-47-
Bir kadının yüzünde taşıdığı ifade, sırtına giydiği elbiseden daha önemlidir.
Gözlerini araladığında salonun koltuğunda uzanmış buldu kendini genç adam. Bir süre düşünceli bir şekilde etrafa baktı, sonra Birant tansiyonunu ölçüyordu, onu fark etti. Düşünürken mektubun, Nil’in bebeğini kaybedişi.. hepsinin bir kâbus olduğunu düşünürken yerde öylece duran beyaz mektup kâğıdını gördü ve o an her şeyin bittiği andı. Birant Suat’a Devran hakkında birkaç doktorca öneride bulundu ve Devran’ı selamlayarak gitti. Ama devran bunların hiçbirini fark etmiyor, duymuyor ve umursamıyordu. Onun için şuan yaşadığı yıkım tamamen onu bitirmişti. Herkes bir süre Devran’ın başında Nil hakkında belli belirsiz konuştuktan sonra yukarıdaki misafir odasına çıktılar. Devran’ı yalnız bırakmak istiyorlardı, Devran’dan sonra mektubu onlar da okumuşlardı ve hepsi tek tek kahrolmuştu. Hepsi bu bebeğin büyük bir umut olacağını düşünürlerken her şey bitmişti. Nil ve Devran arasındaki son güçlü bağ da kopmuştu işte. Bu aşk defteri sonsuza dek kapanmıştı, ya da en azından öyle görünüyordu. Onlar Devran’ı salonda bırakıp misafir odasına gitseler de Suat kalmak istemişti, daha sonra Devran’ın isteği üzerine onu genç adamın odasına götürdü.
*
Yorgun ve bitap düşmüş bedeniyle odasının yatağında yatıyordu. Bu yatakta yatmak bile ona Nil’i hatırlatırken onu unutmayı nasıl deneyecekti? Bunu yapabilir miydi ki? Hayatı boyunca aşık olduğu tek kadını da unutabilir miydi? Çok zordu, hatta imkânsız… imkânsızın da ötesindeydi Devran için Nil’i unutmak. Bir süre Suat ta Devran da sessiz kaldılar. Yüzlerindeki belirgin hüzünlü ifade konuşuyordu sadece, o ifade sessiz kalmıyordu. Suat ta acı çekiyor gibiydi, yıllar önce yaşadıkları şimdi tekrar başkası tarafından yaşanıyordu ve o da buna şahit oluyordu. Üstelik kendi kaderini kardeşinin yaşaması da ayrı bir kederdi. Sessizliği Devran bozdu, ilk kez acı çeker gibi ağlamaklı bir ifadeyle konuştu.
Devran ‘’ben.. ben ne yapacağım şimdi?!’’
Suat ‘’ne demek ne yapacağım? Güçlü duracaksın oğlum.’’
Devran ‘’abi duramıyorum! Güçlü duramıyorum ben!! Ya ben Nil’i çok sevdim neden bunu anlamıyorsunuz? Ona öylesine karşılıksız bağlandım ki.. bebeğimiz bizi bağlayan tek bağdı. Artık o da yok, Nil’i asla göremeyeceğim. O beni asla sevmeyecek. Hayır, buna izin veremem.! Ayağa kalkar kalkmaz Nil’i aramaya devam edeceğim! Onu bırakmam! Yaralarımızı beraber sararız, yeniden başlarız… bu sefer yeni ve gerçek bir aile kurarız, tertemiz bir sayfa…’’
Suat ‘’istediğini yap, sana engel olmam Devran. Ama üzülerek söylüyorum ki, bu işe yaramaz.’’
Devran ‘’ne demek istiyorsun Suat?’’
Suat ‘’senden sonra mektubu ben de okudum. Nil çok kesin konuşmuş Devran, seninle yaşamak istemiyor kendine yeni bir hayat kurmak istiyor. Senin de yeni bir hayat kurmanı istiyor.’’
Devran ‘’o Asu’nun hamile olduğunu sandığı için…-‘’
Suat ‘’o işin son noktasıydı Devran. Sen kendin de söylüyorsun, bebeğinizi de kaybettiniz artık Nil sana neden katlanmak zorunda kalsın? Katlanmak diyorum çünkü Nil seninle aynı havayı doluyordu ama sadece oğlunuz için… şimdiyse bir araya gelmeniz için hiçbir neden yok. Onu bulup gerçekleri anlatsan da her şey için çok geç, Nil sana dönmez. Eğer burada kaldığı süre içinde Nil’i biraz tanıdıysam aldığı karardan onu kaderi dışında hiçbir şey vazgeçiremez. Bebeği aldırmak istediğinde sonuna kadar gitmişti, ta ki doktor alamayana kadar… o yüzden ne olursun Devran, artık Nil’in peşinden koşup onun ruhuna daha çok eziyet etme. Ben senin abinim, fikrimi merak ediyorsan böyle düşünüyorum. Nil’in canı yeterince yandı, seninle birleşseydi senin ona yaşattığın kâbusları asla unutamazdı ve o şekilde yaşayamazdı. Şimdi kendine yeni bir hayat kurmak istiyor. Bence artık onu bırak ve sen de kendi yolunu çiz…’’
Devran abisinin haklı olduğunu bile bile acı içinde ‘’bunları nasıl söylüyorsun abi?! Hiç mi canın acımıyor, için yanmıyor? Bunları nasıl kayıtsız bir şekilde söylersin bana? Yapma abi… acı çekiyorum görmüyor musun?’’
Suat ‘’Nil’i gerçekten sevdiğini görüyorum Devran, acı çektiğini de.. ama bazen sevdiğini, onun için bırakman gerekir. Onu gerçekten sevdiğin zaman onun iyiliği için bırakman gerekir. Onu onun için bırakmalısın Devran. Bırak, özgür kalsın artık… bir güvercini kafeste tutmanın kimseye yararı olmaz; güvercine de, sahibine de… esaretin altında bırakma onu artık. Bu ona daha iyi gelecektir.’’
Devran biliyordu, abisi haklıydı. Ama abisinden bu sözleri kalbine bir ok gibi saplanıyordu. Bu sözleri duymak ona iyi gelmiyordu ama artık Nil’i tutsağı yapamazdı, özgür kalmak isteyen birine bu kötülüğü yapamazdı. Üzülerek kabul ediyordu, Nil’in peşini bırakmak zorundaydı. Gözlerinden damlalarca yaş aklamaya başlamıştı peş peşe, ne yapabilirdi? Durduramıyordu akan yaşları…
hatam belki kalbi oyuncak sanmam
aşkta salıncak gibi sallanmam
o kadar cahilim ki hayalini bile kurmam
imkansız sevginin sevgilim
bugün bana aşk nedir diye sorsan
tek anlamı geceler boyu ağlamam
üstüm başım sevda içinde
yakalandım bitap biçimde
ellerimde "kadife kelepçe"
veda değil mi bu?
yolun sonu uçurumlar
kolay değil ki bu
dolunca gözlere yaşlar
zaman gelince nafile
dersin bir küçük elveda
*
hatam belki kalbi oyuncak sanmam
aşkta salıncak gibi sallanmam
o kadar cahilim ki hayalini bile kurmam
imkansız sevginin sevgilim
bugün bana aşk nedir diye sorsan
tek anlamı geceler boyu ağlamam
üstüm başım sevda içinde
yakalandım bitap biçimde
ellerimde "kadife kelepçe"
veda değil mi bu?
yolun sonu uçurumlar
kolay değil ki bu
dolunca gözlere yaşlar
zaman gelince nafile
dersin bir küçük elveda
●●●
Nil, bahçesinden usulca girdiği villanın önünde durdu ve bu zengin ama kendi halinde görünen villaya baktı. Sonra kapıya yaklaştı ve derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı çaldı. Bir süre ses gelmeyince kapıyı tekrar çalmak istedi ama son anda vazgeçti. Tam gitme kararı alacakken kapıyı bir adam açtı. Uzun boylu, buğday tenli, yakışıklı da sayılabilen yüzü yumuşak bir tipti bu. Nil bahsedilen Varol’un bu olduğuna emindi, aynen Reyhan’ın anlattığı gibiydi. Şimdi geriye sadece derdini anlatabilmek kalıyordu, Nil’se bunu başarabilecek kadar cesaretli ve konuşkan hissetmiyordu kendini.
Nil utana sıkıla ‘’merhaba, ben.. şey…’’
Varol sıcakkanlı arkadaşça bir tavırla kaşlarını kaldırarak ‘’sen Nil olmalısın.’’
Nil ‘’şey.. (aldığı derin nefesi birden bıraktı ve) evet…’’
Varol ‘’hoş geldin, hadi içeri gelsene…’’
Nil biraz tereddüt ederek sıkıntılı bir tavırla içeri girdi. Bilmediği etmediği bir yerdi burası. Nasıl rahatça girebilirdi ki? Her neyse, içeri girmişlerdi ve Varol’la salondaydılar.
Varol ‘’sen otur, ben bir çay koyup geliyorum.’’
Nil ‘’yok.. gerek yok.’’
Varol ‘’ha doğru, sana çay yasaktır şimdi. O zaman bir meyve suyu…’’
Nil ‘’gerçekten gerek yok-‘’
Varol ‘’aaa ben de çay dolduracağım kendime, beraber içeriz işte. Buna da hayır deme. Hadi sen otur ben geliyorum birazdan.’’
Nil ‘’peki…’’
Bir süre ayakta durduğu yerde durdu, daha sonra koltuğa usulca oturdu ve etrafa bakındı. Aslında evin çok vakur bir havası vardı ama asla bir avukatın evi gibi değildi. Varol da bir avukat gibi değildi zaten. Avukatlar bu kadar eğlenceli insanlar değillerdi genelde, Nil biraz yadırgamıştı ama bu eğlenceli hava onu gerçekten gevşetecekti, ona iyi gelecekti. Birkaç dakika sonra Varol elinde iki bardakla geldi. Nil’e meyve suyunu ikram etti.
Nil çekingen ‘’teşekkür ederim.’’
Varol da çayını alıp Nil’in tam karşısına oturdu.
Varol ‘’öncelikle tekrar hoş geldin Nil. Reyhan’ın anlattığı gibisin, hemen tanıdım seni.’’
Nil ‘’Reyhan.. nasıl anlattı ki beni?’’
Varol ‘’hanım hanımcık, çıtı pıtı bir kız dedi işte. Tam da söylediği gibisin. Ha bir de söylediği gibi çekingensin.’’
Nil ‘’buraya-‘’
Varol ‘’buraya neden geldiğini biliyorum. Buraya gelmekte ne kadar tereddüt ettiğini de… bu işten önce de Reyhan bana seni hep anlatırdı. ‘Nil şöyle iyi kalpli, böyle tatlı, öyle çalışkan ve yardımsever falan’ diye… senden hep iyi söz etti. O yüzden ben kuzenimin her lafına güvenirim. Bak Nil, bu evde çalışanlarımla aile gibiyimdir ben. Çekinmene, utanmana sıkılmana falan hiç gerek yok. Hem sadece sen olmayacaksın burada. Benim yardımcım dışında mutfakla ilgilenen bir personelim var Nimet Teyze, o sadece haftanın üç günü bana gelir. Onun dışında diğer günler bahçıvanımız Hilmi Amca da vardır. Evimiz şen şakrak eğlenceyle geçer. Avukatım diye hiç öyle vakur havama bakma, acayip komiğimdir. Hem sen de artık ailemize katılacağına göre sen de benim kardeşimsin. Ben diğer iş verenler gibi nemrut ve aksi değilimdir.’’
Nil ‘’anlıyorum, çok teşekkürler… yani beni kabul ettiniz mi bilemem ona siz karar verirsiniz ama-‘’
Varol ‘’ben seni kabul etmeseydim burada olmazdın Nil. Şimdi, artık burada olduğuna göre sana biraz buradaki işinden bahsedeyim. Sen burada sadece yardımcımsın. Mutfakla ilgilenen bir personelim olduğuna göre sen mutfağa sadece ufak işler için girersin ya da Nimet Teyze olmadığı zaman aperatifler hazırlarsın. Onun dışında çay kahve gibi içecek işleri senden sorulur. Arkadaşlarım pek sık gelmez, ama gelince de benimle beraber ağırlarsan çok sevinirim. Temizliğe zaten elini vurmak yasak, onu Nimet Teyze hallediyor geldiği günler.’’
Nil ‘’ama-‘’
Varol ‘’yasak dedim, işte o kadar.! Hamilesin sen, dediğim gibi sadece içeceklerle ve küçük aperatiflerle ilgileneceksin. Hem Nimet Teyze olmadığı zaman da ortalığı toparlarsın o kadar. Başka bir şey yok. İstersen kalacağın odayı sana göstereyim şimdi.’’
Nil ‘’Varol Bey, ben yalnız böyle.. yani bu kadar az işle ilgilendiğim zaman kendimi rahatsız hissederim.’’
Varol ‘’ne demek az iş? Bu söylediklerim hiç te az bir iş değil, bilesin. Ben her sabah kahvemi içmeden ayılamam. Bir kahve benim için ne kadar önemli sen biliyor musun?’’
Nil gülerek ‘’anlıyorum.. ama…-‘’
Varol ‘’aaa onu bunu bilmem.! Ha, ücretinden bahsetmedim sana.’’
Nil ‘’ne ücreti? Bir de ücret mi veriyorsunuz? Saçmalamayın Allah Aşkına.! Ben başımı sokacak bir çatı bulmuşum, maaşa ne gibi bir ihtiyacım olabilir ki?’’
Varol ‘’saçmalamaz mısın lütfen? Bebeğin doğunca elbet bir şeylere ihtiyacın olur. Şimdiden hazırlıklar yaparsın elbet.’’
Nil ‘’doğru, ama…-‘’
Varol ‘’artık ağzından ‘ama’ lafını duymak istemiyorum ben. Ne çok itiraz ediyorsun sen, biz anlaşamayacağız seninle(!)’’
Nil ‘’Varol Bey gerçekten çok teşekkür ederim.’’
Varol ‘’artık Varol Bey de deme lütfen.. Varol diyebilirsin sadece. Biz artık hem kardeş hem de arkadaşız. Lütfen bir sorunun olursa da benimle paylaşmaktan çekinme oldu mu?’’
Nil ‘’tamam.. çok teşekkürler…’’
Varol ‘’teşekkür etmeyi de bırak artık. Teşekkür edilecek bir şey yapmadım ben. Hadi gel, sana odanı göstereyim de yerleş.’’
Nil ‘’peki…’’
Nil ve Varol merdivenlerden çıkıp odaya geldiler.
Varol odanın kapısını açıp Nil’i buyur ederek ‘’işte burası senin odan.. doğumdan sonrasını da düşündüm, o yüzden daha büyük bir oda seçtim.’’
Nil ‘’niye böyle bir zahmete girdiniz? Ya ben müştemilatta-‘’
Varol ‘’saçmalama lütfen.! Yeter artık bozuluyorum ama… sen benim kuzenimin en yakın arkadaşısın, benim de arkadaşım kardeşimsin. Artık bu evdeki yerini bil tamam mı? Ha doğumdan sonra oda sana küçük gelirse bunu tekrar konuşuruz, o zamana kadar şimdilik burası senin şirin odan…’’
Nil ‘’çok güzel bir oda burası. Evin içinde bir odada kalmam gerekmezdi aslında.’’
Varol ‘’beğendiysen sorun yok. Hadi şimdi sen odana yerleş, dinlen.. yarın işe başlarsın.’’
Nil ‘’bugünden başlasam olmaz mı?’’
Varol ‘’olmaz, önce dinlen sonra kolları sıvarsın. Anlaştık mı?’’
Nil ‘’anlaştık…’’
●●●
Akşam olmuştu. Devran odasındaydı. Kimse onu rahatsız etmiyordu, çünkü o artık öylesine boş yaşıyordu ki hayatı ona ‘’niye böyle yapıyorsun, niye şunu yapmıyorsun?’’ diyen olmuyordu. Şirkete de uğramıyordu, kimse hesap sormuyordu hiçbir şey için. çünkü herkes onun ne denli acı çektiğini biliyordu ve üstüne hiç varmıyordu. Devran o gece huzursuzdu, içindeki acıyı ve duyguları daha fazla içinde tutamıyordu. Hüzünlenerek kalemin ucundan aktı ve bir şeyler yazmaya başladı. Biraz rahatlamaya ihtiyacı vardı.
‘’Şimdi Sen Yoksun Ya…;
Artık ben ne yaparsam yapayım hiçbir şey senin yerini tutamayacak. Hiç kimse sen olamayacak. Hiç kimse senin gibi bakamayacak benim gözlerime. Hiçbir yerde senin gözlerinin, senin ruhunun bir eşini daha bulamayacağım. Nasıl içimin yandığını kimseye anlatamayacağım için sadece yazdım. Çünkü kime anlatırsam anlatayım anlamayacaklar biliyorum. Senin olmadığın hiçbir yerde bana ve nefesime yer yok. Sensiz yaşamam mümkün değil. Senden bir parça dünyaya gelecek diye beklerken, o da yok artık. Sen zaten yoksun, maalesef hiç olmadın biliyorum bunun sebebi de benim. Seni hiçbir şey için suçlayamam. Hiçbir şey yokken seni kendimden ben uzaklaştırdım ben nefret ettirdim. Gözlerime buram buram nefretle bakan gözlerini bile özlüyorum Nil. Keşke dönsen.. bana yine nefretle baksan, ama sadece baksan… belki her şeyi geçmişe gömüp yeni bir hayat kurarız. Biz bebeğimizi kaybettik, biliyorum bu da benim yüzümden. Seni kötülüklerden yeterince koruyamadım ve sen de kendi başına gitmek istedin. Benim mutsuz olmamı istemedin ama işte şimdi daha mutsuzum. Şimdi zamanında neden ölmek istediğini anlayabiliyorum sevgilim… ben de ölmek istiyorum şimdi, sen yoksun çünkü. Benim daha fazla sensizliğe tahammülüm yok. O mektubu bana yazana kadar seni bulabilme ümidiyle kavrulmuştum ama artık bitti. Son ümidimi de sen ellerimden aldın sevdiğim. Neden yaptın bunu demeyeceğim sana çünkü beni istemiyorsun biliyorum, haklısın. Şimdi sen acını yaşarken her ne kadar yanında olmak istesem de gelemem. Çünkü sen beni yanında istemiyorsun, acını yaşarken yanında olmak yüzsüzlük olur. Ben sensiz yaşamaya alışamam. Eğer sensiz yaşarsam her gün ölürüm…
Bence en iyisi bir kere ölmek.. ELVEDA…’’
Bir süre kalemi kâğıtta yazdığı son satırda tuttu ve mürekkep kâğıdın o kısmına akıp dağıldı. Bu süre zarfı içinde Devran gözlerini bir yere dikip düşünüyordu, sonra kalemi bıraktı ve kâğıdı da bir zarfa koyup masanın üzerine bıraktı. Bu onu rahatlatmıştı ama içine daha beter bir acı yerleşmişti. O acıdan kurtuluşu yoktu. Ne yaparsa yapsın o acı hep orada duracaktı. O an gözleri bir boşluğa daldı, daha fazla yaşamanın bir çaresi yoktu onda. Yapamayacaktı daha fazla, yaşayamayacaktı. Odasından çıktı ve merdivenlerden inerek mutfağa geçti. Buzdolabından bir ilaç kutusunu yanına alarak odasına çıktı. Yatağına oturdu, bunu yaptığına inanamıyordu ama bunu aklından geçirmişti. Nil’siz olmuyordu, yapamıyordu. Çünkü Nil onun yanında değilken yaşaması mümkün değildi buna dayanamazdı. Ama madem Nil yoktu, o zaman bebeğinin yanına gitmeyi denemeliydi. Bunu düşündüğüne her ne kadar inanamasa da çaresizliğin insana neler yaptıracağını Nil’den öğrenmişti. Bir kutu dolusu ilacı avcuna doldurdu ve ilaçlara baktı.
Devran ‘’nasıl bunu yapabildim, nasıl düşünebildim bilmiyorum ama ben daha fazla yapamıyorum. Yaşayamıyorum, böyle yaşanmaz. Allah’ım lütfen sen beni affet, ben daha fazla dayanamıyorum. Bana biçtiğin kadere daha fazla boyun eğemiyorum, yapamayacağım. Ne olur beni affet… AFFET…’’
Genç adam avcundaki ilaçları ağzına atıp yuttu ve ölüme giden son yolculuğuna da boyun eğerek yatağına uzandı. Ölüm çare miydi? Bilmiyordu, ama başka çaresi de yoktu. Eğer Nil yoksa o da yoktu.
…
-48-
Hüzün, bir hazin kelime... Ayrılık gibi, hicran gibi; ama mutluluk gibi de. Bazen bir gözde görürüz onu, bazen bir yüzde. Bazen bulutlarla gelir, bazen lodoslarla.
Gözlerini açtığında beyninin içi davul gibi, nerede olduğunu anlamaz bir şekilde öylece yatıyordu. Başında abisi oturmuş bekliyordu. Diğerleri de hastane odasının önünde oturmuş üzgün bir şekilde konuşuyorlardı, Devran sadece abisini görebilmişti. Devran’ın kendine geldiğini gören Suat yerinden aniden doğruldu.
Suat ‘’kendine geldin sonunda…!’’
Devran buranın bir hastane odası olduğunu anladı, abisi de ona endişeli bir şekilde bakıyordu. Biraz da kızgın görünüyordu.
Suat ‘’ne yapıyorsun sen Devran?! Neden yaptın bunu?!! Ben su içmeye kalkmasaydım ÖLEBİLİRDİN! Bunu neden yapıyorsun?’’
Devran ‘’bunu nasıl yapabildiğime halâ inanamıyorum. Ama nedeni sence de çok açık ve net değil mi?! Ben Nil’siz yaşayamıyorum! Nefes alamıyorum, daralıyorum! Yeter artık dedim kendi kendime, bunu daha fazla kaldıramazdım. Katlanamadım, ölmek istedim.’’
Suat ‘’seni çok iyi anlıyorum Devran.. hatta bu dünyada seni en iyi anlayabilen tek kişi benimdir herhalde. Aynı şeyleri benim de yaşadığımı biliyorsun. Ama yeter artık Devran, bazı şeyleri zorlamanın gerçekten bir anlamı yok. Hani sana demiştim ya, bazı şeyleri akışına bırakmak gerekir her ne kadar müdahale edersen et işe yaramaz. İşte ben sonuna kadar müdahale ettim ama işe yaramadı. Asya’yı sonuna kadar aradım ama.. bunun bir yararı olmadı biliyorsun Devran, yeter artık sen de toparlan kendine gel. Sıfırdan yeni bir hayat kur. Kendini eskisi gibi güçlü hisset ve hükmetmen gereken bir şirket olduğunu unutma. Ne zamandır uğramıyorsun hatırlıyor musun? Sen bir şirket yönetiyorsun, belki unutmuşsundur ama artık yeter. Seni kendi haline bırakmak iyi gelmiyor sana. Lütfen artık kendine gel ve kendine yeni bir yol çiz…’’
Devran ‘’haklısın ama.. nasıl yapabilirim bunu? Yapamam ki.! Nil yoksa…-‘’
Suat ‘’Nil yok artık Devran! Ben de isterim olsun, mutlu olun ama yok! O seni de seninle yaşayacağı hayatı da istemiyor. Kimseyi zorla bir yerde tutamazsın. Eninde sonunda kaçar gider. Bence artık dediğim gibi her şeyi akışına bırak ve yeni bir hayata başla.’’
Devran ‘’yeni bir hayat… yeni bir hayata başlamalıyım. Biliyorum, bu çok zor olacak ama bunu yapmak zorundayım. Ölmeyi bile beceremeyen insan yaşamayı nasıl becerebilir bilmiyorum ama… artık eskisi gibi olmak istiyorum abi, başka türlüsü olamaz bu saatten sonra. Yaşamıma Nil’den önceki gibi devam edeceğim, hatta gerekirse Nil’le olan yaşamımı tamamen sileceğim. Biliyorum, bunun üstesinden gelebilirim.. gelebilirim… GELMELİYİM…!’’
Devran bu defa kararlı görünüyordu. Hatta Nil’e olan aşkını bile unutmaya razıydı. Yeter ki bu aşkı kalbinden söküp atabilmeliydi, sadece buna ihtiyacı vardı. Nil’in şuan çektiği acıları düşündükçe yeni kararını sorgulasa da bunun Nil için en iyisi olduğuna inanıyordu. Bunu Nil’e yapmaya borçluydu. Çektiklerinden sonra Nil de yeni huzurlu bir hayatı hak ediyordu. Onu rahatsız etmeye mutsuz etmeye ve ona acı vermeye hakkı yoktu. Artık herkes kendi yoluna gitmeli, kendi geleceğine bakmalıydı.
●●●
Sabah olmuştu. Nil odasında uyuyordu. Bütün günün yorgunluğunu üzerinden atmıştı ve uyandı. Sabah henüz erken saatlerini yaşıyordu. Yataktan zorlanarak kalktı genç kız. Dolabını açtı ve kendine giyecek bir şeyler seçip giydikten sonra iş başı yapmanın vakti gelmişti onun için. odasından çıktı ve merdivenlerden inmeye hazırlanırken Varol da odasından uyku sersemi gözlerini ovuşturarak çıktı.
Varol ‘’Nil.. günaydın. Sen bu kadar erken mi kalkarsın?’’
Nil ‘’günaydın. Evet, erken kalktım bugün biraz. İlk iş günümde…’’
Varol ‘’ilk iş gününde(!) iyi bakalım, hadi kahvaltıya oturalım.’’
Nil ‘’yok, ben size kahvaltı hazırlayayım. Ben hem bu kadar erken kahvaltı edemem, hem de acıkınca mutfakta yerim.’’
Varol ‘’lütfen, hadi yalnız yememiş olurum hem. (saatine bakarak) hem bak Nimet Teyze gelmiştir, şimdi mutfakta döktürüyordur. Hadi yemesen bile bir meyve suyu içersin otur.’’
Nil ‘’peki.. ne de olsa itiraz etsem de kabul olmuyor(!)’’
Varol ‘’valla ben de en az senin kadar inatçıyımdır ona göre dikkat et(!)’’
Nil ‘’o zaman aşağı inelim artık.’’
Varol ‘’tamam…’’
Varol ve Nil merdivenlerden aşağı indiler. Nimet Hanım mutfakta türlü türlü kahvaltılıklar hazırlıyordu. Varol masaya oturdu, Nil ayakta duruyordu.
Varol ‘’otursana Nil.’’
Nil ‘’yok, ben Nimet Hanımla tanışayım hem yardımcı olurum.’’
Varol ‘’tamam, tanış ama yardıma ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.’’
Nil ‘’olsun, ben şansımı deneyeyim.’’
Varol ‘’peki, sen bilirsin.’’
Nil mutfağa girdi. Nimet Hanım fokur fokur menemen kaynatıyordu.
Nil ‘’merhaba, siz Nimet Hanım olmalısınız.’’
Nimet ‘’evet kızım, sen…?’’
Nil ‘’ben de Nil.. Varol Beyin yeni yardımcısıyım.’’
Nimet ‘’aaa hoş geldin canım. Nasıl rahat uyudun mu? geleceğinden bahsetmişti Varol Bey.’’
Nil ‘’iyi uyudum, teşekkürler… yardıma ihtiyaç var mı? Şu tezgâhtakileri sofraya götüreyim mi?’’
Nimet ‘’sen yorulma kızım, otur ben getiririm birazdan.’’
Nil ‘’olur mu? elime yapışmaz…’’
Nil tezgâhtakileri tepsiye yerleştirip kahvaltı masasına götürdü.
Nimet ‘’ne hanım hanımcık kız, hamile ama.. evli midir ki? Boşanmış gibi bir hali var da, evliyse neden burada kalsın?’’
Nimet Hanım iyiydi hoştu ama, biraz meraklı bir tipti. Anlaşılan her insanın bir kusuru vardı, Nimet Hanımın da tek kusuru meraklı olmasıydı. Ha bir de dikkate alınmayacak yakıştırmaları vardı.
●●●
Varol kahvaltı masasındaydı. Nil kahvaltılıkları masaya yerleştirdi ve sonra yerine oturdu.
Varol ‘’sen hep böyle tez canlı mısındır?’’
Nil ‘’öyle derler ama…’’
Varol ve Nil güldü. Sonra Varol biraz ciddileşti.
Varol ‘’sormak istemedim ama.. Reyhan’dan bir takım şeyler duydum. Eşinle boşanıyormuşsun, görüşecek misiniz yine bebek için?’’
Nil ‘’sanmıyorum.’’
Varol ‘’bebekten haberi yok mu yoksa?’’
Nil ‘’var ama…-‘’
Varol ‘’o mu sahip çıkmak istemiyor?’’
Nil ‘’hayır, öyle değil.. ben…’’
Varol ‘’afedersin, seni biraz sıktım galiba. Yani ben birbirimizi daha iyi tanıyalım diye. Hani yardım edebileceğim bir şey varsa…’’
Nil aydınlanmış gibi ‘’aslında var.’’
Varol ‘’nedir?’’
Nil ‘’ben.. boşanma davasını açmadım. Eğer ben açmazsam onun açacağı yok, o boşanmak istemiyor ama kabullenecektir.’’
Varol ‘’davayla ben ilgilenebilirim Nil, neden olmasın.!’’
Nil ‘’ben de onu diyecektim, ağzımdan aldınız.’’
Varol ‘’peki.. bebek doğunca velayet meselesi…’’
Nil ‘’ben de size bunu açıklamak istiyordum tam olarak.. biliyorum bu zor bir istek olacak ama davaya bebeği karıştırmasanız… hatta dava avukatlar arasında geçse ve ben davada kesinlikle bulunmasam…’’
Varol ‘’ne demek bu? Bu bebeğin ne gibi bir gizlilik durumu var ki?’’
Nil ‘’bakın, bu bebeğin varlığından eşimin haberi vardı. Ama ben çeşitli nedenlerden dolayı bu bebeğin düştüğü yalanını ona söylemek zorunda kaldım. Bunu yapmak zorundaydım ve..-‘’
Varol ‘’niyetim seni yargılamak değil ama bu çok yanlış. Bir bebeği babasından ayırmış oluyorsun Nil farkında mısın? Hiçbir erkek bunu hak etmez…’’
Nil ‘’bakın gerçekten mantıklı sebeplerim var ve bunları sizinle paylaşmak istemiyorum. Siz sadece bu konuda bana yardımcı olursanız ve onunla bütün ilişiğimi keserseniz çok sevineceğim. Gerçekten ben böyle daha mutlu olacağım inanın bana…’’
Varol ‘’peki, sen öyle diyorsan… zaten kararını da vermişsin, vazgeçiremem.’’
Nil ‘’çok teşekkür ederim gerçekten…’’
Varol ‘’ne demek, biz bir aile olduk unuttun mu?’’
Nil bu konuda çok tedirgindi. Devran’dan kazasız belasız boşanırsa her şey yoluna girecekti. Bu durum daha yeni aklına gelmişti, kahvaltı masasında. Bu işin üstesinden nasıl gelecekti bilemiyordu. Artık kimsenin acı çekmesini istemiyordu, Devran’ı da serbest bırakmak ve onun mutlu bir hayat kurmasını sağlamaktı bütün amacı. Bir daha asla onu görmeyecekti, bu ne kadar acıydı?
●●●
Birant ve Suat Devran’ın hasta odasındaydı. Taburcu olacaktı.
Birant ‘’mideni yıkadık Devran’cım, fazla bir sorun yok o yüzden erken çıkarıyorum seni. İsteğiniz üzere bu konu basına ve herhangi bir yayın kuruluşuna yansımayacak, kimse duymayacak.’’
Suat ‘’duyarlarsa zaten skandal olur. Seni kıskanan çekemeyen iş adamlarına gün doğar Devran.’’
Birant ‘’yalnız birkaç gün yediklerine dikkat etmelisin Devran. Bu arada Nil’den bir haber…-‘’
Devran ‘’Birant!! Nil yok! Nil yok artık olmayacak! Nil bitti anladın mı?!!’’
Birant ‘’tamam.. tamam afedersin Devran.’’
Devran ‘’Nil yok artık olmayacak, olmayacak…’’
Devran kendi kendine bu sözleri tekrarlayarak buna alışmaya çalıştı.
sana değer de geçer
beni deler de geçer
seyreden güler de geçer
her gece daha yorgun
her sabah daha kırgın
tam da bugün çok yalnız
hep aynı başlıyor bitiyor ve
iki kişiden biri vazgeçiyor ve
biri hep daha çok seviyor be
unutulur da gider
acı içine döner
sonra bir gün geri döner
yerini hatırlarsın
izi artık yoksa da
tam da bugün işte o gündür
*
sana değer de geçer
beni deler de geçer
seyreden güler de geçer
her gece daha yorgun
her sabah daha kırgın
tam da bugün çok yalnız
hep aynı başlıyor bitiyor ve
iki kişiden biri vazgeçiyor ve
biri hep daha çok seviyor be
unutulur da gider
acı içine döner
sonra bir gün geri döner
yerini hatırlarsın
izi artık yoksa da
tam da bugün işte o gündür
●●●
.1 HAFTA SONRA.
Aradan 1 hafta geçmişti. Bu zaman zarfı içinde Nil’in bebeği hızla büyüyordu, Nil de bunu hissediyordu. Bebeğine iyi bir gelecek hazırlamak için deli gibi çalışıyordu Nil. Varol her ne kadar onu dinlenmesi için ikna edip uyarsa da Nil hiçbir zaman boş durmuyordu ve işini en iyi şekilde yapmaya çalışıyordu. Arada sırada aklına Devran’ın düştüğünü fark etse de onu aklından her seferinde kovuyordu ve kesinlikle onu düşünmemeye gayret gösteriyordu. İçinde ona duyduğu şey neydi bilmiyordu ama kısa vadeli bir şey olacağını ve yakında geçip gideceğini düşünüyordu ve bu nedenle de duygularına direniyordu. Devran’sa artık toparlanıp kendine gelmişti ve kısa bir disiplin çalışmasıyla eski temposuna dönmüştü. Şirkette deli gibi çalışıyordu, herkesten daha çok… arta kalan zamanlarında da eve uğramıyordu, gece kulüplerinde takılıyordu. Ama tabi bu sadece görülen yüzüydü. Nil’den sonra tamamen eskisi gibi olmasının mümkünatı yoktu. Tek bir şeyin anısına saygı duyup sahip çıkıyordu. Bebeğinin, oğlunun… köşkte ve Nil’le tuttukları evdeki bebek odasını çok iyi muhafaza ediyordu, kimseyi sokmuyordu. Zaten Nil’le tuttukları apartman dairesinden çıkmıştı ve o odadaki eşyaları da köşkteki odaya aktarmıştı, o oda sürekli kilitli kalıyordu kimse o odaya giremiyordu. Bazen Devran o odaya girip hasretlik gideriyordu bebeğinin anısıyla. Ve bazen de odasına kapanıp gizlice bir şeyler yazıyordu. O Nil’e yazdığı bir defter dolusu günlük tarzı mektuplardı. Nil’e ulaşmayacağını bile bile yazıyordu içi soğusun diye. Her ne kadar unuttuğunu iddia edip eskisi gibi çapkınlıklar yapsa da ve eskisi gibi olsa da Nil’i aklından ve kalbinden kesinlikle ve kesinlikle çıkaramıyordu. Bu onun elinde değildi. Elinde olan tek bir şey vardı, o da değişmeye çalışıyordu.
*
Akşam olmuştu. Varol bir takım hazırlıklar yaptırıyordu Nimet Hanıma. Nil de Varol’un odasını toparladıktan sonra aşağıya indi ve bu hazırlığın sebebini anlamaya çalışıyordu.
Nil ‘’Varol.. eve biri mi geliyor?’’
Varol ‘’evet Nil, yakın bir arkadaşım yurt dışından döndü o beni ziyarete geliyor.. Güney… o geldiğinde ortalıktan kaybolmazsan gerçekten çok sevinirim. O benim en iyi arkadaşım, geldiğinde onu iyi ağırlamak isterim.’’
Nil ‘’ne demek, tabi ki de elimden geleni yaparım merak etme sen.’’
Varol ‘’teşekkürler Nil’cim. Ama o gelene kadar serbestsin, dinlen istersen yorulmuşsundur.’’
Nil ‘’yok, ben çabuk yorulmam öğrenemedin mi halâ?’’
Varol güldü.
Varol ‘’öğrendim öğrendim merak etme…(!)’’
●●●
O gece işleri çabuk bitmişti ve tam gaz takıldığı gece kulüplerinden birine gitmişti. Biraz fazla içmişti o gün, gece kulübünde bir kızla tanışıp muhabbet kurmuştu. Kız gerçekten Devran’dan çok etkilenmişti yoksa yüz vermezdi. Uzun boylu, esmer bir kızdı aslında Nil’le hiçbir alakası yoktu ama Devran yine de ona karşı ilgi duymuştu o an. Kıza içki ısmarlamakla başlamıştı sohbetleri, sonra biraz sohbet ve içkiden sonra sarhoş olmuşlardı. Devran da kızı alıp otele gitmişti. Otele geldiklerinde otel odasında aşka gelip kızla sevişmişti Devran. Kollarının arasına alıp dudaklarına kızın dudaklarına yapıştırmadan önce ‘’Nil…’’ diye sayıklamıştı genç adam.
Devran ‘’NİL.. AŞKIM…’’
Bu söz eğer kız ayık olsaydı kızın gururuna dokunabilirdi ama kız da sarhoştu ve bunu çok önemsememişti. Kız da Devran’a karşılık verdi ve o gece beraber oldular.
●●●
Nil odasında biraz dinlendikten sonra kapının çaldığını duyup odasından çıktı. Kapıyı açmaya yeltendiyse de Nimet Hanım açmıştı çoktan. Nil de mutfağa girip hazırlanmış aperatifleri gözden geçirmekte fayda olduğunu düşünerek aperatiflerle ilgilendi. Yanında içecekleri de hazırlıyordu.
Varol da salonda yakın arkadaşını içeri buyur etmişti. Ayların özlemini gidermeye koyulmuşlardı.
Varol ‘’hoş geldin oğlum nerelerdesin sen? Özlettin kendini yine…’’
Güney ‘’ne yapalım işte, iş güç…’’
Varol ‘’eee doktorluk iyi hoş, ama bu yurt dışı konferansları bozuyor beni bak. Ben arkadaşımdan uzak kalamam ona göre(!)’’
Güney gülerek ‘’aman sen de.. altı üstü iki hafta…’’
Varol ‘’sen konferansa gideli iki hafta oldu ama biz tam üç aydır görüşemiyoruz farkında mısın?’’
Güney ‘’evet, ben buradayken sen de seyahate çıkmıştın görüşemedik kusura bakma. Eee neler yapıyorsun?’’
Varol ‘’iyiyim işte ne yapayım? Bizim yardımcı evleniyormuş, işi bıraktı ben de yeni birini arıyordum. Buldum…’’
Güney ‘’iyi bari, eskisini aratmıyor mu?’’
Varol ‘’yok, eskisinden de çalışkan. Diğeri kaytarmak için yer arıyordu, bu vızır vızır arı gibi çalışıyor. Durdurabilene aşk olsun valla(!)’’
Güney güldü. Varol da gülerken ciddi bir şekilde Güney’e döndü.
Varol ‘’Güney.. sen… kafanı toparladığına emin misin? İyisin yani artık öyle değil mi?’’
Güney ‘’ben hep iyiydim Varol, saçma sapan bir şey yapmadım hiçbir zaman. Sadece artık acılarımla nasıl başa çıkabileceğimi öğrendim.’’
Varol ‘’ben gerçekten buna çok sevindim. Karın öldüğünden beri hiç böylesine iyi görmemiştim seni. Hep aramızda bir mesafe varmış gibiydi ve ben sana ulaşamıyordum. Bana çok uzaktın. Öyle mutlu oldum ki kendine geldiğine...’’
Güney ‘’1 yıl oldu Varol, artık bunun üstesinden gelebiliyorum. Hem artık daha az düşünüyorum onu, bu bana iyi geliyor.’’
Varol ‘’üzme kendini olur mu? yeni birileri çıkar karşına belki, yeniden seversin…-‘’
Güney ‘’o çok zor Varol. Ben bu hayatta sadece ve sadece Zeynep’i sevdim. Ondan ötesi olamaz zaten…’’
Varol ‘’öyle deme.. bir gün karşına öyle biri çıkar ki…’’
Güney ‘’tamam.. tartışmayalım boş ver. Nasıl olsa anlamayacaksın.’’
Varol ‘’sen nasıl istersen…’’
Derken Nil elinde tepsiyle salona girdi. Tepsiyi duvara sabitli komodinin üzerine bıraktıktan sonra sehpaları çıkarıp beylerin önüne koydu ve tepsidekileri sehpaya koyarak beylere ikram etti. O an Güney gözlerini Nil’den alamadı, gerçekten etkileyici ve büyüleyiciydi ama çok abartmadan bakışlarını Nil’in üzerinde gezdirdi. Varol’sa bunu fark etmişti ama renk vermiyordu, Güney’in Nil’den hoşlanacağını tahmin etmemişti ama düşündüğünde pek te fena sayılmazdı. Kafa dengi olabilirlerdi… Nil’se ne Varol’un düşüncelerinden ne de Güney’in bakışlarından habersiz servisi yaptıktan sonra oradan ayrılmaya koyuldu. Ayrılmadan Güney’e döndü.
Nil ‘’hoş geldiniz…’’
Güney gülümseyerek ‘’hoş bulduk, servis için teşekkürler…’’
Nil nezaketen soğuk bir gülümsemeyle ‘’rica ederim, görevimdi.’’
Nil oradan ayrıldıktan sonra bile Güney ardından bakıyordu Nil’in. Bir süre düşüncelere daldı. Onu düşüncelerinden Varol alıkoymuştu.
Varol ‘’nasıl? Güzel kız değil mi?’’
Güney ‘’Varol yok artık, saçmalama.! Tamam, güzel ama neyi ima etmek istediğinin farkındayım.’’
Varol omuz silkerek ‘’ne yani? Fena mı olur?’’
Güney ‘’Varol farkında mısın bilmem ama kız hamile. Yani bu demektir ki evli.. bebeğinin bir babası var değil mi?’’
Varol ‘’evli değil… yani sayılmaz, boşanma davasına ben bakıyorum. Ayrıca evet, bebeğinin bir babası var ama babasının bebekten kısmen haberi yok. Yani Nil bekar sayılır. Hem hanım hanımcık, tam senin kafa dengin…’’
Güney ‘’sen saçmaladın iyice…’’
Güney her ne kadar inkâr etmeye çalışsa da içinde Nil’e karşı bir sıcaklık hissetmişti bunu inkâr edemezdi. Hatta Nil’in boşanmak üzere olduğunu öğrendiğinde içinde belli belirsiz bir his onu mutlu etmişti. Yine de inkâr ediyordu ama Nil’den etkilendiğini de inkâr edemezdi ya…
…
Dostları ilə paylaş: |