-------------------
NOT= Tabî bunlar benim kendi indî anlayışımdır kimseyi bağlamaz, bunları okuyan, dinleyen, kimselerinde böyle tatbik etmesi, kendileri yönünden gerekmez. Kendileri hür iradeleri ile nasıl tatbik etmek isterlerse o şekilde karar verip uygularlar. Ayrıca inançları yüzünden kimse kimse-nin vebalini almak istemez.
-------------------
Bu arada özel bir husus olacak ama onu da ilgilsi olması yönünden ilâve etmeyi uygun buldum, inşeallah faydalı olur.
A’mâ’iyette anladığım şu oldu ki. Sevgiden sonra bir de
85
övgü vardır, bu da hamd’dır. Sevgi/Hubb habiplik, Hamd/övgü, ise Muhammed’dir, “ve ahbibtü” “ben sevdim” denilmesi zâtına kendine aittir, kendinde bulunan hakikatlerin açığa çıktığında övülmesini, yani hamd’ı talep ettiğinden bu talebini Hakikat-i Muhammediyyeye aktarmış olduğundan onun zuhur mahalli olan Muhammed (s.a.v.)’de hem habiplik, hem de onu hamdeden olduğundan, iki mertebeyi de (Sevgi ve Hamd) bünyesinde birleştirmiştir.
İşte bu yüzden Habib de, mahbub da, hâmid de, Mahmud da, kendisidir. O na yapılan bu muhabbet ve medihler aslında onda zuhur eden Zât-ı İlâhiyyeye dir. Çünkü, kendi ifadesi ile, (men reâni fekad reel Hakk) O na gerçekten bakan ve gören aynı zaman da Hakk’ı görmüş olur.
-------------------
Dostları ilə paylaş: |