Gölgede dans ‘’Tutsaklık Prangaları’’ Yazan : Gülay Sena Dündar tanitim



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə5/30
tarix30.07.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#64210
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   30

-11-

Devran ‘’doktor bey?’’

Endişeli ve soru dolu bakışlarla süzdü genç adam doktoru. Oldukça endişeli görünüyordu. Sonra bir süre sedyede baygın yatan Nil’e baktı acı dolu gözlerle. Doktorsa sonuçlara bakıyordu dikkatle.

Devran ‘’doktor bey bir şey mi var? Önemli bir şeyi yok değil mi?! Konuşur musunuz artık lütfen! Hipokrat yemini ettiğinizi sanıyordum, sessizlik yemini değil.!’’

Doktor ‘’…’’

Devran sinirle kelimelerin tane tane dudaklarından çıkmasına özen göstererek ‘’karım iyi mi?!’’

Doktor ‘’karınız gayet iyi… ilk aylarda bu gibi durumlarla sık sık karşılaşılır.’’

Devran ‘’ne ilk ayları? Ne durumu?’’

Doktor ‘’sanırım müjdeli haberi ilk benden alacaksınız. Eşiniz, Nil Hanım HAMİLE…’’

HAMİLE…

Devran kısık gözlerle şaşkınca ‘’Hamile mi?’’ dedi. Biran kendi ağzından çıkana bile inanamadı ‘’Hamile mi?’’ diye tekrarladı.

Bu sırada gözlerini aralayan Nil doktorun sözleriyle Devran’ın sözlerine odaklıydı. Hiçbir şeyden habersizce onları dinliyordu.

Doktor ‘’evet, eşiniz üç buçuk haftalık hamile…’’

Devran bir süre sersemlemişti ve kendine gelemedi. Sevinse miydi, üzülse miydi bilememişti. Daha önce çocuk fikri hiç düşünmediği bir fikirdi ama duyunca sıcak karşılamıştı. Bu konuya sıcak bakıyordu belki de içten içe… peki ama Nil? Kesin istemeyecekti. Bunu düşününce karamsar bir korku düştü içine. Duyduğu anda o çocuktan kurtulmak isteyecekti, haksız da değildi hani. Yüzüne bile bakmaktan iğrenip tiksinen bir adamın bebeğini dokuz ay taşımak mı? Devran bu bebek konusuna sıcak bakmakla delirmiş olmalıydı. Nil kesinlikle çocuktan kurtulmak isteyecekti.

Nil ‘’N-NEE?!!’’

Cılız bir çığlık şeklinde çıkan sesle kendine geldi doktor ve Devran. Genç adam dikkatle Nil’e döndü ve tepkilerini inceledi genç kızın. Önce gözlerini kısarak bir süre yere baktı. Şoktaydı galiba, bakışları bile normal değildi, gözleri bir boşluğa dalmış gibiydi. Kesinlikle Nil olamazdı sedyede yatan, eğer o olsaydı şimdiye kadar kesin bir taşkınlık yapmış ve hastaneyi birbirine katmış olurdu çığlıklarıyla. Ya da bu kısa sürede kızın üzerine o kadar yük binmişti ki, artık yılmıştı ve duyguları tabiri caizse yalama olmuştu. En kötü haberi bile sadece şok olarak karşılayabiliyordu. Karşı çıkamıyordu, bağırıp çağıramıyordu, Devran’ı hırpalayamıyordu. Sesini bile duyuramıyordu çoğu zaman.

Nil şuan kendini konuşamadığı zamanlardan daha da aciz hissetmişti. O zamanla bu zaman arasında bir fark olmadığını geçirdi içinden. O zaman konuşamıyordu, şimdi de konuştuklarını kimseye duyuramıyordu. KENDİNE BİLE… çığlık atıp taşkınlık yapsa ne olacaktı ki? Eline ne geçecekti? Sadece koca bir hiç…!

●●●

Telefonun ahizesini kaldırıp hızla numaraları çevirdi yaşlı kadın. Genç adam kızla gittiğinden beri arayıp bir haber vermemişti. Şefkat Hanım da normal olarak çok merak etmişti. Neler oluyordu? Şu son günlerde yaşananlar da neydi böyle? Eğer bu kızı bundan sonra gerçekten koruyamazsa kendinden utanacaktı yaşlı kadın. Sorunun ne olduğunu öğrenmeden de ona yardımcı olamazdı. Şimdi kafasından manasız düşünceler geçiyordu ama bunların arasında tek düşüncesi bu kızın derdini öğrenip biran önce el koymak, çözmekti.



Şefkat ‘’alo Devran niye aramıyorsun beni?! Meraktan öldüm ben. İnsan bir arayıp kızın akıbetini haber verir.’’

Devran ve Nil arabadaydılar. Devran bir gözü genç kızda, diğer gözü yolda cevap verdi yaşlı kadına.

Devran ‘’Nil iyi, eve gelince konuşuruz olmaz mı?’’

Şefkat ‘’tamam, hadi kapatıyorum. Çabuk gelin siz de…’’

Devran ‘’tamam…’’

Devran telefonu kapattı ve Nil’e baktı. Nil camdan dışarı gözlerini kısarak bakıyordu. Gözlerinden akan gözyaşları fark etmişti genç adam. O göz yaşlar onun eseriydi, nasıl fark etmeyecekti ki? Nil ise içinde fırtınalar kopmasına rağmen dışarıda sesini bile çıkaramıyordu. Onu bu girdaptan kurtarabilecek bir şey yoktu çünkü. Saplanıp kalmıştı bir batağa işte, ne kadar çırpınırsa çırpınsın çıkamıyordu. DAHA DA BATIYORDU O BATAĞA… Devran ise buna dayanamıyordu, aniden arabayı durdurdu. Nil bu ani frene şaşırdı ve dönüp Devran’a baktı.

Devran ‘’bana bir şey söyle Nil! Bağır, çağır, hakaret et! Nefretini haykır bana, bütün dünyaya! Ama SUSMA NİL! SUSMA!!’’

Nil ‘’ne diyeyim sana ha?! Ne dersem beğenirsin?!! Sana ne dersem diyeyim benim içim soğumaz Devran.! O geceye geri de dönemeyiz. Yapılan hataların da geri dönüşü yok! O yüzden kapa çeneni ve şu lanet arabayı sür! Bir daha da yüzüme bakma, benimle konuşma. İstemiyorum seni görmek, duymak, seninle konuşmak.. İSTEMİYORUM DEVRAN, bırak beni gideyim! Bu intikamın sonu yok! Bırak beni!’’

Devran ‘’halâ anlamıyorsun değil mi? Seni intikam için tuttuğumu sanıyorsun halâ… ben o intikam sevdasından geçeli çok oldu Nil! Ben.. ben bilmiyorum. Seni bırakamıyorum. Bu elimde olmayan bir şey, seni bırakamıyorum. Bunun için bana kızacak mısın? KIZ! Ama ben seni serbest bırakırsam ne sen bundan sonra mutlu olabilirsin, ne de ben…’’

Nil ‘’şuan mutlu gibi mi görünüyorum?! Oradan bakıldığında öyle mi yani?!! Yine kendini düşünüyorsun, yine ben ne yaparım diyorsun.!’’

Devran arabanın kapısını açtı Nil için tek eliyle.

Devran ‘’hadi git…! Git hadi! Ne yapacaksın tek başına?! Karnında benim bebeğimle, sokaklarda ser sefil… ne olacak yani gidince? Her şey değişecek mi? Ben kendim için değil senin için çabalıyorum artık neden anlamıyorsun?!! Sen tek başına yapamazsın artık, bunca şey yaşanmış bitmiş… tamam, benden nefret et beni görme! İğren benden, tiksin.! Bunlara lafım yok benim, hak ettim çünkü sonuna kadar… ama benim yüzümden daha çok acı çekmeni kaldıramam ben. Anlıyor musun? KALDIRAMAM!’’

Nil kapıyı sinirle kapattı ve kollarını kavuşturarak camdan dışarı bakmaya devam etti. Devran arabayı sürmeye başladığındaysa Nil’in içinde öfke ve kin vardı. Bu adam yine neyin peşindeydi de böyle davranıyordu? Şuan düşündüğü tek şey güçlü olmaktı. Ne olursa olsun güçlü olacaktı, duygularına yenilip zayıf düşmeyecekti. Ağlamayacaktı daha fazla. Çünkü onu bundan sonra bu hayatta tutan tek şey Devran’dan intikam almaktı.

●●●


Yolda yaşananları saçmalık sayarak unutmaya çalışan Nil arabadan indiği gibi etrafına bile bakmadan son hız köşkün kapısından girdi. Kapının eşiğinde Şefkat Hanımı görür görmez hızla sarıldı yaşlı kadına zavallı kız. Bu kadar yaşanan şeyden sonra sığınabileceği sayılı kişi vardı şu evde. Şefkat Hanım Nil’e sevgi dolu bir şekilde sarıldı ve Devran’ın gözlerinin içine baktı biran merakla. Nil Şefkat Hanımın kollarından ayrılıp son hız merdivenlerden yukarı çıkarken Şefkat Hanımın bakışıyla Devran yaşlı kadına yaklaştı.

Şefkat ‘’benimle gel Devran, konuşulacak şeyler var belli ki…’’

Devran ‘’tamam, çalışma odama çıkalım babaanne. Konuşacaklarımız gerçekten önemli.’’

●●●


Odasına girer görmez kapıyı sıkı sıkı kilitleyip kapının arkasına sürünerek düştü genç kız. Başını geriye atarak ağlamaya başladı. Kimse görmüyordu işte kendini şimdi, kendi kendineydi. İstediği kadar içini dökebilirdi artık. Gözyaşları çağlayan gibi akıyordu gözlerinden, artık damla damla bile akmıyordu sel gibiydi.

Nil ‘’Allah’ım! Beni neyle sınıyorsun bilmiyorum ama dayanacak gücüm kalmadı artık benim.. ya al şu canımı, ya da çektirme daha fazla sınama beni.! İsyan etmiyorum ama gücüm kalmadı.. KALMADI…’’



Ölü aşk diyarlarına beni sen attın da

İçim paramparça

Viraneyim yalan oldum...

Sesin yankı olur boğar her adımda

İçim paramparça

Viraneyim duman oldum..

Haykırsam

Ellerimi açsam yalnız sana

Ağlasam çocuk gibi

Eskileri anlatsam

Derviş gibi abdal gibi tapar gibi..

Paramparça..

Haykırsam çocuk gibi..

*

Ölü aşk diyarlarına beni sen attın da

İçim paramparça

Viraneyim yalan oldum...

Sesin yankı olur boğar her adımda

İçim paramparça

Viraneyim duman oldum..

Haykırsam

Ellerimi açsam yalnız sana

Ağlasam çocuk gibi

Eskileri anlatsam

Derviş gibi abdal gibi tapar gibi..

Paramparça..

Haykırsam çocuk gibi..

●●●


Şefkat ‘’niye susuyorsun anlamıyorum Devran. Bana önemli bir şey olmadığını söylemiştin, bir terslik mi var?’’

Devran ‘’terslik mi bilmiyorum ama önemli bir şey olmadığı kesin.’’

Şefkat ‘’nedir söyler misin artık? Nil’in nesi var? Kötü bir şey mi?!’’

Devran ‘’Nil hamile babaanne.. o benim çocuğumu taşıyor.’’

Şefkat ‘’NE-E?!!’’

Devran ‘’ben de çok şaşırdım ama olay bu. Biliyorum, bu çocuk üzerinde size göre hiçbir söz hakkım yok. Haklı da olabilirsiniz ama ben onun babasıyım, yani o benim kanımdan, benim canımdan… babaanne ben o çocuğu istiyorum, ne olur Nil’le konuş ve onu ikna et. Ben bu çocuğu istiyorum ne olursun bir şeyler söyle ve ikna et onu.’’

Şefkat ‘’sen ne dediğinin farkında mısın?! Sen o çocuğun babası olabilirsin ama Nil de annesi ve sen o çocuğun annesine yapmadığını bırakmadın. İntikam uğruna kıza yapmadığın eziyet kalmadı. Şimdi karşısına geçip hiçbir şey olmamış gibi Nil’e ‘bu çocuğu doğur’ mu diyeyim?! Bunu senin aklın alıyor mu?!! Nil bunu kesinlikle kabul etmez, nitekim ben onu bu konuda hiç zorlayamam Devran. Eğer o çocuk senin kanını taşıyor olsa da bu bebeği dokuz ay karnında taşıyacak olan Nil. Ve kendisine tecavüz eden bir adamın çocuğunu taşımayı isteyeceğini hiç sanmıyorum Devran. Biraz hayal dünyasından çıkıp etrafa bak, kendine gel.’’

Devran ‘’bütün bunları biliyorum babaanne, yeterince acı çekiyorum ben zaten. Aynı konuyu ısıtıp ısıtıp önüme koymayın acımı tazelemeyin. Her gün kabuk bağlayan yaram sizin sözlerinizle yeniden açılıyor zaten.! Ben hiç bu zamana kadar çocuğum olsun istemiş miydim, hafızanı yokla bakalım. Ben ilk kez birinden bir çocuk istiyorum.’’

Şefkat ‘’üzgünüm, senin istemenle olmuyor sadece Devran. Sen isteyebilirsin ama Nil istemiyor. Ve o eğer bu çocuğu istemiyorsa ben ona zorla bu çocuğu doğurması için baskı yapamam. O bu çocuğu istemiyorsa yarın ilk işimiz bir hastaneye gidip bu gebeliği sonlandırmak olur.’’

Devran ‘’ne olur babaanne, en azından bir şansımı denememe izin ver.. bunu ona ben söyleyemem. Çünkü biliyorum, bunu ona söylemeye hakkım yok ama sen konuş lütfen. Onu zorla, baskı yap demiyorum sadece konuş. Bir çocuğun hayatını sonlandırmak bu kadar kolay olamaz, ne olur bu cinayeti işlemeyin.’’

Şefkat ‘’sen Nil’e tecavüz ederek onun cenazesini bu evden çıkarmadın mı zaten Devran?! Nil’in cinayetini de sen işlemedin mi?!! O kızcağızın günahına girmedin mi?!!! Şimdi kalkmış bana sevap / günah dersi mi veriyorsun?!’’

Devran ‘’ders vermiyorum, yalvarıyorum.! Anladın mı?!! Daha önce kimseden dilenmediğim kadar merhamet dileniyorum senden! Bana yardım et babaanne, ne olursun yardım et…’’

Şefkat Hanım torununun gözlerindeki pişmanlıkları görebiliyordu. Onun yanında bunu nasıl belli etmemek için çaba sarf etse de torununa acıyordu. Onca şeyi yapmasına rağmen Devran yine de onun torunuydu ve üzülmesi oldukça doğaldı. Üzülseydi bile artık elden gelen bir şey yoktu, çünkü Devran kendi mezarını kendisi kazmıştı çoktan.

●●●


Dört duvar arasında kalmak acılarını daha da harlandırıyordu genç kızın. O yüzden o kasvetli odadan çıkıp arka bahçeye gelmişti yine. Müştemilatın karşısındaki bahçede taburenin üzerinde oturuyordu hummasızca. Daha düne kadar arkasından intikam planları kurduğu adamın çocuğunu taşıyordu şimdi. Ne olacaktı en ufak bir fikri bile yoktu. Gözyaşları bitmek tükenmeksizin akıp gidiyordu üzerinden, toprağa karışıyordu. Sinirle elinin tersiyle gözyaşlarını sildikçe yenileri geliyordu.

Sürekli Devran’ın ona karşı davranışları ve ona çektirdiği acılar film şeridi gibi geçiyordu aklından, gözlerinin önünden…

‘’ Canı çok yanıyordu genç kızın.. Devran’ın tuttuğu kolları, Devran’ın tokat attığı yanağı.. ve dün gece kaçmaya yeltenirken sertçe incittiği bileği… eğer böyleyse bu adam ona sahip olunca daha da canı acımayacak mıydı genç kızın? Etrafında onu sakinleştirmek için canla başla çalışan Mualla’yı bile görmüyordu gözü. Şuan düşündüğü tek şey barbar adamın kendisinin canını yakacağıydı.



Derken o korkulu an gelmişti Nil için. Kapıyı çaldı ve usulca içeri girerken Devran’a yapacağı konuşmayı düşündü genç kız. Devran’sa Nil’i gördüğünde kesinlikle başı dönmüş bayılacaktı neredeyse. Bu güzellik iki gündür müştemilatta nasıl da saklanmıştı? O kadar karşılaşmasına rağmen bu güzelliği nasıl fark edememişti gözleri? Kör müydü bu gözler? Gerçekten hakkını yiyemezdi genç kızın.. Nil çok güzel ve seksiydi. Her erkeğin rüyasına girebilecek bir kadındı. Hele Cem bu kızı görseydi iyice diline düşerdi kardeşinin. Şöyle içindeki duyguları dışarı yansıtmadan göz gezdirdi Nil’e Devran. Önce Nil’in gözlerinden başka bir şeyler olduğunu sezmişti. O gözlerde endişe ve heyecan vardı.. biraz da korku…



Devran ‘bir şey mi var?’

Nil ‘var.. var…’

Nil elleriyle oynayarak içeri girdi ve kapıyı zaten çoktan kapatmıştı. O kadar cümle düşünmüştü, kuracağı cümleleri bir sürü ölçüp tartmıştı ve buraya gelene kadar kaç tane konuşma hazırlamıştı.. ama hepsini unutmuştu korkudan. Meseleye doğaçlama girmeyi denedi genç kız.

Nil ‘ben.. bu intikamın nedenini anlayamıyorum. Siz anlıyor musunuz?’

Devran duvara yaslanarak alayla güldü ve kaşlarını kaldırarak Nil’e cevap verdi.

Devran ‘bu sabah öyle demiyordun? Tekmeliyordun, arsızca konuşuyordun. Ne değişti?’

Nil ‘değişen tek şey düşüncelerim… ben ne kadar sert görünseniz de içinizde merhamet kırıntılarının olduğunu düşünüyorum. Yanılıyor muyum?’

Devran ‘merhamet kırıntısı mı??’

Devran alayla kahkaha atmaya başladı. Nil konuşurken el çabukluğuyla kapıyı kilitlemiş, anahtarı da köşedeki komidinin çekmecesine koyuvermişti. Nil bu hararetli konuşmadan korkulu ve heyecanlıydı ki hiçbir şey fark edecek hali yoktu. Tek düşüncesi bu adamın kalbine dokunmak, merhametini örselemekti.

Nil ‘açıkçası ben bu anlaşmada ikimizin de suçu olmadığını düşünüyorum. Bir yandan da senin yerine koyuyorum kendimi, sevmediğin bir kızla evlenmek zorunda kaldın. Bunu hak etmiyorsun, senin bir suçun yok.. benim de suçum yok… çünkü ben günahsızım, ben bu konuda kimsenin canını yakmadım. Sana da bana da yazık… gerçekten yazık.’

Devran ‘ben kendime yazık olduğunu düşünmüyorum. (tepeden tırnağa Nil’i süzdü) sana da yazık olmadı, merak etme.. gayet yakışıklı olduğumu düşünüyorum.’

Nil ‘ne? Sana onca şey söyledim, yazık olur diyorum.! Sevmediğin biriyle evlendin diyorum! Ya sen halâ işin dalgasında mısın be adam?!’

Devran ‘bak güzelim, buna alışacaksın! Sen buraya acı çekmek için getirildin ve sonuna kadar bu acıyı yaşayacaksın. Dibine vurana kadar hüznü tadacaksın. Ama tabi bunları yaşarken benimle zevkin doruklarına ulaşmaya başla ki, acılarını unutabilesin(!)’

Nil Devran’a aşağılar gibi bakarak ‘’sen aşağılık bir yaratıksın. Ben gidiyorum!’’

Nil kapı koluna uzandı ve kolu çekti ama kapıyı açamadı. Kapı kilitlenmişti. Bu odada iki kişi oldularına göre bu kimin işi olabilirdi acaba(!) sinirle arkasına döndü ve sinsice gülen Devran’a baktı.

Devran ‘merak etme güzelim, bizi kimse rahatsız edemeyecek(!)’

Nil kapı kolunu zorlarken ‘bırak beni! Beni bırakk!!’

Devran Nil’e yaklaştı ve genç kızı vahşi bir şekilde kapıya sıkıştırdı. Dudakları kulaklarına yaklaşmıştı ve fısıltılarla Nil’le konuştu.

Devran acımasız fısıltılarla ’benim odama giriş vardır, çıkış yoktur.. bu oda seni yutar güzelim…’

Nil ‘bırak beni! Devran mısın nesin bırak beni, BIRAK!!! İstemiyorum, bırak!!’

Devran ani bir hareketle genç kızın eteğini sıyırarak bacaklarını okşadı.

Devran ‘boşuna direnme, işe yaramayacak…!’

Nil’i kollarından tutarak hızla yatağa savurdu Devran. Nil’in çığlıklarını duymuyormuş gibi zevkle davranarak umursamazlığına devam ediyordu.

Devran ‘intikamın bedelini ödeyeceksin, ve bu kolay olmayacak…!’

Devran Nil’in üzerine çıktı ve genç kızın kollarını yatağa sabitlediği gibi bacakları için de aynı şeyi yaptı. Nil üzerindeki güçlü, kuvvetli adamın bacaklarına karşı koyamıyordu bacaklarıyla.. Devran Nil’in kıyafetinin fermuarını yırtarcasına aşağıya indirerek kollarından kıyafeti sıyırdı. İç çamaşırları dışında hiçbir şey kalmamıştı üstüne Nil’in. Devran da gömleğini soymaya koyuldu ve daha sonra da Nil’in dudaklarına vahşice yapıştı. Resmen Nil’in dudaklarını eziyordu kendi dudakları.

Nil ‘neden bunu yapıyorsun?!! Ne olursun yapma! Ne olur, yapma ne olursun yapmaa!!!’

Devran ‘merak etme, sen de en az benim kadar zevk alacaksın…!’

Hırsla genç kızın dudaklarını ezerken çok sert davranıyordu Nil’e. Nil’in çığlıklarına acımasızca kulak tıkıyordu genç adam. Nil’in dudaklarından boynuna sürüklendi dudaklarıyla, genç kızın kulağına öpücük kondururken tekrar fısıldadı.

Devran ‘tecavüz kaçınılmazsa, zevk alacaksın…!’

Nil ‘adi herif! Pislikkk!! Bırak beniii!!! Bırakkkkk!!!!!’

Bu hengame içinde Nil’in bileğindeki annesinin en güzel hediyesi olan bileklik saten çarşaflardan kayarak düşüverdi.Genç adam çığlıkları duymuyormuşçasına genç kızın ensesini hırçınca öpüyordu. Bu gecenin ikisine de ne kadar pişmanlık vereceğini hesaba katmadan davranıyordu Devran. Ve pişman olacaktı. Hem de Nil’den daha fazla…



Sabahın hüznüyle kendi karamsarlığına inat ışıldayan güneş camın kenarından genç kıza da nasibini vermişti. Nil ışıltıların gözlerini kamaştırmasıyla uyanmıştı. Aslında hiç uyumamıştı fakat sabaha karşı güçsüz düşüp uyuyakalmıştı huzursuzca. Genç kızın rimeli akmış, halâ ağlıyordu. Göz pınarlarında yaş kalmamasına rağmen ağlıyordu. Dün gece o kadar berbat bir geceydi ki, o gece Nil’e o kadar acı vermişti ki.. biran kalkmaya çalıştı ama yapamadı. O barbar adam genç kıza o kadar kötü davranmıştı ki, çarşaf kanlar içinde kalmıştı. Kollarından kuvvet almaya çalışarak kalkmayı denedi ama başaramadı Nil. Başarısızlığın verdiği üzüntüyle hıçkırıkları artarak ağlamaya başladı genç kız. Konuşamıyordu bile, hem ağlamaktan sesi kısılmıştı hem de şoktaydı istese de konuşamıyordu. Zor bela yataktan kalktı ve kıyafetlerini toparlayarak giyindi. Tam odadan çıkacakken bileğindeki boşlukla korkuya kapıldı. Anne yadigârı bilekliği yoktu! Bakıyordu her tarafa, yatağın kenarına, yerlere, komidinin köşelerine ama.. YOKTU İŞTE!!!



Uyluklarındaki acıyla ve sancıyla kıvranırken genç kadın bir de bunun acısına yanmıştı. Yüzünü buruşturup ağlamaya güçlü hıçkırıklarla devam etti genç kadın. Annesinin TEK YADİGÂRI da yoktu işte! Bunun ve dün gecenin acısına yanıp dururken kapının gıcırtılarla açılıp içeriye giren Devran’ın sesiyle irkildi genç kadın.

Devran elinde tuttuğu bileklikle ‘bunu mu arıyorsun…?’



Genç kız adamın elinde bilekliğini görünce kan beynine sıçradı, adeta küplere bindi. Bir de konuşamıyordu, ah bir konuşabilseydi nasıl da sövecekti Devran’a…! Hızla ayağa kalktı ve Devran’ın elinden bilekliğini aldı. Utanmadan bir de bu yaptıklarının üzerine anne yadigârı bilekliğini mi pis elleriyle kirletiyordu?! Ne sanıyordu bu adam kendini??!!!



Sinirle bilekliği aldığı gibi kapıya yürüyüp çıkmaya kalkıştı ki Devran aralanan kapıyı tek eliyle kapatarak Nil’e yaklaştı..

Devran ‘ ne o? Benimle konuşma tenezzülüne girmiyor musun artık(!)’

Ah bir konuşabilseydi neler söyleyecekti genç kız. Ama konuşamıyordu işte…! Başını iki yana acıyla sallayıp durdu Devran’ın suratına bakmamak için. Devransa genç kızın gözlerinin içine içine bakmaya çalışıp duruyordu. Dün gece bu kızın ilki olmuştu ve bundan etkilenmemiş sayılmazdı. Ne kadar kalbi yokmuş gibi davransa da onun da beynini işgal eden duygular vardı. Sırf annesinin dolduruşuna gelip bu kıza bu kadar işkence etmiş, acı çektirmişti ama ona acıyordu. Gerçekten annesine kızgındı. Dün gece Nil’in tepkilerini hayal ettikçe kanı donmuştu belki odasında biraz alkolü fazla kaçırmasaydı bu kadar diretmezdi, serbest bırakırdı bu kızı. Ama şimdi bunun hiçbir anlamı yoktu. Yapılan hatanın geri dönüşü yoktu. Bir de genç kızın onunla neden konuşmadığını anlayamıyordu. Nil buna daha fazla dayanamadı ve kapıyı beklenmeyen bir şekilde hızla açıp kaçmayı başardı.



Koridorda nasıl yürüdüğünü bile bilemiyordu. Ayakları zikzak şeklinde yolunu bulmaya çalışıyordu. Duvarı tutarak destek almaya çalışıyor, biran önce çıkış yolunu bulma derdindeydi. Bedeni güçsüz düşmüştü ama o direnir gibi çıkışı bulmaya çalışıyordu. Bu iğrenç evden biran önce çıkmalıydı. Bir gün bu evde ona acı veren kim varsa hepsi bedelini kat be kat ödeyecekti. Başta DEVRAN olmak üzere… her şeyini almıştı o adam.. gururunu, onurunu, masumiyetini… HER ŞEYİNİ! Gün gelecekti, Nil de onun HER ŞEYİNİ alacaktı. Hem de HER ŞEYİNİ!!!



Kapıya dayanarak açmaya çalıştı. Bir yandan kapıdan destek alırken diğer yanda kapıyı açmaya çalışıyordu. Az sonra kapıyla arasındaki mücadele son buldu. Nil kapıyı açtı ve içeriye doğru bir adım attı. Herkes ona bakıyordu. Ramiz bey bu duruma daha fazla dayanamayarak müştemilat odasından çıktı. Çok utanıyordu Nil. Herkes ona bakıyordu, her şeyi biliyorlardı üstelik.. Devran’la aralarında ne geçtiyse hepsini biliyordu karşısındakiler… hemen bu kıyafetlerden kurtulmak istiyordu Nil. Gülseren Hanım’ın ona getirdiği birkaç parça kıyafet vardı, onları giymek için zorlukla yere eğildi. Uyluklarında ve kasıklarındaki sancı halâ geçmemişti. Kanaması da durmamıştı üstelik…

Yere eğilirken herkes ona merak dolu gözlerle bakıyordu. Herkes bir açıklama, bir cevap bekliyordu genç kızdan. Ne olmuştu? Hadi olanlar belliydi, bu konuda Nil’in duygu ve düşünceleri nasıldı? Onu nasıl teselli edebilirlerdi? Bunu düşünüp duruyordu genç kızın karşısındaki iki kadın. Feri sönmüş gözleriyle karşısındaki kadınlara baktı biran. Hepsi de onun iyiliğini istiyordu. Ama keşke Gülseren Hanımı dinlemeseydi. Bunları yaşayacağını bilseydi ölmeyi tercih ederdi.’’

Nil keskin bir fısıltıyla ‘’ALLAH KAHRETSİN!’’

Her şeyden yeni haberdar olan Suat genç kızın arkasından gelip yanında çimlere oturdu. Genç adam oldukça üzgün ve cana yakındı. Samimi bir tavırla Nil’in taburesinin yanındaki çimlere oturmuştu ve hiçbir şey söylemeden Nil’e bakıyordu. Bu sessizliğe dayanamayan Nil sessizliği bozdu.

Nil ‘’ne istiyorsunuz benden?’’

Suat ‘’hiçbir şey.. olanları öğrendim. Az önce babaannem ve Devran konuşuyorlardı, ben de herkes gibi şaşkınım. Devran bu çocuğu istiyormuş biliyor musun?’’

Nil sinirle yüzünü Suat’a döndü ve kararan yüzüyle sinirli bir edanın pençesinde ‘’ona neymiş ki?!! Bu çocuk üzerinde bir söz hakkı olduğunu mu sanıyor?!’’

Suat ‘’lütfen, ben kimsenin tarafında değilim. Bana Devran’ın tarafını tutuyormuşum gibi davranma. Ben sadece sana yardımcı olmaya çalışıyorum. Tek başına düşünmek insana pek bir şey katmıyor, sadece kendini yiyip bitiriyorsun. Devran bu çocuğu istiyor, hatta babaannesine yalvarıyor. Erkekliğe zeval gelmeyeceğini bilse ağlayacak. Peki ya sen? Sen ne düşünüyorsun bu konuda? Bunların hiçbiri önemli değil de asıl senin fikrin önemli olan.’’

Nil ‘’benim bu hayatta hiçbir gayem kalmadı. Bu çocuğun olması mümkün değil. Ne Devran’ın sözleri, nede bir başkasının… hiçbiri önemli değil, ben bu utancı taşıyamam.’’

Suat ‘’utanç olarak görüyorsan bu bebeği, sen kararını vermişsin demektir. Sana yap ya da yapma diyemem ama sonradan pişman olmanı da hiç istemem. Bazen insan ardında bıraktıklarına dönüp ‘ben ne yapmışım?!’ diyebiliyor. Ben bunu çok yaşadım, bu çok acı verici… senin de bunu yaşamanı istemiyorum. Belki de bu başına gelen dertlerin ve acıların üstesinden sadece bu çocukla gelebilirsindir. Allah bu çocuğu bu yüzden göndermiştir sana… sen şuan bu çocuğu Devran’dan olduğu için istemiyorsun. Ama o sadece Devran’ın değil, en çok ta senin aslında. Acılarını katmer katmer çoğaltacaksa bu bebek, bu çocuk olmamalı zaten. Ama eğer acılarını unutturacaksa ve yoldaşın olacaksa… sen bunları bir düşün istersen…’’

Suat’ın sözleriyle kafası karışan Nil yanından kalkıp giden Suat’ın arkasından bakakalmıştı.

●●●

Ramiz Bey mutfakta kızı Mualla’nın yaptığı kahvesini içerken içeri alelacele paçaları tutuşmuş bir şekilde Gülseren Hanım girdi.



Gülseren ‘’başımıza bu da mı gelecekti! Yandık biz, bittik!! Başımıza taşlar yağacak!!!’’

Ramiz ‘’ne oldu hanım, ne bu talaş bu heyecan?! Bu endişen niye?’’

Mualla ‘’Nil’den haber mi geldi?’’

Ramiz ‘’evet, nasılmış kızcağız?’’

Gülseren ‘’sorunda onda ya, kız hamileymiş. Bütün köşk bununla çalkalanıyor haberiniz yok mu?! Yandık ki ne yandık!’’

Ramiz ‘’NE?! Nil hamile mi?’’

Mualla ‘’ben biliyordum ama.. yemeklerden tiksinmesinden, bulantılarından, kusmalarından, baş dönmeleri, en sonunda da bayıldı…’’

Gülseren ‘’bu kız şimdi bir delilik yapmasın.! Yazıktır, günahtır ya ne yapacağız biz bu kız için…?!’’

Ramiz ‘’destek olmaktan ve yanında durmaktan başka bir çaremiz yok. Ah, ah!! Paranın gözü kör olsun, eğer Devran şerefsizi evin beyi olmasaydı gösterirdim ona gününü ama.. eşek sudan gelene kadar döverdim onu! Bu kıza çektirdikleri ne yaa?!’’

Gülseren ‘’Allah dağına göre kar verir, demek ki bu kızcağızın omuzlarına da bu acılar reva görülmüş Rabbimin gözünde…’’

●●●

Şefkat ‘’senin için çok zor bir durum, belki aklın karmakarışık.. darmadağınıksın belki ama yüreğini ferah tut, hiçbir şey için seni zorlayacak değilim. Ne karar verirsen yine onun arkasındayım ben. Yeter ki üzülme, zarar verme kendine. Devran bu çocuğu çok istiyor. Onu tanıdığımdan beri hiç bu kadar çok istememişti bir şeyi… ama önemli olan senin isteğin. Sen ne istiyorsun, ne düşünüyorsun bu konuda?’’



Nil ‘’ben.. bilmiyorum…’’

Hıçkırarak ağlamaya başlamıştı genç kız. Şefkat Hanım da daha fazla zorlamak istememişti ve Nil’e sevgi dolu sarıldı.

Şefkat ‘’ağlama kızım.. bunların hepsi geçecek, hepsi…’’

●●●


Devran çalışma odasındaydı. Ne düşüneceğini bilmiyordu. Hayatında hiç bu kadar çok istememişti herhangi bir şeyi. Hayatında ilk kez bir şeyi bu kadar çok istiyordu ve de candan… ama o her ne kadar candan istese de bunu Nil kabul etmeyecekti kesinlikle. Bir çocuk düşüncesini hiç aklından geçirmemişti ve şimdi baba olma ihtimali vardı. O ne yapmalıydı bilemiyordu ama diğer bir yandan da Şefkat Hanım’ın Nil’i ikna edip edemediğini de merak ediyordu. Öyle sabırsızlaşmıştı artık daha fazla bekleyecek hali kalmamıştı. Hızla odasından çıkıp merdivenlerden aşağı indi. Şefkat Hanım salondaydı. Heyecanla ve merakla babaannesinin yanına geldi genç adam.

Devran ‘’ne oldu?! Kararı ne Nil’in?!!’’

Şefkat başını olumsuz bir şekilde sallayarak ‘’maalesef, tahmin ettiğim gibi kararı belli. Ayrıca kararı kesin, değiştireceğini sanmıyorum. Sen de zorlama onu daha fazla.’’

Devran ‘’ben şansımı denemeye gidiyorum. Bu konuyu Nil’le konuşmaktan başka çarem kalmadı benim.!’’

Devran hızla çıkıp giderken arkasından bağıran yaşlı kadını duymuyordu bile.

Şefkat ‘’Devran! Devran bunu yapmaya hakkın yok! Kızı zorlama Devran, zorlama!!’’

●●●

Düşünmekten kafası allak bullak olmuştu ve bıçak sırtındaydı. Kararı ne olursa olsun acı çekecekti zaten, en doğrusu buydu. Tabureyi müştemilat odasının orta yerine koydu ve taburenin üzerine çıktı. Tavandaki kancanın üzerinde hazırladığı kalın halatı boynuna geçirdi ve boynunu sıkana kadar daralttı halatı. İçinden kelime-i şehadet getirdi. Gözünden akan yaşı zorlukla sildi.



Nil ‘’ALLAH’IM SEN BENİ AFFET. BAŞKA ÇAREM YOKTU.’’

Ayağının altındaki tabureyi geri itti ve artık boynundaki halatla nefes alması mümkün bile değildi. Bir süre ayaklarıyla havada çırpındı acıyla, nefes alamıyordu.

●●●

Bu sefer kararlılığını gösterecekti genç adam. Bu çocuğu ne kadar istediğini Nil’e gösterdiği zaman belki de onu ikna edebilecekti. O çocuğun içinde uyandırdığı duyguları Nil’e anlatırsa belki bu karşısındaki biçare adamın samimiyetini anlardı genç kız. Müştemilat odasının kapısının önüne gelmişti. Derin bir nefes aldı ve boğazını temizleyerek konuşmasını beyninde hazırladı. Heyecanla kapıyı açtığında gördüğü manzarayla çılgına döndü genç adam.



Devran ‘’N-NİL!!!!!’’



Yüklə 3,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin