Gölgede dans ‘’Tutsaklık Prangaları’’ Yazan : Gülay Sena Dündar tanitim



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə3/30
tarix30.07.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#64210
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   30

-6-

Şefkat ‘’DEVRAN!!!’’

Babaannesinin uyarıcı ses tonuyla kendine geldi genç adam. Babaannesine döndü. Şefkat Hanımsa ona karmaşık bakışlarla sinirli bir şekilde bakıyordu. Devran şimdi bir açıklama yapmak zorundaydı.

Devran ‘’babaanne.. bak…’’

Nil Gülseren Hanımı küçük bir kız çocuğu gibi gitmek istercesine çekiştirdi ve oradan uzaklaştılar. Devran’ın bakışları tekrar oradan uzaklaşan Nil’de kilitlendi.

Şefkat ‘’ne oldu o kıza?! Ne yaptın?!!’’

Devran ‘’gel, tamam gel.. arka bahçeye geçelim.’’

Şefkat meraklı ve gergin bir edayla Devran’ın önünden geçip gitti arka bahçeye doğru. Devran’sa bu durumu nasıl açıklayabileceğini düşünüyordu. Fakat madem yapmaya utanmamıştı, anlatacaktı da.. buna mecburdu.

●●●

Müştemilat odasına yavaş yavaş girdi. Öyle durulmuştu ki genç kız, kolunu kaldıracak hali yoktu. Gülseren hanım da bunu fark etmişti. Uzanıp dinlenmek isteyen Nil’in içini okur gibi yatağa oturttu genç kızı.



Gülseren ‘’hadi bakalım, sen şimdi biraz uyu, dinlen…’’

Hiç itirazsız yatağa uzandı ve başını yastığa koyup üzerine örtülen battaniyeyle kendini uykunun kollarına bıraktı. Başına gelen kötü şeyleri düşünmeksizin duygularına karşı gelerek kafasını dinlemek istiyordu Nil. Ama bu ne zamana kadar mümkün olacaktı? Bilmiyordu…

●●●

Saksıdaki çiçeğin gübrelerini karıştırarak huzur bulmaya çalışan yaşlı kadını onun bilmediği bu kötü duruma hazırlamaya çalışıyordu genç adam.



Devran ‘’böyle olmasını istememiştim.. hiçbirimiz istememiştik… ama olanla ölene çare yok. Annemin dolduruşuna geldim ben.’’

Şefkat ‘’nasıl olmasını istememiştin??! Daha açık konuş Devran.!’’

Devran ‘’böyle işte..’’

Şefkat ‘’böyle nasıl yani Devran?! Söyle, ne yaptın o kıza da bu hâle geldi?! Lafı dolandırıp durma artık, sinirlerim bozuluyor…!’’

Devran ‘’ben…’’

Şefkat ‘’bak; farkındayım beni anlatacağın şeylere hazırlamaya çalışıyorsun ama bunu yapma. Nasıl anlatırsan anlat benim sinirim geçmeyecek, hep aynı olacak. Dolaylı anlatımlarla kaybedecek vaktim yok benim.’’

Devran ‘’ben Nil’e tecavüz ettim!’’

Şefkat ‘’N-NE?!! Ne yaptın sennn?!!!’’

Bunu öğrendikten sonra Şefkat Hanımın kendisine torunuymuş gibi davranmayacağını, hatta onun gözünde yoldan geçen bir yabancı kadar bile değeri kalmayacağını biliyordu. Ama ne olacaksa olacaktı artık, bunu engellemeye onun bile gücü yetmezdi. Acaba bundan sonra hayat herkes için ne kadar zor olacaktı?

●●●


Bağırıp çağırmak istiyordu, haykırmak belki de.. sesini duyurmak, Devran’a tüm zehrini akıtmak istiyordu. Onu belki tokatlamak dövmek, belki de ÖLDÜRMEK istiyordu. Ama hiçbirini yapamıyordu. Belki de gerçekten bunları yapmak istemiyordu. Yapmak istediği şey bambaşkaydı. Aslında öldürüp kurtarmak istemiyordu onu bu vicdan azabından canını yakmak, acı çektirmek istiyordu. Yaşadıklarının en ağırından bile ağırını Devran’a yaşatmak istiyordu. Öyle canı acımalıydı ki Devran’ın; ölmek için yalvarmalıydı Nil’e, yaşayacağı azaptan kurtulmak istemeliydi. Nil’in dizlerine kapanıp ağlamalı, yalvarmalı, KAHROLMALIYDI. Devran’a hayatının en kötü günlerini yaşatmak için elinden geleni ardına koymayacaktı.

●●●


Şefkat ‘’sen.. sen… sen bunu nasıl yaparsın?! Nasıl? Nasıl yapabildin bunu genç, günahsız, masum bir kıza?!! NASIL?!!! Aklım almıyor! Sen nasıl bu kadar acımasız bir adam olabildin?!’’

Devran ‘’ben.. ben böyle olsun istemedim. İstememiştim. Hem annemin dolduruşuna geldim, hem de sarhoştum. Çok pişmanım, inan bana…’’

Şefkat ‘’bu saydığın nedenlerin hiçbiri seni haklı çıkarmaya yetmez biliyorsun değil mi Devran?! Bunlar seni kurtarmaz! Pişman olman da artık bir işe yaramaz!!’’

Devran ‘’biliyorum, hatamın hiçbir telafisi yok. Ve ben ne yaparsam yapayım ömür boyu bu azaptan kurtulamayacağım. Bir alın lekesi gibi takip edecek bu günah beni. Ama ben böyle olsun istemedim babaanne, affet beni…’’

Şefkat ‘’seni önce Allah, sonra da Nil affetsin Devran. Benim seni affetmeye hakkım yok. Ne zaman ki Nil seni affeder, o zaman ben de seni affederim. Ve unutma Devran; bundan sonra senin yanında değilim! Asla senin tarafında olmayacağım, mazlumun tarafında olacağım.’’

Devran ‘’en doğrusu, benim desteğe ihtiyacım yok. Asıl onun yanında olmalısın, bunun için sana teşekkür bile etmeliyim.’’

Şefkat ‘’neyse ne.! Ben diyeceğimi dedim, bundan sonra hayatını o kıza adayacaksın ve ona olan günahının bedelini ödeyeceksin. Namus borcu bu, başka şeye benzemez! Bari bu sefer adam ol da kızın yanında dur ona destek ol!’’

●●●


Kapının açılmasıyla içeri giren gün ışığı ve genç kadın onu uyandırmıştı. Gözlerini kısarak elleriyle ovuşturdu ve kapıya döndü. Gelen Mualla’ydı.

Mualla ‘’nasılsın Nil? Bak sana yemek getirdim. Acıkmışsındır.’’

Nil başını istemiyormuşçasına salladı. Mualla’nın hevesi kırıldı.

Mualla ‘’ama lütfen, ne olur birkaç lokma ye.. çok güçsüz düştün. Bak annem sana özel yaptı bu yemekleri, haberin olsun.’’

Nil isteksizce tepsiye baktı ama Mualla’nın da kalbini kırmak istemiyordu. En azından kasedeki çorbadan birkaç kaşık içmeye karar verdi. Bir de ayran çorbasıydı kasedeki, en sevdiği çorbalardan biriydi. Kapı aralık bir şekilde açıktı. Kapının önünden geçen Cem göz ucuyla müstakbel yengesine(!) baktı. Ahu gözlü bir dilberdi adeta. Aman Ya Rabbi! Onca kadınla beraber olmuştu, bir sürü süs bebekleri ve porselen bebekten bozma mankenlerle.. böyle doğal güzelini görmemişti. Solgun yüzü ve bitkin vücuduna rağmen oldukça güzel ve çekiciydi. Biran içinden geçirdi ‘’neden hiç ben karşılaşmam böyle kızlarla?!’’ diye sitemkârca. Her şeyin kaymağını abisi Devran yerdi zaten. Kızın güzelini de o bulmuştu. Bir de üstüne üstlük bundan büyük ve çekilmez bir ceza gibi bahsetmiyor muydu her yerde… işte buna daha çok çıldırıyordu Cem. Bu kızın karşısında Asu’nun hiç şansı yok diye geçirdi içinden.

●●●


Asu odasında çıldırmış gibi bir edayla Devran’ı arayıp duruyordu. Ama genç adam bir türlü aramalarına dönüp karşılık vermiyordu. Şirkete de gelmemişti. Ne oluyordu bu adama böyle? Yoksa genç kadının korktuğu başına mı geliyordu?! Kendisinden sıkılıp yeni karısına mı dönmüştü yüzünü? Zorla evlendiği kıza aşık mı olmaya başlıyordu? Biran Devran’ı kaybetme ihtimaliyle sarsıldı Asu. Devran’ı kaybetmeye dayanamazdı. Onu kimseye kaptırmaya niyetli değildi. Kesinlikle Devran Asu’ya aitti. Kimse onu kendisinden alamazdı. Hele zorla evlendiği gariban bir kız… ASLA!!! Devran’ı delicesine arayıp duruyordu telefonla. Cevap verene kadar da arayacaktı.

●●●


Eee yetmişti artık! Sabahtan beri kendisini arayıp duruyordu bu kadın.! Ne sanıyordu ki bu kendini? Beraber olduğu basit kadınlardan biriydi yalnızca Asu. Ona değer bile vermiyordu. Sadece bedensel ihtiyaçlarını gidermek istediği biriydi ve sevgiliydi onun. Sabahtan beri araması ve onu rahatsız etmesi delirtmişti onu. Zaten başında yeterince dert vardı, iç savaş yaşıyordu. Bir de onunla uğraşamazdı. Telefonu hışımla açtı onunla görüşmek istememesine rağmen.

Devran ‘’alo?! Ne var Asu?!!’’

Asu ‘’Devrann.. aşkım seni merak ettim. Neredesin?’’

Devran ‘’sana hesap vermem gerektiğini bilmiyordum Asu(!) bugün şirkete gelmeyeceğim. Ne istiyorsun??’’

Asu ‘’neden gelmiyorsun?’’

Devran ‘’hesap mı soruyorsun sen bana?!’’

Asu ‘’hayır, sadece neden gelmeyeceğini anlamadım.’’

Devran ‘’anlamak zorunda değilsin zaten, gelmeyeceğimi bil sadece. Bir de dakika başı arayıp durma beni.. senden başka işim gücüm de var benim.’’

Suratına kapanan kapıyla afalladı genç kadın. Bu da neydi böyle?! Devran onunla nasıl konuşmuştu ya? Yoksa düşündüğü saçmalıkların gerçeklik payı mı vardı? Devran ondan sıkılaya başladığı için mi başından savmaya başlamıştı? Yoksa evlendiği kadına karşı mı ilgi duyuyordu artık? O dış kapının dış mandalı mıydı yani? Hayır…! Hayır, buna kesinlikle müsaade edemezdi, etmezdi! Devran’ı kimseye kaptırmayacaktı elbette. İlk fırsatta Devran’la bu konuda konuşacaktı.

●●●


Telefonu kapattıktan sonra hızla müştemilat kapısına doğru yaklaştı genç adam. Kapıyı aralayıp içeri girdiğinde Mualla Nil’e yemek yediriyordu. Nil’in elleri titrediği için Mualla hem genç kızla sohbet ediyor, hem de ona yemek yeme konusunda yardım ediyordu. Devran bu manzarayı görünce kendisine bir kez daha lânet etti içinden. Bu kız kendisi yüzünden bu haldeydi ve o hiçbir şey yapamıyordu. Onu bir doktora götürmeliydi, en azından bunu ona borçluydu.

Devran ‘’Mualla…’’

Hem Mualla hem de Nil duyduğu sesle irkilip genç adama döndü. Nil Devran’ı görünce yorganın altına saklandı. Mualla Nil’in bu davranışını görünce kaşlarını çatarak Devran’a döndü.

Mualla ‘’ne işiniz var burda Devran Bey?! Ne istiyorsunuz? Çıkar mısınız lütfen?!’’

Devran ‘’ben yardım etmeye geldim sadece.. yardımcı olmak istiyorum. Bunu borçluyum.’’

Mualla ‘’siz hiçbir şey borçlu değilsiniz bu kıza karşı. Çıkın lütfen…!’’

Devran ‘’Mualla.! İzin ver de yardım edeyim! Kız benim yüzümden konuşamıyor. Bari doktora gidip bir muayene ettirelim, ilaç falan alalım.’’

Mualla ‘’biz götürürüz onu, siz yorulmayın(!)’’

Devran ‘’Mualla!’’

Mualla ‘’şimdi annem izin vermeden gönderemem Nil’i. Ayrıca o sizi görmek istemiyor gördüğünüz gibi. Annem kızar yoksa.’’

Devran ‘’benim kızmamdan iyidir Mualla. Annen de bir şey diyemez. Benim kim olduğumu unuttunuz galiba. Kendine gel…!’’

Mualla ‘’ama…’’

Devran yatağa doğru yaklaştı ve Nil’i yataktan kaldırmaya çalıştı. Nil direnerek gelmemeye çalışırken Devran Mualla’nın bir yerde haklı olduğunu anlamıştı.

Devran ‘’o zaman.. sen de geleceksin bizimle. Hem Gülseren Hanım da bir şey diyemez, hem de Nil’i hastaneye götürebiliriz.’’

Mualla ‘’…’’

Devran ‘’?’’

Mualla ‘’peki, yalnız gitmesinden iyidir.’’

●●●


Doktorun ağzının içine bakıyordu Mualla ve Devran. En sonunda karşılarında sessizce kalan doktora döndü Devran ve seslendi.

Devran ‘’doktor bey? Durum nedir?’’

Doktor ‘’hasta şimdilik iyi sayılır. Ama en yakın zamanda bir psikiyatristten yardım alması gerekir. Büyük bir şok geçirmiş olmalı, onu etkileyen bir olayla karşılaşmış olmalı ki böylesine dili tutulmuş.’’

Mualla bu sözler üzerine suçlayıcı bakışlarla Devran’a dönüp baktı. Sonra doktora döndü.

Mualla ‘’hep böyle mi kalacak??’’

Devran ‘’konuşamayacak mı???’’

Doktor ‘’korkmayın, geçici olarak konuşamıyor. Ama yavaş yavaş dili çözülecektir. Sakinleştirici yazıcam hanımefendiye. Eğer ters bir durum olursa kullanırsınız.’’

Devran ‘’siz merak etmeyin…’’

●●●

Akşam olmuştu. Bütün gün odasına kapanmış düşünüp durmuştu Devran. Niye yapmıştı bunu?! Neden EN BAŞINDAN annesini dinleyip Nil’le evlenmişti? Ona acı çektirince ne kazanmış olacaktı? Bunu hatalarını yapmadan önce düşünmemişti fakat artık intikamını almaya başlamasına rağmen rahatlayamadığını hissediyordu. Annesi haksızdı. Bunu şimdi yeni yeni fark ediyordu. Bu kızın canını yaktıkça kendisini daha iyi hissetmiyordu tabi, sadist değildi o. Ama annesini dinleyip böyle aptalca bir işe nasıl da kalkışmıştı? Kendisini nasıl affedecekti? Tabi ki de AFFETMEYECEKTİ.



Bu düşüncelerin içinde boğulurken kapı çaldı ve içeri Bade girdi.

Devran ‘’ne var Bade?’’

Bade ‘’abi, annem seni çağırıyor.’’

Devran ‘’rahat bırakın beni, dinleneceğim.’’

Bade ‘’sence annem bunu dinler mi? Ona bir görün, sonra yine çıkarsın odana.’’

Devran ‘’Bade…’’

Bade ‘’abi, lütfen…’’

Devran ‘’offf…!’’

Devran aşağıya inmek için odasından indi ve kız kardeşini arkasında bırakarak merdivenlerden aşağı indi. Salonda Türkan Hanım oturmuş onu bekliyordu. Elleri ceplerinde gergin bir tavırla salona girdi ve annesine yaklaştı.

Devran ‘’ne istiyorsun anne?’’

Türkan ‘’bu oyunun bittiğini mi sanıyorsun sen?!’’

Devran ‘’ne oyunu?’’

Türkan ‘’biz bir intikam olayına giriştik Devran.! Ve bu intikam oyunu bitmedi…!’’

Devran ‘’saçmalama anne!! Ben bundan sonra bu işte yokum.! Sen de kendine gel artık bence. Çünkü o kıza bundan sonra ne sen ne de ben hiçbir şey yapmayacağız!’’

Türkan ‘’öyle yarı yolda bırakıp dönemezsin annene arkanı! Bu işten sıyrılacağını sanıyorsan yanılıyorsun!!’’

Devran ‘’bana bundan sonra zorla hiçbir şey yaptıramayacağını sen de biliyorsun. Daha önce de bana zorla hiçbir şey yaptıramayacağını biliyordun, o yüzden bana duygu sömürgesi yaptın. Babamın bize hainlik ettiği yalanını uydurdun! Sonra bu kızla evlenmek zorunda kaldım ben.! Ama artık bana istemediğim bir şeyi zorla yaptıramayacağını bilmelisin. Hiçbir şekilde o kıza zarar vermeyeceğim bundan sonra! Senin de zarar vermene izin vermeyeceğim, bilesin!!! İŞTE O KADAR!’’

Sinirle kapıyı çarparak salondan çıktı. Türkan Hanım oğlunun bu hallerinden oldukça korkmuştu. Artık bu intikam oyununa Devran’ı dahil edemeyeceğini anlamıştı. Bu durumda intikam oyununa başkasını katmalıydı. O kişi de Cem’den başkası değildi.

Türkan ‘’Bade!! Bana Cem’i çağır! Onunla konuşacaklarım var…!’’

●●●

Gülseren Hanım genç kızın üzerine battaniyesini itinayla örttü ve alnına bir öpücük kondurdu.



Gülseren ‘’ben yatıyorum. Sana da iyi geceler. Her şey çok güzel olacak, unutma. Sadece biraz zamana ihtiyacımız var. Yaralarını sarabilmek için biraz zamana ihtiyacın var.’’

Nil’in içi şefkat dolmuştu bu yaşlı kadın sayesinde. Nasıl da rahatlatabilmişti biraz olsun genç kızı. Odadan sakince çıktı Gülseren Hanım. Bu yaşananlar nasıl unutulabilirdi ki? Yalnızca sineye çekilebilirdi bir süre sonra, unutulması mümkün değildi. Hele içindeki nefret asla soğumayacaktı. Ama zaten Gülseren Hanım unutmaktan ya da nefretin dinmesinden bahsetmemişti ki.! O sadece yaraların sarılmasından bahsetmişti. Nil yaralarını saracak, Devran’a yeni yaralar açacaktı. Derken kapının açılmasıyla kendine geldi ve yataktan doğruldu.

Karşısındaki genç kızın tam da istediği gibi avcuna düşmesi onu oldukça mutlu etmişti. Cem Nil’e baktı ve bu gece tam ağzına layık olan bu kızı bulduğuna sevinmişti. Kötü bakışlarla Nil’e yaklaştığında Nil korkuyla geri çekildi. Konuşamıyordu. Cem kızın konuşamadığını biliyordu ve bu onun işini daha da kolaylaştıracaktı. Bu çok zevkli bir oyun olacaktı. Abisi Devran’ın yarım bıraktığı işi tamamlayacaktı Cem.! Ve bunu anlamaya başlayan Nil ise dehşet ve korku dolu gözlerle kurtulma çabasındaydı. Hışımla ve zevk içinde genç kızın üzerine çullandı Cem. Nil ses çıkaramadan kollarında çırpınırken gözünden yaşlar akıyordu. Aynı kaderi bir daha yaşamak ona ağır gelecekti.



-7-

Üzerindeki adamdan gayretli çırpınışlarıyla kurtulmaya çalışırken konuşabilmeyi, sesini çıkarabilmeyi her şeyden çok isterdi. Hatta Devran’a bağırıp çağırmayı istediği zamanlardan bile çok…! Ama konuşamıyordu işte, kendini ne kadar zorlarsa zorlasın yapamıyordu bunu. Bu yüzden de kendisini iyice aciz hissediyordu.

●●●


Annesinin bu saçma sapan aptalca intikam oyunlarından iyice bunalmıştı. İşin ilginci daha önce desteklediği bu oyun onu çileden çıkarıyordu artık. Neden böyle olmuştu ona birden bire.. neden bu intikam oyunundan soğuyup nefret etmişti? Bilemiyordu. Bunun özel bir nedeni olsa bile ne olduğunu çözemiyordu. Bildiği tek şey vardı, o da artık bu oyuna dahil olmayacağıydı. Ayrıca Nil’e daha fazla zarar getirmeyeceğiydi. Bu yüzden nefes almak için bahçeye çıkmıştı işte, yarım saattir aynı bahçenin içinde dolanıyordu. Ahşap kulübedeki kıpırtının farkına vardığında elini cebinden çıkardı. Biran ne olduğunu merak etti. Belki de hiçbir şey yoktu, ahşap bir kulübeden ibaret olan müştemilat ahşap olduğu için en ufak bir kıpırtıyı bile büyütüyor olabilirdi. Ama öyle bile olsa içinin rahatlamasını istiyordu, ya da bir daha Nil’i görmek istiyordu. Önce kendine kızdı.

Devran kendi kendine homurdanarak ‘’eserini mi görmek istiyorsun işe yaramaz…!’’

Biran kapıdan geri dönecekti ki kıpırtıların hızlanması onu daha da işkillendirmişti. Bir şey kaybetmeyeceğini düşündüğü için kapıyı araladı ve içeri usulca girdi. Ve gördüğü manzara onu adeta şok etmişti. Cem’i gayretle kurtulmak için çırpınan Nil’in üzerinde görünce kan beynine sıçramıştı. Tam da Nil’e bir daha zarar gelmesine izin vermeyeceğini düşünürken bu manzara onu gerçekten delirtmişti. Ani bir atakta yatağa doğru tek adımla adeta sıçradı ve Cem’i ensesinden yakalayarak yakasına yapıştı. Nil’in üzerinden kaldırarak yere fırlattı kardeşini ve üzerine çıkarak ağır darbelerle yumruklamaya başlamıştı. Nil öyle korkmuş görünüyordu ki.. hayatının en korkunç ikinci gecesini yaşıyordu adeta. Devran’ın altında dayak yerken sinir olan Cem gücünü kullanmaya çalışarak birkaç yumruk ta abisine atmak istedi. Birbirileriyle vahşice dövüşen iki kardeş genç kızı oldukça ürkütüp korkutmuştu. Yataktan uzaklaşarak yatağın ayak ucundaki komidine yaklaştı. Devran’ın da birkaç darbe almaya başladığını görünce ister istemez kavgaya el koymak istemişti. Onun için bu iki kardeş te kötülüğün sembolüydü ama Cem yüzünden yaşadıkları sıcağı sıcağınaydı, birkaç saniye önce ona zarar vermeye kalkışmıştı. Bu yüzden bu kavgaya bir son vermeye çalışarak yatağın ayak ucundaki komidinin üzerindeki cam sürahiyi Devran’ın üzerine çıkmış onu dövmeye çalışan Cem’in kafasına indirerek parçaladı.

Bu ani hareketle ürken Nil bunu kendisinden bile beklemediği için birkaç adım geriye çekilerek yere çöktü hızla. Devran bir yerde baygınca yatan ve başı kanayan Cem’e bir de yere korkuyla çöküp ağlayan Nil’e bakıyordu ki genç kızın korkusu ona yetmişti. Hemen Cem’in başına baktı ve boynuna dokunarak yaşayıp yaşamadığını anlamaya çalıştı. Sert cam sürahiyle başına ağır bir darbe almıştı ve birkaç saniye içinde bütün ahşap kanlar içinde kalmıştı. Nil o korkuyla yaşlı gözlerini kısıp Devran’a döndü.

Nil ‘’Ölmüş mü???!’’

Bu sesle irkilen Devran hem çok şaşırmıştı Nil’in konuşmasına, hem de Cem’in ölüp ölmediğine konsantre olmaya çalışıyordu.

Devran ‘’yaşıyor.. bu aşağılığa bir şey olmaz.! Hem bir sürahiyle ölmez bu, kötüye bir şey olmaz…!’’

Nil ‘’sana bir şey olmadığı gibi mi?!!’’

Devran bu söze cevap veremezdi tabi.. Nil ne dese haklıydı. Buna izin verecekti. Nil’in ona içini dökmesine, bağırıp çağırmasına, bütün zehrini akıtmasına ve ona istediği kadar hakaret etmesine… bunu hiç kimseye yapmazdı ama bu sefer bunu hak etmişti.

Devran ‘’sen.. Gülseren Hanımın odasına geç orda yedek bir yatak vardı, bu gece orada yatarsın. Ben de şu geri zekalının icabına bakayım. Özel bir doktor çağırayım.’’

Nil ne olumlu ne de olumsuz hiçbir cevap vermeden hızla odayı terk etmişti bile. Genç adam bunu ve daha fazlasını hak ettiğini biliyordu. Bu yüzden bundan sonra Nil’e karşı daha sabırlı olacak, bütün hakaretlerine ve aşağılayıcı sözlerine hiç cevap vermeden onları kabullenecekti. Hak ettiğini biliyordu, ama bunun yetmeyeceğini de biliyordu.

●●●


Gecenin ilerleyen saatlerinde sessiz sedasız bir şekilde Gülseren Hanımın odasına girdi ve yatağa yatıp yorganı üzerine çekti. Yorganın altına sessizce girerek hıçkırıklarını engellemeye çalışırken ağlayışlarını da durduramıyordu.

Sanki bedenimde sığıntı yüreğim.

Koparılmış unutulmamış viran düşlerim.

Yenilmedim hala ümidim var.

Sözleri buysa susmayı yeğlerim.

Yüreğinin en ücra köşesine al beni sakla.

Beni orada çocuk … sarıp sarmala.

Kilidini sal uzaklara.

Bulunmasın bir daha.

Esaretin böylesi makbul anlasana.

Yüreğinin en ücra köşesine al beni sakla.

Beni orada çocuk … sarıp sarmala.

Kilidini sal uzaklara.

Bulunmasın bir daha.

Esaretin böylesi makbul anlasana.

Sensiz yatağımda sığıntı bedenim

Yeni gittin ama ben seni şimdiden özledim

Kokun bile daha hala üzerimde

Gözlerim yolda sendeyim.com gelişini bekler

Yüreğinin en ücra köşesine al beni sakla

Tutsağım sana inan bana böylesi başka

Kilidini sal sendeyim.com uzaklara bulunmasın

Bir daha esaretin böylesi makbul anlasana

●●●


Öyle bir hırstı ki bu kadının içindeki.. hiç kimse bunu engelleyebilecek gibi değildi. İçindeki hırs, kaybetmenin verdiği şeytanlık ve kalbi kırık her kadının davrandığı gibi intikam alma çabaları. İşte bütün bunlar bu aileyi bu noktaya getirmişti. O kardeşiyle kavga etmişti ve zavallı sığıntı bir kızcağız yaşadıklarının verdiği hakla kardeşini ölümden döndürmüştü. Zaten kız bunu yapmasaydı da o öldürecekti kardeşini. Pişman değildi, Nil’e de hiç kızmıyordu çünkü Cem bunların hepsini hak etmişti. Ama hepsini bu hallere getiren Türkan Harmangil’di. Annesine ne kadar kızsa, onu ne kadar suçlasa azdı. Nil’in bu yaşadıkları da, bunun sonucunda dönüştüğü hırçın ve ürkek kişiliği de, iki kardeş olan kendisi ve Cem’in düşmanlaşması da… hepsi Türkan Hanımın suçuydu.

Bunları salondaki cam kenarında elleri ceplerinde düşünürken Cem’in odasından çıkıp aşağıya geldi aile doktorları Selçuk Bey. Devran arkasını dönüp Selçuk Beye odaklandı.

Devran ‘’Selçuk?’’

Selçuk ‘’önemli bir durum yok, başındaki ağır bir darbe ama zamanla düzelecektir. Gerekli müdahaleyi yaptık. Bu gece istirahat etsin, sonraki duruma göre bana haber verirsiniz.’’

Devran ‘’teşekkürler Selçuk, seni de yorduk buraya kadar bu hayta yüzünden.’’

Selçuk ‘’hiç önemli değil, biliyorsun. Ama nasıl bu hale geldi bu çocuk?’’

Devran ‘’orasını boş ver, karıştırma.’’

Selçuk ‘’eğer normal bir doktora gitseydiniz polisin tutanak tutması gerekirdi biliyorsun değil mi?’’

Devran ‘’biliyorum, o yüzden teşekkür ediyorum zaten. Ama sen de bu mevzuyu daha fazla kurcalama.’’

Selçuk ‘’peki, iyi geceler size…’’

Devran ‘’sana da…’’

Devran Selçuk’u uğurlarken merdivenlerden aşağıya Suat indi. Devran kapıyı kapatarak abisine döndü.

Suat ‘’Selçuk muydu o?’’

Devran ‘’evet…’’

Suat ‘’ne işi vardı ki bu saatte?’’

Devran ‘’her şeyi anlatıcam. Annem iyice zıvanadan çıktı. Hiçbir şey bildiğin gibi değil. Mutfağa geçelim.’’

Suat ‘’olur, ben de su içmeye kalkmıştım zaten.’’

İkinci cilt abisine yaptığı terbiyesizlikleri nasıl anlatacağını bilmiyordu ama Devran bunu anlatmak zorunda olduğunu da çok iyi biliyordu. Abisinin bu konuya hakim olduğunda etkin olabileceğini ve ortalığı yatıştırabilme gücüne sahip olacağını bildiği için bunu paylaşmasının son derece yararlı olduğunu düşünüyordu genç adam.

●●●

Sabah olmuştu. Geceden beri gözüne bir gram bile uyku girmemişti genç kızın. Halbuki eskiden uykuya çok düşkün bir kızdı Nil. Şimdiyse şu son günlerden sonra uyumakta güçlük çekiyordu. Yaşadıkları az buz şeyler değildi ki. Yatağında uyuyakalmıştı sessizce ağlayarak hıçkırıklarının arasında. Bu sırada Gülseren Hanım uyanıp Nil’i görünce biraz şaşırmıştı. Nil’in burada olması hiç hayra alamet değildi. Bu sırada baş ağrısıyla uyanan Nil yorganı kaldırıp karşısında Gülseren Hanımı görünce irkildi.



Gülseren ‘’korkma kızım, sen bu gece buraya mı geldin? Neden ama? Ah… doğru ya, konuşamıyorsun sen. Ah be yavrum, senin de bu çektiklerini başkası çekse nasıl dayanırdı ki?’’

Nil ‘’ben bir hata yaptım…’’

Gülseren bu söze çok şaşırmıştı.

Gülseren ‘’sen konuştun mu az önce?’’

Nil ‘’ben dün akşamdan beri konuşabiliyorum Gülseren Teyze. Dün akşam çok kötü şeyler oldu.’’

Gülseren ‘’ne oldu?’’

Önce suskunca karşısındaki yaşlı kadına sadece bakışlarıyla bir şeyler anlatma çabasına girdi. Sonra her şeyi anlatmaya karar verdi.

Nil ‘’bir adam.. tanımıyorum ben onu ama, Devran’ın kardeşiymiş o kadarını biliyordum.’’

Gülseren ‘’Cem Bey mi? Ne olmuş ki ona??’’

Gülseren Hanım Nil’in korkulu ve dolan gözlerinden bir şeyleri tahmin etmeye başlamıştı bile. Hiç beklemediği biri de değildi üstelik. Cem’den tam beklenen bir davranıştı onun açısından.

●●●

Devran odasındaydı. Pencereden dışarı bakıyordu öyle ummansızca. Sadece Nil’i düşünüyordu bu sıralar… onun hayatı, onun psikolojisi ve onun durumu… doğru olan da buydu ona göre çünkü o kızın bu halde olmasının tek sebebi kendisiydi. Kendi öz kardeşinin ona saldırması bile… onu sözde evliliklerinden beri sürekli aşağılamıştı kardeşinin yanında da, diğerlerinin yanında da… ona bir meta gibi davranmıştı hep ve bundan ziyadesiyle pişmandı şuan. Onun da bir insan olduğunu unutmuş gibiydi. Şimdi hatırlıyordu Cem’in bu durum hakkında verdiği sinyalleri…



‘’ Cem ‘duydum ki ahu sözlü bir ceylanla evlenmişsin abicim, sana cezadan çok ödül olmuş biraz… (!) eee abiler her şeyin kaymağını yer(!)’



Devran ‘bu konuda konuşmak istemiyorum Cem.’



Cem ‘ne o? Hatun yoruyor mu seni(?) enerjisine yetişemiyor musun yoksa(!)’

Devran gergin bir ifadeyle ‘o bir…’

Cem ‘panter mi(!)’

Devran ‘hayır geri zekâlı! O sadece intikam için köşke gelen bir sürtük.! Bir oyuncak…’ ‘’

Doğru ya! Ona bu hakkı kendisi vermişti. O kızın bir sürtük olduğunu, onun için sadece bir oyuncak olduğunu nasıl da söylemişti? Kardeşi de abisinin oyuncağıyla biraz oynamak istemişti, bundan daha doğal ne olabilirdi ki(!) Devran suçunu kabul ediyordu. Kadınına, namusuna sahip çıkamamıştı. Gerçekten kadını olmasa bile hem yalancı da olsa evlilerdi, hem de o kızla beraber olmuştu. Bu evli olduklarının en net kanıtıydı. Öyle çok hata yapmıştı ki Devran, hangisini düşüneceğini bilemiyordu.

Bu sırada kapısı çaldı ve içeri cevap bile beklemeden Suat girdi.

Suat ‘’Cem uyandı. Eğer konuşmak istersen…’’

Devran ‘’suratını bile görmek istemiyorum ama, onu uyarmak zorundayım.’’

Suat ‘’ne konuda?’’

Devran ‘’Nil konusunda.’’

Suat ‘’Nil demişken.. biraz bu konuda konuşmak istiyorum Devran.’’

Devran ‘’tabi, konuşalım. Ne konuşucaz?’’

Suat ‘’ne diyeceksin Cem’e? ‘o benim karım, bir daha ona saldırma’ falan mı(!)’’

Devran ‘’hayır, sadece ondan uzak durmasını..’’

Suat ‘’sen uzak durabildin mi o kızdan? Rahat bıraktın mı kızcağızı?! Rahat durdun mu ki kardeşine bu konuda öğüt vereceksin? Çok merak ediyorum Devran, sen bu kıza bütün bunları sırf annemin şu saçma intikam oyunu için mi yaptın?! Bu kıza bunları sadece onun için mi yaşattın?’’

Devran ‘’Sadece onun için diyemem, yalancılık olur bu. Ama büyük bir payı var annemin bu konuda. Sonuçta onun yüzünden evlendim Nil’le…’’

Suat ‘’eee? Sadede gelelim.’’

Devran ‘’ben kendime yenildim abi. Başka kimseye değil, sadece kendime.. böyle biri olmadığımı sen de biliyorsun ama onu karşımda görünce… bilmiyorum gerçekten, kendime hakim olamadım. Pişmanım ama bunun hiçbir işe yaramayacağını biliyorum. Üstelik artık hatamı telafi edebilecek konumda da değilim.’’

Suat ‘’sen neden kendine hakim olamadın Devran?’’

Devran ‘’ne?! Ne anlatmaya çalışıyorsun abi?’’

Suat ‘’az önce kendi ağzınla yakalandın Devran. Otuz saniye önce böyle biri olmadığını söyledin. Ve bu da daha önce bir kadına böyle bir şey yapmadığın anlamına geliyor. Peki bu kızın ne gibi bir özelliği var? Onu görünce neden dayanamadın??’’

Devran ‘’ya, ne bileyim.. o anki ruh halim …’’

Suat ‘’halâ anlamıyorsun değil mi? O anki ruh halinde bir şey yok Devran.’’

Suat’ın manalı bakışlarından onun ne anlatmak istediğini sezen Devran başını itiraz edercesine iki yana salladı.

Devran ‘’yo, yo hayır.! Sen yanlış düşünüyorsun! Ben ona aşık falan değilim. Hem biz zorla evlendik, unuttun mu?!’’

Suat ‘’zorla evlenip birbirine aşık olan o kadar çok çift tanıyorum ki Devran…’’

Devran ‘’peki hepsi de benim Nil’e yaptıklarımı yapmışlar mıydı abi?!’’

Devran kapıdan dışarı hışımla çıktı. Abisi saçmalamaktan başka bir şey yapmıyordu. Ne o Nil’e aşık olabilirdi, ne de Nil ona… bunca yaşanan şeye rağmen bunun olması zaten mümkün değilken şimdi iyice imkânsızlaşmıştı. Suat zaten hep duygusal bir tipti, yani aşkı fazla düşünen biriydi. Bu yüzden aklından bu saçma düşünceleri silerek Cem’in odasına doğru yürüdü.

●●●


Cem odasındaydı. Karşısındaki Mualla’ya emirler yağdırıyordu.

Cem ‘’bana meyve suyu getir, taze sıkılmış olsun…’’

Mualla ‘’peki Cem Bey.’’

Mualla dışarı çıktı ve kapıyı kapatarak kendi kendine söylenmeye başladı.

Mualla ‘’taze sıkılmış meyve suyun boğazında kalır inşallah! Meyveyi değil de senin boğazını sıkmak isterdim ya, neyse…!’’

Devran ‘’sen zahmet etme, ben sıkacağım.’’

Arkasından gelen sesle irkilerek esas duruşa geçti Mualla.

Mualla ‘’Devran Bey?! Ben, şey…’’

Devran ‘’sorun yok, sen işine bak. Ha sakın bu geri zekalıya meyve suyu falan da getirmeye kalkma. İki gün yemek, su hiçbir şey vermeyeceksiniz. Odadan çıkarken kapısını kilitleyeceğim, anahtarı da bende olacak.’’

Mualla ‘’peki.. ama ya şey olursa…’’

Devran ‘’ne olursa?’’

Mualla ‘’yani tuvalet ihtiyacını nasıl giderecek bu adam?’’

Devran ‘’sence yemek yemeyen, su içmeyen bir insanın tuvalet ihtiyacı olur mu?’’

Mualla ‘’olmaz…’’

Devran ‘’iyi, hem varsa da altına yapsın. Umurumda bile değil. O cezalı, anladın mı? CEZALI. Yeterince açık oldum değil mi? Annem ya da herhangi biri gelip onu kurtarmaya çalışırsa kesinlikle hayır! İki gün cezalı bu çocuk.’’

Mualla ‘’siz nasıl isterseniz.’’

Mualla koridorda hızla yürüyerek gözden kaybolurken içinden konuşuyordu.

Mualla İÇİNDEN ‘’bunca zamandır buradayım, ilk kez doğru bir şey yaptın Devran efendi. Seni canı gönülden tebrik etmek isterdim ama geç kaldın, Nil’e yaptıklarınla en dibe düştün zaten…!’’

●●●

İçeri giren abisini görünce yatağından doğruldu Cem.



Cem ‘’abi…’’

Devran ‘’sen.. ne şerefsiz, ne adi, ne aşağılık bir adamsın ki benim nikahımdaki kıza böyle davranma cüretini buluyorsun?!’’

Cem ‘’abi, ama sen…’’

Devran ‘’ben ne?’’

Cem ‘’sen demiştin ki.. o sadece bir oyuncak.’’

Devran ‘’bu zamana kadar söylediğim her şeyi unut! Bu andan itibaren sen de dahil hiç kimse ama hiç kimse Nil’e karışmayacak! Karışanı da öldürürüm Cem, anladın mı?! Zaten dün gece nerdeyse ölüyordun, kendine gel artık!’’

Cem ‘’ne yani? O sürtüğün bana yaptığı yanına kâr mı kalacak? Kafamda sürahi parçaladı!’’

Devran sinirle bir tokat indirdi kardeşine ve ‘’sen o sürahiyi yaptıklarınla kafana hak etmiştin zaten. Sakın bir daha o kıza karışma, kardeş falan dinlemem, parçalarım seni…!!!’’

Devran Cem’in boğazını sinirle sıktı.

Cem ‘’abi, boğuluyorum…!’’

Devran hızla Cem’i bırakarak ‘’geber! Artık umurumda değilsin.!!’’

Devran kapıdan çıkarken ‘’ha bu arada, iki gün oda cezalısın Cem. Çocukluk günlerini özlemişsindir belki, bu sefer daha zorlu bir ceza bu. Yemek, su hiçbir şey yok.! Sen bunu hak ettin, hem de çoktan!!!’’

Cem ‘’ne?! Abi! Abi!! Abiii!!!’’

Devran onu dinlemeden kapıdan çıktı ve kapıyı hızla kilitledi birkaç kez. Cem yatağından hızla kalkarak kapıyı açmaya çalıştı.

Cem ‘’abi aç kapıyı, aç!!!’’

●●●


Türkan Hanım salonda zevkle kahvesini yudumlarken biricik oğlu Cem’in gelip dün gece hakkında rapor vermesini bekliyordu. Artık o kızdan intikamını Cem alacaktı ona göre. Halbuki daha Devran’ın gücünden haberi bile yoktu. Merdivenlerden sinirle Devran indi.

Devran ‘’anne, konuşacağız.’’

Türkan ‘’konuşalım, ne konuşacağız?’’

Devran ‘’sen ne biçim bir kadınsın ya?! Ne biçim bir annesinnn?!! Sana anne diyorum ama, bunun için bile kendimden utanıyorum!’’

Türkan ‘’ağzını topla Devran, benimle düzgün konuş! Ben senin annenim.!’’

Devran ‘’ne yazık ki annemsin, ne yazık ki!! Sen dün gece nelerin olduğundan haberdar mısın?! Cem Nil’e saldırdı, ben de Cem’e…! Kafası yarıldı, gece gece doktora da rezil olduk.! Ben yetişmeseydim kim bilir kıza neler neler olacaktı?!’’

Türkan ‘’ne?! Cem yaralandı mı?!!’’

Devran ‘’evet, ama algıda seçicilik yapma anne! Konumuz senin salak oğlunun kafası değil, kötüye bir şey olmaz! Konumuz, Nil’in bu evdeki konumu ve çektiği zulüm.!’’

Türkan ‘’peki annenin çektiği zulümlerle ilgilendin mi hiç o kızın çektikleriyle ilgilendiğin kadar?! Benim gecelerce babanın bizi terk ettiği için döktüğüm göz yaşları.. umrunda oldu mu hiç?!’’

Devran ‘’suçlu o kız değil ama! Bunun sorumlusu ne benim babam, ne de Nil’in annesi! Bunun sorumlusu SENSİN anne, artık bundan eminim.! Eskiden bir anlam veremesem de senin destekçindim ama bütün suçlusu sensin bunların! Babamı elinden kaçıran sensin, neden bizim hayatımızı mahvediyorsun sen?! Bana bak, bir daha o kıza sen de dokunmayacaksın, bu evdeki hiç kimse de!!!’’

Aşağıya hışımla Şefkat Hanım ve onu sakinleştirmeye çalışan Bade indi.

Şefkat ‘’Cem’in dün gece yaptıkları doğru mu?! Suat doğruları mı söylüyor Devran?!’’

Devran ‘’evet, doğruları söylüyor ve bunun da sorumlusu annem. Lütfen birbirinizi yiyin ama beni karıştırmayın. Ha bu arada iki gün cezalı Cem. O odada aç susuz kalsın da aklı başına gelsin! Hiçbiriniz müdahale etmeyin, yakarım canınızı!’’

Devran gittikten sonra Şefkat Gülseren Hanımı çağırdı ve Gülseren Hanım geldi.

Gülseren ‘’buyurun Şefkat Hanım?’’

Şefkat ‘’bundan sonra Nil, müştemilatta değil bu evde yaşayacak.! En üst katta bir oda hazırlayın, bu akşamdan itibaren o odada kalsın.’’

Gülseren Hanım çok sevinmişti buna. Şefkat Hanımın gelişiyle her şeyin değişeceğini biliyordu ama bu kadarını hesaba katmamıştı.

Gülseren ‘’tabi Şefkat Hanım, hemen…!’’

●●●

Akşam olmuştu. Herkes uyumuştu ama uyumayan tek bir kişi vardı. NİL… o kadar şey yaşamıştı ki haksız yere. Buna rağmen bazen düşünüyordu, onun bir suçu var mıydı bu yaşananlarda? Ne hata yapmıştı ki bunlar başına gelmişti? Devran’dan nefret ediyordu. Onu ikinci bir şoktan kurtarmasına rağmen nefret ediyordu çünkü zaten ilk şoku da onun yüzünden yaşamıştı. Bir de kardeşine bu cesareti veren kendisiydi zaten.



Nil ‘’ALLAH’IM… dayanamıyorum artık Ya Rabbim, yardım et bana…! Ben bu acıyla yaşayamıyorum, bana bir yol göster.! Bir kurtuluş yolu… yeniden savaşacak gücüm yok!’’

Çaresizce diz çöktü genç kız ve Devran’dan öyle nefret ediyordu ki artık ondan intikam bile almak istemiyordu. Sadece ondan kurtulmak, onun ölmesini istiyordu. Sağ olsun Şefkat Hanım ona çok yardı etmişti. Bu oda onun için hazırlanmıştı ve bu Şefkat Hanımın sayesindeydi. Ama torunundan nefret ettikten sonra bunun ne gibi bir önemi vardı ki? Bütün bu yaşadığı hayatının en ağır şeyleriydi ve bunları Devran yüzünden yaşamıştı. Hemen odasından çıkıp en alt kata, mutfağa indi. Hışımla çekmeceden büyük bir bıçak aldı ve merdivenleri yavaş yavaş çıkmaya başladı. Devran’ın odasını hatırlamaya çalışıyordu, o gece nasıl korkmuştu.. o sabah nasıl da ağlıyordu. Bir türlü Devran’ın odasını hatırlayamadı ve durakladı. Biraz düşündükten sonra aklına geldi ve Devran’ın odasının önüne gelmişti şimdi. Kapıyı sessizce açtı ve Devran’ın duymayacağı şekilde içeri girerek kapıyı sessizce kapattı. Elindeki bıçakla yatakta yatan Devran’a yaklaştı ve bıçağı havaya kaldırarak Devran’a saplamaya karar verdi.

‘’TEK BİR HAMLEYLE BIÇAĞI DEVRAN’A SAPLADI NİL.’’



Yüklə 3,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin