-12-
…
Zamanı durduran yok
Çığlıklar akıttım duyan yok
Yok öyle biri kimse yok
Saklayın beni
Örtün üstüme çiçekleri
Halim yok halim yok
…
Devran Nil’i o halde gördüğü andan itibaren küçük bir şoka girmişse de aceleyle genç kızın yanına koştu. Genç kızı bacaklarından yakalayıp ipten kurtarmaya çalıştı ama çok zordu, Nil ipi öylesine sıkmıştı ki iple bütünleşmişti adeta. Devran son gücüyle Nil’i ipten kurtarmaya çalışırken ip bir anda kendiliğinden koptu ve Nil yere düşmek yerine Devran’ın kucağına düştü. Şuuru kapalıydı kızcağızın. Devran kolları arasındaki kızı kendine getirmeye çalıştı.
Devran Nil’in yanaklarını okşayarak ‘’lütfen uyan Nil.. LÜTFEN…’’
Nil’in uyanmadığını gören Devran genç kızın ipin baskısıyla morarmaya başlayan boynunu görmesiyle kendinden geçti, çılgına döndü.
Devran dışarıya doğru tüm gücüyle bağırarak ‘’Yardım ediiin! Koşun çabuk buraya gelin!! Doktor çağırın! Doktor çağırın gelin buraya!!!’’
Sesler üzerine gelen Gülseren, Mualla ve Ramiz gördükleri manzara karşısında şaşkına dönmüşlerdi.
Gülseren ‘’Nil!! Ona ne oldu?!’’
Devran ‘’intihar etmeye kalkışmış.! Ne bakıyorsunuz doktor çağırın, KOŞUN!!!’’
Herkes birbirini ezip geçercesine müştemilat odasından çıktı ve doktor arayışlarına girdiler. Devran ise halâ kolları arasında cansız yatan Nil’in uyanmasını umutsuzca bekliyordu.
Devran ‘’Nil.. uyan ne olursun… Nil…! Bırakma beni, nefret et yine benden ama bırakma beni ne olur… sen ölme hatta, ben öleyim. Ama yine de sen ölme, ÖLME…!!! Uyan ne olursun…’’
Devran’ın gözlerinden birer damla yaş akıp Nil’in yanaklarına düştü. Birkaç dakika sonra buğulu gözlerini açtı genç kız her şeyden habersizce. Bir süre bir öksürük tuttu genç kızı. Ama Nil’in uyandığını gören Devran büyük bir sevince boğuldu.
Devran ‘’uyandın! Uyandın Nil, uyandın!’’
Nil bir süre kendinden geçmiş bir şekilde ayılmanın şokuyla Devran’ın kollarına tutunmuştu sıkı sıkı. Bir süre sonra öksürüklerinin hızı düştü.
Nil ‘’Allah Belânı Versin, n-neden kurtardın beni?! Ölmeme bile izin v-vermiyorsun, n-neden ölümde bile peşimi b-bırakmıyorsun?!!’’
Devran Nil’in sözlerini duymuyormuşçasına ‘’Allah’ım sana şükürler olsun.. onları bana bağışladın… doktor nerde kaldı Ramiz!!!’’
Bir süre sonra buğulu gözlerinden yaşlar akmaya başladı ve ağlıyordu genç kız. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ve kendi gözyaşlarıyla karıştı yanaklarına düşen Devran’ın gözyaşları, fark etmedi bile genç kız. Ama nedenini bilmediği bir şey onu hayata geri döndürmüştü, nedenini kavrayamadığı bir şey onu hayatta tutmuştu. Bu karnındaki çocuğun varlığı mıydı, Devran’ın gözyaşları mıydı, yoksa her ikisi miydi bilinmez…
●●●
Tansiyon aletini gevşettiğinde çıkan sesten sonra herkes rahat bir nefes almış gibi görünüyordu. Herkes salondaydı, Nil de salon koltuğunda doğrulmuş, doktorun tansiyonunu ölçmesini sabırla bekliyordu. Doktor tansiyonunu ölçtükten sonra Devran’a döndü.
Birant ‘’önemli bir şeyi yok, merak etmeyin. Ama biraz daha geç kalsaydınız anneyi de bebeği de kaybetmiştik.’’
Devran ‘’iyiler, değil mi?’’
Birant ‘’iyiler, ama yine de hastaneye gitmekte fayda var.’’
Nil ‘’hastaneye falan gitmek istemiyorum. Bir şeyim yok benim.’’
Devran ‘’ama bu…’’
Nil ‘’istemiyorum demişsen istemiyorum demektir.’’
Birant kalkıp Devran’ın yanına geldi.
Devran ‘’sana da çok teşekkür ederim Birant. Çağırdık hemen geldin böyle apar topar…’’
Birant ‘’şimdi ayıp ettin dostum, görevim işte… abartılacak bir durum yok.’’
Devran ‘’yine de çok sağ ol…’’
Birant ‘’karın bu demek…’’
Devran ‘’sayılır…’’
Birant ‘’sayılır?’’
Devran ‘’boş ver…’’
Birant ‘’gece alemlerine akmamanın sebebi barizmiş te biz görememişiz. Bardaki süs bebeklerinin aksine doğal bir güzellik içinde asaletiyle boy gösteren bir eş… çok doğru bir seçim, yakışıyorsunuz. Çok şanslısın.’’
Devran ‘’ne kadar şanslı olduğumu tahmin bile edemezsin(!)’’
Birant ‘’ne o? Memnun değil misin?’’
Devran ‘’evet ama bu ondan kaynaklanmıyor, ben kendi şansımı kendim batırdım. Neyse boş ver sen onu… başka bir şey gerekiyor mu?’’
Birant ‘’yazdığım ilaçlar boynunu yumuşatacak, zaten boyunluğu da taktık. Birkaç gün boynunda dursun, arada bir boyunluğu çıkarıp yazdığım kremleri sürün. Birkaç güne bir şeyi kalmaz.’’
Devran ‘’tekrar çok teşekkür ederim.’’
Birant ‘’işimiz bu oğlum.. artık ben gideyim.’’
Devran ‘’bir kahvemizi içseydin.’’
Birant ‘’yok, gideyim ben. Sonra görüşürüz…’’
Devran ‘’tabi, görüşürüz…’’
Devran arkadaşı Birant’a kapıya kadar eşlik etti.
●●●
Şefkat ‘’şimdi daha iyisin değil mi kızım?’’
Nil ‘’iyiyim ben Şefkat Hanım, merak etmeyin.’’
Suat ‘’çok korkuttun bizi. Umarım bir daha böyle bir şey yapmazsın.’’
Nil bir cevap vermedi. O da kendinden emin değildi, içinde pişmanlık bile hissedemiyordu. Hatta o pişmanlığı hissetmiyor diye kendi içinde suçluluk yaşıyordu. Belki bir daha deneyecekti, bir daha, ve belki birkaç kez daha… ÖLENE KADAR…! Bunun için kimseye teminat veremezdi, aynı teminatı kendine bile veremezken…
Bu düşüncelerle cebelleşirken elinin üzerinde yumuşak bir el hissetti. Dönüp baktığında o elin sahibinin Bade olduğunu fark etti.
Bade ‘’lütfen bir daha yapma, bizim için değerlisin. Her ne kadar belli edemesek te öylesin…’’
Nil biraz şaşırmıştı açıkçası. Bade’den böyle bir tepki beklemiyordu. Arkasından öylesine konuşması, duydukları ya da duymadıkları, ona karşı davranışları ve şu anki davranışı kafa karıştırıcıydı. Nil Bade’nin samimiyetini anlamıştı ama, o yüzden genç kız elini Bade’nin elinin üzerine koydu.
Nil ‘’teşekkür ederim, çok düşüncelisin.’’
Bade ‘’biz biraz yalnız konuşabilir miyiz babaanne? Bizi yalnız bırakır mısınız biraz?’’
Şefkat biraz şaşkın ama meraklı ‘’tabi…’’
Devran ise Bade ve Nil arasındaki yakın temastan gayet memnundu. Aynı gün içinde Bade’nin değişip Nil’e yakın davranması başlarda biraz şüphe uyandırsa da genç kızın samimiyeti Devran’ı hoşnut etmişti. Herkes yavaş yavaş bir yerlere dağılıp Bade’yle Nil’i yalnız bıraktılar. Başta biraz sessizlik oldu, Nil ise Bade’nin onunla konuşmak istediklerini bilmediği için merakla sessizlik arasında mekik dokuyordu. Söze Bade başladı.
Bade ‘’Nil.. ben, biliyorum. Yani sana haksızlık ettim, çünkü her şeyi öğrendim. Hakkını yediğini öğrenince de çok utandım ben. Başına gelenleri tesadüfen öğrendim maalesef ve ben… empati kurduğumda benim başıma aynı şey gelseydi… bilmiyorum Nil, sen çok güçlüsün yine de. Ben olsaydım daha saçma şeyler yapardım, daha kötü şeyler yapardım. Bir de sana karşı ileri geri konuştum öyle, saçma sapan…’’
Nil ‘’Bade.. gerçekten önemli değil. Hem ben yapılabilecek en kötü şeyleri yaptım bile…’’
Bade ‘’hayır hayır, bunlardan daha kötüsü de var, sen yine de çok güçlüsün benim kanımca.’’
Nil ‘’bu sadece buz dağının görünen tarafı. Ben bilmeni istemezdim ama madem biliyorsun, her şeyi tam bil… bu olaylardan sonra Cem bana karşı kötü davrandı, meydanı boş buldu tabi. Devran da intikam çabasındayken benim aralarında değersiz olduğumu anladı. Nitekim öyle… haklı…’’
Bade ‘’olur mu canım öyle şey…’’
Nil ‘’ne olur, sözümü kesme. İçinde bulunduğum durumu anlatmak zaten öyle zor ki…’’
Bade ‘’ne yaptı Cem abim? Bir densizlik mi yaptı sana karşı??’’
Nil ‘’beni.. yani bana… bana saldırmaya çalıştı.’’
Elini şaşkınlıkla kapattı genç kız duydukları karşısında.
Nil ‘’ben.. konuşamıyordum, bağırıp çağıramadım. Konuşamadım.’’
Bade ‘’nasıl kurtuldun peki?!! Yoksa…’’
Nil ‘’hayır hayır, asla…!’’
Bade ‘’e o zaman???’’
Nil ‘’o geldi, yardım etti kurtardı beni. Bozduğu işi o düzeltti.’’
Bade ‘’kim?’’
Nil ‘’abin.. Devran…’’
Bade ‘’adını bile zikretmek istemiyorsun. Demek ki nefret ediyorsun, haklısın da… senin için çok zor bir durum bu. Cem’i bilmiyordum, ben.. ben çok şaşkınım… Allah’ım bunlar nasıl abi?! Devran abime istesem de kızamıyorum çünkü pişman. Ama Cem abimde o da yok!!!’’
Nil ‘’ben.. bilmiyorum Bade, içim yanıyor. Ne yapacağımı bilemiyorum. (gözyaşlarına engel olamamıştı) Her şeyi denedim, Devran’ı öldürmeyi.. kendimi öldürmeyi… her şeyi…!’’
Bade ‘’nasıl yani?’’
Nil ‘’ben, bir gece odasına girdim onun elimde bıçakla. O an aklıma malûm oldu biliyor musun? Böyle onu öldürdüğüm an, bıçakladığım an aklımda canlandı. Bir baktım ki içim soğumuyor zaten, bir de günaha mı gireyim? Hapislere düşmek neyse, ama onu öldüremedim. Çok üzgünüm Bade, çok üzgünüm ben…’’
Bade ‘’ben gerçekten sana kızamıyorum Nil. Aynı şey benim başıma gelseydi durmazdım belki de, saplardım bile… sen yine yufka yürekliymişsin, ben anlayamamışım.’’
Nil ‘’ben kimsenin canını yakmak istemedim, istemiyorum ama herkes benim canımı yaktı. Ben bunları hiç hak etmedim.’’
Bade ‘’mevzudan az çok haberim var. Annem kendi kendine gelin güvey oluyor. Babam onu aslında hiçbir zaman sevmedi. İşte biz doğunca da katlanmak zorunda kaldı.’’
Nil ‘’sen nerden biliyorsun?’’
Bade ‘’babamla sürekli dertleşirdim ben, sürekli konuşurduk. ‘benim bu hayatta bıraktığım tek canlı miras sizsiniz’ derdi bana. ‘benim bu hayattaki tek gayem sizsiniz ve sizin mutlu olmanız’ diye söylerdi içindekileri. Aslında bu evde onu anlayan tek kişi bendim belki de, o içinde kor gibi yanan aşk acısını buğulu gözlerinden ben fark ediyordum sadece. (biran durdu ve) Nil… benim babamın senin annene duyduğu aşk öyle derindi ki… bunu bu köşkte kimse fark edemedi. O aşkın hüznünü kimse göremedi benim kadar. Cem abimin haytalıkları, Suat abimin çalışkanlık çabaları, Devran abimin iş ve başarı emelleri hırsları… aslında kimse görmek istemediği için göremedi belki de… babamın annene olan aşkı görülmeyecek gibi değildi hatta görülmeye değerdi. Babam annene geçekten çok aşıktı, onu çok seviyordu Nil. Herkes görmezden gelse de bu su götürmez bir gerçekti.’’
Nil ‘’ben.. bunu bilmiyordum. Üzgünüm ama o aşk her ne kadar derin olsa da imkânsızdı. Senin babanla benim annem…’’
Bade cılız ve ince bir sesle gerçeği kabullenmeye çalışarak ‘’biliyorum… ama imkânsız da olsa sevmek çok güzel bir şey Nil. Her şeye rağmen güzel bir şey. Tıpkı Devran abimin sana duyduğu imkânsız duygu gibi…’’
Nil ‘’sakın Bade! Lütfen… bunu aklından bile geçirme ne olur… ben böyle bir şeyin ihtimalini bile düşünmek istemiyorum.’’
Bade ‘’peki, sen nasıl istersen o olsun ama her insan ikinci bir şansı hak eder Nil, bunu aklının bir köşesinde tutmanda fayda var.’’
Nil bu sözlerle kafası iyice karışmış bir şekilde kalmıştı öylece. Bade’nin ne anlatmak istediğini anlamıştı ama ihtimal vermek istemiyordu. Devran için doğru bir yargı değildi bu ona göre.
●●●
Ertesi Gün
Gün geçtikçe Nil düzeldiğini hissediyordu ama yine de içinde hep sıkıntılar yeşeriyordu. Evde korktuğu bir kişi vardı artık; CEM… bu sabahki kahvaltıda bundan iyice emin olmuştu. Oda cezası bittikten sonra kahvaltı masasına oturmuştu.
Cem ‘’selam millet, iki gündür beni özlediniz mi(!)’’
Nil başını öne eğip tabağıyla ilgilenmeye başladığında Cem’in bakışlarının üzerinde olduğunu hissetmişti. Bundan oldukça rahatsızlık duymuştu Nil ve bunu fark eden Devran Cem’e ters ters baktı.
Cem ‘’çok açım valla, Mualla! Hepsinden koy tabağıma…!’’
Mualla buz gibi soğuk bir sesle ‘’tabi Cem Bey…’’
Devran ‘’umarım aklın başına gelmiştir. Artık kime nasıl davranman gerektiğini öğrenmişsindir.’’
Cem korkutucu bakışlarını Nil’in üzerinde gezdirirken ‘’öğrendim, öğrendim.. HEM DE ÇOK İYİ ÖĞRENDİM…’’
Bu manalı konuşmaların kendisine yapıldığını pekala anlamıştı Nil. Ama ne amaçla yapıldığını çözemiyordu genç kız. Acaba gözdağı mı veriyordu Cem Nil’e?
Nil ‘’herkese afiyet olsun..’’
Nil masadan kalkarken Cem’in imalı sözleri genç kızı yolundan alıkoydu.
Cem ‘’nereye yengecim? Daha yeni başlamıştık kahvaltıya(!)’’
Nil ‘’sana afiyet olsun, ben tokum.’’
Cem ‘’bebek geliyormuş, bu müjdeli haberle şaşırttın bizi yenge(!)’’
Nil hiçbir şey söylemedi ve asilliğinden ödün vermeden odasına çıktı. Devran sinirle ayağa kalktı ve Cem’in yanına geldi.
Devran ‘’bana bak, benim sabrımın sınırlarını zorlama Cem.! Belli ki aldığın cezayla akıllanmamışsın ama ben seni akıllandırmasını bilirim! Nil’in yanında bir şey demedim kötü etkilenmesini istemediğim için ama sana öyle bir ders veririm ki o yılan dilini çözüp bir şey söyleyemezsin bir daha o kıza!’’
Devran sinirle yukarı çıktıktan sonra Cem tepkisizce hiçbir şey olmamış gibi sofraya gelen tabağını süpürmeye başlamıştı. Fakat Devran’la arasının açılması Nil’e olan nefretinin derinleşmesini sağlamıştı. Devran fark etmeden Nil’e kötülük yapmıştı aslında. Bu akşam Nil’e dersini verme niyetindeydi.
●●●
Devran koridorda çalışma odasına doğru yürürken bir hıçkırık duymuştu Nil’in odasından. Kapısı aralıktı ve göz ucuyla bakmak istedi. Genç kız yere oturmuş hıçkırarak ağlıyordu.
Nil ‘’olmuyor işte.. olmuyor…!’’
Devran içeri usulca girdi. Genç kızın derdini anlamaya çalışıyordu. Fark ettirmeden Nil’in arkasından bakındı, Nil’in annesinden yadigâr bileklik kopmuştu. Bunu gören Devran’ın aklına pek hoş anılar geçmemişti elbette.
‘’ Uyluklarındaki acıyla ve sancıyla kıvranırken genç kadın bir de bunun acısına yanmıştı. Yüzünü buruşturup ağlamaya güçlü hıçkırıklarla devam etti genç kadın. Annesinin TEK YADİGÂRI da yoktu işte! Bunun ve dün gecenin acısına yanıp dururken kapının gıcırtılarla açılıp içeriye giren Devran’ın sesiyle irkildi genç kadın.
Devran elinde tuttuğu bileklikle ‘bunu mu arıyorsun…?’
●
Genç kız adamın elinde bilekliğini görünce kan beynine sıçradı, adeta küplere bindi. Bir de konuşamıyordu, ah bir konuşabilseydi nasıl da sövecekti Devran’a…! Hızla ayağa kalktı ve Devran’ın elinden bilekliğini aldı. Utanmadan bir de bu yaptıklarının üzerine anne yadigârı bilekliğini mi pis elleriyle kirletiyordu?! Ne sanıyordu bu adam kendini??!!!
Sinirle bilekliği aldığı gibi kapıya yürüyüp çıkmaya kalkıştı ki Devran aralanan kapıyı tek eliyle kapatarak Nil’e yaklaştı..
Devran ‘ ne o? Benimle konuşma tenezzülüne girmiyor musun artık(!)’
Ah bir konuşabilseydi neler söyleyecekti genç kız. Ama konuşamıyordu işte…! Başını iki yana acıyla sallayıp durdu Devran’ın suratına bakmamak için. Devransa genç kızın gözlerinin içine içine bakmaya çalışıp duruyordu. Dün gece bu kızın ilki olmuştu ve bundan etkilenmemiş sayılmazdı. Ne kadar kalbi yokmuş gibi davransa da onun da beynini işgal eden duygular vardı. Sırf annesinin dolduruşuna gelip bu kıza bu kadar işkence etmiş, acı çektirmişti ama ona acıyordu. Gerçekten annesine kızgındı. Dün gece Nil’in tepkilerini hayal ettikçe kanı donmuştu belki odasında biraz alkolü fazla kaçırmasaydı bu kadar diretmezdi, serbest bırakırdı bu kızı. Ama şimdi bunun hiçbir anlamı yoktu. Yapılan hatanın geri dönüşü yoktu. Bir de genç kızın onunla neden konuşmadığını anlayamıyordu. Nil buna daha fazla dayanamadı ve kapıyı beklenmeyen bir şekilde hızla açıp kaçmayı başardı.’’
Devran ‘’çok kötü yerinden kopmuş..’’
Nil hışımla arkasını döndü. İrkilmişti genç adamın sesinden. Hızla sürünerek uzaklaştı Devran’ın önünden.
Devran ‘’gerçekten, affedersin korkutmak istememiştim. (bilekliği eline alarak) çok kötü kopmuş, ben bunu yapabilirim.’’
Nil ‘’sakın dokunma ona! Sakın! Bırak onu yerine…’’
Devran ‘’tamam, affedersin. Üzgünüm, affedersin…’’
Devran bilekliği yere bıraktı usulca ve Nil’e döndü.
Devran ‘’tamir ettirebilirim, gerçekten…’’
Nil ‘’istemem…’’
Devran ‘’bak, bu bileklik belli ki senin için çok değerli. Bunu biliyorum, izin ver yardım edeyim.’’
Nil ‘’bu bileklik kirli ellere teslim edilemeyecek kadar değerli benim için…!’’
Bu söz üzerine başını öne eğen genç adam farklı bir fikirle aydınlandı tekrar.
Devran ‘’istersen dokunmam bile, kutuya koy ver bana. Ben de yaptırıp dokunmadan kutunun içinde teslim ederim.’’
Nil ‘’…’’
Devran ‘’niyetim gerçekten kötü değil…’’
Nil bu evden çıkmıyordu, tanıdığı tek bir Mücevheratçı bile yoktu. İsteksizce yerinden kalktı ve buruşan eteğini düzeltti. Komodinin çekmecesini açıp bilekliğin kutusunu çıkardı. Aynı isteksizlikle bilekliği içine koyup kutuyu kapattı ve Devran’ın yüzüne bile bakmadan kutuyu genç adama uzattı.
Devran ‘’eski halinden farkı kalmayacak, üzülme…’’
Nil cevap bile vermedi. Devran odadan çıkarken arkasını döndü.
Devran ‘’bu arada, Cem’den de korkmana gerek yok. Eğer seni rahatsız etmeye yeltenirse beni çağırman yeterli.. benden nefret ettiğini biliyorum, o yüzden Ramiz’den de yardım alabilirsin. Ben gerçekten artık senin bu evde huzursuz yaşamanı istemiyorum. Ve bir şeyi bilmeni istiyorum; ben hakkım olmadığını bilsem de bu çocuğu istiyorum Nil. Hayatımda hiçbir şeyi istemediğim kadar istiyorum. Hayatta değer verdiğim en önemli şeyler üzerine yemin ederim ki, bu çocuğu her şeyden çok istiyorum.’’
Seni çektim içime
Hava diye sen diye diye
Sınırları zorladım
Bitme diye dön diye diye
Seni buldum içimde
Yara diye sar diye diye
Zamanları topladım
Al diye kal diye diye
Zamanı durduran yok
Çığlıklar akıttım duyan yok
Yok öyle biri kimse yok
Saklayın beni
Örtün üstüme çiçekleri
Halim yok halim yok
Bir şeyler saklı içimde
Sınırlar var bilmem ki niye niye
Resimler eski halinde
Saklayın beni
Örtün üstüme çiçekleri
Halim yok .
…
-13-
Nil başını kaldırdı ve Devran’a keskin bir bakış attı. Bir süre aynı keskinlikte olan bakışlarını Devran’ın üzerinde gezdirdi.
Nil ‘’senin de söylediğin gibi hak etmediğin halde bu çocuğu istiyorsun. Hak etmediğin halde…! Şimdi arkanı dön ve git, odamdan çık.’’
Devran bir süre acı dolu gözlerle Nil’e baktı. Genç adamın gözlerinde adeta aşkın hüznü vardı. Yürek yangını gözlerine vuruyordu sanki. Nil bu bakışlara dikkatle baktı, orada bir şeylerin kırıklıkları vardı. Sonra Devran genç kızın söylediğini yerine getirerek arkasını döndü ve odadan çıktı. Devran’ın bakışları genç kızın kafasını karıştırmıştı sanki. O bakışlar ne gibi bir anlam taşıyor olabilirdi? Niye öylesine acı yüklü bakmıştı Devran? Ne olursa olsun bunun nedenini bilmese bile, Devran’ın samimi olduğunu biliyordu. Ama yine de onu affedebilecek kadar yüce gönüllü hissedemiyordu kendisini. Yaşanan onca şeyden sonra hiçbir şey olmamış gibi davranması mümkün değildi. Hele ki ondan intikam alma gayesindeyken…
●●●
Cem odasındaydı. Camdan dışarı elleri ceplerinde bakınıyordu. Bakışları oldukça keyifliydi, sinsice planlar peşindeydi belli ki.
Cem ‘’evet sevgili yengecim, bu akşam cezanı çekmeye hazır mısın bakalım(!) bir de etrafı iyice kızıştırmak lazım, böyle kuru kuru olmaz(!)’’
Cem cebinden telefonunu çıkarıp tuşlara basmaya başladı. Yine bir pislik peşindeydi belli ki…
Cem ‘’meydanı boş bırakmaya hiç niyetim yok Nil, senin gibi bir zavallıya bırakacak değilim kozları. Daha yeni başlıyoruz, seni bitireceğim…!’’
●●●
Bade ve Şefkat Hanım salonda kahve içiyorlardı karşılıklı.
Şefkat ‘’yemekten sonra bir fincan kahve içiyorum ya, sanki bütün yediklerimi eritiyormuş gibi geliyor Bade…’’
Bade tebessüm etti. Bu sırada merdivenlerden aşağı bitkin bir şekilde Devran indi. Gözlerinde fer kalmamıştı genç adamın. Onu ilk fark eden Bade olmuştu.
Bade ‘’abi, Nil’in yanından mı geliyorsun? Keşke onu da çağırsaydın, beraber kahve içerdik.’’
Şefkat ‘’Nil hamile Bade’cim, ona kahve gibi kafeinli içecekler yasak…’’
Bade ‘’ah, doğru. O zaman meyve suyu falan içerdi, maksat beraber sohbet etmek.’’
Devran onları duymuyormuş gibiydi. Bir anda son basamakta duraksadı ve yere baktı. Gözlerinin feri iyice sönmüştü, kararan gözleriyle son basamaktan yere yığılması bir oldu.
Bade ‘’abi!!!’’
Şefkat ‘’Devran!’’
Bade ‘’abi, abi iyi misin?!’’
Bade ve Şefkat Hanım Devran’ın başına üşüştü, yerde baygın yatan genç adam için korkmuşlardı. Devran ise hiç hareketsiz yerde yatıyordu.
Şefkat ‘’Gülseren! Doktor Birant Beyi çağırın, çabuk!! ÇABUK!!!’’
●●●
Cem ‘’haberin yok yeni gelişmelerden galiba(!)’’
Asu ‘’neden bahsediyorsun yine Cem, ne zevzeklik peşindesin sen?!’’
Cem keyifli bir kahkaha patlattı.
Cem ‘’demek bilmiyorsun…’’
Asu sabrı taşmış bir bezginlikle ‘’neyi?!!’’
Cem ‘’Devran Beyimizin eşi, yengemiz Nil.. HARMANGİLLERİN biricik gelini Nil HARMANGİL, hamile!’’
Asu ‘’NE?!!!’’
Cem ‘’e tabi, sen de abimin metresisin. Ondan söyleme gereksinimi duymamıştır bence(!) ne de olsa Nil onun müstakbel karısı, çocuğunun annesi; sense onun bedensel ihtiyaç ve zevklerini karşılayan basit bir kadınsın.’’
Bu sözleri duyan Asu daha fazlasını dinlemek istememişti. Telefonun suratına kapatıldığını anlayan Cem bundan hiç te rahatsız değildi. Aksine, Asu’nun sinirlenişi onu hoşnut bile etmişti. Bundan sonra birçok cepheden saldırmış olacaktı. Annesi ve kendisi bir olursa Nil’i bitirebilirdi. Devran’ı da pekâlâ Asu idare ederdi, bu sayede Devran Nil’e destek olamazdı.
Cem ‘’dört bir yandan etrafın sarıldı Nil, bakalım ne yapacaksın şimdi?’’
●●●
Aşağıdan gelen seslerle irkilen ve merakı uyanan Nil odasının kapısından çıkınca, aynı anda yan odadan da Cem’in çıktığını gördü. Bu odada onun ne işi vardı diye düşünürken onun odasının yukarıda olduğunu hatırlayarak rahatladı. Cem ise ona manalı bir bakışla bakıyordu. Nil bu bakışlarla karşılaşınca gözlerini kaçırdı, ilgilenmemeye çalıştı. Halâ üzerinde dolaşan bir çift gözün varlığını hisseden Nil rahatsızdı. Cem ise bakışlarını Nil’in düzgün vücudunda gezdirdi. İnce bir bel, düzgün ve asil bir duruş, yay gibi kirpikler, hilâl gibi kaşlar ve cezbedici bakışlar… bu özellikleriyle Nil oldukça çekiciydi belki ama o hem bu özellikleri tatmak, hem de Nil’i cezalandırmak istiyordu. Nil bu bakışların üzerinde gezdiğini hissetmeye daha fazla tahammül edemeden merdivenlerden aşağı inmişti. Basamağın dibinde yerde sere serpe yatan Devran’ı gören Nil şaşkına dönmüştü, istemsizce elini ağzına götürdü.
Bade ‘’abi, abi iyi misin?! Ne olur, aç gözlerini.!!’’
Nil yaklaşıp yardım etmek istiyordu ama cesareti yoktu, kararsızdı biraz da.. başına onca şey gelmişti, en önemlisi de hepsi bu adam yüzündendi. Ama o gerçek bir doktor olmanın ilk kuralını biliyordu; ‘’ZARAR VERMEMEK VE YARDIMCI OLMAK…!’’. Oysa bunu yapacak cesareti kendinde bulamamıştı ve o an kararını verdi. Bu yardımın kimseye bir zararı dokunmayacaktı, aksine yararı dokunacaktı. Hem bu sayede Devran kendinden utanmış olurdu, genç adamın biraz olsun yüreği sızlardı da kendinden nefret ederdi. Evet evet, bu çok doğru bir düşünceydi. Aceleyle merdivenlerin geri kalan basamaklarını indi ve Bade’yle Şefkat Hanımın yanına geldi.
Nil telaşla ‘’ne oldu?! Nesi var?!!’’
Bade ‘’bilmiyoruz ki, biranda yere yığılı verdi. Hiçbir şey anlamadık.! Hay Allah’ım sen abimi koru…!’’
Nil yaklaştı ve Devran’ın başına dokundu.
Nil ‘’yüksek ateşi var, doktor çağırdınız mı?’’
Şefkat ‘’çağırdık kızım, çağırdık.’’
Nil ‘’o zaman buradan kaldırıp koltuğa yatıralım.’’
Şefkat ‘’tamam, ben Ramiz Efendiyi çağırayım…’’
Bade ‘’dur anne, ben çağırırım Ramiz Amcayı..’’
Şefkat ‘’tamam.. (Nil’e dönerek telaşla) bir şey olmaz değil mi Nil?! Ona bir şey olmasın…!’’
Nil Şefkat Hanımın omzuna teselli amaçlı dokunarak ‘’lütfen kötü şeyler düşünmeyin, bir şey çıkacağını sanmıyorum. Sadece biraz ateşi var, bana güvenin…’’
Şefkat Hanım başını olumlu yönde salladı ve Nil’e güvendiğini simgelemişti. Nil’e tahmin edemediği kadar güveniyordu.
●●●
Tansiyon aletini gevşeterek stetoskobu kulaklarından çıkardı. Herkes Birant’ın ağzının içine bakıyordu merakla.
Birant ‘’merak etmeyin, turp gibi bir şeyi yok.’’
Devran ‘’evet, bir şeyim yok benim…’’
Şefkat ‘’sen sus bakalım, biz doktoru dinliyoruz şimdi.’’
Birant ‘’bir şeyi yok. Sadece yorgunluk ve sıkıntıdan. Büyütülecek bir şey yok.’’
Nil ‘’demiştim Şefkat Annecim, korkulacak bir şey yok.’’
Şefkat Hanım ‘’Annecim’’ lafıyla içine sıcaklık doğduğunu hissetmişti adeta. Yaşlı kadın kollarıyla Nil’in omzunu sardı.
Şefkat ‘’sen çok iyi bir doktor olursun Nil, hepimizi sakinleştirdin.’’
Nil ‘’abartılacak bir şey yok esasında…’’
Birant ‘’Nil Hanım doktor mu?’’
Nil ‘’adayı… doktor adayıyım. Son sınıftaydım.’’
Cem ‘’yaa, yengemiz çok maksatlı(!)’’
Devran’ın sert bakışlarıyla karşılaşan Cem susmak zorunda kalmıştı. Kapı çaldığındaysa hiç beklenmedik biri gelmişti. Kapıyı Mualla açtı ve karşısında Asu’yu görünce şeytan çarpmışa döndü.
Birant ‘’ben artık gideyim, geçmiş olsun dostum.’’
Devran ‘’teşekkürler Birant, her yardımımıza koşuyorsun sen de..’’
Birant ‘’gerçi bana ihtiyacınız kalmaz artık, karın doktor olduktan sonra…(!)’’
Nil ‘’sizin tecrübeniz ayrı olur onlar için, merak etmeyin…’’
Birant kapıdan çıkarken Asu’yu görmüştü ama ne fayda, içeriye adeta bir rüzgar gibi girdi genç kadın Birant dışarıya çıkarken. Kapının önündeki Birant bir süre kapı kapandıktan sonra durakladı.
Birant ‘’sanırım evde küçük çaplı bir kıyamet kopacak, hayırlısı…’’
●●●
İçeriye rüzgar gibi giren kadını gördüğünde hiç olmadığı kadar hoşnuttu Cem. Koltukta yatan Devran doğruldu ve Asu’ya boş gözlerle baktı. Asu’ysa bir süre Nil’i süzdü. Belli ki gelin hanım buydu. Genç kızı süzmüştü kadın, oldukça güzel görünüyordu. Duruşu asil, doğal ve çekiciydi. Cem’in düşündüklerini o da düşünüyordu şimdi. İncecik çıtkırıldım beli, asil duruşu, mağrur ve cezbedici bakışları, yay gibi kirpikleri, hilâl gibi kaşları… kendisinin tam tersi bir kızdı bu. Kendisi kokoş, bakımlı ve süslü biriyken bu kız tek bir makyaj bile sürmeden doğal bir güzellikteydi. Kızla kendini kıyaslamayı bıraktı ve Devran’a döndü bakışlarıyla.
Asu ‘’duyduklarım doğru mu Devran? Baba oluyormuşsun?’’
Nil bu söz üzerine buz kesmişti, bu haberi tanımadığı bu kız nereden duymuştu böyle? Kendini rezil olmuş gibi hissetmişti genç kız. Bu kadın Devran’ın nesi oluyordu ki? Hani umurunda değildi ama merak etmişti ister istemez… herhalde işyerinden arkadaşıydı anlaşılan.
Devran kayıtsız ve gamsızca ‘’evet Asu, doğru. (bakışlarını Cem üzerinde üstünkörü gezdirdikten sonra Asu’da yoğunlaştı) nerden duydun bilmiyorum ama, tebrik etmeye mi geldin?’’
Asu diğerlerine dönerek ‘’bizi yalnız bırakır mısınız lütfen?’’
Şefkat ‘’bu ne cüret?! sen…!’’
Nil ‘’Şefkat Anne, istersen mutfağa geçelim. Bir şeyler içip sohbet ederiz. Ne dersin Bade, iyi olmaz mı?’’
Bade ‘’ya, şey.. sen öyle diyorsan…’’
Şefkat ‘’ama Nil’cim…!’’
Nil ‘’Şefkat Annecim, lütfen…’’
Şefkat ‘’peki, sırf seni kırmamak için…’’
Şefkat, Bade ve Nil mutfağa geçerken Cem de merdivenlere doğru yürüyordu. Devran onu yolundan etti.
Devran ‘’sen dur bakalım Cem Bey.! Sen kal…’’
Cem ‘’yalnız bırakacaktım..’’
Devran ‘’sen bizden sayılırsın(!) bu kirli işlerde, nerde bir pislik olsa sen varsın içinde. Sen dur bakalım. Sanki ben anlamadım Nil’in hamile olduğunu Asu’ya senin yetiştirmediğini…’’
Asu ‘’o yine iyi, mevzuyu bana yetiştirmiş. Ama senin yaptığına ne demeli?! Daha evleneli bir ay bile olmadan bu kadını hamile bırakmışsın!’’
Devran ‘’düzgün konuş! Karım değil mi, çocuk ta yaparız.’’
Asu ‘’yapamazsınız!’’
Devran ‘’sana mı soracağım ben ne yapacağımı?! Sana mı soracağım?!!’’
Asu çiğ bir çığlıkla ‘’seninle yaşadıklarımızı ne çabuk unuttun?! O ateşli gecelerimizi bir çırpıda nasıl da silip atabilirsin sen?!!!’’
Devran ‘’senin ateşin başına vurmuş, gecelere değil! Aramızda ne geçtiyse geçti, geçmiş geçmişte kaldı.’’
Duyduklarıyla şaşkına dönen Nil her şeye rağmen sakindi. Çünkü Devran’ın kiminle ilişkiye girdiği onu ilgilendiren bir şey değildi. Bu saatten sonra iyice karar vermişti bu çocuğu doğuramazdı. MÜMKÜN DEĞİLDİ…! Şefkat Hanım Nil’in her şeyi duyduğunu fark etmişti, zira Asu’nun çiğ çığlıklarını köşkte duymayan kalmamıştı herhalde. Nil’in benzinin solduğunu fark eden Şefkat Hanım ayakta duran genç kızın yanına geldi.
Şefkat ‘’gel kızım, şöyle otur sen…’’
Nil uysal ve sakin bir şekilde Şefkat Hanımın karşısına, Bade’nin yanına oturdu. Donuk ve sessiz havayı değiştirmeye çalışan Bade oldu.
Bade ‘’eee ne içeriz?’’
Şefkat ‘’kahveler boğazımızda kaldı. Ben bir kahve daha içerim.’’
Bade ‘’e ben de bir neskafe alayım o zaman. Nil, sen ne alırsın?’’
Nil dalgın bakışlarla yere bakıyordu. O an düşündüğü tek şey karnındaki bu çocuktan kurtulması gerektiğiydi. Devran her ne kadar çocuğu istediğini söylese de bu mümkün olamazdı. Görünüşe göre Asu’yla seviyeli bir ilişkileri vardı. Seviyeli ya da seviyesiz fark etmezdi ki, bir ilişkileri vardı ve Nil bu ilişkiyi bozma niyetinde hiç değildi.
Bade ‘’Nil’cim, iyi misin?’’
Genç kız bu sözle irkilerek Bade’ye döndü.
Nil ‘’ben.. iyiyim…’’
Bade ‘’ne alırsın demiştim?’’
Nil ‘’süt alabilirim.’’
Bade ‘’tamam o zaman.. Mualla’cım, Şefkat Sultana bir kahve, bana bir neskafe, Nil’e de süt alabilir miyiz?’’
Mualla ‘’hemen Bade Hanım…’’
Bade ve Şefkat Nil’in bu düşünceli tavırlarından ötürü endişeli ve meraklıydı. Bu olaydan dolayı Nil bebek konusunda ani bir karar vermemeliydi. Nil her konuda acilen karara varan bir kızdı, bu bir gerçekti. Kimseyi de zora sokmak istemiyordu belli ki… Asu cadalozu yüzünden bebek mevzusundan kurtulmak istemesi Şefkat Hanımın aklından geçmişti. Şefkat Hanım söze başladı.
Şefkat ‘’Nil, Devran’ın bu kızla bir geleceği olamaz. Biliyorsun değil mi?’’
Nil ‘’benimle de asla ve asla bir geleceği olamaz, siz de bunu biliyorsunuz.’’
Şefkat ‘’ama sizi birbirinize bağlayan bir bağ var Nil. Ortada bir bebek var. Bu kadın yüzünden onun da geleceğini yok etmemelisin.’’
Nil ‘’gerekirse Devran’la aramızda hiçbir bağ kalmaz, bütün bağları koparırım. Ben kimseyle mücadele peşinde değilim Şefkat Anne, kimseyi zora sokmak istemiyorum. Bu bebeği de istediğim söylenemez. Aslında şu içerideki kadına teşekkür bile etmeliyim, beni büyük bir muammadan kurtardı. Kararsızlığımda boğulurken çıkageldi ve doğru olanın ne olduğunu bana gösterdi.’’
Şefkat ‘’kızım…’’
Nil ‘’yarın ilk işimiz hastaneye gitmek olsun Şefkat Anne, ben bu şekilde yaşayamıyorum. Bu çocuğu aldıralım. Eğer biran önce Kürtaj olmazsam herkesin hayatı mahvolacak.’’
Şefkat ‘’kimin hayatına ne olacağı umurumda değil Nil.! Devran bu çocuğu hayatta hiçbir şeyi istemediği kadar istiyor. Eğer istemeseydi buna sözüm olmazdı, sen de istemiyorsun sonuçta. Ben de biliyorum onun bu karara karışmasının bir hakkı olmadığını. Ama bu çocuk ne şekilde dünyaya gelmiş olursa olsun bu çocuğun annesi sen olduğun kadar babası da Devran. Ve maalesef üzülerek söylüyorum, onun da söz hakkı var. Ben sırf o istiyor diye doğur demiyorum, sakın yanlış anlama beni. Biz aynı cephedeyiz Nil, birbirimizle savaşmıyoruz. Söylemek istediğim şey sadece biraz daha düşünmen gerektiği… Devran’ın fikrinden haberin var, o bu çocuğun doğması taraftarı. Sen de bunu göz önünde bulundurarak kararını istediğin şekilde ver. Ama sakın ve sakın Asu’yu göz önünde bulundurma.! O erkeklerin gözünde eş adayı olacak bir kadın değil, sadece bir aşüfte. Devran da tüm erkekler gibi onu öyle görüyor. Ve bir bebeğin yaşamını o kadının sözleri belirleyemez, buna sadece annesi ve babası müdahale edebilir.’’
Nil bu sözlerle biraz olsun sakinleşmiş ve salim kafayla düşünme kararı almıştı. Yine de yarına kadar düşünecekti, ondan ötesi yoktu. Gün geçtikçe bu bebek içinde büyüyordu ve onunla beraber bir sürü dert te büyüyordu. Hem biraz daha bir karara varmaz da bu durumu bekletirse ya kürtaj dönemini geçirecekti, ya da bebeğe daha da çok bağlanıp onu bırakamayacaktı. Bu onun için çok kritik bir karardı ve sakin kafayla düşünmek zorundaydı.
●●●
Akşam üstü olmuştu. Gökyüzünü karanlık örtüyordu, yıldızlar Allah tarafından özenle serpilmiş gökyüzünü süslüyordu. Bugün oldukça yorucu olmuştu. Devran odasına çekilmiş, istirahat ediyordu. Gülseren Hanımsa bir tabak meyveyle Nil’in odasına girdiğinde Nil’in uyumaya hazırlandığını gördü. Genç kız pijamasını giymiş, yatağını düzeltiyordu.
Gülseren ‘’sana biraz meyve getirdim, yatmadan önce biraz ye de vitamin olsun.’’
Nil ‘’hiç canım istemiyor gerçekten…’’
Gülseren ‘’canın istemese de biraz yemelisin, gebesin sen.’’
Nil ‘’ne olduğumu bir de ben anlasam…’’
Gülseren meyve tabağıyla Nil’in yatağının kenarına oturdu.
Gülseren ‘’bu da ne demek şimdi?’’
Nil ‘’yaşamaktan bile bıktım ben Gülseren Teyze, şimdi kendim bile yaşamayı beceremezken yeni bir can dünyaya getirip onu yaşatmak… bu benim için çok zor bir karar. Ben bir bebeğin hayatıyla oynamak istemiyorum ama bir sürü dert var.. Offf… bir yandan bebeğin babasının Devran’ın olması, Devran’ın o Asu denen kadınla olan münasebeti… Devran’ın bebeği istemesi, Cem’in tehditkâr bakışları… hepsi ve daha fazlası kafamı karıştırıyor. Kendi içimin sesini dinleyemiyorum ben, ne düşündüğümü ne istediğimi anlayamıyorum.’’
Gülseren ‘’sen sakın gerilme, içini ferah tut.. sen sadece (Nil’in kalbine dokunarak) buranın sesini dinle… o sana doğru yolu gösterecektir. Akıl bazen kafa bulandırıcı olabilir ama yürek her zaman durudur, kalp berraktır. Her zaman kalbinin sesini dinle…’’
Nil bu sözlerle artık çizeceği yolunu belirginleştirmek için kalbinin sesini dinlemeye karar verdi. Bir ara belli belirsiz elini karnına götürüp dokundu. Evet, kalbinin sesini dinleyecekti. Ona doğru yolu gösterecekti yüreğini…
●●●
Diğerleriyse odalarına çekilerek uyuyorlardı. Nil de uyuyan ev halkından biriydi. Uykusunu bölen bir tıkırtı onun yataktan adeta zıplayarak irkilip uyanmasına neden olmuştu. Etrafına bakındığındaysa odasının köşesinde kendisine şeytan gibi bakan Cem’i gördü. Yatağa büzüşerek korkuyla geri çekildi.
Nil ‘’sen.. nerden çıktın?! Nasıl girdin buraya?!!’’
Cem ‘’bu kadar uyarıcı, tehditkâr bakışlarımdan sonra kapıyı kilitlemeni beklerdim senden doğrusu(!) ama hamilelik sende unutkanlık yapıyor olmalı(!)’’
Nil baş parmağını kapıya doğru yönelterek ‘’çabuk çık odamdan, çabuk!!! Yoksa çığlık atarım!’’
Cem ‘’eğer bunu yaparsan, seni geberteceğimi de biliyorsun o zaman…!’’
Nil tek tek konuşarak ‘’çık odamdan!’’
Cem tek adımıyla Nil’in önünü kesti ve yatağın üzerine yürüdü. Nil üzerine gelen Cem’den nasıl kendini koruyacağını bilemiyordu.
Nil ‘’git başımdan, ne istiyorsun benden?!! Ben sana bir şey yapmadım! Benden uzak dur, git!’’
Cem Nil’in kollarını sıkı sıkı tuttu, Nil kollarının da etkisiz halde kalmasıyla iyice çaresiz ve korunmasız kalmıştı. Gözlerinden korkuyla bir damla yaş süzülmeye başladı.
Nil ‘’Allah Belanı Versin, benden uzak dursana!!! Ne istiyorsun benden?!!’’
Cem ‘’bana yaptıklarını ne çabuk unuttun, kafama sürahiyi geçirmiştin unuttun mu?! Sen ilk geldiğinden beri ilgimi çekmiştin zaten ama yaptıklarınla sinirlerimi bozuyorsun Nil!’’
Nil Cem’in altında çırpınarak ‘’hamileyim ben, bırak beni! Hamileyim!’’
●●●
Son çığlığıyla Devran gürültüyü duymuştu. Merdivenlerden inip Nil’in odasına geçerken yolda üzerinde gecelikle Şefkat Hanımla karşılaştı.
Şefkat ‘’ne oluyor Devran, bu ne gürültü?!’’
Devran ‘’sen de mi gürültüye uyandın? Bilmiyorum, Nil’in odasından geliyor. Allah’ım ne oluyor yine yaa?!! Eğer tahmin ettiğim şeyse bu sefer Cem’i öldürürüm!!!’’
●●●
Nil ‘’bırak b-beni! Ne istiyorsun s-sen benden yaa?! Ben sadece kendimi korumuştum o akşam! Üstüme yürümeseydin sürahiyi kafana geçirmeyecektim, bırak beni!!!’’
O an içindeki meyvelere dokunmadığı meyve tabağının üzerindeki bıçak gözüne ilişti acilen. O an komodinin üzerinden bıçağı kaptığı gibi Cem’e doğru korkakça sallamaya başladı. Cem aniden uzaklaşmıştı genç kızın üzerinden. Ayakları geri geri giderken şaşkındı. Şokundan kurtulduktan sonra kahkaha atmaya başladı.
Nil kızarmış gözleriyle ağlarken oldukça korkmuş görünüyordu ‘’uzak dur benden! Git, defol!!! Doğrarım seni, uzak dur benden!!! Ne gülüyorsun?!’’
Cem ‘’sen o kadar korkaksın ki, şu titrek elle tuttuğun bıçağı bana saplayamazsın bile!’’
Cem yeniden Nil’in üzerine gelirken Devran ve Şefkat Hanım kapıda belirmişti.
Devran ‘’CEM!!!’’
Cem Devran’ın sesini umursamamışken Nil’in üzerindeydi ve genç kız çıldırmak üzereydi artık. Hızla üzerinden tekrar itti Cem’i. Cem hızlı adımlarla Nil’in önünü kesti, mahvolmuş genç kızsa şoktaydı. Bu kadarı da fazlaydı artık, Cem bunu ikinci kez yapıyordu ve Nil aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaktan midesi olanları kaldıramıyordu artık. Şokta olan genç kız önünü kesmeye çalışan CEM’E HIZLA SAPLADI BIÇAĞI. Kanlar içinde yere yığılan adamın ardından yuvalarından fırlamak üzere olan gözlerle baktı. Devran ve Şefkat Hanım bu durumda oldukça korkmuş olan Nil’e bakıyordu şaşkınca. Nil ise kanlar içinde kalan elleriyle şok olmuş bir şekilde ayakta duruyordu.
…
Dostları ilə paylaş: |