Gölgede dans ‘’Tutsaklık Prangaları’’ Yazan : Gülay Sena Dündar tanitim



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə22/30
tarix30.07.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#64210
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   30

Eşinin kendisini zehirlediğine dair verilen iddialara komadan çıkan Nil Harmangil oldukça kesin konuştu ‘Beni kim zehirlemiş olabilir bilmiyorum, umrumda da değil. Kötülük eden kötülük bulur. Ama beni kimlerin zehirleyemeyeceğini çok iyi biliyorum. Eşim Devran Harmangil de bunların başında. Benim kocama güvenim sonsuz.!’ Diye bir demeç verdi. Polis memurlarına verdiği ifadeyle de bunu doğruladı.’’

Nil’in bu sözleri etmesi içten bile değildi. Devran bunlara inanamadı. Aylar önce kendisinden öldürebilecek şekilde nefret eden Nil gazetelere böyle bir demeç vermişti. Bu inanılır gibi değildi.

Suat ‘’Nil çok olgun bir röportaj vermiş.’’

Devran ‘’halâ şaşkınım.. Nil bunları nasıl söylemiş? Ben olsaydım bana bu kadar kötülük eden bir adama sonsuz güven duyduğumu falan asla söylemezdim.’’

Suat ‘’ama Nil söylemiş.’’

Devran saatine baktı ‘’benim Nil’i almam gerekiyor. Hastaneye gidip test sonuçlarını alacağız.’’

Bekir ‘’tamam oğlum, umarım gelinimin de torunumun da kötü bir şeyi çıkmaz. Tek temennim bu…’’

Devran ‘’inşallah baba, inşallah…’’

Suat ‘’yüreğini ferah tut.’’

Devran ‘’tamam.. görüşürüz…’’

Suat ve Bekir ‘’görüşürüz…’’

●●●


Nil düşünceli bir şekilde bahçede test çözmeye çalışıyordu. Ama bebeğine bir şey olma endişesiyle hiçbir şeye odaklanamıyordu. Bütün gün bunu unutmak için herkesin sorunlarıyla ilgilenmiş durmuştu. Şimdiyse evladının acısını yaşama tehlikesiyle burun buruna olduğunu yeni yeni idrak ediyordu. Karnına dokundu.

Nil ‘’sana bir şey olursa ne yaparım ben?! Nasıl yaşayabilirim ki? Her şeye senin için katlandım, sen varsın diye toparlandım. Düştüm, senin için ayağa kalktım. Senin için yaşıyorum, sana bir şey olmasın. Sana gelen en ufak zarar benim ölümüme sebeptir… ne olur beni bırakma oğlum… ne olur…!’’

Bu sırada dershanenin önünde duran Devran’ın arabasını görünce oturduğu bankın korkuluklarından destek alarak kalktı ve kitaplarını toparlayarak çantasıyla kapıya yaklaştı. Çitlerden çıkıp merdivenlerden indi ve dershanenin önüne çıktı. Devran arabadan indi ve kapıda karşılaştılar.

Devran ‘’geç kalmadım değil mi?’’

Nil ‘’yo, hayır. Gidelim mi?’’

Devran ‘’tabi… Nil, biliyorum korkuyorsun ama bu korkun boşa çıkacak göreceksin. Korkularımız yersiz, rahat ol… yüreğini ferah tut, oğlumuza hiçbir şey olmayacak.’’

Nil ‘’umarım öyle olur…’’

Nil ve Devran arabaya bindiler.

●●●

Cem odasında Türkan’la konuşuyordu.



Cem ‘’çok gizli bir kozu var Asu’nun. Bu koz nasıl oluştu bilmiyorum ama öldürücü bir darbe olacak Nil sür*tüğü için göreceksin.’’

Türkan ‘’bu ne gibi bir tezgâh söylemedin ama…’’

Cem ‘’şimdilik gizli kalması gerekiyor anne, bu çok gizli bir şey.’’

Cem’in telefonu çaldı.

Cem ‘’alo…’’

Asu ‘’alo Cem bak, tahmin ettiğim şey oldu. Sana bahsetmiştim. Doktorla görüştüm, hamileyim. Ama planımızda küçük değişiklikler yaptım. Devran’dan intikam almayacağım, tek hedefimiz Nil.’’

Cem ‘’Devran işini şimdilik askıya alacağız zaten, o işi bana bırak.’’

Asu ‘’bebeğimin babasına zarar veremeyeceğini bilmelisin Cem.!’’

Cem şeytani bir gülüşle ‘’küçük bir ders vereceğim sadece, zamanı gelince onu hallederiz… şimdilik Nil’den kurtulmamız gerekiyor. Tek hedefimiz Nil…!’’

Asu ‘’bak bu mevzu aramızda kalsın. Bir süre gizli kalması gerekiyor.’’

Cem ‘’merak etme, anneme bile söylemedim o kadar gizli yani…’

Asu ‘’güzel… her şey istediğimiz gibi olacak…!’’

●●●

Bade dershanedeydi. Dershaneden çıkar çıkmaz kapının önünde Birant’ı arabasına yaslanmış bekler bir şekilde görünce şaşırdı. Yanındaki arkadaşı bunu fark etmişti.



Bade’nin Arkadaşı ‘’ne o Bade, bu yakışıklı çocuk kim? Tanıyor musun?’’

Bade ‘’evet, sonra görüşürüz…’’

Bade alelacele kız arkadaşının yanından ayrıldı. Hızlı adımlarla Birant’ın yanına geldi.

Bade ‘’Birant..! senin ne işin var burada?’’

Birant ‘’boş vaktim vardı, bir ameliyatım iptal oldu seni alayım da biraz gezelim dedim. Kafaları dağıtıp eğlenelim bugün, ne dersin?’’

Bade ‘’emin misin?’’

Birant ‘’neden? Tabi eminim…’’

Bade ve Birant arabaya binip uzaklaştılar. Arabanın içinde Bade tereddütlü bir şekilde Birant’a baktı.

Bade ‘’Birant.. sen bana eskisi gibi davranma konusunda emin misin?’’

Birant ‘’eminim, ne oldu ki? Hem ne demek eskisi gibi… ben sana zaten hep aynı davranıyorum.’’

Bade ‘’o gece, ben biraz.. Birant ben biraz saçmaladım, özür dilerim. O geceden sonra beni görmek istememeni anlayabilirdim. Ama sen buraya geldin.’’

Birant ‘’Bade.. gençsin sen, kanın kaynıyor. Ben seni anlayabiliyorum: hoşlandığın her erkeğe aşık olduğunu sanıyorsun ama eğer gün gelir de birbirimizi sevmezsek geri dönüşü olmayan hatalarla ayrılmak istemeyiz. Ben bu yüzden acele etmeyelim diyorum.’’

Bade ‘’haklısın Birant, özür dilerim.’’

Birant ‘’ya özür dileyip durma Bade, sen özür dilenecek bir şey yapmadın ki.. ben seni anlayabiliyorum, gerçekten… eee bugün nereye gidiyoruz?’’

Bade ‘’takılalım işte bir yerlere, boş ver…’’

●●●


Devran ve Nil Doktor Hakan’ın odasındaydılar. Nil korkudan ayaklarının titrediğini hissediyordu. Ellerini nereye koyacağını bilemeden elleriyle oynuyordu. Korktuğu her halinden belliydi. O an Devran dayanamadı ve Nil’in elinden tuttu, niyeti onu rahatlatmak ve yalnız olmadığını hissettirmekti. Sonra genç adam doktora döndü.

Devran ‘’evet Hakan, sonuçlar ne diyor?’’

Doktor Hakan sonuçlara bakıyordu. Yüzünden bir türlü ne hissettiği anlaşılmıyordu. Ne sevinçli görünüyordu Doktor Hakan ne de üzgün…



-44-



Gerçek şu ki, herkes seni incitecek. Yapman gereken tek şey, acı çekmeye değer birini bulmak.

Devran ‘’Hakan, bizi öldürmeden bir cevap vereceksin değil mi?!’’

Hakan biraz daha sonuçlara göz attıktan sonra ‘’endişelenecek bir şey yok. Gayet sağlıklı bir oğlunuz olacak. ‘’

Nil derin aldığı nefesi bıraktı ve ağlamaya başladı ‘’Allah’ım şükürler olsun sana…! Şükürler olsun Allah’ım!!’’

Devran ‘’hoppalaaa! Yine neden ağlıyorsun ki?’’

Nil ‘’mutluluktan…’’

Hakan ‘’bütün ağlamalarınız mutluluktan olsun bundan sonra…’’

Devran gülümseyerek ‘’tek temennimiz bu Hakan… yalnız şu sıralar Nil’in hormonları bize sık sık duygu patlamaları yaşatıyor o ayrı…(!)’’

Hakan ‘’bu dönemlerde çok normal, duygu patlamaları olmazsa olmaz.’’

Gülüştüler. Devran saatine baktı.

Devran ‘’Nil, randevuya geç kalıyoruz.’’

Nil ‘’ne randevusu?’’

Devran ‘’Hakan, hamilelikte unutkanlık normal midir(!)’’

Hakan ‘’olabilir, duruma göre değişebilir(!) niye sordun?’’

Devran ‘’Nil’le psikologda randevumuz vardı ve unuttu.’’

Nil gözlerini kıstı ‘’ah, doğru ya… gidelim mi?’’

Devran ‘’hadi Hakan’cım biz gidiyoruz kendine iyi bak…’’

Hakan ‘’sen de.. psikologdan sonra odama çıkarsanız birer kahve içebiliriz.’’

Devran ‘’neden olmasın…’’

●●●


Bade ve Birant bir gece kulübünde eğleniyorlardı. Birkaç ay önce Birant’ı ayarlayacağı arkadaşı da o mekanda takılırken onları gördüğünde Bade’nin yanına geldi.

Bade’nin Arkadaşı zoraki gülümsemeye çalışarak ‘’Bade…!’’

Bade arkadaşını görünce cin çarpmışa döndü.

Bade ‘’Özge…’’

Özge ‘’beni gördüğüne şaşırmış gibisin(!) e tabi uzun zaman oldu.’’

Birant ‘’siz görüşmeyeli uzun zaman olduysa ben de sizi yalnız bırakayım biraz. İçki alıp geliyorum.’’

Bade tam itiraz etmek için ağzını açacakken Birant çoktan barmenin yanına gidip barmenle muhabbeti kurmuştu bile.

Özge ‘’görüşmeyeli sende büyük değişimler görüyorum Bade’cim(!) hayatında yeni gelişmeler olmuş.’’

Bade ‘’bunları neden söylediğini biliyorum, ama ben seni kandıracak bir şey yapmadım.’’

Özge ‘’beni kandırmadın da ne yaptın?! Birant’tan hoşlandığımı bile bile onu bana değil kendine ayarladın!’’

Bade ‘’ya saçmalama Allah Aşkına Özge!’’

Özge ‘’saçmalamıyorum. Yalansa yalan de!’’

Bade ‘’YALAN! Ben sizin aranızı yapmaya çalıştım. Birant’a seni anlattım durdum. Ama o seni benim yanımda gördüğünü, ama sana ilgi duymadığını söyledi. Ne yapabilirdim? Zorla aranızı yapacak değildim ya, uğraştım en azından.! Sonra bu vesileyle yakınlaştık, elimde olmayan bir şeydi bu.’’

Özge ‘’eğer arkadaşını satmaya değdiyse, sana mutluluklar…!’’

Özge giderken Bade engel olmaya çalıştı ama Özge’yi durduramadı. Özge gittikten sonra Bade bir süre arkasından bakakaldı. Bir arkadaşını kaybetmişti, Özge gittikten bir süre sonra Birant Bade’nin yanına geldi.

Birant ‘’ne oldu? Tartışıyor gibiydiniz…’’

Bade ‘’biz yanlış mı yaptık Birant?’’

Birant ‘’ne yönden, anlamadım?’’

Bade ‘’ben Özge’ye ihanet etmiş gibi hissettim kendimi. Yanlış yaptım.’’

Birant ‘’saçmalama Bade, o benden hoşlanıyordu ama ben istemiyordum. Ne yani? Sevmediğim bir insanla sırf üzülmesin diye çıksa mıydım? Ben seni sevdim Bade, insan gönlüne kilit vuramıyor. Bak abine, Nil’i nasıl sevdi. Kendine engel olabildi mi?! Hayır! Aşk üzerinde müdahalede bulunabileceğimiz bir şey değil. Ve sen de ben de kimseye ihanet etmedik.’’

Bade ‘’öyle mi dersin?’’

Birant ‘’evet, sen de yıpratma kendini.’’

●●●

Nil ve Devran psikologdaydılar. Gülşah Hanım Nil’e döndü.



Gülşah ‘’ilk gelişinizden beri çok yol kat ettik. Mesela artık Devran Beye karşı hislerinizin değiştiğini hissediyorum. Yanlış mı düşünüyorum?’’

Nil ‘’hayır, yanlış düşünmüyorsunuz. Tam olarak hislerim değişti mi bilemiyorum ama artık içinde bulunduğumuz durumu kabullenmiş durumdayım. Ve hani mesela eskiden suçlardım ya onu, artık o suçlama huyumdan da arındım. Olgun ve mantıklı düşünebiliyorum.’’

Gülşah ‘’bu olaydan sonra kendinizi nasıl hissettiğinizi biraz anlatabilir misiniz?’’

Devran ‘’doktor hanım, sırası mı bunun? Eski defterleri açıp daha fazla üzülmesi sağlıklı bir davranış mı?’’

Gülşah ‘’eğer eski defterleri şimdi açmazsak gelecekteki evliliğinizde yoğun patlamalar olabilir. Hangisini tercih ederdiniz?’’

Devran ‘’afedersiniz, işinize karışmak istememiştim. Sadece Nil’in iyiliği için…’’

Gülşah ‘’sizi çok iyi anlıyorum, merak etmeyin. Evet Nil Hanım, o talihsiz geceden sonra ertesi sabah ne hissettiniz?’’

Gülşah Hanım not alırken Nil de kelimeleri toparlayarak hislerini anlatmaya çalışıyordu.

Nil ‘’kendimi.. bilmiyorum, kendimi çok kötü hissettim. Hayallerim vardı, bir çok hayallerimden mahrum kaldığımı hissettim, kullanıldığımı hissettim ve artık bittiğimi hissettim. Bana yapılan her şeyi sindirmiştim belki ama bunu.. yapamamıştım, sindirememiştim…’’

Gülşah ‘’anlıyorum… bunlar çok normal. Devran Bey siz bunu neyi düşünerek, ne gerekçeyle yaptınız? Yani tam olarak şunu sormak istiyorum, siz bunu yaptıktan sonra ne hissettiniz?’’

Devran ‘’sadece suçluluk, pişmanlık, üzüntü, kahır.. kısacası her şeyi hissettim. Yani bunu yapmadan önce geleceği görebilseydim. Olacakları bilseydim asla yapmazdım. Nil’i inciteceğimi biliyordum bunu yaparken, zaten gerekçem de intikamdı ama… bazı gerçekler için gözlerim çok geç açıldı diyebilirim. Ama eğer bu olmasaydı da bu bebek.. hayata bizden bir parça gelmezdi. Halâ yaptığımdan çok pişmanım ama bu pişmanlığımın bebekle bir alakası yok, bunu belirtmek istedim sadece.’’

Gülşah ‘’evet, anlıyorum… görünüşe göre belli ki ikiniz de çok büyük yıkımlar yaşamışsınız ama birbirinizin olgunlaşmasına neden olmuşsunuz. Ya da şöyle belirteyim; birbirinizin aklını başına getirmişsiniz. Yaşadığınız şoklar sizi belki büyük yıkımlara uğratmış olabilir ama daha büyük şeyler katmış size. İçinizdeki duyguları tam olarak ortaya çıkarmış. Yani demek istediğim; Nil Hanımın size nefretini kusması bile sağlıklı bir şey, çünkü eğer bunu dile getirmeseydi bu depresyonu içinde yaşayacaktı. O zaman daha kötü şeyler olabilirdi. Peki Nil Hanım, bana intihar ettiğinizden bahsetmiştiniz geçen seansımızda ama siz nedenlerini söylemeden süremiz bitmişti. Oradan devam edelim isterseniz… neden yaptınız bunu? Ne düşünerek yaptınız? Ya da sizi bu yola ne sürükledi?’’

Nil ‘’o gün.. o sabah bayıldım ben, hastaneye gittik. Hamile olduğumu öğrendim. İntihar sebebim buydu, bardağı taşıran son damla… ne düşünerek yaptım bilmiyorum, öyle karmaşık düşünceler içindeydim ki, sanki o an için bunu yapmak zorunda hissetmiştim kendimi. O kadar nefret ediyordum ki Devran’dan, bunun tarifi yok, olamaz da… ama ‘insan her şeye alışır’ denirdi de inanmazdım, eninde sonunda buna da alıştım. Her şeye alışabilirim ama buna ASLA diye düşünürken buna da alışmaya başladım artık. Eskiden düşünmekten delirecekmiş gibi hissediyordum o düşüncelerden kurtulamıyordum ama artık daha az aklıma geliyor sanki. Bilmiyorum… eskisinden daha iyiyim sadece.’’

Gülşah ‘’anladığım kadarıyla ikiniz de çok güçlüsünüz.. (Nil’in karnını gözüyle işaret ederek) üçünüz de… yoksa böyle bir durumu aşabilmeniz bu kadar kolay olmazdı. Hiçbir kötülük unutulamaz ama sindirilebilir. Ve pişmanlık duyulan bütün hatalarda ikinci bir şans olmalıdır benim kanımca… belki Devran Bey’e bir şans verirseniz sizin için de Devran Bey için de her şey daha güzel olabilir. Daha güzel ve daha kolay…’’

Nil bakışlarını Devran’a çevirdi ve onun üzerinde gezdirdi. Gülşah Hanımın son sözleri Devran’ın içine öyle bir mutluluk doldurmuştu ki, affedilmeye hazır pak halde Nil’in karşısında oturuyordu işte. Bütün yaptıklarını affettirmeye nasıl hazırsa affedilmeye de öyleydi. Nil’se bu af meselesini sadece düşünüyordu. Kendi gururu ve onuru da vardı serde, sadece güzel ve kolay olan şeyleri düşünemezdi elbette.

●●●


Devran ve Nil kendi evlerindeydiler. Nil yemek hazırlıklarıyla ilgileniyordu.

Nil ‘’Mualla’cım yemekler hazır değil mi?’’

Mualla ‘’hazır hazır merak etme.’’

Nil ‘’tatlılar peki?’’

Mualla ‘’hazır sen merak etme…’’

Devran kravatıyla boğuşurken ‘’hay Allah’ım bu kravat ne çıldırtıcı bir şey böyle!!’’

Nil Devran’ın çaresizce kravatıyla boğuştuğunu ve çıldırmak üzere olduğunu görünce yanına yaklaştı.

Nil ‘’istersen dur, bağlayayım…’’

Devran ‘’çok teşekkür ederim, iyi olur gerçekten…’’

Nil kravatı bağlamaya başlamıştı.

Devran ‘’hiç te beceremem kravat bağlamayı…’’

Nil ‘’babamın kravatını hep ben bağlardım…’’

Bir süre sessiz kaldılar.

Devran ‘’neden babanla görüşmek istemiyorsun? Halâ cesaretini-’’

Nil ‘’toplayamadım. Bu halde onun karşısına çıkmak kolay değil. Babam senin babanı hiç sevmezdi, adını duydukça-… ve benim de o ailenin gelini olduğumu, çocuğumuzun olacağını falan öğrenirse… offf bilmiyorum, görüşmek istemiyorum işte.’’

Devran ‘’peki, sen nasıl istersen… ama sen ne zaman cesaretin olduğunu hissedersen ben de seninle beraber babanın yanına geleceğim, senin yanında olacağım. Her zaman dediğim gibi…’’

Nil’in üzüldüğünü görünce kendi kendine kızdı ‘niye durup dururken bu konuyu açtım ki’ diye… sonra konuyu değiştirme çabalarına girişti.

Devran ‘’çok yordun kendini yemekti oydu buydu diye.. geç otur biraz dinlen.’’

Nil ‘’ne yalan söyleyeyim, yoruldum ama şu işi bir halletseydik te şunları bir yakınlaştırsaydık.’’

Devran ‘’Funda’nın ağzını aradım demiştin…?’’

Nil ‘’evet, (gülerek) o da Sezgin’den deli gibi hoşlanıyor ama.. çok heyecanlıydı bu akşam için bir görseydin…’’

Devran ‘’desene büyük bir aşk doğuyor…’’

Nil ‘’yaa.. büyük ve komik bir aşk(!)’’

Devran ‘’niye öyle dedin? Aşkın komiği mi olurmuş?’’

Nil ‘’olmaz mı yani? Funda ve Sezgin ne kadar komik ve eğlenceli bir çift olacaklar kim bilir…’’

Devran güldü.

Nil ‘’komik bir şey mi söyledim?’’

Devran ‘’hayır, aşkın daha kaç halini göreceğim onu düşünüyorum. Gerçi ben en katı halini yaşıyorum ama…’’

Nil öksürerek konuyu kapatma çabasına girişti.

Nil ‘’Mualla tatlılar yeterli gelir mi acaba? Bir çeşit daha mı yapsaydık?’’

Mualla ‘’yaparız istersen ama yeter bunlar..’’

Nil ‘’peki o zaman…’’

●●●

Suat bütün günün yorgunluğuyla odasına çekilmişti. Ceketini çıkardı ve yatağının üzerine oturdu. Bütün gün çok çalışmıştı ama boş kalmaktan çok korkuyordu. Ne zaman boş zamanı olsa hep Asya’yı düşünüyordu bir hastalık gibi. Bu buhrandan bir türlü kurtulamıyordu. Asya’yı düşünmeden bir günü bile geçmiyordu. Yatağına uzandı ve düşüncelere daldı biran.



‘’Arabada sakin bir havayla giderken iş yerine yetişme telaşında değildi. Bugün diğer günlere nazaran daha rahattı. Telefonu çaldı. Tam arabada olduğu için telefonu kapatmak için telefona uzanıp kapattıktan sonra yolun üzerinde sarışın genç bir kız duruyordu. Kızı yolun üzerinde görünce ani bir fren yapmıştı ama çok geç olmuştu. Arabanın çarpma etkisiyle çıkan sesle Suat endişelendi ve kenara savrulan Asya bir çığlık koparttı. Suat gördüğü görüntünün etkisiyle alelacele arabadan fırlayarak indi.

Suat ‘hanımefendi iyi misiniz?!’

Asya acıyla kıvranırken aksi bir şekilde ‘aa! Sizin arabayı doğru dürüst kullanma gibi bir adetiniz yok mudur?! O direksiyona neden oturduğunuzu sormadan edemeyeceğim doğrusu!’

Suat ‘gerçekten afedersiniz, bir anlık boşluğuma geldi. İyi misiniz?’

Asya ‘sayenizde değilim! Ayağım kırılmış olabilir!! Aaa! Çok acıyor!!!’

Suat ‘çok özür dilerim, çok.. ben… özür dilerim, hastaneye gidelim hemen. Ayağınızın iyi olup olmadığından emin olana kadar sizi bırakmam mümkün değil.’

Asya ‘gerek yok! Siz yolunuza gidin, malûm görünen o ki çok aceleniz var(!)’

Suat ‘hayır, lütfen hanımefendi kesinlikle izin veremem. Lütfen, en azından bu borcu ödememe izin verin size karşı çok mahcubum. Gerçekten üzgünüm… hadi lütfen buyrun gidelim. Tutunun omzuma…’

Asya istemeye istemeye kabul etti ve Suat’ın omzuna tutunarak arabaya doğru yürüdüler kısa mesafede…’’

Suat o tanışma anını hatırladı da, ne kadar da şaşkın görünüyordur kim bilir. Aşk insanı salaklaştırıyor denildiği doğruymuş diye düşündü biran. Bu tesadüften sonra olaylar nasıl gelişmişti kesik kesik hatırladı genç adam. Asya’nın ayağının durumundan bir ara sık sık görüşmüşlerdi, telefon numaraları alınmış ve münasip yerlerde buluşmalar gerçekleşmişti. Sonra yakınlaşmışlardı ve sık sık görüşerek arkadaşça vakit geçirmeye başlamışlardı. Sonra da ateş bacayı sarmıştı. Nasıl olmuştu bilmiyordu ama Asya’ya deli divane tutulmuştu. Onunla vakit geçirirken Asya da onu seviyordu, ona aşık görünüyordu. Ama sonra olanlar olmuştu, neden onu bırakıp gitmişti?! Terk etmişti onu… NEDEN.. NEDEN…?!! Suat bunların cevabını bulamıyordu. Bazen bir türlü kurtulamıyordu şu kendi içindeki kısır tartışmalardan. Bir türlü cevapsız sorularına cevap bulamıyordu genç adam, deli gibi düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.

Kesik kesik derin bir nefes alıp verdi ve yatakta döndü.

Suat ‘’neden beni bıraktın Asya? Ben bunu hak edecek, bu acıyı hak edecek ne yaptım? Ne suç ne günah işledim de bana hu cezayı layık gördün?! Seni sevmekten başka suçum mu vardı? Neden beni kendinden mahrum ettin, neden beni terk ettin? Neden?’’

●●●

Misafirler ağırlanmıştı ve uğurlanmıştı. Gecenin ilerleyen saatlerinde Nil ve Devran odalarına geçmişlerdi. Nil lavabodan çıktığında Devran da Nil’in yatağının yanındaki ranzalı yatağa yerleşmişti.



Devran gülümseyerek ‘’Funda’yla Sezgin nasıl da bize gerek kalmadan yakınlaşıp birbirileriyle kaynaştılar…? Demek ki bize gerek bile yokmuş…’’

Nil ‘’sorma.. Funda’yı hiç böyle görmemiştim. Sezgin’le çok yakışacaklar…’’

Devran ‘’yakıştılar bile…’’

Nil yatağa oturdu ve yavaşça uzandı.

Devran ‘’çok yoruldun bugün, iyice dinlenmeye ihtiyacın var.’’

Nil ‘’bacaklarım sızlıyor valla…’’

Devran ‘’kendini çok zorluyorsun, artık daha dikkatli olmalısın.’’

Nil ‘’zaten dikkatliyim aslında. Ama bugünlük misafir ağırladık, böyle oldu işte…’’

Devran ‘’ben bir su içip geleceğim. Sen iyice uzanıp dinlen.’’

Nil ‘’tamam…’’

Devran odadan çıktı ve merdivenlerden aşağı inip mutfağa gitti. Bu sırada Nil de odasında bebeğiyle konuşuyordu.

Nil ‘’bugün seni yordum ama idare edeceksin artık bebeğim. Ne yapalım, senin annen de böyle tez canlı.’’

Nil cevap olarak aldığı tekmeyle gülümsedi.

Nil ‘’artık anneye itirazlar cevaplar da var ha(!) iyi bakalım, öyle olsun…’’

●●●

Devran elinde bir bardak suyla odaya huşu içinde girdiğinde Nil bebeğine masal okuyordu kitaptan.



Nil ‘’pamuk prenses prensin öpücüğüyle uyandı, prense aşık oldu ve evlendiler. Sonsuza kadar mutlu yaşadılar…’’

Bu sırada genç kız Devran’ı fark etmişti.

Devran ‘’anne-oğul masal keyfi ha…(!)’’

Nil ‘’uyku tutmayınca öyle oyalandım. Şefkat Anne de masal kitabı almıştı hazırladığı oda için, burada görünce öyle okuyayım da vakit geçsin istedim. Anne karnındaki çocuklar müzikleri, masalları ve konuşmaları anlarmış.’’

Devran yaklaşıp yatağın üzerine yavaşça oturdu ve bebeğine seslendi.

Devran ‘’madem anne-oğul beni dışladınız, ben de oğluma bir masal anlatmak istiyorum. Tabi uykular halâ kaçmışsa…’’

Nil düşündü ve ‘’dışlanmak’’ kelimesinin Devran’ı ne kadar yaralayabileceğini hissederek kendine içerledi. Başını olumlu bir şekilde salladı.

Devran ‘’bir varmış.. bir yokmuş… çok uzak bir ülkede çok güzel bir kız yaşarmış. Bu kız çok güzel ve sihirli bir kızdı. Çok özel güçleri vardı bu kızın… günün birinde karşılaştığı bir adamı aşık etmekmiş en büyük sihirli gücü.. nitekim etmiş te…’’

Uzun bir masalla Nil’in de uykusu gelmişti Devran’ın da.. ama masal halâ bitmek bilmemişti. Nil esnerken Devran masalı anlatmaya devam ediyordu.



Devran ‘’sevdiğinin aşkıyla yanıp kül olan adam…’’

Nil esneyerek ‘’Devran…’’

Devran ‘’efendim?’’

Nil ‘’bu çok uzun bir masal. (durakladı ve Devran’a döndü.) bu masalın bir sonu yok değil mi? Sen uydurdun bu masalı…?’’

Devran ‘’uydurmadım, bu masal gerçek… (Nil’in gözlerinin içine manalı ve derin bakarak) bu masalın kahramanları henüz ölmedi ve yaşıyor, onlar yaşadıkça bu masal bitmez…’’

Nil Devran’a derin bir şekilde bakakaldı. Devran’ın anlatmak istediğini anlamıştı ve bunun mahcubiyetiyle başını boşluğa çevirdi. Böyle durumlarda ne yapacağını bilemiyordu, Devran’ın manalı sözlerinde ve manalı bakışlarında… bu sırada sık yediği tekmelerden birini yediği anda aklına anlık bir şey geldi ve refleksle Devran’ın elini tutup karnına kavisledi.

Nil ani bir heyecanla ‘’bunu kaçırmamalısın.!’’

Devran yaşadığı o özel anla gözlerinin içine kadar yüreğinden gülümsedi. Nil bu mutluluğu Devran’a yaşatmakla büyük olgunluk yaptığını düşündü. Önceki günlerde Devran’ın duygusal sözleri aklına gelmişti. Ve psikolog Gülşah Hanımın affetme konusundaki sözleri de onun hareketlerini etkilemişti elbette, onu cesaretlendirmişti. Oğlunun tekmelerini kaçırdığından bahsetmişti Devran, çok şey kaçırmış gibi anlatmıştı ona ve Nil’in yüreği derinden sızlamıştı. Evlat acısı gibi koymuştu herhalde Devran’a ki öylesine bir eksiklik öylesine bir özlemle bahsetmişti ki Nil’in yüreğinden bir şeyler kopmuştu. Bu zamana kadar Devran’ı bundan hep mahrum bırakmıştı, ilk tekmesinden vesaire… ama bunun bir hata olduğunu geç te olsa yeni yeni fark ediyordu.

Devran heyecanla gülerek ‘’oğlumun tekmesi… inanılmaz bir şey bu…!’’

Nil hamileliğin verdiği duygusallıkla Devran’a acıyordu. Normalde Devran’ın yüzüne bile bakmayacağı şeyler yaşamalarına rağmen Nil halâ genç adama acıyordu. Devran ne yaparsa yapsın bebeğinden ve onun ilklerinden mahrum kalmayı hak etmiyordu. Bunu çok düşündü, bu yaptığı hareket doğru muydu yanlış mıydı düşünüp durdu. Biran büyüyü yine Nil bozdu ve elini Devran’ın elinin üzerinden çekti.

Nil ‘’benim.. uykum geldi…’’

Devran yataktan kalktı ve Nil’in yüzüne minnetle baktı.

Devran ‘’Nil… bana bu anı yaşattığın için sana ne kadar minnettarım anlatamam. Her olgun davranışında beni utandırarak yeterince cezalandırıyorsun. Ben sana neler yaptım halbuki, sen halâ bana acıyorsun ve beni bebeğimden mahrum bırakmıyorsun. Bazen gerçekten gökten inmiş bir melek olduğunu düşünüyorum ve bir meleğe bunları yaşattığım için kendimden utanıp nefret ediyorum.’’

Nil ‘’bu konuları konuşmayacaktık. Bunları aşmıştık…’’

Devran ‘’biliyorum, söz vermiştik bu konuyu bir daha açmayacağımıza dair ama… ama ben sana sadece çok ama çok teşekkür ederim. Sana söz veriyorum bir daha seni üzmeyeceğim, sana acı çektirmeyeceğim. SÖZ VERİYORUM…’’

Nil yatağa uzanıp gömüldü.

Nil ‘’iyi geceler…’’

Devran yatağa uzandı ve umutla ‘’sana da iyi geceler…’’

İkisi de kendilerini ayrı yataklarda uykunun kollarına bıraktığında Devran dalgın düşünceler içindeydi. İçindeki umut gün geçtikçe büyüyordu. Nil ona olgunluk gösterdikçe içindeki umutlar besleniyordu ve Nil2in sadece olgunluk olsun diye bunları yapmadığını düşünüyordu. Nil’in de kendisine karşı bir şeyler hissettiğini umuyor, emin olamasa da mutlu oluyordu.

●●●


Sabahın ilk ışıkları pencereyi ısıtıyordu ki, en erken uyanan Devran oldu. Uyku mahmurluğuyla lavaboya gidip yüzünü yıkadı ve odaya geri döndü. Nil’e uzun uzun baktı ve dün geceyi hatırladı. Gerçek olamayacak kadar güzel şeyler yaşamıştı dün gece. Ne kadar mutluydu anlatamazdı. Nil’i izledi, genç kız melek gibi uyuyordu. Kıyafet dolabını açtı ve Nil uyanmadan hazırlandı. Mutfağa inip yemekleri her zamanki gibi kontrol etti ve tekrar odaya çıktı. Nil halâ uyuyordu. Normalde erken kalkan kız nasıl olmuştu da çocuktan sonra uykucu biri oluvermişti böyle? Bunu düşünerek tatlı tatlı gülümsedi ve Nil’i uyandırmaya çalıştı.

Devran ‘’Nil… (eliyle genç kıza dokunarak) Nil, sabah oldu.. uyan…’’

Nil gözlerini araladı ‘’sabah mı oldu? Saat kaç?’’

Devran kolundaki saate baktı ve ‘’dokuz…’’

Nil doğrulmaya çalışırken Devran yardımcı oldu ve genç kız yataktan kalktı.

Nil ‘’geç kalacağım…’’


Devran ‘’merak etme ben seni yetiştiririm. Sen hazırlan, kahvaltıdan sonra çıkarız.’’

Nil ‘’tamam…’’

●●●

.3 HAFTA SONRA.



Bu 3 Hafta boyunca her şey son derece yolundaydı. Nil kontrollerini hiç aksatmıyordu ve bütün kontrollerine Devran’la beraber gidiyordu. Sağlıklı bir oğlu doğacağı için her gün Allah’a şükrediyordu ve çok mutluydu. Devran da aynı duygularla mutluluk duyuyordu. Sonunda başlarından eksilen belaların ötesinde mutlu olabiliyorlardı. Nil’in kendisine iyi davranması da cabasıydı. Ama korkuyordu genç adam, bu aşırı mutluluk ve huzur onlara çok görülürse diye çok korkuyordu. Her an bitecekmiş gibi güzel olan bu mutlu günlerin biteceğini düşünmekte içten içe haklıydı aslında Devran. Bunu bugün daha iyi anlayacaktı. Kısa zamanda yaşadığı bu güzel günleri mumla arayacaktı ama haberi yoktu.

●●●


Nil ve Devran yine köşke gitmişlerdi. Bade Nil’le dertleşiyor, sohbet ediyordu. Devran da salonda babasıyla işler hakkında konuşuyordu. Kısa zamanda Suat ta onlara katıldı. Nil ve Bade mutfakta dertleştikten sonra salona milletin yanına geçtiler. Bir süre Şefkat Hanım ve Nil sohbet ederlerken Devran kol saatine baktı ve işe gitme vaktinin geldiğini fark etti.

Devran ‘’benim şirkete geçmem lazım millet.’’

Suat ‘’ben de seninle geleyim, bekle…’’

Devran ‘’hadi herkese iyi günler…’’

Şefkat ‘’oğlum, Nil’i neden dershaneye götürmüyorsun bugün?’’

Nil ‘’bugün dershaneye gitmiyorum Şefkat Annecim. Hocanın işi çıkmış…’’

Şefkat ‘’anladım canım. Bu çok iyi olmuş işte, ne güzel bütün gün bizde kalırsın sohbet ederiz. Nil’inki gibi güzel sohbet zor bulunur valla…’’

Bekir ‘’oh oh oh, aman ne güzel… babaanne-gelin ne de güzel anlaşıyorsunuz? Allah bozmasın.’’

Şefkat ‘’bozmaz, neden bozsun Bekir?’’

Bekir ‘’aaa ama sen de yaşlandıkça huysuzlaşıyorsun anne(!)’’

Şefkat ‘’yazıklar olsun sana(!) aaa, delinin zoruna bak.. töbe töbe…!’’

Bekir katıla katıla gülerken ‘’e haksız mıyım?’’

Devran ve diğerleri katıla katıla gülmeye başladılar.

Suat ‘’geç kalıyoruz Devran’cım, hadi gidelim artık.’’

Devran ‘’tamam abi, hadi gidelim…’’

●●●


Cem odasında hazırlanmış evden çıkacaktı ki, koridorda telefonu çaldı ve açtı.

Cem ‘’alo…’’

Asu ‘’ben Asu, Cem bugün dananın kuyruğu kopacak.!’’

Cem ‘’ne oluyor anlamadım?’’

Asu ‘’planımızı bugün uyguluyorum. Her şey bitiyor.’’

Cem sevinçle ‘’hadi yaa! Ciddi misin? Daha vakit yok muydu?’’

Asu ‘’dün doktora gittim, kürtaj süresi dolalı oldu birkaç hafta… artık endişelenecek bir şey kalmadı. Planımızı rahatlıkla uygulayabiliriz.’’

Cem ‘’annem bunu duyunca çok sevinecek…! Sonunda kurtuluyoruz Devran’la Nil’in sevgi pıtırcıkları gibi vıcık vıcık olmalarından…!!’’

Asu ‘’artık sonsuza dek ayrı kalacaklar Cem, inanabiliyor musun? SONSUZA DEK…!!! Eğer Nil denen o salak kızı biraz olsun tanımışsam o kız bu anlatacaklarımı kaldıramaz. E tabi ki gerisi de benim rol yeteneğime kalmış olacak(!)’’

Cem ‘’hadi bakalım göreyim seni.! Bitir artık şu kızın işini, bu kız çok tehlikeli olmaya başladı. Karnındaki p*ç doğmadan biran önce bizim bu kızdan kurtulmamız lazım. Onu bu evden sürmeden benim içim rahat etmeyecek.!! Yeter artık!!!’’

Asu ‘’annen de sen de merak etmeyin.! O evin hanımı ben olacağım, o sümüklüye yâr etmeyeceğim Devran’ı.!’’

●●●


Nil, Şefkat, Bekir ve Bade Devran’ın çocukluk resimlerine bakıyorlardı. Nil bu resimlere ilgi duymuştu, çok masum görünüyordu o resimlerde genç adam. Ama gerçeğin böyle olmadığını acı bir şekilde tecrübe etmişti. Bunları düşünürken kendine kızdı, bunları aşmıştı unutmasa da gömmüştü ücra köşelere. Isıta ısıta düşünmemeliydi artık, kendini yıpratmaktan başka bir işe yaramıyordu. Bunları düşünürken resimlere odaklandı.

Nil ‘’ne kadar da değişmiş… bunların Devran olduğuna emin misiniz?’’

Bade ‘’hastanede karışmış olabileceğini çok düşündük ama, maalesef(!)’’

Nil güldü.

Şefkat Bade’ye gülerek ‘’zevzek seni…(!) evet, Devran çok değişmiş. Tabi arada sırada büyümesine şahit olunca çok değiştiğini anlayamıyorsun, fotoğraflara bakınca anlayabiliyor insan. Gülseren Hanım içecekleri getirdi, bir şey mi oldu kadına ben bir bakayım…’’

Şefkat mutfağa giderken Bade’nin telefonu çalmıştı. Arayan kişi Birant’tı ve Nil de bunu görmüştü. Bade evin balkonuna geçip telefonu açtı. Bu sırada Nil de fotoğraflara bakmaya devam ediyordu, Bekir Bey genç kızın yanına yaklaştı ve fotoğraflara baktı.

Bekir fotoğraflardan birini göstererek ‘’burada Devran 9 yaşındaydı. Biz Türkan’la boşanmıştık. O zamanlar Devran’ı ve çocuklarımı görmek istiyordum ama tabi Türkan göstermek istemiyordu. Zorluk çıkarıyordu. (Nil’e döndü ve) ben çocuklarımı çok ihmal ettim kızım.. hep onların yanında gibi göründüysem de bir türlü gerçekten onların yanında olamadım Türkan yüzünden. O benim çocuklarımla aramdaki bağı kopardı.’’

Nil ‘’böyle söylemeyin.. Devran böyle düşünmüyor. O sizi seviyor ve sizin onu ihmal ettiğiniz düşüncesi onun aklının ucundan bile geçmiyor. Devran o zaman küçük olabilirdi ama zeki olduğu aşikâr… Türkan Hanımın görüşmenizden alıkoyduğunun farkında olduğunu söylüyordu bana. Bence içiniz rahat olsun, çocuklarınız onlar hakkındaki gerçek düşüncelerinizi biliyorlar. Kimse size kırgın değil.’’

Bekir babacan bir gülümsemeyle ‘’öyle mi dersin?’’

Nil ‘’tabi öyle…’’

Bekir kollarını açtı ve ‘’gel buraya…’’

Yaşlı adam genç kıza öz babasıymış gibi sıkı sıkı sarıldı.

Bekir ‘’içim çok rahatlattın yavrum. Devran’ın senin gibi bir eşi olmasından ne kadar memnun olduğumu anlatamam. Başkası olsaydı bu kadar sevinemezdim, çünkü sen benim oğlumu ehlileştirdin. O hırçın, aksi, şirret adamın içine işledin. Bak.. sen benim öz kızım kadar değerlisin, bunu bil istiyorum. Seni ne zaman görsem, gözlerindeki o hüzünlü kederli bakış hep bana Şehrazat’ı hatırlatıyor. İçim sızlıyor onu hatırlayınca ama üzerine alınma, onun canlı bir örneğini karşımda görmek büyük şans benim için bu yüzünden üzülüyor değilim… insanın öldüğünde ardında böyle canlı şeyler bırakması çok önemli bir şey bence.’’

Nil başını Bekir Bey’in omzundan kaldırdı ve ‘’Bekir Baba.. çok benziyor muyum ona? Onu o kadar az hatırlıyorum ki… sadece resimlerinden…’’

Bekir ‘’benziyor musun? Çok…! Yüzün için bir şey söyleyemeyeceğim, yüz benzeşmesi göreceli bir kavram bence yüzün de son derece benziyor ama özellikle mimiklerin ve davranışların çok benziyor. Bir durumla karşılaştığında durumu çözücü tavrı, sinirlendiğinde ya da üzüldüğündeki ifadeleri… ne bileyim her şeyiyle ve bütün iyi huylarıyla kanlı canlı karşımdasın. Bu yüzden seni ilk gördüğümde o kadar çok şaşırdım ki.. onun kızı olduğunu anlamam uzun sürmemişti.’’

Nil ‘’anlıyorum… ben nasıl sizin bir kızınızsam siz de benim bir babamsınız bunu unutmayın olur mu? çünkü eğer bir derdiniz olursa ve benimle paylaşmazsanız çok üzülürüm.’’

Bekir ‘’saol kızım, çok teşekkür ederim…’’

Nil ‘’annem hakkında ne zaman dertleşmek isterseniz ben buradayım.’’

Bekir ‘’senin annen dertleşmekle bitmeyecek kadar büyük biri…’’

Nil ‘’ona olan aşkınız halâ derin.. buna inanmak güç, böyle derin ve sonsuz aşklara inancım kalmamıştı.’’

Bekir ‘’var, böyle aşklar var hiç merak etme… sadece benim aşkım değil, oğlum Devran da bana benzemiş. Nefret ederse tam nefret eder, ama severse de asla bırakmaz. Üstelik zor sever, herkese aşık olamaz, aşık olduğunda da bırakamaz. Ekmekle su gibidir onun için sevdiği kişi… benim annene olan aşkım çok derindi ve bundan daha derin bir aşk olmaz diyordum. Ama benim oğlumun sana olan aşkı benimkinden de derin ve uzun soluklu…’’

Nil ‘’lütfen.. bu konuda…’’

Bekir ‘’bu konuda konuşmak istemiyorsun. Ama ne kadar kaçmak istersen iste, bu bir gerçek. Devran seni soluksuz seviyor, bunun hakkını vermek için de elinden geleni yapıyor. Yaptıkları hata değildi belki eşeklikti ama kesinlikle aşk başka bir şey, aşk asla hiçbir hatayla boy ölçüşemez kızım, bunu unutma… sana bir tavsiye kızım; hiçbir zaman aşık birinin ahını alma. O alınan ahla yaşayamazsın, aldığın her nefes haram olur sana. Günün birinde sen de aşık olursan.. işte o zaman olanlar olur…!’’

Nil Bekir Beyi can kulağıyla dinliyordu ama bunun olacağına kesinlikle ihtimal vermiyordu. Devran’a aşık olmak bir yana, onun yaptıklarını unutamıyordu ki.. unutsaydı belki her şey daha farklı olabilirdi ama sürekli hafızasını tazeleyecek şeyler oluyordu. Bu kötü anılarla nasıl savaşacağını bilmiyordu.

●●●

Öğle vakti olmuştu. Bir ara bütün köşk sessizliğe bürünmüş, herkesin işi çıkmıştı ve bomboş bir köşkle baş başa kalmıştı Nil. Bade Birant’la buluşmuş, Şefkat Hanım üye olduğu bir derneğe -giderken kendisini de ısrarla davet etmişti ama o gitmemişti- gitmiş, Bekir Bey de Devran’la Suat’ın yanına şirkete -yine Nil’i çağırmıştı ama Nil kendini yorgun hissettiği için gidememişti- gitmiş, Gülseren Hanım ve Muallada köşk için öte beri almaya gitmişlerdi. Nil’in kendini yorgun hissettiğini bildikleri için ısrarla davet etmemişlerdi. Türkan Hanım ve Cem de odalarında, Asu’nun gelmesini bekliyordu. Nil’in önünde sahneleyeceği oyunu perde perde gizliden merdivenlerin ucundan izleyeceklerdi. Asu’nun duygu sömürgelerine Nil’in vereceği karşılıkları deli gibi merak ediyorlardı ve zevk alarak izleyeceklerdi. Bugün de sanki sırf onlar için köşk bomboştu.



Nil salonda dergi okurken Türkan Hanım ve Cem’in evde olduğunun farkında bile değildi. Bebek gelişimiyle ilgili almış olduğu bir dergiyi burada okuma fırsatı buluyordu. Ayaklarını uzatmış doğrulmuş bir şekilde uzanırken dergiyi okuyordu ki, kapı çaldı. Herhalde ev ahalisinden birinin işi erken bitmiş ve erken gelmiştir, diye düşündü genç kız. Kapıyı açtığında karşısında Asu’yu görünce önce şaşırdı, sonra ne yapacağını bilemedi. Kapıyı Asu’nun suratına kapatmayı denedi ama Asu buna izin vermedi.

Asu gayet sakin, uysal ve uzlaşmacı bir tavırla ‘’içeri girebilir miyim Nil?’’

Nil ‘’ne istiyorsun benden? Git buradan lütfen…’’

Asu ‘’hayır, yanlış anladın. Niyetim sana zarar vermek ya da seni kızdırmak değil. Sadece bazı gerçekleri paylaşmam gerekiyor. Bunları bilmeye hakkın var.’’

Nil ‘’neyi bilmem gerekiyor?’’

Asu ‘’önce içeri girsek…?’’

Nil ısrarlar sonucunda Asu’yla salona geçtiler. Asu koltuğa oturdu, Nil ayakta duruyordu.

Asu ‘’otursana…’’

Nil nezaketen ağır başlılıkla ‘’böyle iyiyim, teşekkürler…’’

Kapı çaldığından beri merdivenin başında onları izleyen Türkan ve Cem birbirilerine bakıp şeytanice gülümsediler.

Türkan ‘’işe yarayacak mı dersin?’’

Cem ‘’elbette.. Asya’dan nasıl kurtulduğumuzu unuttun mu(!)’’

Kıs kıs gülen Türkan Cem’in yüzüne şeytanice baktı ve eserini gördü. Oğlu da onun gibi olmuştu, ona benzemişti. Bununla gurur mu duyması gerekiyordu yoksa başını taşlara mı vurmalıydı bilinmezdi…

Nil ‘’evet, bilmem gereken şeyler nedir? Öğrenebilir miyim artık?’’

Asu yapmacık ve sahte bir üzgünlükle ‘’öncelikle ben yaptıklarımdan pişmanım, bunu bilmeni istiyorum. Ben ne yaptıysam Devran’a olan aşkımdan dolayı yaptım. Yoksa seninle kişisel bir sorunum olamaz, ya da Devran’a karşı bir saplantım yok. Ben sadece ona aşığım… aşkın ne demek olduğunu biliyorsun değil mi? Ne denli zehirli bir duygu olduğunu da bilirsin işte… Devran’a olan aşkım gözümü kör etmişti ve ben iki cana kıymayı denedim. Keşke sadece bununla bitse…’’

Nil ‘’anlamadım, ne iki cana kıyması? Ne yapmışsın ki anlamadım ben neden pişmansın?!’’

Asu ‘’Nil, bebeğini de seni de ben zehirledim. O kekin içine zehri katan bendim.’’

Nil duyduklarıyla başının döndüğünü ve şoka uğradığını hissetti. Bir süre şaşkınlığını dile getirecek bir tek kelime bile söyleyemedi. Sonra biraz toparladı.

Nil yutkunarak ‘’ne d-diyorsun sen? F-farkında mısın?!!’’

Asu ‘’bu yalanı daha fazla taşımak istemedim Nil. Bunu bilmen gerekirdi.’’

Nil ‘’çık git lütfen buradan.! Çık git, elimden bir kaza çıkacak!!’’

Asu ‘’öğrenmen gerekenler sadece bunlar değil Nil.’’

Nil ‘’duymak istemiyorum, gider misin?!’’

Nil iyi olmadığını hissetmişti. Midesine giren sancıların yanı sıra karnına dokundu. Art arda duyduğu şeyler ona büyük şok yaşatmıştı. Asu’ya da kızamıyordu deli gibi, aslında kızması gerekirdi kendi hayatını ve bebeğinin hayatını tehlikeye atmıştı. Ama bütün bunları aşkı için yapmıştı, Bekir Beyin dedikleri aklına gelmişti. Kendisine aşık bir insanın ahını almaması gerektiğini söylemişti, hatırlıyordu. Ve Asu’nun Devran’a olan aşkı da son derece gerçekti. Gerçekten sevmediği biri için bu kadar büyük riskleri göze alamazdı, genç kadın Devran’a delicesine aşıktı.. gerçek bir aşktı bu… kendini aşk yıkan kötü bir kadın gibi hissetmesine nasıl neden olabiliyordu bu kadın? Geçip karşısına hiçbir çirkeflik yapmadan, masumca ve olgun bir tavırla konuşmaya çalışırken kendini kötü hissetmesini nasıl sağlayabiliyordu bu kadın?

Asu ‘’bilmen gereken diğer bir önemli husus, bütün bunları Devran’a olan aşkımdan yaptım evet… ama düşünmem gereken başka biri de vardı, içimdeki can için onun geleceği için de uğraş vermem gerekiyordu. Sen beni bu durumda anlayabilecek yegâne kişisin Nil.’’

Nil ‘’ne canı Asu, n-ne diyorsun s-sen?!’’

Asu ‘’Nil ben hamileyim. Biliyorum inanmayacaksın, haklısın da ama…’’

Genç kadın çantasından son derece gerçek bir test sonucunu kâğıt halinde çıkarıp Nil’e verince, Nil okuduklarıyla inanmak zorunda kaldı. Kâğıtta Asu’nun hamile olduğu yazıyordu.

‘’SONUÇ: Yapılan bütün tahlil ve testler sonucu gebelik (+) müspettir.’’

Bu yazıyı gördükten sonra biran gözlerinin karardığını hissetti. Bir süre ayakta hareketsiz kaldı ve kararan gözlerinin düzelmesini bekledi.

Asu sahte bir endişeyle ‘’iyi misin Nil?!’’

Nil ‘’ne zaman oldu bu?’’

Asu ‘’bilmiyorum.. senden önce oldu tabi, yalan söyleyemem.’’

Nil ‘’niye bu kadar erken bir gebelik peki?’’

Asu ‘’olağanüstü bir durum olduğunu söyledi doktor, geç gebelik gibi bir şey miymiş neymiş… Nil şunu bilmeni istiyorum, ben ne yaptıysam çocuğumun geleceği için yaptım. Bak ben seni suçlamak istemiyorum ama eğer sen şuan Devran’la evli olmasaydın ve bu bebek olmasaydı Devran benimle evlenecekti ve bebeğine de babalık yapacaktı. Beni seviyordu, beni arzuluyordu. Birbirimizi seviyorduk, hatta seninle ilk evlendiği zamanlarda da senden intikam aldığım zamanlardan bahsediyorum, senin hakkında hiç hoş şeyler söylememişti. Evlendiğinizin ikinci gecesinde benim evimdeydi, benim yatağımda ve benimle… Kusura bakma, bunları söylemek istemezdim ama ben Devran’ı çok iyi tanıyorum Nil. Ve onun duygularını anlayabiliyorum. Şuan sana sahip çıkmasının tek nedeni zorunluluktan, mutluymuş gibi rol yapıyor. Yoksa sen gerçekten seninle mutlu olduğunu mu sanıyorsun? Bilmiyorum, öyle sanıyorsan da hayallerini yıkmak istemem ama Devran üzerine yüklenen fazla sorumluluğa gelemez. Ve bu üzerine yüklenen sorumluluklar da çok fazla. Senin sorumluluğun, karnındaki çocuğun sorumluluğu… evliliğinizin gerektirdiği sorumluluklar…’’

Nil ‘’sus lütfen, bunları duymak istemiyorum.. sus…!’’

Asu ‘’şuan ikimiz de aynı durumdayız Nil, ikimiz de eşitiz. Birbirimizi en iyi yine birbirimiz anlarız. (yalandan ağlamalar ve gözyaşı dökmelerine başladı) ben ne yaptıysam önce Devran’a olan aşkımdan, sonra da karnımdaki bebekten dolayı yaptım. Devran şuan seninle olmayı istemiyor, bunu adım gibi biliyorum. Benimle olmak için delicesine kendiyle kavga ediyor bunu da biliyorum ama seni bırakıp bana dönemiyor. Önce hamile olduğunu sana söylemek istemedim, huzurunuzu bozmak istemedim. Ama düşündüm de ben bu çocuğu tek başıma büyütemem. Maddi durumları geçtim senginim zaten ama bu çocuk hep bir yanı eksik büyüyecek. Babasız olacak. Bir P*Ç gibi… sen kendi çocuğuna böyle olmasını ister miydin? Ben bu durumda olacağım işte, hem de Devran’ın beni deli gibi sevmesine rağmen… hem biliyor musun? Seni zehirlediğimi Devran da biliyordu ama sana söylemedi. Neden acaba(!) ben daha fazla yorum yapmayacağım Nil, seni zeki bir kızsın. Yorum da karar da senin…!’’

Nil nefes alamadığını hissederek hıçkırıklara boğulmamak için kendisini zor tuttu. Buna rağmen katmer katmer damla damla gözlerinden süzülen gözyaşlarını engelleyemedi bir türlü.

Asu ‘’şimdi gidiyorum Nil.. sen bunları biraz düşün. Ben senin en doğru kararı vereceğini biliyorum. Sen çok iyi bir anne olacaksın, içinde biraz olsun merhamet var ve benim bebeğimin de geleceğini düşünerek hareket edeceğini biliyorum.’’

Asu usulca kapıyı açtı ve köşkten çıkıp gitti. Merdivenin başındaki Türkan ve Cem birbirilerine baktılar.

Türkan ‘’ne kadar da inandırıcı oynadı öyle?!’’

Cem ‘’eee Asu bu, Asu’dan korkacaksın.! Şeytana pabucunu ters giydirir. Şeytanın dişisidir o…’’

Türkan kıs kıs gülerek ‘’o ışığı görüyorum onda. Şeytan yanında halt etmiş, şeytanın ta kendisi…!’’

Türkan ve Cem mutlu ve huzurlu bir şekilde zafer kazanmışçasına odalarına çekildiler sessiz sedasız…

Nil karnını tutarak zar zor koltuğa kendini atabildi. Katıla katıla ağlamaya başladı, tutamıyordu kendini. Bundan daha kötü bir aşağılama olamazdı şu durumda. Hem kendisini zehirleyenin Asu olduğunu öğrenmişti, hem de Asu’nun Devran’a olan delicesine aşkını, aynı şekilde Devran’ın da ona deli gibi aşık olduğunu düşündü. Üstüne bir de ortada bir bebek vardı, Asu hamileydi. Evet, kendisi de aynı durumdaydı ama Devran Asu’ya aşıktı. Bu durumda Asu bir adım öndeydi ve bu evliliği o hak ediyordu, kendisi değil…! Bunları düşündükçe delirir gibi oluyordu. Ağlamaktan içi dışına çıkmıştı, biran üzüntüden bebeğini düşüreceğini sanmıştı ama şimdi biraz daha iyiydi. Yerinden kalktı ve mantıklı davranmaya çalıştı. Zar zor güçlükle merdivenlerden yukarı çıktı ve odasına girdi. Bir kâğıt ve kalem bulmaya çalıştı. Orada artık bir saniye bile duramazdı, bir mektup yazıp ayrılacaktı oradan…

Durdu zamanım bir şey diyemedim

Gitmek istedin ve gittin

Aynı gökyüzünde, ayrıydı güneşin

Söyle bari, iyi misin?

Burası soğuk, soğuk odalar

Yoksun neye yarar örtünsem kat kat yorganlar aman

Soğuk, soğuk olanlar

Vurdum dibe kadar halimden yalnız uyuyanlar anlar

*

Durdu zamanım bir şey diyemedim

Gitmek istedin ve gittin

Aynı gökyüzünde, ayrıydı güneşin

Söyle bari, iyi misin?

Burası soğuk, soğuk odalar

Yoksun neye yarar örtünsem kat kat yorganlar aman

Soğuk, soğuk olanlar

Vurdum dibe kadar halimden yalnız uyuyanlar anlar



Yüklə 3,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin