-46-
Bir gün ayrıldık ve sevilmekten eskimiş bir renk gibi hissettim kendimi..
Cenaze, yas, tören, mezar ve ölü… bütün bunların Nil’in ruhunda bıraktığı derin izler sadece buz dağının görünen tarafıydı. O şuan üzüntüden ve ağlamaktan konuşamıyordu. Baş sağlığı ve taziyeleri konuşamadan kabul ediyordu. Babasının mezarının başında onun gömüldüğünü görmek, ona kavuşamadan onu kaybetmek gibiydi. Daha önce açıklama yapamayacağından korkarak yanına gitmeyen kendisi, şimdi keşke yaşasa da ölene kadar beni affetmese, ömrümün sonuna kadar onu açıklama yapmak zorunda kalsam diye düşünüyordu. Bu ölümden kendini de suçlamaya çalışıyordu, belki o daha erken gelseydi bunlar olmayacaktı. Hep onun korkaklığı yüzünden olmuştu belki de, kim bilebilirdi ki.. herkes evlerine dağıldıktan sonra Nil babasıyla mezarda baş başa kalmıştı. Genç kız mezara çökmüş, babasının toprağına kapanmıştı. Ağlayarak rahatlamaya çalışıyor ama yağamıyordu. Tek istediği babasının ruhunun huzur bulmasıydı…
Nil ‘’baba.. affettim seni, hadi uyan.! Hadi kalk affettim seni hadi! Bunu neden yaptın bana? Neden bıraktın beni baba?! NEDENNN?!!’’
Nil bundan sonra ne yapacağını bilemiyordu ama bir şeyi çok iyi biliyordu, artık babasının öldüğü o evde asla yaşayamayacaktı.
●●●
Sabaha karşı geldi genç adam eve, yanında abisiyle anahtarını kapının kilidinde çevirdi ve köşke girdiler. Bezgince anahtarını anahtarlığa attı Devran ve salona iç çekerek çaresizce geçti. Koltuğa oturduğunda ne kadar yorulduğunu anladı, ayakları sızlıyordu genç adamın yorgunluktan. Oflayarak saçlarını karıştırdı.
Şefkat ‘’ne oldu? Bir haber yok mu Nil’den?’’
Devran ‘’yok babaanne! Yok! Nil’den bir haber yok! İzini tozunu bulamadık.’’
Şefkat ‘’sakin ol oğlum…’’
Bekir ‘’oğlum, Devran.. Nil şuan sadece biraz kırgın ve kızgın… elbet sakinleşince dönecektir. Siniri sönünce dönecek göreceksin.’’
Devran ‘’ne yani? Aramayı bırakayım mı?!’’
Bekir ‘’hayır tabi ki ama…’’
Devran ‘’ben Nil’i bu birkaç ay içinde çok iyi tanıdım.! O eğer gemileri yakıp gittiyse bir daha asla dönmez! ASLA!!’’
Suat ‘’umudunu yitirme Devran, elbet Nil’i bulacağız. Daha yolun başındayız.’’
Devran ‘’sen Asya’yı bulabildin mi abi? Bundan pay biç…’’
Suat başını öne eğdi, bu laf üzerine söylenecek bir söz yoktu çünkü. Devran o an abisini kırdığını düşündü.
Devran ‘’afedersin abi, dengem çok bozuldu. Lütfen kusuruma bakma… ama Nil yok lânet olsun! Başına ne geldiğini bile bilmiyoruz!’’
Suat ‘’eğer başına bir şey gelseydi hastane kayıtlarında çıkardı, ama hastane kayıtlarına baktık Nil yok.’’
Devran ‘’haklısın, buna şükretmeliyiz… ona bebeğimize bir şey olursa ne yaparım ben?!’’
Bade ‘’hemen en kötüsünü getirme aklına abi.. Nil çok iyi biri, Allah onu korur…’’
Devran ‘’Allah’ım kafayı yemem an meselesi! Nerde bu kız, nereye gider, ne yer ne içer, ne yapar?!! Asu, seni bulduğum yerde mahvedeceğim! Senin zerreni bu dünyada bulamayacaklar!’’
●●●
.ERTESİ GÜN.
Nil babasının öldüğü evde yaşamak istememiş, o gece komşulardan birinde kalmış ve evi satılığa çıkarmıştı. Ama komşulardan birinden öğrendiğine göre babasının yüklü miktarda bir borcu vardı ve evden gelecek paranın büyük bir kısmı o borca gidecekti. Nil buna kendini hazırladı, nerede kalacağına bir karar verdi komşularda daha fazla kalması doğru olmazdı. Doğruluğunu da geçmişti, öyle yerlerde rahat olamazdı. Kendi evi değildi orası…
Sabahleyin gün ışıdıktan sonra emlakçıdan telefon geldi. Şansına eve bir talipli gelmişti, satılık bir ev için düşük miktarda para veriyordu ama Nil’in pazarlık yapacak ne hali ne de gücü yoktu. Hem az miktarda da olsa o parayla babasının borcunu kapatabilecekti, düşündüklerini hemen yaptı. Evi o adama sattı ve parasını peşin alıp borcunu ödedi. Şimdi parasız pulsuz sokaklarda dolaşıyordu. İki gündür sancıları da sıklaşmıştı, karnına giren krampların haddi hesabı yoktu. Babasının ölümü onu derinden sarsmıştı, hatta bir ara bebeğini düşüreceğini sanarak çok korkmuştu. Yaşadığı şok ve sarsılma ona her şeyi düşündürüyordu. Sokakta aylak aylak ne yapacağını bilemeden düşünerek yürürken ilaçlarını da aksattığını düşündü, vitaminlerini de içemiyordu çünkü yanına almamıştı. Bütün eşyaları köşkte kalmıştı. Bunları düşünmekten kendini alamayan Nil kendine çok kızıyordu. Belki daha farklı bir çözüm bulabilirdi, neden hemen terk etmişti ki evi? Hem Asu’nun bebeğini düşünürken kendi bebeğinin geleceğini nasıl unutabilmişti? Bazen iyiliğin dozunu fazla kaçırdığını düşünüyordu Nil. Ama kararında haklı olduğuna tekrar ikna etti kendini. ‘Ölmek var dönmek yok !’ dedi genç kız kendi kendine…
●●●
Asu evinde güzel bir kahvaltı yapıyordu. Babası erkenden işe gitmişti. Keyifli bir kahvaltının yanında bir bardak ta süt içiyordu.
Asu ‘’artık çaya ve kahveye veda bebeğim, sağlıklı doğman için elimden ne geliyorsa yapacağım. Ve sen babanla mutlu bir şekilde büyüyeceksin.. sen, ben ve baban…!’’
Bu sırada kapı alacaklı gibi çaldı. Hizmetçilere bugün evde keyif yapmak için izin verdiğinden genç kadın kapıya kendisi baktı. Masadan kalkıp kapıyı açar açmaz boğazına Devran yapıştı. Asu neye uğradığını şaşırmışken Suat ta kardeşini sakinleştirmeye çalışıyordu. Eğer durdurmak için çaba sarf etmeseydi o anda kardeşi orada Asu’yu öldürebilirdi.
Suat ‘’Devran dur! Biraz sakin ol!!’’
Devran ve Asu’yu ayırdıktan sonra Asu şaşkınlıkla Devran’a baktı.
Asu ‘’ne oluyor Devran, ne yapmaya çalışıyorsun?!’’
Devran ‘’asıl sen ne yapmaya çalışıyorsun adi kadın! Hayatıma ne yaptığının farkında mısın?!! Hayatımın içine ettin be! İçine ettin!!!’’
Asu ‘’ne yapmışım ki? Açıkçası, ben de seni bekliyordum. Biraz geç teşrif ettin yanıma ama(!)’’
Devran ‘’dalga mı geçiyorsun kızım sen benimle?! Seni mahvederim, öldürürüm!!!’’
Suat ‘’Devran sakin ol diyorum sana!’’
Devran ‘’nasıl sakin olayım abi?! Nil bu kadın yüzünden beni terk etti, yuvasını terk etti!! Bebeğimi benden aldı!’’
Asu keyifle gülümseyerek ‘’sonunda, Nil’in doğru kararı vereceğini biliyordum. Beni ve bebeğimi ortada bırakmaya gönlü razı gitmezdi tabi(!)’’
Devran ‘’ne bebeği ya?!! Asu seni öldürürüm çıldırtma beni!!! Bu mektubun hesabını bana vereceksin!’’
Nil’in mektubunu Asu’nun yüzüne sertçe fırlattı genç adam. Asu şaşırdı ve mektubu alıp göz ucuyla baktı.
Devran ‘’Nil bu mektubu bırakıp gitti! Terk etti beni!! Senin yüzünden Allah Belanı Versin senin!!!’’
Asu ‘’saçmalama Devran! Ben ne yaptıysam bebeğimiz için yaptım.!’’
Devran ‘’ne bebeği be ne bebeği!!!’’
Asu ‘’bir bebeğimiz olacak Devran. Sen baba olacaksın, ben de anne…’’
Devran ‘’yalan söylüyorsun! Öldürürüm seni!!’’
Suat ‘’Devran bir sakin ol artık!’’
Devran ‘’duymuyor musun abi ‘hamileyim’ diyor! Öldürürüm seni Asu beni çıldırtma! Senin yüzünden Nil beni bıraktı!’’
Asu ‘’demek ki seni o kadar da çok sevmiyormuş! Kimse seni benim sevdiğim kadar sevemez Devran, o besleme bile…’’
Devran ‘’ben şimdi gösteririm sana beslemeyi!!!’’
Devran Asu’nun üzerine saldırırken Suat engellemeye çalıştı büyük bir efor sarf ederek.
Suat ‘’dur Devran, dur…!’’
Devran ‘’yalan söylüyor Suat duymuyor musun ya?!!’’
Suat ‘’tamam, eğer yalan söylediğine inanıyorsak doktora gideriz ve gerçekten hamile olup olmadığını görürüz.!’’
Devran biraz düşündü, burnundan soluyordu. Öyle sinirli nefes alıyordu ki, her nefes alış verişinde bedeni sarsılıyordu. Sonra biraz sakinleşmeye çalıştı. Sinirle Asu’ya döndü.
Devran ‘’hemen pılını pırtını topla gidiyoruz!’’
Asu ‘’nereye?’’
Devran ‘’ben seni öldürmeden hastaneye! Bu bebek var mı yok mu göreceğiz.’’
Asu ‘’memnuniyetle…’’
Devran ‘’Allah’ım sen benim aklıma mukayyet ol! Çıldırmama ramak kaldı, aklımı kaçıracağım.!’’
Suat ‘’sakin ol Devran, biraz sakin ol…’’
Suat Asu’ya döndü.
Suat ‘’kontrole gittin mi?’’
Asu ‘’gittim tabi ki…’’
Suat ‘’ne zaman?’’
Asu ‘’3 hafta önce.. sonra gitmedim Devran’la gideriz diye…’’
Devran ‘’ya sen ne ruh hastası bir kadınsın yaa?! Hiç gururun, onurun yok mu?!!’’
Asu ‘’ben gururumu bu bebek için çiğnedim Devran! Tam senden vazgeçmek için bu bebek çıktı hayatımda, senden ayrılmamam için bu bir işaret!’’
Devran ‘’ben sana şimdi göstereceğim işareti!! Hiç unutamayacağın bir işaret bırakacağım yüzünde, göreceksin!’’
Suat Devran’ı tutmaya çalışarak ‘’dur artık Devran, bir sakin ol! Yoruldum yemin ediyorum…!’’
●●●
Tek bir çaresi kamıştı artık Nil’in. Bir kadın sığınma evine sığınmaktı tek çaresi. Annesine gitmek istemişti ama ayakları geri geri gitmişti. Üstelik daha babasının ölüm döşeğinde bahsettiği mektubu okumamıştı bile. Okumak ta istemiyordu. Eskiden onun günlüklerini okurken annesine karşı büyük bir saygı ve özlem duyuyordu ama artık hissettiği şey sadece kırgınlık ve kızgınlıktı. Nasıl küçücük kızını bırakıp gidebilmişti ki? Bunu nasıl yapabilmişti genç kıza? Bunu bir türlü hazmedemiyordu. İçi yanıyordu, hep böyle olmak zorunda mıydı? Hiçbir zaman mutlu olamayacak mıydı? Bunları düşünürken kadın sığınma evinin kapısına gelmişti bile. Burası iyi bir yere benziyordu, daha önce hiç gelme gereksiniminde bulunmamıştı ama artık buna mecburdu. Ne bir evi vardı artık, ne de bir ailesi… oğlundan başka kimsesi yoktu onun, kimsesiz kalmıştı.
Kapıdan içeri girdi ve görevli bayan ona bakıyordu.
Görevli Bayan ‘’buyrun hanımefendi, nasıl yardımcı olabilirim?’’
Nil ‘’ben..’’
Nil Görevli Bayanla konuyu konuşmaya başlamıştı. Görevli Bayan da hiç sorgulamadan görevini yapıp Nil’e bir oda ayarlamaya koyuldu.
●●●
Devran ve Asu ultrasondaydı. Suat ta odanın kapısının önünde oturmuş onları bekliyordu. Devran’ın artık dayanacak gücü de sabrı da kalmamıştı.
Devran ‘’ne görüyorsunuz doktor bey?’’
Doktor ‘’normal gebeliklerde bu haftalarda bebeği tam olarak görebilmemiz gerekiyor ama.. burada göremiyorum maalesef, üzgünüm.’’
Devran ayağa kalkarak ‘’ne demek bu şimdi?!’’
Asu ‘’ne demeye çalışıyorsunuz doktor bey?!! Anlamıyorum.!’’
Doktor ‘’Boş Gebelik… üzgünüm.’’
Devran ‘’konuyu biraz açar mısınız?! Tıp fakültesinden arkadaş olduğumuzu sanmıyorum, orada hiç bulunmadım.’’
Doktor ‘’afedersiniz, açıklamam gerekiyordu tabi… Düşükler her zaman aynı belirtilerle oluşmaz. Bazen kanama veya ağrı henüz başlamamışken teşhis edilebilen düşükler vardır. Gebelik kesesi görülmesine rağmen embriyonun gelişmemesi veya çok erken dönemde gelişmesinin durması nedeniyle görülmemesi Anembriyonik gebeliği düşündürür ve bu durum bir düşük türüdür. Boş gebelikte gebelik kesesini oluşturan zar ve plasenta mevcutken, içinde fetüs bulunmaz. Belirtilerinde de Normal bir gebelikten hiçbir fark yoktur. Ancak ultrason kontrolünde farkedilebilir. Yapılan ultrasonda gebelik haftasına göre embriyo görülmesi gerekirken, görülmez. Bu durumda tanı konur.(Embriyonun abdominal ultrasonografide 6 haftalıkken, vajinal ultrasonografide ise 5.5 haftalıkken görülmesi gerekir. Yine de hesaplamada oluşabilecek hatalardan dolayı tanıda aceleci davranmamak, en azından bir hafta bekleyerek durumun seyri hakkında yeterli bilgi edinmek gerekir.) Nedenleriyse; Sperm ve yumurtalarda kalite düşüklüğünden ya da kromozomal bir anomaliden kaynaklanır. Hemen kalıtsal olduğu düşünülmemelidir. O gebeliğe mahsustur, tekrarlama olasılığı düşüktür. Ancak 2 ya da daha fazla düşük yaşandığında anne ve babada genetik bir problem olduğu düşünülebilir. Tedavi olarak ta Anembriyonik gebelik tanısının kesin olduğu durumlarda gebeliğin en kısa zamanda kürtaj ile sonlandırılması gerekir. Bir sonraki adet döneminden sonra tekrar gebelik denenebilir.’’
Devran gülümseyerek ‘’yani, bir dakika ben yanlış mı anladım? Bu gerçek bir hamilelik değil yani değil mi? Şimdi, hamile değil yani?’’
Doktor ‘’evet, maalesef…’’
Devran Asu’ya dönüp şöyle göz ucuyla baktı. Asu’ysa büyük bir dumura uğramıştı ve çok ta üzüldüğü her halinden belliydi. Yıkılmış gibiydi. Ama Devran’ın ona üzülecek hali yoktu, çünkü onun üzülecek daha büyük dertleri vardı. Sevdiği kadın onu terk etmişti. Nil onu bırakıp gitmişti. Biran önce onu bularak gerçekleri açıklaması gerekiyordu. Ama nasıl?
●●●
Bade ve Birant Tramod Kafedeydi.
Bade ‘’işte böyle.. Nil ortalarda yok, kaçtı. Herkes onu arıyor. Köşk çok karışık. Ne yapacağız bilmiyorum. Nil olmasa abim bunu nasıl kaldırır, Asu’nun yalanları da cabası…’’
Birant ‘’Asu’nun gerçekten hamile olmadığına emin misiniz? Devran’ı oyuna getirmiş olmasın…’’
Nil ‘’abim oyuna gelecek adam mı Birant? Senin de söylediğin laf yani…’’
Birant ‘’haklısın, Devran çok zor bir adam. Onunla baş edebilecek biri varsa bu dünyada, o da Nil. Ondan başka biri yok bu yeryüzünde Devran’ı ehlileştirebilecek…’’
Bade ‘’o kadar haklısın ki… ama ben de düşünüyorum, eğer Nil’in durumunda olsaydım o evde kalır mıydım diye ama.. kalmazdım galiba…’’
Birant ‘’bir kadın için bu tahammül edilemez, kabul edilemez bir şey. Bunu kaldırmasını ondan bekleyemeyiz. Nil Asu gibi olamaz…’’
Bade ‘’haklısın ama.. bunu ne yönden söylediğini merak ediyorum.’’
Birant ‘’aynı durumda Asu olsaydı bırakmazdı Devran’ın yakasını, ne de olsa kocası… bir metrese yâr etmezdi onu. Bin bir türlü oyunlar oynar, dolaplar çevirir, entrikalar planlardı o. Nil gibi savaş alanını hemen terk etmezdi.’’
Bade ‘’bu Asu’ya bir iltifat mıydı(!)’’
Birant ‘’tabi ki hayır. Aksine, hakaret te sayabilirsin. Erkekler entrikacı kadınlardan nefret ederler.’’
Bade ‘’hım… (gülümseyerek) peki erkekler daha başka neler isterler söyle bakalım(!)’’
Birant ‘’onu da yaşayarak göreceksin ufaklık(!)’’
Bade ‘’sensin ufaklık!’’
Birant ‘’yo, ben gayet büyüğüm(!)’’
Bade ‘’gıcık(!)’’
Birant ‘’bak o olabilirim ama(!)’’
Gülüştüler.
●●●
Görevli Bayanın direktifi doğrultusunda arkasından odaya girdi.
Görevli Bayan ‘’burası senin odan.. tabi tek başına kullanmıyorsun. Bir de oda arkadaşın var.’’
Nil ‘’anlıyorum…’’
Görevli Bayan ‘’şuan seni alelacele aldık ama buraya kayıt yaptırmamız gerekiyor biliyorsun değil mi?’’
Nil ‘’biliyorum, müdürle en kısa zamanda görüşüp bu mevzuyu halledeceğim. Beni zor durumda bırakmadığınız için çok teşekkür ederim.’’
Görevli Bayan ‘’seni bu hamile halinle bırakacak değildim herhalde. Ama sen de beni zor durumda bırakma oldu mu?’’
Nil ‘’bırakmam, hiç merak etmeyin…’’
Görevli Bayan odadan çıktıktan sonra Nil odada kendisine ayrılmış olan bölüme yerleştirdi eşyalarını ve yatağına uzandı. Son yaşananlar onu o kadar yormuştu ki, biranda uykuya dalmıştı ve uyandığında üç saat uyuduğunun farkında bile değildi. Saate baktı.
Nil ‘’ne çok uyumuşum ben ya?!’’
Derken odanın banyosundan sarışın bir kız çıktı. Üzerinde bornoz, saçlarını kuruluyordu. Genç kız o zaman bu kızın oda arkadaşı olduğunu anlamakta güçlük çekmemişti. Kız gülümsedi.
‘’meraba.. uyuyordun, uyandırmak istemedim. Herhalde sen burada yenisin…?’’
Nil ‘’ya, evet…’’
‘’benim adım Aysun. Seninki ne?’’
Nil ‘’ben.. tabi ya, ben… ben Nil…’’
Aysun ‘’Nil.. güzel isim…’’
Nil ilk başlarda bu kızın iyi olduğunu düşünürken geçen her dakikada genç kızın pek tekin olmadığını düşünmeye başlamıştı. Madde bağımlısına benzer bir hali vardı. Tıp okuyan bir kız için bunları anlamak çok zor olmamıştı ama bozuntuya vermedi.
Aysun Nil’in karnına bakarak ‘’ortada bırakmış seni herhalde, ha(?)’’
Nil ‘’yok, öyle bir şey değil…’’
Aysun ‘’çekinme canım, Türkiye burası.. burada her şey olur. Herkes alışkındır böyle durumlara.’’
Nil ‘’öyle bir şey olmadığını söylemiştim.’’
Aysun ‘’ya nasıl bir şey o zaman?’’
Nil ‘’ben bıraktım onu, ayrıca ortada bırakmak diye bir şey yok biz evliyiz zaten. Benim çocuğum p*ç değil, için rahat olsun.’’
Aysun ‘’kızma canım.. nerden bileyim ki ben? Öyle sandım biran. Neden bıraktın ki o zaman?’’
Nil ‘’öyle gerekti…’’
Aysun ‘’sevmiyor muydun?’’
Nil ‘’…’’
Aysun ‘’tekin değil miydi?’’
Nil ‘’yok, öyle değil.’’
Aysun ‘’içkisi kumarı falan mı vardı?’’
Nil ‘’hayır.’’
Aysun ‘’o zaman çulsuzdu.’’
Nil ‘’hayır, değildi.’’
Aysun ‘’e o zaman ne halt yemeye bıraktın ki anlamadım? Hem zengin, hem de…’’
Nil ‘’bırakmam gerekti bıraktım işte. Allah Allah… tasası sana mı düştü?’’
Aysun ‘’aman be tamam, bir şey demedik.’’
Nil bozulmuş bir şekilde yatağın üzerinde oturmuş duvara bakıyordu.
Aysun ‘’sen de burnundan kıl aldırmıyorsun yani.. iki dakika sohbet kuralım dedik…’’
Nil ‘’konuşmayı çok sevmem.’’
Aysun ‘’anladık zaten, ‘hayır’ deyip durdun. İki kelime çıkmadı düzgün ağzından.’’
Nil ‘’ben biraz çıkıyorum, hava alacağım.’’
Nil odadan çıkıp kurtardı kendini. Bu kız hiç tekin değildi ya, neyse. Genç kız içinden bunları geçirirken diğer yandan Devran’ı düşünüyordu. Acaba gittiğini öğrendiğinden beri ne hissediyordu, ne düşünüyordu? Üstelik halâ bebek için peşini bırakmamış olabilirdi, halâ fellik fellik ortalarda kendisini arıyor olabilirdi. Bunun için bir b planı geliştirmesi gerektiğini düşündü genç kız. Bu defa geri dönmeye hiç niyeti yoktu. Hiçbir şey bu saatten sonra onu o köşkte tutamazdı.
●●●
.BİRKAÇ GÜN SONRA.
Devran şirkete uğramaz olmuştu. Bütün günü Nil’i aramakla geçiyordu. Kimse de bir şey diyemiyordu. Aslında herkes Nil’in dönmesini çok istiyordu ama artık ümitler tükenmişti. Belli ki Nil kendini çok iyi saklıyordu. Birkaç gün önce Suat’ın fikriyle Nil’in babasının evine gitmişlerdi ama yeni taşınan bir komşudan çok az bir bilgi alabilmişlerdi. Sadece evin başkasına satıldığını öğrenmişlerdi, Oktay Beyin öldüğünden haberdar bile değillerdi.
Genç adam o günden sonra artık her yeri arıyordu. O gün biraz erken dönmüştü Devran köşke. İçeri girdiğinde her girdiği zamanki gibi etrafa bakındı ‘bir umut Nil gelmiştir’ diye ama yoktu yine işte. Ümitsizliğin verdiği yorgunlukla kendini koltuğa attı. Şefkat Hanım ve Bekir Bey Devran’ın yanına gelip oturdular.
Şefkat ‘’ne oldu oğlum? Bulamadın mı Nil’i?’’
Devran ‘’yok babaanne, yok.! Hiçbir yerde yok! Yoruldum! Yoruldum artık, yoruldum! Onu bulmak istiyorum babaanne, her deliği arıyorum. Onu bulup her şeyin bir düzmece olduğunu anlatmak istiyorum. Beni boşuna terk ettiğini yüzüne haykırmak istiyorum ama olmuyor babaanne.. olmuyor… bulamıyorum. Her yere bakıyorum, ‘belki ordadır’ diyorum ama yine baktığım hiçbir yerde olmuyor, bulamıyorum.’’
Bekir ‘’üzülme oğlum, sizin bir çocuğunuz var. Nil seni çocuğundan ayırmayacağını söylememiş miydi? Kafasını toparlayınca dönecektir, ya da çocuğunu sana gösterecektir. Nil.. Nil naif, duygusal bir kız. Bunu yapmaz size…’’
Devran ‘’o bebek tek umudum baba, tek umudum o bebek benim… oğlumu kaybedersem, onu göremezsem bu hayat bana cehennem, bu ev bana mezar olur.’’
Şefkat ‘’o kadar kolay değil Bekir, Nil bütün bu olanları kaldıracak kız değil. Onun bir gururu, onuru var. Bana hastanedeyken Devran’ı çocuğundan normal şartlarda ayırmayacağını söylemişti. Ama yalnızca normal şartlarda… bu yeterince normal bir şart mı sizce? Şuan normal şartlar altında değiliz. Üzgünüm ama Nil’in döneceğini sanmıyorum. Eğer sen bulabilirsen Devran, sen bulup çıkarırsan onu ve her şeyi ona anlatırsan.. dönmeye ikna edebilirsin onu. Son bir şansın var Devran. Onu da iyi kullan, çünkü bu kız bunca yaşanandan sonra kendi ayaklarıyla buraya dönmez.’’
Devran ‘’Allah’ım sen ne olursun bana yardım et, Nil’i bulmama yardım et! Bana bir yol göster!’’
Bekir ‘’bir adam tuttum demiştin, dedektif miydi neydi.. ondan haber yok mu?’’
Devran ‘’aramadı daha, biraz dinlendikten sonra oraya gideceğim. Öyle yorgunum ki… Nil’i bulursa hepsi geçer biliyorum ama.. bilmiyorum çok zor. Gün geçtikçe ümidim de kaybolmaya başlıyor.’’
Bekir ‘’ümidini yitirme oğlum, hiç beklemediğin bir zamanda bir haber çıkar bir bakmışsın Nil bulunmuş…’’
Devran ‘’inşallah baba…’’
Kapı eziyet edilircesine anahtarla açıldı. Kapıdan içeri aceleyle Suat girdi.
Şefkat ‘’ne o Suat? Kapıya eziyet ediyorsun oğlum bir şey mi oldu?! Acelen mi var?’’
Suat ‘’var babaanne var (Devran’a azarlarcasına) niye açmıyorsun telefonlarını Devran?!’’
Devran ‘’şarjım bitmiş abi, kaç gündür doğru düzgün eve uğradığım mı var ki şarj edeyim?’’
Suat ‘’o dedektif adam aramış seni ulaşamamış. Beni aradı.’’
Devran aniden koltuktan kalktı.
Devran ‘’bir haber mi var?!’’
Suat ‘’evet, var.. Nil’in kaldığı yeri bulmuş.’’
Devran ‘’NE?!! Neredeymiş?’’
Şefkat mutluluktan uçarcasına ‘’aman aman iyi! Bulduk sonunda onu! Hadi gidin çabuk nerdeyse!’’
Bekir ‘’neredeymiş?’’
Suat ‘’kadın sığınma evinde kalıyormuş. İzini bulduk.’’
Devran ‘’kadın sığınma evi mi?! Biz hiç oralara bakmadık!’’
Suat ‘’akıl edemedik ki.!’’
Devran ‘’hadi gidelim hemen! Hadi abi çabuk ol!!’’
Suat ‘’tamam dur sakin ol!’’
Bin bir hengame ve tantanayla evden çıkıp gitti Devran. Öyle heyecanla koşturmuştu ki, Nil’i bulduğunu öğrendiği andan beri yüreği pır pır ediyordu. Hızla arabaya atladı, Suat bile hızına zor yetişti.
●●●
Hakkı Bey iki gün önce iş seyahatinden döndüğünde kızı hakkında duyduklarına inanamamıştı. Devran’ı kafesleme çalışmalarından ancak o zaman haberi olmuştu ve Harmangillerden çok özür dileyerek Asu’yu alıp İzmir’e gitmişti. İzmir’de bir akıl hastanesine yatırdığı kızı için çok üzgün olsa bile onun için yeni başlangıçlar hazırlama gayesindeydi. Oradan çıktığında tamamen kötülüklerinden arınmış olacaktı. Gerekirse de oradan hiç çıkmayacaktı. Hakkı Beyin artık bu tür oyunlara tahammülü kalmamıştı ve kesinlikle Asu’ya taviz vermeyecekti. Özel olarak hastaneyi bilgilendirmişti ve güvenlik sistemini arttırmışlardı. Artık Asu için orası bir hapishaneden farksızdı. Böylece Asu’nun macerası da burada bitmişti. Bir daha kesinlikle Devran’ı rahatsız edemeyecek haldeydi. Devran bundan ziyadesiyle memnundu. Gerçi artık Asu’nun bebek konusunda yaşadığı şoktan sonra Devran’ın peşine düşmesi işten bile değildi. Bebeğinin olmadığı şoku onu akli dengesizliklere sürüklemişti ve Hakkı Bey de doğru olanı yapıp onu tedavi amaçlı yatırmıştı. Asu’nun macerası da bu kadardı demek diye düşünmemek elde değildi…
●●●
Nil uzun bir yürüyüşten sonra biraz yorulmuştu. Birkaç gündür bu yürüyüşleri sıklaştırmıştı. Çünkü aklında bin bir türlü düşünce vardı ama kapalı alanda düşününce boğuluyormuş gibi oluyordu. Bu da onun sinir sistemini bozuyordu. Geleceği hakkında ufak bir planı hatta fikri bile yoktu. Tek başına olsaydı sorun olmazdı ama karnında bir de bebeği vardı. Gün geçtikçe büyüyen ve doğduğunda bir sürü ihtiyacı olacağı bir bebek… üstelik sığınma evinde huzurunu kaçıran bazı durumlarla da karşılaşmıştı. Oda arkadaşı Aysun onu yanıltmamıştı, madde bağımlısıydı ve gündüzleri sığınma evine uğramıyor, muhtemelen arkadaşlarıyla haplanma partilerine katılıp kafası güzelleşince sığınma evine geliyordu. Bazı tutarsız davranışları Nil’i endişelendirse de Nil gidecek başka yeri olmadığına kendini ikna ederek orada kalmaya çalışıyordu. Şimdilik idare ediyordu, diğer yandan da iş arıyordu ama kimse hamile kadına iş vermek istemiyordu. Genç kızı iş verenler ayak bağı olarak görüyordu, iş tempolarını yavaşlatacağını düşünerek Nil’i işlerine almıyordu. Nil bundan ziyadesiyle dertlenmişti. Sorumluluk sahibiydi o artık. Kafasına göre hareket edemezdi bir iş bulmalıydı. Ama nasıl? Bunları düşünürken sığınma evine yaklaştığını fark etti. Fakat sığına evinin ön kapısında Devran’ın arabasını görünce, üstelik te kapının önünde görevlilerle Devran’ın ve Suat’ın konuştuğunu görünce genç kız paniğe kapıldı. Ne yapacağını bilemez haldeydi…
…
Tamam, şimdi kafasını toparlayıp ne yapacağına karar vermeliydi. Kesinlikle panik onun yararına olmayacaktı, hemen kendine gelip düşünmeye başladı. Devran ve Suat kapının önünü tutmuşlardı ve personellerle konuşuyorlardı. Şimdi genç kızın yapması gereken tek şey arka kapıdan içeri girip eşyalarını toplayarak gitmekti. Ve şimdi bu fikirle karar kılınca arka kapının kilidini sökmeye çalıştı bir süre, kilit paslanmıştı. Genç kızı biraz zorlasa da açılmıştı kilit, genç kız kapıyı açıp içeri girdi. Sessiz sedasız bir şekilde yangın merdiveninden çıkmaya çalıştı, şuan aşağıda herkes onu arıyor olmalıydı ve Devran’a da kendisinin yürüyüşe çıktığı söylenmiş olmalıydı. O yüzden sessiz olmalıydı ve geldiğini kimse bilmemeliydi. Başka çaresi yoktu, bunu yapmalıydı. Alelacele odasına girdiğinde Aysun banyodaydı. Artık haplanıyor muydu yoksa duş mu alıyordu bilinmez ama bu Nil’i hiç mi hiç ilgilendirmiyordu. Sessiz sedasız kimseye görünmeden toparlanıp buradan da ayrılmak zorundaydı.
●●●
Personel ‘’bu bahsettiğiniz kızın bir resmi yok mu beyefendi? Burada bin tane Nil var ben nerden bileyim hangisini arıyorsunuz…’’
Devran ‘’var, Nil’in resmi var. (Nil’in fotoğrafını çıkardı.) işte bu.. Nil’i arıyorum ben, karım. Onun bulmam lazım anlıyorsunuz değil mi?’’
Personel 2 ‘’yalnız abi karını sen neden arıyorsun? Aranızda bir husumet varsa bizim de başımızı yakmayın, biz de burada emir kuluyuz. Öyle herkesin karısını kardeşini deşifre edemeyiz burası devletin bir kurumu sayılır. Sizin kılığınıza kıyafetinize güvendik, beyefendi birisine benziyorsunuz ama bakın başımız belaya girmesin.’’
Devran ‘’aramızda bir husumet yok, sadece yanlış anlama.. hemen onu bulup bu yanlış anlamayı düzeltmem lazım artık yardım edecek misiniz?’’
Personel ‘’bakın beyefendi buradaki hiçbir kadın buraya keyfinden gelmiyor çaresizliğinden geliyor. Adı üstünde kadın sığınma evi, kadınlar buraya sığınıyor çaresizlikten.. ne yaptınız da buraya geldi? Dövdüyseniz falan…’’
Devran sabrının son demlerini yaşarken dişlerini sıkarak sinirle ‘’hayır, karımı falan dövmedim ben.! Lütfen artık yardım eder misiniz?!’’
Personel ‘’bu kızı tanıyorum, yeni buralarda.. odasını da biliyorum isterseniz sizi götürürüm. Ama şuan odasında değil zannedersem. Çıktı gitti, yürüyüşe çıktı herhalde…’’
Devran ‘’tamam, ne zaman döner?’’
Personel ‘’valla gideli oldu bayağı, birazdan dönmesi lazım.’’
●●●
Nil valizini toplamış tam odadan çıkarken Aysun banyodan bornozla çıktı.
Aysun ‘’nereye gidiyorsun sen böyle tası tarağı toplamış?’’
Nil ‘’ben gidiyorum Aysun, hiçbir şey sorma lütfen kimseye de bir şey söyleme ben gereken açıklamayı sonra yapacağım müdüre… şimdi acilen gitmem lazım.’’
Aysun ‘’ayol nereye gidiyorsun sen-‘’
Aysun lafını tamamlayamadan Nil alelacele odadan çıktı. Aysun da bornozla arkasından gidemeyeceği için öylece şaşkın bir şekilde kalakaldı. Hiçbir şey anlamamıştı bu işten. Tam da o sırada alacaklı gibi kapı çalmıştı. Kapıyı açtı kız.
Aysun ‘’buyrun ne vardı?’’
Personel ‘’bu arkadaşlar Nil’i arıyor Aysun. Nerde oda arkadaşın?’’
Personel 2 ‘’Suat Bey Nil’in kayın biraderi, Devran Bey de kocası. Nil’i arıyorlar. Geldi mi Nil?’’
Aysun ‘’geldi gelmez olur mu? ama geldiği gibi de az önce alelacele gitti. Hem de tasını tarağını toplayıp gitti. Temelli galiba…’’
Devran ‘’NE?! Nasıl? Neden gitti?’’
Aysun ‘’sordum ona ama bana hiçbir şey sormamam gerektiğini ve gerekli açıklamayı yapmak için daha sonra sığınma evinin müdürüyle irtibata geçeceğini söyledi. Hiçbir şey söylemeden az önce çıktı, siz yolda yakalamadınız mı?’’
Suat ‘’hayır, ön kapıdan da girmedi. Nerden girdi bu kız o zaman?’’
Aysun ‘’o zaman arka kapıdan girip çıkmıştır.’’
Personel ‘’buranın bir arka kapısı var, pek kullanılmaz hatta uyduruk bir kilidi vardır ama o kilidi herkes açabilir güvenlik için değil, kedi falan girmesin diye işte bilirsiniz…’’
Devran ‘’peki çok oldu mu gideli?’’
Aysun ‘’yok, yeni çıktı gitti işte. Peşinden gitseniz yakalarsınız.’’
Personel 2 ‘’buyrun gidelim hemen… (diğer Personel arkadaşına) sen Suat Beyi al arka kapıdan gidin, ben de Devran beyle ön kapıyı tutarım.’’
Personel ‘’tamam… buyrun Suat Bey.’’
●●●
Nil hızla arka kapıdan çıkmış uzaklaşıyordu. Diğer yandan da sürekli arkasına bakıyordu. Yakalanmaktan çok korkuyordu. Devran’dan zarar gelmeyeceğini çok iyi biliyordu ama bu zahmetlerin hepsini Devran’ın gerçekten sevdiği biriyle mutlu olması için yapıyordu. Ya da sadece o öyle sanıyordu. Masum bir bebeğin hakkını yiyip günahına girmek istemiyordu. Çünkü biliyordu, eğer böyle bir hata yaparsa kendi oğlu da zarar görürdü. Bir hak yerse eğer o hak oğlunun canından çıkar diye çok korkuyordu. Bütün bunlar şuan ona anlamsız gelebilirdi ama düşündüğünde kaçmak en iyi çözüm gibi geliyordu Nil’e. Ne yazık ki yanlış düşünüyordu genç kız.
●●●
Suat arka kapıdan kaçan Nil’i görmüştü ama çok uzakta görünüyordu. Devran’a gür bir sesle bağırdı.
Suat ‘’Devran!! Kaçıyor! Arabayı çalıştır!!!’’
Devran alelecele arabayı çalıştırırken personele teşekkür edip ayrıldı ve arka kapının önünden de Suat’ı alıp hızla ara sokaklardan girmeye çalıştı ama Nil hiçbirinde yoktu şuan.
Devran ‘’off.! Nereye kayboldu bu kız iki dakikada?!’’
O sırada Nil bir taksi bulmuş taksiye binerken Devran onu gördü.
Suat ‘’taksiye bindi gördün mü? Hemen takip et onu bulacağız.’’
Devran ‘’Allah’ım ne olur yardım et!! Bu kadar yakınken kaybedemem onu! Buldum seni Nil, buldum!!!’’
●●●
Nil alelacele bindiği takside oldukça endişeli görünüyordu. Taksici bunu fark etmişti ama bozuntuya vermedi.
Taksici ‘’valizini bagaja koysaydım hanımefendi.’’
Nil ‘’yok iyi böyle, benim çok acelem var lütfen hızlı sür. Arkadaki arabaya izimizi kaybettirebilir misin?’’
Taksici ‘’ayıp ettin abla, yaparız da neden?’’
Nil ‘’orası mühim değil lütfen izimizi kaybettir, bulamasınlar bizi.! Hadi lütfen hızlı sür çabukkk hadi!!’’
Taksici ‘’tamam abla sakin ol…’’
●●●
Devran kornaya uzun uzun basıyordu. Taksiciye durmasını işaret ettikçe taksici daha da hızlı sürüyordu arabayı ve artık ara sokaklarda değillerdi. Ana yola çıkmışlardı, birbiri ardınca araba vardı. Aralarına iki araba girince Devran taksiyi görmekte zorlanıyordu.
Devran ‘’Allah’ım çıldıracağım! Başka yer yok mu önüme geçtiniz!!’’
Devran sinirle kornaya basarken Suat soğukkanlı bir şekilde kardeşini sakinleştirmeye çalışıyordu.
Suat ‘’sakin ol Devran, biraz sakin ol lütfen…’’
Devran ‘’ya baksana, nerdeyse kaybedeceğiz Nil’in izini nasıl sakin olayım ben!!’’
Suat ‘’farkındaysan ana yoldayız, bütün bu arabaların gideceği yer belli, ara yolda kaybetmemişiz izlerini ana yolda mı kaybedeceğiz Allah Aşkına saçmalama Devran!’’
Devran ‘’inşallah abi, inşallah… izini kaybettirmek isteyen her yerde kaybettirir izini.! (sinirle kornaya basarken taksiciye sövüyordu) ne diye dur dediğimde durmazsın Allah’ın Belası!!’’
●●●
Nil ‘’Allah’ım yardım et bana!’’
Taksici ‘’hanım abla ne olduğunu halâ söylemedin?’’
Nil ‘’bakın beyefendi, benim arkamızdaki arabaya izimi kaybettirmem lazım hepsi bu! Tamam mı? Hemen beni kaybet, bulamayacakları bir yerde indir ben de yoluma gideyim.’’
Taksici ‘’tamam abla sinirlenme halledeceğim tamam…’’
●●●
Şanslarına trafik öylesine sıkışmıştı ki, arabalar tıklım tıklım olmuştu. Artık taksi hiç görünürde değildi, hatta izini kaybettirmişti de denebilir. Bir ara Devran’ın artık tahammülü kalmamıştı. Bütün arabalardan korna sesleri uçuşuyordu Devran da sinirle kornaya uzun uzun basıyordu.
Devran ‘’Allah hepinizin belasını versin! Hepinizin!!’’
Devran arabadan inmeye kalktığında Suat yediği lafları yutmuş, Devran’ı teselli ediyordu.
Suat ‘’ne yapıyorsun Devran? Kaybettik artık izlerini nasıl bulacaksın?’’
Devran ‘’inip yürüyerek arayacağım.! Ne yapmamı bekliyorsun?’’
Suat ‘’biliyorum, kaybetmeyiz onları demiştim ama nerden bilebilirdim ki trafiğin bu kadar sıkışacağını?’’
Devran bu söz üzerine açtığı arabanın kapısını kapattı ve başını iki elinin arasına alarak saçlarını çaresizce iç geçirerek karıştırdı. O da biliyordu artık Nil’i bulamayacağını.
Devran ‘’Of… (abisine) senin bir suçun yok abi. Ben ne yaptıysam kendime yaptın, her şeyi mahvettim. Nil’e o kadar kötülük ettim, şimdi de boynuma atlamayacağını biliyorduk. Yaşanan onca şeye rağmen kucağıma düşecek değildi ya, elbet kaçacaktı. Sen haklıydın, bazı şeyleri ne kadar çabalarsan çabala kazanamazsın ve bazı şeyler akışına bırakılmalı…’’
Suat ‘’ne yani? Aramayı bırakacak mısın?’’
Devran ‘’tabi ki hayır.! Ben ondan bahsetmiyorum, benden kaçtığı için Nil’e kızamıyorum bunu anlatmaya çalışıyorum. Asu’ya yaptıklarını planlama cüretini de ben verdim. Kaç kere hakaret ettim Nil’e onun yanında.. Asu da yüz buldu lânet olsun!! Ben bunların hepsini hak ettim! HEPSİNİ!’’
Suat ‘’üzülme.. Kalp Kendi Ruh Eşini Bilir… eğer kaderinizde ayrılmak varsa hiçbir bağ sizi birleştiremez. Ama eğer kaderinizde birleşmek varsa hiçbir şey bunu engelleyemez.’’
●●●
.BİRKAÇ GÜN SONRA.
O günden sonra Devran yemeden içmeden kesilmişti. Hiçbir şey yiyemez, hiçbir şey düşünemez olmuştu. Aklı fikri yalnızca Nil’e ve onu bulmaya endekslenmişti. Üstelik o günden sonra dedektif te bulamamıştı tekrar Nil’i. Derin araştırmalar sürüyordu ama Nil nereye saklanmışsa yer yarılmış ta içine girmiş gibiydi. Köşktekilerin huzuru kaçmıştı, herkes çok mutsuzdu ve Devran’ın mutsuzluğunu paylaşıyordu. Kısa zamanda Nil herkese kendini sevdirmişti. İki kişiye hariç… genç kızın hayatını mahveden Türkan Hanım ve Cem…! Onlar Nil’in bulunamamasından ziyadesiyle mutluluk duyuyordu. İntikamları alınmıştı sözde, Nil Devran’ın bebeğiyle ortada kalmıştı.
*
Nil’se o günden sonra kadın sığınma evinin müdürüyle gizli bir görüşme yaptı ve müdürü iyice tembihledi. Yerini müdüre söylememişti ama gitme sebebini açıklamıştı. O günden sonra bir pansiyonda kalıyordu ama paralar suyunu çekmek üzereydi. İş arıyordu iş te bulamıyordu. Belki bir yardımı dokunur diye dertleşmek için cezaevine Reyhan’ın yanına gitti. Yonca ve Berivan’ı bulamamıştı çünkü onlar farklı bir cezaevine nakledilmişti. Genç kız başından gelen geçen her şeyi Reyhan’a anlattı.
Nil ‘’işte böyle Reyhan…’’
Reyhan ‘’ya kızım sen neler yaşadın böyle? Zaten buradayken yaşadıkların yeterdi, bir de şu son zamanlarda yaşadıkların da cabası! Ben de kızıyordum niye ziyaretime gelmeyi kestin diye ama senin halin berbat kızım sen nerde kalıyorsun?’’
Nil ‘’bir pansiyon buldum, ucuz bir yer.. ama orada da daha fazla kalamam.’’
Reyhan ‘’başın sağolsun Nil, babana gerçekten çok üzüldüm senin bu yaşadıkların hiç bitmeyecek mi?’’
Nil ‘’bilmiyorum Reyhan, sabırla bekliyorum bitsin diye ama bitmiyor.’’
Reyhan ‘’peki.. belki kızacaksın ama… neden annene-‘’
Nil ‘’annem falan yok benim! Yani.. beni istemeyen bir insanı ben ne yapayım ki? O beni istemediyse ben de böyle yaşamaya alışmak zorundayım.’’
Reyhan ‘’istemediğini nerden biliyorsun? Ulaşmaya çalışmış işte anlattın ya, baban saklamış.’’
Nil ‘’neden bırakıp gitti o zaman?!’’
Reyhan ‘’…’’
Nil ‘’buna neden cevabın yok?’’
Reyhan ‘’ya niyetim seni yargılamak değildi özür dilerim.’’
Nil ‘’ben de fevri davrandım, afedersin. Ama dayanamıyorum artık sinir sistemim dağıldı iyice. Tek başıma olsa belki bir yolunu bulurdum ama karnımda bebekle… ya bir de doğunca nasıl bakacağım ben ona? Buna nasıl katlanacağım bir de babasız doğacak ona kendi soyadımı mı vereceğim?! Babasız büyüyecek eksik olacak hep bir yanı… Allah’ım ben ne yapacağım?’’
Reyhan aydınlanmış gibi ‘’bak aklıma ne geldi! Sana bir yer buldum Nil hem de çok güvenli bir yer! Hem kalacak yerin olacak hem de işin…!’’
Nil ‘’nasıl? Neresi?’’
Reyhan ‘’bak, benim bir kuzenim var Varol.. kendisi avukat, geçen gün birkaç aydır gittiği seyahatten dönmüş bana ziyarete geldi konuştuk biraz. Onun da böyle bir villası var, malûm avukat varlıklı… tek bir derdi var o da bir yardımcı arıyor. Diyorum ki sen ona git, benim adımı ver. Zaten yatılı yardımcı arıyor, aşırı dağınık bir çocuktur ardını toplayacak biri her zaman bulunmalı. Son yardımcısı da evlenmiş mi ne işten ayrılmış. Şimdi güvenilir birilerini arıyor. Ağır bir iş te değil, e hamilesin tam sana göre… hem benim arkadaşım olduğunu söylersen de iyi kardeş kardeş geçinirsiniz. Çok kafa adamdır, komiktir cana yakındır arkadaş canlısıdır. Mutlaka sana yardımcı olur.’’
Nil ‘’ya Reyhan sen ne anlatıyorsun bana? Ben el alemin adamının evinde nasıl kalırım? Saçmalama yüzüm tutmaz gidemem ben öyle…’’
Reyhan ‘’ya tamam ben konuşurum, bugün telefon iznimde konuşurum sen merak etme.’’
Nil ‘’olmaz öyle şey unut bunu…’’
Reyhan ‘’ya saçmalama kızım, hem ben senin dostun değil miyim bana güvenmiyor musun? Varol’dan sana zarar gelmez inan bana.’’
Nil ‘’ya zarar gelmesinden değil tanımam etmem adamı o da beni tanımaz etmez şimdi öyle orda ben…-‘’
Reyhan ‘’amma uzattın kızım sen de ama bana güvenmiyor musun?’’
Nil ‘’güveniyorum da…’’
Reyhan ‘’eee daha ne?! Ya bak gerçekten bu senin için bir fırsat. Eğer yük olurum diye çekiniyorsan onun da senin gibi bir yardımcıya ihtiyacı var. Çalışkan kızsın vesselam, gidersin toparlarsın adamın arkasını. Hem de kalacak yerin olur. Yerini yurdunu bilirsin, öyle pansiyon köşelerinde sürünmezsin karnında bebekle.’’
Nil ‘’ya, bilemiyorum Reyhan bu bana iyi bir fikir gibi gelmedi…’’
Reyhan ‘’emin ol pansiyon fikrinden iyidir.’’
Nil ‘’off tamam, peki…’’
Reyhan ‘’artık Devran’a dönmeyi düşünmüyor musun? Dönmeyeceksin yani temelli bitti öyle mi?’’
Nil ‘’hayır Reyhan ne Devran’ı?! Devran diye biri yok artık hayatımda… onu tamamen hayatımdan çıkarmak için son bir adım daha atacağım ve ona bir mektup yazacağım. Bu sefer kökten bitireceğim bu işi…’’
Reyhan ‘’ne mektubu?’’
Nil ‘’sonra anlatırım…’’
●●●
Sabahın geç saatinde kalkması hiç hayra alamet değildi Devran’ın. O erken kalkmaya alışkın biriydi ama son günlerde onun geç kalkmasını kimse yadırgamıyordu. Merdivenlerden aşağı uyuşuk bir şekilde indi. Herkes kahvaltıdaydı.
Şefkat ‘’günaydın oğlum…’’
Devran ‘’günaydın babaanne…’’
Bekir ‘’iyi misin oğlum?’’
Devran ‘’iyiyim baba neden sordun?’’
Türkan ‘’oğlum senin için endişeleniyoruz, bir kız için şu haline değer mi Allah Aşkına?’’
Devran babasına ‘’şunu sustur baba! Elimden bir kaza çıkacak!!’’
Bekir ‘’Türkan, çeneni kapat.’’
Türkan ‘’oğluma destek oluyorum ben.’’
Devran ‘’olma! Bana destek falan olma!! Senin desteğine ihtiyacım yok. Zaten her şey senin yüzünden oldu, hayatımı sen mahvettin.!’’
Türkan ‘’oğlum bir yanaşma için kırdığın kişi annen.!’’
Devran ‘’Nil’e hakaret edersen, ona dokunan tek bir kelime daha edersen gözünün yaşına bakmam anladın mı beni?!!’’
Devran gerilmiş bir şekilde salona geçerken kapı çaldı.
Bekir ‘’bir sus be kadın! Bir sus!! Yıllardır beni beynimi yedin, yetmedi çocuklarımın da beynini kemirdin yeter ya!’’
Türkan ‘’sen de adam olup çocuklarına sahip çıkabilseydin!’’
Bekir ‘’izin mi verdin, utanmadan beni yargılıyorsun!’’
Devran ‘’bir susun! Rezil etmeyin etrafa bizi, kapı çaldı.’’
Devran kapıyı açtı. Postacıydı kapıdaki.
Devran ‘’buyrun?’’
Postacı ‘’Devran Harmangil’e bir mektup var.’’
Devran ‘’Devran Harmangil benim.’’
Postacı ‘’şuraya bir imza alabilir miyim?’’
Devran imzayı attı ‘’tabi.. yalnız nerden geldi bu mektup kimden?’’
Postacı ‘’nerden geldiğini tam olarak bilemiyorum çünkü gönderen kişi merkezden göndermiş, açık adresi yok.’’
Devran ‘’peki gönderen kim?’’
Postacı ‘’Nil Harmangil…’’
Devran ‘’N-NE?!!’’
Postacı ‘’iyi günler…’’
Devran şaşkınca kapıda kalakaldı biran. Birkaç dakika öyle kalınca içeri geçti.
Şefkat ‘’oğlum iyi misin?’’
Devran ‘’Nil’den mektup gelmiş babaanne…’’
Şefkat ‘’N-NEE?!!’’
Devran alelacele şaşkınlık içinde zarfı açtı. Zarftan Devran’ın Nil’e aldığı ve taktığı evlilik alyansı çıktı. Evden alelacele ayrılırken alyansı bırakmayı unutan Nil mektubun yanında onu da göndermişti belli ki.. bu iyi bir mektuba benzemiyordu ama, kâğıdı açıp okumaya başladı.
‘’ Devran;
Sana son kez mektup yazıyorum. Bu mektupta sana anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki… neyse sadece önemli olanları anlatmaya çalışacağım. Öncelikle beni sığınma evinde bulup peşime düştüğün gün zor durumda kaldım, sana döneceğimi düşünmen saçmalıktı çünkü bunu yapmam mümkün değil. Sen sevdiğin kadından bir çocuk sahibi oluyorsun Devran, baba oluyorsun sen. Asu’nun çocuğunun babası… Asu’yu sevdiğini biliyorum lütfen inkâr etme bu bir işe yaramaz. Onca yaptığı kötü şeyden sonra biliyorum kendine konduramıyorsun onu sevmeyi ama gönül ferman dinlemez. Asu da ne yaptıysa seni sevdiği için yaptı. Neyse, Asu konusunda sana nutuk çekmeyeceğim.
Artık peşime düşmen için bir neden kalmadı Devran, aramızdaki tek ve son bağ da koptu üzülerek söylüyorum. Bilmiyorsundur, ben babamı kaybettim. Eve döndüğümde artık çok geçti, babam ölüm döşeğindeydi ve ben babamı gözlerimin önünde kaybettim. Direncim kırıldı, vücudum daha faza bunlara dayanamadı. Ben düşük yaptım Devran, bebeğimiz artık yok. Onu KAYBETTİM… sonsuza dek kaybettik onu. Bunu üzülerek söylüyorum sana, ama artık vicdan azabıyla peşimden gelmene gerek kalmadı. Çünkü artık bebeğimiz de yok. Ben çok acı çekiyorum Devran, sen peşimden geldikçe de acı çekmeye devam edeceğim.
Lütfen artık beni bırak, aramızda bir bağ da kalmadığına göre ve son bağ olan bebeğimizi de kaybettiğimize göre lütfen acıma saygı duy ve beni aramayı bırak. Ben de senin acına saygı duyuyorum, acını huzurla yaşamaya bak ve daha sonra da kendine yeni güzel bir hayat kur. Çünkü sen bir bebeğini kaybetmiş olsan da halâ bir babasın, Asu’yla evlen ve bebeğinize sahip çık… bundan sonra senden tek isteğim beni unutman ve Asu’ya sahip çıkman… bu mektubu sana yazmak benim için çok zordu ama bunu yapmak zorundaydım Devran, ne olur beni ve acılarımızı affet… çünkü ben seni ve bana yaşattıklarını, yaşananları affettim.
NİL…’’
Şaşkınlıktan elindeki zarf ta, yüzük te, mektup kâğıdı da yere serilmişti. Genç adam okuduklarına inanamamıştı. Nil’le aralarındaki son umudu da, bebeği de yoktu artık.! Nil’i de kaybetmişti bebeğini de… Devran bu acıya nasıl dayanacağını bilemez haldeyken biranda kendini gözleri kararmış, yerde bulmuştu. Bu acıyı genç adamın yüreği kaldıramamıştı daha fazla. Aşkını da, aşkından doğacak olan bebeğini de kaybetmişti artık. Nil’i ömür boyu sonsuza dek tamamen kaybetmişti bundan sonra… bunu bilmek Devran’ın ruhuna eziyet ediyor, ağır geliyordu.
Ağlama yağmur gözlüm
Ben bu derdi çekerim
Ateşlerde yansa da tenim
Sanma senden geçerim
Aşkın yalanı olmaz
Her kalp bunu anlamaz
Unut deme sakın bana
Unutulmaz, unutulmaz, unutulmaz
Aşkın yalanı olmaz
Her kalp bunu anlamaz
Unut deme sakın bana
Unutulmaz, unutulmaz, unutulmaz..
*
Gözlerinde Tutsağım
Alınyazın Yasağım
Belki de Tek Bir Nefes Kadar
Yanındayken Uzağım
Aşkın yalanı olmaz
Her kalp bunu anlamaz
Unut deme sakın bana
Unutulmaz, unutulmaz, unutulmaz
Aşkın yalanı olmaz
Her kalp bunu anlamaz
Unut deme sakın bana
Unutulmaz, unutulmaz, unutulmaz..
…
Dostları ilə paylaş: |