-17-
Devran’ın bakışlarındaki güveni hissetse de ağzını açıp tek bir kelime söyleyemiyordu. Derin bir nefes alıp verdi ve bakışlarını Devran’dan kaçırarak biraz uzaklaştı. Devran’a arkasını döndükten sonra kollarını karnına sardı. Bu hareket Nil’in sıkıntı içinde olduğunu gösteriyordu, Devran da bunu anlamıştı. Ama bu işin peşini bırakmıyordu, Nil’e yaklaştı ve kolundan yumuşakça tutarak genç kızı kendine doğru çevirdi.
Devran ‘’söyle lütfen Nil, içinde tutma daha fazla. Eğer sen istersen ben sana yardım edebilecek güçteyim. Birileri sana haksızlık yapıyorsa, bunun bedelini ödemeli.. ANNEM DE OLSA…!’’
Nil ‘’sorma artık, ne olur… hem bana en çok zarar veren kişi senken nasıl biranda anneni karşına alıyorsun? Hadi, git artık.. bir daha da ziyaretime gelme. Unut beni, kurtarmaya da çalışma. Ben cezam bitince çıkar giderim, kaybolurum ortalardan. Siz de unutun benim gibi birinin olup olmadığını…’’
Devran kaşlarını çatarak ‘’ne saçmalıyorsun sen?! Nil ne dediğinin farkında mısın? Ben seni nasıl bırakayım, mümkün mü bu?!! Cem de, annem de sana yaptıklarının cezasını çekecek. Artık söylemeni beklemiyorum, çünkü ben cevabımı aldım. Bunu annemin yaptığına da eminim. Herkes cezasını çekecek…!’’
Nil ‘’peki ya sen?’’
Devran ‘’ben zaten cezamı katmer katmer çekiyorum, ama bu sana yetmiyorsa.. yani için soğumuyorsa da daha fazlasını çekmeye hazırım…’’
Karşısındaki cesur adamın kendisine yaptıkları için acı çekme isteğini gözlerinde görünce şaşkına dönmüştü genç kız. Belki onu ömür boyu affedemezdi ama bu davranışı için içten içe takdir etti onu. Devran elini cebine soktuğunda ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı ama çıkardığı bileklik kutusuyla gözleri ışıldamıştı Nil’in. Genç adam bilekliği Nil’e uzattı.
Devran ‘’bir sürü kuyumcu gezdim yapabilmesi için, çoğu işin üstesinden gelmeyeceğini söyledi ama pes etmedim. En sonunda usta bir kuyumcunun ellerinde yeniden can buldu bileklik, eskisinden de güzel oldu. Umarım beğenirsin…’’
Nil usulca elini kaldırıp kutuyu Devran’ın elinden bilekliği almaya çalıştı. Bilekliği alırken Devran’ın eline değen elleri adeta alev alev yanmıştı. Genç adamın vaziyetiyse adeta ölümden dönmek gibiydi, Nil’in ellerinde hayat bulmuştu genç adamın elleri. Sanki duyduğu büyük bir özlemi doyuruyordu Devran, çok özlemişti Nil’i. Onu gördüğü zamanlar bile yetiyordu köşkte ona ama artık daha az görebildiği için özlemi kat be kat artıyordu. Ellerinin sıcaklığı adeta onu daha çok sevmeye ve ona daha çok bağlanmaya teşvik ediyordu. Genç kız elini çektiğindeyse Devran Nil’in kokusundan çoktan sarhoş olmuş, genç kızın yüzüne bakıyordu.
Devran ‘’açmayacak mısın?’’
Nil ‘’sonra açarım.(buz gibi bir sesle) sağ ol…’’
Devran ‘’rica ederim…’’
Nil ‘’ben gidiyorum artık.’’
Nil arkasını dönmüş giderken Devran seslendi. Devran’ın sesinde heyecan ve çaresizlik vardı.
Devran ‘’Nil!’’
Nil arkasını döndüğünde Devran’ın yalvarır gibi bakışlarıyla karşı karşıya geldi.
Devran ‘’o.. yani bebek… onun hakkında bir karara vardın mı?’’
Nil ‘’…’’
Devran ‘’üzerinde baskı kurmak için sormadım, yanlış anlama. Ama verdiğin kararı bilmek isterim.’’
Nil biraz duraksadıktan sonra ciddiyetle ‘’bir karar vermedim. Versem bile bu çocuk üzerinde bir hakkın olamaz.’’
Nil arkasını dönüp emin adımlarla görüş odasından çıkarken Devran Nil’in son sözüyle adeta yıkılmıştı. Normal şartlarda olsaydı bu kadar acıyı neden çektiği konusunda sitem ederdi ama bu acıyı çekmek için kendisi zemin hazırlamıştı. Kendi kuyusunu kendi kazmıştı. Şimdiyse yaptıklarının bedelini ödüyor, cezasını çekiyordu genç adam. Ve bu onun yüreğinde derin yaralar açıyordu.
●●●
Koğuştaki üç kız da duvardaki saate kenetlemişti gözlerini merakla. Huşu içinde saatin tik tak seslerini dinleyerek Nil’in gittiği zamandan bu yana geçen vakti hesaplıyorlardı her dakika. Yonca Reyhan ve Berivan’a dönüp kaşlarını çattı.
Yonca ‘’geç kalmadı mı bu Nil?!’’
Reyhan ‘’bilmem.. gelir birazdan. İNŞALLAH…’’
Berivan ‘’yine o cadı kadın başına bela açmış olmasın?’’
Reyhan ‘’bizi tanımıyor daha, ondan dolayı her şey beklerim ondan.’’
Yonca ‘’ama bir şey yapsın o kıza… oğlunu falan göndertmiş, bir şey yaparlarsa var ya o kadını doğduğuna da doğurduğuna da pişman ederim ona göre.!’’
Reyhan ‘’biraz sakin ol.. ne yaparsak beraber yaparız, rahat ol sen.’’
Bu sırada yanlarına usulca sinsi bir şekilde Kübra geldi.
Kübra ‘’ne o? Gözleriniz saatte, kimi bekliyorsunuz? Yoksa serbest kalacağınız günü artık takvimden değil de saatten mi hesaplıyorsunuz(!) daha uzun sürer, söyleyeyim(!)’’
Reyhan ‘’sendeki zekaya hayranım Kübra ama artık beni şaşırtma, git şu üstün zekanı başkalarının üzerinde dene(!)’’
Kübra ‘’gıcık!’’
Reyhan ‘’ya git kızım başıma bela olma yaa! Bela mısın nesin!’’
Kübra ‘’ha yoksa kraliçe hazretleri Nil’i mi bekliyorsunuz(!) Leydi Nil geç kaldı galiba(!)’’
Reyhan ‘’bak işine bak, yırtarım o ağzını ha ona göre!’’
Kapı önce kilidiyle sonra da koluyla açıldı ve içeri Gardiyan Kadın, arkasından da Nil girdi içeri.
Gardiyan Kadın ‘’en oluyor? Yine mi didişiyorsunuz siz?!’’
Kübra ‘’hah, Leydi Nil Hazretleri de geldi(!)’’
Gardiyan Kadın çıkıp kapıyı kapattı.
Kübra ‘’kocan özlemiş mi seni bari Nil(!)’’
Kübra Nil’e her şeyi bildiğine dair manalı bir bakış attı, bunu anlayan genç kız o an yerin dibine girmek istemişti ama olduğu yerde kendini toparlayıp Kübra’nın yanına gitti.
Nil kararlı bakışlarla ‘’bana bak, sesimi çıkarmıyorum diye tepeme çıkmana izin vereceğimi sanma.! Edebinle otur köşende, benim canımı sıkma!!’’
Nil yatağına doğru yürürken Yonca, Reyhan ve Berivan Kübra’ya şöyle havalı bir çalım atıp Nil’in yanına geçmişlerdi. Kübra bu kızın alev alev yanıp sönen gözlerinden korkmuş, ama bir o kadar da sinirlenmişti.
Reyhan ‘’Eee? Ne oldu Nil, anlatmayacak mısın?’’
Yonca ‘’bir şey yaptı mı sana o Devran denen adam?’’
Nil ‘’hayır.’’
Reyhan ‘’e bu kadar zaman ne yaptınız?’’
Nil ‘’konuştuk sadece.’’
Berivan ‘’elindeki kutu neyin nesi?’’
Nil ‘’bilekliğim kopmuştu, annemin bana verdiği bileklikti ve çok değerliydi. Devran tamir ettirip getirmiş. Benim için çok değerli bir bileklik, çok değerli…’’
Kübra bu bileklik meselesine kulak vermişti ve yine şeytan zekası çalışıyordu. Yine bir fenalık peşinde planlar yapıyordu.
Reyhan ‘’öyle kırılan kalbi onarmak bilekliği onarmak kadar kolay olmaz.!’’
Nil ‘’ben de biliyorum Reyhan. Ama şu aşamada ne yapacağımı bilemiyorum, ona nasıl davranacağımı ya da bu çocuk konusunda ne karar vereceğimi…’’
Yonca ‘’kalbinin sesini dinle Nil, mantık her zaman duru ve tarafsız değildir ama kalp her zaman durudur. İçi dışı birdir kalbin, mantık bazen karışsa da kalp hep doğruyu söyler. Kalbinin sesini dinle…’’
Nil verilen bu öğütle düşünceli bir şekilde dalmıştı düşüncelere. Bugüne kadar kalbinin sesini dinlemeyi hiç denememişti, hep mantıklı olan varsayımlarla kafasını karıştırıp durmuştu. Bir seferinde de kalbinin sesine kulak vermekte bir sakınca olmaz diye düşündü genç kız.
●●●
Devran büyük bir hışımla eve girdi ve kapıyı öyle bir çarptı ki salondaki herkesin yüreği ağzına gelmişti. Hatta Bade oturduğu koltukta zıplarcasına irkilmişti.
Türkan ‘’ne oluyor oğlum, bu ne sinir?!’’
Devran ‘’bir de utanmadan soruyor musun?!!’’
Türkan ‘’anlamıyorum oğlum, ne diyorsun?!’’
Devran ‘’bir de soruyor musun, utanmadan sıkılmadan!!’’
Şefkat ‘’oğlum ne oldu bir sakince anlat şu işi…’’
Devran sinirle annesine yaklaştı ve alev alev gözleriyle yaşlı kadına baktı.
Devran ‘’bugüne kadar yaptıkların yetti, artık bir daha Nil’e zarar vermeyeceksin.! Anladın mı beni?!!’’
Şefkat ‘’ne zararı oğlum?’’
Devran ‘’annem nasıl becerdi bilmiyorum ama Nil’in başını yaralamış! Ama doğru ya, Türkan Harmangil her türlü işi şeytani zekasıyla halleder! Ne de çabuk unuttum ben bunu!’’
Devran sinirle annesinin boğazına yapıştı. Genç adamın bu hareketiyle Türkan Hanım çok ama çok şaşkındı. Oğlunun bu kadar ileri gidebileceğinin farkında değildi.
Devran elleri arasındaki annesinin boğazını hafif bir hareketle korkutmak amaçlı sıktı ‘’bundan sonra annem değilsin, bunu da herkes duysun.! Artık sana saygım da yok, hürmetim de.. sen hepsini KAYBETTİN! Artık gerçekten benden kork Türkan Hanım, çünkü biraz daha böyle devam edersen daha ileri gitmek için hiç tereddüt etmem! Kendine gel! Nil’e zarar vermekten vazgeç, o her ne olursa olsun benim karım.’’
Türkan ‘’evlenirken öyle demiyordun ama.! ‘ben bununla evlenmem anne’ , ‘ben bu kızı yatağıma sokmam anne’ , ‘ben bu kızı odama sokmam’ deyip duruyordun.! Şimdi ne oldu?! Ne değişti?!! Birden nasıl da karın oluverdi bu haspa!’’
Devran ‘’düzgün konuş! Ayrıca Nil artık benim karım, benim çocuğumu taşıyor.! O benim çocuğumun annesi ve ben de onun çocuğunun babasıyım! Aramızdaki bağın gücü budur, yeterli gelen açıklamayı yaptım. Artık gerisi sana kalmış, biraz daha Nil’e zarar verecek onu üzecek şeyler yap; bak bakalım o zaman neler oluyor bir izle de gör!’’
Devran sinirle merdivenlerden çıkıp çalışma odasına girerken Türkan Hanımın yüzü bembeyaz olmuştu.
Türkan ‘’Nil.. o kız… hamile mi şimdi o fahişe?!’’
Şefkat ‘’ağzını topla! Duymadın galiba oğlunu! Evet, Nil hamile… sen de bunu istemiyor muydun zaten(!) beraber olmaları için zorladığına göre…’’
Türkan ‘’oğlumu karnındaki çocukla kandırdı.! Büyü yaptı ona!! Büyü yaptı!’’
Bade ‘’saçmalama anne! Yeter artık, sıyrıl şu paranoyalarından yaa?! Yeter artık herkese çektirdiğin zulümler! Evde huzurumuz kalmadı!’’
Şefkat ‘’kız haklı! Evde dirlik düzen bırakmadın Türkan?! Yetmedi mi bu kadar intikam?!!’’
Türkan ‘’izin veremem! Buna izin veremem, VERMEM! O kızın karnındaki piçle oğlumu kandırmasına izin vermem ben!’’
Türkan yükselen tansiyonuyla yere yığıldı.
Suat ‘’anne!’’
Bade ‘’anne! Kendine gel…’’
Şefkat ‘’Türkan!’’
●●●
Akşam olmuştu koğuştaki herkes uyuyordu. Nil biraz olsun uyumuştu, fakat gördüğü berbat bir kâbus üzerine irkilerek uyandı. Yatağından sarsılarak uyanan Nil kan ter içindeydi. Rüyasında Türkan Hanım tarafından öldürülüyordu ve daha bir dizi korkunç şeyler başına geliyordu. Gerçi gerçek hayatta başına gelenlerden sonra daha korkunç ne gelebilirdi ki başına diye düşündü. Bu sırada Reyhan yan yatakta dönüp dururken Nil’i yatağında doğrulmuş bir şekilde gördü.
Reyhan fısıltıyla ‘’Nil? Ne işin var ayakta senin? İyi misin?’’
Nil ‘’iyiyim, uyuyamadım da…’’
Reyhan ‘’boncuk boncuk terlemişsin. İyi olduğuna emin misin?’’
Nil ‘’iyiyim, kabus gördüm de… neyse ben yatarım şimdi, bir bardak su içeyim. Hadi sen yat.’’
Reyhan ‘’suyunu getireyim mi?’’
Nil ‘’yok yok canım, hadi yat uyu sen.’’
Reyhan ‘’peki…’’
Nil biran yatağından doğrulup ayağa kalkarken yastığının altında bir boşluk hissetti. O an korkuyla yastığını kaldırdı ve bilekliğinin yerinde olmadığını gördü. Yataktan kalkıp deli gibi her yeri aramaya başladı.
Nil ‘’yok…!’’
Bu hareketlilikle Reyhan yataktan kalkıp Nil’in yanına geldi.
Reyhan ‘’ne oldu Nil?’’
Nil ‘’ bilekliğimi yastığımın altına koymuştum, yok şimdi!’’
Reyhan ‘’annenin bilekliğini mi?’’
Nil ‘’evet.! Yok şimdi yerinde, ne yapacağım ben şimdi?! Allah’ım bileklik yok!!!’’
Bu sese Yonca da uyanmıştı.
Yonca ‘’ne oluyor Reyhan abla?’’
Reyhan ‘’Nil’in annesinden kalan bileklik yok.’’
Yonca ‘’kim alır ki?’’
Reyhan ‘’ben biliyorum kim alır!’’
Bu sırada başka bir kadın uyandı.
Kadın ‘’ya saat gecenin kaçı, yatın uyuyun! Bu ne gürültü?!!’’
Reyhan ‘’uyumak falan yok! Herkes kalksın! (elleriyle alkış sesi çıkararak) hadi kalkın! Herkes kalksın! Kalkın çabuk diyorum hadi!!’’
Herkes uyanmıştı artık. Nil çaresizce gözyaşı akıtıyordu.
●●●
Devran çalışma odasındaydı. Bütün gece gözüne uyku girmemişti. Zaten gecelerdir gözünde uykunun damlası yoktu. Nil’i düşünmekten, onu kurtarmanın yollarını aramaktan… her şeyden. Bebeği hakkında verilecek karardan ve Nil’e yaptıklarından bile… uyku artık haramdı ona. Bu sırada telefonu uğursuz bir şekilde çaldı.
Devran telefonu açtı ‘’alo…’’
‘’merhabalar ben doktor Hakan. Sizinle Cem Beyin durumu hakkında konuşacaktım.’’
Devran ‘’bu saatte mi? Önemli bir gelişme mi oldu?! Doktor bey kendine mi geldi yoksa?!!’’
Hakan ‘’hayır, üzgünüm… Cem Beyin durumu kötüleşti ve gittikçe kötüleşmeye devam ediyor. Bilmenizi istedim.
Devran ‘’NE?!!’’
Devran duyduğuyla adeta büyük bir hayal kırıklığı yaşadı, yıkılmış gibiydi. Nil’i kurtarmak gittikçe imkânsızlaşıyordu ve bu Devran’a sonsuz acı veriyordu.
…
-18-
Hastanenin kapısından içeri girdiği anda içini yoğun bir korku doldurdu genç adamın. ‘’YA ÖLDÜYSE?!’’ diye geçirdi içinden. Bu korku onu içten içe kemiriyordu fakat diğer yandan da kötü düşüncelerine lânet etti. Hırsla asansörün düğmesine birkaç kez basıp durdu, asansör açılmayınca bekleyemedi ve merdivenlerden hızla çıkmaya başladı.
Devran ‘’Allah’ım lütfen Cem’e bir şey olmasın.!’’
●●●
Yatağının üzerinde kamburu çıkmış bir şekilde eğilerek ağlıyordu Nil. Bu sırada Reyhan ve Yonca da kızların üstünü arıyordu.
Reyhan ‘’kim aldıysa söylesin, daha fazla uğraştırmasın bizi…!’’
Odada bir sessizlik vardı. Gardiyan Kadın kilidi açtı ve kapıdan içeri girdiğinde herkesin ayakta olması onu çok kızdırmıştı.
Gardiyan Kadın ‘’bu saatte niye hepiniz ayaktasınız?!!’’
Reyhan ‘’bir hırsızlık durumu var, arkadaşın bilekliği kaybolmuş. ÇOK DEĞERLİYMİŞ. Onu arıyoruz.’’
Sıra tam Kübra’yı aramaya gelmişken Gardiyan Kadın kesin bir cevapla konuştu.
Gardiyan Kadın ‘’bu saatte bileklik falan aranır mıymış?! Yatın zıbarın, sabah ararım ben.’’
Reyhan ‘’saçmalamayın yaa!!! Şuan hırsız aramızda, bu aramadan sonra sabaha kesin saklar bir yerlere. Bulamayız. Hem ÇOK DEĞERLİ diyoruz, duymuyor musun?!’’
Gardiyan Kadın ‘’iyi de…’’
Reyhan ‘’hadi sen de bir el at ta şu bilekliği bulalım. Sen de rahat et biz de rahat edelim!’’
Gardiyan Kadın yüzünü buruşturup azarladı ‘’iyi be iyi! Ne bileklikmiş anasını satayım!! Sıraya geçin tekrar, arıyorum herkesi…!’’
Bu durum karşısında herkes iyice sıraya girdi ve Kübra bu durumdan oldukça tedirgindi. Nil ise harap olmuştu bilekliğinin kaybolma durumundan.
●●●
Devran ‘’evet doktor bey sorun ne?
Doktor Hakan ‘’durumu oldukça kritik. Daha iyiye gideceğine daha kötüye gidiyor. Bu durumda.. yani böyle giderse yapabilecek bir şeyimiz yok.’’
Devran ‘’Allah’ım…!!!’’
Devran elini saçlarında gezdirdi ve oflayarak içindeki stresi atmaya çalıştı. İçinden sayısız lânet okuyordu. Hem kendi kanından kardeşini kaybedecekti, hem de sevdiği kadın ve çocuğu hapishanede kapalı kalacaktı yıllardır. Kısık gözlerle başını kaldırıp doktora baktı.
Devran ‘’peki yapabileceğiniz bir şey yok mu?!’’
Doktor Hakan ‘’maalesef ki yok…’’
Devran ‘’Allah Aşkına siz ne işe yararsınız söyler misiniz bana?!!! O kadar seneyi karşıma geçip ‘elimizden bir şey gelmez’ demek için mi okudun sen?!’’
Doktor Hakan ‘’durumunuzu anlıyorum ama lütfen biraz sakin ol. Gerçekten benim elimden gelen bir şey yok.’’
Devran ‘’Offf…!!! Bakın! Eğer kardeşimi biran önce iyileştirmezseniz sizi dava ederim.! Anlaşıldı mı?! Bu durum benim ve ailem için çok önemli, elinizden ne geliyorsa yapın! NE GELİYORSA!!!’’
●●●
Gardiyan Kadın elinde Kübra’nın üzerinde bulduğu bileklikle duruyordu.
Gardiyan Kadın ‘’bunu neden yaptın?!’’
Kübra ‘’…’’
Gardiyan Kadın ‘’kim yaptırdı bunu sana...?’’
Kübra ‘’kimse yaptırmadı, ben kendim yaptım.’’
Gardiyan Kadın buna inanmamıştı ama inanmış gibi yapmaktan başka çaresi yoktu.
Gardiyan Kadın ‘’peki neden yaptın?’’
Kübra ‘’geldiğinden beri Nil’le anlaşamıyorduk zaten, beni tehdit edince sinirlendim. Öyle çaldım işte.’’
Gardiyan Kadın ‘’aman ne güzel(!) güzel güzel çaldın öyle, iyi bari(!) bana bak kızım, bu kız senden şikayetçi olursa bu hırsızlık olayı da siciline işler. Hem ne tehdidi etmiş ki sana?’’
Kübra ‘’seni öldürürüm dedi bana.’’
Reyhan ‘’YALAN!!! KÜLLİYEN YALAN!!!’’
Nil ‘’bir dakika Reyhan.! Ben böyle bir şey demedim. ‘edebinle otur köşende, canımı sıkma. Benim yoluma çıkma’ dedim.’’
Reyhan ‘’evet, aynen böyle dedi.!!’’
Gardiyan Kadın ‘’konu kapanmıştır, sen şikayetçi misin bu kızdan?’’
Nil ‘’…’’
Reyhan ‘’hadi Nil, şikayetçi olsana.!’’
Nil ‘’şikayetçi değilim.’’
Reyhan ‘’NE?’’
Gardiyan Kadın ‘’sen karışma Reyhan.! Şikayetçi değilsen sorun yok, konu kapanmıştır.’’
Gardiyan Kadın gittiğinde ortalık karıştı. Herkes yatağına dönerken Reyhan Nil’i azarlamakla meşguldü.
Reyhan ‘’neden böyle saçmaladın sen yaa?!! O bileklik senin için çok değerliydi, o kadar gözyaşı döktün.!’’
Nil ‘’ne bileyim, büyüklük bende kalsın istedim. Onun seviyesine düşmek istemedim.’’
Reyhan ‘’Hay Allah’ım, buyur buradan yak!’’
Kübra Nil’e yaklaştı ve genç kızın kolunu kavradı.
Kübra ‘’sen olgunluk yaptığını mı sanıyorsun?! Büyüklük mü yaptın şimdi yani(!)’’
Nil ‘’uzak dur benden, bela mısın sen yaa?!’’
Kübra ‘’bana bak, baş kaldırayım deme, yırtarım ağzını valla!’’
Nil ‘’senin seviyene düşmeyeceğim, defol git yatağına.!’’
Kübra ‘’bana bakkk!!!’’
Reyhan araya girmeseydi Kübra Nil’e olan bakışlarıyla onu çiğ çiğ yiyebilirdi.
Reyhan ‘’sakın bu kıza dokunma.! SAKIN!!!’’
Kübra ‘’sen de zırt pırt araya girip parazit yapma bee!’’
Reyhan ‘’bak, bu kıza ya da karnındaki bebeğe bir şey olursa HARMANGİL Ailesi seni yaşatmaz. Anladın mı şimdi?!’’
Kübra Nil’in hamile olduğunu bilse de Reyhan’ın ürkütücü sözleriyle biraz ürkmüştü. Ama yılmadı. Diğer kadınlarsa daha önce duymadıkları için şaşırmışlardı biraz.
Reyhan ‘’hadi şimdi git zıbar.!’’
Kübra arkasına baka baka Nil’e karşı sinsi bakışlarıyla beraber yatağına döndü. Herkes uyudu, Nil de yatağına geçti ve bugünkü yorgunluğunu atmak için biraz dinlenmeye koyuldu.
●●●
Devran eve döndüğünde gece üç buçuk dört civarındaydı. Genç adam oldukça bitkin ve yorgundu. Herkes uyumuştu, onun uykusu gelmiyordu ama biraz dinlenmek zorundaydı Nil’e yararı olabilmesi için. merdivenlerden yukarı çıkıp yatak odasına doğru yol aldı. Tam odasına çıkacakken Nil’in odasına baktı, içeri giremeden edemedi. Bütün odayı Nil’in kokusu doldurmuş diye hissetti. Kapıyı usulca örttü ve genç kızın elbise dolabını açtı. Dolapta kırmızı kazak kendini belli etmişti hemen. Harmangil Ailesiyle ilk kahvaltıya oturduğunda üzerinde o kazak vardı. O kazağın sevdiği kadının tenini sardığını düşününce içini belli belirsiz bir mutluluk doldurmuştu. Kazağı eline aldı ve genç kızın kokusunu içine çekti.
Devran ‘’seninle her hale varım Nil, hiçbir zaman benim olmayacağını bilsem bile VARIM…!’’
İlk değilsen bile son kalacaksın
Aldığım Her Nefes gibi içime Dolacaksın
Belki benimle Belki de Bensiz Kalıp ağlayacaksın
Ama Gün gelecek Sonsuza Kadar Yanımda Olacaksın...
Yana yana Canım sana Geliyorum
Her şeyimle bak senin Oluyorum
Aşığım adım gibi biliyorum
Ele İnat....
Sonunu Bile Bile Sana Deli Oldum Ah
İçime Sine Sine Kollarına Geldim Bak
Kıskanan Olur Sen Onları bırak
Ele inat....
●●●
Sabah olmuştu. Günün ilk ışıklarıyla Nil öyle yorgundu ki, ağır bir uykuya dalmıştı. Yarım saattir Reyhan’ın onu uyandırmaya çalıştığını ve başaramadığını, hatta kadınların başına toplandığını yeni fark etmişti. Gözlerini aralayıp etrafa baktığında herkes şaşkın gözlerle ona bakıyordu.
Reyhan ‘’kızım yarım saattir seni uyandırmaya çalışıyorum, uyanmayınca çok korktum başına bir şey geldi diye. Bir şey oldu sandım.’’
Kübra ‘’hanımımız güzellik uykusundan sıyrılıp gerçek hayata dönemedi bir türlü(!)’’
Reyhan ‘’çeneni kapa, yoksa o gaganı koparırım.!’’
Nil ‘’ben.. genelde uykum ağır değildir ama… neden böyle oldu bilmiyorum, başım çok ağrıyor.’’
Reyhan ‘’Eee geldiğinden beri gözüne adam gibi uyku girmedi ki. E tabi uykusuz kalınca da böyle oldu. Dinlenmişsindir inşallah.’’
Nil ‘’biraz daha iyiyim.’’
Reyhan ‘’gözlerinin altındaki morlukları saymazsak… o kadar uykusuz kalıp kendine yüklenirsen öyle olur.’’
Nil ‘’burada böyle zaman geçmez. Bugün bizimkilerden biri gelirse kitap falan getirsin isteyeceğim.’’
Kübra ‘’sen vakit geçirmek istiyorsan biz sana buluruz bir şeyler, yorma kafanı Nil Sultan(!) tuvalet fayanslarını silersin mesela(!)’’
Nil ‘’Hey Ya Rabbim yaa.!!!’’
Kapı açıldığında Gardiyan Kadın içeri bir kadınla girdi. Kadını gören Kübra’nın gözleri parlamıştı.
Gardiyan Kadın ‘’koğuş ağanız geldi(!) alın tepe tepe kullanın(!)’’
Nil ‘’koğuş ağası mı? Ne koğuş ağası?!’’
Reyhan ‘’gardiyan kadın her ne kadar takılarak söylese de haklı, bu kadın Hümeyra. Koğuşun en cazgır kadını, on iki kişiyi şişlemiş psikopat.’’
Nil ‘’kendisine selam veren herkesi şişlemiş desene(!)’’
Reyhan ‘’aynen valla… bu kadın çok cazgır Nil, kendine dikkat et. Revirden dönüyor, bir mevzu dönmüştü sen buraya gelmeden önce. Kübra cadalozu da onun yandaşı.. anlaşılan, yandık…!’’
Nil ‘’kimseden korkum yok benim, kaderde ne varsa o yaşanır benim elimden bir şey gelmez.’’
Reyhan ‘’saçmalama Nil.!’’
Gardiyan kadın ‘’Nil HARMANGİL… her zamanki gibi ziyaretçin var.’’
Kübra ‘’şu kızın üç günde gelen ziyaretçilerinin yarısı kadar ziyaretçi gelmedi hiçbirimize yıllardır(!)’’
Nil hiç muhatap bile olmadan gardiyan kadınla beraber gitti. Kapıdan çıkarken içeriye giren Hümeyra’yla göz göze geldiler. Nil ise hiç oralı bile olmadan çıkıp gitti. Hümeyra hemen Kübra’nın yanına geldi.
Kübra ‘’ne oldu abla, dikişler çizikler falan iyileşti mi?’’
Hümeyra ‘’iyileşti iyileşti, bu yandan çarklı kız kim?’’
Kübra ‘’sorma abla, bu Nil Harmangil.’’
Hümeyra ‘’Eee? Ne yapalım yani?’’
Kübra ‘’Devran Harmangil’i tanıyon.’’
Hümeyra ‘’he, tanıyom ne oldu?’’
Kübra ‘’e işte bu kız Devran Harmangil’in karısı. Bir de çocuğuna mı ne hamileymiş, dün gece kıstırdılar beni tehdit ettiler.’’
Hümeyra ‘’nasıl yani?’’
Kübra ‘’Reyhan cadısı kıstırdı, bu kıza dokunma falan dedi. Bu Nil’in bilekliğini çalmıştım ben, senin sağ kolun Nesrin Ablanın emri üzerine. Nesrin de çıldırdı tabi Nil’in bu burnundan kıl aldırmayan hallerine. İçten içe işliyoruz kızı, daha kim dost kim düşman haberi yok…’’
Hümeyra ‘’açık etmeyin durumu, ben bu sürtüğün icabına bakarım. Öyle salına salına yanı başımdan geçmek neymiş görür o…!’’
●●●
Nil görüş odasına girdiğinde Şefkat Hanımı gördüğü gibi sevinçten havalara uçmuştu.
Nil ‘’Şefkat Anne?!’’
Şefkat ‘’kızım…!!!’’
Nil ve Şefkat Hanım doya doya birbirilerine sarıldılar. Şefkat Hanım bir anne sıcaklığında genç kıza sarılırken genç kızın günlerdir yakalayamadığı mutluluk biraz olsun şuan onunlaydı.
Şefkat ‘’süzülmüşsün kızım, zayıflamışsın epey… yüzün solmuş, bembeyaz olmuşsun. Gözlerinin altı morarmış, ne bu halin senin?’’
Nil ‘’yok bir şeyim, ben iyiyim…’’
Şefkat ‘’Gülseren de geliyordu ama ona görüş ayarlayamadık. Gelemeyeceği için öyle üzüldü ki…’’
Nil ‘’söyle ona da, üzülmesin. Ben iyiyim…’’
Şefkat ‘’burada sana kötü davranmıyorlar değil mi?’’
Nil biraz düşündükten sonra ‘’yo, yok… iyiyim ben burada. Arkadaşlarım bile var.’’
Şefkat ‘’senin gibi şeker bir kızla arkadaş olmayacaklar da kiminle olacaklar…’’
Nil ‘’Şefkat Anne ben sizden bir şey isteyecektim.’’
Şefkat ‘’söyle kızım.’’
Nil ‘’ben burada çok sıkılıyorum. Bir dahaki gelişinizde odamdaki ders kitaplarımı ve romanlarımı getirir misiniz?’’
Şefkat ‘’tabi yavrum, getiririz.’’
Nil ‘’durum ne? Bir gelişme var mı? O adam.. O… ( zar zor söyleyebildi ) Cem.. iyi mi?’’
Şefkat ‘’maalesef bir gelişme yok Nil, durum biraz zor.’’
●●●
Sabahın ilk ışıklarıyla Devran gözlerini araladığında Nil’in odasındaydı. Onun yatağında koynunda onun kırmızı kazağıyla uyuyakalmış, onu düşüne düşüne uyuyabilmişti. Onun odasında keşfe çıktı bir süre, yanlış olduğunu bile bile kitaplığını inceledi. Kitaplarından birini eline aldığında yaprakları arasında Nil ve babasının olduğu bir resmi gördü. O resimde ne kadar da mutlu görünüyordu, genç kızın gözlerinin içi gülüyordu. Halbuki o Nil’in bu bakışlarını hiçbir zaman görememişti. Hep kendisine nefretle, iğrenerek ya da korkarak baktığını görmüştü ama asla gözlerinin içi gülerken bakmamıştı ona.
Devran ‘’hayatını alt üst ettim, her şeyi yerle bir ettim. Ben seni mahvettim Nil.. MAHVETTİM… buna rağmen halâ şansım var mı bilmiyorum ama ben yine de deneyeceğim. Bir ümit belki, en ufak bir ümit… belki bir gün gelir, bana da gözlerinin içi gülerek bakarsın. İmkânsız gibi görünse de…’’
●●●
Şefkat ‘’evdeki herkes senin durumuna çok üzgün. En çok ta Devran…’’
Nil ‘’Şefkat Anne, lütfen…’’
Şefkat ‘’biliyorum, adını bile duymak istemiyorsun. Haklısın da… ama bu çocuk hakkındaki kararın belli değil, bu çocuğun akıbeti ne olacak?’’
Nil ‘’yine başa döndük, aynı konu. Ama ben daha bir karar veremedim. Çünkü sonuçta bir çocuk var ortada, onun geleceği… sadece onun da değil hepimizin geleceği değişecek.’’
Şefkat ‘’seni çok iyi anlıyorum ama eğer biran önce bir karar vermezsen hepiniz darmadağın olacaksınız. Eğer bu çocuğu aldırmak varsa aklında, çıkar çıkmaz yap çünkü Devran gün geçtikçe bu bebeğe daha çok bağlanıyor. Ki benim de içimden bu karar geçmiyor, fikrimle seni etkilemek istemedim ama sadece bilmen gerekir diye düşündüm. Yakında Devran bebek hakkında gelecek için planlar kurmaya başlayacak, o zaman ne olacak?’’
Nil ‘’ben buradan çıkmadan bir karar veremem. Burada yeterince çaresizim zaten, ne olur bana biraz daha zaman verin.’’
Şefkat ‘’ben seni sıkıştırmak istemedim, istediğin kadar zaman sana ama kararsızlığın hayatınızı ne denli mahvedebileceğini anlatmaya çalışıyorum. Sonuçta bu bebek senin, bana hiçbir şekilde laf düşmez. Ama gelecekte senin de başın ağrımasın be kızım, artık yeterince çile çekmedin mi sence?! Ben artık senin acı çekmeni istemiyorum. Ne olur artık sen de sana acı çektirilmesine izin verme, lütfen…’’
Nil ‘’Şefkat Anne… size anne dememin nedeni, sizi ölen annemin yerine koymamdır. Beni en az onun kadar koruyup kollamanızın bir teşekkür biçimidir. Ben sizin sözlerinize kendi düşüncelerimden daha çok değer veririm. Ben de bir cana kıymak istemiyorum ama gelecekte neler olacağını bilemeyiz. Bu bebek… bu bebeğe ben haksızlık etmek istemiyorum. Doğduğu zaman bana çektiklerimi hatırlatır, o çocuğa da haksızlık ederim diye çok korkuyorum. Ben insanların hakkını yemekten hep korktum, anlayın beni de.. bir de Devran… onun başka bir ilişkisi var. Her ne kadar bana kötülük etse de onun da hayatı karışmasın, Asu’yla olan ilişkisi dağılmasın. Bence Devran da dahil herkes kendi işine baksın.’’
Şefkat ‘’Nil.. sana daha önce de söyledim Asu’nun kalıcı olmayacağını. Ama eğer sen yanlış davranırsan o kız kalıcı olmaya mahkûm olur senin için biraz aklını kullan. Artık iyiliği bir kenara bırak ve kötüyle de baş etmeyi öğren. Sana kötüleş demiyorum ama kötülere hatta hiç kimseye ezdirme kendini.’’
Nil bu konuşmadan anlayacağını anlamıştı. Bazen gerçekten salak gibi kendine acı çektirenleri düşünüyordu. Cem’in yaşaması konusundaki samimi duasından, Devran’la Asu’nun ilişkisinin dağılmamasına gösterdiği çabaya kadar… bundan sonra bir karar verdi. Eskisi gibi davranacaktı ama öncelik kendi hayatında olacaktı. Biran önce bu çocuk hakkında bir karara varacaktı. Aslında karar vermek için en uygun yer burasıydı, koğuştu. Dışarı çıktığında bin bir türlü kargaşadan doğru kararı vermeye vakti olmayacaktı. Ama o burada kararını verip uygulayacağı zamanı planlayacaktı. Olası bir durumda eğer bu hapishaneye mahkûm kalırsa yine de kararını uygulayabilecek şekilde olabilmek için bir B PLANI olacaktı. İşte şimdi Şefkat Hanımın istediği gibi düşünmeye başlamıştı bile…
…
Dostları ilə paylaş: |