’geçirdiği komplikasyonda elimizden geleni yaptık. Gerisi onda bitiyor, beklemeliyiz…’’
Bade gözünden süzülen yaşla hıçkırıklara boğuldu ‘’ben onu kaybetmek istemiyorum, o çok iyi bir dost. Onu kaybedersem abimi de kaybederim. Hem o çok iyi biri, neden böyle şeyler onun başına geliyor, neden? İyi olmak suç mu? bebeğine iyi bir gelecek hazırlamak istemesi kötü bir şey mi?! Buna neden izin vermiyorlar anlamıyorum.!’’
Bade hıçkırıklarını dizginleyemedi. Birant Bade’ye sarıldı.
Birant ‘’şşşt… sakin ol, o çok güçlü… halâ umutlarımız var, hiçbir şey tükenmiş değil. Yine bir gelecek hazırlayabilir bebeğine. Bunu engelleyen hiçbir faktör yok, sadece biraz zaman ve sabır… zamana bırakmak ve sabretmek zorundayız.’’
Bade ‘’o tahmin edemeyeceğimiz kadar iyi biri ve mutlu olmayı hak ediyor Birant. Onu kaybetmek abimi yıkar, mahveder… abim artık onların üzerine mutlu bir gelecek kurdu, onlar olmadan olmaz…’’
Birant ‘’göreceksin, boşuna endişeleniyor olacağız.’’
●●●
Burak ‘’evet, artık inkâr etmenizin hiçbir anlamı yok. Deliller, kanıtlar… her şey ortada.’’
Asu ‘’ne demek bu? Ben bir şey yapmadım.’’
Burak ‘’kek kabından sizin parmak iziniz çıktı. Artık inkâr etmezsiniz herhalde.’’
Asu biran düşündü. Tek başına hapse girmenin hiçbir anlamı yoktu. Yine Devran’dan ayrı kalacaktı. Aynı zamanda artık inkâr da edemezdi, köşeye sıkışmıştı. O an sarsıcı bir karar verdi.
Asu gözlerini kapayarak ‘’evet, tamam.. itiraf ediyorum. Bütün her şeyi biz planladık.’’
Burak ‘’siz???’’
Asu ‘’evet, yalnız değildim elbette. Devran Nil’le Türkan Hanımın zoruyla evlenmişti. Ortaya bir de bebek çıkınca hem Nil’den hem de bebekten kurtulmak istiyordu. Devran beni istiyordu, hem o bir bebeğin sorumluluğunu üzerine alacak biri değildi. Bunu beraber planladık ve uyguladık. Nil’i biz zehirledik.’’
Burak kuşkulu ve şaşkın bakışlarla iki kaşını kaldırarak Asu’ya baktı. Bu kadının ağzı ne konuşuyordu böyle? Eğer bu iddialar doğruysa bütün ev ahalisinin verdiği ifade çöpü boylar cinstendi. Asu’nun doğru mu yalan mı söylediğini bilmiyordu ama bunu biran önce öğrenmesi gerektiği su götürmez bir gerçekti.
…
Dostları ilə paylaş: |